İsrail eski başbakanlarından Olmert, Netanyahu ve ailesinin psikiyatrik muayeneden geçerek akıl hastası olup olmadıklarının araştırılmasını talep etti

Sağda Netanyahu, soldan ikinci Olmert ile eski İsrail liderlerinin arşiv fotoğrafı (AFP)
Sağda Netanyahu, soldan ikinci Olmert ile eski İsrail liderlerinin arşiv fotoğrafı (AFP)
TT

İsrail eski başbakanlarından Olmert, Netanyahu ve ailesinin psikiyatrik muayeneden geçerek akıl hastası olup olmadıklarının araştırılmasını talep etti

Sağda Netanyahu, soldan ikinci Olmert ile eski İsrail liderlerinin arşiv fotoğrafı (AFP)
Sağda Netanyahu, soldan ikinci Olmert ile eski İsrail liderlerinin arşiv fotoğrafı (AFP)

İsrail'de eski başbakanlar Ehud Olmert ve Binyamin Netanyahu arasında yeni bir tartışma patlak verdi. Tel Aviv Sulh Ceza Mahkemesi, Olmert’in mahkemeye sunduğu savunmasında Netanyahu’nun eşi ve oğlunun psikiyatrik muayeneden geçerek akıl hastası olup olmadıklarını talep ettiğini bildirdi.
Olmert’in bu talebi, Netanyahu’yu ‘akıl hastası’ olarak suçlayan bir dava açması ve ‘psikiyatrik hasta’ olduklarını iddia eden açıklamalarda bulunmasının ardından mahkemeye sunduğu savunma sırasında geldi. Netanyahu, Olmert'i bu ifadelerin kendisine ve ailesine zarar vermekle, halkın önünde küçük düşürmekle ve alay konusu yapmakla suçlayarak şikayetçi oldu. Ayrıca mahkemeden Olmert’in özür dilemesi ve ailesine yaklaşık 260 bin dolar tazminat ödemesi talebinde bulundu.
Tartışma, Olmert’in Mari’b gazetesinde Netanyahu'yu iktidara bağlılığı konusunda eleştirilerde bulunduğu haftalık olarak makale yayınlamaya başladığı dönemde patlak verdi. Olmert yazılarında, Netanyahu’nun nüfuzunu ve başbakanlık görevini kişisel çıkarlarına hizmet etmeye adamak ve yolsuzluk davalarından kaçmakta kullanmakla suçladı. Olmert çoğu kez Netanyahu, eşi Sara ve oğlu Yair’in psikiyatrik hasta olduğunu ifade ederken, bu durum Netanyahu’nun kendisine karşı dava açmasına neden oldu.
Olmert dün aynı mahkemeye verdiği savunmada, bir kişiden akıl hastası olarak bahsetmenin o kişiye kesinlikle hakaret etmek anlamına gelmediğini söyledi. Olmert savunmasında, “Ben her hastaya anlayışla yaklaşan medeni bir insanım. Psikiyatri hastasında herhangi bir eksiklik görmüyorum aksine psikiyatri hastasının özel ilgi, hak ve ayrıcalıkları hak ettiğine inanıyorum” dedi. Olmert, Netanyahu ailesinin avukatı Jacob Weinroth tarafından yapılan açıklamalar da dahil olmak üzere, Netanyahu'nun, eşi ve oğlunun psikiyatrik tedaviye ihtiyacı olduğuna inandıran bir dizi yayın sundu.
Olmert, Weinroth’un 2015 yılında İsrail Başsavcısı olarak görev yapan hukukçu Avichai Mandelblit’e başvurduğunu açıkladı. Olmert, Sara Netanyahu'nun işçi haklarını kötüye kullandığı ve bu dosyayla ilgili bazı kesimlere baskı uyguladığını belirtti. Ehud Olmert açıklamasında, “Bir yanda bahsi geçen avukatın açıklamaları, diğer yanda Netanyahu ve oğlu Yair'in davranışları, psikolojik tedaviye ihtiyacı olanın sadece Sarah değil, kocası ve oğlu olduğuna da inandırıyor” dedi.
Bu itirazların İsrail devletine ve demokrasisine duyulan kıskançlıktan kaynaklandığını aktaran Olmert, Netanyahu’nun demokrasinin temel direklerini kırmak için çok şey yaparak garip bir şekilde davrandığını kaydetti.
Olmert savunmasında doktor değil, politikacı olduğunu ifade ederken,  psikiyatri uzmanları ile muayene yapılmasını önerdi ve bunun kanunen cezalandırılabilecek bir suç olmadığını aktardı. Bu nedenle mahkemeden hakkındaki davayı düşürmesini ve masraflar için Netanyahu ailesini para cezası verilmesini, akıl hastası olup olmadıklarını ve bu hastalığa ne derece sahip olduklarını öğrenmek için profesyonel bir muayeneden geçmelerini talep ediyor.

 


İran-ABD görüşmelerinin üçüncü turu başladı

Arakçi başkanlığındaki İran müzakere heyeti dün gece Muskat'taki İran Büyükelçiliği’nde bir toplantı gerçekleştirdi. (İran Dışişleri Bakanlığı)
Arakçi başkanlığındaki İran müzakere heyeti dün gece Muskat'taki İran Büyükelçiliği’nde bir toplantı gerçekleştirdi. (İran Dışişleri Bakanlığı)
TT

İran-ABD görüşmelerinin üçüncü turu başladı

Arakçi başkanlığındaki İran müzakere heyeti dün gece Muskat'taki İran Büyükelçiliği’nde bir toplantı gerçekleştirdi. (İran Dışişleri Bakanlığı)
Arakçi başkanlığındaki İran müzakere heyeti dün gece Muskat'taki İran Büyükelçiliği’nde bir toplantı gerçekleştirdi. (İran Dışişleri Bakanlığı)

ABD ve İran'dan üst düzey müzakereciler, her iki tarafın da Roma'daki son toplantılarda ilerleme kaydettiğini açıklamasının ardından, Tahran'ın hızlandırılmış nükleer programına ilişkin üçüncü tur görüşmelere bugün Umman'da başladı. ABD Başkanı Donald Trump, İran'ın nükleer bombaya ulaşma yolunu tıkayacak yeni bir anlaşmaya varılacağına olan güvenini dile getirdi.

Umman'ın aracılık ettiği toplantılar, ilki 12 Nisan'da Mskat'tua, ikincisi ise 19 Nisan'da Roma'da olmak üzere daha önce gerçekleştirilen iki tur dolaylı müzakereyi takip ediyor. Bu, ABD Başkanı Donald Trump'ın 2018 yılında ülkesini İran ile büyük güçler arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmadan çekmesinden bu yana iki hasım arasındaki en üst düzey iletişim.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, her iki tarafın da yapıcı olarak nitelendirdiği Roma'daki ikinci turdan bir hafta sonra Ummanlı aracılar vasıtasıyla Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Muskat'ta dolaylı olarak müzakerelerde bulunacak. Olası bir nükleer anlaşmanın çerçevesini çizmeye başlayacak olan uzman düzeyindeki görüşmelerin, iki ana müzakereci arasındaki dolaylı görüşmeden önce başlaması planlanıyor.

Dün Time dergisine verdiği röportajda “İran'la bir anlaşma yapacağımızı düşünüyorum” diyen Trump, diplomasinin başarısız olması halinde Tahran'a karşı askerî harekât tehdidini yineledi. Şarku’l Avsat’ın İran devlet televizyonundan aktardığına göre görüşmeler eş zamanlı yapılmayacak; önce teknik görüşmeler yapılacak ve ardından üst düzey müzakerelere geçilecek. 1980'den bu yana diplomatik ilişkileri bulunmayan İran ve ABD, Umman'ın Roma'daki büyükelçisinin konutunda geçen cumartesi günü yapılan görüşmelerin ‘ilerleme’ ile sonuçlandığını açıkladı. Tahran görüşmenin ‘iyi’ geçtiğini bildirdi.

Hem Tahran hem de Washington diplomasiyi sürdürmeye kararlı olduklarını söyleseler de, yirmi yılı aşkın süredir devam eden anlaşmazlık konusunda birbirlerinden çok uzaklar. Şubat ayından bu yana Tahran'a yönelik ‘maksimum baskı’ politikasını yeniden uygulamaya koyan Trump, ilk döneminde 2018 yılında İran ile altı dünya gücü arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmadan çekildi ve İran'a yönelik ağır yaptırımları yeniden uygulamaya koydu. Trump, 2020 yılının başlarında İran'ın en üst düzey dış operasyon yetkilisi ve ülkenin en yüksek rütbeli askeri figürü General Kasım Süleymani'yi öldüren bir hava saldırısı emri vermeden önce İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun (DMO) terör örgütü olarak tanımlanmasını emretti. Diğer yandan İran, 2019'dan bu yana uranyum zenginleştirmeyi ‘önemli ölçüde’ hızlandırmak da dahil olmak üzere nükleer anlaşmanın getirdiği nükleer kısıtlamaları ihlal etti.

Joe Biden yönetimi döneminde Tahran, uranyum saflık oranını önce yüzde 20'ye, sonra yüzde 60'a çıkardı. Bu oran, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) silah sınıfı olarak kabul ettiği yüzde 90 seviyesine yakın.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio geçen hafta yaptığı açıklamada, İran'ın bir anlaşma çerçevesinde uranyum zenginleştirmeyi tamamen durdurması ve Buşehr'deki tek faal atom enerjisi santraline yakıt sağlamak için ihtiyaç duyduğu zenginleştirilmiş uranyumu ithal etmesi gerektiğini söyledi. İranlı yetkililere göre Tahran, yaptırımların hafifletilmesi karşılığında nükleer çalışmalarına bazı kısıtlamalar getirilmesini müzakere etmeye istekli, ancak zenginleştirme programına son vermek ya da zenginleştirilmiş uranyum stokunu teslim etmek İran'ın müzakerelerdeki ‘taviz verilemez kırmızı çizgileri’ arasında yer alıyor.

Ayrıca bazı Avrupalı diplomatlar, Avrupa ülkelerinin ABD'li müzakerecilere kapsamlı bir anlaşmanın İran'ın balistik bir füzeye nükleer başlık yerleştirme kapasitesini edinmesini ya da tamamlamasını engelleyecek kısıtlamalar içermesi gerektiğini önerdiklerini söyledi. Tahran, füze programı gibi savunma yeteneklerinin müzakere edilemez olduğunda ısrar ediyor. Görüşmeler hakkında bilgi sahibi olan İranlı bir yetkili dün yaptığı açıklamada, Tahran'ın füze programını görüşmelerde daha büyük bir engel olarak gördüğünü söyledi.