Batman'in Türkiye macerasının yaratıcıları anlattı: "Okurları Nolanvari bir hikaye bekliyor"

Bruce Wayne'in, nam-ı diğer Batman'in Türkiye yolculuğunda İstanbul'un yanı sıra farklı güzergahlar da bulunuyor (Ethem Onur Bilgiç/DC Comics/Independent Türkçe)
Bruce Wayne'in, nam-ı diğer Batman'in Türkiye yolculuğunda İstanbul'un yanı sıra farklı güzergahlar da bulunuyor (Ethem Onur Bilgiç/DC Comics/Independent Türkçe)
TT

Batman'in Türkiye macerasının yaratıcıları anlattı: "Okurları Nolanvari bir hikaye bekliyor"

Bruce Wayne'in, nam-ı diğer Batman'in Türkiye yolculuğunda İstanbul'un yanı sıra farklı güzergahlar da bulunuyor (Ethem Onur Bilgiç/DC Comics/Independent Türkçe)
Bruce Wayne'in, nam-ı diğer Batman'in Türkiye yolculuğunda İstanbul'un yanı sıra farklı güzergahlar da bulunuyor (Ethem Onur Bilgiç/DC Comics/Independent Türkçe)

Kara Şövalye (The Dark Knight), Pelerinli Süvari (Caped Crusader) gibi isimleriyle de bilinen Batman 14 Eylül'de 14 farklı ülkeden yazar ve çizerin yer aldığı çizgi roman antolojisiyle hayranlarının karşısına çıkacak. 
Bu yıl 18 Eylül'de kutlanacak Batman Günü'nden (Batman Day) 4 gün önce yayımlanacak antoloji Türkiye, Kuzey Amerika, Fransa, İspanya, İtalya, Almanya, Çekya, Polonya, Meksika, Brezilya, Güney Kore, Çin, Rusya ve Japonya'dan pek çok önemli ismi bir araya getirecek. 
Popüler kültürün en bilinen karakterlerinden Bruce Wayne antolojide yer alan hikayeler aracılığıyla Gotham'ın dışına çıkarak adalet savaşını farklı ülkelerde sürdürecek. Batman'in çeşitli ülkelerden bilinen mekanlarda yeni suçlarla mücadelesi Batman: Dünya antolojisiyle kapsamlı bir uluslararası hüviyete bürünecek.
Wayne'in Türkiye güzergahındaysa kahramanı Ertan Ergil ve Ethem Onur Bilgiç karşılıyor. Çizimlerini Bilgiç'in hazırladığı hikayesini Ergil'in yazdığı Batman'in Türkiye macerası hem okurlara hem de Wayne'e sıradışı bir deneyim yaşatmaya hazırlanıyor. 
Çizgi roman müptelalarını ve Batman tutkunlarını heyecanlandıran projeyi konuştuğumuz Ergil ve Bilgiç; antolojinin üretim sürecini, projenin en heyecan verici yanlarını ve Batman'in kendileri için ifade ettiklerini Independent Türkçe'ye anlattı. 

"Hayatımda başıma gelen en özel anlardan biriydi"
JBC Yayıncılık'ın kurucularından Ertan Ergil projenin vücut bulma sürecinin 2018'e uzandığını söylüyor. Batman yayınlarını 2014'ten itibaren okurlarla buluşturduklarını aktaran Ergil, DC Comics yetkilileri ve editörleriyle farklı projeler için sık sık bir araya geldiklerini ve antoloji projesine de bu görüşmelerden biriyle dahil olduklarını belirtiyor.
"2018 ve 2019'da DC Comics'le yaptığımız yoğun toplantılarımızdan birinde kendilerine ülkemizle alakalı bir proje sunmuştuk. Bu projeyi şimdilik bekletmemizi istediklerini söyleyip bize Batman: Dünya projesinden bahsettiler. İki proje de birbirine çok benziyordu. Paralel projeler oldukları için DC Comics'le beraber Batman: Dünya'nın başından sonuna kadar tüm üretim sürecini sorunsuz şekilde yürüttük."

Başlangıçta ellerinde iki öykü bulunduğunu söyleyen Ergil hikayenin ortaya çıkış sürecinde aklına gelen farklı bir fikri yazma kararı aldığını ve bu sürpriz maceranın da nihayetinde projede yer alan öyküye evrildiğini ifade ediyor.
"Yıllardır aklımda sadece basit bir sekans olarak bekleyen ama bir türlü hikaye haline getiremediğim fikir tekrar aklıma geldi. Kendi kendime 'Neden olmasın?' dedim ve gerekli araştırmalarımı tamamladıktan sonra fikri hikayeleştirip, hem editörlerimize hem de daha sonra DC Comics'e yazarların isimleri saklı kalacak şekilde sunduk. Yazdığım hikayeyi DC Comics editörleri çok beğendi ve bu seçimle devam etme kararı alındı. Hayatımda başıma gelen en özel anlardan biriydi diyebilirim."

"Çocukluk kahramanlarımdan birini çizmek büyük mutluluk"
İllüstratör ve grafik tasarımcı Ethem Onur Bilgiç ise Ergil'in kendisiyle iletişime geçmesinin ardından projeye dahil olduğunu belirtiyor. DC Comics'e önerilen birkaç çizerden biri olduğunu aktaran Bilgiç planın değişmesinin ardından kapakla birlikte iç tasarımları da üstlenmiş.
"Çocukluk kahramanlarımdan birini çizmenin yanında böyle bir antolojide bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum açıkçası. Projede benim hayranlıkla takip ettiğim çizer ve yazarlar var. Bu isimlerle aynı kapak altında bulunmak da heyecanımı kat kat artırıyor. İlk konuşmalarımız benim sadece Türkiye hikayesinin kapağını yapmam yönündeydi. Kapak ve çizgi roman iç çizeri farklı olsun diye planlanmıştı. Sonra iş biraz daha değişti ve bana, çizgi romanın iç çizimlerini de benim yapmak isteyip istemediğimi sordular. Sonunda da benim ismimde mutabık kalındı."

İlk kez Indepedendent Türkçe'de yayımlanan özel Batman: Dünya iç çizimi (Ethem Onur Bilgiç/DC Comics/Independent Türkçe)
"Asıl amaç Batman'in farklı yorumlarını ortaya çıkarmaktı"
Bununla birlikte yoğun ve detaylı bir üretim sürecinden geçtiklerini aktaran Ergil ve Bilgiç esasen DC Comics'in çok fazla müdahalede bulunmadığı aksine yaratım aşamasının bireysel ilerlediğini söylüyor. Projenin esas amacının "Batman'in farklı yorumlarını" ortaya çıkarmak olduğunu belirten Ergil bunun da özgün yaratımları beraberinde getirdiğini şu şekilde ifade ediyor:
"Her ülke kendi isteği doğrultusunda bireysel bir üretim süreci yönetti. Antolojinin asıl amacı zaten her ülkenin kendi etnik ve kültürel bakış açısıyla Batman'i yorumlamaları üzerineydi. Her hikaye katılımcı ülkelerin kendi ülkelerinde geçecek şekilde hazırlandı."
Ergil söz konusu yaklaşımın yeni karakterler yaratmaya da olanak tanıdığını söylüyor.

"Sadece Batmobile'ın tasarımına dair istek geldi"
Bilgiç ise çizimlerin üzerinden tek tek geçtiklerini ve hayli detaylı çalışmalar yaptığını aktarıyor. Ülkelerin hikayelerinin birbirinden bağımsız olması nedeniyle üretim sürecinde diğer ekiplerle temas halinde olmadığını belirten Bilgiç şu ifadeleri kullanıyor:
"Çizimler kısmında ben, JBC ve DC Comics ortak ilerledik. Ben eskizleri yapıp paylaşıyor, ortak yorumları alıyordum. Büyük değişiklikler olmasa da hemen hemen her panel üzerinde ince ince tartışıp geliştirdik."
Kendisine yalnızca Batmobile'ın tasarımına dair istek geldiğini, geri kalan kısımda özgürce çizimler yaptığını söyleyen Bilgiç, DC Comics'in koyu bir çerçevesinin olmadığını aktarıyor. 

"Batman; hüzün, nefret veya aşk gibi duyguları iliklerine kadar yaşayan bir karakter"
Batman karakterinin kendisi için anlamını "duygularını iliklerine kadar yaşayan bir karakter" diye özetleyen Ergil, Bruce Wayne'in bu açıdan diğer süper kahramanlardan ayrıldığını düşündüğünü ifade ediyor.
"Adalet duygusu çok güçlü, hatta çoğu zaman hem hikayelerinde bulunan karakterler hem de okurlar tarafından bu yüzden eleştirilebiliyor. Bence onu tüm süper kahramanlardan ayıran en büyük özelliği duygularını çok yoğun şekilde yaşaması. Bunun en büyük nedeni de kendisinin hiçbir güce sahip olmaması, yani gerçekten bizler gibi olması. Hüzün, nefret veya aşk, her birini çok yoğun, tabiri caizse iliklerine kadar yaşayan bir karakter."
Bilgiç ise Batman'i kendi bakış açısından şu ifadelerle tanımlıyor:
Batman benim için 'beklenen' adaleti temsil ediyor. Korkusuzca suçla savaşmak zorunda olduğumuzu anlatıyor. Bunu yaparken de hep hazırlıklı olmayı, yani çok çalışmayı öğütlüyor. Ayrıca kişisel kuralların, sağlam duruşların önemini gösteriyor."

"Batman'in gerçek şehirlerde suçla yüzleşmesi beni heyecanlandırıyor"
Batman'in Gotham'ın dışına çıkarak gerçek şehirlerde kötülerle karşı karşıya geldiği daha önce pek çok örneğin olduğunu belirten Bilgiç bu tür hikayelerin kendisini epey heyecanlandırdığını ve bu tarz anlatıların daha fazla olmasını umduğunu söylüyor.
"Batman'in kurgusal bir şehir olan Gotham'dan çıkıp gerçek şehirlerde suçla yüzleşmesi beni heyecanlandıran bir konsept. Bu hikayelere şimdi o ülkelerin yazar ve çizerinin dokunuyor olması meraklandıran bir durum. Batman'in küreselleşmesi günümüzde beklenen bir durum sanırım. Ben yaşadığım şehirde Batman'in eksikliğini hissediyorum mesela. Umarım daha sık ziyaret eder."

Öte yandan Ergil ise projenin kapsamı nedeniyle bir ilk olarak değerlendirilebileceğini belirtiyor.
"DC Comics daha önce de yerel sanatçılarla çalıştı. Batman: Dünya bu konuda bir ilk değil ama bu kadar farklı kültürü bir araya getirmesinden dolayı bir ilk diyebiliriz. 14 hikayenin tamamında da farklı bir Batman okuyacağız."

"Antolojide bulunan en uzun hikaye bizim"
Batman: Dünya antolojisine dair heyecan verici bir diğer unsursa toplamda 184 sayfa olacak çalışmada en fazla alanın Wayne'in Türkiye macerasına verilmesi. Ergil bu durumun kendilerini çok mutlu ettiğini şu şekilde ifade ediyor:
"Hikayelerle ilgili en nefes kesici anımız herkesten fazla sayfa sayısına sahip olmamızdı. Her ülke 8-10 sayfaya sahipken bize 14 sayfalık yer verildi. Antolojide bulunan en uzun hikaye olması bizi çok mutlu etti. DC Comics yetkilileri bu konuda bize çok destek oldu."

"İstanbul'un yanı sıra iki şehir daha var"
Projenin içeriğine yönelik büyük bir gizlilikle hareket ettiklerini belirten Ergil ve Bilgiç, hikayenin yalnızca İstanbul'da geçmediğini aktarıyor. Şu ana kadar yayımlanan görsellerden İstanbul dışında Ankara'nın da bu macerada yer aldığı anlaşılıyor. Her ne kadar hikayenin geçtiği mekanlara dair detaylı bilgi vermeseler de Bilgiç sürpriz bir şehrin daha olduğunu ifade ediyor.

İlk kez Indepedendent Türkçe'de yayımlanan özel Batman: Dünya iç çizimi (Ethem Onur Bilgiç/DC Comics/Independent Türkçe)
Türkiye bölümünü "gerçek mekanlarda geçen, kurgu karakterleri olan bir dedektiflik hikayesi" diye niteleyen Bilgiç, okurların hikayede Batman'in birden fazla düşmanla karşı karşıya gelmesine tanık olacağını söylüyor. 
Antolojinin geri kalan bölümlerini kendisinin de yayımlandığında göreceğini söyleyen Bilgiç, "Kore, Amerika, İtalya, Çekya ve Brezilya" öykülerini çizer ve yazarlarından ötürü epey merak ettiğini ifade ediyor.

"Hikayede esintiler, göndermeler, saygı duruşları bulunuyor"
En sevdiği Batman çizgi romanlarının "Batman: Kara Şövalye Dönüyor", "Batman: Öldüren Şaka", "Batman: Pelerinli Süvari'ye Ne Oldu?" ve "Batman: Noel" olduğunu söyleyen Ergil, "Esintiler, göndermeler ve saygı duruşları, hepsi hikayelerimizde bulunuyor" ifadelerini kullanıyor.

Hem Ergil hem de Bilgiç, "Batman: Kara Şövalye Dönüyor"un özel bir yere sahip olduğunu söylüyor (DC Comics)
Bilgiç de hem çizgi roman hem de film olarak "Batman: Kara Şövalye Dönüyor"u çok sevdiğini, "Batman: Öldüren Şaka" ve "Batman: İlk Yıl"ın da diğer favorileri olduğunu belirtiyor.
Bununla birlikte Christopher Nolan'ın Batman üçlemesini çok sevdiğini söyleyen Bilgiç tamamen sübjektif bir yorum olduğunun altını çizerek antolojideki Türkiye hikayesinin Nolan'ı anımsattığını düşündüğünü ifade ediyor.
"Tamamen subjektif bir yorum olarak hikâyeyi biraz Nolanvari buluyorum."

Batman: Dünya'nın uluslararası ekibinde yer alan isimler
Antolojinin açılış hikayesi "Batman: Damned", "Joker", "Lex Luthor: Man of Steel", "Batman/Deathblow" gibi projelerde birlikte çalışan ödüllü ikili yazar Brian Azzarello ve çizer Lee Bermejo'nun imzasını taşıyor. 
"Küresel Şehir" (Global City) başlıklı öyküde Batman, şehrini ve sakinlerini her türlü tehdide karşı korumak için Gotham'da geçirdiği zamana dair düşüncelere dalar. Ancak Kara Şövalye köprülerin, sokakların ve gökdelenlerin ötesine baktığında her yerde düzeltilmesi gereken yanlışlar olduğunu ve adalet çağrısının sınır tanımadığını fark eder.
Batman'in adalet mücadelesini farklı ülkelere taşıyacak uluslararası yaratıcı ekibin tam listesi şu şekilde:

Independent Türkçe



Düşle gerçek arasında: The Sandman'in ruhunu taşıyan 7 dizi

The Sandman'in başrolündeki Tom Sturridge, Rock'n Roll Teknesi (Pirate Radio) ve Jack Kerouac uyarlaması Yolda'yla (On the Road) da tanınıyor (Netflix)
The Sandman'in başrolündeki Tom Sturridge, Rock'n Roll Teknesi (Pirate Radio) ve Jack Kerouac uyarlaması Yolda'yla (On the Road) da tanınıyor (Netflix)
TT

Düşle gerçek arasında: The Sandman'in ruhunu taşıyan 7 dizi

The Sandman'in başrolündeki Tom Sturridge, Rock'n Roll Teknesi (Pirate Radio) ve Jack Kerouac uyarlaması Yolda'yla (On the Road) da tanınıyor (Netflix)
The Sandman'in başrolündeki Tom Sturridge, Rock'n Roll Teknesi (Pirate Radio) ve Jack Kerouac uyarlaması Yolda'yla (On the Road) da tanınıyor (Netflix)

Neil Gaiman'ın aynı adlı çizgi roman serisinden uyarlanan The Sandman, yalnızca büyüleyici görselliğiyle değil; mitolojiye, rüyaya ve insan doğasına dair anlattıklarıyla da izleyicide derin bir iz bırakıyor. Lord Morpheus'un sonsuzlukla sınanan yolculuğu, evrenin büyük güçleriyle mücadele ederken içsel bir dönüşüme de kapı aralıyor.

Abonelerden gelen tepkilere inat Netflix, popüler dizilerini parçalar halinde yayımlamaya devam ediyor. Tabii bu furyadan çok sevilen The Sandman de nasibini aldı. Dizinin ikinci sezonu üç kısma ayrıldı. İlk 6 bölüm, 3 Temmuz'da izleyiciyle buluştu. İkinci kısım 24 Temmuz'da, özel bölümse 31 Temmuz'da yayına girecek. O halde yeni bölümleri beklerken, bu büyülü evrene benzer tonlardaki başka yapımları keşfetmenin tam zamanı.

Listemizde, yine Neil Gaiman imzalı Good Omens ve Amerikan Tanrıları (American Gods) gibi tanıdık eserlerden uyarlanan yapımların yanı sıra tanrılarla insanlar arasındaki çizgiyi sorgulayan, kadim mitleri günümüzle buluşturan güçlü diziler de yer alıyor. Her biri, tıpkı The Sandman gibi gerçekle hayal arasındaki sınırları zorluyor; evrenin karanlık ve büyülü köşelerinde yeni kapılar aralıyor.

Eğer siz de hâlâ rüya aleminden çıkamadıysanız, bu 7 dizi sizi fazlasıyla tatmin edecek.

Good Omens

Neil Gaiman imzalı Good Omens, tıpkı The Sandman gibi eski mitleri ve dini anlatıları bambaşka bir bakış açısıyla yeniden yorumluyor. Dizinin merkezinde, dünyanın sonunu engellemeye çalışan bir melek ve bir şeytan var: Aziraphale ve Crowley. Birbirinin zıttı bu iki varlık arasındaki dostluk, dizinin en etkileyici duygusal eksenini oluşturuyor. Michael Sheen ve David Tennant'ın uyumu, karakterlerin kimyasını büyüleyici hale getiriyor.

Dizi, kıyameti durdurma çabası etrafında şekillenirken, kadim güçlerin dünyaya müdahalesini insani bir mercekten izlememizi sağlıyor. The Sandman'deki ebediler (Endless) gibi, Good Omens de doğaüstü varlıkları şaşırtıcı derecede insani çatışmalarla resmediyor. Yalnızlık, özgür irade, inanç gibi temalar bu iki dizide de derinlikli bir biçimde işleniyor.

ghyjuık
Fotoğraf: Amazon Prime Video

Dizinin esin kaynağı Gaiman'la Terry Pratchett'ın birlikte yazdığı 1990 tarihli aynı adlı roman; uyarlaması ise fazlasıyla özgün ve zekice. 6 bölümlük ilk sezon, mizah ve mitolojiyi başarılı şekilde harmanlarken, ikinci sezon hikayeyi daha da genişletiyor. Tanrı'nın sesinden iblislere kadar uzanan karakter galerisi, diziyi hem eğlenceli hem düşündürücü kılıyor.

Eğer The Sandman'in evrenini ve anlatım tarzını sevdiyseniz Good Omens kaçırmamanız gereken bir yapım. Tuhaf, büyülü ve bir o kadar da dokunaklı...

IMDb: 8.0
Nereden izlenir: İlk iki sezon Amazon Prime Video'da, üçüncü sezon bekleniyor

Supernatural

Başlangıçta haftalık canavar avlarına odaklanan basit bir korku dizisi olarak başlayan Supernatural, zamanla mitolojik tanrılar, melekler, iblisler ve folklorik yaratıklarla dolu devasa bir evrene dönüştü. Zamanla kült mertebesine ulaşan dizi, tıpkı The Sandman gibi eski ve yeni varlıkların çatışmasına sahne olan bir mitoloji yelpazesi sunuyor. 

Supernatural'ın merkezinde, annelerinin bir iblis tarafından öldürülmesinin ardından avcılığa atılan Winchester kardeşler var. Dean ve Sam'in hikayesi, zaman içinde kişisel kayıpların ve kozmik savaşların iç içe geçtiği karanlık bir yolculuğa dönüşüyor. 

hyuı8
Fotoğraf: The WB

Özellikle Lucifer, Ölüm ve Tanrı gibi figürlerin işlenişi, The Sandman'deki Sonsuzlar'ın varoluşsal temalarını çağrıştırıyor. Dizideki melek-iblis dinamikleri, Gaiman evrenine benzer şekilde siyah-beyazın ötesinde bir ahlaki gri alan sunuyor. Zamanla mitlerin ve inançların günümüzle nasıl evrildiğini sorgulayan yapısıyla Amerikan Tanrıları ve The Sandman'le aynı damarları paylaşıyor. 

Estetik açıdan daha sade bir çizgide ilerleyen Supernatural, karakter derinliği ve evrenin genişliğiyle büyük etki yaratıyor. Öyle ki Dean'in meşhur arabası 1967 Chevrolet Impala, The Sandman'in gotik şatosu kadar ikonik hale geldi. 

Supernatural'ın 15 sezon boyunca evrim geçiren anlatısı, sadık bir hayran kitlesi hatta bir topluluk oluşturdu. Ve final sezonuyla birlikte, 327 bölüm süren epik mitoloji tamamlandı. 

Kısacası Supernatural, Gaiman evrenini sevenler için hem tanıdık hem de özgün bir deneyim sunuyor. Uzun bir yolculuğa çıkmak isteyenlere birebir...

IMDb: 8.4
Nereden izlenir: İlk 7 sezon Amazon Prime Video'da

Amerikan Tanrıları (American Gods)

Neil Gaiman’ın aynı adlı romanından uyarlanan Amerikan Tanrıları, görsel açıdan çarpıcı ve tematik olarak derin bir fantastik drama. 

Dizinin merkezinde, eski mahkum Shadow Moon'un, gizemli Bay Wednesday'in koruması olmasıyla başlayan tuhaf ve büyülü bir yolculuk yer alıyor. Shadow kısa sürede, eski tanrılarla yeni tanrılar arasında patlak veren bir savaşın tam ortasında buluyor kendini. Eski tanrılar mitlerden ve inançlardan beslenirken, yeni tanrılar teknoloji, medya ve tüketim kültürünü temsil ediyor.

cvfbgh
Fotoğraf: Starz

Her iki dizide de karşımıza çıkan ortak noktalardan biri, insanlığın kolektif bilinçaltındaki figürlerin somutlaştırılması. The Sandman gibi Amerikan Tanrıları da bu yolla çağdaş bir mitoloji yaratıyor. İki dizide de tanrılar, iblisler ve hayali varlıklar duygusal, kırılgan ve fazlasıyla insani. Her iki yapım da gerçeklikle rüya, inançla kimlik arasında salınan bir anlatım dili kuruyor.

Dizinin özellikle ilk sezonu stilize anlatımı, şiirsel diyalogları ve derin metaforlarıyla büyük övgü aldı. Heroes, Pushing Daisies ve Hannibal'ın yazarı Bryan Fuller'ın elinden çıkan bu ilk sezon, görsel anlatımıyla The Sandman'in çizgi roman estetiğini anımsatıyor. Ancak yaratıcı kadroda sıkça yapılan değişiklikler, dizinin sonraki sezonlarında tutarlılığı zaman zaman sekteye uğratıyor. Buna rağmen Amerikan Tanrıları, izleyicisine görsel ve düşünsel anlamda zengin bir deneyim sunmayı sürdürüyor.

Tanrılar arasında geçen bu epik mücadele, modern çağda anlam arayışını simgeliyor. Eğer The Sandman'in felsefi arka planını ve varoluşsal sorularını sevdiyseniz, Amerikan Tanrıları sizi de içine çekecektir.

IMDb: 7.6
Nereden izlenir: Yakında Amazon Prime Video'da

Lucifer 

Lucifer, cehennemin efendisini Los Angeles sokaklarına taşıyan sıradışı bir hikayeyle başlıyor. Neil Gaiman'ın evreninden çıkan bu karakter, kendi dizisinde suçla, kimlikle ve aşkın karmaşık doğasıyla yüzleşiyor. Tom Ellis'in karizmatik performansı, şeytana hem insani bir boyut hem de mizah katıyor. 

yjuıo
Fotoğraf: Fox / Netflix

Dizinin merkezinde, Lucifer'la dedektif Chloe Decker arasındaki gerilimli ve duygusal bağ yer alıyor. The Sandman'de Gwendoline Christie'nin karanlık ve soğukkanlı Lucifer'ı varken, burada daha esprili ve içsel çatışmalarla boğuşan bir Lucifer'la tanışıyoruz. İki dizide de Lucifer karakteri benzer mitolojik köklerden geliyor ama anlatım tonları ve dünyaları epey farklı. 

Lucifer, tıpkı The Sandman gibi kozmik varlıkları insani meselelerle buluşturuyor. Cennet, cehennem, melekler ve şeytanlar arasındaki savaş, modern bir suç dramasının içine başarıyla yedirilmiş. İlk bölümlerde daha çok polisiye ağırlıklı ilerleyen dizi, zamanla felsefi ve duygusal katmanlar kazanıyor. İyilik, hür irade ve kefaret gibi temaları sürükleyici bir dille işliyor. 

Mitolojiyle günümüzü buluşturan anlatılar ilginizi çekiyorsa, Lucifer da mutlaka şans verilmesi gereken dizilerden biri.

IMDb: 8.0
Nereden izlenir: Netflix

Penny Dreadful

Penny Dreadful, karanlık gotik edebiyatın en tanıdık yüzlerini bir araya getirerek hem korkutucu hem de büyüleyici bir anlatı sunuyor. Dorian Gray'den Drakula'ya, Frankenstein'dan Van Helsing'e uzanan karakter yelpazesi, hikayeye mitolojik bir derinlik katıyor. 

Tıpkı The Sandman gibi, bu dizi de popüler figürleri bambaşka yorumlarla karşımıza çıkarıyor. Eva Green'in canlandırdığı Vanessa Ives, tıpkı Morpheus gibi kaderle boğuşan gizemli bir karakter. Dizi, insanın içindeki karanlıkla yüzleşme temasını hem görsel hem de duygusal düzlemde işliyor. Gotik edebiyatın ruhunu taşıyan atmosferi, detaylı kostümleri ve stilize anlatımıyla kendine has bir dünya kuruyor. Her bölüm, kimi zaman bir rüya ya da kabus gibi, izleyiciyi hem büyülüyor hem de rahatsız ediyor. 

dfg
Fotoğraf: Showtime

Penny Dreadful, mitler, günahlar ve lanetlerle beslenen hikayesiyle metafizik korkuyu somutlaştırıyor. The Sandman'de olduğu gibi burada da gerçeklik, doğaüstüyle iç içe geçmiş durumda. Dizi, klasik hikayelere sadık kalırken aynı zamanda onları cesurca dönüştürüyor. Zihinsel karanlığı, dini motifleri ve edebi göndermeleriyle çok katmanlı ve zengin bir anlatı sunuyor. Karakterlerin içsel çatışmaları, dizinin duygusal ağırlığını artırıyor. Her ne kadar zaman zaman teatral bir abartıya kaçsa da Penny Dreadful izleyicisi biliyor ki bu da dizinin tarzının bir parçası. Gotik severler ve The Sandman'in evrenini sevenler için kaçırılmayacak, zarif bir karanlık sunuyor.

IMDb: 8.2
Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda yer almıyor

His Dark Materials 

His Dark Materials, paralel evrenler arasında geçen hem cesur hem de şiirsel bir maceraya kapı aralıyor. Sör Philip Pullman'ın kült üçlemesinden uyarlanan dizi, özgürlük, inanç ve kimlik gibi evrensel temaları fantastik bir evren içinde sorguluyor. Hikayenin merkezinde, kayıp arkadaşını ararken büyük sırları ortaya çıkaran Lyra Belacqua var. Bu arayış, onu başka dünyalara sürüklüyor ve Will Parry'yle yollarını kesiştiriyor.

frgtyhu
Fotoğraf: BBC One / HBO

Dizinin en güçlü yanlarından biri, kimlik meselelerini ele alış biçimi. Bu yönüyle, The Sandman'in Ölüm ve Arzu gibi kavramsal varlıkları somutlaştırmasına benziyor. Her iki yapım da izleyicisine bilinçle bilinçdışı, mitle bilim, kaderle özgür irade arasında gezinen hikayeler sunuyor.

The Affair'dan tanıdığımız Ruth Wilson ve X-Men: Logan'daki (Logan) performansıyla öne çıkan Dafne Keen başta olmak üzere oyuncu kadrosu dikkat çekici performanslar sergiliyor. Görsel efektleri ve prodüksiyon kalitesiyle dizi, izleyiciyi başarıyla kendi evrenine çekiyor. Ancak bazı eleştirmenler, dizinin anlatısında gereken dramatik ivmeyi yakalayamadığını düşünüyor. His Dark Materials yine de çocukluğun büyülü keşif hissini ve inanç sistemlerine dair cesur soruları taşımayı başarıyor.

Eğer The Sandman'deki mitolojik yoğunluk, metafiziksel anlatı ve görsel zenginlik sizi etkilediyse, His Dark Materials da radarınıza girebilir. Her iki dizi de karanlıkla aydınlık arasındaki ince çizgide yürüyen fantastik birer masal...

IMDb: 7.6
Nereden izlenir: HBO Max

Carnivàle 

Carnivàle, Büyük Buhran'ın tozlu ve kasvetli atmosferinde geçen, karanlık ve büyüleyici bir mitoloji anlatısı. Dizi, mucizevi iyileştirme gücüne sahip genç Ben Hawkins'le karanlık önsezileri olan vaiz Brother Justin Crowe'un paralel yolculuklarını anlatıyor. İki karakterin rüyaları ve güçleri kesiştikçe, iyiyle kötünün zamansız savaşına tanık oluyoruz. The Sandman gibi Carnivàle de kader, özgür irade ve kozmik denge gibi temaları cesurca sorguluyor. Hem Hristiyan mitolojisine hem de gnostisizm ve masonik öğelere dayanan yapısıyla, spiritüel ve felsefi katmanlar sunuyor. 

dfgthy
Fotoğraf: HBO

Görsel dili etkileyici, anlatısı ise zaman zaman şiirsel bir yoğunluğa ulaşarak sembollerle ve metaforlarla örülü bir dünya kuruyor. The Sandman'deki Morpheus'un kozmik yalnızlığıyla, Ben Hawkins'in kaderine terk edilmişliği arasında hissedilir bir bağ var. Her iki dizide de karakterler güçlerinin anlamını çözmeye çalışırken, içsel çatışmalarla yüzleşiyor. 

Carnivàle, yolculuk temasını sadece fiziksel değil, metafiziksel bir arayış olarak da ele alıyor. İzleyiciden sabır isteyen yapısıyla her bölüm bir bilmece gibi ilerliyor. Vakitsiz iptali nedeniyle tamamlanmamışlık hissi yaratsa da dizinin bıraktığı etki hâlâ güçlü ve unutulmaz. The Sandman'in karanlık felsefesinden etkilenenler için Carnivàle fazlasıyla tanıdık ama bir o kadar da eşsiz bir deneyim.

IMDb: 8.4
Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda yer almıyor