ABD Kongresi’nde Lenderking’i ve Suudi Arabistan’ın girişimini desteklemeye yönelik hamleler artıyor

ABD Temsilcisi Husilerin barış çabalarını engellemesini kınarken, Bakan Mübarek Husileri kararlarında İran'a bağımlı olmakla suçladı.

Yemen Dışişleri Bakanı Dr. Ahmed bin Mübarek dün Riyad'da ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking ile bir araya geldi. (SABA)
Yemen Dışişleri Bakanı Dr. Ahmed bin Mübarek dün Riyad'da ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking ile bir araya geldi. (SABA)
TT

ABD Kongresi’nde Lenderking’i ve Suudi Arabistan’ın girişimini desteklemeye yönelik hamleler artıyor

Yemen Dışişleri Bakanı Dr. Ahmed bin Mübarek dün Riyad'da ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking ile bir araya geldi. (SABA)
Yemen Dışişleri Bakanı Dr. Ahmed bin Mübarek dün Riyad'da ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking ile bir araya geldi. (SABA)

ABD Kongresi’nde Yemen krizini çözmek için ABD’nin ve uluslararası toplumun çabalarını desteklemek amacıyla üyeler düzeyinde çabalar artarken, ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking Yemen’de kapsamlı bir ateşkese ulaşmayı sağlamak amacıyla Suudi Arabistan'a gitti. Lenderking, geçen Şubat ayında göreve başlamasından bu yana bölgeyi 7. kez ziyaret etmiş oldu.
Şarku'l Avsat, ABD Kongresi'nde Temsilciler Meclisi ve Senato'daki ABD'li milletvekillerini Yemen krizini sona erdirmek için ABD'nin çabalarını desteklemeye ve Marib'deki çatışmanın devamı ve Yemen'de işlenen suçlardan dolayı Husileri cezalandırmaya çağıran güçlü hamlelerin ve çabaların söz konusu olduğu yönünde bilgi aldı. 
Şarku’l Avsat’ın elde ettiği bilgilere göre, bu hamlelere Minnesota’dan Cumhuriyetçi eski Senatör Norm Coleman öncülük ediyor. Coleman, Temsilciler Meclisi ve Senato üyelerinin ofisleriyle iletişim kurarak, Yemen'de kötüleşen durumdan ve Suudi hükümeti ile Arap Koalisyonu ülkeleri tarafından desteklenen müzakerelerin başarısızlığından İran destekli Husilerin sorumlu tutulması yönünde baskı yaptı.
Şarku’l Avsat’ın bir kopyasına ulaştığı Coleman'a ait mektupta Coleman ABD’li vekilere şu açıklamayı yaptı:
"Suudi Arabistan, Yemen'deki çatışmada barışçıl bir çözüme ulaşmak için ABD hükümeti ve Birleşmiş Milletler'in çabalarını desteklemeye devam ediyor. Bu çerçevede, Yemen'de ülke çapında bir ateşkese varmak ve Birleşmiş Milletler himayesinde çatışmaya kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşmak amacıyla Mart ayı sonunda barışçıl bir siyasi girişim sundu. Ancak ne yazık ki Husiler iyi niyetle müzakere masasına oturmayı reddetti. Kongre üyelerinin Yemen'de yaşanan acılar nedeniyle Husileri ve onları destekleyen İran rejimini sorumlu tutmaları kritik önem taşıyor.”
Bu çabaların bir sonucu olarak, Senato’daki bazı Cumhuriyetçi milletvekilleri Yemen’deki soruna tepki gösterdi. Idaho'dan Senatör James Risch, Florida'dan Marco Rubio, Indiana'dan Todd Young ve Idaho'dan Mike Crapo, geçen Pazartesi günü ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield’e ortak bir mektup yazdılar. Mektupta Greenfield’a, şiddetli insan hakları ihlallerine ve Yemen halkına İran destekli Husiler tarafından kitlesel olarak fikirlerinin dayatılmasına karşılık acil olarak ihtiyaç duyulan uluslararası dikkatleri çekme çağrısında bulundular.
ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Tim Lenderking'in 15-17 Haziran tarihleri ​​arasında Suudi Arabistan'a düzenlediği yedinci ziyaretinde iki gün kaldığı ve Yemen ve Suudi Arabistan hükümetinden üst düzey yetkililerle bir araya geldiği belirtildi. Ayrıca BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths ile de görüştüğü kaydedildi.
Açıklamada, Lenderking'in bir önceki ziyareti sırasında ele aldığı üzere, ihtiyacı olan Yemenlilere yardım sağlamanın tek yolu olarak gördüğü ülke çapında kapsamlı bir ateşkese ulaşma konusundaki son çabaları görüştüğü belirtildi.
ABD Hazine Bakanlığı, ABD’nin İran'la mücadele ve Husileri finanse etmesine karşılık son hamlesi çerçevesinde, İran Devrim Muhafızları için çalışan uluslararası bir ağ aracılığıyla silahlı Husi grubuna milyonlarca dolar olduğu tahmin edilen fonların transferini kolaylaştırdıkları gerekçesiyle bir dizi Yemenli, İranlı ve diğer kuruluşlara yaptırımlar uyguladı.

Griffiths'in son çabaları
BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths, Yemen dosyasındaki görevinden ayrılmadan önceki son çabaları çerçevesinde dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, yalnızca müzakere edilmiş bir siyasi çözümün savaşı sona erdirebileceğini vurguladı. Yemen hükümeti ise anlaşmanın şartlarına bağlılığını yinelerken, uluslararası toplumu Husi darbeci milislerine barış seçeneğini kabul etmeleri için daha fazla baskı uygulamaya çağırdı.
Yeni görevi BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi'nin (OCHA) başına geçmeden önce Yemen dosyasına ilişkin son girişimlerde bulunan Griffiths, BM Güvenlik Konseyi'nde Salı günü verdiği brifingden sonra Riyad'a dönmüştü. Yemen'deki insani acıları dindirmek ve savaşı durdurmak için bir atılım gerçekleştirmeyi umarak BM planını canlandırmaya çalışan ABD Temsilcisi Tim Lenderking de Griffiths ile eş zamanlı olarak Riyad’a geldi. 
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından Twitter'da yapılan açıklamada, Lenderking ve Büyükelçi Cathy Westley'in Riyad'da Suudi Arabistan'ın Yemen Büyükelçisi Muhammed Al Cabir ile Riyad Anlaşması'nda ilerlemenin önemini görüştüğü bildirildi. Ayrıca, Marib Valiliği'nde sivillere yönelik giderek artan vahşi Husi saldırılarını ve Husilerin barış sürecini engellemesini de kınadıkları kaydedildi.
Dışişleri Bakanlığı, Tim Lenderking'in ve Büyükelçi Westley'in Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik ile yaptığı görüşmede, Yemen kabinesinin yakında Aden'e döneceğine dair umutlarını dile getirdiklerini belirtti. Ayrıca Lenderking’in Hudeyde Limanı üzerinden ve Yemen'in tamamında özellikle yakıt olmak üzere serbest mal akışının sağlanmasının önemini vurguladığı bildirildi.
Lenderking’in bu açıklamalarından, meşru hükümete Hudeyde Limanı’na ulaşan gemilerde üzerindeki kontrol uygulamalarını durdurması için baskı yaptığı anlaşılırken, İngiltere, Yemen Büyükelçisi Michael Aron aracılığıyla Yemen hükümet yetkilileriyle görüşmelerde bulunarak Griffiths'in son çabalarına destek verdi.
Yemen’deki resmi kaynaklar, Başbakan Muin Abdülmelik'in Riyad'da Lenderking ile BM ve uluslararası düzeyde barış önerilerini ele aldığını ve hükümetin bu önerileri olumlu şekilde karşıladığını belirttiğini aktardı. Ayrıca görüşmede, Husi milislerine ve Tahran'daki destekçilerine, grubun savaşını ve özellikle Marib başta olmak üzere sivillere ve yerinden edilmişlere ve Suudi Arabistan'daki sivil nesnelere yönelik saldırılarını durdurmaları için baskı yapmak üzere uluslararası toplumun ve Birleşmiş Milletler'in neler yapabileceğinin ele alındığı belirtildi. 
SABA haber ajansının aktardığına göre Başbakan Abdulmelik, ülkesinin barış sürecini engelleyen tarafı belirlemede ABD’nin net tavrını takdir ettiğini ve Husi milisleri ve destekçileri üzerindeki baskıları artırma gereğini vurguladığını belirtti. Aynı zamanda İran Devrim Muhafızları ile bağlantılı kuruluşlara ve Husi darbe milislerinin finansmanına katkıda bulunanlara yönelik uygulanan son ABD yaptırımlarına değindi.
Başbakan Abdulmelik açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
“Herhangi bir barış süreci, gerçek bir ateşkes ve uluslararası toplumun ve BM’nin denetimi ve öncülüğü çerçevesinde barışın gerekliliklerine tam bir bağlılıkla başlamalı. Husi milisleri, barış yolunda ilerlemek için uluslararası baskılara cevap verseler bile bu konuyu önceki deneyimlerde olduğu gibi güçlerini yeniden inşa etmek ve savaşı yeniden başlatmak için kullanacak.”
Yemenli kaynaklara göre Lenderking ise, "Umman heyetinin Sana'da bulunduğu dönemde Husilerin Marib'de sivillere yönelik başlattığı saldırılar karşısında şaşırdık. ABD bu saldırıları şiddetle kınıyor” dedi.

Yemen hükümeti BM’den yeni bir yaklaşım talep ediyor
Yemenli kaynaklar, Yemen Dışişleri Bakanı Ahmed Avad bin Mübarek’in dün (Perşembe) Griffiths ile yaptığı görüşmede, BM ve uluslararası toplumun Husileri savaş seçeneğinden ve engel oluşturma politikasından vazgeçmeye zorlayacak ve halkın çıkarlarına öncelik vermelerini sağlayacak yeni bir yaklaşım benimsemesinin önemini vurguladığını bildirdi. 
Kaynaklar Griffiths'in yaptığı açıklamada, sadece müzakereye dayalı bir siyasi çözümün her şeyi normale döndürebileceğini, bunun da savaşı sona erdireceğini ve tüm Yemenliler için adil ve sürdürülebilir bir barışı başlatacağını vurguladığını aktardı.
Kaynaklar, Bakan Mübarek'in İngiltere’nin Yemen Büyükelçisi Michael Aron ile yaptığı görüşmede, hükümetin barış sürecine bağlılığını ve kapsamlı ve sürdürülebilir bir barışçıl çözüme ulaşmak için uluslararası, bölgesel ve BM’nin çabalarına verdiği desteği teyit ettiğini bildirdi. Ayrıca Husi milislerinin önerilen girişimi reddetmesinin, devam eden saldırılarının ve Marib ve Hacca vilayetlerinde askeri seferberliklerinin barışa yönelik ciddiyetsizliğini ve İran rejiminin bölgedeki yıkıcı projesine ve onun kararına bağımlılığını teyit ettiğini gösterdiğini belirtti. 
Yemen Dışişleri Bakanı, meşru hükümetin bölgedeki insani durum ve yakıt gemilerinin Hudeyde limanına girmesine istisnai izinler vermesine ilişkin yaptığı açıklamada, milislerin gümrük ve vergi kaynaklarını çalışanların maaşlarını ödemek için kullanma mekanizmasına ilişkin Stockholm Anlaşmasındaki maddeye uymamasına ve bunu askeri operasyonlarını finanse etmek için kullanmasına rağmen, hükümetin Husilerin kontrolü altındaki bölgelerdeki vatandaşların ihtiyaçlarının sağlanması için istekli olduğunu vurguladı. 
Yemenli gözlemciler, Husileri herhangi bir barış planını kabul etmeye zorlamanın ancak Tahran'dan gelecek kararla mümkün olacağını düşünüyorlar. Ayrıca Husilerin Hudeyde Limanı gelirleri ve Sana Havaalanı’nın seyahat rotalarının kısıtlama olmaksızın kontrolü gibi siyasi kazanımlar elde etmedikçe Umman rolünün BM planının başarısı üzerinde bir etkisi olmayacağı öngörülüyor. 
Gözlemciler ayrıca, Husi grubunun lideri Abdulmelik el-Husi'nin son konuşmasında Batılı gözlemcilerin "siyasi olgunluktan yoksuzluk" olarak nitelendirdikleri açıklamalarında görülen uzlaşmazlığa işaret ettiler. Husilerin lideri konuşmasında, BM önerisine ve uluslararası çabalara, özellikle de ABD’nin adımlarına karşılık vermeyerek takipçilerini daha fazla savaşçı seferber etmeye ve savaşa devam etmek için daha fazla para toplamaya çağırmıştı.
ABD, Griffiths'in önümüzdeki ay Yemen dosyasındaki görevinden ayrılması nedeniyle Husileri ateşkesi durdurmaya ikna etme çabalarında Maskat'a güveniyor. Ancak grubun savaşı durdurma ve meşru hükümetle müzakere masasına dönme konusunda ciddi olmadığı şüphesi mevcut.
Griffiths, BM Güvenlik Konseyi'ne verdiği brifingde, tarafları planına ikna etme çabalarının başarısız olduğunu belirterek Husilerin ateşkesin ve siyasi anlaşmanın başlatılması için Hudeyde Limanı ve Sana Havalimanı konusunda ayrı bir anlaşma üzerinde ısrar ettiğini vurguladı. Grup liderinin bu talebi Sana'daki görüşmede tekrar teyit ettiğini aktardı.
Ayrıca Yemen hükümetinin limanlar, havalimanı, ateşkes ve siyasi sürecin başlatılması ile planın tek bir paket olarak uygulanması gibi konularda anlaşmaya varılmasında ısrar ettiğini de sözlerine ekledi. 
Griffiths, önerdiği uzlaşma çözümlerini iki tarafın onaylamaması nedeniyle kötüye giden bir sürecin yaşandığını kabul ederken Umman ve diğer tarafların çabalarının yakında meyve vermesini umduğunu söyledi. Yakın zamanda Yemen'in kaderinde bir dönüm noktasına şahit olmayı beklediğini kaydetti.



Ateşkese rağmen İsrail saldırıları Gazze’de can almaya devam ediyor

Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)
Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)
TT

Ateşkese rağmen İsrail saldırıları Gazze’de can almaya devam ediyor

Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)
Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)

İsrail güçleri, Gazze Şeridi’nde yürürlükte olan ateşkes anlaşmasını ihlal etmeyi sürdürerek her gün yenilenen saldırılarla yeni can kayıplarına neden oluyor.

Son olarak, iki ayrı olayda 3 Filistinli öldürüldü. Gazze kentinin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde bir insansız hava aracının hedef aldığı iki genç yaşamını yitirirken, Beyt Lahiya’nın kuzeybatısındaki Atatara bölgesinde bir başka Filistinli, İsrail’e ait bir drone tarafından vurularak öldürüldü.

Saha kaynaklarına göre, Atatara’da öldürülen gencin, ateşkes hattını belirleyen “sarı çizgi”ye yaklaşık 250 metre mesafede, uzaktan kumandalı küçük bir drone ile hedef alındığı belirtildi.

df
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan İsrail topçuları, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’un doğusunda bir grup vatandaşı hedef aldı; saldırıda bir baba ve kızı yaralandı.

Kış koşulları nedeniyle çadırları ve eşyaları zarar gören Gazzelilerden onlarcası, Han Yunus’un doğusundaki Zinne, Beni Suhîle ve Absan bölgelerine dönerek evlerine ve eşyalarına ulaşmaya çalıştı.

Aynı dönemde, Orta Gazze’deki El-Bureyc Kampı yakınlarındaki Selahaddin Caddesi’nde, kimliği belirsiz kişilerce açılan ateş sonucu bir Filistinli daha hayatını kaybetti. Bağımsız kaynaklarca doğrulanmayan iddialara göre saldırıyı düzenleyenlerin İsrail’in özel bir birimine mensup olduğu öne sürüldü. Yerel kaynaklar, öldürülen kişinin Direniş Komiteleri’nin askeri kanadı Nasır Selahaddin Tugayları’ndan aktif bir isim olan Vasim Abdülhadi olduğunu bildirdi.

Kimliği belirsiz cenazeler defnedildi

Gazze Sağlık Bakanlığı, kimlik tespiti yapılamayan ve İsrail tarafından uzun süre alıkonulan 14 Filistinlinin defnedildiğini duyurdu. İsrail, çeşitli esir değişimi anlaşmaları kapsamında en az 330 cenazeyi teslim etmiş, bunların bir kısmı kimlikleri tespit edilemediği için Deyr el-Belah’taki bir mezarlığa defnedilmişti.

dfvgy
Filistinliler, Deyr el-Balah'ta savaş sırasında İsrail tarafından uzu süre alıkonulan  kimliği belirsiz cesetleri gömüyor (Reuters)

Bakanlık yetkilileri, gerekli tıbbi teknik imkanların bulunmaması nedeniyle kimliği belirlenemeyen cenazelerin belirli bir sürenin ardından fotoğraflama ve işaretleme yöntemiyle kayıt altına alınarak defnedildiğini açıkladı.

Tedavileri tamamlanan 76 hasta Gazze’ye döndü

Gazze Sağlık Bakanlığı ayrıca, Kudüs’te tedavileri tamamlanan 76 hasta ve refakatçisinin, Kerem Ebu Salim (Kerem Şalom) Sınır Kapısı üzerinden Gazze’ye giriş yaptığını bildirdi. Grubun içinde 4 çocuk, yaşlı kadın ve erkekler ile savaş başlamadan önce Kudüs’te bulunan ve 26 ay boyunca orada kalan gençler de yer aldı.

Söz konusu hastalar, Makassed ve Augusta Victoria (El-Mutle) hastanelerinde tedavi gördükten sonra gerekli işlemleri tamamlanarak Gazze’ye döndü. Bakanlık, halen tedavi gereksinimi devam eden Gazze’li bazı hastaların Kudüs’teki hastanelerde bakım almaya devam ettiğini belirtti.


İsrail, Gazze'nin doğusunu yok ederken Trump’ın ‘Ortadoğu Rivierası’ planı mı hayata geçirildi?

İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)
İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)
TT

İsrail, Gazze'nin doğusunu yok ederken Trump’ın ‘Ortadoğu Rivierası’ planı mı hayata geçirildi?

İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)
İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)

İzzettin Ebu Ayşe

Yüksek patlama sesleri duyan Hanadi, yıkılmakta olan evinin penceresine atlayarak, sarı hatın arkasında evleri yıkmaya devam eden askeri zırhlı araçların ve buldozerlerin yaptıklarını izlerken İsrail'in ne planladığını merak ediyordu.

Zırhlı araçlar Hamas'ın kontrolü altında kalan Gazze'nin batısından çekildiğinde ve askerler ABD Başkanı Donald Trump'ın planında yer alan haritalara göre sarı hata geri çekildiğinde, Gazze Şeridi'nin güneyindeki insani yardım bölgesine kaçan Hanadi mahallesine dönmeye karar verdi.

Yeni sınırlar ve yıkım

Evi, İsrail ordusunun halen konuşlandığı yeni sarı hatın bitişiğinde yer alan Hanadi, “Mühendislik, coğrafi ve demografik değişiklikler nedeniyle evim Gazze'deki son ev haline geldi. Şimdi İsrail’in Gazze Şeridi’nin alanının yarısını kaplayan yeni sınırının yakınlarında yaşıyorum” dedi.

İsrail ordusu, ABD Başkanı Trump’ın planı çerçevesinde Gazze'nin batısından çekilerek birliklerini, işgal altında tutulan ve askeri devriyelerin gezdiği Gazze Şeridi’nin doğu yarısına yeniden konuşlandırdı. Tel Aviv’in kontrolü altındaki bölge ‘Doğu Gazze’ olarak adlandırıldı. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ‘sarı hat’ denilen bu sınırın belirlenmesi emrini verdi. Ancak bu hattın Gazze Şeridi için kalıcı bir yeni sınır haline gelebileceği endişeleri hakim.

f
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampı’ndaki çadırlarının dışında oturan iki küçük Gazzeli çocuk, 10 Kasım 2025 (AFP)

Gazze'nin ikiye bölünmesi, Hanadi'nin evini Gazze Şeridi'nin yeni sınırındaki ilk ev haline getirdi. Bu konum, Hanadi'nin İsrail ordusunun Gazze'nin doğusunda yaptığı garip şeyleri yerinde gözlemlemesini sağladı.

Hanadi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Her gün patlama sesleri duyuyorum ve savaşın yeniden başladığından korkuyordum ama evin penceresine çıktığımda, sarı hatın öte yanında kalan evleri yıktıklarını gördüm.

Gazze'de ateşkes anlaşmasının ilk aşamasının yürürlüğe girmesine rağmen, sarı hattın gerisindeki bölgelerde evlerin yıkılması politikası devam ediyor. Bu durum endişe ve paniğe neden olurken, Gazzelilere sona ermiş olması gereken savaş atmosferini hatırlatıyor. Bu da “İsrail neden evleri yıkmaya devam ediyor?” sorusunu akıllara getiriyor.

Sarı hattın arkası

Trump’ın planına göre Hamas Gazze’de tuttuğu rehinelerin tamamını serbest bıraktığında, anlaşmanın ikinci aşaması başlayacak ve bu aşamada Gazze'nin İsrail'in varlığının olmadığı tek bir coğrafi yer olduğu ve İsrail ordusunun Gazze'nin fiili sınırlarına yakın yeni bölgelerden çekilmesi gerektiği belirtilecek.

Trump'ın barış planının ikinci aşaması bu şartlara göre uygulandığında, Gazzelilerin Gazze'nin doğusundaki evlerine geri dönebilecekleri düşünülüyordu. Ancak, ordunun sistematik olarak yıkmaya devam ettiği bu bölgedeki evlerini ve konutlarını bulamayacaklar ve böylece bölge yaşamın olmadığı, yaşanmaz bir ortama dönüşecek.

Gazze Şeridi'nin kuzey kısmı ile Gazze şehri, Han Yunus ve Refah gibi doğu şehirlerini kapsayan sarı hattın arkasındaki bölgeler her gün İsrail ordusu tarafından bombalanmaya ve evlerle altyapı tahrip edilmeye devam ediyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bu askeri operasyonlar, Hamas üyeleri ile İsrail askerleri arasında doğrudan çatışmalar olmamasına rağmen gerçekleştiriliyor.

Evlerin yıkılmaya devam etmesi, ateşkesin kırılgan olduğu ve İsrail'in halen güç kullanarak yeni bir gerçeklik oluşturmaya çalıştığı yönünde genel bir his yaratıyor. Gazze Şeridi sakinlerinden Şehira, “Evim sarı hattın arkasında ve her bina yıkıldığında, her patlamada kalbim parçalanıyor. Her defasında bir daha evime geri dönemeyeceğime daha da ikna oluyorum” diyor.

Bir diğer Gazzeli Şaban ise askerlerin misilleme olarak evleri havaya uçurduğunu kendi gözleriyle gördüğünü söyledi.

Şaban, sözlerini şöyle sürdürdü:

“ABD Başkanı’nın planının aşamalı olarak uygulanmasını, hayatın yakında normale dönmesini ve insanların sarı hattın ötesindeki topraklarına erişebilmesini umuyoruz. Ama bunun olacağını sanmıyorum. Doğu Gazze'nin tamamını kaybedebiliriz, bu bölge kalıcı olarak İsrail toprağı haline gelebilir.”

ABD’nin vizyonu bu

Gazzeliler, savaşın daha az gürültülü ama daha az şiddetli olmayan başka bir forma dönüştüğüne ve İsrail'in güç kullanarak kendi denklemlerini dayattığına, Gazze'yi doğu ve batı olmak üzere ikiye bölmeye çalıştığına, doğu şehrinin güvenliğini kontrol ederek onu değiştirilemez yeni bir gerçekliğe dönüştürmeye çalıştığına inanıyor.

Birleşmiş Milletlerin (BM) uydu görüntülerine göre İsrail, Gazze Şeridi içinde bin 500'den fazla binayı yıktı. Bu binaların tamamı sarı hattın arkasında, yani İsrail ordusunun kontrolündeki mahallelerde bulunuyor. Bu durum ateşkes anlaşmasını açıkça ihlal ediyor.

Trump’ın barış planı, ‘hava ve topçu bombardımanı dahil tüm askeri operasyonların durdurulmasını’ öngörüyor, ancak buna rağmen İsrail ordusu anlaşmanın şartlarına tam olarak uymuyor. İsrail Ordu Sözcüsü Ella Waweya, sarı hatın gerisindeki evlerin yıkılmasını “Ordumuz güvenlik nedenleriyle bölgeyi temizlemeye ve sınır yakınlarındaki binaları kaldırmaya çalışıyor” diyerek savundu.

frety
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah şehrindeki çadırların yakınlarındaki plajda, 15 Kasım 2025 (AFP)

Ancak siyasi analist Muhanned el-Helu, devam eden yıkımların İsrail'in Gazze'de yeni bir gerçeklik dayatmaya çalıştığı anlamına geldiğini söyledi. Koşulların eskisi gibi olmayacağını, bunun da Netanyahu'nun İsrail'in Gazze'de güvenlik kontrolünü sürdüreceği yönündeki açıklamalarının pratik bir yansıması olduğunu belirten Helu, “Bu operasyonlar, ABD’nin Gazze'nin yeniden inşasının sarı hatın ötesindeki alanda başlayacağını öngören vizyonuyla uyumlu. Bu durum, ABD vizyonunun, bu geniş alanların düzleştirilmesi için hazırlık olarak yıkımlar yapılarak sıkı bir şekilde uygulandığının açık bir göstergesi” değerlendirmesinde bulundu.

Bu politikanın devam etmesinin tehlikeli sonuçlar doğuracağına işaret eden Helu, “Çünkü bu politika yeni bir gerçeklik dayatıyor ve vatandaşların evleri ve yerleşim alanlarındaki mülkiyet haklarının kaybına işaret ediyor” ifadelerini kullandı.

İsrail, sarı hatın gerisinde yoğun olarak yıkımlar gerçekleştirerek Gazze'yi İsrail'in çıkarları ve ABD’nin planları doğrultusunda yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Gazze Şeridi’nin yaklaşık yüzde 53'ü halen İsrail'in kontrolü altında.

Trump'ın planının tam olarak uygulanamayacağı ihtimaliyle birlikte, Gazze Şeridi’ni iki bölgeye ayırma ilkesine dayanan alternatif planlar ortaya çıkmaya başladı. Bu bölgelerden biri İsrail tarafından kontrol edilecek ve uluslararası ve İsrail güçleri tarafından korunan ‘yeşil bölge’ olarak, diğeri ise Hamas tarafından yönetilecek ve harabeye dönmüş ‘kırmızı bölge’ olarak sınıflandırılacak.

Trump, barış ve refah planını açıklamadan önce, Gazzelileri sınır dışı etme ve yıkılmış bölgeyi yapay zeka özelliklerine sahip yeni şehrin kurulması ve inşası için bir alan haline getirme ilkesine dayanan ‘Ortadoğu Rivierası’ adlı planını açıklamıştı. Ancak bu plan, Arap ve İslam ülkelerinin yanı sıra uluslararası kamuoyu tarafından da tepkiyle karşılandı. Bunun üzerine ABD Başkanı ana fikrinden vazgeçmeden planlarını değiştirme kararı aldı.

Refah'tan başlayarak

Gözlemciler, Trump'ın şu anda Tel Aviv'in yıkmaya devam ettiği Gazze'nin doğu yarısında bir Ortadoğu rivierası inşa etmeye çalıştığını düşünüyor. Gözlemcilere göre bu artık sadece bir spekülasyon değil, siyasi açıklamalar ve sahadaki gelişmelerle ortaya çıkan gerçeklik.

ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance, Gazze'nin yeniden inşa edilebileceğini, ancak bunun yalnızca İsrail'in kontrolündeki bölgelerde mümkün olacağını söyledi. Yeniden inşa için Refah şehrinin seçildiğini belirten Vance, hazırlıklar tamamlandığında Filistinlilerin bu bölgeye taşınabilmesinin beklendiğini kaydetti. ABD Başkan Yardımcısı, Hamas'ın kontrolü altında olmayan bölgelerde inşa çalışmalarının çok hızlı bir şekilde başlayabileceğini de ifade etti.

Aslında bu ifade mevcut duruma da uygulanabilir, çünkü Vance ‘yeniden inşa’ ifadesi yerine Gazze'yi ‘inşa etmek’ ifadesini kullandı. Bu da Gazze'nin tüm topraklarında değilse de doğu bölgelerinde Ortadoğu Rivierası planının uygulanması anlamına geliyor.

İsrail gazetesi Haaretz’in haberine göre ABD, İsrail'den, ordunun kontrolündeki bölgelerde yeni Gazze'nin inşasına başlanmasına izin vermesini istedi. Buna göre ilk aşama Refah'ta başlayacak.

Siyasi araştırmacı Hiyam Haccac yıkım operasyonlarının sadece Doğu Gazze'yi Ortadoğu Rivierası'nın inşasına hazırlık için gerçekleştirildiğini söyledi. İsrail ordusunun sarı hattan çekilmesi umutlarının çok zayıf olduğunu ve Gazzelilerin hatın gerisindeki evlerine dönme düşüncelerinin yavaş yavaş kaybolmaya başladığını belirten Haccac, “Sarı hat, Gazze'yi süresiz olarak bölen fiili sınır haline gelecek gibi görünüyor. Doğuda yeni Gazze, batıda ise nüfusun Hamas yönetimi altında yaşadığı eski Gazze yer alacak” şeklinde konuştu.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


İsrail hükümeti, 7 Ekim saldırısıyla ilgili resmi bir soruşturma komisyonunun kurulmasını engelledi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
TT

İsrail hükümeti, 7 Ekim saldırısıyla ilgili resmi bir soruşturma komisyonunun kurulmasını engelledi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)

İsrail hükümeti dün, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te güneydeki kasabalara düzenlediği saldırının koşullarını ve böyle ani bir saldırının engellenememesine yol açan hataları incelemek üzere ‘bağımsız’ bir soruşturma komisyonu kurulmasını onayladı.

Resmi bir soruşturma komisyonu kurmasını gerektiren yasayı atlatmaya çalıştığı yönündeki suçlamalarla karşı karşıya kalan hükümet, yeni komisyona ‘tam soruşturma yetkisi’ verdi ve ‘komisyonun yapısının muhalefetle mümkün olan en geniş konsensüsü sağlayacak şekilde oluşturulmasını’ sağladı.

Hükümet, bu komisyonun çalışma alanının 45 gün içinde, muhalefette iş birliği yapmaya istekli herkesle istişare edilerek belirleneceğine karar verdi.

Karara göre Başbakan Binyamin Netanyahu, soruşturma komisyonuna verilecek görev ve yetkilerin belirlenmesinden sorumlu özel bir bakanlar komitesine başkanlık edecek. Söz konusu görevler arasında komisyonun ele alacağı konuların ve inceleyeceği zaman dilimlerinin belirlenmesi de yer alıyor. Bu komiteye, komisyonun fiilen kurulması için hazırlık amacıyla tavsiyelerini hükümete sunması için 45 gün süre verildi.

Netanyahu, 7 Ekim’deki başarısızlıklara ilişkin bir soruşturma komisyonu kurmaktan, temel sorumluluğunun ortaya çıkmasından korktuğu için kaçınmıştı. Savaşın henüz sona ermediğini ve savaş devam ederken soruşturma yapılamayacağını iddia etmişti. Ancak, erteleme talebini kabul etmeyen Yüksek Mahkeme'nin görüşmeleri sonrasında bu kararı almak zorunda kaldı.

Geçtiğimiz birkaç hafta içinde, Yüksek Mahkeme hakimleri, 7 Ekim saldırılarıyla ilgili başarısızlıkları incelemek için geniş soruşturma yetkilerine sahip ulusal bir komisyon kurulması gerektiği konusunda gerçek bir ihtilaf olmadığını belirttiler. Hükümete komisyonun kurulmasını onaylaması için bir son tarih verdiler ve daha fazla gecikmeye izin vermeyeceklerini vurguladılar.

Mahkemenin kendisine dayatılacak bir komisyon kurma kararı alacağından korkan Netanyahu, kendi özel komisyonunu kurmaya başvurdu. Böylece, Yüksek Mahkeme başkanının inisiyatifiyle kurulması ve yürütme ve siyasi organlardan tamamen bağımsız olması gereken, yasaya dayalı resmi bir soruşturma komisyonunun kurulmasını fiilen engelledi.

Geçtiğimiz hafta Knesset'te yapılan oturum sırasında Netanyahu, ‘geniş kamuoyu desteğine’ dayalı olması şartıyla geniş bir soruşturma komisyonunun kurulmasını desteklediğini açıkça belirtti ve muhalefetin resmi bir soruşturma komisyonu kurulması talebini reddettiğini vurguladı. Anlaşmazlığın özünün ‘sadece neyi veya kimi soruşturduğumuz değil, kimin soruşturma yetkisine sahip olduğu’ olduğunu vurguladı. Netanyahu, muhalefetin, İsrail halkının büyük bir kesiminin güvenini kazanamayacak bir yapı dayatmaya çalıştığını savundu.

Siyasi değerlendirmelere göre, komisyonun bu yeni formatının, eksikliklerden sorumlu kişilere profesyonel bir şekilde işaret edilen kapsamlı bir soruşturma talep eden kamuoyu baskısı ile koalisyonun soruşturma süreci üzerinde siyasi kontrolünü sürdürme ve dosyayı yürütme yetkisinden tamamen bağımsız resmi bir hükümet komitesine devretmeme isteği arasında bir orta yol oluşturabileceği öngörülüyor. Önümüzdeki haftalarda, komisyonu yönetecek isimlerin belirlenmesi için siyasi temasların yoğunlaşması bekleniyor. Bu süreç, komisyonun gerçekten vaat edilen bağımsızlığa ve geniş yetkilere sahip olup olmayacağını görmek isteyen Yüksek Mahkeme ve muhalefetin yakından takibi altında gerçekleşecek.

Hükümetin kararı, bağımsız bir soruşturma komisyonu kurulmasını talep eden ve Netanyahu'yu kovuşturma tehdidini önlemek için yasayı çiğnemekle suçlayan İsrail muhalefet partilerini şaşkına çevirdi. İnsan hakları grupları, hükümetin kararının bozulması ve başka bir komisyon kurulması için bir kez daha Yüksek Mahkeme'ye başvuracaklarını doğruladılar, çünkü tek etkili soruşturmanın geniş yetkilerle donatılmış resmi bir komisyon tarafından yürütülebileceğine inanıyorlar.

Hamas tarafından esir alınan İsraillilerin aileleri, soruşturmanın şu soruyu yanıtlamasını talep ediyor: “Gazze Şeridi'ndeki savaş neden iki yıl sürdü? Netanyahu'nun iktidarını sürdürmesini sağlamak için siyasi nedenlerden miydi?”