Londra ve Washington yeni bir ‘Atlantik Bildirisi’ imzaladı

Churchill ve Roosevelt’in ‘ortak bildirisini’ canlandırma yolunda ‘özel ilişkiye’ dikkat çekildi

Biden ve Johnson, 10 Haziran’daki görüşmeleri sırasında (EPA)
Biden ve Johnson, 10 Haziran’daki görüşmeleri sırasında (EPA)
TT

Londra ve Washington yeni bir ‘Atlantik Bildirisi’ imzaladı

Biden ve Johnson, 10 Haziran’daki görüşmeleri sırasında (EPA)
Biden ve Johnson, 10 Haziran’daki görüşmeleri sırasında (EPA)

Birleşik Krallık, Avrupa Birliği’nden ayrıldıktan sonra ABD ile olan ‘özel dostluğu’ aracılığıyla yeni imajını uluslararası sahneye yansıtmaya çalışıyor.
Londra, eski Birleşik Krallık Başbakanı Winston Churchill ve eski ABD Başkanı Franklin Roosevelt tarafından imzalanan ‘Ortak Bildiri’ formülüne göre yeni bir ilişkiyi ortaya koymak için bugün (11 Haziran Cuma) Londra’nın ev sahipliği yaptığı G7 zirvesi öncesindeki Joe Biden ile İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın görüşmesinden yararlanıyor.
Johnson, dün yayınlanan bir makalesinde “Dünyanın bu toplantıya ihtiyacı var” diyerek, “Her türlü kırgınlığı gidermenin zamanı geldi” ifadelerine yer verdi. İngiltere Başbakanı, yeni bildirinin ‘bilim, teknoloji ve ticareti’ içerdiğini ve ‘NATO’ya olan ortak bağlılığı teyit ettiğini’ söyledi. Ancak eski ortaklığın gücüne dikkat çekilme arzusuna rağmen Biden’in, ABD’li diplomatlara Johnson’ı Brexit’i (İngiltere’nin AB’den ayrılması) yönetme şekli ve unun Kuzey İrlanda barış süreci üzerindeki etkileri nedeniyle kınamalarını emrettiği bildiriliyor.
The Times gazetesi, İngiltere’deki üst düzey ABD’li diplomat Yael Lambert’in Brexit Bakanı David Frost’a ‘Londra hükümetinin bölgedeki limanlardaki denetim önlemlerine karşı çıkarak İrlanda ve Avrupa’daki gerginliği alevlendirdiğini’ söylediğini aktardı. İngiltere hükümeti, Johnson ve Biden’ın dün yaptıkları ilk toplantıda siber saldırılar ve küresel ısınma tehdidini dikkate alan yeni bir ‘Atlantik Bildirisi’ imzalayacaklarını duyurmuştu. Downing Street’e göre bu yeni bildiri demokrasinin, küresel güvenliğin ve uluslararası ticaretin savunulmasında ‘dünya, 1941’den bu yana değiştiyse değerler aynı kalmıştır” diyor. Açıklama, belgenin ‘siber saldırıların oluşturduğu tehditle mücadele etme, iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve biyolojik çeşitliliği korumak için acilen harekete geçme ve dünyanın Kovid-19 pandemisinden kurtulmasına yardım etme gibi yeni zorlukları tanıyacağını’ belirtti. Biden ve Johnson’un pandemi sonrasında İngiltere ve ABD arasındaki seferlerin yeniden başlamasını ve teknoloji sektöründe daha iyi iş birliğine izin verecek bir anlaşmanın imzalanmasını ele alacaklarını ifade etti.
Boris Johnson yaptığı açıklamada, “İngiltere ve en yakın ortağımız ve en büyük müttefikimiz olan ABD arasındaki iş birliği, dünyanın gelecekteki istikrarı ve refahı için kritik olacaktır” ifadelerini kullandı. “Başkan Biden ve benim bugün imzalayacağımız anlaşmalar, kalıcı bir küresel toparlanmanın temelini oluşturacak” diyen Johnson, iki ülkenin geleneksel olarak ‘özel bir ilişkiye’ sahip olduğunu vurguladı. İngiltere Başbakanı, geçen Ocak ayında Donald Trump’ın ardından göreve başlamasından bu yana Biden’ın temasa geçtiği ilk Avrupalı ​​yetkili oldu. Johnson, popülist söylemi nedeniyle birçok kişi tarafından kendisini ve Brexit’i övmekten asla geri durmayan Trump’a benzetildi. Ancak muhafazakâr bir lider olan Başbakan, iklim krizi ve Çin ve Rusya’nın neden olduğu zorluklar gibi büyük uluslararası meseleler hususunda Joe Biden yönetimiyle daha yakın bir çizgide görünüyor.
Bununla birlikte Kuzey İrlanda meselesi, hala iki taraf arasındaki gerginliği tırmandırıyor. Beyaz Saray, Londra’nın Brexit konusundaki ticari taahhütlerinden cayma girişimlerinden sıkıldı. Ve bu durumun, İngiltere ve ABD arasında Londra’nın arzuladığı bir ticaret anlaşmasının başarısını tehlikeye atabileceği konusunda uyardı. İngiltere hükümetinin açıklamasında bu ticaret görüşmelerine atıfta bulunulmadı. Bu ise bu noktada ilerleme beklenmediğine işaret ediyor.
Öte yandan ABD Dışişleri Bakanlığı, Washington’u tarafları ‘Kuzey İrlanda’nın ekonomik ve siyasi istikrarına öncelik vermeye ve bu anlaşmazlıklar ortaya çıktığında mevcut mekanizmalar kapsamında müzakere etmeye’ teşvik edeceğini belirtti. Biden, silahlı kuvvetlerin başkomutanı olarak ilk yurtdışı turuna ‘ABD’nin geri döndüğünü’ ilan ederek başlarken, Kovid-19 pandemisinden sonra yeniden kalkınma ve Trump döneminin ardından diplomatik ilişkileri yeniden başlatma amacıyla uluslararası iş birliği çağrısında bulundu. Biden, dostluk kampanyasına daha İngiltere’ye ulaşmadan başladı. Ayrıca ABD Başkanını, G7 liderleriyle bir zirve, NATO ve AB ile zirveler ve Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile görüşmeleri içeren yoğun bir hafta bekliyor.
Johson ile görüşmesinin ardından Biden, İngiltere Başbakanı, Almanya, İtalya, Japonya, Fransa ve Kanada liderleriyle birlikte bugünden pazar gününe kadar bir sahil kasabasında gerçekleşecek olan G7 toplantılarına katılacak. Daha sonra Windsor Sarayı’nda Kraliçe II. Elizabeth’i ziyaret edecek ve pazartesi günü NATO, salı günü de AB ile yapılacak zirveler için Brüksel’e uçacak. Turu, çarşamba günü Putin ile buluşacağı Cenevre’de sona eriyor. İngiltere’nin doğusunda İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri’ne bağlı Mildenhall Üssü’ne ulaştığında ABD Başkanı, dünyanın ‘tamamen değiştiğini’ belirtti. Ancak ABD’nin geri döndüğünü ve ‘demokrasilerinin gelecek için en önemli ve en zorlu zorluklar ile sorunların üstesinden gelmek için birlikte durduğunu açıkça belirteceklerini’ ifade etti.
Biden’ın adımı, eski Başkan Donald Trump’ın otokratlara kur yaptığı ve çoğulculuk yaklaşımını reddettiği dört yılın ardından geleneksel ABD diplomasisine dönüşü müjdeliyor. Putin ile yaklaşan görüşmesi hususunda ise Biden, “Ona bilmesini istediğim şeyi söyleyeceğim” dedi. Ancak bazı Avrupalı ortakların, Biden’ın verdiği sözden şüphe duyması muhtemel. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ve AB Ticaret Komiseri Valdis Dombrovskis, ABD’yi Trump döneminden bu yana devam eden ticari anlaşmazlıkların çözümü söz konusu olduğunda ‘gerçeği kabul etmeye’ çağırdı.



Cannes'ın galibi İranlı yönetmen, Oscar yarışına dahil olabilecek mi?

İran Yeni Dalgası'nın en etkili isimlerinden 64 yaşındaki Cafer Penahi, daha önce Altın Aslan ve Gümüş Ayı ödüllerini de kazanmıştı (Reuters)
İran Yeni Dalgası'nın en etkili isimlerinden 64 yaşındaki Cafer Penahi, daha önce Altın Aslan ve Gümüş Ayı ödüllerini de kazanmıştı (Reuters)
TT

Cannes'ın galibi İranlı yönetmen, Oscar yarışına dahil olabilecek mi?

İran Yeni Dalgası'nın en etkili isimlerinden 64 yaşındaki Cafer Penahi, daha önce Altın Aslan ve Gümüş Ayı ödüllerini de kazanmıştı (Reuters)
İran Yeni Dalgası'nın en etkili isimlerinden 64 yaşındaki Cafer Penahi, daha önce Altın Aslan ve Gümüş Ayı ödüllerini de kazanmıştı (Reuters)

İranlı muhalif yönetmen Cafer Penahi, Cannes Film Festivali'nin en büyük ödülü Altın Palmiye'nin bu yılki kazananı oldu.

Penahi, İran hükümeti tarafından hapse atıldığı dönemde yaşadıklarından ilham alan Yek Tasadef Sadeh (Sadece Bir Kazaydı) adlı filmiyle bu ödüle layık görüldü. Film, 2023'te cezaevinden tahliye edilmesinin ardından çektiği ilk yapım olma özelliğini taşıyor. Yönetmen, yasaklara rağmen yıllardır film çekmeye devam ediyordu.

En kişisel filmi 

Penahi'nin şimdiye kadarki en kişisel filmi diye nitelendirilen İran-Fransa-Lüksemburg ortak yapımı Sadece Bir Kazaydı, cezaevinde işkenceye maruz kalan 5 karakterin, kendilerine bu işkenceyi yapan kişiyi teşhis ettiğine inanmasıyla gelişen olayları konu alıyor.

Geçen hafta yaptığı açıklamada Penahi, "İlk kez hapse girdiğimde hücremde tek başımaydım. Beni gözleri bağlı şekilde, önümde bir duvarın olduğu ve arkamdan bir sesin geldiği o yere götürürlerdi. Saatlerce süren sorgularda, o adamın sesini dinleyerek onun kim olduğunu hayal ederdim. Bir gün bu sesi bir filmde ya da yazıda yeniden var edeceğimi biliyordum" dedi.

Altın Palmiye'yi aldıktan sonra ailesine ve çalışma arkadaşlarına teşekkür eden Penahi, "Şu an tüm İranlılara, farklı görüşte olan herkese bir şey söylemek istiyorum. Bütün sorunlarımızı ve fikir ayrılıklarımızı bir kenara bırakalım. En önemli şey ülkemiz ve onun özgürlüğüdür" ifadelerini kullandı.

Oscar yarışına katılabilir mi?

Bu zafer, Amerikan yapım ve dağıtım şirketi Neon için de art arda 6. Cannes zaferi anlamına geliyor. Stüdyo, daha önce Anora, Bir Düşüşün Anatomisi (Anatomy of a Fall), Hüzün Üçgeni (Triangle of Sadness), Titane ve Oscar'da büyük başarı yakalayan Parazit (Gisaengchung) filmleriyle Altın Palmiye'yi kazanmıştı.

Penahi'nin Cannes'daki bu büyük zaferi sonrası, birçok sinema çevresinde "Bu film Oscar yarışına katılabilir mi?" sorusu gündeme geldi. Son yıllardaki Cannes birincilerinin Oscar'da da ses getirmesi bu beklentiyi güçlendiriyor. Ancak İran yönetiminin, Penahi'nin ödüllü dramasını En İyi Uluslararası Film kategorisinde aday göstermek üzere Oscar'a göndermesi pek olası görünmüyor.

Penahi'nin ülkesindeki antidemokratik baskılara karşı açık tavrı ve filmde İran ceza sistemiyle ilgili sert eleştiriler, resmi kurumların böyle bir adım atmasını neredeyse imkansız kılıyor.

"İnsanlık adına güçlü bir söz"

Deadline eleştirmeni Pete Hammond tarafından "insanlık adına güçlü bir söz" diye tanımlanan film, haksız yere hapse atılmış işçi sınıfı karakterlerin kendilerine işkence eden gardiyana karşı intikam arayışını anlatıyor.

İran, geçmişte Bir Ayrılık (Jodaeiye Nader az Simin) ve Satıcı (Forooshande) filmleriyle yönetmen Asgar Ferhadi'ye iki Oscar kazandırmıştı. 

Muhalif yönetmenler İran'ın Oscar aday belirleme sürecinde hiçbir zaman değerlendirmeye alınmıyor. Geçen yıl Cannes'da Jüri Özel Ödülü'nü kazanan Kutsal İncirin Tohumu'nun (Dane-ye anjir-e ma'abed) yönetmeni Muhammed Resulof, Oscar yarışına Almanya adına katılmıştı. 

Fransa ihtimali

Penahi'nin filminin Fransa tarafından aday gösterilmesiyse pek mümkün görünmüyor. Çünkü Fransa'da bu kategori için yarışan çok sayıda güçlü yapım var ve bu hakkın Fransızca olmayan bir filme ayrılması zor. Yapımcılar arasında Lüksemburg merkezli Bidibul Productions'ın da olması ise farklı bir seçenek yaratabilir.

Ayrıca Akademi'nin, Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin mülteci sporcular için oluşturduğu özel takım benzeri, sürgündeki sinemacılara özel bir En İyi Uluslararası Film kategorisi oluşturması gerektiği de tartışılıyor.

Her ne kadar Penahi, Paris'te yaşayan kızının yanında yaşamayı düşünmediğini, ülkesini terk etmek istemediğini daha önce açıklamış olsa da Sadece Bir Kazaydı'nın ödül sezonunda önemli yapımlardan biri olacağı şimdiden konuşuluyor.

Independent Türkçe, Deadline, Guardian