Fransa'da cumhurbaşkanlığı yarışı 9 ay erken başlıyor

Kamuoyu yoklamalarına göre Macron’un ikinci turda aşırı sağdaki rakibi Marine Le Pen'e karşı üstünlük sağlaması bekleniyor. (AFP)
Kamuoyu yoklamalarına göre Macron’un ikinci turda aşırı sağdaki rakibi Marine Le Pen'e karşı üstünlük sağlaması bekleniyor. (AFP)
TT

Fransa'da cumhurbaşkanlığı yarışı 9 ay erken başlıyor

Kamuoyu yoklamalarına göre Macron’un ikinci turda aşırı sağdaki rakibi Marine Le Pen'e karşı üstünlük sağlaması bekleniyor. (AFP)
Kamuoyu yoklamalarına göre Macron’un ikinci turda aşırı sağdaki rakibi Marine Le Pen'e karşı üstünlük sağlaması bekleniyor. (AFP)

Fransa'da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu dokuz ay sonra yapılacak. Ardından iki hafta sonra da ülkenin yeni bir cumhurbaşkanı seçeceği ya da Emmanuel Macron’un ikinci beş yılına devam edeceği ikinci tur düzenlenecek. En son 20 ve 27 Haziran'da iki turda düzenlenen bölgesel seçimlerde çekimserlerin oranı yüzde 65 olmuştu. İlerleyen Cumhuriyet ve Marine Le Pen liderliğindeki aşırı sağ Ulusal Birlik partisi hayal kırıklığına uğramıştı.
BFM’nin son kamuoyu yoklamasına bakıldığında Macron ve Le Pen'in ilk turda birinci ve ikinci sırayı alacağı, ikinci turda yarış halinde olacakları, ardından Macron’un oyların yüzde 60’ını alıp rakibine 20 puan fark atarak galip geleceği öngörülüyor. Söz konusu seçimlere en az 25 adayın katılması planlanıyor. Ancak bazıları, Temsilciler Meclisi ve Senato üyeleri ile yerel ve bölgesel konseylerde seçilenlerden 500 imza alamayacak. Rekabet, gerekli incelemelerin ardından İlerleyen Cumhuriyet, Ulusal Birlik, klasik sağcı Cumhuriyetçi Parti, Sosyalist Parti, Yeşiller Partisi ve Boyun Eğmeyen Fransa ana partileri adayları arasında yaşanacak. Adaylıkları tartışmasız olan Macron, Le Pen ve Jean-Luc Melenchon’unki haricindeki partiler, partisinin bayrağını taşıyan tek bir aday çıkarma yönünde bir iç mücadeleye sahne olacak.  
Macron ile Le Pen, sosyo-politik sebeplerle rakip konumdalar. Fransızların henüz aşırı sağdan bir kadın cumhurbaşkanı seçmeye yetkin olmadığına, zira bunun Avrupa Birliği dahili veya haricinde yansımalarının olacağına dair kesin bir kanaat mevcut. Nitekim bugün tüm kamuoyu yoklamaları Macron'un avantajlı olduğunu gösteriyor. Son seçimler, Macron'un saflarından isimleri çekerek bunların hükümette kilit konumlara getirilmesine sahne olmuştu. Bu durum solu ve sağı canlandırmıştı. Ancak son seçimler iki partiye oksijen sağlamıştı. Diğerleri için de bir hareketlilik mevcut. Eski Bakan Xavier Bertrand, iki farklı kamuoyu yoklamasında yüzde 18 oy elde etmişti. İlk iki aday için ise klasik sağdan bir adayın ortaya çıkması tehlike oluşturuyor.  Yapılan yorumlar dokuz ay içinde birçok şeyin değişebileceği yönünde.  
Birçok analiste göre bugün Fransa'da seçim oyununun yeniden açıldığı kesin. Bu görüşün sağdaki aydınlık tarafı temsil ettiği söylenebilir. Ancak Cumhuriyetçi Parti adaylarından birçoğunun adaylığı ve onay kazanma rekabeti, karanlık yüzü teşkil ediyor. Bugüne kadar dört ana figür mevcut: Eski Bakan Valerie Pecresse, Ile-de-France bölgesi Eski Başkanı Laurent Wauquiez, Auvergne-Rhone-Alpes bölgesi Başkanı, eski Avrupa Birliği (AB) komiseri ve Brexit süreci başmüzakerecisi Michel Barnier ve Senato’daki sağ kanat Başkanı Bruno Retailleau. Parti liderlerinin bugün yapacağı toplantı, seçimlerin ya ABD tarzı iç seçimler yoluyla ya da belirtilmemiş başka bir yaklaşıma göre gerçekleştirilme biçimine bakacak. İç rekabetin 2012 ve 2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybeden Cumhuriyetçilerin elinde şu an bulunan sınırlı şansı harcayacağından korkuluyor. Zire hem parti bayrağını taşıyacak kişi hem de seçim programı hakkında aralarında anlaşmazlıklar mevcut.
1981'de eski Başkan François Mitterrand'ın başarılı olması dışında, Cumhuriyetteki beşinci dönemden bu yana sağın tekelini kıramayan solun bileşenleri arasında bugün anlayışa varılması çok zor. Sosyalistler ile Yeşiller arasında da bir rekabet ve her kampta bölünmeler mevcut. Sosyalistlerin kendilerini empoze eden bir adayları bulunmuyor. Ancak başkanlık hırsını gizlemeyip bugüne dek adaylığını da koymayan Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo ile sosyalist milletvekilleri ve partizanların adaylığı için bastırdığı Occitanie bölgesi Başkanı Carole Delga arasında gizliden rekabet kaydediliyor. Bugüne kadar üç ana aday mevcut. Bunlar Avrupa Parlamentosu Üyesi Yannick Jadot, Grenoble Belediye Başkanı Eric Piolle ve Partinin Genel Sekreter Yardımcısı Sandrine Rousseau. Diğer yandan Komunist Parti, Genel Sekreteri Fabien Roussel’i aday göstermişti. Boyun Eğmeyen Fransa Partisi Başkanı ise geçen yıl adaylığını açıklamıştı. Nitekim bu bölünmüş durumun özeti, hepsi birinci turda yarıştığı taktirde solcu adaylardan hiçbirinin ikinci tura katılma şansı kalmayacağını gösteriyor. Dolayısıyla gözler, Macron ile Le Pen'i telaşlandırabilecek tek sağ parti içinde neler olacağına çevrilecek. Partinin iç bölünmelerin üstesinden gelmeyi başarıp başaramayacağı ise bilinmiyor.



Merakla beklenen görüşme... Trump, yarın Beyaz Saray'da Zohran Mamdani'yi kabul edecek

ABD Başkanı Donald Trump ve New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani (AFP)
TT

Merakla beklenen görüşme... Trump, yarın Beyaz Saray'da Zohran Mamdani'yi kabul edecek

ABD Başkanı Donald Trump ve New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump dün akşam yaptığı açıklamada, New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani ile uzun süredir beklenen görüşmenin, aylarca süren gergin ilişkilerin ardından yarın Washington’da gerçekleşeceğini duyurdu.

Trump, “Komünist New York Belediye Başkanı Zohran Mamdani bir görüşme talep etti. Görüşmenin Beyaz Saray’da, 21 Kasım Cuma günü yapılması konusunda anlaştık. Daha fazla detayı ilerleyen günlerde paylaşacağız” dedi.

Mamdani ise ABD kanalı MS NOW’a verdiği röportajda, ekibinin Beyaz Saray ile iletişime geçtiğini belirterek, “New York sakinlerine verdiğim söz gereği, bu şehirde yaşayan 8,5 milyon kişi için faydalı olduğu sürece herkesle görüşmeye hazırım. İnsanlar burada yaşam maliyetlerini karşılamak için mücadele ediyor… Başkan ile sadece dürüstçe konuşmak istiyorum; New York sakinlerini gerçekten savunmanın ne anlama geldiğini anlatmak istiyorum” ifadelerini kullandı.

New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani’nin Sözcüsü, yeni belediye başkanının başkanla görüşmesinin ‘olağan’ olduğunu belirterek, Mamdani’nin görüşmede ‘kamu güvenliği, ekonomik güvenlik ve yaşam maliyetleri konularını’ ele almayı planladığını söyledi.

Trump aylardır Mamdani'yi eleştirerek onu ‘komünist’ olarak nitelendirdi ve seçilmesi halinde memleketinin mahvolacağını öngördü. Ayrıca, Uganda'da doğan ve 2018'de ABD vatandaşlığı alan Mamdani'yi sınır dışı etmekle ve şehirden federal fonları çekmekle tehdit etti.

Kasım seçimlerinde Cumhuriyetçilerin Georgia, New Jersey, Pensilvanya ve Virginia’da ağır yenilgi almasının ardından, Trump yaşam maliyetleri konusuna daha fazla vurgu yapmaya başladı. Bu konu, Demokratların kampanyalarının merkezi bir unsuru olmuş, Mamdani’nin kampanyasında da öne çıkmıştı. Trump, cuma günü sosyal medyada yayımladığı bir paylaşımda, Cumhuriyetçi Parti’yi ‘yaşam maliyetleri partisi’ olarak nitelendirdi.

Bu gelişmeler, Başkan Trump ve Cumhuriyetçi Partili müttefiklerinin ekonominin şu anda ‘hiç olmadığı kadar güçlü’ olduğunu savunduğu bir dönemde yaşanıyor.

Öte yandan New York’un seçilmiş belediye başkanı Zohran Mamdani, bu ayın başında yaptığı zafer konuşmasında, kısa bir süre önce Queens’i temsil eden nispeten az tanınan bir eyalet milletvekiliyken, ülkenin en büyük şehrinin seçilmiş belediye başkanı konumuna gelen 34 yaşındaki bir siyasetçi olarak, New York’un ‘ülkeye başkanı nasıl yenebileceğini göstermek istediğini’ söyledi.


Dünya Sağlık Örgütü'nün bütçesini karşılayabilmesi için 1 milyar dolara ihtiyacı var

Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus (Reuters)
Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus (Reuters)
TT

Dünya Sağlık Örgütü'nün bütçesini karşılayabilmesi için 1 milyar dolara ihtiyacı var

Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus (Reuters)
Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus (Reuters)

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), ABD'nin bu yılki çekilme kararını telafi etmekte zorlanıyor. Örgüt, 2026-2027 bütçesini karşılamak için 1 milyar dolara ihtiyaç duyduğunu duyurdu.

BM'ye en büyük bağışçı olan ABD Başkanı Donald Trump, Ocak 2025'te Beyaz Saray'a döndükten sonra fonlamayı durdurma kararı aldı. Sonuç olarak, WHO daha önce onaylanan bütçesini 5,3 milyar dolardan 4,2 milyar dolara düşürmek zorunda kaldı.

WHO Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus dün üye ülkelere yaptığı açıklamada, "Bu, Dünya Sağlık Örgütü tarihindeki en zorlu yıllardan biriydi. Kaynakları önceliklendirme ve yeniden yönlendirme gibi zorlu ama gerekli bir süreçten geçtik. Bu da iş gücümüzde önemli bir azalmaya yol açtı" dedi.

Ghebreyesus ayrıca, "Bu sürecin sonuna yaklaşıyoruz" diye ekledi.

Kuruluşun 2026-2027 bütçesinin yüzde 75'ini sağladığını, ancak hâlâ 1 milyar dolarlık bir açıkla karşı karşıya olduğunu ve "kaynak seferberliği açısından eskisinden çok daha kötü bir durumda" olduğunu belirtti.

Üye devletler, mayıs ayında zorunlu katkıları yüzde 20 artırma konusunda anlaştılar. Ancak kuruluş, hâlâ üye devletlerin ve diğer bağışçıların gönüllü katkılarına büyük ölçüde bağımlı.

Uluslararası yardımların azalmasıyla karşı karşıya kalan binlerce sağlık tesisi, insani desteğe en çok ihtiyaç duyan bölgelerde hizmetlerini azaltmak veya faaliyetlerini zorunlu olarak askıya aldı. Sonuç olarak, kuruluş en çok ihtiyaç duyanlara öncelik vermek zorunda kaldı.

Tedros, maliyet azaltma önlemlerinin benimsenmesinin, kuruluşun ortadan kaldırmak zorunda kaldığı iş sayısını beklenen 2 bin 900'den bin 282'ye düşürmesine neden olduğunu belirtti. Bin 89 çalışanın emeklilik, erken emeklilik veya geçici sözleşmelerinin sona ermesi nedeniyle kendi isteğiyle ayrıldığını da ifade etti.


İsrail, Lübnan’ın güneyine en ağır saldırılarından birini gerçekleştirdi

İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Sayda kentinde bulunan Ayn el-Hilva Filistin Mülteci Kampı'na düzenlediği saldırıdan sonra olay yerine intikal eden sağlık görevlileri (Reuters)
İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Sayda kentinde bulunan Ayn el-Hilva Filistin Mülteci Kampı'na düzenlediği saldırıdan sonra olay yerine intikal eden sağlık görevlileri (Reuters)
TT

İsrail, Lübnan’ın güneyine en ağır saldırılarından birini gerçekleştirdi

İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Sayda kentinde bulunan Ayn el-Hilva Filistin Mülteci Kampı'na düzenlediği saldırıdan sonra olay yerine intikal eden sağlık görevlileri (Reuters)
İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Sayda kentinde bulunan Ayn el-Hilva Filistin Mülteci Kampı'na düzenlediği saldırıdan sonra olay yerine intikal eden sağlık görevlileri (Reuters)

İsrail ordusu salı gecesi ve çarşamba sabahı Lübnan'ın güneyindeki Sayda kentinde bulunan Ayn el-Hilva Filistin Mülteci Kampı'na hava saldırıları düzenledi. Saldırılarda en az 13 kişi öldü, onlarca kişi yaralandı.

İsrail ordusunun bu saldırısı, İsrail ile Lübnan arasında geçtiğimiz yıl kasım ayında ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinden bu yana gerçekleştirilen en şiddetli ve ölümcül saldırılardan biri oldu.

Ayn el-Hilva Filistin Mülteci Kampı'na düzenlenen hava saldırısından birkaç saat sonra, yine Lübnan’ın güneyde bulunan el-Tiri beldesinde öğrencileri taşıyan bir otobüse düzenlenen başka bir saldırıda bir kişi öldü, 13 kişi yaralandı. Bu olay, geleneksel savaş alanlarının ve Hizbullah üyelerinin peşine düşülmesinin ötesinde yeni bir gerilime işaret etti.

Son saldırılar, aylardır görülen en ağır saldırılar olurken Lübnan’ın güneyindeki iki vilayetteki dört ilçeyi etkiledi. Dün öğleden sonra dört köyde yeniden tahliye bildirimleri dağıtıldı. Bildirimler, bir göç dalgasına yol açtı.