Lübnan: Uluslararası kuruluşlardan 27 bin çiftçiye kriz desteği

Lübnan: Uluslararası kuruluşlardan 27 bin çiftçiye kriz desteği
TT

Lübnan: Uluslararası kuruluşlardan 27 bin çiftçiye kriz desteği

Lübnan: Uluslararası kuruluşlardan 27 bin çiftçiye kriz desteği

Lübnan'ın doğusundaki Bekaa vadisindeki çiftçiler, Dünya Bankası’nın Lübnan Tarım Bakanlığı ve Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) aracılığıyla, küçük ölçekli işe sahip olan yaklaşık 27 bin çiftçiye, Lübnan’ın maruz kaldığı finansal, ekonomik ve sağlık krizlerine dayanmalarını sağlamak için yaptığı mali yardımdan duydukları memnuniyeti dile getirdiler.
Dünya Bankası’nın bu müdahalesi, bu yıl küçük ölçekli çiftçilere yönelik yapılan yardımların en öne çıkanı oldu. Doların rekor seviyede yükselmesi ve tohum, gübre, tarımsal ilaç, yem ve tarımsal ihtiyaçlarının fiyatlarının yükselmesi, çiftçilerin zirai ilaç ve hayvan yemleri satın almalarına engel oluyor.
Yardım programları, 2021 yılında küçük çaplı işi olan çiftçileri, hayvancılıkla uğraşanları ve balık yetiştiricilerini hedefliyor. Söz konusu programlar, FAO’nun başlattığı ve Dünya Bankası tarafından Tarım Bakanlığı ve Kalkınma ve Yeniden Yapılandırma Konseyi ile iş birliği içinde finanse edilen bir program. FAO tarafından verilen kuponlar Dünya Bankasının çiftçi başına 200$ tutarında sağladığı kredileri içeriyor. Tüm çiftçi veya hayvan yetiştiricileri, verilen bu kuponları ihtiyacına göre kullanabiliyor ve bir kuponun değeri 10 ABD dolarına denk geliyor. Kuponlar çiftlik hayvanları ve arılar için ilaçlar, böcek öldürücüler, tarımsal gübreler, sebze tohumları, çiftlik hayvanları ve balıklar için yem alınırken program ile anlaşmalı olan şirketlerde kullanılıyor.
Tarım Bakanı Abbas Murteza programın sağladığı destek kuponlarından yararlanmak için çiftçilere hızlı bir şekilde Tarım Bakanlığı’na başvuru yapmaları çağrısında bulundu. Murteza Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, yardım programlarının Lübnan’ın yaşamakta olduğu en zorlu mali, ekonomik ve sağlık durumunun, koronavirüs pandemisinin yanı sıra ihtiyaçlarının çoğunun ithal olarak sağlayan çiftçilerin ve ithalatçıların mahsul ve hayvanlarda kullanılmak üzere ihtiyaçlarını elde edebilmeleri için gerekli paralarının olmamasının, gıda güvenliğine olumsuz bir şekilde yansımaya başladığı bir zamanda geldiğini belirtti. Murteza ekonomik krizin şirketler ve tüccarlar tarafından çiftçilere sağlanan kolaylıkların dondurulmasına neden olduğunu, dolayısı ile çiftçinin tarımsal mahsul elde etme imkanının düştüğünü bunun da üretim maliyetinde artışa ve ürün fiyatlarda düşüş olarak yansıdığını söyledi.
Dünya Bankası Mayıs ayında, şu anda uygulanmakta olan Yollar ve İstihdam Projesi çerçevesinde 10 milyon doları yeniden tahsis edilmesini onaylamıştı. Bu yardım, küçük çaplı Lübnanlı çiftçilerinin, tarım ve hayvancılık üretimlerini sürdürmelerine yardımcı olmak ve gıda güvenliğine katkıda bulunma imkanlarını artırmak üzere tarım ve yem gereksinimlerinin sağlanması için yapılmıştı.
Yeni programın, Kovid-19 pandemsinin ortaya çıkmasının sonucu olarak ekim ve hasat mevsiminde yaşanan gecikmeden etkilenen yaklaşık 27 bin çiftçiye yardım sağlaması bekleniyor. Program ayrıca, hayvanların yıllık aşılama kampanyasına katkıda bulunmak üzere yaklaşık bir milyon hayvan aşısı sağlayacak.
Murteza, Dünya Bankası, Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Konseyi ve FAO ile iş birliği içinde Kovid-19 krizi ve çiftçiler üzerindeki mali ve ekonomik etkileri sonucu gübre, tohum ve yem satın alınmasının çiftlikler için sıkıntılı bir hale gelmesi ve üretimi etkilemesine karşı yanıt verme programı kapsamında yürütülen projenin önemini vurguladı.
Bakan programın, tüm Lübnan bölgelerinde ekonomik krizden ve koronavirüs salgınından en çok etkilenen ve geçimleri temel olarak tarıma bağlı olan gruplar arasında yer alan küçük ölçekli işlere sahip olan çiftçilerin geçim kaynaklarının iyileştirilmesine yönelik bir proje olduğunu belirterek, hedef gruplara ulaşmak için açık, şeffaf ve ayrıntılı bir mekanizmaya göre fonun kullanılmasında ortaklarla iş birliğinin sağlanması ile girişimin başarılı olacağını umduğunu belirtti.
Murteza ayrıca projenin hayvanları korumak ve ürün verimliliğini artırmak için Tarım Bakanlığı tarafından yürütülen yıllık bir planı finanse ettiğini ve uyguladığını söyledi. Programdan faydalanacak kişilere yönelik dağıtımın adil bir şekilde yapılacağını vurguladı.
FAO, programın uygulamasını Tarım Bakanlığı liderliğinde ve rehberliğinde, Dünya Bankası’nın mali politikalarına, prosedürlerine ve anlaşmalarına bağlı kalarak gerçekleştiriyor. FAO ayrıca, belirlenen uygunluk kriterlerine göre ihtiyaçların tedarikçilerini belirlemek ve seçmek, ödemelerini aldıklarını doğrulmak ve ihtiyaçlarının ulaştırılmasından ve aylık olarak takip raporlarını sunmaktan sorumlu olacak.
FAO’nun, yardım almak için Tarım Bakanlığı merkezlerinde talepte bulunan çiftçilere saha ziyareti yapmasına yönelik bir uygulaması bulunuyor. Bir FAO temsilcisi, yardım verilmesi onaylanmadan önce işletme, arazi, çiftliklere bağış yapılması veya reddedilmesi için saha araştırmaları yapıyor. Başvuru sahibinin tarım, hayvancılık ve balık yetiştiriciliğinde çalışıp çalışmadığı, gelir kaynaklarının yüzde 40’ından fazlasının bunlardan elde edip etmediği ve FAO ve Dünya Bankası şartlarına göre çiftçi veya yetiştirici olarak yasal şartları uygulayıp uygulamadığı inceleniyor.



(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
TT

Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)

Suriye İçişleri Bakanlığına bağlı Genel Güvenlik Teşkilatı mensubu bir kişinin, Palmira’da (Tedmur) ABD-Suriye ortak devriyesini hedef alan saldırının faili olduğu açıklandı. Yetkililer, saldırının ardından aynı teşkilattan 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve soruşturma sürecinin başlatıldığını bildirdi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir güvenlik kaynağı, Tedmur saldırısını gerçekleştiren kişinin yaklaşık 10 aydır Genel Güvenlik Teşkilatında görev yaptığını, farklı şehirlerde çalıştıktan sonra Tedmur’a atandığını söyledi. Kaynak, olayın hemen ardından 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve haklarında soruşturma başlatıldığını ifade etti.

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Babba da saldırganın Genel Güvenlik güçlerine mensup olduğunu ve daha önce yapılan bir güvenlik değerlendirmesi doğrultusunda görevden uzaklaştırılmasının planlandığını belirtti. Babba, resmi televizyona yaptığı açıklamada, saldırganın “tekfirci veya aşırı fikirler taşıyabileceğine” dair bir değerlendirme yapıldığını ve bu doğrultuda hakkında karar alınmasının gündemde olduğunu söyledi.

Sözcü, Badiye bölgesindeki iç güvenlik komutanlığının 5 binden fazla personelden oluştuğunu ve personelin haftalık değerlendirme mekanizmasına tabi tutulduğunu, gerekli görüldüğünde idari ve güvenlik tedbirleri alındığını kaydetti.

Önceki yönetimin devrilmesinin ardından iç güvenlik ve polis teşkilatlarında yaşanan çöküş nedeniyle yeni yönetimin güvenlik açığını kapatmak amacıyla geniş çaplı gönüllü alımına gittiği hatırlatıldı.

ABD Başkanı Donald Trump, cumartesi günü yaptığı açıklamada saldırıya karşılık verileceğini belirterek, olayın Suriye makamlarının tam kontrolünde olmayan ve “son derece tehlikeli” olarak nitelendirdiği bir bölgede meydana geldiğini söyledi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), saldırıyı gerçekleştiren kişinin öldürüldüğünü, üç ABD askerinin ise yaralandığını açıkladı. CENTCOM, askeri heyetin Tedmur’da DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlara destek kapsamında bulunduğunu bildirdi.

Suriye yönetimi, Tedmur’da meydana gelen saldırının bir terör saldırısı olduğunu belirterek, ABD hükümeti ve halkına başsağlığı mesajı gönderdi. Açıklamada, geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın geçen ay Washington’a yaptığı ziyaret sırasında Suriye’nin DEAŞ’la mücadele kapsamında uluslararası koalisyona resmen dahil olduğu kaydedildi.

Suriye çölünde 2015–2016 yıllarında etkisini artıran DEAŞ, bu dönemde Tedmur’u kontrol altına alarak tarihi mirasa büyük zarar verdi ve siviller ile askerleri hedef alan infazlar yaptı. Örgüt, Rusya destekli Suriye güçleri ile ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun operasyonları sonucunda bölgeden çıkarılırken, 2019’dan itibaren geniş alanlardaki varlığını kaybetti. Ancak çöl bölgelerinde faaliyet gösteren hücreleri hâlen saldırılar düzenliyor.

ABD güçleri Suriye’de ağırlıklı olarak ülkenin kuzeydoğusunda Kürtlerin kontrolündeki bölgelerde ve Ürdün sınırı yakınındaki Tanf Üssü’nde konuşlu bulunuyor. Washington, askeri varlığının temel amacının DEAŞ’la mücadele ve yerel müttefiklere destek olduğunu vurguluyor.