Taliban, Kandahar yakınlarındaki stratejik bir bölgeyi kontrol altına aldı

Afgan askerleri, Herat’ta yol kenarındaki bir kontrol noktasında nöbet tutuyor (AFP)
Afgan askerleri, Herat’ta yol kenarındaki bir kontrol noktasında nöbet tutuyor (AFP)
TT

Taliban, Kandahar yakınlarındaki stratejik bir bölgeyi kontrol altına aldı

Afgan askerleri, Herat’ta yol kenarındaki bir kontrol noktasında nöbet tutuyor (AFP)
Afgan askerleri, Herat’ta yol kenarındaki bir kontrol noktasında nöbet tutuyor (AFP)

Afganistan’da Taliban unsurları, Afgan güçleriyle yaşanan çatışmanın ardından ülkenin güneydeki Kandahar eyaletinde bulunan stratejik Pancvai bölgesinin kontrolünü ele geçirdi.
Kandahar’ın 15 kilometre uzaklığında bulunan Pancvai bölgesi, uzun süre Taliban’ın kalesi olurken, yıllar içinde militanlar ile NATO güçleri arasındaki savaşlara tanık oldu.
ABD’nin, 20 yıllık bir savaşın ardından 1 Mayıs’ta Afganistan’dan güçlerini çekmeye başlamasından bu yana Taliban ülke genelinde kırsal alanları kontrol etmek için Afgan güçlerine yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı.
Pancvai’nin Taliban tarafından kontrol altına alınması, ABD ve NATO güçlerinin Afganistan’daki en büyük üssü olan Bagram üssünü tamamen boşaltmasından iki gün sonra geldi.
Pancvai Kaymakamı Hasti Muhammed, Taliban ile Afgan güçleri arasında gece saatlerinde çatışmaların yaşandığını ve Afgan güçlerin bölgeyi terk ettiğini söyleyerek, “Taliban bölgedeki polis karakolunun ve yerel yönetim binasının kontrolünü ele geçirdi” dedi.
Kandahar İl Meclisi Başkanı Seyid Can Hakrival ise, Pancvai’nin düşüşünü doğruladı, ancak hükümet güçlerini kasıtlı olarak geri çekilmekle suçladı.
Kandahar, 1996’da Afganistan’da iktidarı ele geçiren Taliban hareketinin beşiğiydi.
Birkaç Afgan eyaletinde haftalardır şiddetli çatışmalar yaşanıyor ve Taliban ülkedeki yaklaşık 400 ilçeden 100’ünün kontrolünü elinde tutuyor.
Afgan makamları bu sayıda ilin düştüğünü reddediyor, ancak hükümet güçlerinin bazı illerden çekildiğini kabul ediyor.
Gözlemciler, yabancı kuvvetlerin Bagram’dan ve yakında Afganistan’dan tamamen çekilmesinden sonra, ABD kuvvetlerinin şimdiye kadar kendisine sağladığı hava desteğinin yokluğunda, Afgan ordusunun Taliban ile yüzleşmede zorluk çekeceğinden endişe duyuyor.



Şanghay Zirvesi, Çin'in liderliğindeki yeni dünya düzenini şekillendiriyor

Çin ve Rusya devlet başkanları ile Hindistan Başbakanı, pazartesi günü Tianjin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi'nin açılışında bir araya geldi. (EPA)
Çin ve Rusya devlet başkanları ile Hindistan Başbakanı, pazartesi günü Tianjin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi'nin açılışında bir araya geldi. (EPA)
TT

Şanghay Zirvesi, Çin'in liderliğindeki yeni dünya düzenini şekillendiriyor

Çin ve Rusya devlet başkanları ile Hindistan Başbakanı, pazartesi günü Tianjin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi'nin açılışında bir araya geldi. (EPA)
Çin ve Rusya devlet başkanları ile Hindistan Başbakanı, pazartesi günü Tianjin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi'nin açılışında bir araya geldi. (EPA)

Çin'in pazartesi günü ev sahipliği yaptığı Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi, kuruluşundan neredeyse çeyrek asır sonra örgütün ikinci doğuşu olabilir. Rus çevreleri, üye ülkelerin, özellikle Rusya, Çin ve Hindistan'ın öncelikleri için ortak bir temel oluşturan ve önemli bir dönüm noktası olarak nitelendirilen zirvenin sonuçlarını bu şekilde değerlendiriyor.

sfgthy
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çinli mevkidaşı Şi Cinping (Reuters)

Rus analistlerin önemli bir kısmının edindiği izlenim, Rusya-Çin iş birliği mekanizmalarının genişlemesiyle veya bazı büyük medya kuruluşları tarafından ‘düşmanca’ olarak nitelendirilen zirvenin Batı'ya gönderdiği mesajlarla sınırlı değil. Hindistan'ın ‘Batı karşıtı kampa geçişi’, zirvede en dikkat çeken olaydı. Zirvede, Hindistan ile Çin arasındaki geleneksel gerilimleri geride bırakmaya yönelik adımlara atıfta bulunuldu.

Batı'ya karşı duran zirve

Zirvenin sonuç bildirisinde, genel olarak Batı'nın ve özel olarak ABD'nin benimsediği ‘tek taraflı önlemler’ karşısında Rusya'nın bakış açısının benzeri görülmemiş bir şekilde yakınlaştığı ve ‘jeopolitik çatışmanın yoğunlaştığı koşullarda küresel istikrarı destekleme’ konusunda ortak bir istek olduğu belirtildi.

Moskova, ortak bildirinin özellikle daha adil bir uluslararası sistem inşa etmek için mekanizmalar konusunda Rusya ve Çin'in anlatısını teyit eden güçlü ve yeni tonunu vurguladı. Ayrıca, dünya halklarının kahramanca eylemlerinin tarihsel hafızasını ve İkinci Dünya Savaşı'ndan çıkarılan dersleri koruma ihtiyacını vurguladı. Buna ek olarak, istikrarlı uluslararası ilişkiler ve sürdürülebilir kalkınmanın temeli olan devletlerin iç işlerine karışmama ve güç kullanmama ilkelerine bağlı kalınması çağrısında bulundu.

ŞİÖ üye ülkeleri ayrıca, uluslararası kalkınma sorunlarının ele alınmasında çatışmayı reddeden bir siyasi çizgi izlemeyi taahhüt ettiler ve terörizm, ayrılıkçılık ve aşırılıkçılıkla ortak mücadeleyi sürdürme kararlılıklarını yinelediler.

ŞİÖ, terörizmi her türlü biçimiyle şiddetle kınadı ve terörizmle mücadelede çifte standartların kabul edilemez olduğunu vurguladı. ŞİÖ üye ülkeleri, üye ülkeler arasında iş birliğini derinleştirmek için öncelikli görevleri ve temel yönelimleri belirleyen 2035 yılına kadar geçerli olacak bir ‘kalkınma stratejisi’ kabul etti.

Ancak ortak çıkarlar ve örgütün üye ülkelerinin karşı karşıya olduğu yeni zorluklar hakkında yapılan konuşmalardan, dünya nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan ve üye ülkeleri küresel gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) yaklaşık dörtte birini üreten bu grubun, üye ülkelerin güvenliğine yönelik yeni tehditlerle mücadele için küresel bir merkez haline gelmeye yönelik adımlar atmaya karar verdiği anlaşıldı. Örgütün 10 daimî üye ülkesi olduğu, bunların en önemlilerinin Çin, Rusya ve Hindistan'dan oluşan dev üçlü olduğu ve ayrıca 14 gözlemci statüsünde ülke bulunduğu biliniyor.

ghyuı
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Reuters)

Ancak yeni olan husus, örgütün üye devletlerinin, ‘gözlemci’ ve ‘diyalog ortağı’ statülerini yeni bir ‘ŞİÖ ortağı’ statüsünde birleştirmek için bir yol belirlemiş olmaları. Bu, üyelik sayısının daha da artmasına kapı açıyor ve gözlemci devletler için bu ortaklığı ek bir kazanç haline getiriyor. Bu da ekonomik politikada ve krizlerin çözümü için ortak yollar belirlemede daha geniş bir rol oynama fırsatlarını daha da artırıyor.

Ortak bildiride yansıtıldığı üzere, zirvenin sonuçlarına ilişkin bu Rus anlayışı, zirve sırasında yapılan ikili görüşmelerde doğrudan teyit edildi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping arasındaki görüşmede, ‘iki ülke arasındaki benzeri görülmemiş düzeyde yüksek iş birliği’ övgüyle karşılandı.

Putin, “Savaş kardeşliği, karşılıklı güven ve iş birliği ile ortak çıkarları savunmadaki kararlılığın hatırası, kapsamlı ortaklık ve stratejik iş birliğinin temelini oluşturmaktadır” dedi. Toplantıya vesile olan İkinci Dünya Savaşı'nın 80’inci yıldönümüne atıfta bulunan Putin, “Avrupa ve Asya'daki askeri operasyonlarda zaferin elde edilmesinde iki ülkenin oynadığı hayati rol, tarihi gerçeği ve adaleti savunmak için hazır olduğumuzun kanıtı. Büyükbabalarımız ve babalarımız barış ve özgürlük için ağır bir bedel ödedi. Bunu unutmuyoruz, hatırlıyoruz. Bu, bugün ve gelecekteki başarılarımızın temelidir” ifadelerini kullandı.

Stratejik ortaklığı pekiştirmek için atılacak adımlar

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ise “Rusya ve Çin, İkinci Dünya Savaşı'nın başlıca kazananlarıdır” dedi. Rusya ile Çin arasındaki ilişkilerin zamanın sınavından başarıyla geçtiğini ve ülkeler arası ilişkiler için bir model haline geldiğini vurgulayan Şi, “Çin, iki ülkenin halklarının kalkınmasında birbirlerini desteklemek ve uluslararası adaleti savunmak için Rusya ile iş birliği yapmaya hazır... Çin, daha adil ve rasyonel bir küresel yönetim sistemi oluşturmak için Rusya ile iş birliği yapmaya hazır” şeklinde konuştu.

Şi, ülkesinin Rusya ile üst düzey ilişkileri güçlendirmeye ve her iki ülke için önemli konularda tutumlarını koordine etmeye devam edeceğini vurguladı.

Birleşmiş Milletler (BM), ŞİÖ, BRICS bloğu ve G20 gibi uluslararası forum ve platformlarda model iş birliği projeleri oluşturulması ve çıkarların ve iş birliğinin daha derinlemesine entegrasyonunun teşvik edilmesi gerektiğini vurguladı.

İki devlet başkanının görüşmesi kapsamında, çeşitli alanlarda iş birliğini derinleştirmek için adımlar atması dikkat çekici. Önemli stratejik projelerle ilgili anlaşmalar da dahil olmak üzere yaklaşık 20 önemli belgenin imzalanmasıyla, iki ülke enerji ve gaz tedariki dahil olmak üzere birçok alanda stratejik ortaklıklarını hızla pekiştirmeye çalışıyor gibi görünüyor. Rusya'nın Gazprom şirketi, Sibirya'nın Gücü boru hattı üzerinden gaz arzını artırmak ve ağı yeni bir boru hattıyla tamamlamak için Çin Ulusal Petrol Şirketi (CNPC) ile stratejik anlaşmalar imzaladığını duyurdu. Böylece Sibirya'nın Gücü boru hattı (Rusya'dan Çin'e uzanan bir gaz boru hattı) güzergâhı üzerinden yapılan tedarik, yıllık 38 milyar metreküpten 44 milyar metreküpe çıkarılacak.

İki taraf ayrıca, uçak endüstrisinde iş birliğini geliştirme konusunda da anlaştı. Şarku’l Avsat’ın Rusya'nın en büyük haber ajanslarından Ria Novosti’den aktardığına göre Moskova, uçak motoru üretim teknolojilerini Çin'e aktarabilir. Genel olarak, iş birliğini genişletmeye yönelik yeni anlaşmalar enerji, havacılık, yapay zekâ, tarım, eğitim ve medya gibi çeşitli alanları kapsıyor. Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) da Çin pazarındaki Rus şirketlerini ve Rusya pazarındaki Çinli şirketleri desteklemek için stratejik bir ortaklık başlatıldığını duyurdu.

Yeni bir uluslararası sistem

Rusya ve Çin liderleri arasındaki toplantıda, ortak sonuç bildirisinde Ukrayna krizi ve Putin'in ABD Başkanı Donald Trump ile Alaska'da yaptığı son görüşmeye hiçbir atıfta bulunulmaması dikkat çekici. Rus analistlere göre bu ihmal, Washington'a, Moskova ile Pekin arasındaki ittifakın yeni bir aşamaya geçtiğini ve ABD'nin iki taraf arasında bir ayrılık yaratma ya da Moskova ile yakınlaşmasını Çin'e karşı kullanma çabalarını baltaladığını açıkça gösteren bir sinyal. Ria Novosti, Chapman Üniversitesi iletişim ve küresel çalışmalar profesörü Wenshan Jia'nın, ‘ikili toplantı ve ŞİÖ Zirvesi’nin dünyaya Batı hegemonyasının mantığından farklı yeni bir yönetim modeli gösterdiğini’ söylediğini aktardı. Jia, zirvenin ‘küresel sistemin yeniden yapılandırıldığı kritik bir dönemde’ gerçekleştiğini ifade etti.

zxsdfrg
Pazartesi günü Çin'in Tianjin kentinde düzenlenen zirve sırasında Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) liderlerinin toplu fotoğrafı (EPA)

Jia, “Ukrayna çatışması, Batı bloğu içinde artan anlaşmazlıklar ve ABD Başkanı Donald Trump'ın tek taraflı yaklaşımı (Önce Amerika) ışığında, tüm üye devletlerin ve gözlemci devletlerin katıldığı ŞİÖ Zirvesi, çok taraflı bir yaklaşım ve eşit istişareler yoluyla uluslararası topluma Batı hegemonyasının mantığından farklı yeni bir yönetim modeli sundu” dedi.

Bu bağlamda uzmanlar, ‘Rusya, Hindistan ve Çin liderleri arasındaki eşit etkileşimin, Batı'nın hâkim olduğu ve hâlâ hiyerarşi damgasını taşıyan G7 sistemine tamamen zıt bir unsur olarak öne çıktığını’ belirtti.

Bazı uzmanlar, ‘Batı medyasının ilgisinin artık ŞİÖ liderleri tarafından kabul edilen belgelere değil, Batı karşısında Rusya, Hindistan ve Çin arasındaki birliği göstermeye odaklandığını’ düşünüyor.

Rus medyasının Batılı meslektaşlarının şu anlamlı ifadesini alıntılaması dikkat çekiciydi: “Batı karşıtı güçler, Çin lideri Şi Cinping'in etrafında toplanıyor.” Bu ifadeler, Pekin'in hem toplu hem de ikili olarak ev sahipliği yaptığı toplantıların ‘Batı açısından kafa karıştırıcı çağrışımlara sahip siyasi bir hesaplaşma’ teşkil ettiğini ima ediyordu.

Ria Novosti, Batı gazetelerinden alıntı yaparak şöyle yazdı: “Gözlemciler, ŞİÖ Zirvesi’nde imzalanan anlaşmaları hatırlamayabilirler, ancak o çarpıcı görüntü uzun süre zihinlerinde kalacak... Dünyanın en kalabalık, en güçlü ve en anti-Amerikan ülkelerinin liderleri yan yana oturarak yemek yediler, güldüler ve daha yakın iş birliği yapılması gerektiği konusunda başlarını sallayarak onay verdiler. Bu, Batılı gözlemcileri tedirgin etmek için açıkça tasarlanmış bir gösteriydi. Elbette tüm bunların merkezinde Çin lideri vardı... At nalı şeklindeki masada Şi Cinping diğerlerinden uzakta oturuyordu. Onur konuğu şüphesiz Vladimir Putin'di.

Hindistan Washington'a sırtını dönüyor

Zirveden çıkan en dikkat çekici manşetlerden biri, Hindistan ve Çin arasında eşi görülmemiş bir yakınlaşma olmasıdır. Siyasi analist Alexander Nazarov, “Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer” diye yazdı. Bu, ABD ve Hindistan için mükemmel bir benzetmedir. Trump'ın Hindistan'a karşı sert tutumu (özellikle yüzde 50'lik gümrük vergisi uygulaması), Yeni Delhi'nin Moskova'ya karşı Batı'nın yaptırımlarını atlatmak için Moskova ile iş birliği yapmasından değil, Hindistan'ın 2024'te yüzde 6,5'e ulaşan ve özellikle Çin ve ABD'yi geride bırakan hızlı ekonomik büyümesinden kaynaklanıyor. Çin, ABD'nin dikkatini başka yöne çevirdiği sırada ekonomik bir dev haline gelerek iyi bir örnek teşkil ettiğinden, Washington Hindistan'da da aynı durumun tekrarlanmasından korkuyor.

rgtuı
15 Ağustos 2025'te Alaska'nın Anchorage kentinde ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Reuters)

Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin Trump'ın telefonlarına dört kez cevap vermemesi, Çin'e yaptığı gösterişli ziyaret ve hem Çin hem de Hindistan'ın ilişkilerini güçlendirme ve gerginlikleri geride bırakma arzularını açıklamaları Washington'a güçlü bir mesaj gönderdi.

Ancak Hindistan, ABD ve Çin arasında nasıl bir manevra yapmaya çalışırsa çalışsın, Şanghay Zirvesi tarihi bir olaya sahne oldu. Rus analistler Hindistan-Çin ilişkilerindeki gelişmeleri beklerken, Modi'nin Putin ile görüşmesi sırasında kullandığı meydan okuyan üsluba daha fazla dikkat çekildi. Hindistan Başbakanı, Rusya Devlet Başkanı'na “Hindistan ve Rusya zor zamanlarda bile yan yana durur” dedi. Ukrayna'daki savaşı sona erdirmek için son zamanlarda gösterilen çabaları memnuniyetle karşılayan Modi, “En zor durumlarda bile Hindistan ve Rusya her zaman yan yana yürüdü. Yakın iş birliğimiz sadece iki ülkenin halkları için değil, aynı zamanda küresel barış, istikrar ve refah için de önemlidir” ifadelerini kullandı.


Tahran, Batı'nın müzakere koşullarını eleştiriyor

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, bugün Pekin'deki Büyük Halk Sarayı'nda İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkian'ı kabul etti (İran Cumhurbaşkanlığı)
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, bugün Pekin'deki Büyük Halk Sarayı'nda İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkian'ı kabul etti (İran Cumhurbaşkanlığı)
TT

Tahran, Batı'nın müzakere koşullarını eleştiriyor

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, bugün Pekin'deki Büyük Halk Sarayı'nda İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkian'ı kabul etti (İran Cumhurbaşkanlığı)
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, bugün Pekin'deki Büyük Halk Sarayı'nda İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkian'ı kabul etti (İran Cumhurbaşkanlığı)

Tahran dün, Batılı güçlerin, BM yaptırımlarının yeniden uygulanmasını önlemek amacıyla nükleer programıyla ilgili müzakerelerin bu ayın sonuna kadar yeniden başlatılması için öne sürdükleri "mantıksız" koşulları eleştirdi.

İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi sekreteri Ali Laricani, Amerikalıların “füzelere kısıtlama getirilmesi gibi, başarılması imkansız olduğunu çok iyi bildikleri konuları gündeme getirerek müzakerelerin önünü kesen pratik bir model önerdiklerini” söyledi. Laricani, “Amerikalılar sadece müzakerelerden bahsediyorlar, ancak müzakere masasına oturmuyorlar" ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İsmail Bekayi ise "Avrupa Üçlüsü"nün şartlarını itiraz ederek, "diyalog başlamadan önce dayatılmaması gerektiğini" söyledi.

Pekin'de, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, İranlı mevkidaşı Masud Pezeşkiyan'ı kabul ederken, İran nükleer meselesinin diyalog yoluyla çözülmesi çağrısında bulundu ve güç kullanımını reddetti.


Ukrayna, Rusya ile bağlantılı olduğu iddiasıyla ülkenin en büyük Ortodoks kilisesini yasaklıyor

Ukrayna'nın başkenti Kiev'deki Kiev Pechersk Lavra'nın genel görünümü (Reuters - Arşiv)
Ukrayna'nın başkenti Kiev'deki Kiev Pechersk Lavra'nın genel görünümü (Reuters - Arşiv)
TT

Ukrayna, Rusya ile bağlantılı olduğu iddiasıyla ülkenin en büyük Ortodoks kilisesini yasaklıyor

Ukrayna'nın başkenti Kiev'deki Kiev Pechersk Lavra'nın genel görünümü (Reuters - Arşiv)
Ukrayna'nın başkenti Kiev'deki Kiev Pechersk Lavra'nın genel görünümü (Reuters - Arşiv)

Interfax-Ukrayna haber ajansına göre, etnik meselelerden sorumlu Ukrayna devlet kurumu, Moskova ile bağlantıları olduğu iddiasıyla ülkenin en büyük Ortodoks kilisesini yasaklamak için yasal işlem başlattı.

Haberde, Ukrayna Etnik İşler ve Vicdan Özgürlüğü Devlet Ajansı'nın geçen cuma günü Yüksek İdare Mahkemesi'ne dava açtığı belirtildi.

Etnik İşler Devlet Ajansı Başkanı Viktor Yelenski, Interfax-Ukrayna'ya davanın hızlandırılmasını umduğunu söyledi.

Şarku'l Avsat'ın DPA'dan aktardığına göre yasal statünün kaybı, Ukrayna Ortodoks Kilisesi'nin cemaatlerinin artık merkezi olarak örgütlenemeyeceği anlamına geliyor. Yelenski'ye göre bu, DPA’nın bildirdiği gibi, cemaatlerin başka bir kiliseye geçmek zorunda kalacağı anlamına gelmiyor.

Yaklaşık 10 bin cemaati bulunan Ukrayna Ortodoks Kilisesi, Ukrayna'nın en büyük dini topluluğu olmaya devam ediyor. Daha önce Moskova Patrikhanesi'nin kontrolü altında olan kilise, Patrik Kirill'in Rus işgalini güçlü bir şekilde desteklemesi nedeniyle ondan ayrıldı.

Ukrayna yetkilileri kilisenin bağımsızlığını sorguluyor ve şu anda dini kuruluşların Rusya ile bağlarını sürdürmesini yasaklayan Ağustos 2024'te kabul edilen bir yasa temelinde kiliseyi yasaklamaya çalışıyor.

Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy, kilise başkanı Metropolit Onufriy Perevozni'nin Rus vatandaşlığını gizli tuttuğu gerekçesiyle temmuz ayında Ukrayna vatandaşlığını elinden aldı. Kilise lideri ise bu iddiayı reddediyor.