Aşılar, hükümetlerin Kovid-19’a karşı tek silahı

Varyantların yayılmasını önlemek amacıyla ihtiyati tedbirler eşzamanlı olarak sıkılaştırılıyor

Taipei’deki koronavirüs aşılama merkezi. (Reuters)
Taipei’deki koronavirüs aşılama merkezi. (Reuters)
TT

Aşılar, hükümetlerin Kovid-19’a karşı tek silahı

Taipei’deki koronavirüs aşılama merkezi. (Reuters)
Taipei’deki koronavirüs aşılama merkezi. (Reuters)

“Avrupa Birliği’nde (AB) kullanımı onaylanan tüm aşılar, tam doz aşılama şartı ile bilinen tüm viral mutasyonlara karşı etkili.” Bu cümle, Avrupa İlaç Ajansı’nın (EMA), izolasyon ve koruma kısıtlamalarının kaldırılmasının ve ekonomik ve sosyal faaliyetlerin normal hareketlerinin yeniden başlatılmasının ardından, sadece geçen hafta içerisinde, Avrupa’daki Kovid-19 vaka sayılarının yüzde 10 artması ile birlikte yaklaşmakta olan dördüncü bir dalganın sebep olduğu, giderek artan endişeleri yatıştırmak ve salgınla mücadelede tek silah olan aşıların yaptırılmasını teşvik etmek üzere günlerdir tekrarladığı bir cümle oldu.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), salgınla mücadelede rehavete devam edilmesinin yanı sıra seyahatler, halka açık yerlerde toplanmalar ve eğlence etkinliklerinde ihtiyati tedbirlere uyulmamasının, gelecek sonbahardan önce yeni bir dalganın ortaya çıkmasına neden olacağı konusunda uyarmıştı. WHO ayrıca, uzmanların Ağustos ayı başlarında Avrupa’da baskın varyant olacağını düşündükleri Delta varyantının, henüz kesin olarak ne kadar tehlikeli olduğu bilinmezken, varyantın taşıyabileceği olası sürprizler konusunda uyarıda bulunmuştu.
Bununla birlikte, bazı uzmanlar, özellikle yeni mutasyonların ortaya çıkmasının hala mümkün olması sebebiyle, aşıların etkinliğinin en iyi ihtimalle, göreceli bir oranda kalacağını düşünüyor. Biyoteknoloji uzmanı Alessandro Carabelli Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, “Virüs hayvandan insana bulaşalı uzun süre olmadı bu nedenle hala, daha hızlı ve belki de daha ölümcül varyantların ortaya çıkmasına neden olacak adaptasyon sürecinde” dedi.

Carbelli, virüsün artmaya devam ettiğini belirtti
Mutasyona uğrayan koronavirüsleri izleyen İngiltere’deki bir araştırma grubunu yöneten Carabelli, virüsün ilk kez Wuhan’da ortaya çıkmasından bu yana biriken verilere göre virüsün bulaşma hızının artmayı bırakmadığının açıkça görüldüğünü belirtti. Daha sonra “Kovid-19’un orijinal halinin bulaşma indeksi pandeminin ilk aşamasında 2,5’i geçmedi, İngiltere varyantı olarak da bilinen Alfa varyantı ortaya çıkınca, bu oran 4’e çıkarken, kesin olmayan son verilere göre Delta varyantının bulaşma endeksi ise 7’ye yükseldi” açıklamasında bulundu.
Pandeminin ilk aşamasında Avrupa’nın en çok etkilenen ülkesi olan İtalya’nın Bergamo kentinden olan Carabelli, “Bu durum sürpriz değil ve buna daha önce Ebola krizinde ve her yıl ortaya çıkan influenza mutasyonlarında tanık olduk. Virüs yeni bir canlı türüne bulaştığında, hayatta kalmak, çoğalmak ve bulaşma yeteneğini artırmak için -ki bu adaptasyonun en önemli yönüdür- adaptasyona ihtiyaç duyar “ dedi.

Carabelli, virüsün mutasyona uğramaya devam etmesini uzak bir ihtimal olarak görmeyerek şunları söylüyor:
“Ne zaman mutasyon geçirmeyi bırakacağını bilmiyoruz. Daha hızlı bulabilen bir mutasyon, bağışıklık sisteminin savunmasından yani aşılardan kaçma yeteneğini artıran bir mutasyonla birleşebilir. Mevcut verilere göre, virüsün orijinal halinden yüzde 60 daha hızlı yayılan delta varyantının, bağışıklık sistemini de atlatabilme yeteneğine sahip olduğu görülüyor. Bununla birlikte, benzer veya daha kötü özelliklere sahip olan diğer varyantları da izlememiz gerekiyor.”
Carabelli, başında olduğu grubun uzmanlarının bir süredir Avrupa’nın bazı bölgelerinde henüz çok sınırlı sayıda görülen başka bir varyantı yakından takip ettiğini, ilk analizlere göre geçen yılın sonlarında ortadan kaybolan, antikorlardan ve aşılardan kaçma kabiliyetine sahip olan Brezilya ‘Gama’ varyantından mutasyona uğramış bir varyant olduğunu açıkladı. Carabelli bu mutasyonun, virüsün hücrelere girmek için kullandığı proteini ikiye böldüğünü ve bu durumun Alfa ve Delta varyantlarında olduğu gibi virüsün konak hücreye girmesini kolaylaştırdığını belirtiyor.
Carabelli, virüsün mutasyonlarının izlenmesi ve özelliklerinin belirlenmesi için yeni vakaların genetik dizilim analizlerinin yapılmasının önemini vurguluyor. Bununla birlikte bu vakaların sadece yüzde 25’inin analiz edilebileceğini belirtiyor. Söz konusu oran şu anda İngiltere’de yüzde 50 oranında gerçekleştiriliyor.
Carabelli, Avrupa ve dünyadaki epidemiyolojik sahnenin geleceği hakkında tahminlerde bulunma riskine girmek istemese de, “Koruma ve izolasyon kısıtlamalarının kaldırılmasından, okullara dönüşle eşzamanlı olarak sosyal ve ekonomik faaliyetlerin eski hızına dönmesinden iki ay sonra, yaz sonuna doğru durumun daha da kötüleşebileceğine yönelik uyarıda bulunuyor. Son olarak şunları sözlerine ekliyor:
“İlaç şirketlerinin yeni varyantların özelliklerine göre uyarlanmış aşılar üretmeye henüz başlamadıkları ve bu varyantlar hakkında daha fazla bilgi edinmeyi ve özelliklerinin kesin bir şekilde belirlenmesini bekledikleri doğru. Ancak mevcut aşılar, özellikle şiddetli veya hastanede tedavi gerektiren enfeksiyonlara karşı iyi bir koruma sağlıyor.”



Bilim insanları, yoğun uçuş rotalarıyla ilgili riske dikkat çekti

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Bilim insanları, yoğun uçuş rotalarıyla ilgili riske dikkat çekti

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Bir roket enkazının yoğun bir uçuş güzergahına düşme ihtimalinin 4'te bir olduğu yeni bir araştırmada bulundu.

Bu uzay çöplerinden herhangi birinin gerçekten bir uçağa çarpma ihtimali çok düşük. Ancak yoğun uçuş rotalarına düşerek uçakların yön değiştirmesine ve diğer aksaklıklara neden olmaları, yüksek ve giderek artan bir ihtimal.

Araştırmacılar, 20 tonluk bir roket parçasının 2022'de Avrupa'nın güneyine düşmesiyle hava sahasının kapatıldığı olayı örnek gösteriyor.

Uçuşlar ve fırlatılan roketler her yıl artıyor. Geçen sene 258 roket başarıyla fırlatıldı, roketlerin kontrolsüz bir şekilde atmosfere yeniden giriş yaptığı 120 olayla rekor sayıya ulaşıldı ve yörüngede hâlâ en az 2 bin 300 roket gövdesi var.

Makalenin yazarları bunun, ikisinin birbiriyle etkileşime girme tehlikesini artırdığına dair uyarıyor ve uzay endüstrisinin halkı güvende tutmak için yeterince çaba göstermediğini, bunun yerine bu riski havayollarına yüklediğini söylüyor.

Araştırmacılar, her yıl bir roketin uçakla çarpışma ihtimalinin 430 binde bir olduğunu ifade ediyor. Ancak böyle bir felaketin gerçekleşme ihtimali varsa bile, yetkililerin bu riski göze almak ya da hava sahalarını kapatmak arasında karar vermesi gerekiyor ki bunların ikisi de ideal değil.

British Columbia Üniversitesi'nden başyazar Ewan Wright, "SpaceX'e ait Starship'in fırlatıldıktan kısa süre sonra patlaması, hava sahasını aniden kapatmak zorunda kalmanın zorluklarını gösterdi" diyor.

Yetkililer uçaklar için bir 'uzak durma' bölgesi oluşturdu ve araçların çoğu geri dönmek ya da uçuş rotalarını değiştirmek zorunda kaldı. Ve bu, roket enkazının nereye düşebileceğine dair iyi bir bilgiye sahip olduğumuz bir durumdu; yörüngeden atmosfere kontrolsüz bir şekilde yeniden giren enkaz için durum böyle değil.

Araştırmacılar, uzay endüstrisinin bu riske karşı harekete geçerek roketlerinin kontrollü bir şekilde geri dönecek ve okyanusa güvenli bir şekilde düşecek şekilde inşa edildiğinden emin olması gerektiğini söylüyor. Ancak bunun için ülkelerin bir araya gelmesi ve uzay ajanslarıyla özel şirketlerin bu riski üstlenmesi gerektiği uyarısında bulunuyorlar.

Bulguları açıklayan "Airspace closures due to reentering space objects" (Uzay cisimlerinin yeniden atmosfere girmesi nedeniyle hava sahasının kapanması) başlıklı makale, hakemli dergi Scientific Reports'ta yayımlandı.

Independent Türkçe