Elektrik savaşı, Iraklıların gündemini değiştirdi

Siyasi meselenin başlığı; ‘irade yoksunluğu ve yönetim başarısızlığı.

Bağdat’taki ana elektrik santrali (DPA)
Bağdat’taki ana elektrik santrali (DPA)
TT

Elektrik savaşı, Iraklıların gündemini değiştirdi

Bağdat’taki ana elektrik santrali (DPA)
Bağdat’taki ana elektrik santrali (DPA)

Trajik haberler açısından bile Irak’ta öncelikler var. İran’a sadık Iraklı silahlı grupları, Yeşil Bölge’deki ABD Büyükelçiliği, Bağdat Uluslararası Havalimanı yakınlarındaki Victoria üssü, Bağdat’ın kuzeyindeki Balad hava üssü, Irak’ın batısındaki Ayn’ul Esed üssü, Irak’ın kuzeyindeki Erbil Havalimanı gibi ABD askeri varlığında sahip olduğuna inanılan yerlerde ‘açık savaşa’ başlamadan birkaç gün önce, Irak’taki elektrik sorunu merkezdeydi. Bu mesele, 2003 yılından beri açık olan ve bugüne kadar popüler- siyasi haberlerin ve ilgi alanlarının bir arada bulunduğu bir konu. Iraklıların, yaz aylarında oldukça yüksek sıcaklıklarla karşı karşıya kaldıkları doğru. Bu durum, genellikle kayıplarla sonuçlanan kitlesel protestoları ateşliyor.
Ancak bu yaz, sıcaklıklar ve elektriğe ilişkin ‘savaşın doğası’ açısından her şeyde farklı. Elli derecelik sıcaklık boğuşan Iraklılar son yılların sert yazını yaşıyor. Hatta bazı günlerde ‘ulusal elektrik’ olarak anılan elektriğin verilme saatlerinin düşmesiyle eş zamanlı olarak, 56 santigrat dereceye bile yaklaştı. Ulusal elektrik, özel jeneratörler aracılığıyla başka bir tür elektrik enerjisi kaynağı olarak biliniyor.
Yaklaşık 36 milyar doları bu sektöre yatırım olmak üzere 80 milyar dolardan fazla harcama yapılmış olmasına rağmen, 2003 ve sonrasındaki değişiklikten bu yana ekipman eksikliği ve bu sorunun çözülememesi nedeniyle bazı vilayetlerde gösteriler patlak verdi. Ancak çoğu Iraklının beklemediği sürpriz, bu yaz yaşananların sadece üretim ve dağıtım eksikliğinden dolayı programlı kesim saatlerinde bir artış yaşanmaması değil, bundan daha fazlası gibiydi. Öyle ki Irak’ta 30 yıldır gerçekleşmeyen kapsamlı bir elektrik kesintisi sonucunda elektrik santrallerini kasıtlı olarak hedef alındı.
Mesele, artık Irak’ta üretilen yaklaşık 19 bin megavatlık elektrik miktarının artması veya azalması değil. Enerji uzmanlarına göre Irak’ın gerçek ihtiyacı, kışın 27 bin megavat, yazın ise yoğun aylarda yaklaşık 40 bin megavat.
Bu seferki savaş, farklı görünürken, nedenleri de farklı. Ancak Saddam Hüseyin rejiminin 9 Nisan 2003’te ABD tarafından devrilmesinden sonra, değişim çağının son on sekiz yılı boyunca depolanmış enerji meseleleri açılmaya başlandı.

Bakan istifa etti
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi, Elektrik Bakanı Mecid Hantuş’un istifasını kabul etti. Bakanlık sistemi içerisinde çeşitli çevreler tarafından bakan, ‘daha önce kendisine verilen görevlerin birçoğunu başarmış profesyonel bir adam’ olarak nitelendiriliyor.
İstifa talebi, destekçilerine elektrik için ‘milyonluk gösteri’ çağrısı yapan, ancak tarih belirtmeyen Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr’dan geldi.
Sadr, Başbakan Mustafa el-Kazimi’ye Elektrik Bakanını görevden alma çağrısı yaptı. Irak anayasası uyarınca başbakan, bakanları görevden alma hakkına sahip değil, bunun yerine parlamentonun belirli nedenlerle bakanlardan güvenini geri çekmesini istiyor. Bakan, 2003 sonrası Irak’ın tüm idari, planlama ve teknik trajedisini özetleyen bu siyasi meselenin ‘günah keçisi’ olacağına kendisi karar verdi. Nihayetinde Başbakana istifasını sundu. Yaklaşan seçimlere hazırlanan parlamento, Başbakan ile birçok anlaşmazlığa rağmen mekanizma, şekil ve yönteme itiraz etmezken kamuoyunun öfkesine kapılmamak için de istifa şekli ve kabulü konusunda sessiz kaldı.
Kazimi, alternatif bir bakan atamadı. Bunun yerine bu meselede ilerleme sağlamak amacıyla başkanlığını yaptığı bir elektrik kriz hücresi kurmaya karar verdi. Kazimi, siyasi nedenler, ayrıca uluslararası şirketlerle milyarlarca dolarlık sözleşmeler imzalamak gibi mali ve idari yolsuzlukla ilgili diğerler nedenler de dahil olmak üzere elektrik krizindeki karmaşık konuları dile getirdi. Bu bağlamda Irak henüz gaz çıkaramamışken bunların, hayali şirketler veya gazla çalışan şirketlerle sözleşmeler olduğu hemen ortaya çıkıyor.
Mevcut bakanın istifası, ‘kamuoyunun öfkesini emme’ eylemi olarak görünürken, Irak’taki Elektrik Bakanlığı da bakanları hükümetin 4 yıllık dönemleri tamamlanmadan en fazla istifaya tanık olan bakanlıklar arasında yer alıyor. Bu istifalar, kendilerini aday gösteren ve bakanlığı tüm yönleriyle kontrol etmek isteyen tarafa tam uyum sağlayamamaları veya ‘yolsuzluk mafyaları’ ile karşı karşıya gelememelerinden dolayı yaşandı ve nedenleri ise çoğunlukla siyasi.
Ülkede, Suudi Arabistan ve Ürdün başta olmak üzere Körfez ülkeleri ile elektrik bağlantı sürecinin tamamlanması halinde yeni bir aşamaya geçilebileceğine inananlar var. Ancak buna rağmen İran’a bağımlılıktan kurtulmanın tek çaresi gibi görünen bu planların önlenmesine yönelik siyasi engeller hala güçlü. İran, Irak’ta tek enerji kaynağı sayılıyor.

Tek suçlu
Son günlerde Irak’taki ABD çıkarlarına yönelik insansız hava araçları ve Katyuşa füzeleri tarafından yapılan saldırılar, geçici olarak elektrik dosyasına ilişkin tartışmaları gündemden kaldırmış olsa da bu mesele, ister geleneksel medyada olsun, isterse de sosyal medyada, önem listesinde hala ikinci sırada bulunuyor.
Meseleyi Kazimi’inin elinde sınırlandırmasından sonra Irak hükümetinin yöneldiği girişimler arasında, tek suçlu DEAŞ dışında bilinmeyen düşmanlar tarafından hedef alınan elektrik kulelerini onarmak için 50 milyar Irak dinarının (45 milyon ABD dolar civarında) tahsisi de yer alıyor. Örgüt, bu hedeflerden hiçbirini benimsememiş olsa da cinayetler ve toplu kundakçılık da dahil olmak üzere operasyonları üstleniyor ve bunlardan gurur duyuyor. Seçim sezonunun yaklaşmasıyla da yolsuzluk mafyaları ve siyasi birimlere kadar uzanan suçlamalar, elektrik dosyasına yatırım yaptı. Bu yatırım, yolsuzluk, kötü planlama ve kötü yönetimin yanı sıra siyasi iradenin yoksunluğu nedeniyle zaten harap olmuş sistemi reform etme yolunda değil, aksine ithal edilen son ampulü söndürme yolunda yapıldı.



Hamas, Netanyahu'yu Gazze ile ilgili basın toplantısında yalanlar uydurmakla suçladı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

Hamas, Netanyahu'yu Gazze ile ilgili basın toplantısında yalanlar uydurmakla suçladı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

Hamas, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu, Gazze'deki askeri operasyonları genişletme planının ‘savaşı sona erdirmek için en iyi yol’ olduğunu açıkladığı basın toplantısında ‘yalanlar uydurmakla’ suçladı.

Hamas Siyasi Büro Başkanı Medya Danışmanı Tahir el-Nunu, dün Fransız Haber Ajansı AFP'ye yaptığı açıklamada, Netanyahu'nun basın toplantısında yalanlar söylediğini belirtti. Nunu,  Netanyahu'nun gerçekle yüzleşemediğini, aksine gerçeği gizleyip yanıltmaya çalıştığını ifade etti.

Netanyahu'nun yalan söylemeye ve halkı aldatmaya devam ettiğinin altını çizen Nunu, İsrail Başbakanı’nın gazetecilerin Gazze Şeridi'ne girmesini engellemesinin, yalanlarının en büyük kanıtı olduğunu belirtti.

Uluslararası toplumu, Gazze'deki ‘soykırım ve açlık savaşını durdurması için Netanyahu'ya baskı yapmaya’ çağıran Nunu, ayrıca gazetecilerin ve medya çalışanlarının Gazze'ye girerek soykırım ve açlık suçlarının tüm gerçeklerini görmelerine izin verilmesi için baskı yapılmasını istedi.

Netanyahu, Gazze şehrini kontrol altına almak için askeri planı açıkladığı basın toplantısında şunları söyledi:

“Kararımızı aldık, talimatı verdik, ordudan yabancı gazetecileri, daha fazla yabancı gazeteciyi, çok sayıda gazeteciyi davet etmesini istedik. Güvenliği sağlamak konusunda bir sorun var, ancak bunu sorumlu ve dikkatli bir şekilde yaparak güvenliği sağlayabileceğimizi düşünüyorum.”

Talimatların iki gün önce yayınlandığını belirten İsrail Başbakanı, daha fazla ayrıntı vermedi.

İsrail, 7 Ekim 2023’teki saldırıdan bu yana gazetecilerin Gazze Şeridi'ne girmesini engelledi. Yalnızca muhabirleri özenle seçilen sınırlı sayıda medya kuruluşunun İsrail ordusu tarafından denetlenen turlar kapsamında bölgeye girmesine ve haberlerin sıkı askeri denetime tabi tutulmasına izin verdi.

Uluslararası medya, İsrail'in 22 aydır sürdürdüğü savaşı haberleştirmek için Gazze'deki yerel gazetecilere güveniyor.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'ne (RSF) göre İsrail, Gazze Şeridi’nde 20 aydır devam eden savaş sırasında yaklaşık 200 gazeteci öldürdü, bunlardan en az 45'i görev başındayken öldürüldü.

RSF, İsrail'i ‘yabancı gazetecilerin girişini engelleyerek ve bilgi alınması üzerinde sıkı bir sansür uygulayarak Gazze'ye medya ablukası uygulamakla’ suçluyor.