Pentagon, Çin ve Rusya ile rekabete odaklanıyor

Pentagon, Çin ve Rusya ile rekabete odaklanıyor
TT

Pentagon, Çin ve Rusya ile rekabete odaklanıyor

Pentagon, Çin ve Rusya ile rekabete odaklanıyor

Pentagon, Cuma akşamı yaptığı açıklamada Joe Biden yönetiminin, çoğu hava savunma sistemleri olan “belirli güçleri ve yetenekleri” Orta Doğu'dan geri çektiğini duyurdu. Pentagon Sözcüsü Jessica L. McNulty basına yaptığı açıklamada, "Savunma Bakanı, ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanına bu yaz bölgeden bazı güç ve yeteneklerin, özellikle de bazı hava savunma varlıklarının geri çekilmesi için talimat verdi. Bu karar, ev sahibi ülkelerle yakın koordinasyon içinde ve güvenlik yükümlülükleri yerine getirilerek alındı. Böylece acil bir durumda gelecekteki gereksinimlere hazır olmaları için yüksek talep ve düşük yoğunluğa sahip bazı varlıklar korunacak. Bakanlık, ilgili ortaklara saygı, operasyonel güvenlik ve yerlerin, hareketlerin veya zaman çizelgelerinin ifşa edilmemesi için net ayrıntılar vermeyecek.”
Cumhuriyetçiler Biden yönetiminin bu adımını eleştirmekte gecikmedi. Cumhuriyetçi Senatör Ted Cruz bir tweet'inde, Almanya Kuzey Akım 2 projesinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin lehine hareket edip yaptırımları kaldırması nedeniyle Biden'ı, İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen önce çokça taviz vermekle bilinen İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain'e benzetti.
Cruz, savunma füze sisteminin geri çekilmesini "İran'ın bölgeyi işgalini kolaylaştırmak" olarak nitelendirdi. Ancak Pentagon, bu ekipmanın geri çekilmesine rağmen Orta Doğu'ya "kalıcı bir bağlılığı" olduğu konusunda ısrarcı açıklamalarda bulundu. McNulty, "Bölgedeki kalıcı taahhüdümüz, yakın savunma danışmanlığı ve ortaklık faaliyetlerimizin etkileyici kapsamında görüldüğü gibi çok açıktır. Savunma Bakanlığı, Ortadoğu'da ABD’nin ulusal çıkarlarını ve bölgesel ortaklarını destekleyen en gelişmiş hava ve deniz yeteneklerinden bazılarını temsil eden on binlerce asker bulunduruyor" açıklamalarında bulundu.
Wall Street Journal, Cuma akşamı yayınladığı bir raporda Pentagon'un Irak, Kuveyt, Ürdün ve Suudi Arabistan da dahil olmak üzere sekiz ülkeden Patriot füzesavar sistemini ve bu sistemleri işleten ve destekleyen yüzlerce ABD kuvvetini geri çekmeye karar verdiğini açıklamıştı. Gazeteye göre, bölgeye tahsis edilen muharebe filolarının sayısı da azaltılacak. McNulty, “Bu güçlerin bir kısmı bakım ve onarım için ABD’ye dönecek, bir kısmı da diğer bölgelere yeniden konuşlandırılacak. Bölgede tehditle orantılı olarak güçlü bir askeri varlığı sürdürüyoruz ve bu değişikliklerin ulusal güvenlik çıkarlarımızı etkilemeyeceğinden eminiz. Ayrıca gerektiğinde Ortadoğu'ya kuvvetleri hızla geri gönderme esnekliğini de koruyoruz.” diye konuştu.
Bu muharebe ve savunma teçhizatını ve yeteneklerini bölgeden çekme kararı, Pentagon'un Çin ve Rusya ile rekabete odaklanmak amacıyla ABD kuvvetlerinin dünya sahnesinde konuşlandırılmasına ilişkin incelemesini tamamlamadan önce geldi. Bu karar aynı zamanda Biden yönetiminin direktifleri doğrultusunda ABD güçlerinin Afganistan'dan çekilmesi ile eş zamanlı geldi. Eski ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, İran'ın 2019'da Aramco petrol sahalarına düzenlediği saldırının ardından füze savunması da dahil olmak üzere Tahran’a yönelik maksimum baskı politikası doğrultusunda bölgedeki askeri varlığını güçlendirme yoluna gitmişti. Ayrıca ABD, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’yi öldürmüş, İran da buna yanıt olarak 8 Ocak'ta Irak'ta ABD önderliğindeki uluslararası güçlerin kullandığı iki üsse füze saldırısı düzenlemişti.  Bunun üzerine Washington, Irak'ta Patriot sistemleri konuşlandırma yoluna gitmişti.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.