Muhalif politikacının hakaretleri Cezayir kamuoyunu karıştırdı

Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun’dan, nefret söylemini ve ırkçılığı yaymayı suç sayan tasarının yasalaşmasının ardından “Devrim” sembollerine yönelik tekrarlanan hakaretlere son vermesi istendi.

1962'den beri bağımsız olmasına rağmen Cezayir’in hafıza dosyası hala birçok tartışma yaratıyor (Cezayir Devlet Televizyonu)
1962'den beri bağımsız olmasına rağmen Cezayir’in hafıza dosyası hala birçok tartışma yaratıyor (Cezayir Devlet Televizyonu)
TT

Muhalif politikacının hakaretleri Cezayir kamuoyunu karıştırdı

1962'den beri bağımsız olmasına rağmen Cezayir’in hafıza dosyası hala birçok tartışma yaratıyor (Cezayir Devlet Televizyonu)
1962'den beri bağımsız olmasına rağmen Cezayir’in hafıza dosyası hala birçok tartışma yaratıyor (Cezayir Devlet Televizyonu)

Ali Yahi
Cezayir kamuoyu, muhalif bir siyasetçinin devletin kurucusu kabul edilen Emir Abdulkadir başta olmak üzere ülkenin sembol şahsiyetlerine hakaret etmesini tartışıyor. Bu tartışmalı açıklamaların ardından ülkede hararetli bir tartışmanın da fitili ateşlendi.

Ağır sözler kamuoyunu karıştırdı
Genel seçim sonuçlarının, yeni parlamentonun geleceğinin ve yeni kurulacak hükümetin kimliğinin konuşulduğu bir zamanda, eski milletvekili Nureddin Ayet Hammude, tüm siyasi kesimlerde yankıları devam eden ağır skandal açıklamalar yaptı. Yerel bir TV kanalına verdiği röportajda Hamude, Emir Abdulkadir'i "Cezayir'i ucuza satan" “hain ajan”, merhum cumhurbaşkanı Huari Bumedyen’i (Hüvârî Bû Medyen) “sinsi”, “Ulusal Hareket’in babası” Messali Hac’ı da hain olarak niteledi.
Saniyeler geçmedi ki sosyal medya çeşitli kesimler arasındaki tartışmalarla hareketlendi. Kesimlerden biri, Frankofon Amazig  çizgisine bağlı olan Nureddin Ayet Hammude’yi temsil ediyordu. Karşısında da Arap ulusalcılar ve İslamcılar vardı. Bu durum, işleri daha da karmaşıklaştıran ve çeşitli sosyal kesimler arasındaki kimlik ve tarihle ilgili uçurumu genişleten gerilim yarattı. Ulusal birliği korumak için iç cepheyi sağlamlaştırmaya çalışan yönetim ise bu tip sorumsuz çıkışlara karşı kamuoyunu uyarmıştı.
Nureddin Hammude, Kültür ve Demokrasi Topluluğu Partisi üyesi bir siyasi muhalif ve eski cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’nın iktidarı döneminde, yani 1997’den 2007’ye, ardından 2017’den 2021’ye birkaç kez Tizi Vuzu şehrinden milletvekili seçildi. Amazig azınlık hareketinin ileri gelen isimleri arasında anılıyor. Kabileler bölgesinin tanık olduğu pek çok protesto eylemine katılmış ve daha önce de tarihi şahsiyetleri, özellikle de Cezayir Müslüman Alimler Derneği Başkanı Abdulhamid bin Badis’i yeren açıklamalarda bulunmuştu.

Kişisel ve tarihsel görüşler mi?
Hammude’nin üyesi olduğu Kültür ve Demokrasi Topluluğu Partisi liderlerinden Murad Biyatur, Independent Arabia’nın kendisi ile yaptığı telefon görüşmesinde özür dileyerek, bu konuya girmek istemediğini belirtti ve bu tartışmanın, genel seçimlerdeki düşük katılım ve parlamentonun meşruiyeti krizini aşmak isteyen iktidara hizmet eden bir “oyalama” olduğunu söylemekle yetindi. Öte yandan siyasi konularla ilgilenen gazeteci Faysal Salimi, bu açıklamaların, Hammude’nin ideolojik farklılıklar nedeniyle bazı ulusal figürlere yönelik tutumunu, Hammude ile merhum cumhurbaşkanı Huari Bumedyen arasında bilinen şahsi ve tarihsel görüş farklılıklarını ifade ettiğinin altını çizdi. Açıklamalara eşlik eden tepkilerle ilgili olarak, çoğunun duygusal, Hammude’nin şahsını hedef alan eleştiriler olduğunu, hiçbir tarihçinin ya da yazarın tarihsel çalışmalar ya da arşiv belgeleri, yani güvenilir kanıtlar ve gerekçeler sunarak bu açıklamalara yanıt vermediğini de ekledi.
Salimi sözlerini sürdürerek, Hammude’nin temsil ettiği ideolojik akımdan (Frankofon/Fransa yandaşlığı) bazı figürlerin geçmişte de benzer açıklamalarda bulunduklarını, ancak en büyük hatanın, tarihi olayları ve milli sembollerin hayatlarını unutulmaya terk eden Mücahitler Bakanlığı ile Arşiv İdaresi’ne ait olduğunu ifade etti. Buna ek olarak, birçok kişinin tarihi ve olayları nesnel ve gerçekçi bir şekilde belgeleyen anıları yazmaktan uzak durduğunu da ekledi.

İki yönlü problem
Aynı bağlamda, gazeteci Hakim Mesudi, gündemde olan problemin iki yönlü olduğunu düşünüyor. Mesudi şöyle diyor:
“Birincisi, zamanla bağlantılı. Zira yaratılan bu tartışmadan yararlananların başında, son seçimlerde büyük bir başarısızlığa uğrayan iktidar geliyor.
İkinci yön, içeriği kapsıyor. Konuları bu tür cüretkar, hatta kimi zaman belki de “pervasızlık” kertesine varacak bir açıyla gündeme getirdiğini bildikleri için, Hammude’nin son açıklamaları, kendisini önceden takip edenleri şaşırtmadı diyor. Mesudi sözlerini şöyle sürdürüyor; Hammude’nin söylediklerinin çoğu, araştırmacıların bildiği tarihi kaynaklardan alıntılardan ibaret. Bu kaynakların başında da, İngiliz istihbarat subayı Albay Henri Churchill'in “Emir’in Hayatı”, Muhammed bin Emir Abdulkadir’in “Tuhfatu ez-Zaer”, “İslam'ın kucağında 32 yıl”, Paris’te 1863’te yayınlanan “Abdulkadir: Siyasi ve askeri hayatı” kitapları geliyor. Dolayısıyla, asıl hata, tarihi şahsiyetleri kutsal ve hatasız sembollere dönüştüren uzmanlarda.
Öfkeli tepkiler beklendik ve normal. Bu tepkilerin önemli bir bölümü, belge ve kanıtlara dayanan bilimsel karşılıklar düzeyinde olmadığı, dolayısıyla oyalama ve söz dalaşından ibaret olduğu için Hammude’nin açıklamalarından daha iyi değildi. Hammude muhtemelen milli sembol şahsiyetlere hakaret etmekten yargılanacak. Son olarak, tarihi, resmi anlatıdan farklı açılardan yeniden okumanın meşruiyetinin bir zorunluluk haline geldiğini söylemek istiyorum.”

Yargılama ve hukuki süreç
Tartışmaların ortasında, Emir Abdulkadir Vakfı, Nureddin Ayet Hammude’ye dava açtı. Vakıf, bir grup avukatın Cezayir'in sembol kahramanlarından birine hakaret eden açıklamalarının ardından Hammude aleyhine açtığı davayı desteklediğini vurguladı. Ayrıca, Hammude'nin açıklamalarının tarihsel yanlışlıkların yanı sıra nefreti teşvik ettiğini, Cezayir'in tüm sembollerini parçalamaya dönük sistematik bir eylemin çerçevesi içinde yer aldığını belirtti. Yeni neslin Cezayir'in tüm sembollerini ve tarihini sorgulayarak yetişmesi için Cezayir'in tarihiyle ilgili şüphe tohumları ekmeyi amaçlayan iyi düşünülmüş yıkıcı bir plan olduğunu vurguladı.
Vakıf, yasaların uygulanması gerektiğini tekit etmek ve "tekrarlanan devrimin sembollerini kötüleme çılgınlığına" son verilmesi için Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun ve Mücahitler Bakanlığı'na bir mektup göndereceğini de açıkladı. Cezayir’in daha önce nefret söylemini ve ırkçılığı yaymayı yasaklayan bir yasayı kabul ettiğine, Hammude’nin de tarihçi sıfatını taşımadığına, dolayısıyla açıklamaları ile başka kötüleyici açıklamalara kapı araladığına işaret etti.  
Hammude sessiz kaldı, TV konuğunun açıklamalarına katılmadı, yargı harekete geçti
İlgili kişi yani Nureddin Ayet Hammude, kendisini hedef alan eleştirilere karşı sessiz kaldı. Açıklamaları yayınlayan televizyon kanalı ise Hammude ile yaptığı röportajı alelacele kaldırdı. Yayınlanan açıklamasında; “Röportajda söylenenler, hiçbir şekilde kanalın veya programı sunan kişinin görüşünü ifade etmemekte, sadece sahibini yani Nureddin Ayet Hammude’yi bağlamaktadır” denildi. Açıklamada ayrıca, “Röportajın amacı, asla Emir Abdülkadir’e veya başka bir ulusal şahsiyete, devletin herhangi bir sembolüne saygısızlık etmek, yahut bu ulusun ve önde gelen figürlerinin tarihinden şüphe etmek değildi. Aksine amaç, tarihçilerin ve uzmanların müdahalesini gerektiren tarihsel konuları sosyal medya dışında tartışmaya açmaktı” ifadeleri de yer aldı.
TV Kanalının önceden davranarak attığı bu adıma rağmen, alınacak karar beklenirken Görsel-İşitsel Denetleme Kurumu kanal müdürünü ifadeye çağırdı.

Vefat etmiş şahsiyetlerle hesaplaşmaya kalkışmak kabul edilemez
Öte yandan, Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre  tarihçi Prof. Dr. Berikallah Habib, tarihi eleştirel bir şekilde okumak isteyen, temiz eleştiri araçlarına bağlı kalmalı, görüş ve inançlarında haklı olduğunu düşünse bile okumalarında başkalarına saygı göstermeli diye konuştu. Ölmüş kişilerle hesaplaşmaya kalkışmanın mertsizlik olduğunu, çünkü kendilerini savunacak durumda olmadıklarını ifade etti. Söz konusu kişinin temsil ettiği akımın, her türlü menfaatten uzakta Cezayir'in kurtuluşu için savaşan savaşçı babası Amiruş ile hiçbir ilgisi olmadığına inandığını belirtti.



Ateşkese rağmen İsrail saldırıları Gazze’de can almaya devam ediyor

Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)
Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)
TT

Ateşkese rağmen İsrail saldırıları Gazze’de can almaya devam ediyor

Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)
Filistinliler Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir dağıtım noktasından ekmek almak için bekliyor (Reuters)

İsrail güçleri, Gazze Şeridi’nde yürürlükte olan ateşkes anlaşmasını ihlal etmeyi sürdürerek her gün yenilenen saldırılarla yeni can kayıplarına neden oluyor.

Son olarak, iki ayrı olayda 3 Filistinli öldürüldü. Gazze kentinin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde bir insansız hava aracının hedef aldığı iki genç yaşamını yitirirken, Beyt Lahiya’nın kuzeybatısındaki Atatara bölgesinde bir başka Filistinli, İsrail’e ait bir drone tarafından vurularak öldürüldü.

Saha kaynaklarına göre, Atatara’da öldürülen gencin, ateşkes hattını belirleyen “sarı çizgi”ye yaklaşık 250 metre mesafede, uzaktan kumandalı küçük bir drone ile hedef alındığı belirtildi.

df
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan İsrail topçuları, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’un doğusunda bir grup vatandaşı hedef aldı; saldırıda bir baba ve kızı yaralandı.

Kış koşulları nedeniyle çadırları ve eşyaları zarar gören Gazzelilerden onlarcası, Han Yunus’un doğusundaki Zinne, Beni Suhîle ve Absan bölgelerine dönerek evlerine ve eşyalarına ulaşmaya çalıştı.

Aynı dönemde, Orta Gazze’deki El-Bureyc Kampı yakınlarındaki Selahaddin Caddesi’nde, kimliği belirsiz kişilerce açılan ateş sonucu bir Filistinli daha hayatını kaybetti. Bağımsız kaynaklarca doğrulanmayan iddialara göre saldırıyı düzenleyenlerin İsrail’in özel bir birimine mensup olduğu öne sürüldü. Yerel kaynaklar, öldürülen kişinin Direniş Komiteleri’nin askeri kanadı Nasır Selahaddin Tugayları’ndan aktif bir isim olan Vasim Abdülhadi olduğunu bildirdi.

Kimliği belirsiz cenazeler defnedildi

Gazze Sağlık Bakanlığı, kimlik tespiti yapılamayan ve İsrail tarafından uzun süre alıkonulan 14 Filistinlinin defnedildiğini duyurdu. İsrail, çeşitli esir değişimi anlaşmaları kapsamında en az 330 cenazeyi teslim etmiş, bunların bir kısmı kimlikleri tespit edilemediği için Deyr el-Belah’taki bir mezarlığa defnedilmişti.

dfvgy
Filistinliler, Deyr el-Balah'ta savaş sırasında İsrail tarafından uzu süre alıkonulan  kimliği belirsiz cesetleri gömüyor (Reuters)

Bakanlık yetkilileri, gerekli tıbbi teknik imkanların bulunmaması nedeniyle kimliği belirlenemeyen cenazelerin belirli bir sürenin ardından fotoğraflama ve işaretleme yöntemiyle kayıt altına alınarak defnedildiğini açıkladı.

Tedavileri tamamlanan 76 hasta Gazze’ye döndü

Gazze Sağlık Bakanlığı ayrıca, Kudüs’te tedavileri tamamlanan 76 hasta ve refakatçisinin, Kerem Ebu Salim (Kerem Şalom) Sınır Kapısı üzerinden Gazze’ye giriş yaptığını bildirdi. Grubun içinde 4 çocuk, yaşlı kadın ve erkekler ile savaş başlamadan önce Kudüs’te bulunan ve 26 ay boyunca orada kalan gençler de yer aldı.

Söz konusu hastalar, Makassed ve Augusta Victoria (El-Mutle) hastanelerinde tedavi gördükten sonra gerekli işlemleri tamamlanarak Gazze’ye döndü. Bakanlık, halen tedavi gereksinimi devam eden Gazze’li bazı hastaların Kudüs’teki hastanelerde bakım almaya devam ettiğini belirtti.


İsrail, Gazze'nin doğusunu yok ederken Trump’ın ‘Ortadoğu Rivierası’ planı mı hayata geçirildi?

İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)
İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)
TT

İsrail, Gazze'nin doğusunu yok ederken Trump’ın ‘Ortadoğu Rivierası’ planı mı hayata geçirildi?

İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)
İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)

İzzettin Ebu Ayşe

Yüksek patlama sesleri duyan Hanadi, yıkılmakta olan evinin penceresine atlayarak, sarı hatın arkasında evleri yıkmaya devam eden askeri zırhlı araçların ve buldozerlerin yaptıklarını izlerken İsrail'in ne planladığını merak ediyordu.

Zırhlı araçlar Hamas'ın kontrolü altında kalan Gazze'nin batısından çekildiğinde ve askerler ABD Başkanı Donald Trump'ın planında yer alan haritalara göre sarı hata geri çekildiğinde, Gazze Şeridi'nin güneyindeki insani yardım bölgesine kaçan Hanadi mahallesine dönmeye karar verdi.

Yeni sınırlar ve yıkım

Evi, İsrail ordusunun halen konuşlandığı yeni sarı hatın bitişiğinde yer alan Hanadi, “Mühendislik, coğrafi ve demografik değişiklikler nedeniyle evim Gazze'deki son ev haline geldi. Şimdi İsrail’in Gazze Şeridi’nin alanının yarısını kaplayan yeni sınırının yakınlarında yaşıyorum” dedi.

İsrail ordusu, ABD Başkanı Trump’ın planı çerçevesinde Gazze'nin batısından çekilerek birliklerini, işgal altında tutulan ve askeri devriyelerin gezdiği Gazze Şeridi’nin doğu yarısına yeniden konuşlandırdı. Tel Aviv’in kontrolü altındaki bölge ‘Doğu Gazze’ olarak adlandırıldı. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ‘sarı hat’ denilen bu sınırın belirlenmesi emrini verdi. Ancak bu hattın Gazze Şeridi için kalıcı bir yeni sınır haline gelebileceği endişeleri hakim.

f
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampı’ndaki çadırlarının dışında oturan iki küçük Gazzeli çocuk, 10 Kasım 2025 (AFP)

Gazze'nin ikiye bölünmesi, Hanadi'nin evini Gazze Şeridi'nin yeni sınırındaki ilk ev haline getirdi. Bu konum, Hanadi'nin İsrail ordusunun Gazze'nin doğusunda yaptığı garip şeyleri yerinde gözlemlemesini sağladı.

Hanadi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Her gün patlama sesleri duyuyorum ve savaşın yeniden başladığından korkuyordum ama evin penceresine çıktığımda, sarı hatın öte yanında kalan evleri yıktıklarını gördüm.

Gazze'de ateşkes anlaşmasının ilk aşamasının yürürlüğe girmesine rağmen, sarı hattın gerisindeki bölgelerde evlerin yıkılması politikası devam ediyor. Bu durum endişe ve paniğe neden olurken, Gazzelilere sona ermiş olması gereken savaş atmosferini hatırlatıyor. Bu da “İsrail neden evleri yıkmaya devam ediyor?” sorusunu akıllara getiriyor.

Sarı hattın arkası

Trump’ın planına göre Hamas Gazze’de tuttuğu rehinelerin tamamını serbest bıraktığında, anlaşmanın ikinci aşaması başlayacak ve bu aşamada Gazze'nin İsrail'in varlığının olmadığı tek bir coğrafi yer olduğu ve İsrail ordusunun Gazze'nin fiili sınırlarına yakın yeni bölgelerden çekilmesi gerektiği belirtilecek.

Trump'ın barış planının ikinci aşaması bu şartlara göre uygulandığında, Gazzelilerin Gazze'nin doğusundaki evlerine geri dönebilecekleri düşünülüyordu. Ancak, ordunun sistematik olarak yıkmaya devam ettiği bu bölgedeki evlerini ve konutlarını bulamayacaklar ve böylece bölge yaşamın olmadığı, yaşanmaz bir ortama dönüşecek.

Gazze Şeridi'nin kuzey kısmı ile Gazze şehri, Han Yunus ve Refah gibi doğu şehirlerini kapsayan sarı hattın arkasındaki bölgeler her gün İsrail ordusu tarafından bombalanmaya ve evlerle altyapı tahrip edilmeye devam ediyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bu askeri operasyonlar, Hamas üyeleri ile İsrail askerleri arasında doğrudan çatışmalar olmamasına rağmen gerçekleştiriliyor.

Evlerin yıkılmaya devam etmesi, ateşkesin kırılgan olduğu ve İsrail'in halen güç kullanarak yeni bir gerçeklik oluşturmaya çalıştığı yönünde genel bir his yaratıyor. Gazze Şeridi sakinlerinden Şehira, “Evim sarı hattın arkasında ve her bina yıkıldığında, her patlamada kalbim parçalanıyor. Her defasında bir daha evime geri dönemeyeceğime daha da ikna oluyorum” diyor.

Bir diğer Gazzeli Şaban ise askerlerin misilleme olarak evleri havaya uçurduğunu kendi gözleriyle gördüğünü söyledi.

Şaban, sözlerini şöyle sürdürdü:

“ABD Başkanı’nın planının aşamalı olarak uygulanmasını, hayatın yakında normale dönmesini ve insanların sarı hattın ötesindeki topraklarına erişebilmesini umuyoruz. Ama bunun olacağını sanmıyorum. Doğu Gazze'nin tamamını kaybedebiliriz, bu bölge kalıcı olarak İsrail toprağı haline gelebilir.”

ABD’nin vizyonu bu

Gazzeliler, savaşın daha az gürültülü ama daha az şiddetli olmayan başka bir forma dönüştüğüne ve İsrail'in güç kullanarak kendi denklemlerini dayattığına, Gazze'yi doğu ve batı olmak üzere ikiye bölmeye çalıştığına, doğu şehrinin güvenliğini kontrol ederek onu değiştirilemez yeni bir gerçekliğe dönüştürmeye çalıştığına inanıyor.

Birleşmiş Milletlerin (BM) uydu görüntülerine göre İsrail, Gazze Şeridi içinde bin 500'den fazla binayı yıktı. Bu binaların tamamı sarı hattın arkasında, yani İsrail ordusunun kontrolündeki mahallelerde bulunuyor. Bu durum ateşkes anlaşmasını açıkça ihlal ediyor.

Trump’ın barış planı, ‘hava ve topçu bombardımanı dahil tüm askeri operasyonların durdurulmasını’ öngörüyor, ancak buna rağmen İsrail ordusu anlaşmanın şartlarına tam olarak uymuyor. İsrail Ordu Sözcüsü Ella Waweya, sarı hatın gerisindeki evlerin yıkılmasını “Ordumuz güvenlik nedenleriyle bölgeyi temizlemeye ve sınır yakınlarındaki binaları kaldırmaya çalışıyor” diyerek savundu.

frety
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah şehrindeki çadırların yakınlarındaki plajda, 15 Kasım 2025 (AFP)

Ancak siyasi analist Muhanned el-Helu, devam eden yıkımların İsrail'in Gazze'de yeni bir gerçeklik dayatmaya çalıştığı anlamına geldiğini söyledi. Koşulların eskisi gibi olmayacağını, bunun da Netanyahu'nun İsrail'in Gazze'de güvenlik kontrolünü sürdüreceği yönündeki açıklamalarının pratik bir yansıması olduğunu belirten Helu, “Bu operasyonlar, ABD’nin Gazze'nin yeniden inşasının sarı hatın ötesindeki alanda başlayacağını öngören vizyonuyla uyumlu. Bu durum, ABD vizyonunun, bu geniş alanların düzleştirilmesi için hazırlık olarak yıkımlar yapılarak sıkı bir şekilde uygulandığının açık bir göstergesi” değerlendirmesinde bulundu.

Bu politikanın devam etmesinin tehlikeli sonuçlar doğuracağına işaret eden Helu, “Çünkü bu politika yeni bir gerçeklik dayatıyor ve vatandaşların evleri ve yerleşim alanlarındaki mülkiyet haklarının kaybına işaret ediyor” ifadelerini kullandı.

İsrail, sarı hatın gerisinde yoğun olarak yıkımlar gerçekleştirerek Gazze'yi İsrail'in çıkarları ve ABD’nin planları doğrultusunda yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Gazze Şeridi’nin yaklaşık yüzde 53'ü halen İsrail'in kontrolü altında.

Trump'ın planının tam olarak uygulanamayacağı ihtimaliyle birlikte, Gazze Şeridi’ni iki bölgeye ayırma ilkesine dayanan alternatif planlar ortaya çıkmaya başladı. Bu bölgelerden biri İsrail tarafından kontrol edilecek ve uluslararası ve İsrail güçleri tarafından korunan ‘yeşil bölge’ olarak, diğeri ise Hamas tarafından yönetilecek ve harabeye dönmüş ‘kırmızı bölge’ olarak sınıflandırılacak.

Trump, barış ve refah planını açıklamadan önce, Gazzelileri sınır dışı etme ve yıkılmış bölgeyi yapay zeka özelliklerine sahip yeni şehrin kurulması ve inşası için bir alan haline getirme ilkesine dayanan ‘Ortadoğu Rivierası’ adlı planını açıklamıştı. Ancak bu plan, Arap ve İslam ülkelerinin yanı sıra uluslararası kamuoyu tarafından da tepkiyle karşılandı. Bunun üzerine ABD Başkanı ana fikrinden vazgeçmeden planlarını değiştirme kararı aldı.

Refah'tan başlayarak

Gözlemciler, Trump'ın şu anda Tel Aviv'in yıkmaya devam ettiği Gazze'nin doğu yarısında bir Ortadoğu rivierası inşa etmeye çalıştığını düşünüyor. Gözlemcilere göre bu artık sadece bir spekülasyon değil, siyasi açıklamalar ve sahadaki gelişmelerle ortaya çıkan gerçeklik.

ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance, Gazze'nin yeniden inşa edilebileceğini, ancak bunun yalnızca İsrail'in kontrolündeki bölgelerde mümkün olacağını söyledi. Yeniden inşa için Refah şehrinin seçildiğini belirten Vance, hazırlıklar tamamlandığında Filistinlilerin bu bölgeye taşınabilmesinin beklendiğini kaydetti. ABD Başkan Yardımcısı, Hamas'ın kontrolü altında olmayan bölgelerde inşa çalışmalarının çok hızlı bir şekilde başlayabileceğini de ifade etti.

Aslında bu ifade mevcut duruma da uygulanabilir, çünkü Vance ‘yeniden inşa’ ifadesi yerine Gazze'yi ‘inşa etmek’ ifadesini kullandı. Bu da Gazze'nin tüm topraklarında değilse de doğu bölgelerinde Ortadoğu Rivierası planının uygulanması anlamına geliyor.

İsrail gazetesi Haaretz’in haberine göre ABD, İsrail'den, ordunun kontrolündeki bölgelerde yeni Gazze'nin inşasına başlanmasına izin vermesini istedi. Buna göre ilk aşama Refah'ta başlayacak.

Siyasi araştırmacı Hiyam Haccac yıkım operasyonlarının sadece Doğu Gazze'yi Ortadoğu Rivierası'nın inşasına hazırlık için gerçekleştirildiğini söyledi. İsrail ordusunun sarı hattan çekilmesi umutlarının çok zayıf olduğunu ve Gazzelilerin hatın gerisindeki evlerine dönme düşüncelerinin yavaş yavaş kaybolmaya başladığını belirten Haccac, “Sarı hat, Gazze'yi süresiz olarak bölen fiili sınır haline gelecek gibi görünüyor. Doğuda yeni Gazze, batıda ise nüfusun Hamas yönetimi altında yaşadığı eski Gazze yer alacak” şeklinde konuştu.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


İsrail hükümeti, 7 Ekim saldırısıyla ilgili resmi bir soruşturma komisyonunun kurulmasını engelledi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
TT

İsrail hükümeti, 7 Ekim saldırısıyla ilgili resmi bir soruşturma komisyonunun kurulmasını engelledi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)

İsrail hükümeti dün, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te güneydeki kasabalara düzenlediği saldırının koşullarını ve böyle ani bir saldırının engellenememesine yol açan hataları incelemek üzere ‘bağımsız’ bir soruşturma komisyonu kurulmasını onayladı.

Resmi bir soruşturma komisyonu kurmasını gerektiren yasayı atlatmaya çalıştığı yönündeki suçlamalarla karşı karşıya kalan hükümet, yeni komisyona ‘tam soruşturma yetkisi’ verdi ve ‘komisyonun yapısının muhalefetle mümkün olan en geniş konsensüsü sağlayacak şekilde oluşturulmasını’ sağladı.

Hükümet, bu komisyonun çalışma alanının 45 gün içinde, muhalefette iş birliği yapmaya istekli herkesle istişare edilerek belirleneceğine karar verdi.

Karara göre Başbakan Binyamin Netanyahu, soruşturma komisyonuna verilecek görev ve yetkilerin belirlenmesinden sorumlu özel bir bakanlar komitesine başkanlık edecek. Söz konusu görevler arasında komisyonun ele alacağı konuların ve inceleyeceği zaman dilimlerinin belirlenmesi de yer alıyor. Bu komiteye, komisyonun fiilen kurulması için hazırlık amacıyla tavsiyelerini hükümete sunması için 45 gün süre verildi.

Netanyahu, 7 Ekim’deki başarısızlıklara ilişkin bir soruşturma komisyonu kurmaktan, temel sorumluluğunun ortaya çıkmasından korktuğu için kaçınmıştı. Savaşın henüz sona ermediğini ve savaş devam ederken soruşturma yapılamayacağını iddia etmişti. Ancak, erteleme talebini kabul etmeyen Yüksek Mahkeme'nin görüşmeleri sonrasında bu kararı almak zorunda kaldı.

Geçtiğimiz birkaç hafta içinde, Yüksek Mahkeme hakimleri, 7 Ekim saldırılarıyla ilgili başarısızlıkları incelemek için geniş soruşturma yetkilerine sahip ulusal bir komisyon kurulması gerektiği konusunda gerçek bir ihtilaf olmadığını belirttiler. Hükümete komisyonun kurulmasını onaylaması için bir son tarih verdiler ve daha fazla gecikmeye izin vermeyeceklerini vurguladılar.

Mahkemenin kendisine dayatılacak bir komisyon kurma kararı alacağından korkan Netanyahu, kendi özel komisyonunu kurmaya başvurdu. Böylece, Yüksek Mahkeme başkanının inisiyatifiyle kurulması ve yürütme ve siyasi organlardan tamamen bağımsız olması gereken, yasaya dayalı resmi bir soruşturma komisyonunun kurulmasını fiilen engelledi.

Geçtiğimiz hafta Knesset'te yapılan oturum sırasında Netanyahu, ‘geniş kamuoyu desteğine’ dayalı olması şartıyla geniş bir soruşturma komisyonunun kurulmasını desteklediğini açıkça belirtti ve muhalefetin resmi bir soruşturma komisyonu kurulması talebini reddettiğini vurguladı. Anlaşmazlığın özünün ‘sadece neyi veya kimi soruşturduğumuz değil, kimin soruşturma yetkisine sahip olduğu’ olduğunu vurguladı. Netanyahu, muhalefetin, İsrail halkının büyük bir kesiminin güvenini kazanamayacak bir yapı dayatmaya çalıştığını savundu.

Siyasi değerlendirmelere göre, komisyonun bu yeni formatının, eksikliklerden sorumlu kişilere profesyonel bir şekilde işaret edilen kapsamlı bir soruşturma talep eden kamuoyu baskısı ile koalisyonun soruşturma süreci üzerinde siyasi kontrolünü sürdürme ve dosyayı yürütme yetkisinden tamamen bağımsız resmi bir hükümet komitesine devretmeme isteği arasında bir orta yol oluşturabileceği öngörülüyor. Önümüzdeki haftalarda, komisyonu yönetecek isimlerin belirlenmesi için siyasi temasların yoğunlaşması bekleniyor. Bu süreç, komisyonun gerçekten vaat edilen bağımsızlığa ve geniş yetkilere sahip olup olmayacağını görmek isteyen Yüksek Mahkeme ve muhalefetin yakından takibi altında gerçekleşecek.

Hükümetin kararı, bağımsız bir soruşturma komisyonu kurulmasını talep eden ve Netanyahu'yu kovuşturma tehdidini önlemek için yasayı çiğnemekle suçlayan İsrail muhalefet partilerini şaşkına çevirdi. İnsan hakları grupları, hükümetin kararının bozulması ve başka bir komisyon kurulması için bir kez daha Yüksek Mahkeme'ye başvuracaklarını doğruladılar, çünkü tek etkili soruşturmanın geniş yetkilerle donatılmış resmi bir komisyon tarafından yürütülebileceğine inanıyorlar.

Hamas tarafından esir alınan İsraillilerin aileleri, soruşturmanın şu soruyu yanıtlamasını talep ediyor: “Gazze Şeridi'ndeki savaş neden iki yıl sürdü? Netanyahu'nun iktidarını sürdürmesini sağlamak için siyasi nedenlerden miydi?”