Libya Temsilciler Meclisi ile Geçiş Yönetimi arasındaki anlaşmazlıklar derinleşiyor

Temsilciler Meclisi, Ulusal Birlik Hükümeti’nin sunduğu bütçe tasarısını yine onaylamadı

Trablus'ta Başbakan ve Başkanlık Konseyi Üyeleri arasında yapılan toplantıdan bir kare (Başkanlık Konseyi)
Trablus'ta Başbakan ve Başkanlık Konseyi Üyeleri arasında yapılan toplantıdan bir kare (Başkanlık Konseyi)
TT

Libya Temsilciler Meclisi ile Geçiş Yönetimi arasındaki anlaşmazlıklar derinleşiyor

Trablus'ta Başbakan ve Başkanlık Konseyi Üyeleri arasında yapılan toplantıdan bir kare (Başkanlık Konseyi)
Trablus'ta Başbakan ve Başkanlık Konseyi Üyeleri arasında yapılan toplantıdan bir kare (Başkanlık Konseyi)

Libya Temsilciler Meclisi’nin (TM), Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) tarafından sunulan bütçe tasarısını üçüncü kez reddetmesi, TM ile Geçiş Yönetimi arasındaki anlaşmazlıları derinleştirdi. TM, Geçiş Yönetimi yetkililerinin ülkenin doğusundaki Tobruk şehrinde bulunan meclis binasına çağırma kararı aldı. Bunun yanı sıra TM, Muhammed el-Menfi başkanlığındaki Başkanlık Konseyi'nin İstihbarat Bakanlığı’na kendisine danışmadan atama yapmasının yasallığını değerlendirmek üzere konunun TM Yasama ve Hukuk Komitesi'ne havale edilmesine karar verdi.
TM Sözcüsü Abdullah Bilhak, Salı günü gerçekleşen ve her zamanki gibi canlı yayınlanmadan kapalı olarak yapılan oturumun ardından yaptığı açıklamada, TM’nin devlet bütçesi tasarısının birinci bölümünden çıkarılan yasaların eklenmesi gerektiğini vurgulayarak, hükümetin bu ayın 29'unda gerçekleştirilecek bir oturuma çağırılması kararı alındığını söyledi.
Bilhak, TM’nin, Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri’nin üst düzey makamlar dosyasındaki son anlaşmayı reddetmesine ilişkin yaptığı açıklamaları ve tutumlarıyla ilgili olarak Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu'na (UNSMIL) bir mektup göndermeye karar verdiğini de sözlerine ekledi. TM’nin bu yöndeki taahhüdünü yerine getirdiğinin altını çizen Bilhak, TM’nin bu mektupla anlaşmanın uygulanmaması halinde halk nezdinde bu konudaki sorumluluğunu yerine getirmiş olacağını vurguladı.
TM’nin son dönemde Başkanlık Konseyi’nin İstihbarat Başkanlığı görevine atanmasını tartıştığını belirten Bilhak, Başkanlık Konseyi bu atamada TM’ye başvurmadığından konunun yasal bir karara bağlanması için TM Yasama ve Hukuk Komitesi'ne havale edilmesinin kararlaştırıldığını kaydetti. Ancak TM Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi Başkanı Talal el-Mihub, bütçe tasarısının yalnızca anlaşmazlıklar nedeniyle askıya alınmadığını, asıl sebebin Türkiye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın izinsiz veya önceden duyuru yapılmaksızın geçtiğimiz günlerde başkent Trablus'a gerçekleştirdiği tartışmalı ziyaret olduğunu söyledi. Muhib, ‘Libya devletinin egemenliğinin ve prestijinin ihlali’ olarak değerlendirildi.
Başkanlık Konseyi'nin ziyaretle ilgili sessizliğini eleştiren Mihub, TM Başkanı Akile Salih'i olağanüstü hal ilan (OHAL) etmeye ve orduyu istikrar sağlanıp seçim günü gelinceye kadar yönetimi üstlenmeye çağırdı. ‘Milislere ve paralı askerlere harcanması için para vermenin saçmalık’ olduğunu söyleyen Muhib, “Ülke Türkler için bir alan, Türk askerleri için bir sahne haline geldi” dedi.
TM Başkanı Salih ise, seçimleri planlandığı gibi 24 Aralık’ta yapılmasını engelleme girişimlerine karşı olduğunu ifade etti. Tartışmalı anayasa taslağını referanduma götürmenin veya seçimlerin ertelenmesine neden olacak koşulları yaratmanın ve siyaset sahnesini karıştırmanın amacının seçimleri erteleme hedefine ulaşmak olduğu konusunda uyardı.
Dün Libya Yüksek Seçim Kurulu Başkanı İmad es-Sayih ile yaptığı görüşmenin ardından açıklamalarda bulunan Salih, ‘Libya halkının kendilerini kimin yöneteceğini doğrudan ve özgür, adil, şeffaf seçimlerle seçme hakkına sahip olduğunu’ bir kez daha vurguladı. Sayih ise açıklamasında, herhangi bir tarafın Yüksek Seçim Kurulu’nu karıştırma girişiminin ‘seçimlerin zamanında düzenlenmesine karşı açık bir engel’ olduğunu söyledi.
Öte yandan TM, Başkanlık Konseyi ve UBH ile onlara bağlı tüm güvenlik ve askeri kurumları, Aceylat şehri ve komşu illerde patlak veren, vatandaşların hayatını tehlikeye sokan ve ölmelerine neden olan silahlı çatışmalardan sorumlu tutarken güvenliği artırmaları, vatandaşları ve mülkleri korumaları çağrısında bulundu.
UBH’ye bağlı Sebha Askeri Bölgesi Komutanı Tuğgeneral Ahmed el-Hattabi, Savunma Bakanlığı görevini de yürüten Başbakan Dibeybe'ye ve Genelkurmay Başkanı'na gönderdiği bir mektupta, çeşitli silah ve zırhlı araçlarla donatılmış silahlı bir günün doğu yönünden bölgeye akını hakkında bilgi verdi. Hattabi, 300'den fazla silahlı aracın yer aldığı konvoyun nereye gittiklerinin ve amaçlarının bilinmediğini, doğuda Libya Ulusal Ordusu (LUO) Genel Komutanlığına bağlı Tamanhint Askeri Üssü'ne konuşlandıklarını belirtti.
Kaynaklar, LUO’nun yakın zamanda Tarık bin Ziyad Tugayı ve ona bağlı 128 taburdan unsurların gelişiyle Tamanhint Askeri Üssü’ndeki güçlerine takviyede bulunduğunu bildirdiler.
Libya'nın güneyindeki Ubari kentinden kaynaklar, el-Kavs Sınır Kapısı’na geçtiğimiz Salı gecesi teröristler tarafından saldırı düzenlendiği yönündeki söylentileri yalanlarken, aynı gece silahlı kişiler Trablus'ta UBH’nin Dışişleri Bakanlığı karargahına baskın düzenlediler. Kaynaklardan biri, Bakanlığa Trablus Devrimci Güçleri’nden unsurların saldırdığını, 166'​ncı Tugay'a bağlı korumaların saldırıyı püskürttüğünü söyledi. Ancak yerel basın kuruluşlarının başka bir kaynaktan aktardığı bilgilere göre Güvenlik ve İstikrarı Destekleme Birimi’nin müdahalesinin ardından Trablus Devrimci Güçleri Bakanlık binasından çekildi. Öte yandan bu gelişmelerle ilgili olarak ne UBH’den ne de Dışişleri Bakanlığı'ndan resmi bir açıklama yapılmadı.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.