Sudan’da, iktidar koalisyonundaki bölünmeyi sona erdirmeye yönelik yoğun temaslar sürüyor

Siyasetçiler, Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) koalisyonunun dağılmasını engellemek için durmaksızın çabalıyor

Başbakan Hamduk’un geçtiğimiz ay başkent Hartum’da düzenlediği basın toplantısından bir kare (AFP)
Başbakan Hamduk’un geçtiğimiz ay başkent Hartum’da düzenlediği basın toplantısından bir kare (AFP)
TT

Sudan’da, iktidar koalisyonundaki bölünmeyi sona erdirmeye yönelik yoğun temaslar sürüyor

Başbakan Hamduk’un geçtiğimiz ay başkent Hartum’da düzenlediği basın toplantısından bir kare (AFP)
Başbakan Hamduk’un geçtiğimiz ay başkent Hartum’da düzenlediği basın toplantısından bir kare (AFP)

Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk, ülkenin güvenliğindeki istikrarsızlığın devrimin bileşenleri arasındaki bölünmeden kaynaklandığını açıklanmasından günler sonra Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) koalisyonunu oluşturan gruplarla ve ona muhalif güçlerle aralarındaki bölünmeyi sona erdirmek amacıyla yoğun temaslarda bulundu.
Dün Hamduk, ÖDBG’nin iktidar koalisyonuna katılmayan bileşenleriyle yaptığı istişarelerin ertesinde, geçiş dönemi hükümetinin siyasi referansı ÖDBG koalisyonun ana akımı ‘Merkez Konseyi’ temsilcileriyle bir araya geldi.
ÖDBG koalisyonu, Ocak 2019'un başlarında, 11 Nisan 2019'da eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir hükümetini deviren halk ayaklanması sırasında oluşturuldu. Koalisyona katılan güçler, rejimin düşmesinden sonra yönetime gelecek hükümetin sivil referansı olarak Özgürlük ve Değişim Bildirgesi’ni imzaladılar.
ÖDBG, onu oluşturan gruplara göre ülkenin bağımsızlığını kazanmasından bu yana Sudan tarihindeki en büyük siyasi ittifak olarak kabul ediliyor. Sol eğilimli ÖDBG, hem siyasi hem de silahlı kanadı olan Nida Sudan İttifakı gibi İslami eğilimli bir rejime karşı çıkan grupları içeriyor. Bu gruplar arasında Sivil Güçler İttifakı ve Profesyoneller Birliği başta gelirken diğer sivil toplum örgütleri ve siyasi güçler de yer alıyor.
ÖDBG, Beşir rejiminin devrilmesinden sonra iktidara gelen Askeri Geçiş Konseyi ile yapılan koalisyon müzakerelerine öncülük etti. Bu müzakereler sonucunda, iktidar siviller ve ordu tarafından paylaşılırken ÖDBG ile ordu arasında bir ortaklığın kurulmasını öngören ‘anayasal bir belge’ imzalandı. Hükümetin yürütme tarafını siviller, yasama tarafını ise ordunun üstlendi. Biri ordu ile eşit paya sahip  ‘Egemenlik Konseyi’ diğeri ise savunma ve içişleri bakanlıkları dışında ÖDBG tarafından seçilen bakanlardan oluşan ‘Bakanlar Kurulu’ olmak üzere iki konsey kuruldu.
Ancak Merkez Konseyi aracılığıyla geçiş hükümetinin siyasi referansını temsil eden ÖDBG, anayasal belgenin imzalanmasından sonra birtakım zorluklarla ve bakış açılarındaki farklılıklarla karşılaştı. ÖDBG’nin bileşenlerinden biri olan Komünist Parti’nin anayasal belgeyi reddederek Ulusal Mutabakat hükümetinden çekilmesi sonrası ÖDBG’deki bazı kurucu güçler, hükümetten ayrılmaya ve hükümete muhalif olduklarını ilan etmeye başladılar. Merhum Sadık el-Mehdi liderliğindeki Ümmet Partisi, ÖDBG Merkez Konseyi'ndeki üyeliğini dondurdu, ancak hükümet ve Egemenlik Konseyi'ndeki varlığını korudu. Parti, ÖDBG Merkez Konseyi'nin yeniden oluşturulması çağrısında bulundu.
Cuba Barış Anlaşması'nın imzalanmasından sonra, hükümetteki paylar yeniden bölündü. Böylece anlaşmayı imzalayanlar, silahlı hareketler de dahil olmak üzere, iktidar koalisyonunda üçüncü taraf olarak yer aldı. Bu anlaşma çerçevesinde bir dizi bakanlık ve Geçiş Egemenlik Konseyi üyeliği elde ettiler. Böylece hükümetin iki olan (askeri ve sivil) siyasi referansı askeri, sivil ve silahlı hareketler olmak üzere üçe yükseldi.
Komünist Parti’nin yanı sıra iktidar koalisyonundaki diğer siyasi güçler de ‘hükümetin zayıf performansını ve Merkez Konseyi'nin bileşenleri arasındaki partizan kotalarla şekillenen güç paylaşımını’ protesto etmek için hükümet koalisyonundan çıktılar. Koalisyonun içindeki ve dışındaki partiler ile yürütme organı arasında koşulların kötüleştiği ekonomiye yönelik eğilimler ve görüş ayrılıkları, meseleleri daha da karmaşık hale getirirken bu durum koalisyonu çökmenin eşiğine getirdi. Başbakan Hamduk, özgür diyalog yoluyla değerlerini ve hedeflerini korumak için devrimin güçlerinin birleştirilmesi gerektiğini belirtti. Hamduk, “Bu diyaloga katkıda bulunmak isteyenlere kapımız ve gönlümüz açık” diyerek devrim güçlerini birleştireceğine dair söz verdi.
Söz konusu temasları yakından takip eden bir kaynak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Başbakan Hamduk’un Cumartesi günü iktidar koalisyonundan ayrılan ve hükümete muhalif olduklarını açıklayan Baas Partisi, Nasırcı Partisi ve Federal Ulusal Parti temsilcileriyle bir araya geldikten bir gün sonra (dün) ÖDBG Merkez Konseyi temsilcileriyle de bir araya geldiğini söyledi. Ancak kaynak, bu toplantılarda neler olduğunu açıklamak istemezken, halkı hükümeti devirmek için meydanlara çağıran Komünist Parti'nin durumu hakkında herhangi bir bilgi de vermedi. Komünist Parti destekçileri, düzenlenen gösterilerde, iktidar için ‘üçüncü kez düşeceksin’ sloganları attılar.
Sudan resmi haber ajansı SUNA’nın haberine göre ÖDBG içindeki en büyük blok olan Nida Sudan İttifakı, Ümmet Partisi'nin iktidar koalisyonunda reform yapma ve yakında bir kurultay düzenleme girişimine dayanarak geçiş döneminde reform yapılmasına, karşı karşıya olunan zorlukların ele alınmasına ve ÖDBG'yi tüm ortaklarını içerecek şekilde yeniden inşa edip yeniden yapılandırarak barış sürecini desteklemeye katkıda bulunan ulusal vizyonları belirginleştirmek için bir toplantı yaptı.
Başta Komünist Parti olmak üzere ÖDBG'ye muhalif olan güçler, ÖDBG Merkez Konseyi'ni bakanlık koltuklarının paylaşımını kontrol etmekle suçlarken, Ümmet Partisi, iktidar pastasındaki ve Merkez Konseyi içindeki en büyük payı almak için mücadele ediyor. 
Sudan Merkez Konseyi üyesi Cafer Hasan, önceki gün bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, egemenlik ve yürütme düzeyinde en büyük paya ve her parti veya gruba bir sandalye düşerken 10 sandalyeye sahip olan Ümmet Partisi’nin tüm payının korunması şartıyla Merkez Konseyi'ndeki üyeliğinin dondurulmasını istediğini söyledi.
Siyaset sahnesindeki bu çalkantılar devam ederken bir yandan ülkedeki ekonomik kriz de derinleşiyor. Söz konusu ekonomik kriz ve hükümetteki siyasi referansın vatandaşlar tarafından dışlanması, Başbakan Hamduk’un ‘devrimin düşmanlarının ve önceki rejimin kalıntılarının rejimlerinin düşüşünün ardından yaşadıkları uzun bir inziva sürecinden sonra sızdığı boşluktan’ söz ederken bahsettiği eski rejimin destekçilerine yeniden bir araya gelme ve yeniden gündem olma fırsatı sundu.



Gazze ateşkesi, anlaşma şartlarının yarattığı engeller ve ilerleme umutları arasında sıkışıp kaldı

İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de bulunan Halime es-Sadiye Okulu'na düzenlediği saldırının meydana getirdiği hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de bulunan Halime es-Sadiye Okulu'na düzenlediği saldırının meydana getirdiği hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
TT

Gazze ateşkesi, anlaşma şartlarının yarattığı engeller ve ilerleme umutları arasında sıkışıp kaldı

İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de bulunan Halime es-Sadiye Okulu'na düzenlediği saldırının meydana getirdiği hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de bulunan Halime es-Sadiye Okulu'na düzenlediği saldırının meydana getirdiği hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)

Gazze ateşkes müzakereleri, Hamas'ın İsrail'i engellemekle suçladığı ve ABD ile İsrail'in görüşmelerde bir ilerleme kaydedileceği ve birkaç gün içinde anlaşmaya varılacağı yönündeki iyimser söylemleri arasında Katar'ın başkenti Doha'da altıncı gününe girdi.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar, karmaşık müzakere sahnesini deşifre etti. Uzmanlara göre, görüşmelerin geleceğine dair süren belirsizliğe rağmen, Amerikan tarafının açık ve doğrudan baskıları sayesinde bir ‘çözülme’ ihtimali ağır basıyor. Bu süreçte, engelleyici şartların aşılması ve Hamas’a bazı güvencelerin verilmesi öngörülüyor. Ayrıca, ABD ile İsrail arasında Gazze cephesinde bir sakinlik sağlanması konusunda mutabakat bulunuyor. Zira, Washington ile Tahran arasındaki mevcut görüşme hattı başarısız olursa, İran’a ikinci bir saldırı düzenlenmesi ihtimali değerlendiriliyor.

Geçtiğimiz pazar gününden bu yana Doha'da devam eden müzakerelerin ortasında Netanyahu perşembe günü yayınladığı bir videoda Hamas'ın silahsızlandırılmasını, askeri kabiliyetlerinin olmamasını ve bölgeyi yönetmemesini şart koşarak bunlar olmadan Gazze Şeridi'nde anlaşma ihtimalini dışladı ve savaşa geri dönme tehdidinde bulundu. Netanyahu, “Bu müzakereler yoluyla elde edilebilirse iyi olur, aksi takdirde kahraman ordumuzun gücüyle başka yollarla elde edeceğiz” dedi.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar perşembe günü Avusturya gazetesi Die Presse'ye verdiği röportajda, müzakerelerin geleceği için bir başka koşul öne sürerek Hamas liderlerinin sürgüne gönderilmesinin ‘savaşı sona erdirecek çözümün bir parçası olabileceğini’ belirtti.

Diğer yandan Hamas yaptığı açıklamada, İsrail'in ‘kötü niyetli’ tutumunu eleştirerek daha önce ‘saldırganlığın kalıcı olarak durdurulmasını, işgal ordusunun kapsamlı bir şekilde geri çekilmesini ve yardımların serbest akışını sağlayacak bir anlaşma karşılığında tüm esirlerin bir kerede serbest bırakılacağı kapsamlı bir takas anlaşmasına varmayı teklif ettiğini, ancak Netanyahu'nun o zaman bu teklifi reddederek kaçmaya ve daha fazla engel koymaya devam ettiğini’ vurguladı.

Bununla birlikte Hamas, hem Filistin hem de İsrail tarafındaki esirlerin serbest bırakılması karşılığında savaşı sona erdirecek bir anlaşmaya yönelik müzakerelere ‘olumlu ve sorumlu’ yaklaşımını sürdürdüğünü ifade etti. Bu açıklama, Hamas'ın ‘devam eden ateşkes görüşmelerinde yardım akışının sağlanması, İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nden çekilmesi ve kalıcı bir ateşkes için gerçek garantiler verilmesi de dâhil olmak üzere birçok önemli noktanın müzakere edildiğini’ belirtmesinden bir gün sonra geldi.

Han Yunus'ta yerinden edilmiş insanlar için kurulan derme çatma bir kampta yıkılmış çadırları inceleyen Filistinlilere bakan bir kadın (AFP)Han Yunus'ta yerinden edilmiş insanlar için kurulan derme çatma bir kampta yıkılmış çadırları inceleyen Filistinlilere bakan bir kadın (AFP)

Bu, Hamas liderlerinden Basim Naim'in ‘Netanyahu'nun 22 aylık savaş ve kıtlıkta başaramadığını müzakere masasında da başaramayacağını’ vurguladığı basın açıklamalarıyla aynı zamana denk geldi.

Netanyahu'nun Gazze Şeridi ve İran dosyalarına değindiği Washington ziyaretinin ardından İsrail yeniden İran'ı vurma tehdidinden söz etmeye başladı. Savunma Bakanı Yisrael Katz perşembe günü yaptığı açıklamada, İsrail'in İran tarafından tehdit edilmesi halinde bu ülkeyi ‘daha büyük bir güçle’ vuracağını söyledi.

İsrail'in haziran ayında İran'a karşı 12 gün süren bir hava savaşı başlatması bölgede daha geniş çaplı bir çatışma korkusu yarattı. İki taraf, 23 Haziran'da ABD Başkanı Donald Trump tarafından ilan edilen, ABD arabuluculuğunda bir ateşkes üzerinde anlaştı.

İsrail ve Filistin konularında uzman Mısırlı siyaset bilimi profesörü Dr. Tarık Fehmi, ateşkes müzakerelerinin engellerden ve ayrıntılara getirilen karartmadan, ABD'nin baskısı altında bir atılımın her iki tarafça da kabul edilmesine doğru ilerleyeceğini düşünüyor. Fehmi, Netanyahu'nun Washington ziyaretinde Gazze ve İran meselelerinin farklı görüşlere yol açacak şekilde ele alındığını, ancak Trump'ın Gazze'de anlaşmanın tamamlanması ve İsrail'in gerekirse İran'ı vurmasına izin verilmesi konusunda ısrarcı olduğunu belirtti.

Fehmi'ye göre bir atılım şansı, İsrail'in özellikle Mısır sınırına yakın Morag Koridoru’ndan kademeli olarak çekilmeyi kabul etmesiyle mümkün. Hamas, ABD yönetimiyle doğrudan iletişim kanalının devam etmesiyle bunu kabul edebilir. Bu da müzakerelerdeki pozisyonunu güçlendirecek, Netanyahu'nun Trump ile çatışmasını önleyecek ve İran'ı tekrar hedef alma isteklerini kabul etmesi karşılığında Gazze anlaşmasını uygulamasına olanak tanıyacaktır.

Filistinli siyasi analist Dr. Suheyl Diyab'a göre Hamas mümkün olduğunca çok şey teklif etti; ancak müzakereler Netanyahu'nun, ABD yönetiminin ve özellikle de İsrail içişlerinin krizleri nedeniyle tıkanmış durumda. Netanyahu, özellikle de kişisel çıkarları için herkesi manipüle etme girişimleri sona erdiğinden, kendisine sunulan senaryoları seçme konusunda halen büyük tereddütler yaşıyor.

Diyab, Netanyahu-Trump görüşmelerinin ayrıntıları henüz açıklanmadığı için Gazze ateşkes dosyasının İran dosyasının ayrıntılarıyla bağlantılı olduğunu göz ardı etmedi. Dünyanın ABD ve İran arasındaki anlaşma ya da anlaşmazlığın seyrini izlediği bu dönemde, bir atılım ve anlaşmanın teşvik edilmesi, İsrail ve Washington'un dikkat çekici bir şekilde yeniden zorladığı bir seçenek gibi görünüyor.

İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyine düzenlediği saldırılarda hayatını kaybeden Filistinliler (AFP)İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyine düzenlediği saldırılarda hayatını kaybeden Filistinliler (AFP)

Geçtiğimiz perşembe günü televizyonda yayınlanan bir röportajda Netanyahu birkaç gün içinde bir anlaşmaya varılacağı umudunu dile getirerek şunları söyledi: “50 esir halen Hamas tarafından tutuluyor ve bunlardan sadece 20'sinin hayatta olduğuna inanılıyor. Şu anda yaşayanların yarısının ve ölülerin yarısının çıkarılmasını öngören bir anlaşmamız var, yani 10 yaşayan insanımız ve yaklaşık 12 ölen rehinemiz kalacak, ancak onları da çıkaracağım. Umarım birkaç gün içinde bunu sonuçlandırabiliriz.”

Geçen hafta Netanyahu ile Beyaz Saray'da iki kez görüşen Trump, ateşkesin yakın olduğu söylemini yineleyerek bu haftayı olası bir tarih olarak belirledi. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio perşembe günü yaptığı açıklamada bir anlaşma için ‘büyük umutları’ olduğunu ifade etti.

Öte yandan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Alman mevkidaşı Johann Fadivoll ile yaptığı telefon görüşmesinde, Gazze Şeridi'ndeki son gelişmeler ile ateşkesin yeniden başlatılması ve bazı esir ve mahkûmların serbest bırakılmasına yönelik müzakerelerdeki gelişmeler hakkında bilgi verdi. Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamaya göre Abdulati, ‘Filistin halkının kanının akıtılması ve trajik insani durum ışığında Gazze Şeridi'ne insani yardım akışının sağlanması gerektiğini’ vurguladı.

Fehmi'ye göre Gazze anlaşması yaklaşıyor. “Birkaç gün içinde anlaşma nihai aşamasına girecek. Pazar ya da pazartesi günü ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un son rötuşları yapmak üzere bölgeye bir ziyaret gerçekleştireceğini görebiliriz” diyen Fehmi, ‘Washington'un bölgedeki çıkarlarını düşünerek ve Trump'ı izleyicileri önünde mahcup etmemek için anlaşmanın başarısız olmasına izin vermeyeceğini’ vurguladı.

Diyab, Netanyahu'nun Washington ziyaretinden sonra bir anlaşma istediğine ve Trump'a hayır diyemeyeceğine inanıyor. Dolayısıyla siyasi çıkarları çerçevesinde kendisine daha fazla zaman kazandırabilecek bir atılımla ya da özellikle farklılıklar ve ABD'nin baskıcı tutumu nedeniyle kendisini devirecek bir tökezleme ve patlamayla karşı karşıya.