Muhalif politikacının hakaretleri Cezayir kamuoyunu karıştırdı

Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun’dan, nefret söylemini ve ırkçılığı yaymayı suç sayan tasarının yasalaşmasının ardından “Devrim” sembollerine yönelik tekrarlanan hakaretlere son vermesi istendi.

1962'den beri bağımsız olmasına rağmen Cezayir’in hafıza dosyası hala birçok tartışma yaratıyor (Cezayir Devlet Televizyonu)
1962'den beri bağımsız olmasına rağmen Cezayir’in hafıza dosyası hala birçok tartışma yaratıyor (Cezayir Devlet Televizyonu)
TT

Muhalif politikacının hakaretleri Cezayir kamuoyunu karıştırdı

1962'den beri bağımsız olmasına rağmen Cezayir’in hafıza dosyası hala birçok tartışma yaratıyor (Cezayir Devlet Televizyonu)
1962'den beri bağımsız olmasına rağmen Cezayir’in hafıza dosyası hala birçok tartışma yaratıyor (Cezayir Devlet Televizyonu)

Ali Yahi
Cezayir kamuoyu, muhalif bir siyasetçinin devletin kurucusu kabul edilen Emir Abdulkadir başta olmak üzere ülkenin sembol şahsiyetlerine hakaret etmesini tartışıyor. Bu tartışmalı açıklamaların ardından ülkede hararetli bir tartışmanın da fitili ateşlendi.

Ağır sözler kamuoyunu karıştırdı
Genel seçim sonuçlarının, yeni parlamentonun geleceğinin ve yeni kurulacak hükümetin kimliğinin konuşulduğu bir zamanda, eski milletvekili Nureddin Ayet Hammude, tüm siyasi kesimlerde yankıları devam eden ağır skandal açıklamalar yaptı. Yerel bir TV kanalına verdiği röportajda Hamude, Emir Abdulkadir'i "Cezayir'i ucuza satan" “hain ajan”, merhum cumhurbaşkanı Huari Bumedyen’i (Hüvârî Bû Medyen) “sinsi”, “Ulusal Hareket’in babası” Messali Hac’ı da hain olarak niteledi.
Saniyeler geçmedi ki sosyal medya çeşitli kesimler arasındaki tartışmalarla hareketlendi. Kesimlerden biri, Frankofon Amazig  çizgisine bağlı olan Nureddin Ayet Hammude’yi temsil ediyordu. Karşısında da Arap ulusalcılar ve İslamcılar vardı. Bu durum, işleri daha da karmaşıklaştıran ve çeşitli sosyal kesimler arasındaki kimlik ve tarihle ilgili uçurumu genişleten gerilim yarattı. Ulusal birliği korumak için iç cepheyi sağlamlaştırmaya çalışan yönetim ise bu tip sorumsuz çıkışlara karşı kamuoyunu uyarmıştı.
Nureddin Hammude, Kültür ve Demokrasi Topluluğu Partisi üyesi bir siyasi muhalif ve eski cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’nın iktidarı döneminde, yani 1997’den 2007’ye, ardından 2017’den 2021’ye birkaç kez Tizi Vuzu şehrinden milletvekili seçildi. Amazig azınlık hareketinin ileri gelen isimleri arasında anılıyor. Kabileler bölgesinin tanık olduğu pek çok protesto eylemine katılmış ve daha önce de tarihi şahsiyetleri, özellikle de Cezayir Müslüman Alimler Derneği Başkanı Abdulhamid bin Badis’i yeren açıklamalarda bulunmuştu.

Kişisel ve tarihsel görüşler mi?
Hammude’nin üyesi olduğu Kültür ve Demokrasi Topluluğu Partisi liderlerinden Murad Biyatur, Independent Arabia’nın kendisi ile yaptığı telefon görüşmesinde özür dileyerek, bu konuya girmek istemediğini belirtti ve bu tartışmanın, genel seçimlerdeki düşük katılım ve parlamentonun meşruiyeti krizini aşmak isteyen iktidara hizmet eden bir “oyalama” olduğunu söylemekle yetindi. Öte yandan siyasi konularla ilgilenen gazeteci Faysal Salimi, bu açıklamaların, Hammude’nin ideolojik farklılıklar nedeniyle bazı ulusal figürlere yönelik tutumunu, Hammude ile merhum cumhurbaşkanı Huari Bumedyen arasında bilinen şahsi ve tarihsel görüş farklılıklarını ifade ettiğinin altını çizdi. Açıklamalara eşlik eden tepkilerle ilgili olarak, çoğunun duygusal, Hammude’nin şahsını hedef alan eleştiriler olduğunu, hiçbir tarihçinin ya da yazarın tarihsel çalışmalar ya da arşiv belgeleri, yani güvenilir kanıtlar ve gerekçeler sunarak bu açıklamalara yanıt vermediğini de ekledi.
Salimi sözlerini sürdürerek, Hammude’nin temsil ettiği ideolojik akımdan (Frankofon/Fransa yandaşlığı) bazı figürlerin geçmişte de benzer açıklamalarda bulunduklarını, ancak en büyük hatanın, tarihi olayları ve milli sembollerin hayatlarını unutulmaya terk eden Mücahitler Bakanlığı ile Arşiv İdaresi’ne ait olduğunu ifade etti. Buna ek olarak, birçok kişinin tarihi ve olayları nesnel ve gerçekçi bir şekilde belgeleyen anıları yazmaktan uzak durduğunu da ekledi.

İki yönlü problem
Aynı bağlamda, gazeteci Hakim Mesudi, gündemde olan problemin iki yönlü olduğunu düşünüyor. Mesudi şöyle diyor:
“Birincisi, zamanla bağlantılı. Zira yaratılan bu tartışmadan yararlananların başında, son seçimlerde büyük bir başarısızlığa uğrayan iktidar geliyor.
İkinci yön, içeriği kapsıyor. Konuları bu tür cüretkar, hatta kimi zaman belki de “pervasızlık” kertesine varacak bir açıyla gündeme getirdiğini bildikleri için, Hammude’nin son açıklamaları, kendisini önceden takip edenleri şaşırtmadı diyor. Mesudi sözlerini şöyle sürdürüyor; Hammude’nin söylediklerinin çoğu, araştırmacıların bildiği tarihi kaynaklardan alıntılardan ibaret. Bu kaynakların başında da, İngiliz istihbarat subayı Albay Henri Churchill'in “Emir’in Hayatı”, Muhammed bin Emir Abdulkadir’in “Tuhfatu ez-Zaer”, “İslam'ın kucağında 32 yıl”, Paris’te 1863’te yayınlanan “Abdulkadir: Siyasi ve askeri hayatı” kitapları geliyor. Dolayısıyla, asıl hata, tarihi şahsiyetleri kutsal ve hatasız sembollere dönüştüren uzmanlarda.
Öfkeli tepkiler beklendik ve normal. Bu tepkilerin önemli bir bölümü, belge ve kanıtlara dayanan bilimsel karşılıklar düzeyinde olmadığı, dolayısıyla oyalama ve söz dalaşından ibaret olduğu için Hammude’nin açıklamalarından daha iyi değildi. Hammude muhtemelen milli sembol şahsiyetlere hakaret etmekten yargılanacak. Son olarak, tarihi, resmi anlatıdan farklı açılardan yeniden okumanın meşruiyetinin bir zorunluluk haline geldiğini söylemek istiyorum.”

Yargılama ve hukuki süreç
Tartışmaların ortasında, Emir Abdulkadir Vakfı, Nureddin Ayet Hammude’ye dava açtı. Vakıf, bir grup avukatın Cezayir'in sembol kahramanlarından birine hakaret eden açıklamalarının ardından Hammude aleyhine açtığı davayı desteklediğini vurguladı. Ayrıca, Hammude'nin açıklamalarının tarihsel yanlışlıkların yanı sıra nefreti teşvik ettiğini, Cezayir'in tüm sembollerini parçalamaya dönük sistematik bir eylemin çerçevesi içinde yer aldığını belirtti. Yeni neslin Cezayir'in tüm sembollerini ve tarihini sorgulayarak yetişmesi için Cezayir'in tarihiyle ilgili şüphe tohumları ekmeyi amaçlayan iyi düşünülmüş yıkıcı bir plan olduğunu vurguladı.
Vakıf, yasaların uygulanması gerektiğini tekit etmek ve "tekrarlanan devrimin sembollerini kötüleme çılgınlığına" son verilmesi için Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun ve Mücahitler Bakanlığı'na bir mektup göndereceğini de açıkladı. Cezayir’in daha önce nefret söylemini ve ırkçılığı yaymayı yasaklayan bir yasayı kabul ettiğine, Hammude’nin de tarihçi sıfatını taşımadığına, dolayısıyla açıklamaları ile başka kötüleyici açıklamalara kapı araladığına işaret etti.  
Hammude sessiz kaldı, TV konuğunun açıklamalarına katılmadı, yargı harekete geçti
İlgili kişi yani Nureddin Ayet Hammude, kendisini hedef alan eleştirilere karşı sessiz kaldı. Açıklamaları yayınlayan televizyon kanalı ise Hammude ile yaptığı röportajı alelacele kaldırdı. Yayınlanan açıklamasında; “Röportajda söylenenler, hiçbir şekilde kanalın veya programı sunan kişinin görüşünü ifade etmemekte, sadece sahibini yani Nureddin Ayet Hammude’yi bağlamaktadır” denildi. Açıklamada ayrıca, “Röportajın amacı, asla Emir Abdülkadir’e veya başka bir ulusal şahsiyete, devletin herhangi bir sembolüne saygısızlık etmek, yahut bu ulusun ve önde gelen figürlerinin tarihinden şüphe etmek değildi. Aksine amaç, tarihçilerin ve uzmanların müdahalesini gerektiren tarihsel konuları sosyal medya dışında tartışmaya açmaktı” ifadeleri de yer aldı.
TV Kanalının önceden davranarak attığı bu adıma rağmen, alınacak karar beklenirken Görsel-İşitsel Denetleme Kurumu kanal müdürünü ifadeye çağırdı.

Vefat etmiş şahsiyetlerle hesaplaşmaya kalkışmak kabul edilemez
Öte yandan, Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre  tarihçi Prof. Dr. Berikallah Habib, tarihi eleştirel bir şekilde okumak isteyen, temiz eleştiri araçlarına bağlı kalmalı, görüş ve inançlarında haklı olduğunu düşünse bile okumalarında başkalarına saygı göstermeli diye konuştu. Ölmüş kişilerle hesaplaşmaya kalkışmanın mertsizlik olduğunu, çünkü kendilerini savunacak durumda olmadıklarını ifade etti. Söz konusu kişinin temsil ettiği akımın, her türlü menfaatten uzakta Cezayir'in kurtuluşu için savaşan savaşçı babası Amiruş ile hiçbir ilgisi olmadığına inandığını belirtti.



Kanada, Suriye'yi terörü destekleyen devletler listesinden çıkardı

Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara, geçen Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuşuyor (Arşiv-Reuters)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara, geçen Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuşuyor (Arşiv-Reuters)
TT

Kanada, Suriye'yi terörü destekleyen devletler listesinden çıkardı

Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara, geçen Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuşuyor (Arşiv-Reuters)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara, geçen Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuşuyor (Arşiv-Reuters)

Kanada hükümeti, dün yaptığı açıklamada, Suriye'yi terörü destekleyen yabancı devletler listesinden çıkardığını ve Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in devrilmesine yardımcı olan muhalif ittifakın lideri olan Heyet Tahrir el-Şam'ı da terör örgütleri listesinden çıkardığını bildirdi.

Hükümet yaptığı açıklamada, "Bu önlemler, Birleşik Krallık ve ABD de dahil olmak üzere müttefiklerimiz tarafından yakın zamanda alınan kararlarla uyumlu olup, Suriye geçiş hükümetinin Suriye'de istikrarı teşvik etme ve vatandaşları için kapsayıcı ve güvenli bir gelecek inşa etme, bölgesel istikrarı teşvik etmek ve terörizmle mücadele etmek için küresel ortaklarla çalışma çabalarını takip etmektedir" ifadelerine yer verdi.


Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
TT

Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının “ikinci aşamasının değiştirileceği” yönündeki kısa ve belirsiz açıklaması, bu değişikliğin ne anlama geldiğine ilişkin soruları gündeme taşıdı.

Uzmanlara göre Trump’ın işaret ettiği değişiklik, anlaşmanın uygulanma biçiminde bir revizyon anlamına geliyor. Buna göre, İsrail’in hâlihazırda yüzde 55’ini kontrol ettiği Gazze’den çekilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına geçilmesi yerine, 17. maddenin devreye alınması söz konusu olabilir. Bu madde, barış planının taraflardan biri kabul etmese bile tek taraflı olarak ilerletilmesine imkân tanıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasındaki 17. madde, Hamas’ın öneriyi geciktirmesi veya reddetmesi halinde, “yardımların genişletilmesi dahil, planın belirtilen unsurlarının, İsrail ordusunun terörden arındırılmış olarak uluslararası istikrar gücüne devrettiği bölgelerde uygulanacağını” düzenliyor.

Geçen ekim ayında Hamas ile İsrail arasında imzalanan “barış belgesi” sadece birinci aşamayla ilgili maddeleri içeriyordu. Bu aşama; ilk ateşkes, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, esir takası ve insani yardım girişlerinin kolaylaştırılmasını kapsıyor. Ancak savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin “ikinci aşama” konusunda resmî bir mutabakat sağlanmış değil.

Perşembe günü yaptığı açıklamada Trump, planın ikinci aşamasının “çok yakında değiştirileceğini” söyledi. Açıklama, sürecin tıkanması ve sahadaki ilerlemenin sınırlı kalması nedeniyle endişelerin arttığı bir döneme denk geldi; ancak Trump değişikliğin içeriğine dair ayrıntı vermedi.

Görsel kaldırıldı.
Filistinli bir kadın, İsrail'in Han Yunus'ta düzenlediği bir baskın sonucu akrabalarından birinin öldürülmesine tepki gösteriyor (AFP)

Ahram Siyaset ve Strateji Merkezi İsrail Çalışmaları uzmanı Dr. Said Okaşa, (Saeed Okasha) Trump’ın sözünü ettiği değişikliğin büyük olasılıkla 17. maddeye dayanacağını belirtiyor. Okaşa’ya göre bu adım, “eski Gazze” ve “yeni Gazze” ayrımını güçlendirecek bir fiili bölünmeye kapı aralayabilir. Bu yaklaşımı geçen ay ABD’nin bölge özel temsilcisi Steve Witkoff’un da çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini hatırlattı.

Okkaşa, anlaşmanın geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandığını anımsatarak, Hamas’ın silahsızlanma sürecine yanıt vermemesi gibi gerekçelerle 17. maddenin yeniden devreye sokulmasının mümkün olduğunu söyledi. Uzman, böyle bir senaryonun Gazze’de “ne savaş ne barış” şeklinde sürecek bir çıkmaz yaratabileceğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Filistinliler, Cebaliye'de yıkılan binaların enkazı arasında sokaklara kurulmuş çadırların yanından geçiyor (AFP)

Filistinli siyaset analisti Dr. Ayman el-Rakkab da, Trump’ın değişiklik açıklamasının içeriğinin belirsizliğine işaret ederek, “İsrail’in bölgede kalma isteğiyle birleştiğinde, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ihtimali güçleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu belirsizlik sürerken, Axios haber sitesi Trump’ın 25 Aralık’tan önce Gazze’de barış sürecinin ikinci aşamasına geçileceğini açıklamayı planladığını duyurdu. Habere göre Washington, Gazze’de oluşturulacak yeni yönetim yapısı ve uluslararası istikrar gücünün son hazırlıklarını tamamlıyor. ABD Başkanı’nın, bu adımları görüşmek üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ay sonundan önce bir araya gelmesi bekleniyor.

İkinci aşamanın önünde ciddi engellerin olduğunu ifade eden Rakkab: “Barış Konseyi ile teknokrat hükümet henüz kurulmadı. Güvenliği devralacak polis gücü ve uluslararası istikrar kuvveti oluşturulmadı. Bu nedenle somut bir hareketin en erken ocak ayında mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Okaşa, yakın vadede İsrail’in kontrolde tuttuğu bölgeyi yüzde 60 seviyesine çıkarmaya çalışabileceğini, ancak anlaşmanın genel çerçevesinde büyük bir tırmanış beklemediğini belirtti.

Geçtiğimiz günlerde Yedioth Ahronoth, İsrail’in yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı çizginin doğusunda İsrail kontrolündeki yeni bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas unsurlarını bu bölgelerde aşamalı şekilde takip etmeyi içeren bir plan hazırladığını yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın  Telegraph gazetesinin Batılı diplomatlara dayandırdığı haberinden aktardığı bilgilere göre ABD planının Gazze’nin kalıcı biçimde ikiye ayrılması riskini barındırdığını bildirmişti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise geçtiğimiz günlerde Barselona’da AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı görüşmede, Gazze ile Batı Şeria’nın birliğinin korunması gerektiğini vurgulayarak, ayrıntıları tartışılan hiçbir adımın “bölünmeyi pekiştirmesine” izin verilemeyeceğini söyledi. Abdulati, çarşamba günü yaptığı başka bir açıklamada da, “Gazze’nin bölünmesini konuşmak dahi mümkün değildir. Gazze, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere, kurulacak Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

Uzman Okaşa’ya göre Mısır, hem Gazze’nin bölünmesini hem de anlaşmayı zayıflatacak her türlü değişikliği engellemek için diplomatik çabalarını sürdürecek. Buna karşın, Trump’ın planı etrafındaki belirsizlik nedeniyle önümüzdeki döneme ilişkin tüm senaryolar hâlâ masada.


Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
TT

Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)

Lübnan Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın bugün ülkede bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle bir araya geldiğini açıkladı. Görüşmede Avn, Lübnan ordusunun görevini tamamlaması için destek çağrısında bulunarak, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi için baskı yapılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanlığı, heyetin ‘uluslararası kararların uygulanması yoluyla Lübnan’da istikrarı destekleme ve ülkelerin Lübnan ordusuna yardım ederek birliklerini tamamlamaya ve silah tekelini sağlamaya hazır olduklarını’ belirttiğini duyurdu.

Açıklamada Avn’ın, Lübnan’ın uluslararası kararları uygulama taahhüdünü yinelediği ve “İsrail tarafını ateşkesi uygulamaya ve çekilmeye zorlamamız gerekiyor; bu konuda sizden destek bekliyoruz” ifadelerini kullandığı kaydedildi.

Geçen yıl kasım ayında, ABD arabuluculuğunda İsrail ile Hizbullah arasında bir ateşkes sağlanmıştı. Bu ateşkese rağmen, İsrail hâlâ Güney Lübnan’daki bazı noktalarda kontrolünü sürdürüyor ve ülkenin doğusu ile güneyine yönelik saldırılarını devam ettiriyor.