Mısır Cumurbaşkanı Sisi, Katar Emiri Âl Sani’yi Kahire'ye davet etti

Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Âl Sani Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’yi Doha’da kabul etti (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Âl Sani Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’yi Doha’da kabul etti (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
TT

Mısır Cumurbaşkanı Sisi, Katar Emiri Âl Sani’yi Kahire'ye davet etti

Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Âl Sani Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’yi Doha’da kabul etti (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Âl Sani Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’yi Doha’da kabul etti (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Doha'yı ziyaret için aldığı davetten bir ay gibi kısa bir süre sonra, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Âl Sani’yi Kahire'ye davet etti.
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri Katar’daki temasları kapsamında mevkidaşı Muhammed b. Abdurrahman Âl Sani ile bir araya gelmesinin ardından Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Âl Sani tarafından da kabul edildi.
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Katar’ın ev sahipliğinde düzenlenen Arap Birliği Konseyi'nin olağanüstü toplantı çalışmalarında konseyin dönem başkanı ve Katar Dışişleri Bakanı Muhammed b. Abdurrahman Âl Sani  ile Doha’da bir araya geldi.
Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Hafız’ın aktardığına göre, görüşmede Şukri Katar Dışişleri Bakanına Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'nin selamlarını Katar Emiri'ne iletmesini istedi. Şukri, Mısır Devlet Başkanı'nın iki ülke arasındaki ilişkileri ilerletmek için sürekli istişare ve çalışmanın önemini ifade eden mesajını Katar tarafına iletti. Görüşmenin devamında “Mısır-Katar ilişkilerindeki somut ilerleme doğrultusunda ikili işbirliğinin çeşitli mekanizmalarını yeniden başlatmak amacıyla ortak adımların devamını ve tüm önemli sorunları mevcut anlaşma çerçevesinde çözüme kavuşturma arzusunu sabırsızlıkla beklendiği” ifade edildi.
Yaklaşık 4 yıldır kopuk olan ilişkiler geçen Ocak ayında Kahire, Riyad, Manama ve Abu Dabi ile Doha arasındaki Suudi Arabistan’da imzalanan El-Ula Anlaşması ile tekrar canlanmıştı.
Şukri’nin mevkidaşı ile görüşmesinin ardından Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Âl Sani Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’yi Doha’daki sarayında kabul etti.
Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hafız, Bakan Şukri’nin Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'nin Katar Emiri'nin ilk fırsatta Mısır'ı ziyaretine yönelik davetini Emir Âl Sani’ye ilettiğini kamuoyu ile paylaştı.
Katar Emiri Âl Sani de, Mısır Cumhurbaşkanı'na selamlarını ileterek, Mısır ve Katar arasındaki ilişkilerinde olumlu seyreden gelişmeler ve son zamanlardaki bakanlık ziyaretlerinin gelişmesi ve işbirliğinin yeniden başlaması için takdir ve övgülerini dile getirdi. Mısır ve Katar Dışişleri bakanları önceki gün yaptıkları görüşmede, El-Ula bildirisinin imzalanmasının ardından Kahire ve Doha arasındaki ilişkilerde yaşanan olumlu gelişmelerden memnuniyet duyduklarını dile getirdiler.
Mısır tarafından yapılan açıklamaya göre, Mısır Dışişleri Bakanı Şukri ile Katar Emiri Âl Sani arasında yapılan ve son bölgesel ve uluslararası gelişmelerin tartışıldığı toplantıda ve Katar'ın Arap Birliği’nin dönem başkanlığı ışığında iki taraf arasında istişare ve koordinasyonun artırılmasına yönelik yollar tartışıldı. Ayrıca toplantıda Mısır ve Katar’ın, iki ülkenin ve kardeş halkların çıkarlarına hizmet edecek şekilde, ortak Arap duruşuna yönelik bağlarını güçlendirme ve bölgedeki güvenlik ve istikrarı güçlendirmedeki rolü görüşüldü.  
Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü yaptığı açıklamada, Mısır'ın Körfez ülkelerini güvenlik ve istikrarını hedef alan herhangi bir tehlikeye veya tehdide karşı kararlı tutumunun ve Arap dünyasının güvenliğini bozmayı hedefleyen tüm zorluklar karşısında iş birliğinin ve ortak dayanışmayı güçlendirmenin öneminin Bakan Şukri tarafından bir kez daha vurgulandığını söyledi



Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
TT

Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)

Refik Huri

Ukrayna savaşı, bazen unutulmuş bir savaş gibi görünse de Gazze ve Lübnan’daki savaştan ve İran'ın başını çektiği tüm “direniş ekseninden” çok daha tehlikelidir. Burada Ortadoğu için yeni bir sahne ya da büyüklerin onayladığı bir bölgesel güvenlik sistemine götürecek beklentiler olmaksızın çok fazla gürültü, slogan ve yıkım var. Gazze, savaş bitmeden sona erdi ve kimse onu yönetmeye hazır değil. Önceki “statüko”nun geri gelmesi yönündeki bahisler arasında, herhangi bir siyasi sempati olmaksızın ya da herhangi bir ülke İsrail ile ilişkilerinin gidişatında herhangi bir değişikliğe gitmeden Lübnan neredeyse tamamen yerle bir oldu. Ama Ukrayna'da oyun daha büyük.

Bu, kıtalararası balistik füzelerle ve Rusya'nın nükleer tehdidinin eşiğinde yürütülen bir savaş. Avrupa'yı kontrol etme ve yeni bir çok taraflı dünya düzeni kurma konusunda belirleyici bir savaş. Hayati bir jeopolitik ve stratejik konum ile bağlantıyı sağlama veya koparma savaşı. Zira Başkan Carter döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Profesör Zbigniew Brzezinski'nin tekrarladığı gibi, “Ukrayna olmadan Rusya'nın imparatorluk olmaktan çıktığı” tarihsel bir gerçektir. Tıpkı Batı'nın, Moskova'nın bir imparatorluk olmasını engellemek için Ukrayna'yı Rusya'dan uzaklaştırmakta ısrar etmesi gibi, Başkan Putin de imparatorluğu kurmak için Ukrayna'yı geri almakta ısrar etti. Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, başından beri bunu fark etmişti ve bunun nedenle anılarında Putin'i kızdırmamak için Ukrayna'nın NATO'ya katılımını ertelemeye çalıştığını söylüyor. Sovyetler Birliği ile Batı arasındaki Soğuk Savaş'ın sona ermesinden yıllar sonra, Rusya ile Batı arasında sıcak bir vekâlet savaşının yaşanması da bu nedenle kaçınılmaz.

ABD ile Çin arasında, Çin'in Tayvan'ı zorla ilhak etmeye karar vermesi durumunda daha da kızışabilecek soğuk savaşın kaçınılmazlığı da buradan kaynaklanıyor. Sahne her şeyi anlatıyor; ABD dünyanın zirvesinde endişeli ve gergin iken, Çin zirveye ulaştıktan sonra kendinden emin ve sakin. Rusya, korkutan ve korkan rolünde seferberlik halinde. NATO'nun kapısına kadar genişlemesinden korkuyor ve NATO'nun Ukrayna'yı kabul etmeyi düşünmesini engellemek için aceleyle savaşa girerek korkutuyor.

ABD, tüm uyarılara rağmen güçlünün yükselen güçten korkmasını simgeleyen “Thucydides” tuzağına düştü. Tarihçilere göre bu, Atina ile Sparta arasında yaşananların bir örneğidir. Güçlü Atina Sparta'nın artan gücünden korktuğu için kendisine savaş açmıştı. Ancak Çin, her ne kadar daha büyük, daha geniş bir tuzağa hazırlanıyor olsa da bu tuzağa düşmemeye çalışıyor.

Biden yönetimi Çin ile ilişkileri üç şekilde özetliyor: rekabet, husumet ve iş birliği. Trump yönetimi ise daha büyük bir şeyden söz ediyor. Başkan Şi Cinping iş birliği arzusunu kullanıyor ancak pratikte “dünyayı yeniden oluşturmak, Batı değerlerini uluslararası kurumlardan kovmak ve doları tahtından indirmek” istiyor. Stanford Üniversitesi'nden ve “Çin'e Göre Dünya” kitabı yazarının Elizabeth Economy’nin söylediğine göre, Şi ayrıca, “Kuşak ve Yol, küresel büyüme, küresel güvenlik ve küresel medeniyet” programlarını gerçekleştirmek için uluslararası uzlaşma çağrısında bulunuyor. Bu ise kısaca, sadece çok kutuplu bir sistemden ibaret olmayan yeni bir dünya düzenidir.

Ancak ABD'de ve tabii ki Avrupa'da, Çin ile anlaşmayı savunanlar da az değil. G7 ve G20 arasında ABD ve Çin’den oluşan “G2” fikrini öne sürenler var. Nitekim tarihçi Adam Tur, “Çin'in tarihsel yükselişine uyum” çağrısında bulundu. Siyaset bilimci Graham Allison, “Asya'daki Çin etkisinin” kabul edilmesi çağrısında bulundu. Ancak olumsuz dalga da artıyor. Tufts Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü Michael Buckley, “hayati çıkarların çatıştığına ve iki ülkenin sistemlerinde bunun güçlü köklere sahip olduğuna, güç dengesinde büyük bir değişiklik olmadan düşmanlığın azaltılamayacağına, düşmanlığın iki tarafın birbirini yanlış anlamasından değil, birbirini iyi tanımasından kaynaklandığına” inanıyor. Dahası eski ulusal güvenlik danışman yardımcısı Matt Pottinger ve eski kongre üyesi Mike Gallagher Çin ile rekabeti yönetmeyi reddedip, Pekin ile çatışmacı bir söylem ve böylece “rekabeti kazanmayı” talep ediyorlar.

Şi’ye gelince Çin'in yükselişte, ABD'nin ise düşüşte olduğuna inanıyor. Çin Komünist Partisi'nin 2021 yılında yayınlanan “100 Yıllık Resmi Tarihçe”sinde şu ifadelere yer verildi: “Çin, dünya sahnesinde merkeze eskisinden daha yakın. Kendi doğuşuna hiçbir zaman bugün olduğundan daha yakın olmamıştı.”  Şi'nin istediği, Çin ile savaşın üzerinde çok fazla duman görmek isteyen ABD ile “dumansız bir savaş” kazanmaktır. Gerçek şu ki her zaman soğuk savaş zihniyetinden uzaklaşma çağrısında bulunan Çin, ABD’ye karşı bir soğuk savaş başlattı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre ABD'ye karşı koymak ve dünyadaki Amerikan hegemonyasını zayıflatmak için Rusya ile “sınırsız ortaklık” kurmayı tercih etti. Her ne kadar Çin, Kuşak ve Yol çerçevesinde yüzden fazla ülke ile anlaşmalar imzalamış olsa da Pew Vakfı'nın 2023 yılında tüm kıtalardan 24 ülkede yaptığı kamuoyu yoklaması, katılımcıların yüzde 22'sinin Çin'i tercih ettiğini, yüzde 60'ının ise ABD'ye olumlu baktığını ortaya koydu.

Oyun ikili bir oyun değil, üçlü bir oyun; Çin ve Rusya, ABD'ye karşı. Sıcak arena Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa, Gazze ve Lübnan savaşları nedeniyle de Ortadoğu ise ekonomik ve jeopolitik rekabetin soğuk arenası, Küresel Güney olarak adlandırılan bölgedir. Ama bu, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya ve Endonezya gibi rolleri olan büyük ülkeleri içerdiğinden coğrafi olarak tamamen güneyli değil. Aynı zamanda İran, Türkiye ve İsrail gibi rolleri olan bölge ülkelerini de içeriyor.

Hiç kimse bir soğuk savaşı tamamen kazanamaz. İlk soğuk savaş bile bir ölü ve bir yaralı ile sona erdi. Zafer coşkusu ve “tarihin sonu” konuşmalarının ardından yaşanan olayların da doğruladığı gibi, ölen Sovyetler Birliği, yaralı ise ABD’deydi.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.