Washington: Esed rejimi, ABD güçlerine karşı mücadele etmek için Suriye’nin doğusundaki aşiretlerle iletişim halinde

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından hazırlanan bir rapor, Şam hükümetinin müttefiklerinin ülkedeki varlıklarını kalıcı hale getirmelerine hazırlandığına işaret etti

Suriye'nin kuzeydoğusunda devriye görevindeki bir Amerikan askeri ile fotoğraf çektiren iki Kürt kızı (AFP)
Suriye'nin kuzeydoğusunda devriye görevindeki bir Amerikan askeri ile fotoğraf çektiren iki Kürt kızı (AFP)
TT

Washington: Esed rejimi, ABD güçlerine karşı mücadele etmek için Suriye’nin doğusundaki aşiretlerle iletişim halinde

Suriye'nin kuzeydoğusunda devriye görevindeki bir Amerikan askeri ile fotoğraf çektiren iki Kürt kızı (AFP)
Suriye'nin kuzeydoğusunda devriye görevindeki bir Amerikan askeri ile fotoğraf çektiren iki Kürt kızı (AFP)

ABD, Beşşar Esed rejiminin Amerikan güçlerini Suriye'de bulundukları; Fırat'ın doğusundaki ve Irak ile Suriye arasındaki sınır hattındaki bölgelerde tehdit etmeye çalıştığını ortaya çıkardı. Yine ABD’ye göre Suriye rejimi Rusya, İran ve Hizbullah'ın askeri üslerini inşa edip genişleterek Suriye'deki müttefikleri için kalıcı bir ortam yaratmak için hazırlık yapıyor.
Bir askeri istihbarat raporunda, ABD güçlerinin Suriye rejiminin ülkenin doğusundaki yerel aşiretlerle ilişkiler kurmak, huzursuzluk yaratmak, ABD'nin söz konusu aşiretler ile ilişkilerini zayıflatmaya çalışmak ve saldırılara destek vermek gibi bir takım faaliyetlerinin izlendiği belirtildi. Rapora göre ayrıca ABD liderliğindeki DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) güçleri ve Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı gerçekleştirilebilecek saldırıları destekleyen rejim, 2020 yılında Suriye'de terör örgütü DEAŞ’a karşı yürütülen askeri operasyonların örgüte ağır kayıplar verdirilmesinin ardından azalmasından faydalandı.
Şarku’l Avsat’ın bir kopyasına ulaştığı ABD Kongresi’ne sunulan istihbarat raporunda, Suriye devriminin patlak vermesinin üzerinden 10 yıl geçtikten sonra Suriye rejimi ve muhaliflerin çıkmaza girdiği, Suriye muhalefetinin neredeyse artık rejim için hiçbir tehdit oluşturmadığı ve onunla savaşamadığı değerlendirmesinde bulunuldu. Raporda, cephe hatlarının çoğunun önümüzdeki altı ay daha sabit kalabileceği, bunun yanı sıra muhaliflerin kontrolleri altında kalan bölgeleri savunmaya ve Türkiye'nin desteğini sürdürmeye devam etmesi öngörülüyor. Raporda ayrıca Türkiye'nin 2020 yılının başlarında muhaliflere verilen doğrudan askeri desteğinin, Ankara'nın kontrolünü ve aşırılık yanlıları pahasına başlıca muhalif grupların askeri etkisini güçlendirdiğine işaret edildi.
Suriye rejiminin müttefikleri olan İran, Rusya ve Hizbullah'ın, ülkede kalıcı askeri ve ekonomik varlıklarını güvence altına almaya çalıştıkları ve buna karşın İsrail'in İran noktalarına yönelik hava saldırılarının devam ettiği belirtilen rapora göre İran, bir yandan Suriye'de ekonomik fırsatlar ve uzun vadeli nüfuz sağlamak için Moskova ile rekabet ederken, diğer yandan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in ülke üzerindeki kontrolünü yeniden sağlamasına yardım etmeyi sürdürüyor.
İran'ın rejimin istikrarını sağlamak ve başta Hizbullah olmak üzere bölgesel ortaklarına ve vekillerine erişimi sürdürmek de dahil Suriye'deki stratejik çıkarlarını güvence altına almaya kararlı olduğu vurgulanan raporda, aynı zamanda İran destekli güçlerin, Suriye genelinde rejim yanlısı operasyonlar için kritik desteklerinin sürdürdükleri, böylece ülkenin doğusundaki bazı bölgeleri kontrol etmelerine izin verildiği kaydedildi. Ayrıca, İranlı yetkililerin özellikle yeniden yapılanma anlaşmaları ve kalıcı bir askeri varlık yoluyla, çatışma sonrası Suriye’de nüfuzlarını kullanmak niyetinde olduklarına işaret edilen raporda, Hizbullah'ın ise öncelikli hedeflerinin Lübnan-Suriye sınırında güvenliği sağlamak, İsrail ile olası bir çatışmaya hazırlanmak ve İran'dan yapılan tedariklere ilişkin anlaşmayı sürdürmek olduğunu vurgulandı.
Rusya'nın, uzun menzilli hassas seyir füzeleri ve sınırlı hızlı müdahaleleri ile gücünü yansıtma yeteneğine sahip. Bu yüzden ABD’li komutanlar sahadaki güçlerinin eğitimi sırasında Rusya'nın Suriye savaşına katılımından çıkarılan dersleri inceliyor ve daha iyi koordine edilmiş bir ortak kuvvet geliştirmeye çalışıyorlar. Raporda, “Rusya, Esed rejiminin uluslararası kuruluşlara yeniden entegrasyonunu kolaylaştırmayı, rejimin uluslararası meşruiyetini artırmayı, Suriye'nin yeniden inşasına destek için uluslararası camiayı harekete geçirmeyi ve aynı zamanda ABD yaptırımlarının Esed rejimi üzerindeki etkisini hafifletmeyi hedefliyor. Kremlin, büyük olasılıkla Suriye'deki varlığının kalıcı olmasının, Esed rejimi üzerindeki kontrolünü sürdüreceğini ve Rusya'nın bölgesel nüfuzunu artırıp gücünü yansıtacağını hesaplamıştır. Moskova, Suriye'de, doğal kaynaklara erişmesini, askeri varlığını kullanmaya ve genişletmeye devam etmesini sağlayacak olan uzun vadeli askeri ve ekonomik varlığını sürdürecektir” ifadeleri yer aldı.
Rejim yanlısı güçlerin İdlib’de muhaliflerle çatışmalara girdiği, ancak büyük bir coğrafi değişiklik yaratamadıkları ifade edilen istihbarat raporuna göre Rusya ile Türkiye arasında Mart 2020'de ateşkes anlaşmasına varılmasından dolayı Şam, Rusya'dan net bir siyasi ve askeri destek olmadan büyük bir saldırıya niyetlenmeyebilir. Halen Heyet Tahrir’uş-Şam'ın (HTŞ) kontrolünde olan İdlib’te terör örgütü DEAŞ’ın kalıntılarına, El Kaide'nin resmi Suriye kolu Hurras ed-Din üyelerine ve diğer yabancı cihatçı gruplara da ev sahipliği yapıyor. İdlib’te aynı zamanda üç milyondan fazla sivil yaşıyor. Türkiye destekli muhalif grupları da İdlib’te büyük ölçüde stratejik öneme sahip yeni cephe hatları boyunca SDG ile çatışmaya devam ediyor.
Raporda şu ifadeler yer aldı:
“DEAŞ, çok sayıda liderinin öldürülmesiyle uğradığı ağır kayıplardan sonra, yüksek maliyetli giderlerini karşılamak için finansal gelir elde etmeye, petrol sevkiyatlarını kullanıp satmaya ve fidye için yetkilileri kaçırmaya yöneldi. DEAŞ ayrıca yerel halkın gözünü korkutmak ve yerel güvenlik güçlerinin yanı sıra DMUK’a ait noktaları hedef almak için Suriye'nin doğusundaki ve güneyindeki Esed rejiminin kontrolü altındaki kırsal bölgelerdeki gizli hücrelerini kullanıyor.”
DEAŞ üyelerinin ülkenin kuzeydoğusundaki mülteci kamplarındaki varlığının, yerel nüfusu kendi saflarına katılmalarını, beyinlerini yıkamalarını, savaşçılarını ve destekçilerini gizlemelerini ve yerinden edilmişler arasında başka yerlere gitmelerini sağlayacağı konusunda uyarıda bulunulan raporda, SDG'nin kontrolü altındaki bölgelerdeki geçici gözaltı merkezlerinde yaklaşık 10 bin DEAŞ savaşçısının gözaltında tutulduğu bunların 2 binden fazlasının Iraklı ya da Suriyeli olmayan yabancılardan oluştuğu belirtildi.
Kötü koşullarının ve diğer faktörlerin bazı kamplarda isyanların çıkmasına katkıda bulunduğuna işaret edilen raporda, Suriye’nin kuzeybatısındaki çatışmalar da yalnızca 2020 baharında yaklaşık bir milyon insanın yerlerinden edildiğine dikkat çekildi. Raporda, Suriye rejimi ile muhalif güçler arasında bu bağlamda yeniden başlayan çatışmaların yüz binlerce sivili Türkiye sınırına doğru kaçmaya zorlamasıyla başka bir insani krize neden olabileceğine işaret edildi.
ABD, Türkiye’nin tıpkı 2018 ve 2019 yıllarında olduğu gibi Suriye’nin kuzeyine yeni bir operasyon başlatmasından endişeli. 2020 yılında ülkelerine geri dönen Suriyeli mülteci sayısı oldukça düşüktü. Bunun nedeninin yaygın korkular ve ülkedeki kötü ekonomik koşulların yanı sıra birçok kaynağa göre Şam tarafından intikam amacıyla zorunlu askerlik yaptırılmasından kaynaklanıyor olabilir.
Bazıları ABD’nin yeni yönetimini, önceki yönetimin 2018 yılı baharında ayrıldığı nükleer anlaşmaya geri dönmek amacıyla Viyana'da İran ile devam eden müzakerelere ağırlık verip Suriye dosyasıyla ciddi şekilde ilgilenmemekle suçluyorlar. ABD’nin yeni yönetimi (Joe Biden yönetimi), eski yönetimin (Donald Trump yönetimi) yaptığı gibi Suriye krizinde uzmanlaşmış özel bir temsilci atamazken, Suriye'de insani yardım çabalarını destekleme, Sezar Yasasını uygulama ve DEAŞ ile mücadele alanlarında çalışmaya devam ediyor.



İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?

İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?
TT

İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?

İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?

Binyamin Netanyahu hükümeti, iç siyasi krizlerden kaçmak amacıyla bölgesel cephelerde gerilimi tırmandırma yarışına girerken, son dönemde Afrika Boynuzu’nda, özellikle de Somaliland’da İsrail kaynaklı “tehlikeli” olarak nitelendirilen hamleler dikkat çekiyor.

Somaliland’da bir İsrail askeri üssü kurulması ihtimali, Mısır ve Arap dünyasının ulusal güvenliğini yeni bir stratejik sınavla karşı karşıya bırakıyor. Kızıldeniz’in girişine yönelik herhangi bir müdahalenin “kırmızı çizgi” olduğu yönündeki resmî ve hukuki uyarılar, bu tür bir adımın bölgeyi daha önce gündeme gelmemiş askerî seçeneklere sürükleyebileceğine işaret ediyor.

Şarku’l Avsat Al Arabiya’dan aktardığı habere göre Askerî tabloyu ayrıntılı biçimde analiz eden Harp Akademileri Yüksek Askerî Çalışmalar Akademisi’nden öğretim üyesi Tümgeneral Usame Mahmud Kebir, yaptığı açıklamalarda, Netanyahu’nun hükümetinin dağılmasını önlemek için siyasi ve askerî gerilimi canlı tutmaya çalıştığını belirtti.

Kebir’e göre İsrail’in uluslararası hukuku ihlal ederek Somaliland’ı bağımsız bir devlet olarak tanıması, üç temel jeostratejik hedefe dayanıyor:

  • Birincisi, Husileri yakın mesafeden tehdit edebilecek bir askerî üs kurmak;
  • İkincisi, Somali’deki Türk çıkarlarını hedef almak;
  • Üçüncüsü ve en tehlikelisi ise Kızıldeniz’in girişindeki deniz trafiğini kontrol ederek Mısır’a baskı uygulamak. Bu durumun Süveyş Kanalı gelirlerini olumsuz etkileyeceğini ve Etiyopya’nın Nahda Barajı dosyasında Kahire’ye karşı siyasi koz kazanmasına hizmet edeceğini vurguladı.

Mısırlı askerî uzman, Kahire’nin bu girişimleri diplomatik olarak derhal kınadığını, ancak İsrail’in fiilen askerî üs inşasına başlaması halinde sürecin “daha etkili bir aşamaya” evrilebileceğini ifade etti. Kebir, Mısır’ın ulusal güvenliğini ve stratejik kazanımlarını koruyacak yeterli araç ve düzenlemelere sahip olduğunun altını çizdi.

Hukuki ve uluslararası boyuta ilişkin değerlendirmede bulunan uluslararası hukuk profesörü Dr. Muhammed Mahmud Mehran ise, İsrail’in bu adımda ısrar etmesinin “stratejik kırmızı çizginin aşılması” anlamına geleceğini söyledi. Mehran, Al Arabiya.net ve Al Hadath.net’e yaptığı açıklamada, Mısır’ın yalnızca diplomatik seçeneklerle yetinme lüksüne sahip olmadığını; Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51. maddesi uyarınca önleyici savunma tedbirleri alma yükümlülüğü doğacağını dile getirdi.

Mehran ayrıca, Somali’nin meşru hükümetiyle Mogadişu’da imzalanan ortak savunma anlaşmaları çerçevesinde Mısır’ın halihazırda bölgede askerî varlık bulundurmasının, Kahire’ye “hukuki ve sahadaki araçlar” sağladığını ve bu sayede gayrimeşru üs kurma girişimlerinin engellenebileceğini belirtti.

Coğrafi mesafenin Mısır Silahlı Kuvvetleri için caydırıcı bir unsur olmayacağını vurgulayan Mehran, Babülmendep’teki hayati çıkarların korunmasının mümkün olduğunu ifade etti.

Mehran, değerlendirmesini şu sözlerle tamamladı: Somaliland’da herhangi bir İsrail askerî varlığı Mısır tarafından tek başına karşılanmayacak; bu adım, 1950 tarihli Arap Ortak Savunma Sistemi ile de karşı karşıya kalacak. Söz konusu sistem, Arap ülkelerini varoluşsal tehditlere karşı ortak hareket etmeye zorunlu kılıyor.


Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu askeri operasyona hazırlık amacıyla Mukalla Limanı’nın tahliyesini istedi

Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)
Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)
TT

Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu askeri operasyona hazırlık amacıyla Mukalla Limanı’nın tahliyesini istedi

Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)
Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)

Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu bugün, tüm sivillere Hadramut ilindeki Mukalla Limanı’nı bir sonraki duyuruya kadar derhal tahliye etmeleri çağrısında bulundu. Koalisyon, bu önlemin onların güvenliğini sağlamak amacıyla alındığını vurguladı.

Tahliye talebinin liman çevresinde yapılacak askeri operasyon hazırlıkları ile birlikte can ve mal güvenliğini korumayı amaçladığını açıklayan Arap Koalisyonu, herkesin verilen talimatlara uymasını ve güvenliklerinin sağlanması için iş birliği yapmasını istedi.

Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı Sözcüsü Tümgeneral el-Maliki, Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Dr. Reşad el-Alimi’nin Güney Geçiş Konseyi'ne (GGK) bağlı silahlı unsurların Hadramut’taki sivillere karşı işlediği ciddi ve korkunç insani ihlalleri nedeniyle talebi üzerine sivilleri korumak için acil önlemler alınacağını açıkladı. Bu önlemler, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) gerilimi yatıştırmak, GGK güçlerini geri çekmek, mevzilerini Vatan Kalkanı Güçleri'ne devretmek ve yerel makamların sorumluluklarını yerine getirmelerini sağlamak için yorulmak bilmeden sürdürdükleri ortak çabaların devamı niteliğinde. Arap Koalisyonu güçleri, bu çabaları bozacak her türlü askeri eyleme, sivil hayatları korumak ve Suud Arabistan-BAE’nin çabalarının başarısını sağlamak için doğrudan ve derhal müdahale edileceğini teyit ediyor.

Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı'nın meşru Yemen hükümetine yönelik sürekli desteğini ve kararlı tutumunu teyit eden Tümgeneral Maliki, herkesi ulusal sorumluluklarını yerine getirmeye, itidal göstermeye ve güvenlik ve istikrarı korumak için barışçıl çabalara yanıt vermeye çağırdı.


Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu’ndan Mukalla Limanı’na gelen askeri teçhizata “sınırlı” saldırı

Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare
Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare
TT

Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu’ndan Mukalla Limanı’na gelen askeri teçhizata “sınırlı” saldırı

Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare
Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare

Yemen'de meşru hükümete destek veren Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı, Mukalla Limanı’nda dışarıdan verilen askeri desteği hedef alan ‘sınırlı’ bir hava saldırısı düzenlediğini duyurdu.

Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı Sözcüsü Tümgeneral el-Maliki, yaptığı açıklamada, “Geçtiğimiz cumartesi ve pazar günü, iki geminin Koalisyon Ortak Kuvvetler Komutanlığı'ndan resmi izin almadan Fuceyra Limanı’ndan Mukalla Limanı’na girerken görüldü. İki geminin mürettebatı, izleme sistemlerini devre dışı bıraktı ve çatışmayı körüklemek amacıyla Yemen'in doğu illerindeki (Hadramut ve el-Mahra) Güney Geçiş Konseyi (GGK) güçlerini desteklemek için büyük miktarda silah ve savaş aracı indirdi. Bu eylem, ateşkese ve barışçıl bir çözüm arayışına karşı yapılmış açık bir ihlaldir. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2216 sayılı kararı da ihlal edilmiştir.” İfadelerini kullandı.

Tümgeneral Maliki, Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi’nin Arap Koalisyonu güçlerine yönelik Hadramut ve el-Mahra’daki sivilleri korumak için gerekli tüm askeri önlemleri alması yönündeki talebine dayanarak güvenliği ve istikrarı tehdit eden bu silahların oluşturduğu tehlike ve gerginlik çerçevesinde bu kararı aldıklarını açıkladı.

Arap Koalisyonu Hava Kuvvetleri, bu sabah, Mukalla Limanı’nda iki gemiden indirilen silah ve savaş araçlarını hedef alan sınırlı bir askeri operasyon gerçekleştirdi. Bu operasyon, uluslararası insani hukuk ve geleneksel kurallar çerçevesinde ve hiçbir yan hasar meydana gelmeyecek şekilde belgelendikten sonra gerçekleştirildi.

Tümgeneral Maliki, Arap Koalisyonu’nun Hadramaut ve el-Mahra'da gerilimi azaltmaya ve sükuneti sağlamaya devam edeceğini, meşru Yemen hükümeti ve koalisyonla koordinasyon sağlanmadan herhangi ülkenin Yemen’deki herhangi bir gruba askeri destek sağlamasını engelleyeceğini, böylece Suudi Arabistan ve Arap Koalisyonu’nun güvenlik ve istikrarı sağlama ve çatışmanın yayılmasını önleme çabalarının başarıya ulaşmasının amaçlandığını vurguladı.