Wennesland: Gazze ateşkesi kırılgan, İsrail yerleşimleri derhal durdurmalı

Kudüs’teki Şeyh Cerrah mahallesindeki ailelerin tahliye emrine karşı protestosundan bir kare (AFP)
Kudüs’teki Şeyh Cerrah mahallesindeki ailelerin tahliye emrine karşı protestosundan bir kare (AFP)
TT

Wennesland: Gazze ateşkesi kırılgan, İsrail yerleşimleri derhal durdurmalı

Kudüs’teki Şeyh Cerrah mahallesindeki ailelerin tahliye emrine karşı protestosundan bir kare (AFP)
Kudüs’teki Şeyh Cerrah mahallesindeki ailelerin tahliye emrine karşı protestosundan bir kare (AFP)

Birleşmiş Milletler Ortadoğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Tor Wennesland, geçen ay Gazze’de İsrail,  Hamas ve diğer Filistinli gruplar arasında yaşanan çatışmadan sonra varılan ateşkesin “çok kırılgan” olduğunu ifade ederek, Kudüs’teki hassas durumun daha geniş bir silahlı çatışmaya yol açabileceğine dikkat çekti. Wennesland, 1967’den beri işgal altındaki Filistin topraklarında İsrail’in tüm yerleşim faaliyetlerinin “derhal durdurulması” çağrısında bulundu.
Wennesland, Güvenlik Konseyi’nin “Filistin sorunu da dahil olmak üzere Ortadoğu’daki durum” konulu aylık oturumunda, 2016 tarihli 2334 sayılı kararın uygulanmasına ilişkin 18. rapora odaklanan bir konuşma yaptı. Konuşmasına, “Geçen ay İsrail ile Hamas arasında yaşanan çatışmadan sonra varılan ateşkes çok kırılgan” diyerek başladı. Birleşmiş Milletler’in ateşkesi pekiştirmek, acil insanı yardım erişimine izin verilmesini sağlamak, Gazze’deki durumu istikrara kavuşturmak için Mısır da dahil olmak üzere tüm ilgili taraflar ve ortaklarla yakın bir şekilde çalıştığını da sözlerine ekledi. Wennesland, işgal altındaki Doğu Kudüs’te 15 Filistinli ailenin İsrail makamları tarafından Şeyh Cerrah mahallesindeki evlerinden tahliye edilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu vurguladı. İsrail Yüksek Mahkemesi’nin ailelerin itirazını değerlendirmek için 2 Ağustos’ta bir duruşma planladığını, ayrıca bir Kudüs mahkemesinin, Silvan semtindeki iki apartmanın tahliye emrine karşı açılan temyiz davasındaki kararını 8 Temmuz’a ertelediğini belirtti.
Wennesland, Batı Şeria’da Nablus yakınlarındaki Betia köyünde sık sık çatışmalar yaşandığına atıfta bulunarak, işgal atındaki Filistin topraklarında her gün yaşanan şiddet olaylarının üzüntü verici olduğunu ifade etti.
Wennesland, Eviatar adlı yeni bir İsrail yerleşim bölgesi inşasına yönelik protestolar bağlamında, İsrail güçlerinin 16 yaşında bir Filistinliyi vurarak öldürdüğünü, 16 yaşındaki başka bir gencin de İsrail kurşunlarıyla aldığı yaraya yenik düşerek hayatını kaybettiğini açıkladı. “3 Mayıs’tan bu yana bu bölge ve çevresinde gerçek mermilerle 5 Filistinli öldürüldü ve yaklaşık 100 Filistinli de yaralandı. Aynı şekilde İsrailli sivil muhafızlar, Kudüs yakınlarındaki Kalandiya kontrol noktasında Filistinli bir kadını, bıçakla kendilerine doğru koştuğu iddiasıyla vurarak öldürdüler. Knesset üyeleri de dahil olmak üzere binlerce sağcı İsrailli aktivistin Doğu Kudüs’teki Eski Şehir’den geçerek Araplara ve Müslümanlara karşı ırkçı sloganlar attığı yürüyüş sırasında meydana gelen çatışmalarda 12’si çocuk 66 Filistinli plastik mermi, ses bombaları ve fiziksel saldırılar ile yaralandı. Aynı zamanda Gazze şeridinde yürüyüş düzenleyen militanlar İsrail’e doğru yangın çıkaran balonlar fırlattılar ve bu da onlarca yangına sebep oldu” açıklamalarında bulundu. 
Wennesland, özellikle Doğu Kudüs’teki Har Homa yerleşim bölgesinin genişletilmesi planının onaylanması konusundaki endişesini dile getirerek, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere işgal altındaki Batı Şeria’da, İsrail yerleşim yerlerinin genişletilmesinden büyük rahatsızlık duyduğunu ifade etti. Bu planın uygulanması halinde, Doğu Küdüs’ü Beytüllahim’den ve Batı Şeria’nın güneyindeki diğer Filistinlilerden ayıran yasadışı yerleşimin sürekliliğinin artacağı yönünde uyarılarda bulundu. İsrail yasalarına göre yasadışı yerleşim merkezleri kurulmasından duyduğu endişeyi de dile getiren Wennesland, kesin bir ifade ile İsrail yerleşimlerinin Birleşmiş Milletler kararlarının ve uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğunu ve iki devletli, adil, kalıcı ve kapsayıcı bir barışa ulaşmanın önündeki en büyük engel olduğunu vurguladı.
Birleşmiş Milletler yetkilisi Wennesland, Filistin topraklarındaki tüm İsrail yerleşim faaliyetlerinin “derhal durdurulması” çağrısında bulunarak İsrail makamlarını, okullar ve insani projeler de dahil olmak üzere Filistin binalarının yıkımını ve işgalini durdurmaya davet etti. “Kudüs’ün hassas durumunu istismar etme ve bunu daha geniş bir silahlı çatışmayı haklı çıkarmak için kullanma girişiminden özellikle endişeliyim” diyerek “tahrik ve şiddetin durdurulması” çağrısında bulundu. İsrail’i, uluslararası hukuktaki sorumlulukları doğrultusunda Filistin halkının güvenliğini sağlamaya davet etti.
Wennesland ayrıca, “Yeni bir gerilim olasılığı bulunduğundan dolayı önümüzdeki dönemler için büyük risklerle karşı karşıyayız. Son olaylar bize siyasi bir ufkun yeniden inşa edilmesine ve Filistinliler ile İsraillilerin umutlarının tekrar yeşertilmesine ne kadar ihtiyaç duyulduğunu gösterdi. BM, 1967 öncesi sınırları esas alarak Küdüs’ün iki devletin başkenti olduğu bir çözüm sağlamak, taraflar arasındaki çatışmayı çözmek ve işgali sona erdirmek için desteklemeye kararlı olduğunu” vurguladı.



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.