Türkiye, NATO sonrasında Afganistan'da güvenliği sağlayabilir mi?

Afganistan'da görev yapan Türk askerleri / Fotoğraf: Getty Images
Afganistan'da görev yapan Türk askerleri / Fotoğraf: Getty Images
TT

Türkiye, NATO sonrasında Afganistan'da güvenliği sağlayabilir mi?

Afganistan'da görev yapan Türk askerleri / Fotoğraf: Getty Images
Afganistan'da görev yapan Türk askerleri / Fotoğraf: Getty Images

Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) 11 Eylül saldırıları nedeniyle Afganistan'a düzenlediği harekat 20 yılı geride bırakmak üzere.
Harekat ile El Kaide lider Usame bin Ladin'in öldürülmesiyle Taliban ve diğer Taliban yanlısı güçlerin ortadan kaldırılması planlanıyordu.
Bir süre sonra NATO gücü de düzenlenen harekata dahil oldu ancak Taliban ortadan kaldırılmadığı gibi saldırılarını artırdı.
Afganistan'da askeri operasyonlarla bir sonuç elde etmeyeceğini anlayan ABD yönetimi, barışın sağlanması için birçok girişimde bulundu.
Barış görüşmelerinin başlatılmasına yönelik ilk girişim Barak Obama döneminde gündeme geldi. 
2011-2013 ile 2016'da barış için çabalar oldu ancak girişimlerden herhangi bir sonuç alınmadı.
Taliban, 2018'de sergilediği sert ve uzlaşıdan uzak tutumunu kısıtlı da olsa terk ederek Katar'ın başkenti Doha'da ABD'nin temsilcileriyle bir araya geldi.
ABD ve Taliban'ın anlaşmaya yakınlaştığı açıklansa da olumlu hava kısa sürede dağıldı.
Aralık 2019'da taraflar arasında görüşmeler tekrar başladı ve ABD'nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad, taraflar arasında anlaşmanın gerçekleştiğini ve Başkan Donald Trump'ın onayının beklendiğini duyurdu.
Anlaşma görüşmeleri çerçevesinde Taliban'ın "şiddete son vermesi" ve "yabancı güçlerin ülkeden geri çekilmesi" başlıkları altında birtakım yeni kararlar alındı.
Alınan karar gereği ABD askeri güçlerini 1 Mayıs 2021'den itibaren geri çekmeye başladı. 11 Eylül'e kadar ise tüm askerlerini Afganistan'da çekecek. 
ABD ve NATO üyesi ülkelerin askerlerini çekmesiyle birlikte ülkede güvenlik sorunun nasıl sağlanacağı soruları gündeme geldi. 
Özellikle işletmesi ve güvenliğinin Türkiye'nin sorumluluğunda olduğu Kabil'deki Hamit Karzai Uluslararası Havalimanı'nın bundan sonraki durumunun ne olacağı merak konusu oldu.
Yabancı güçlerin terk etmeye başladığı Afganistan'ın güvenliğine Türkiye talip. 
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü John Kirby, ABD'nin çekilmesinden sonra havalimanının güvenliği için Türkiye ile ön görüşmeler yaptıklarını söyledi.
Afganistan ile ilgili olarak ABD'li yetkililerle görüştüklerini teyit eden Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da şartlara bağlı olarak Afganistan'da kalma niyetlerinin olduğunu belirterek şu ifadelere yer verdi:
"Şartlarımız nedir? Siyasi, mali ve lojistik destek. Bunlar yapıldığı takdirde biz Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nda kalabiliriz. Şartlarımızla ilgili cevabı bekliyoruz. Bununla birlikte Afgan halkı bizim kardeşimiz. Hedef Afganistan'da sulhu, sükunu sağlamak. Bizim tarihi kardeşliğimiz var. Afgan halkı istediği müddetçe Afganistan'da kalabilmek, yardımcı olabilmek istiyoruz."
Ancak Taliban Sözcüsü Suhail Shaheen, Türkiye'nin talebini reddederek koruma teklifine karşı çıktı. 
Reuters haber ajansına konuşan Shaheen "Türkiye 20 yıldır NATO kuvvetlerinin bir parçasıydı. O nedenle ABD ile 29 Şubat 2020'de vardığımız anlaşma uyarınca onlar da Afganistan'dan çekilmeli" ifadelerini kullandı.

Peki Türkiye, Afganistan'da kalabilir mi? Bunun Ankara'ya maliyeti ne olur?
Konuya ilişkin Independent Türkçe'ye değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, gerekli şartlar sağlanmadan Türkiye'nin Afganistan'da kalmasının büyük bir risk oluşturacağı görüşünde.

"Türkiye'nin tek başına kalkması sözkonusu değil"
Stratejist ve uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, Türkiye için bunun çok maliyetli bir iş olacağını söyledi.
Ankara'nın ABD'den lojistik, maddi ve diplomatik destek talebinde bulunmasının gayet normal olduğunu kaydeden Prof. Han, "ABD ve NATO birlikte 20 senedir bir operasyon gerçekleştiriyor. Hep beraber altından kalkılamamış bir işin altından Türkiye'nin tek başına kalkması sözkonusu değil" dedi.
İki ülke ilişkilerinin çok derin tarihsel bağlar içerdiğine değinen Han, "Yürütülen NATO operasyonlarında Türk askerinin saldırıya uğramadığını hatta başka ülke askerlerinin saldırıyı önlemek için kollarına Türk bayrağını takarak devriye gezdiğini biliyoruz. Ancak Türkiye tek başına güvenliği sağlayıcı ülke olarak kalma noktasında bir tercihte bulunursa bu iyi niyetin devam edeceğini düşünmek fazla iyimserlik olur" diye konuştu.
Taliban'ın Türkiye'nin kalmasına karşı çıktığını hatırlatan Han, içerisindeki yabancı unsurların katılımı ve teşvikiyle ülke çapında güvenliği sağlama operasyonlarında Türk askeriyle karşı karşıya gelebileceğini belirterek şunları kaydetti:
"Bunun maliyeti olduğu gibi Ankara için ciddi bir güvenlik riski olur. NATO'nun güvenliğini sağlayamadığı Afganistan'da tek başına Türkiye tarafından güvenliğinin sağlanmasına imkan yok. Çok ciddi bir iktisadi pakete ihtiyaç var. Ankara'nın burada yapabileceklerinin bir sınırının olduğu açık. Tek başına veya münhasır kendisi karar alarak Ankara'nın bu işi yürüteceği tartışmalıdır. Havaalanının güvenceye alma meselesinde Türkiye'nin belli bir performansı var ama bunun tek başına güvence altına alınması ülkeye kalıcı bir barış ve huzur getirmez."

"Başarısız bir misyonun içerisine girmesinin bir faydasını görmüyorum"
Birçok ülkeye göre Türkiye'nin avantajlı bir konumda olduğunu ancak buna rağmen tek başına bu yükü yüklenemeyeceğini dile getiren Han, "Pakistan ile olan ilişkiler bir avantaj. Çünkü Pakistan kendi yarattığı canavarı tam kontrol edemese de Taliban üzerinde belli bir etkiye sahip. Görüşmelerin olduğu Katar'la da Ankara'nın ilişkileri oldukça olumlu. Bunların bir artısı var ama bunlar böyle tek başına Türkiye'nin bu yükü yüklenebileceği bir çerçeveyi çizmez" değerlendirmesinde bulundu.
Lojistik, diplomatik ve iktisadi destek sağlanmadan Türkiye'nin görevi üstlenmesinin başarısızlığa mahkum olacağını savunan Han, sözlerini şöyle tamamladı:
"Koşulları çok dikkatli belirlemeden Türkiye'nin Afganistan'da tanımı ve çerçevesi belli olmayan ve muhtemelen başarısızlığa mahkum bir misyonun içerisine girmesinin bir faydasını görmüyorum. Başarısızlık derken şunu kastediyorum; bu görüşmenin taraflarının uzlaşması çok zor. Türkiye'nin yapıcı bir misyonu olmalı. ABD Türkiye'ye cenazeyi kaldırma misyonu biçiyorsa eğer Ankara'nın bu işi daha dikkatli planlaması gerekiyor."

"Taliban'ın 'oluru' olmadan Türkiye'nin orada kalması risklidir"
NATO'nun kıdemli sivil temsilcisi olarak Afganistan'da görev yapan Hikmet Çetin de Taliban'ın "oluru" olmadan Türkiye'nin orada kalmasının çok riskli olduğuna dikkati çekti.
Çetin, yıllarca sürse de işin kazananın olmayacağını, ülkede kalıcı barışın sağlanmasının tek yolunun siyasi müzakerelerden geçtiğini belirtti.
Barışın sağlanması için Afgan hükümeti ve Taliban arasında müzakerelerin uzun yıllar sürdüğünü anımsatan Çetin, "Çünkü müzakerelerde yer alan hükümet ve Taliban heyetleri karar alabilecek düzeyde değildi. Sonra ABD'nin müzakerelerde devreye girmesiyle bir anlaşmaya varıldı" dedi.
İstanbul'da Afganistan'a komşu tüm ülkelerin katılımıyla düzenlenecek olan konferansın iptal edilmesine ilişkin Çetin, "Konferans neden düzenlenmedi? Çünkü açık söylenmese de Taliban'ın ön anlaşmadaki şartı yabancı güçlerin 1 Mayıs'a kadar ülkeyi terk etmesiydi. Joe Biden yönetimi ise ‘ben yeni geldim, toparlayamadım' diyerek 11 Eylül için gün verdi. Dolayısıyla Taliban da konferansa sıcak bakmadı" yorumunda bulundu.
Türkiye'nin Afganistan'da kalmasının risklerine değinen Çetin, sözlerine şöyle devam etti:
"Hükümetin özellikle Taliban'ın 'oluru' olmadan Türkiye'nin orada kalması risklidir. Çünkü Taliban şu an bile 'Türkiye çekilsin' diyor. Ankara bu işi çok iyi biliyor ama onay olmadan oraya gitmek bana göre risklidir. Riskli dediğim saldırı olabilir ve bu saldırılarda insanlar ölebilir. Ayrıca bunun bir bedeli var. En azından NATO'nun lojistik ve maddi destek vermesi gerekir. Maalesef bunların hiçbiri şu an yok."

"Türkiye dikkat etmezse Pakistan'ın durumuna düşebilir"
Askeri danışman, Afganistanlı yazar Esedullah Oğuz ise son 200 yıla bakıldığında hiçbir yabancı gücün Afganistan'ı tam olarak kontrol edemediğini ve belli bir süre sonra büyük kayıplarla geri çekilmek zorunda kaldığını hatırlattı. 
Kim olursa olsun yabancıların ülkenin güvenliğini sağlayamayacağını belirten Oğuz, bunun ancak Afganistanlılarla mümkün olabileceğine işaret etti.
İmar işlerini gerçekleştiren ve Afgan siyasetine fazla müdahil olmayan Türkiye'nin Afganistan'da savaşan taraflar dahil herkes tarafından kabul edilen tek ülke olduğunu ifade eden Oğuz, "Amma… Ankara Afganistan'ın iç siyasetine ciddi olarak karışmaya başlarsa ve buna Pakistan'ı da karıştırırsa, her şey bir anda Türkiye'nin aleyhine dönebilir. Dolayısıyla Ankara mümkün olduğunca Afganistan'ın içişlerine karışmaktan uzak durmalıdır" diye konuştu.
Zamanında Pakistan'ın Sovyetlere karşı savaşan mücahitlere silah ve lojistik destek sağladığını, savaştan kaçan milyonlarca Afgan'a kucak açtığını ve tüm bunlara Sovyet sonrası Afganistan'da kendisine yandaş bir yönetimin kurulması için katlandığını aktaran Oğuz, ancak 11 Eylül saldırılarının planlarını alt üst ettiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
"İslamabat hala hedefinden vazgeçmiş değil. Bu yüzden bugün Pakistan Afganistan'ın en büyük düşmanı. Türkiye de dikkat etmezse, aynı duruma düşebilir. Yani bugün Afganistan'ın en iyi dostu olan Türkiye, yarın gözden düşebilir. Havaalanının güvenliğini üstlenmek başka tüm ülkenin güvenliğini üstlenmek başkadır. Oranın güvenliği sağlanabilir ama başkentin göbeğinde günaşırı bombalar patlarken, havaalanının güvenli olmasının ne anlamı var. Bunu tartışmak gerekir."

"Türkiye komşu ülkeler ile çıkar çatışmasına girebilir"
Kabil hükümetinin her an düşecekmiş gibi bir görüntü verdiğini çünkü son birkaç haftada 20'den fazla ilçenin Taliban'ın eline geçtiğini söyleyen Oğuz, "Ankara'nın böyle bir hükümete güvenerek birtakım görevler üstlenmesi hem tehlikeli hem de itibarını sarsar. Eğer bunu yapacaksa hükümetin yanı sıra Taliban'ın rızasını almalıdır. Türkiye yanlış bir adımla büyük çabalar, maddi ve manevi külfetler sonucu elde ettiği itibar ve güveni heba etmemelidir" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin Afganistan ve Pakistan ile olan dostluklarının duygusal, akıl ve mantık süzgecinden geçmediği gibi henüz test edilmediğini de ileri süren Oğuz, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ankara henüz bu ülkelerle çıkar çatışmasına girmemiştir. Türkiye yarın siyasete aktif olarak müdahil olursa, önce Afganistan'da savaşan taraflar ardından da Pakistan başta olmak üzere pek çok komşu ve bölge ülkesiyle çıkar çatışmasına girebilir. Ülkeler arasında daimi dostluk veya düşmanlık yoktur. İlişkileri belirleyen çıkarlardır. Nitekim Türkiye bugün Çin ile ilişkilerini bozmamak, maddi ve manevi kayıp yaşamamak için Uygurlara uygulanan soykırıma ses çıkarmamakta. Oysa tüm Batı, Çin'in uygulamalarını soykırım olarak tanımlamış ve lanetlemiştir. Afganistan yüzünden Türkiye de yarın Pakistan'la bir çıkar çatışmasına girdiği takdirde, 50 yıllık dostunu kaybetmiş olacaktır."



Rusya: Ukrayna 50 İHA ile Rusya’ya saldırı düzenledi

(Arşiv-AFP)
(Arşiv-AFP)
TT

Rusya: Ukrayna 50 İHA ile Rusya’ya saldırı düzenledi

(Arşiv-AFP)
(Arşiv-AFP)

 Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’nın bir gecede 50 insansız hava aracıyla (İHA) Rusya topraklarına saldırı düzenlediğini bildirdi.

Bakanlıktan saldırılara ilişkin yapılan açıklamada, “Geçtiğimiz gece Kiev rejiminin Rusya Federasyonu topraklarındaki hedeflere uçak tipi İHA kullanarak bir dizi terör saldırısı girişimi engellendi.” ifadesine yer verildi.

Rus hava savunma füze sistemlerinin toplam 50 İHA’yı imha ettiği kaydedilen açıklamada, bunlardan 26’sının Belgorod, 10’unun Bryansk, 8’inin Kursk, 2’sinin Tula bölgelerinde; Smolensk, Ryazan, Kaluga ve Moskova bölgelerinde ise birer İHA'nın düşürüldüğü belirtildi.


ABD Senatosu, istihbarata "yetkisiz dinleme" imkanı veren tartışmalı tasarının uzatılmasını onayladı

ABD Senatosu, istihbarata "yetkisiz dinleme" imkanı veren tartışmalı tasarının uzatılmasını onayladı
TT

ABD Senatosu, istihbarata "yetkisiz dinleme" imkanı veren tartışmalı tasarının uzatılmasını onayladı

ABD Senatosu, istihbarata "yetkisiz dinleme" imkanı veren tartışmalı tasarının uzatılmasını onayladı

 ABD Senatosu, Amerikan istihbaratına "yetkisiz dinleme" imkanı veren Yabancı İstihbarat Gözetim Yasası'nın (FISA) 702'nci maddesinin uzatılmasına ilişkin tasarıyı kabul etti.

Temsilciler Meclisi'nde onaylanan FISA'nın 702'nci maddesinin 2 yıl daha uzatılması tasarısı, Senato'da oylandı.

Tasarı, 34 senatörün "hayır" oyuna karşı 60 senatörün "evet" oyuyla kabul edildi.

Söz konusu tasarının yasalaşması için Başkan Joe Biden'ın imzasına ihtiyaç varken, Beyaz Saray, Biden'ın tasarıyı vakit kaybetmeden imzalayacağını bildirdi.

Söz konusu tasarı, özellikle yabancı unsurların dinlenmesi esnasında bu kişilerle bağlantılı olduğu iddia edilen Amerikan vatandaşlarının da telefon ve yazışmalarının "yetkisiz şekilde" dinlenebilmesine ve takip edilmesine imkan tanıyan 702'nci maddenin, ABD istihbarat birimlerince ne şekilde uygulandığıyla ilgili tartışmalara neden oluyor.

Temsilciler Meclisi'ndeki ilk oylamada, tasarıya eklenen "sadece yetki alındığında dinleme yapılabilir" düzenlemesi, 212-212 şeklinde sonuçlanınca başarısız olmuş, ardından bu düzenleme çıkarılarak, "yetkisiz dinleme" şeklindeki orijinal haline dönen tasarı, 128 "hayır" oyuna karşılık 259 "evet" oyuyla kabul edilmişti.

Öte yandan bazı Kongre üyeleri ise FBI dahil istihbarat kurumlarının denetleme yetkilerini birçok kez "uygunsuz şekilde" kullandığını ve bu yetkiyi suistimal ettiğini belirterek, FISA'nın 702'nci maddesinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini gündeme getirmişti.


Zelenskiy, Rusya'ya karşı koymak için çeşitli silahlara ihtiyaç duyduklarını belirtti

Zelenskiy, Rusya'ya karşı koymak için çeşitli silahlara ihtiyaç duyduklarını belirtti
TT

Zelenskiy, Rusya'ya karşı koymak için çeşitli silahlara ihtiyaç duyduklarını belirtti

Zelenskiy, Rusya'ya karşı koymak için çeşitli silahlara ihtiyaç duyduklarını belirtti

Zelenskiy, savunma bakanları düzeyinde çevrim içi yapılan Ukrayna-NATO Konseyi toplantısında konuştu.

Rusya'nın, Ukrayna'nın çeşitli kentlerine sürekli saldırı gerçekleştirdiğini belirten Zelenskiy, yılbaşından bu yana Ukrayna topraklarına hipersonik füzeler dahil yaklaşık 1200 füze fırlatıldığını ve 1500 insansız hava aracı (İHA) gönderildiğini aktardı.

Zelenskiy, "Harkiv, Odessa, Sumi, Çernigiv, Mıkolayiv, Herson, Dnipro kentleri Rus teröristlerine karşı sağlam bir korunma sistemine sahip değil. Ben bu konuşma için hazırlanırken, onlar Pivdenniy Limanı'nı vurdu. Birkaç füze, sadece Ukrayna liman altyapısına değil Singapurlu tesislere de isabet etti." ifadelerini kullandı.

Rus ordusunun havada avantajlı, Ukrayna'nın imkanlarının ise kısıtlı olduğunu kaydeden Zelenskiy, şöyle devam etti:

"Savunma için en az 7 Patriot ve benzeri hava savunma sistemlerine ihtiyacımız var. Bunlar çok sayıda hayat kurtarabilir ve gerçekten durumu değiştirebilir. Bu sistemler sizde (NATO'da) var. Topçular için topların da nihayet cepheye ulaştırılması gerekiyor. Bu bizim uzun menzilli kabiliyetimiz. Ortakların kendi güçlerinden korkmaları çok saçma. Askerlerimizin ellerinde ne kadar fazla uzun menzilli silah olursa barış o kadar yakınlaşır. Cephe hattında şu anda uzun menzilli füzelere ve toplara çok ihtiyaç var. Rusya Hava Kuvvetlerinin üstesinden gelinmesi için yeterli sayıda uçağa ihtiyaç var."

İran'ın İsrail'e geçen hafta sonu düzenlediği saldırıya değinen Zelenskiy, yapılan saldırının engellendiğini ve bunun, NATO'nun Orta Doğu'daki hava savunmasının etkinliği sayesinde mümkün olduğunu söyledi.

NATO'nun ittifak üyesi olmayan İsrail'e destek çıktığını kaydeden Zelenskiy, bu durumda NATO'nun savaşa çekilmediğini ve meselenin tarafı olmadığını belirtti.


İran ‘İsrail'in İsfahan mesajını’ sindiriyor

İsrail saldırısının hedef aldığı İran'ın orta kesimindeki İsfahan yakınlarında bulunan hava üssünün uydu görüntüsü (Planet Labs BBC/AP)
İsrail saldırısının hedef aldığı İran'ın orta kesimindeki İsfahan yakınlarında bulunan hava üssünün uydu görüntüsü (Planet Labs BBC/AP)
TT

İran ‘İsrail'in İsfahan mesajını’ sindiriyor

İsrail saldırısının hedef aldığı İran'ın orta kesimindeki İsfahan yakınlarında bulunan hava üssünün uydu görüntüsü (Planet Labs BBC/AP)
İsrail saldırısının hedef aldığı İran'ın orta kesimindeki İsfahan yakınlarında bulunan hava üssünün uydu görüntüsü (Planet Labs BBC/AP)

İran, İsrail'in ülkenin merkezindeki nükleer tesisleri korumakla görevli hassas bir hava üssüne düzenlediği ‘küçük çaplı’ saldırıyı gerilimi tırmandırmadan karşıladı. İsrail operasyonla ilgili sessizliğini korurken, ABD operasyonda herhangi bir rolü olduğunu reddetti.

Saldırı, İran'ın bir hafta önce Şam'daki konsolosluğunun bombalanması ve üst düzey Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) subaylarının öldürülmesine misilleme olarak başlattığı insansız hava aracı (İHA) ve füze saldırısına yanıt olarak geldi.

İran medyası ve yetkilileri az sayıda patlama olduğunu bildirerek, patlamaların İran hava savunma sistemlerinin İsfahan şehri üzerinde üç İHA düşürmesinden kaynaklandığını belirtti. Yetkililer, misilleme yapılmasına gerek olmadığını ifade etti. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan New York'ta yaptığı açıklamada “Düşürülen küçük İHA’lar herhangi bir hasara ya da yaralanmaya yol açmadı” ifadelerini kullandı.

Ancak İsrail ve ABD kaynakları, bir İsrail savaş uçağının İsfahan'ın kuzeydoğusunda, İsfahan nükleer araştırma reaktörüne 20 kilometre ve Natanz uranyum zenginleştirme tesisine 120 kilometre mesafede bulunan merkezi bir İran üssündeki radar sistemini hedef alan uzun menzilli bir füze ateşlediğini bildirdi.

Tel Aviv'in eski Washington Büyükelçisi Itamar Rabinovich, İsrail'in ‘karşılık verme ihtiyacı ile eylem ve tepki döngüsüne girmeme arzusunu dengelemeye çalıştığını’ kaydederken, İsrail'in aşırılık yanlısı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir X platformunda verilen karşılıkla ilgili tek kelimelik bir gönderi paylaştı: ‘Zayıf!’

Diğer yandan Çin, Rusya ve Arap ülkeleri itidal çağrısında bulunurken, G7 dışişleri bakanları İtalya'nın Capri adasındaki toplantılarının sonunda yayınladıkları ortak bildiride, “Tüm tarafları gerilimin daha da artmasını önlemek için çalışmaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandılar.


Beyaz Saray: İsrail'in İran'a yönelik saldırısına ilişkin hiçbir "yorumumuz" yok

Beyaz Saray sözcüsü Karine Jean-Pierre, Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında, (AP)
Beyaz Saray sözcüsü Karine Jean-Pierre, Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında, (AP)
TT

Beyaz Saray: İsrail'in İran'a yönelik saldırısına ilişkin hiçbir "yorumumuz" yok

Beyaz Saray sözcüsü Karine Jean-Pierre, Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında, (AP)
Beyaz Saray sözcüsü Karine Jean-Pierre, Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında, (AP)

Beyaz Saray sözcüsü Karine Jean-Pierre dün (Cuma) yaptığı açıklamada, Beyaz Saray'ın İsrail'in İran'a saldırdığına ilişkin haberler hakkında "yorum yapmadığını" söyledi.

Reuters'ın haberine göre Jean-Pierre, "Ortadoğu'da çatışmaların tırmanmasını istemiyoruz" ifadelerini kullandı.

İran’da cuma günü şafak vakti, ülkenin merkezinde, hassas Natanz nükleer tesisine 120 kilometre uzaklıktaki İsfahan'daki en büyük İran Hava Kuvvetleri üssünün yakınında bir patlama duyuldu.

Amerikalı yetkililer bunun, İran'ın geçen cumartesi İsrail'e füze ve insansız hava araçlarıyla düzenlediği saldırıya yanıt olarak İsrail saldırısı olduğunu belirtti. Tahran olaydan şüphe ederek "hava hedeflerini" düşürdüğünü ve misilleme yapma niyetinde olmadığını açıklayarak, bölgesel bir savaştan kaçınmayı amaçlıyormuş gibi görünen bir yanıt verdi.


New York'ta Trump'ın duruşmasının yapıldığı mahkemenin önünde bir kişi kendini ateşe verdi

New York'ta Trump'ın duruşmasının yapıldığı mahkemenin önünde bir kişi kendini ateşe verdi
TT

New York'ta Trump'ın duruşmasının yapıldığı mahkemenin önünde bir kişi kendini ateşe verdi

New York'ta Trump'ın duruşmasının yapıldığı mahkemenin önünde bir kişi kendini ateşe verdi

Trump'ın duruşmasının devam ettiği Manhattan'daki mahkeme binasının önünde televizyonlar canlı yayınlarına devam ederken bir kişinin kendini ateşe verdiği anlar ekrana yansıdı.

Etrafta bulunan polisler yerde alevler içinde yatan kişiye yangın söndürme cihazlarıyla müdahale etti.

Hastaneye kaldırılan kişinin durumunun kritik olduğu bildirildi.

Polis, şahsın kimliğini açıkladı

Olayla ilgili olarak bir basın toplantısı düzenleyen New York polisi, ABD yerel saatiyle öğlen 13.30 sularında kendisini ateşe veren şahsın Florida eyaletinden New York'a birkaç gün önce gelen Max Azzarello (37) olduğunu belirtti.

Şahsın, olayın hemen öncesinde yanında bir bildiri taşıdığı ve aşırı sağcı çevrelerin atıf yaptığı bazı "komplo teorilerini" içeren bildirisini bir internet sitesinde de paylaştığını ifade eden polis, şahsın motivasyonunun ne olduğuyla ilgili sorulara söz konusu bildiriye atıf yaparak cevap verdi.

Azzarello'nun New York'a geldiğinden ailesinin haberinin olmadığını anlatan polis, hastanede tedavi altındaki şahsın durumunun kritik olduğunu kaydetti.

Öte yandan, Azzarello'nun Substack adlı paylaşım sitesinde yer alan "manifestosunda", "Benim adım Max Azzarello, Trump'ın Manhattan'daki duruşmasının yapıldığı yerde kendini ateşe veren araştırmacıyım. Bu aşırı eylemim, önemli bir konuya dikkati çekmek için yapılmış bir protestodur: Kendi yönetimimiz, apokaliptik faşist bir dünya darbesiyle bizi vurmak üzeredir." ifadelerine yer verdi.

Şahsın dün de mahkeme binasının önüne geldiği bildirilirken, New York polisi olayla ilgili soruşturma başlattığını açıkladı.


Japonya'da bir ilk: Doktorlar, Google'ı mahkemeye verdi

Hekimler, işlerini gerektiği gibi yapmalarına mani olacak yorumların Google Maps'ten kaldırılmasını istiyor (Reuters/Arşiv)
Hekimler, işlerini gerektiği gibi yapmalarına mani olacak yorumların Google Maps'ten kaldırılmasını istiyor (Reuters/Arşiv)
TT

Japonya'da bir ilk: Doktorlar, Google'ı mahkemeye verdi

Hekimler, işlerini gerektiği gibi yapmalarına mani olacak yorumların Google Maps'ten kaldırılmasını istiyor (Reuters/Arşiv)
Hekimler, işlerini gerektiği gibi yapmalarına mani olacak yorumların Google Maps'ten kaldırılmasını istiyor (Reuters/Arşiv)

Japonya'da doktorlar, klinikleri hakkında yapılan kötü yorumlara müdahale etmediği gerekçesiyle Google'a dava açtı.

63 hekim, perşembe günü Tokyo Bölge Mahkemesi'nde açtıkları davada, ABD'li teknoloji devinden toplamda 1,4 milyon Japon Yeni (yaklaşık 300 bin TL) tazminat talep etti.

Doktorlar, hastaların şahsi bilgilerini gizli tutma yükümlülükleri olduğunu, bu yüzden Google Maps üzerinden haklarında yapılan olumsuz yorumlara yanıt veremediklerini belirtti. 

Adının açıklanmasını istemeyen davacı doktorlardan biri, Fransız haber ajansı AFP'ye "İnternette paylaşım yapanlar, kimliklerini gizli tutarak hakkınızda her şeyi söyleyebiliyor. Bir kum torbasıymışım gibi hissediyorum" dedi.

Doktorlar, amaçlarının hastaları memnun etmek değil, bu kişilerin sağlık sorunlarıyla profesyonel şekilde ilgilenmek olduğunu belirtti. 

Hekimler, Google Maps'in Japonya'da çok yaygın şekilde kullanıldığına dikkat çekerek, uygulamanın neredeyse "günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası" haline geldiğini söyledi.

Doktorların avukatlarından Yuiçi Nakazawa, "Yorumlar çok kolay yayımlanıyor ama bunların kaldırılmasını sağlamak son derece zor. Bu durum, doktorların sürekli korkunç eleştiriler alma korkusuyla iş yapmalarına yol açabilir" ifadelerini kullandı. 

Avukat, doktorların görevlerini gerekli şekilde yerine getirememesinin nihayetinde topluma zararı olacağını söyledi.

Nakazawa, bunun Japonya'da olumsuz çevrimiçi yorumlar nedeniyle bir teknoloji şirketini hedef alan ilk toplu dava olduğunu da belirtti.

Hekimler, Google Maps'teki bazı yorumların firmanın kuralları gereği silindiğini söylerken, birçok başvuru yaptıklarını fakat çoğu değerlendirmeyle ilgili adım atılmadığını savundu. 

Öte yandan Google'dan yapılan açıklamada, uygulamadaki "yanlış ve yanıltıcı içeriğin azaltılması için çalışma yapıldığı" ifade edildi. 

ABD'li teknoloji devinin açıklamasında, "Adil olmayan yorumlar sistemden kaldırılıyor" dendi.

Independent Türkçe, AFP, Asahi Shimbun


Selin vurduğu İran'da timsah alarmı

Sistan-Beluçistan eyaletindeki birçok noktada elektrik kesintisi yaşandığı aktarıldı (@haalvsh/Twitter)
Sistan-Beluçistan eyaletindeki birçok noktada elektrik kesintisi yaşandığı aktarıldı (@haalvsh/Twitter)
TT

Selin vurduğu İran'da timsah alarmı

Sistan-Beluçistan eyaletindeki birçok noktada elektrik kesintisi yaşandığı aktarıldı (@haalvsh/Twitter)
Sistan-Beluçistan eyaletindeki birçok noktada elektrik kesintisi yaşandığı aktarıldı (@haalvsh/Twitter)

İran'daki sel felaketinde yetkililer, halkı timsah saldırılarına karşı uyardı.

İran'ın yarı resmi haber ajansı Mehr'in dünkü haberinde, selin ülkenin güneydoğusundaki Sistan-Beluçistan eyaletiyle Hürmüzgan eyaletini etkilediği belirtildi.

Resmi haber ajansı IRNA'ya konuşan Sistan-Beluçistan Kriz Merkezi Başkanı Mecid Muhibbi, sel sırasında tren yolunda çalışan 3 işçinin suya kapılarak hayatını kaybettiğini açıkladı.

Ayrıca aralarında 5 yaşındaki bir çocuğun yer aldığı 5 kişinin daha yaşamını yitirdiği bildirildi.

Sistan-Beluçistan Çevre Ajansı'nın dün yayımladığı açıklamada, sel nedeniyle timsahların doğal yaşam alanlarından çıktığı ve şehirlere inebileceği uyarısı yapıldı.

Bilimsel adı Crocodylus palustris olan ve bataklık timsahı diye de bilinen bu tür, genellikle İran'ın güneyinde ve Hindistan'da görülüyor.

Eyalet sakinlerinden, sel suları tamamen çekilene kadar bataklık, sulak bölgeler ve yaban hayatı yaşam alanlarının yakınlarına gitmemeleri istendi. 

İran Kızılayı, dünkü açıklamasında iki otobüste mahsur kalan 43 kişinin kurtarıldığını bildirdi.

Pazartesi günü Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Umman'ı vuran fırtına, salı günü İran'a ulaşmıştı. 
 

BAE'de 24 saatten kısa sürede yağış miktarı 254,8 milimetreye ulaşmıştı. Bu, ülkede 75 yıldır görülen en yüksek yağış miktarı olarak kayda geçmişti.

Dubai'de birçok yol sular altında kalırken, uçuşlarda da aksamalar yaşanmıştı. Sel felaketinde BAE'de bir, Umman'daysa 10'u çocuk 20 kişinin öldüğü bildirilmişti.

Independent Türkçe, CNN, Iran International, AA, Reuters


Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü

Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü
Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü
TT

Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü

Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü
Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü

Polis teşkilatı, cuma günü Pakistan'ın Karaçi kentinde yabancı uyrukluları taşıyan bir araca düzenlenen saldırıda intihar bombacısı olduğundan şüphelenilen en az iki kişinin öldüğünü bildirdi.

Polis memurları, Landhi'nin Mansehra Kolonisi'nde saldırıya uğrayan araçta tamamı Japon kökenli 5 yabancı uyruklu kişinin bulunduğunu açıkladı. Polis teşkilatı sözcüsü Abrar Hussain Baloch, 5 Japon yurttaşının da güvende olduğunu ve emniyetli bir yere götürüldüğünü söyledi.

Polis, terörist olduğundan şüphelenilen motosikletli kişilerin yabancıları taşıyan minibüsü hedef aldığını belirtti. 

Kıdemli polis memuru Malir Tariq Mastoi, bunun bir intihar saldırısı olduğunu ve saldırı sırasında silah seslerinin de duyulduğunu söyledi.

Pakistan merkezli Geo News, bölgedeki polis memurlarından aldığı ön raporlara dayanarak polisle girdiği çatışmada öldürülen ikinci terör şüphelisinin bir intihar bombacısı olduğunu bildirdi.

Haberde, polis memurlarının "Teröristin vücuduna intihar ceketi ve el bombası bağlıydı" dediği belirtildi.

Polis memuru, olay yerinden el bombaları ve Kalaşnikof dolu bir çantanın da ele geçirildiğini söyledi. Bir görgü tanığına göre, patlamanın ardından şüpheli teröristlerden biri araca ateş etti.

Saldırıda yaralananlar yakındaki bir hastaneye sevk ediliyor.

Emniyet teşkilatından yetkililer, cuma günkü saldırıda hedef alınan yabancı uyrukluların dışsatıma yönelik işleme bölgesinde çalıştıklarını belirtti.

Henüz hiçbir militan grup saldırının sorumluluğunu üstlenmedi.

Pakistan ve komşusu Afganistan; IŞİD militan örgüt, onun güçlü kolu İslam Devleti Horasan Vilayeti (IŞİD-H) ve El Kaide'nin uzantıları arasındaki bölgesel gerilim ve çatışmalar nedeniyle son birkaç yıldır çok sayıda bombalı intihar saldırısıyla sarsılıyor.

Militanlar, İslamabad'daki hükümeti devirerek kendilerine özgü katı İslami yönetimlerini kurmak istiyor.

Pakistan ve Afganistan'daki saldırılarda, aralarında Afganistan'ın Şehrinav bölgesindeki Çinlilerin de bulunduğu yabancı uyruklular da hedef alınmıştı.

Geo News'un haberine göre Sind Bölge Valisi Karan Tessori yetkililerden saldırıyla ilgili bir rapor sunmalarını isteyerek "bu şehirde hiçbir koşulda terörizme müsamaha gösterilmeyeceğini" belirtti.
Independent Türkçe


CIA Başkanı, Hamas'ın müzakereleri geciktirdiğini iddia etti

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

CIA Başkanı, Hamas'ın müzakereleri geciktirdiğini iddia etti

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

CIA Direktörü William Burns perşembe günü yaptığı açıklamada, Gazze'deki savaşı sona erdirmek ve İsrailli rehineleri geri almak için yapılan müzakereleri geciktirdiği iddiasıyla Hamas'ı suçladı ve geçen hafta İsrail'in ateşkes önerisini reddetme kararına dikkat çekti.

Bu ay müzakereler için Kahire'ye giden istihbarat yetkilisi, perşembe günü Dallas'taki George W. Bush Başkanlık Merkezi'nde yaptığı konuşmada "Hamas'tan olumsuz tepki almak büyük hayal kırıklığıydı" dedi. 

Halihazırda Gazze'deki masum sivillerin son derece ihtiyaç duyduğu insani yardımı almalarının önünde duran şey bu olumsuz tepki. Ve bu insanın içini parçalıyor çünkü burada neyin tehlikede olduğunu insani açıdan da görebiliyorsunuz..

Bu yorumlar, kısa süre önce Hamas liderlerini bir anlaşmaya yanaşmamakla suçlayan İsrail'in dış istihbarat teşkilatı Mossad'ın görüşlerini yansıtıyor. Hamas, 7 Ekim'de İsrail'e düzenlediği ve 1200'den fazla kişinin ölümüne yol açan terör saldırısında 200'den fazla kişiyi rehin almıştı.

Geçen hafta Hamas, İsrail'in son gizli teklifini, temel talepleri karşılamadığı gerekçesiyle reddettiğini açıklamıştı.

Örgüt kararını "Taleplerimize ve halkımızın ulusal taleplerine bağlılığımızı bir kez daha teyit ediyoruz; kalıcı bir ateşkes, işgal ordusunun tüm Gazze Şeridi'nden çekilmesi, yerlerinden edilenlerin bölgelerine ve ikamet ettikleri yerlere geri dönmesi, yardım ve destek girişinin yoğunlaştırılması ve yeniden inşanın başlaması" sözleriyle duyurmuştu.

Öte yandan İsrail, hâlâ esaret altında olduğuna inanılan 130 kişinin geri dönmesinde ısrar ediyor, bu kişilerin dörtte biri çoktan ölmüş olabilir. Ayrıca Hamas askeri bir güç olarak yok edilene kadar savaşmayı bırakmayacağında ısrarcı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu geçen hafta İsrail Savunma Kuvvetleri'nin Refah'ı istilası için tarih belirlendiğini söylemişti. İsrail'in güneye kaçmalarını söylediği bir milyondan fazla sivil Gazze'nin güneyindeki bu kente sığınmış durumda. 

Perde arkasında, herhangi bir ateşkes anlaşmasının rehine takası kısmıyla ilgili sorunların son derece önemli bir tıkanma noktası olduğu bildiriliyor.

The New York Times'a konuşan bir Hamas yetkilisi, gelecek 6 hafta içinde 40 kişinin serbest bırakılması önerisine uymak için yeterli sayıda yaşayan sivil rehineye sahip olmadıklarını söylemişti.

İsrailli bir yetkiliyse gazeteye yaptığı açıklamada Hamas'ın bu sayının yarısını serbest bırakmayı önerdiğini, İsrail'in yaralı ya da hasta rehineler için istediği daha geniş bir kriter yerine sadece kadın ve yaşlıları kapsayan daha dar bir kriter belirlediğini söyledi.

Independent Türkçe