Mısır ve AB İsrail-Filistin görüşmeleri için devrede

Mısır ve AB İsrail-Filistin görüşmeleri için devrede
TT

Mısır ve AB İsrail-Filistin görüşmeleri için devrede

Mısır ve AB İsrail-Filistin görüşmeleri için devrede

Mısır, Filistin ile İsrail tarafları arasındaki barış görüşmelerinin uluslararası meşruiyet kararlarına uygun olarak yeniden başlatılması ve canlandırılmasına yönelik çabalarını sürdürüyor. Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri Avrupa Birliği'​nin (AB) Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans ile Dışişleri Bakanlığı merkezinde görüştü.
Yapılan açıklamada, “Şukri’nin Ortadoğu’da barış yolunu ilerletmek için önümüzdeki dönemde Mısır ve Avrupa Birliği arasında devam eden işbirliği arzusunu” dile getirdiği belirtildi. Açıklamada, Kahire’nin önümüzdeki dönemde Filistinlilerin kalkınma ihtiyaçlarının karşılanması ve yeniden imar çabalarının desteklenmesine paralel olarak,  sakinlik ve istikrarın sağlanması adına Gazze Şeridi'nde ateşkes için çabalarını sürdüreceği kaydedildi.
Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Hafız yaptığı açıklamada, Şukri’nin 4 Haziran 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması için müzakere yolunu acilen canlandırmak adına gerçek bir iradeye ve uygun bir atmosfere sahip olmanın önemini vurguladığı belirtti. Hafız ayrıca Şukri’nin, uluslararası meşruiyet kararları doğrultusunda,  bölgede kapsamlı ve adil barışı sağlayacak şekilde, Avrupa Birliği'nin (AB) Filistin davasına her düzeyde gerekli desteği sağlama rolünü sürdürme arzusunu dile getirdiğini kaydetti.
Görüşme sırasında Koopmans’ın, Mısır'ın Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasına varılmasıyla sonuçlanan Ortadoğu'daki barış çabalarını destekleyici rolüne atıfta bulunduğunu ifade eden Hafız, barış yolunu ilerletmek için mevcut çabaları desteklenmesini gerektiğine işaret ettiğini bildirdi. Hafız ayrıca Koopmans’ın Mısır ile koordinasyon ve istişareyi sürdürme arzusunu, önümüzdeki dönemde Uluslararası Dörtlü'nün bu bağlamda güvenlik ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunacak şekilde rolünü etkinleştirmenin önemini dile getirdiğini aktardı.
AB Dışişleri Bakanları Konseyi, geçtiğimiz Nisan ayı sonlarında Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi olarak Hollandalı diplomat Sven Koopmans'ı seçti. Geçtiğimiz Mayıs ayında göreve başlayan Koopmans’ın görevi 28 Şubat 2023’e kadar devam edecek.
Bu bağlamda Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri dün Malezya Dışişleri Bakanı Hişamuddin Hüseyin ile yaptığı görüşmede Filistin konusunu ele alarak, ülkesinin Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasına varma çabalarına ve müzakereleri yeniden başlatmaya yönelik hamlelerine değindi. Şukri görüşme sırasında, Mısır ve Malezya arasında yeni ilişkiler döneminin başlatılmasına da atıfta bulundu.
Filistin sorunu başta olmak üzere ortak çıkarları ilgilendiren konularda İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) çerçevesinde Mısır ve Malezya arasındaki koordinasyon düzeyine ilişkin bir soruya Şukri, “Filistin meselesinde iki ülke arasında özdeş bir vizyon var. Mısır ile Malezya arasındaki pozisyonlar büyük ilgi görüyor ve Filistin halkının haklarını tam olarak elde etmesi için İİT aracılığıyla çalışıyoruz” şeklinde cevap verdi.
Daha fazla koordinasyon için sabırsızlandıklarını söyleyen Hüseyin ise, aynı hedefleri paylaştıkları için Filistin meselesiyle ilgili bir ihtilafın olmadığını belirterek, gerek uluslararası forum gerek İİT olsun iki ülke arasında ilişkilerin ilerlediğini vurguladı.



Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
TT

Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)

Refik Huri

Ukrayna savaşı, bazen unutulmuş bir savaş gibi görünse de Gazze ve Lübnan’daki savaştan ve İran'ın başını çektiği tüm “direniş ekseninden” çok daha tehlikelidir. Burada Ortadoğu için yeni bir sahne ya da büyüklerin onayladığı bir bölgesel güvenlik sistemine götürecek beklentiler olmaksızın çok fazla gürültü, slogan ve yıkım var. Gazze, savaş bitmeden sona erdi ve kimse onu yönetmeye hazır değil. Önceki “statüko”nun geri gelmesi yönündeki bahisler arasında, herhangi bir siyasi sempati olmaksızın ya da herhangi bir ülke İsrail ile ilişkilerinin gidişatında herhangi bir değişikliğe gitmeden Lübnan neredeyse tamamen yerle bir oldu. Ama Ukrayna'da oyun daha büyük.

Bu, kıtalararası balistik füzelerle ve Rusya'nın nükleer tehdidinin eşiğinde yürütülen bir savaş. Avrupa'yı kontrol etme ve yeni bir çok taraflı dünya düzeni kurma konusunda belirleyici bir savaş. Hayati bir jeopolitik ve stratejik konum ile bağlantıyı sağlama veya koparma savaşı. Zira Başkan Carter döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Profesör Zbigniew Brzezinski'nin tekrarladığı gibi, “Ukrayna olmadan Rusya'nın imparatorluk olmaktan çıktığı” tarihsel bir gerçektir. Tıpkı Batı'nın, Moskova'nın bir imparatorluk olmasını engellemek için Ukrayna'yı Rusya'dan uzaklaştırmakta ısrar etmesi gibi, Başkan Putin de imparatorluğu kurmak için Ukrayna'yı geri almakta ısrar etti. Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, başından beri bunu fark etmişti ve bunun nedenle anılarında Putin'i kızdırmamak için Ukrayna'nın NATO'ya katılımını ertelemeye çalıştığını söylüyor. Sovyetler Birliği ile Batı arasındaki Soğuk Savaş'ın sona ermesinden yıllar sonra, Rusya ile Batı arasında sıcak bir vekâlet savaşının yaşanması da bu nedenle kaçınılmaz.

ABD ile Çin arasında, Çin'in Tayvan'ı zorla ilhak etmeye karar vermesi durumunda daha da kızışabilecek soğuk savaşın kaçınılmazlığı da buradan kaynaklanıyor. Sahne her şeyi anlatıyor; ABD dünyanın zirvesinde endişeli ve gergin iken, Çin zirveye ulaştıktan sonra kendinden emin ve sakin. Rusya, korkutan ve korkan rolünde seferberlik halinde. NATO'nun kapısına kadar genişlemesinden korkuyor ve NATO'nun Ukrayna'yı kabul etmeyi düşünmesini engellemek için aceleyle savaşa girerek korkutuyor.

ABD, tüm uyarılara rağmen güçlünün yükselen güçten korkmasını simgeleyen “Thucydides” tuzağına düştü. Tarihçilere göre bu, Atina ile Sparta arasında yaşananların bir örneğidir. Güçlü Atina Sparta'nın artan gücünden korktuğu için kendisine savaş açmıştı. Ancak Çin, her ne kadar daha büyük, daha geniş bir tuzağa hazırlanıyor olsa da bu tuzağa düşmemeye çalışıyor.

Biden yönetimi Çin ile ilişkileri üç şekilde özetliyor: rekabet, husumet ve iş birliği. Trump yönetimi ise daha büyük bir şeyden söz ediyor. Başkan Şi Cinping iş birliği arzusunu kullanıyor ancak pratikte “dünyayı yeniden oluşturmak, Batı değerlerini uluslararası kurumlardan kovmak ve doları tahtından indirmek” istiyor. Stanford Üniversitesi'nden ve “Çin'e Göre Dünya” kitabı yazarının Elizabeth Economy’nin söylediğine göre, Şi ayrıca, “Kuşak ve Yol, küresel büyüme, küresel güvenlik ve küresel medeniyet” programlarını gerçekleştirmek için uluslararası uzlaşma çağrısında bulunuyor. Bu ise kısaca, sadece çok kutuplu bir sistemden ibaret olmayan yeni bir dünya düzenidir.

Ancak ABD'de ve tabii ki Avrupa'da, Çin ile anlaşmayı savunanlar da az değil. G7 ve G20 arasında ABD ve Çin’den oluşan “G2” fikrini öne sürenler var. Nitekim tarihçi Adam Tur, “Çin'in tarihsel yükselişine uyum” çağrısında bulundu. Siyaset bilimci Graham Allison, “Asya'daki Çin etkisinin” kabul edilmesi çağrısında bulundu. Ancak olumsuz dalga da artıyor. Tufts Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü Michael Buckley, “hayati çıkarların çatıştığına ve iki ülkenin sistemlerinde bunun güçlü köklere sahip olduğuna, güç dengesinde büyük bir değişiklik olmadan düşmanlığın azaltılamayacağına, düşmanlığın iki tarafın birbirini yanlış anlamasından değil, birbirini iyi tanımasından kaynaklandığına” inanıyor. Dahası eski ulusal güvenlik danışman yardımcısı Matt Pottinger ve eski kongre üyesi Mike Gallagher Çin ile rekabeti yönetmeyi reddedip, Pekin ile çatışmacı bir söylem ve böylece “rekabeti kazanmayı” talep ediyorlar.

Şi’ye gelince Çin'in yükselişte, ABD'nin ise düşüşte olduğuna inanıyor. Çin Komünist Partisi'nin 2021 yılında yayınlanan “100 Yıllık Resmi Tarihçe”sinde şu ifadelere yer verildi: “Çin, dünya sahnesinde merkeze eskisinden daha yakın. Kendi doğuşuna hiçbir zaman bugün olduğundan daha yakın olmamıştı.”  Şi'nin istediği, Çin ile savaşın üzerinde çok fazla duman görmek isteyen ABD ile “dumansız bir savaş” kazanmaktır. Gerçek şu ki her zaman soğuk savaş zihniyetinden uzaklaşma çağrısında bulunan Çin, ABD’ye karşı bir soğuk savaş başlattı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre ABD'ye karşı koymak ve dünyadaki Amerikan hegemonyasını zayıflatmak için Rusya ile “sınırsız ortaklık” kurmayı tercih etti. Her ne kadar Çin, Kuşak ve Yol çerçevesinde yüzden fazla ülke ile anlaşmalar imzalamış olsa da Pew Vakfı'nın 2023 yılında tüm kıtalardan 24 ülkede yaptığı kamuoyu yoklaması, katılımcıların yüzde 22'sinin Çin'i tercih ettiğini, yüzde 60'ının ise ABD'ye olumlu baktığını ortaya koydu.

Oyun ikili bir oyun değil, üçlü bir oyun; Çin ve Rusya, ABD'ye karşı. Sıcak arena Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa, Gazze ve Lübnan savaşları nedeniyle de Ortadoğu ise ekonomik ve jeopolitik rekabetin soğuk arenası, Küresel Güney olarak adlandırılan bölgedir. Ama bu, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya ve Endonezya gibi rolleri olan büyük ülkeleri içerdiğinden coğrafi olarak tamamen güneyli değil. Aynı zamanda İran, Türkiye ve İsrail gibi rolleri olan bölge ülkelerini de içeriyor.

Hiç kimse bir soğuk savaşı tamamen kazanamaz. İlk soğuk savaş bile bir ölü ve bir yaralı ile sona erdi. Zafer coşkusu ve “tarihin sonu” konuşmalarının ardından yaşanan olayların da doğruladığı gibi, ölen Sovyetler Birliği, yaralı ise ABD’deydi.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.