ABD Kongresi’nde Lenderking’i ve Suudi Arabistan’ın girişimini desteklemeye yönelik hamleler artıyor

ABD Temsilcisi Husilerin barış çabalarını engellemesini kınarken, Bakan Mübarek Husileri kararlarında İran'a bağımlı olmakla suçladı.

Yemen Dışişleri Bakanı Dr. Ahmed bin Mübarek dün Riyad'da ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking ile bir araya geldi. (SABA)
Yemen Dışişleri Bakanı Dr. Ahmed bin Mübarek dün Riyad'da ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking ile bir araya geldi. (SABA)
TT

ABD Kongresi’nde Lenderking’i ve Suudi Arabistan’ın girişimini desteklemeye yönelik hamleler artıyor

Yemen Dışişleri Bakanı Dr. Ahmed bin Mübarek dün Riyad'da ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking ile bir araya geldi. (SABA)
Yemen Dışişleri Bakanı Dr. Ahmed bin Mübarek dün Riyad'da ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking ile bir araya geldi. (SABA)

ABD Kongresi’nde Yemen krizini çözmek için ABD’nin ve uluslararası toplumun çabalarını desteklemek amacıyla üyeler düzeyinde çabalar artarken, ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking Yemen’de kapsamlı bir ateşkese ulaşmayı sağlamak amacıyla Suudi Arabistan'a gitti. Lenderking, geçen Şubat ayında göreve başlamasından bu yana bölgeyi 7. kez ziyaret etmiş oldu.
Şarku'l Avsat, ABD Kongresi'nde Temsilciler Meclisi ve Senato'daki ABD'li milletvekillerini Yemen krizini sona erdirmek için ABD'nin çabalarını desteklemeye ve Marib'deki çatışmanın devamı ve Yemen'de işlenen suçlardan dolayı Husileri cezalandırmaya çağıran güçlü hamlelerin ve çabaların söz konusu olduğu yönünde bilgi aldı. 
Şarku’l Avsat’ın elde ettiği bilgilere göre, bu hamlelere Minnesota’dan Cumhuriyetçi eski Senatör Norm Coleman öncülük ediyor. Coleman, Temsilciler Meclisi ve Senato üyelerinin ofisleriyle iletişim kurarak, Yemen'de kötüleşen durumdan ve Suudi hükümeti ile Arap Koalisyonu ülkeleri tarafından desteklenen müzakerelerin başarısızlığından İran destekli Husilerin sorumlu tutulması yönünde baskı yaptı.
Şarku’l Avsat’ın bir kopyasına ulaştığı Coleman'a ait mektupta Coleman ABD’li vekilere şu açıklamayı yaptı:
"Suudi Arabistan, Yemen'deki çatışmada barışçıl bir çözüme ulaşmak için ABD hükümeti ve Birleşmiş Milletler'in çabalarını desteklemeye devam ediyor. Bu çerçevede, Yemen'de ülke çapında bir ateşkese varmak ve Birleşmiş Milletler himayesinde çatışmaya kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşmak amacıyla Mart ayı sonunda barışçıl bir siyasi girişim sundu. Ancak ne yazık ki Husiler iyi niyetle müzakere masasına oturmayı reddetti. Kongre üyelerinin Yemen'de yaşanan acılar nedeniyle Husileri ve onları destekleyen İran rejimini sorumlu tutmaları kritik önem taşıyor.”
Bu çabaların bir sonucu olarak, Senato’daki bazı Cumhuriyetçi milletvekilleri Yemen’deki soruna tepki gösterdi. Idaho'dan Senatör James Risch, Florida'dan Marco Rubio, Indiana'dan Todd Young ve Idaho'dan Mike Crapo, geçen Pazartesi günü ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield’e ortak bir mektup yazdılar. Mektupta Greenfield’a, şiddetli insan hakları ihlallerine ve Yemen halkına İran destekli Husiler tarafından kitlesel olarak fikirlerinin dayatılmasına karşılık acil olarak ihtiyaç duyulan uluslararası dikkatleri çekme çağrısında bulundular.
ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Tim Lenderking'in 15-17 Haziran tarihleri ​​arasında Suudi Arabistan'a düzenlediği yedinci ziyaretinde iki gün kaldığı ve Yemen ve Suudi Arabistan hükümetinden üst düzey yetkililerle bir araya geldiği belirtildi. Ayrıca BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths ile de görüştüğü kaydedildi.
Açıklamada, Lenderking'in bir önceki ziyareti sırasında ele aldığı üzere, ihtiyacı olan Yemenlilere yardım sağlamanın tek yolu olarak gördüğü ülke çapında kapsamlı bir ateşkese ulaşma konusundaki son çabaları görüştüğü belirtildi.
ABD Hazine Bakanlığı, ABD’nin İran'la mücadele ve Husileri finanse etmesine karşılık son hamlesi çerçevesinde, İran Devrim Muhafızları için çalışan uluslararası bir ağ aracılığıyla silahlı Husi grubuna milyonlarca dolar olduğu tahmin edilen fonların transferini kolaylaştırdıkları gerekçesiyle bir dizi Yemenli, İranlı ve diğer kuruluşlara yaptırımlar uyguladı.

Griffiths'in son çabaları
BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths, Yemen dosyasındaki görevinden ayrılmadan önceki son çabaları çerçevesinde dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, yalnızca müzakere edilmiş bir siyasi çözümün savaşı sona erdirebileceğini vurguladı. Yemen hükümeti ise anlaşmanın şartlarına bağlılığını yinelerken, uluslararası toplumu Husi darbeci milislerine barış seçeneğini kabul etmeleri için daha fazla baskı uygulamaya çağırdı.
Yeni görevi BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi'nin (OCHA) başına geçmeden önce Yemen dosyasına ilişkin son girişimlerde bulunan Griffiths, BM Güvenlik Konseyi'nde Salı günü verdiği brifingden sonra Riyad'a dönmüştü. Yemen'deki insani acıları dindirmek ve savaşı durdurmak için bir atılım gerçekleştirmeyi umarak BM planını canlandırmaya çalışan ABD Temsilcisi Tim Lenderking de Griffiths ile eş zamanlı olarak Riyad’a geldi. 
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından Twitter'da yapılan açıklamada, Lenderking ve Büyükelçi Cathy Westley'in Riyad'da Suudi Arabistan'ın Yemen Büyükelçisi Muhammed Al Cabir ile Riyad Anlaşması'nda ilerlemenin önemini görüştüğü bildirildi. Ayrıca, Marib Valiliği'nde sivillere yönelik giderek artan vahşi Husi saldırılarını ve Husilerin barış sürecini engellemesini de kınadıkları kaydedildi.
Dışişleri Bakanlığı, Tim Lenderking'in ve Büyükelçi Westley'in Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik ile yaptığı görüşmede, Yemen kabinesinin yakında Aden'e döneceğine dair umutlarını dile getirdiklerini belirtti. Ayrıca Lenderking’in Hudeyde Limanı üzerinden ve Yemen'in tamamında özellikle yakıt olmak üzere serbest mal akışının sağlanmasının önemini vurguladığı bildirildi.
Lenderking’in bu açıklamalarından, meşru hükümete Hudeyde Limanı’na ulaşan gemilerde üzerindeki kontrol uygulamalarını durdurması için baskı yaptığı anlaşılırken, İngiltere, Yemen Büyükelçisi Michael Aron aracılığıyla Yemen hükümet yetkilileriyle görüşmelerde bulunarak Griffiths'in son çabalarına destek verdi.
Yemen’deki resmi kaynaklar, Başbakan Muin Abdülmelik'in Riyad'da Lenderking ile BM ve uluslararası düzeyde barış önerilerini ele aldığını ve hükümetin bu önerileri olumlu şekilde karşıladığını belirttiğini aktardı. Ayrıca görüşmede, Husi milislerine ve Tahran'daki destekçilerine, grubun savaşını ve özellikle Marib başta olmak üzere sivillere ve yerinden edilmişlere ve Suudi Arabistan'daki sivil nesnelere yönelik saldırılarını durdurmaları için baskı yapmak üzere uluslararası toplumun ve Birleşmiş Milletler'in neler yapabileceğinin ele alındığı belirtildi. 
SABA haber ajansının aktardığına göre Başbakan Abdulmelik, ülkesinin barış sürecini engelleyen tarafı belirlemede ABD’nin net tavrını takdir ettiğini ve Husi milisleri ve destekçileri üzerindeki baskıları artırma gereğini vurguladığını belirtti. Aynı zamanda İran Devrim Muhafızları ile bağlantılı kuruluşlara ve Husi darbe milislerinin finansmanına katkıda bulunanlara yönelik uygulanan son ABD yaptırımlarına değindi.
Başbakan Abdulmelik açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
“Herhangi bir barış süreci, gerçek bir ateşkes ve uluslararası toplumun ve BM’nin denetimi ve öncülüğü çerçevesinde barışın gerekliliklerine tam bir bağlılıkla başlamalı. Husi milisleri, barış yolunda ilerlemek için uluslararası baskılara cevap verseler bile bu konuyu önceki deneyimlerde olduğu gibi güçlerini yeniden inşa etmek ve savaşı yeniden başlatmak için kullanacak.”
Yemenli kaynaklara göre Lenderking ise, "Umman heyetinin Sana'da bulunduğu dönemde Husilerin Marib'de sivillere yönelik başlattığı saldırılar karşısında şaşırdık. ABD bu saldırıları şiddetle kınıyor” dedi.

Yemen hükümeti BM’den yeni bir yaklaşım talep ediyor
Yemenli kaynaklar, Yemen Dışişleri Bakanı Ahmed Avad bin Mübarek’in dün (Perşembe) Griffiths ile yaptığı görüşmede, BM ve uluslararası toplumun Husileri savaş seçeneğinden ve engel oluşturma politikasından vazgeçmeye zorlayacak ve halkın çıkarlarına öncelik vermelerini sağlayacak yeni bir yaklaşım benimsemesinin önemini vurguladığını bildirdi. 
Kaynaklar Griffiths'in yaptığı açıklamada, sadece müzakereye dayalı bir siyasi çözümün her şeyi normale döndürebileceğini, bunun da savaşı sona erdireceğini ve tüm Yemenliler için adil ve sürdürülebilir bir barışı başlatacağını vurguladığını aktardı.
Kaynaklar, Bakan Mübarek'in İngiltere’nin Yemen Büyükelçisi Michael Aron ile yaptığı görüşmede, hükümetin barış sürecine bağlılığını ve kapsamlı ve sürdürülebilir bir barışçıl çözüme ulaşmak için uluslararası, bölgesel ve BM’nin çabalarına verdiği desteği teyit ettiğini bildirdi. Ayrıca Husi milislerinin önerilen girişimi reddetmesinin, devam eden saldırılarının ve Marib ve Hacca vilayetlerinde askeri seferberliklerinin barışa yönelik ciddiyetsizliğini ve İran rejiminin bölgedeki yıkıcı projesine ve onun kararına bağımlılığını teyit ettiğini gösterdiğini belirtti. 
Yemen Dışişleri Bakanı, meşru hükümetin bölgedeki insani durum ve yakıt gemilerinin Hudeyde limanına girmesine istisnai izinler vermesine ilişkin yaptığı açıklamada, milislerin gümrük ve vergi kaynaklarını çalışanların maaşlarını ödemek için kullanma mekanizmasına ilişkin Stockholm Anlaşmasındaki maddeye uymamasına ve bunu askeri operasyonlarını finanse etmek için kullanmasına rağmen, hükümetin Husilerin kontrolü altındaki bölgelerdeki vatandaşların ihtiyaçlarının sağlanması için istekli olduğunu vurguladı. 
Yemenli gözlemciler, Husileri herhangi bir barış planını kabul etmeye zorlamanın ancak Tahran'dan gelecek kararla mümkün olacağını düşünüyorlar. Ayrıca Husilerin Hudeyde Limanı gelirleri ve Sana Havaalanı’nın seyahat rotalarının kısıtlama olmaksızın kontrolü gibi siyasi kazanımlar elde etmedikçe Umman rolünün BM planının başarısı üzerinde bir etkisi olmayacağı öngörülüyor. 
Gözlemciler ayrıca, Husi grubunun lideri Abdulmelik el-Husi'nin son konuşmasında Batılı gözlemcilerin "siyasi olgunluktan yoksuzluk" olarak nitelendirdikleri açıklamalarında görülen uzlaşmazlığa işaret ettiler. Husilerin lideri konuşmasında, BM önerisine ve uluslararası çabalara, özellikle de ABD’nin adımlarına karşılık vermeyerek takipçilerini daha fazla savaşçı seferber etmeye ve savaşa devam etmek için daha fazla para toplamaya çağırmıştı.
ABD, Griffiths'in önümüzdeki ay Yemen dosyasındaki görevinden ayrılması nedeniyle Husileri ateşkesi durdurmaya ikna etme çabalarında Maskat'a güveniyor. Ancak grubun savaşı durdurma ve meşru hükümetle müzakere masasına dönme konusunda ciddi olmadığı şüphesi mevcut.
Griffiths, BM Güvenlik Konseyi'ne verdiği brifingde, tarafları planına ikna etme çabalarının başarısız olduğunu belirterek Husilerin ateşkesin ve siyasi anlaşmanın başlatılması için Hudeyde Limanı ve Sana Havalimanı konusunda ayrı bir anlaşma üzerinde ısrar ettiğini vurguladı. Grup liderinin bu talebi Sana'daki görüşmede tekrar teyit ettiğini aktardı.
Ayrıca Yemen hükümetinin limanlar, havalimanı, ateşkes ve siyasi sürecin başlatılması ile planın tek bir paket olarak uygulanması gibi konularda anlaşmaya varılmasında ısrar ettiğini de sözlerine ekledi. 
Griffiths, önerdiği uzlaşma çözümlerini iki tarafın onaylamaması nedeniyle kötüye giden bir sürecin yaşandığını kabul ederken Umman ve diğer tarafların çabalarının yakında meyve vermesini umduğunu söyledi. Yakın zamanda Yemen'in kaderinde bir dönüm noktasına şahit olmayı beklediğini kaydetti.



Dürzi liderliğinde gerilim: Suveyda’da ‘darbe girişimi’ iddiasıyla din adamları gözaltına alındı

Suriye Kızılayı, Suveyda'dan tutukluların teslim edilme işlemlerini takip ediyor (SANA)
Suriye Kızılayı, Suveyda'dan tutukluların teslim edilme işlemlerini takip ediyor (SANA)
TT

Dürzi liderliğinde gerilim: Suveyda’da ‘darbe girişimi’ iddiasıyla din adamları gözaltına alındı

Suriye Kızılayı, Suveyda'dan tutukluların teslim edilme işlemlerini takip ediyor (SANA)
Suriye Kızılayı, Suveyda'dan tutukluların teslim edilme işlemlerini takip ediyor (SANA)

Şarku’l Avsat’a konuşan Suriye’nin Suveyda şehrinden Dürzi kaynaklar, Ulusal Muhafızlar’ın yaklaşık 10 kişiye yönelik tutuklama operasyonunun, Suriyeli Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri'nin politikalarına ve projelerine karşı ‘darbe’ girişiminde bulunmak amacıyla ve ‘paralel bir akım’ oluşturmaya çalıştığı suçlaması çerçevesinde gerçekleştirildiğini açıkladılar. Kaynaklar, Suveyda’da ‘çatışma’ çıkmasından endişe duyduklarını ifade ettiler.

Kimliklerinin açıklanmamasını tercih eden yerel kaynaklar, ‘Ulusal Muhafızlar’ın, şehirde gerginliğin yüksek ve güvenlik önlemlerinin yoğun olduğu bir ortamda cumartesi günü geniş çaplı bir tutuklama kampanyası başlattığını’ söylediler.

Tutuklananlar arasında din adamı Şeyh Raid el-Mutni, Asım Ebu Fahr, Gandi Ebu Fahr ve Zeydan ailesinin bazı fertleri de vardı. Kaynaklar, Zeydan ailesinin Dürzi lider Leys el-Belus’un amcaları olduğunu belirtirken, Mutni ve Ebu Fahr ailelerinin kalabalık Dürzi aileler olduklarını ve ‘bu tutuklamaların Dürzi-Dürzi iç savaşının patlak vermesine yol açabileceğinden korkulduğunu aktardılar.


Batı Şeria'daki operasyonlarına devam eden İsrail ordusu Gazze'de Gazi Hamad'ın oğlunu öldürdü

Cuma günü Batı Şeria'nın Tarkumiye köyünde Filistinlilerin tarım alanlarına ulaşmasını engellemek için harekete geçti İsrailli askerler, (DPA)
Cuma günü Batı Şeria'nın Tarkumiye köyünde Filistinlilerin tarım alanlarına ulaşmasını engellemek için harekete geçti İsrailli askerler, (DPA)
TT

Batı Şeria'daki operasyonlarına devam eden İsrail ordusu Gazze'de Gazi Hamad'ın oğlunu öldürdü

Cuma günü Batı Şeria'nın Tarkumiye köyünde Filistinlilerin tarım alanlarına ulaşmasını engellemek için harekete geçti İsrailli askerler, (DPA)
Cuma günü Batı Şeria'nın Tarkumiye köyünde Filistinlilerin tarım alanlarına ulaşmasını engellemek için harekete geçti İsrailli askerler, (DPA)

İşgalci İsrail ordusu, Tubas’tan güçlerini çekmesine rağmen dün Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde saldırılarına devam etti ve Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta silahlı dört unsurun öldürüldüğünü duyurdu.

Batı Şeria'nın Salfit, Beytullahim, El Halil, Nablus ve Ramallah şehirlerinde çok sayıda Filistinliyi gözaltına alan işgalci İsrail ordusu, Cenin Mülteci Kampı’nda 24 evi yıkmaya başladı. Cenin'in Barta’a beldesinde beş Filistinliden oluşan bir hücrenin üyelerini gözaltına aldığını duyuran İsrail ordusu, bu kişilerin yakında bir eylem hazırlığında olduğunu iddia etti.

İşgalci İsrail ordusu, Genel Güvenlik Servisi (Şabak) ve İsrail polisi tarafından yapılan ortak açıklamada, Yamam Özel Birimi’nin Menaşi Tugayı’ndan gelen ve Şabak'ın yönettiği güçlerin desteğiyle dün akşam Barta'a beldesinde bir operasyon düzenlediği ve ‘yakın gelecekte’ eylem hazırlığındaki bir hücrenin üyelerini tutukladığı belirtildi. Ancak eylemin niteliği veya hangi aşamada olduğu hakkında daha fazla ayrıntı verilmedi.

İşgalci İsrail ordusu geçtiğimiz hafta sonu Batı Şeria'nın kuzeyinde bir operasyon başlattı. Bu operasyon kapsamında Batı Şeria'nın kuzeyindeki Tubas vilayetindeki Tamun ve el-Fara’a’da yüzlerce ‘hedefe’ baskın düzenlendi. İşgalci İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada ‘İsrail vatandaşlarına yönelik her türlü tehdidi’ önlemek ve engellemek için ‘önleyici tedbirler almaya devam edileceği’ belirtildi.

rft56y
Filistinli Yusuf Asasa ve el-Muntasir Abdullah'ın Batı Şeria'nın Cenin kentinde öldürülmeden önce İsrailli askerlerin önünde ellerini kaldırdıklarını gösteren bir video görüntüsü (AFP)

İşgalci İsrail ordusu, operasyon sırasında Arap ve uluslararası kamuoyunun kınamasına neden olan bir hareketle, soğukkanlılıkla infaz edilen Yusuf Asasa ve el-Muntasir Abdullah da dahil olmak üzere çok sayıda Filistinliyi öldürdü. Bu arada İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Sınır Polisi'nin gizli biriminin komutanını, biriminin üyeleri Cenin şehrinde Filistinli Yusuf Asasa ve el-Muntasir Abdullah'ı infaz ettikten sonra albay rütbesine terfi ettirmeye karar verdi.

Abdullah Hamad

İşgalci İsrail ordusu Batı Şeria'daki saldırılarına devam ederken dün geçtiğimiz ekim ayında varılan ateşkes anlaşması kapsamında geri çekildiği Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta silahlı dört unsuru öldürdüğünü duyurdu.

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamaya göre bahsi geçen dört kişi bir yeraltı tünelinden çıktı.

The Times of Israel gazetesinin haberine göre öldürülenler arasında Hamas'ın Doğu Refah Taburu Komutanı ve yardımcısı da bulunuyordu.

Hamas’tan kaynaklar daha sonra, Hamas lideri ve müzakere heyetinin üyesi Gazi Hamad'ın oğlu Abdullah Hamad'ın Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta öldürüldüğünü doğruladı.

Muhammed Hamad, kardeşi Abdullah'ın Refah tünellerinde ‘etrafı sarıldığını ve İsrail askerleriyle girdiği çatışmada öldürüldüğünü söyledi.

Tünellerde mahsur kalanlar

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP'den aktardığı habere göre bu gelişmeler, Refah’taki tünellerde mahsur kalanların akıbeti konusunda müzakerelerin sürdüğünü belirten çeşitli kaynakların açıklamalarına eşlik etti.

Refah sorunu, cesetler meselesi ile birlikte ikinci aşamaya geçişi geciktiriyor.

frgt
Pazar günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’ta bir çadırın önünde bir mülteci yemek hazırlıyor (EPA)

Katar Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Macid el-Ensari, İsrail'in iki rehinenin cesetlerinin halen Filistin topraklarında tutulduğunu bahane ederek Gazze'deki ateşkes planının ikinci aşamasına geçişi geciktirmemesi gerektiğini söyledi.

Ensari, Katar ve bölgedeki ortaklarının şu an, birinci aşamadan ikinci aşamaya geçerek Gazze Şeridi'ndeki savaş durumunu kapsamlı bir şekilde sona erdirecek sürdürülebilir bir barışa ulaşma çabasında olduğunu söyledi.

Öte yandan pazar günü Gazze Şeridi’ndeki belediyeler, İsrail'in Gazze’deki hayati tesislerin çalışması için yeterli miktarda dizel yakıtın girişini engellemesi üzerine, hızla kötüleşen yakıt krizi nedeniyle temel hizmetlerin yakında çökebileceği uyarısında bulundu.

Gazze Şeridi Belediyeler Birliği, Han Yunus Belediye Başkanı Alaa el-Bata'nın basın toplantısında okuduğu açıklamada, ateşkesin başlamasından bu yana 50 gün içinde gelen yakıtın, yolları açmak, enkazları kaldırmak ve yerinden edilmiş kişilerin hareketliliğini kolaylaştırmak amacıyla sadece beş günlük çalışma için yeterli olduğunu belirtti.

Bata, “Krizin devam etmesi, halkın hayatını tehdit ediyor” ifadelerini kullandı.


Papa Francis: Filistin devleti, İsrail ile yaşanan çatışmanın "tek" çözümüdür

Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)
Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)
TT

Papa Francis: Filistin devleti, İsrail ile yaşanan çatışmanın "tek" çözümüdür

Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)
Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)

Papa 14. Leo dün yaptığı açıklamada, İsrail ile Filistinliler arasında on yıllardır süren çatışmanın tek çözümünün bir Filistin devletinin kurulmasını içermesi gerektiğini belirterek, Vatikan'ın bu konudaki tutumunu teyit etti.

Vatikan'ın ilk Amerikalı Papa'sı Leo, Türkiye'den Lübnan'a gitmek üzere bindiği uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, "İsrail'in bu çözümü hâlâ kabul etmediğini hepimiz biliyoruz, ancak bunu tek çözüm olarak görüyoruz" dedi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığı habere göre Papa İtalyanca olarak yaptığı konuşmada, "Biz de İsrail'in dostuyuz ve iki taraf arasında arabulucu bir ses olarak, herkes için adaleti sağlayacak bir çözüme yaklaşmalarına yardımcı olmayı amaçlıyoruz" ifadelerini kullandı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, en yakın müttefiki olan ABD'nin Filistin bağımsızlığını desteklediğini belirtmesine rağmen, Filistin devletine karşı olduğunu yineledi.

Papa, sekiz dakikalık kısa basın toplantısı sırasında yaptığı açıklamada,perşembe günü başlayıp pazar gününe kadar devam eden Türkiye ziyaretine odaklandı. Papa, mayıs ayında Katolik Kilisesi lideri olarak seçilmesinden bu yana ilk yurt dışı seyahatini gerçekleştirdi.

Papa, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail-Filistin ve Ukrayna-Rusya çatışmasını görüştüğünü belirterek, Türkiye'nin her iki savaşın da sona ermesinde önemli bir rol oynadığını vurguladı.

Papa Leo Türkiye ziyareti sırasında, dünyadaki olağanüstü sayıdaki kanlı çatışma nedeniyle insanlığın geleceğinin tehlikede olduğu konusunda uyarıda bulundu ve din adına işlenen şiddet eylemlerini kınadı.

Gazze'deki İsrail ordusuna eleştiri

Genellikle temkinli ve diplomatik bir dil kullanmayı tercih eden Papa Leo, bu yılın başlarında İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri harekatına yönelik eleştirilerini artırdı.

Türkiye, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen, aynı zamanda dünyadaki 260 milyon Ortodoks Hristiyan'ın ruhani lideri Patrik Bartholomeos'a da ev sahipliği yapıyor.

Papa, Türkiye'yi dinsel birlikteliğin bir örneği olarak övdü. Papa Leo, yarına kadar Lübnan'ı ziyaretini sürdürecek ve ardından Roma'ya dönecek.

Papa Leo, "Farklı inançlara sahip insanlar barış içinde yaşayabilir... Sanırım bu, hepimizin dünya çapında dört gözle beklediği bir örnek" ifadelerini kullandı.