AB’nin Körfez elçisi Patrick Simonnet, Şarku’l Avsat’a konuştu: Körfez ülkelerinin İran’ın faaliyetlerine ilişkin endişelerini anlıyoruz

Patrick Simonnet (Fotoğraf: Abdullah ez-Zahiri)
Patrick Simonnet (Fotoğraf: Abdullah ez-Zahiri)
TT

AB’nin Körfez elçisi Patrick Simonnet, Şarku’l Avsat’a konuştu: Körfez ülkelerinin İran’ın faaliyetlerine ilişkin endişelerini anlıyoruz

Patrick Simonnet (Fotoğraf: Abdullah ez-Zahiri)
Patrick Simonnet (Fotoğraf: Abdullah ez-Zahiri)

Avrupa Birliği’nin (AB) Suudi Arabistan, Umman ve Bahreyn Büyükelçisi Patrick Simonnet, Avrupa’nın, İran’ın bölgedeki faaliyetleri konusunda Körfez’le aynı endişelere sahip olduğunu söyledi. Bugünkü durumun 2015’ten farklı olduğuna dikkat çekerek, ele alınması gereken birçok konu olduğunu kaydetti.
Simmonet, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda “AB, Suudilerin sosyal ve ekonomik reformlarını büyük bir hayranlıkla izliyor. Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından üstlenilen reform gündemi ilerici, kapsamlı ve oldukça etkili” şeklinde konuştu.  Büyükelçi, Krallığın terörizme karşı savaşın bel kemiği olduğunu ifade etti.
İşte röportajın tamamı;

Suudi Arabistan ile ilişkiler
Patrick Simonnet, AB'nin Suudi Arabistan ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ile ilişkilerinin uzun vadeli olduğunu ve tarihte derin kökleri olduğunu vurguladı. Bu ilişkilerin resmi olarak 1980’lerde başladığına işaret eden Simonnet, Avrupa Birliği’nin o zamanlar sadece 15 ülke olduğunu Körfez’in de 6 devletten oluştuğunu belirtti.
AB Büyükelçisi, “Ortak komşularımız, tarihi ilişkilerimiz ve müşterek sorunlara sahibiz. Körfez İşbirliği Konseyi'ne ilk doğrudan yabancı yatırım sağlayıcısıyız. Çin'den sonra bölgenin ikinci büyük ticaret ortağıyız. Bugün odak noktamız ekonomik ilişkiler. 2030 Vizyonu konusunda Suudi Arabistan ile iletişim halindeyiz. Ekonomik çeşitlendirme, Avrupa Yeşil Anlaşması, iklim değişikliği ve halk sağlığı gibi meseleler üzerinde çalışıyoruz. Ayrıca Suudi Arabistan’da meydana gelen sosyal açılım, kültür ve eğlence gibi birçok yeni sektörde fırsatlar keşfetmeyi de önemsiyoruz” şeklinde konuştu.
Simonnet ayrıca “Son üç yıldır her ülkenin özelliklerini göz önünde bulundurarak bir takım bireysel anlaşmaları ikili olarak müzakere ediyoruz. Suudi Arabistan'a gelince, dört yıldır müzakere ettiğimiz bir işbirliği anlaşmasına imza atmak üzereyiz. Önümüzdeki Ekim ayında gerçekleşmesi beklenen Dış Politika Yüksek Temsilcisi ve Komisyon Başkan Yardımcısı’nın ziyareti sırasında bu işbirliği ile ilgili imza atmayı umuyoruz” dedi.
Büyükelçi, Suudi Arabistan ile planlanan anlaşmanın iki taraf arasında gelecekteki işbirliği için yasal bir temel olduğunu vurguladı. Anlaşma, iklim değişikliğinin yanı sıra siyasi, ekonomik ilişkiler ve bölgesel güvenlik konularını da içeriyor. Bunun çok önemli bir siyasi hamle olduğunu ifade eden Simonnet, Suudi Arabistan’ın önemli bir ortak olduğuna işaret etti.

Suudi reformları
Avrupa Birliği'nin Riyad Büyükelçisi’ne göre, Avrupa, Suudi yönetimini ve halkını tamamen gelişmiş ve açık görüyor. Yaşlıların oranının yüksek olduğu Avrupa'nın aksine Suudi halkının çoğunun genç olduğuna dikkati çekerek, “Bu nedenle Avrupa'da kendi geleceğimizi öngörmek için Suudi Arabistan'a bakıyoruz” dedi.
Simonnet, “Suudi Arabistan ile ilişkiler konusunda bizi heyecanlandıran şey, son beş yılda gerçekleştirilen sosyal, ekonomik ve siyasi reformlardır. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman tarafından üstlenilen reform gündemi ilerici, kapsamlı ve oldukça etkili. Suudi Arabistan'ın dünyaya açılımı ve ekonomik çeşitlilik gibi konuları takip ediyoruz. Veliaht Prens'in dini reform ve ılımlı İslam konulu TV röportajını ve konuşmasını izledik. Bütün bunlar bizim için önemli. Yeşil Ortadoğu, yenilenebilir enerji, yeşil hidrojen gibi tüm girişimleri ve 2030 Vizyonu reform gündemini de destekliyoruz” dedi.

İnsan hakları
Patrick Simonnet, Avrupa'nın insan hakları dosyasını şantaj için kullanması hakkında söylenenleri yalanladı. Büyükelçi bu konuda şu ifadeleri kullandı: “Kimseye insan hakları dersi verdiğimizi söyleyemeyiz. Avrupa Birliği'nde birçok sorunumuz var ama devletlerle ilişkiler hukukun üstünlüğü ve kişi özgürlüğü gibi birçok ilkeye dayanıyor. Bu değerlere başkalarının da uymasını istiyoruz. Ancak şantaj yapamaz, başkalarını zorlayamaz veya onlara insan hakları dersi veremeyiz.”
AB Büyükelçisi, “Çalışmamız esas olarak denk ülkeler olarak akranlar arasında diyalog ve tartışma ile sınırlıdır. Tüm ülkelere tamamen saygı duyuyoruz. AB değerlerinin ihlal edildiği, Rusya, Çin ve İran'a yaptırım uyguladığımız bazı durumlarda başa çıkmak için araçlarımız olduğu doğru. Ama biz taraflar arasında karşılıklı saygı ve diyalog temelinde çalışıyoruz. Benim işim bu konuları tanımlama, diyalog ve tartışmaya odaklanıyor. Dünyanın geri kalanına demokrasiyi empoze etmeye çalıştığımızı okuduğumda hep şoke oluyorum ve bu doğru değil” dedi.

Körfez ile serbest ticaret
Büyükelçi Simonnet, Avrupa ile Körfez arasında bir serbest ticaret anlaşmasının imzalanmasını geciktirmenin sorumluluğunun her iki tarafta olduğunu düşünüyor. Şu ana kadar imzalanmamasının ana nedeninin siyasi dosyalar olmadığına işaret etti.
Simonnet, “Bence karar her iki tarafa ait. Durum, ekonomik meselelerle sınırlı ve önemli bir siyasi boyutu yok (...) Şu anda müzakereleri yeniden başlatmak için teknik görüşmeleri yeniden başlatmaya çalışıyoruz. Çin, Japonya, Pakistan, Hindistan, Birleşik Krallık, Yeni Zelanda ve Avustralya gibi diğer ülkelerde de ilgi var. Ama unutmayın ki biz bölgenin en büyük ikinci ticaret ortağıyız. Bu stratejik bir seçim ve en yüksek liderlik seviyelerinde akıllıca ve bilinçli bir karara ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
AB Büyükelçisi, “Bu anlaşmanın karşılıklı çıkarımız doğrultusunda olduğuna inanıyorum. Karşılaştığımız tüm engelleri aşmaya çalışacağız. Anlaşmanın yüzde 98'i ortak pazar, hizmetler ve mallar gibi ekonomik konular etrafında dönüyor. Önemli ekonomik faydaları olacak (...) Siyasi boyutu çok büyük değil. Gidecek çok yolumuz var. Suudiler ABD ve İngiltere ile iyi ilişkileri olduğunu söylüyor. Ancak, unutmayın ki en büyük doğrudan yabancı yatırım sağlayıcısıyız. Biz sizin eski dostlarınızız ve ilişkilerimiz çok eskilere dayanıyor. Herhangi bir tarafı eleştirmek istemiyorum. Bu anlaşmayı imzalamak için iki tarafın da birlikte çalışması gerekiyor” dedi.

İran’la nükleer anlaşma
Patrick Simonnet, bu konuda çok fazla yanlış anlaşılma olduğunu düşünüyor. Simonnet, bu konu hakkında şöyle konuştu: “Avrupa Birliği'nin Suudi Arabistan'dan çok İran'la ilgilendiği söyleniyor. Ancak Körfez bölgesinin AB için büyük önem taşıdığını vurgulamak istiyorum. İstikrar, barış ve güvenliği sağlamaya çalışıyoruz. Bölgede istikrar, barış ve güvenliği sağlamaya ve kapsamlı bir bölgesel güvenlik yapısına sahip olmaya çalışıyoruz. Körfez ülkelerinin, İran'ın balistik füze programı gibi bölgedeki faaliyetlerine ilişkin endişelerini ve çekincelerini anlıyoruz.”
AB Büyükelçisi, “Ayrıca bölgedeki tüm taraflarla ilişkiler kurmamız gerekiyor. Bildiğiniz gibi Avrupa Birliği, İran ile Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) anlaşmasına ilişkin Viyana görüşmelerini koordine ediyor. ABD'nin anlaşmaya dönmesine ve İran'ın anlaşmayı tam olarak uygulamasını sağlamasına ihtiyacımız var. Kolay diyemeyiz ama üzerinde çalışıyoruz ve bahsettiğim tüm bu noktalar asla göz ardı edilemez. 2021 yılındaki dünyanın 2015'teki dünyadan farklı olduğunu anlamalıyız. Pek çok şey değişti. Ortaklarımızla ele almak ve diyalog kurmak istediğimiz birçok konu var” ifadelerini kullandı.

Yemen krizi
Büyükelçi, Avrupa Birliği'nin Yemen krizini çözmek için uluslararası ve bölgesel çabaları desteklediğini vurguladı. Yemen hükümetinin ülkeye geri dönme ve çalışmalarını sonuna kadar yürütme desteğinin de altını çizen elçi, Husileri barış çağrılarına kulak vermeme ve savaşı sürdürmekle suçladı.
Bu bağlamda, "Yemen'deki krizin başlangıcından bu yana AB, Yemen halkına yardım etmek ve siyasi bir çözüme ulaşmak için tüm imkanlarını seferber etti. Avrupa Birliği heyeti, bu yıl Aden'e döndükten sonra hükümeti ziyaret eden ilk delegasyon oldu. Tutumumuzla ilgili birçok yorum duyuyoruz. Yemen hükümetini tam olarak işlemesi, çalışmalarını geri kazanması ve Yemen halkına güvenlik ve hizmetler sağlaması için güçlü bir şekilde desteklediğimizi açıkça belirtmek isterim. Uluslararası çabanın bir parçasıyız. Suudi girişimi gibi girişimler mevcut. Biz Birleşmiş Milletler (BM) ve ABD ile birlikte çalışıyoruz. Krize çözüm bulmak için tüm çabaları seferber ediyoruz. Ancak Husiler'in Marib'deki saldırılarını yoğunlaştırdığını görüyoruz ve bu konuda iletişim kurmaya çalışıyoruz. Ancak uluslararası toplumun krize gerçek bir çözüm bulmak için istişare masasına dönme çağrılarına kulak vermiyorlar. Tüm diplomatik çabalarımızı sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.

Terörle mücadele
Patrick Simonnet, Suudi Arabistan'ın birçok ülkenin karşı karşıya olduğu bu küresel sorun hakkında daha fazla bilgi ve deneyime sahip olduğuna işaret ederek terörle mücadelenin önemli konulardan biri olduğunu söyledi. Büyükelçi, “Suudi Arabistan'ın çabalarını destekliyoruz; Çünkü teröre karşı savaşın bel kemiğidir. Ayrıca bölgede yeni bir ılımlı İslam vizyonunu teşvik etme ve sunma çabalarını da destekliyoruz. Bu Avrupa için çok önemli. Terörle mücadele ve siber güvenlik alanında ortak bir çıkara sahibiz” dedi.

Koronavirüs ve Avrupa
Avrupa'nın koronavirüs (Kovid-19) salgını karşısında başarısız olup olmadığını sorduğumuzda Büyükelçi Simonnet'in yüzünün şekli değişti. Büyükelçi, “Soruyu sorma şekliniz heyecan verici, ABD ve Rusya’da durum, Avrupa Birliği'nden daha şiddetliydi. En fazla vaka ve ölümün kaydedildiği blok biz değildik. Hatta en büyük aşı ihracatçısı ve üreticisi olduk. Suudi Arabistan toplam 17 milyon aşıdan 11 milyonunu Avrupa Birliği'nden satın aldı. Aşı satın alıyoruz. Bu konuda iyi, gelişmiş bir sistemimiz var. Hızlı ve erken hareket edebildik. Evet, bir gecikme oldu ama herkes, eşit aşı olma şansına sahip oldu.  Küçük ülkelere yardım ettik, salgını kontrol altına aldık. Başarısızlıktan bahsedecek olursak, herkes başarısız oldu. Fakat diğerlerinden daha fazla mı başarısız olduk? Hayır” şeklinde konuştu.

 


NEOM, 2027'de ilk ticari yeşil hidrojen üretimini başlatmaya hazırlanıyor

TT

NEOM, 2027'de ilk ticari yeşil hidrojen üretimini başlatmaya hazırlanıyor

NEOM, 2027'de ilk ticari yeşil hidrojen üretimini başlatmaya hazırlanıyor

Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu'nun (PIF) sahibi olduğu NEOM'daki gelişme hızı, Oxagon ve NEOM Yeşil Hidrojen projelerinin üretim ve işletmeye yaklaşmasıyla birlikte hızlanıyor. Söz konusu projeler, Suudi Arabistan’ın temiz enerji ve ileri endüstrilere geçişinde önemli bir rol oynuyor. Bu adım, karbon emisyonlarının azaltılması ve ulusal ekonominin çeşitlendirilmesini hedefleyen Vizyon 2030 çerçevesindeki çalışmalar kapsamında atılıyor. Yenilenebilir enerji ve teknolojik yenilik temelli entegre sanayi ve teknoloji ekosistemlerinin inşası yoluyla, NEOM’un sürdürülebilir sanayiler ve geleceğin teknolojileri alanında küresel bir merkez olarak konumunu güçlendirmesi amaçlanıyor.

İşletme ve bakım

NEOM Yeşil Hidrojen Şirketi CEO'su Visam el-Gamidi, şirketin 2026'da test ve devreye alma aşamalarını tamamladıktan sonra 2027'de ticari üretime başlamaya hazırlandığını duyurdu. Bu projenin, Suudi Arabistan’ın temiz enerjiye geçişinin en önemli dayanaklarından biri olduğunu ve karbonsuzlaşma ve net sıfır emisyon hedefleri olan Vizyon 2030 hedefleriyle uyumlu olduğunu açıkladı.

Şirketin ACWA Power, Air Products ve NEOM arasında bir ortak girişim olduğunu ve NEOM projesi kapsamındaki sanayi şehri Oxagon'da bulunduğunu belirtti. Proje üç ana tesisten oluşuyor: Oxagon'daki hidrojen üretim tesisi, yaklaşık 80 kilometre doğuda bulunan güneş enerjisi sahası ve yaklaşık 120 kilometre kuzeydeki rüzgâr türbini sahası.

El-Gamidi, Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, projenin toplam üretim kapasitesinin 2026 yılı sonuna kadar hidrojen tesisine güç sağlamak için 4 gigawatt olacağını ve ticari üretimin ertesi yıl 2027'de başlayacağını açıkladı. Tesis, günde 600 ton hidrojen üretebilecek; bu hidrojen, yılda 1,2 milyon ton amonyağa dönüştürülecek ve projenin bir parçası olarak inşa edilen deniz rıhtımı da dahil olmak üzere tesise ait özel bir liman üzerinden sevk edilecek. El-Gamidi, şirketin yaklaşık iki yıl önce inşaat aşamasına girdiğini ve şu anda inşaat aşamasının yüzde 80'inden fazlasını tamamladığını, güneş ve rüzgâr enerjisi santrallerinin ise ileri aşamalarda olduğunu ve 2026 yılında hidrojen tesisine test ve işletme için enerji sağlamaya hazır olduğunu bildirdi.

El-Gamidi, şirketin sadece fabrikayı inşa etmekle kalmayıp, aynı zamanda kurumsal yapısını da kurduğunu, bugüne kadar yaklaşık 350 çalışanı istihdam ettiğini, operasyonlar, bakım ve tüm destek fonksiyonları için gerekli yetenekleri çektiğini açıkladı. Şirket ayrıca, bu gelecek vaat eden sektöre katılmak üzere yeni mezunları eğitmek ve nitelik kazandırmak için özel eğitim programları başlattı.

El-Gamidi, şirketin Oxagon bölgesinde bulunmasının ve limanın hidrojen tesisine yakın olmasının projenin başarısında belirleyici bir rol oynadığını belirtti. El-Gamidi’ye göre, tüm rüzgâr türbinleri Neom Limanı ve Oxagon hizmetleri üzerinden ithal edildi. Ayrıca hidrojen tesisinin ana ekipmanları ve birçok diğer ekipman da Neom Limanı ve Oxagon üzerinden getirildi.

Oxagon'un sanayi bölgesindeki yatırımcılara NEOM'da lisans ve izinler, liman hizmetleri, mühendislik ve lojistik hizmetlerini içeren entegre bir sistem sağladığını ve bunun da projenin uygulama aşamalarında önemli ilerlemeler kaydetmesini sağladığını belirtti.

El-Gamidi, bugün inşa edilenin sadece bir istasyon değil, küresel bir model haline gelecek yeni bir endüstrinin başlangıcı olduğunu vurgulayarak, büyük ölçekli bir hidrojen endüstrisi kurmanın ve onu geleceğe taşımanın mümkün olduğunu dünyaya kanıtladığını ifade etti.

Projenin ekonomik ve sosyal etkisi hakkında konuşan el-Gamidi, şirketin NEOM Yeşil Hidrojen Projesi kapsamında 300 ila 350 arasında doğrudan istihdam sağlayacağını ve bunların çoğunun halihazırda doldurulduğunu, ayrıca destekleyici sektörlerde bu sayının 6 ila 7 katı arasında dolaylı istihdam yaratacağını açıkladı.

Projenin NEOM'da yer almasının, tesisin bakımını ve uzun vadeli sürdürülebilirliğini desteklemek için sürekli endüstriyel hizmetlere ihtiyaç duyulacağı anlamına gelen, yukarı ve aşağı akış hizmetlerinin geliştirilmesine kapı açacağını belirtti. Suudi Arabistan'daki hidrojen endüstrisinin yapay zekâ, dijitalleşme ve mühendislik çözümleri gibi alanlarda uzmanlaşmış birçok şirketi çekeceğini ve Suudi ekonomisinin çeşitlendirilmesi için yeni bir dayanak noktası olacağını vurguladı.

Gelecekteki fırsatlar

Oxagon CEO'su Vishal Wanchoo ise projenin NEOM'da ileri ve temiz endüstrilere ev sahipliği yaptığını ve bölgenin ana ekonomik itici güçlerinden biri olduğunu vurguladı. Oxagon'daki çalışmaların 2021'de planın başlatılmasından bu yana önemli ilerleme kaydettiğini açıkladı. Şehrin, Neom limanı çevresindeki Kızıldeniz'de, özellikle Avrupa ve Afrika olmak üzere birçok coğrafi bölgeye mükemmel erişim sağlayan stratejik bir konumda bulunduğunu ve bu nedenle ürün ihracatı ve Suudi Arabistan'a hizmet vermek için ideal bir yer olduğunu belirtti.

Wanchoo, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, Neom Limanı’nın halihazırda faaliyete geçtiğini ve endüstriyel şirketleri Oxagon'da iş kurmaya çekmek için çabaların sürdüğünü, Neom Yeşil Hidrojen Projesi’nin ise yeşil hidrojenin büyük ölçekli üretimi için ilk büyük proje olduğunu bildirdi. Ayrıca, Oxagon'un endüstriyel şehir için odaklandığı temel alanlar olan yapay zekâ veri merkezlerini genişletmenin ve genel olarak yapay zekâ sistemini geliştirmenin yanı sıra entegre bir yenilenebilir enerji sistemi kurmak için çalıştığını da doğruladı.

Wanchoo, Neom Limanı’nın şu anda Yeşil Hidrojen Projesi’ne malzeme tedarik ederek ve karmaşık sevkiyatlar gerçekleştirerek hizmet verdiğini açıkladı ve projenin gelecekteki fırsatlarına yönelik büyük heyecanı vurguladı. Ayrıca, Oxagon'un önceliklerinden birinin kapsamlı bir yenilenebilir enerji sistemi kurmak olduğunu belirterek, yeşil hidrojen alanındaki çalışmaların yaklaşık dört yıl önce başladığını ve geleneksel enerjiden temiz enerjiye geçişin devam ettiği göz önüne alındığında, Krallığa hizmet etmek ve ihracat kapasitesini artırmak için yenilenebilir enerji sisteminin tüm unsurlarının geliştirilmesinin önemini vurguladı.

Wanchoo, Oxagon’un odaklandığı ilk üç temel sütunun, rüzgâr enerjisi teknolojisinin geniş ölçekte yerli üretimi, güneş enerjisi teknolojisinin orta ve nihai aşamalarda yerli olarak üretilmesi ve yüksek üretim kapasitesine sahip bu tesislerin hem Suudi Arabistan’ın yenilenebilir enerji ihtiyacını karşılaması hem de ihracat pazarlarına hizmet etmesi olduğunu belirtti. Ayrıca, yenilenebilir enerji ekosisteminin kilit unsurlarından biri olarak batarya teknolojilerinin geliştirilmesi yönünde çalışmaların sürdüğünü ifade eden Wanchoo, bu alanda projenin önemli bir ilerleme kaydettiğini vurguladı.

Temiz ve teknik endüstrilerle ilgili olarak, Oxagon'un tüm faaliyetlerinin doğası gereği temiz enerji olan yenilenebilir enerji etrafında döndüğünü açıkladı. Hedefin yenilenebilir enerji bileşenlerinin üretimi ile sınırlı olmadığını, Oxagon'daki tüm endüstrilerin tamamen yenilenebilir enerji kullanarak çalıştırılmasına kadar uzandığını vurguladı. NEOM Yeşil Hidrojen Projesi'nin en büyük yenilenebilir enerji üretim projelerinden biri olduğunu ve tamamen temiz enerjiyle çalıştığını, bu sayede Oxagon'daki diğer endüstrilere de aynı enerjiyi sağladığını belirtti.

Wanchoo, teknik alandaki odak noktalarının yapay zekâ olduğunu belirterek, yapay zekâ ile yenilenebilir enerji arasında yakın bir bağlantı bulunduğunu vurguladı. Günümüzde yapay zekânın karşılaştığı en büyük zorluklardan birinin sürdürülebilirlik olduğunu, zira bu alanın soğutma amaçlı büyük miktarda enerji ve su tükettiğini söyledi. Bu nedenle, Oxagon, sürdürülebilir çözümler benimsemeye özen gösteriyor. Şehirde kurulacak dev yapay zekâ veri merkezi, yenilenebilir enerji ile çalışacak ve soğutma için deniz suyu kullanılacak; böylece operasyonların ve kullanılan teknolojilerin sürdürülebilirliği sağlanmış olacak.

Wanchoo ana hedefin bu görüşmeleri ilerletmek ve şirketlerin faaliyetlerine başlayabilmeleri için anlaşmaları sonuçlandırmak olduğunu vurguladı. Yenilenebilir enerji ve yapay zekâ projelerinin hızlı büyümesi göz önüne alındığında, planın 2026 yılı sonundan önce endüstriyel üretime başlamak ve 2027 yılına kadar tam üretime ulaşmak olduğunu belirtti.


Savaş hazırlığını artırmaya yönelik Suudi Arabistan- Amerika tatbikatları

Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)
Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)
TT

Savaş hazırlığını artırmaya yönelik Suudi Arabistan- Amerika tatbikatları

Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)
Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)

Suudi Arabistan ve ABD kara kuvvetleri arasındaki ortak askeri tatbikat "Quincy-1" dün Fort Irwin askeri üssünde başladı.

Tatbikat, operasyonel hazırlığı artırmayı, uzmanlık alışverişinde bulunmayı ve çeşitli muharebe ortamlarında ortak operasyonların entegrasyonunu amaçlıyor.

Resim   Ortak tatbikat manevraları “Quincy-1” Fort Irwin askeri üssünde başladı, (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)

Yaklaşık bin 200 mil karelik bir alanı kaplayan dev Fort Irwin askeri üssü, Kaliforniya ve Nevada eyaletleri arasında, Mojave Çölü'nün kalbinde yer almaktadır.


Suudi Arabistan’a F-35 satışı masada: İsrail’in askeri hakimiyeti zayıflayabilir

Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)
Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)
TT

Suudi Arabistan’a F-35 satışı masada: İsrail’in askeri hakimiyeti zayıflayabilir

Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)
Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)

ABD, Suudi Arabistan'ın 48 adet F-35 savaş jeti satın alma teklifini değerlendiriyor. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Reuters'a konuşan ABD'li yetkililer, Savunma Bakanlığı'nın (Pentagon) teklif üzerinde aylardır çalıştığını belirtiyor. 

Pentagon'daki politika departmanından geçen teklifin, bakanlıktaki üst düzey yetkililer tarafından değerlendirmeye alındığı ifade ediliyor. 

Diğer yandan nihai satış kararı için kabine düzeyinde ilave onaylar, Kongre'ye bildirim ve Donald Trump'ın imzası gerekecek.

Haberde, Suudi Arabistan yönetiminin, uçakları satın almak için doğrudan Trump'la iletişime geçtiği aktarılıyor. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, 18 Kasım'da Beyaz Saray'ı ziyaret edecek. Sürecin bu görüşmeden önce hızlandırıldığı ifade ediliyor. 

Analizde, hava kuvvetlerini modernize etmek ve özellikle İran'dan gelebilecek muhtemel tehditlere karşı koymak amacıyla Riyad yönetiminin yıllardır bu savaş uçaklarını istediğine işaret ediliyor. 

Washington'ın Riyad'la savunma işbirliğini geliştirmeye açık olduğunu göstermesi üzerine Suudi Arabistan'ın jetler için tekrar teklifte bulunduğu belirtiliyor. Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri'nde Boeing yapımı F-15'ler ve Avrupa menşeli Tornado ve Typhoon savaş jetleri yer alıyor. 

Trump, mayıstaki Ortadoğu turunda Suudi Arabistan'ı ziyaret etmiş, iki ülke arasında 142 milyar dolarlık silah anlaşması imzalanmıştı. Beyaz Saray'ın "tarihin en büyük savunma satış anlaşması" diye nitelediği anlaşma hava ve füze sistemlerinden iletişim teknolojilerinin 

geliştirilmesine kadar birçok kalemi içeriyordu. 

Öte yandan satışın gerçekleşmesinin, ABD'nin Ortadoğu'daki politikasında önemli bir değişime işaret edeceği belirtiliyor. 

Ortadoğu'da filosunda F-35 bulunan tek ülke İsrail. Washington silah satışlarıyla İsrail'in "niteliksel askeri üstünlüğünü" sağlama politikası yürütüyor ancak bu jetlerin Suudi Arabistan'a da satılmasının, bölgedeki "askeri dengeleri değiştirebileceğine" dikkat çekiliyor. 

Israel Hayom'daki analizde de bu hamlenin "İsrail'in bölgedeki askeri hakimiyetine meydan okuma" anlamına geleceği yazılıyor. 

Riyad yönetimi, F-35'leri satın almak için eski ABD Başkanı Joe Biden'la da görüşmüştü. Suudi Arabistan-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi çerçevesinde bu satışların gerçekleştirilebileceği bildirilmişti. Ancak iki ülke arasında ABD arabuluculuğunda yürütülen normalleşme görüşmeleri, Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonuyla patlak veren Gazze savaşı nedeniyle askıya alınmıştı. 

Independent Türkçe, Reuters, Israel Hayom