Yeni İsrail hükümeti, 12 yıllık Netanyahu dönemini sona erdirdi

Bennett, İran’la nükleer anlaşmaya karşı çıkıyor, Hamas’ı tehdit ediyor ancak sükuneti destekliyor.

Netanyahu konuşmasını yaptıktan sonra Knesset’te… Solda ise yeni hükümetin iki ortağı Lapid ve Bennett (EPA)
Netanyahu konuşmasını yaptıktan sonra Knesset’te… Solda ise yeni hükümetin iki ortağı Lapid ve Bennett (EPA)
TT

Yeni İsrail hükümeti, 12 yıllık Netanyahu dönemini sona erdirdi

Netanyahu konuşmasını yaptıktan sonra Knesset’te… Solda ise yeni hükümetin iki ortağı Lapid ve Bennett (EPA)
Netanyahu konuşmasını yaptıktan sonra Knesset’te… Solda ise yeni hükümetin iki ortağı Lapid ve Bennett (EPA)

Knesset (İsrail parlamentosu) dün (Pazar), bağırışlar, boykotlar ve yoğun kargaşayla geçen hararetli bir oturumla Binyamin Netanyahu dönemine son verdi. Netanyahu’nun yerine aşırı sağcı Yemina partisinin lideri Naftali Bennett tarafından yönetilen bir hükümet, sağ ve sol cenahtan sekiz partiyi, hatta Milletvekili Mansur Abbas liderliğindeki İslami Hareket bloğunu da içeren geniş bir bakanlar kurulu seçti. Yeni hükümet 60 milletvekilinin desteğini aldı. Hükümetin onaylanmasıyla Binyamin Netanyahu dönemi resmen sonra ermiş oldu. Ancak Netanyahu, siyaset meydanını terk etmeyeceğini belirtti.
Başbakan, iki yıl sonra Başbakanlığı devralacak Gelecek Var Partisi lideri Lapid, diğer bakanlar, İsrail Devleti’ne ve yasalarına bağlılıklarını sürdüreceklerine, hükümetteki rollerini sadakatle yerine getireceklerine ve Knesset’in kararlarına saygı göstereceklerine dair bağlılık yemini ettiler. Yeni hükümet dün akşam ilk resmi toplantısını yaptı.
Yeni hükümet 28 bakan ve 6 bakan yardımcısından olışuyor. Bakanlar arasında ilk kez 2 Arap bakan da bulunuyor. Bunlar, sol görüşlü Meretz partisinden, Bölgesel İşbirliği Bakanlığı görevini yürütecek İsavi Feric ve Lieberman ile birlikte Maliye Bakanlığı görevini yürütecek, Avigdor Lieberman’ın başkanlığındaki Yisrael Bientu partisinden Hamd Ammar. Mansur Abbas ise Başbakanlık Ofisi’nde Başbakan yardımcılığı görevini üstlenecek ve Araplarla ilgili durumlarla özel olarak ilgilenecek.
Bu hükümet, iki bloktan oluşuyor. Başkanlığını Naftali Bennet’in yaptığı ilk blok, Yemina Partisi ve Yeni Umut Partisi’nden (Başkanlığını Gideon Sa’ar’ın yaptığı) oluşuyor. Başkanlığını Yair Lapid’in yaptığı ikinci blok ise, Lieberman başkanlığındaki Yisrael Bientu Partisi, Lapid Başkanlığındaki Yesh Atid Partisi, Benny Gantz başkanlığındaki Kahol Lavan (Mavi-Beyaz) Partisi, Mansur Abbas başkanlığındaki Birleşik Arap Listesi-İslami Hareket, Merav Michaeli başkanlığındaki İşçi Partisi ve Nitzan Horowitz başkanlığındaki Meretz Partisinden oluşuyor. İki blok gücü, eşit ve dönüşümlü olarak paylaşıyor. Bennet, 27 Ağustos 2023’e kadar başbakan olacak. Lapid ise bu dönemde dışişleri bakanı ve alternatif başbakan olarak görev yapacak. Sonrasında Lapid başbakan olacak ve Bennet onun yerine dışişleri bakanlığına geçecek. Yeni hükümette Gantz, başbakan yardımcısı ve savunma bakanı, Sa’ar, ikinci başbakan yardımcısı ve adalet bakanı, Lieberman, maliye bakanı, Yemina partisinden Ayelet Şaked, içişleri bakanı, İşçi Partisi Başkanı Merav  Michaeli, ulaştırma bakanı, aynı partiden Omer Bar-Lev, iç güvenlik bakanı, Meretz partisi başkanı Nitzan Horowitz, sağlık bakanı, aynı partiden Tamar Zandberg ise çevre bakanı olarak görev alacak.
Bennett, hükümet programını açıkladığı sırada şiddetli bir boykotla karşılaştı. Likud partisinden bazı milletvekilleri “İki yüzlü Bennett” ve “Oy hırsızı” yazan pankartlar açtılar. Knesset Başkanı, birçok milletvekilini oturumdan ihraç etmek zorunda kaldı. Bennett konuşmasına bu zamana kadar yaptıklarından dolayı Netanyahu’ya teşekkür ederek başladı. Ardından hükümetinin Rahad kentinden (güneydeki Arap bedevilerinin kenti) Metulla’ya (kuzeydeki Yahudi kenti) kadar tüm İsraillilerin hükümeti olacağını söyledi. İsrail’in Arap vatandaşları ile yeni bir sayfa açma sözü verdi. Bennett, ABD Başkanı Joe Biden’a, geçen ay Gazze’de vuku bulan son savaşta ve önceki yıllarda verdiği desteklerden dolayı teşekkür etti. Bennett, ABD’nin İran’la nükleer anlaşmaya dönmesine kesinlikle karşı olduğunu ifade etti. Son savaşın herkese Filistin meselesinin hala çözülmemiş olduğunu hatırlattığını, ancak bunu bir kara savaşı olarak görmeyi reddettiğini söyledi. Bölgede “İsrail” adında bir devletin bulunmasını istemeyenler olduğunu aktardı. Bennett, barışa ulaşma çabalarını desteklediğini ancak Hamas’ın barışın gereklerini yerine getirmemesi durumunda büyük darbelerle karşılık vereceklerini söyleyerek Hamas’a tehditte bulundu. Hamas ile mahkûm değişimi konusuna da değinen Bennett, Gazze’de gözaltına alınan iki İsrail askerinin cesetlerini ve İsrailli vatandaşları geri alma taahhüdünü dile getirdi. Konuşmasında “Hadar ve Oron’u, “Koruyucu Kenar Operasyonu”nda bizim için savaşmaya gönderen oylama sırasında el kaldırıp oy verdim. Onların geri getirilmesini sorumluluğumuz olan kutsal bir vazife olarak görüyorum” ifadelerini kullandı.
Mansur Abbas yaptığı konuşmada, bu hükümetin Filistin halkının tüm istek ve umutlarını yerine getirmeyeceğini, ancak herkese umut yolu açacağını vurguladı. Arap vatandaşlara hizmet sağlamak adına gerekli kalkınma projelerini uygulamak için bu bloğun elde ettiği kazanımların, diğer partilerin yaklaşık 10 milyar dolarlık tüm kazanımlarından daha fazla olduğunu söyledi. Lapid ise Netanyahu hükümetinin yerine yeni bir hükümet kurmayı başarabilen başbakan adayı sıfatıyla bir konuşma yapacaktı ancak konuşma yapmaktan vazgeçti ve artık arzusunun, yurttaşların gurur duyacağı bir şekilde iktidarın devredilmesi olduğunu söylemekle yetindi.

Netanyahu’nun konuşması
Netanyahu, gözlemciler tarafından “seçim konuşması” olarak değerlendirilen, bu hükümetin İran’da neşe uyandırdığını söylediği kapsamlı ve saldırgan bir konuşma yaptı. Netanyahu, Tahran’ın Naftali Bennett gibi kırılgan ve istikrarsız bir figürün başkanlığında zayıf bir hükümet kurulduğunu bildiğini, kendi liderliğindeki İsrail’in, dünyanın en zengin, en güçlü ve en saygın ülkesi olduğunu, “barış için barış” ilkesi temelinde birçok Arap ülkesiyle barışın sağlanması gibi muazzam başarılar elde ettiğini söyledi.
Netanyahu, ABD Başkanı Joe Biden’ın kendisinden İran nükleer anlaşması konusunda aralarındaki ihtilafları gizli tutmasını istediğini açıkladı. “Ben de bunu kesinlikle reddettim. Anlaşmaya muhalefetimizle İsrail’in varlığını ve geleceğini savunuyoruz. Bugün de, ABD’nin 1944’te Nazi kamplarını bombalamayı ve Yahudilerin Avrupa’yı terk etmesine yardım etmeyi reddettiğini unutmamamız gerekiyor. Bunları yapsalardı 6 milyon Yahudi öldürülmezdi” dedi.
Netanyahu, garip bir bileşime sahip bu hükümetin iktidarda kalamayacağını, hiçbir işte başarılı olamayacağını, İsrail’e ekonomi, güvenlik ve siyaset alanlarında büyük zararlar vereceğini vurguladı. Kendisinin muhalefette siyasi çalışmalarına devam edeceğini belirtti. Ancak Netanyahu, Knesset’te kürsüden iner inmez sözlerindeki gizem perdesi aralandı. Bir taraftan Likud içinde onu başarısızlıkla suçlayan ve siyasi arenayı terk edip yeni nesillere yol açması gerektiğini söyleyen muhalifleri karşısında, diğer taraftan da yolsuzluk suçu ile yargılandığı mahkemede başka bir hayatta kalma savaşı verecek.



Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.


WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
TT

WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)

ABD gazetesi The Wall Street Journal (WSJ), ABD’li yetkililerin, Başkan Donald Trump yönetiminin Gazze Şeridi'ni istikrara kavuşturmak için ABD’li bir generalin komutasındaki 10 bin kişilik çok uluslu bir güç oluşturmaya çalıştığını söylediğini aktardı.

WSJ tarafından isimleri açıklanmayan yetkililere göre savaştan sonra Gazze'ye bu gücün konuşlandırılması önümüzdeki yılın büyük bir bölümünü alacak. Aynı yetkililer, söz konusu gücün görevinin Hamas'ı silahsızlandırmayı da içerecek şekilde genişletilme olasılığı konusundaki çekinceler nedeniyle hiçbir ülkenin asker göndermediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın WSJ'den aktardığı habere göre ABD'li yetkililer, gelecek yılın başlarında 5 bin asker gönderme taahhüdü almayı umuyor ve bu sayının 2026 sonuna kadar 10 bine çıkmasını hedefliyor. Ancak diğer yetkililer, gücün asker sayısının 8 bini geçmeyeceğini düşünüyor.

WSJ, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaklaşık 70 ülkeye Gazze’ye konuşlandırılacak güce askeri veya mali katkı sağlamaları için resmi talepte bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker gönderme veya ekipman ve lojistik dahil olmak üzere başka şekillerde yardım sağlama konusunda istekli olduğunu bildirdi.

Katar'da salı günü 25'ten fazla ülkenin ABD'nin liderliğinde yapılacak toplantıda bir araya gelerek söz konusu gücün kurulması ve görev kapsamı için planlar hazırlaması bekleniyor.

WSJ, ABD'li yetkililerin Hamas'ın silahsızlandırılmasındaki herhangi bir gecikmenin İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmek yerine bölgede kalmasına neden olabileceğini söylediklerini aktardı.

Eski ABD Başkanı George W. Bush yönetimi döneminde Ortadoğu meselelerinden sorumlu eski ABD Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi Michael Singh, konuya ilişkin değerlendirmesinde “Hamas ile çatışmaktan kaçınan bir barış gücü, bölgede yeni sorunlar yaratabilir” dedi.

Singh, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Güç kullanmaya isteksiz olan barış gücü, İsrail için ‘Hamas'ı silahsızlandırmada başarısız olmakla kalmayıp, yeniden silahlanmasına da zemin hazırlayan ve İsrail'in hareket özgürlüğünü kısıtlayan bir güç olma’ şeklindeki en kötü senaryoyu yaratma riskini taşıyor.”

ABD'li yetkililere göre Hamas, ağır silahlarını Mısır'ın gözetimi altında depolara kaldırmaya açık olduğunu özel olarak ifade etti.


Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

TT

Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)

İnci Mecdi

Savunma meselelerinde uzman bir Amerikan web sitesi, ABD Başkanı Donald Trump yönetimine atfedilen tartışmalı bir stratejik teklifi içerdiği iddia edilen bir belgenin ayrıntılarını yayınladı. “Avrupa'yı Yeniden Muhteşem Yapalım” başlıklı yeni strateji kapsamında dört Avrupa ülkesini Avrupa Birliği'nin politikalarından uzaklaştırmayı ve ABD'nin nüfuz alanına yaklaştırmayı amaçlıyor.

Arku’l Avsat’ın Defense One internet sitesinden aktardığı habere göre gizli belge, Washington'un Avrupa kıtasında siyasi bir depreme neden olacak bir adımla Avusturya, İtalya, Macaristan ve Polonya'yı Avrupa bloğunun politikalarından koparmaya çalışma niyetinden bahsediyor.

Avrupa'ya göç

Bu sözde sızıntı, resmi ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin yayınlanmasından bir hafta sonra geldi. 33 sayfadan oluşan strateji, “medeniyetinin silinmesi” olasılığına karşılık uyarısı, kıtanın demografisini değiştiren büyük göç dalgaları göz önüne alındığında, bazı Avrupa ülkelerinin “güvenilir müttefik” olarak kalıp kalamayacağına dair şüpheleri nedeniyle Avrupa'da geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Strateji  ayrıca mevcut eğilimlerin devam etmesi halinde kıtanın “20 yıldan daha kısa bir süre içinde tanınmaz hale gelebileceğine” de dikkat çekti.

Sızdırılan belge, “ABD'ye sadık kalarak egemenlik arayışında olan ve geleneksel Avrupalı yaşam tarzlarını koruyan veya yeniden canlandıran” partileri, hareketleri, düşünsel ve kültürel figürleri destekleme ihtiyacına işaret ediyor. Bu eğilim, resmi stratejide “Avrupa ülkelerinde kıtanın mevcut gidişatına karşı direnişin geliştirilmesi” şeklindeki ifadenin bir uzantısı olarak görülüyor. Buna ek olarak, milliyetçi partilerin artan etkisine de güveniliyor.

Bu partilerin isimleri açıkça belirtilmese de, tahminler bunların arasında Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki “Ulusal Miting”, İspanya'da “Vox”, İngiltere'de “Reform” ve “Almanya İçin Alternatif” partilerinin de yer aldığını gösteriyor. Bunlara ek olarak, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni liderliğindeki “İtalya'nın Kardeşleri” Partisi de bulunuyor.

Sahte haberler

Beyaz Saray, belge ile ilgili haberi “sahte haber” olarak nitelendirerek hemen bu iddiaları kesin bir dille reddetti. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Yardımcısı Anna Kelly, Başkan Trump'ın “şeffaf” olduğunu söyledi. İmzalı resmi strateji belgesinin, onaylanmış tek belge olup, alternatif veya gizli bir versiyon olduğu fikrini reddetti

Gözlemciler, açıklanan stratejinin gerçekten de Avrupa Birliği'ne yönelik keskin bir bakışı yansıttığını, zira liderlerini kitlesel göç karşısında çaresiz kalmakla suçladığını söylüyor. Keza  Brüksel'in politikalarını ulusal egemenliği baltalamaktan, siyasi özgürlükleri kısıtlamaktan ve üye devletlerin rolünü zayıflatmaktan sorumlu tutuyor. Avrupa'nın göç politikalarını “kıtanın çehresini değiştirmek ve huzursuzluk yaratmak” olarak tanımlıyor.

Tekrarlanan aleni açıklamaları sırasında Trump, “kötüleşen Avrupa ülkelerini” ve onların “siyasi doğruculuğa takıntılı” liderlerini hedef alarak, göç politikalarının ülkelerini “yok ettiğini” ve bunun sonucunda Avrupa'nın “parçalandığını” varsaydı.

Ukrayna savaşı

Ukrayna savaşı da Atlantikli müttefikler arasında bir gerilim ve geniş çaplı anlaşmazlık noktasını temsil ediyor. Son günlerde ABD Başkanı Avrupalı liderlere yönelik açıklamalarını sertleştirerek onları zayıf olarak nitelendirdi ve Ukrayna'daki savaşı sonlandıramamakla suçladı. Trump ile Almanya, İngiltere ve Fransa liderleri arasında aynı konuyla ilgili gergin bir telefon görüşmesinin ardından gerginlik daha da arttı. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Washington ile ek görüşmelerin beklendiğini ve önümüzdeki hafta başında Ukrayna konusunda uluslararası bir toplantı yapılması olasılığının bulunduğunu vurguladı.

Bu yönelimler, ABD-Avrupa ittifakını parçalamaya yönelik girişimlere karşı uyarıda bulunan Papa 14. Leo’nun kayda değer tutumu da dahil olmak üzere kapsamlı eleştirilere yol açtı. Papa, Trump'ın bazı açıklamalarının ABD ile Avrupa arasındaki tarihi ittifakın doğasında “köklü bir değişikliği” temsil edebileceğini söyleyerek, bu ittifakın mevcut aşamada zarar görme tehlikesine karşı uyarıda bulundu.

Beş güç

İngiliz The Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, iddia edilen belge tartışmaya başka bir boyut kazandırıyor. Zira küresel nüfuz dengesini yeniden şekillendirecek bir hamleyle, ABD, Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya'yı kapsayan “beş temel güç” adı verilen yeni bir uluslararası blok oluşturulması önerisinden bahsediyor.

Daha önce Trump, Rusya'nın G8’den çıkarılmasından ve böylece grubun G7’ye dönüşmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek tartışmalara yol açmış ve bunu “çok büyük bir hata” olarak tanımlamıştı. Hatta daha da ileri giderek Çin'i de ekleyerek G9 adını verdiği bir grup oluşturmayı teklif etmişti.

Ulusal Güvenlik Stratejisi, bir adım daha ileri giderek, büyük güçlerin yer aldığı, üye devletlerin zengin olmasını ve demokratik sistemlerle yönetilmesini gerektiren G7’nin koşulları ile sınırlanmamış yeni bir blok inşa etmeyi öneriyor.

Beyaz Saray'dan gelen resmi yalanlamalara rağmen, bu sızıntılar Avrupa'nın transatlantik ilişkilerin geleceği ve Washington'un kıtanın siyasi haritasını yeniden şekillendirmedeki rolü konusunda giderek artan endişelerini büyütmeye devam ediyor. Daily Mail gazetesi, Avrupalıların tepkilerinin öfkeli ve hızlı olduğunu bildirdi. Chatham House Enstitüsü'nden araştırmacı Leslie Vinjamuri, yaşananların “Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan uluslararası liberal düzenin sonunu” temsil ettiğini söyledi.

Bazı Avrupalı ​​liderler, Washington'un milliyetçi ve Avrupa Birliği’ne şüpheyle yaklaşan partileri güçlendirebilecek şekilde, kıtanın iç siyasi işlerine tekrar müdahale etmesinden duydukları endişeyi dile getirdiler.

Artan gerilimin gölgesinde ABD Kongresi, ABD yönetiminin Avrupa'daki Amerikan askeri varlığını yasama organının onayı olmadan azaltma yetkisini kısıtlamayı amaçlayan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nı oylamaya hazırlanıyor.