Eski Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths, görevinde geçirdiği 3 yıl boyunca gösterdiği çabalarda Yemen krizinde gerçek anlamda herhangi bir atılıma imza atamadı. Grifftihs’in yeni görevine başlamasının ardından dördüncü BM Yemen Özel Temsilcisi olarak atanması beklenen Avrupalı diplomat Hans Grundberg, özellikle Husi milislerini savaş seçeneğini sonlandırmaya ve grubun darbesini sona erdirecek, Yemen'i geçiş sürecine yeniden döndürecek bir anlaşmaya varmaya ikna etmede başarılı olacak mı?
Yemen'deki siyasi çevreler bir bütün olarak BM’nin Yemen krizindeki rolünden umutlu değiller. Birçok gözlemci, Husilerin ilk BM Yemen Özel Temsilcisi Faslı Cemal bin Ömer, ardından göreve gelen Moritanyalı İsmail Vild eş-Şeyh ve son temsilci İngiliz Martin Griffiths’in çabalarını engelleyen Husi grubunun milliyeti, tecrübesi veya alacağı uluslararası desteğin niteliği ne olursa olsunaynı şekilde sonraki temsilcilerin çabalarını da boşa çıkarmaktan çekinmeyeceği görüşündeler.
Husi grubunun askeri darbeden vazgeçme niyetinde olmadığına inanan Birçok Yemenli politikacı, özellikle Kuveyt'in ev sahipliğinde yapılan bir dizi müzakerelerin ardından Yemen krizini çözmek için kapsamlı bir anlaşmaya varmaya çok yaklaşan İsmail Vild eş-Şeyh’in çabalarında yaşandığı gibi gurubun barışı tesis etmek için birçok fırsatı kaçırdığını belirttiler. Ayrıca geçtiğimiz günlerde Batı’dan ve ABD’den eşi görülmemiş bir destek almasına rağmen Griffiths'in sunduğu barış girişiminde de aynı şeylerin yaşandığına dikkat çektiler.
BM’nin gelecekteki çabalarının başarılı olacağına dair umutlar azalırken Yemen'de meşru hükümeti destekleyen çevreler çözümün Husi milislerini askeri olarak mağlup etmek olduğunu düşünüyorlar. Söz konusu çevrelere göre grubu silahla zorbalıktan ve İran'ın bölgedeki yayılmacı gündemine boyun eğmekten uzak tutarak Yemen toplumu içinde barışa ve siyasi bir rolü kabul etmeye zorlayacak tek seçenek bu.
BM’nin bir sonraki Yemen Özel Temsilcisi, Griffiths'in bıraktığı yerden çalışmalarına devam etse veya Husi milislerinin uzlaşmazlığıyla başa çıkmak için yeni bir yol geliştirecek olsa da gözlemciler çabalarının sonunda önceki temsilcilerin ulaştığı noktaya gelmesiyle sonuçlanacağını düşünüyor. Tahran’ın zamana karşı yarışmaya, insani ve ekonomik dosyalara yatırım yapmaya devam edeceğini belirten gözlemciler, buna paralel olarak grubun yaklaşık 15 milyonluk bir nüfusu kontrol ederek kontrolü altındaki yerel topluluklar üzerinde uyguladığı “Husna” programına devam edeceğini öne sürdüler. Tüm bunlar, savaşçıların sürekli seferber edilmesi, çocukların beyinlerinin yıkanması, eğitim kurumlarının mezhepçi ideolojiyle düzenlenmesi, fonların yağmalanması ve nüfus üzerinde tek bir mezhep modelinin dayatılması anlamına geliyor.
Savaşı uzatmak
Yemenli Gazeteci Yazar Vaddah el-Celil, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, uluslararsı alanın Yemen temsilcilerinin misyonunun savaşı uzatmaktan başka bir işe yaramadığını söyledi:
"Uluslararası Yemen temsilcisi statüsü, görevin sona ermesi ve krizin çözülmesiyle biten geçici bir misyon değil, daimi bir pozisyon haline gelmiş gibi görünüyor. Uluslararası toplumun Yemen krizinin çözülmesinde ve savaşın sona erdirilmesinde ciddi ve gerçek adımlar atmada ve elçilerinin herhangi bir ilerleme kaydetmede başarılı olamadığı açık. Bu temsilcilerin görevi, savaşın bazı sonuçlarının çözümüne dair istişareler ve yan anlaşmalar yaparak krizi ve savaşı yönetmeye dönüştü. Ayrıca insani krizin ancak savaşın ve nedenlerinin tamamen sona erdirilmesiyle çözülebileceğini göz ardı ederek, vatandaşlar üzerinde çatışmaların neden olduğu acıları hafifletmeyi amaçlayan insani işlerle ilgilenen temsilcilere dönüştüler.Yemen krizini mevcut haliyle çözmek için uluslararası bir temsilci olması, temelde Yemenlilere karşı savaş ve terörizm peşinde koşan, onları mücadeleye zorlayan mezhepçi ve bölgesel bir grup tarafından yürütülen savaşın uzatılması anlamına geliyor. Uluslararası toplum, grubun uygulamaları ve yaklaşımları konusunda kararlı ve ciddi bir duruş sergilemediği sürece bu kriz uluslararası toplumun öncülüğünde sona eremeyecek. Ayrıca darbe suçunu kınayan ve meşru otoritenin ülkesi, toprakları ve kurumları üzerinde egemenlik hakkını tanıyan uluslararası meşruiyet kararlarının uygulanmasında ısrar edilmesi gerekir.”
Celil ayrıca BM’nin Yemen krizi dosyasındaki rolünün etkinliğinin yetersiz olduğunu vurguladı:
“Husi grubuyla istişareler ve diyaloglar gerçekleştirmek için uuslararası temsilcilerin atanması ve grubun Yemen hükümeti ve toplumuyla aynı seviyeye getirilmesi, bu grubun elde ettiği kazanımları üstü örtülü olarak kabul etmek anlamına geliyor. Ayrıcagruba bunları uygulama hakkı veriyor. Böylece uluslararası hukuku, Yemen toplumunun iradesini ve Yemen anayasasını ihlal ederek milisleri meşrulaştırıyor.”
Önceki temsilcilerin görevlerinde herhangi bir ilerleme kaydetmediğine ve tek etkilerinin Husilere eylemlerini artırmak için zaman ve fırsat tanımak olduğuna dikkat çeken Celil, bu temsilcilerin ve uluslararası toplumun çabaları sonucu grupla yapılan anlaşmalar çok az ve sınırlı olsa da hiçbir şey elde edilemediğini ve grup dışındaki taraflara fayda sağlanmadığını vurguladı.
Suya yazı yazmak
Yemenli Akademisyen ve Siyaset Araştırmacısı Dr. Faris el-Beyl, BM’nin Yemen dosyasındaki performansını “suya yzaı yazmaya” benzetti. Beyl, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
"Sorun yeni bir BM temsilcisi atamak değil, elçinin görevi ve eylemleriyle ilgili. Dördüncü bir temsilcimiz var. Ancak 7 yıldan fazla bir süredir bu temsilcilerinde hiçbiri için Yemen krizinde gerçek bir atılım gerçekleştirdiklerini söylememiz mümkün değil. Çok fazla zaman ve para harcanması dahi herhangi bir rahatlama sağlamadı ve Yemen halkının çektiği acıları hafifletmedi.”
Yeni temsilcinin gelecekteki rolüne ilişkin karamsarlığını gizlemeyen Beyl "Bütün yöntemler sorunun bir parçası haline gelmişken, yeni bir atama konusunda nasıl emin veya iyimser olabiliriz?” diye sordu. "BM ve elçileri, çatışmaya dahil olarak onu kendilerine çevirdi. BM, çatışmaya çözüm getiren veya seyrini değiştiren taraf değil, çatışma için bir ağırlık haline geldi” ifadesini kullandı.
Beyl, Yemen sorununun temeline ilişkin de şunları söyledi:
“Bütün mesele barışa düşman olan, tüm çabaları ve çözümleri engelleyen bir tarafla özetlenebilir. Barışın onu öldürdüğünü ve varlığını ortadan kaldırdığını herkese açıkça söyleyen Husi milisleri, bu yüzden hiçbir zaman barışa yanaşmayacak. Çünkü İran'ın stratejik projesini takip eden askeri görevi ve bu projenin gündemleri arasında ateşkes ya da herhangi bir barış kararına katılmak söz konusu değil.”
Beyl, BM’yi ve tüm arabulucu tarafları bu denkleme bir çözüm bulmaya ve tam bir algı oluşturarak Husi milislerini barışa sürüklemek ve İran’la bağını koparmaya ikna etmek için etkili bir plan ortaya koymaya çağırdı. Bunu sağlamadan tüm çözümlerin, çabaların ve girişimlerin suya yazı yazmak gibi olacağını ve Yemenliler’in yakında barışı göremeyeceğini veya acılarından kurtaramayacağını belirten Beyl, aksine bunun onları tüketeceğini vurguladı. Uluslararası toplumun tüm bu hayal kırklığının, hoşgörü ve dar görüşlülüğün bedelini ödemek zorunda kalacağının altını çizdi.