ABD’li yetkili, Deyrizor'daki saldırıda can kaybı olduğuna dair iddiaları yalanladı

ABD askerleri Suriye-Irak sınırında konuşlandırıldı ((Uluslararası Koalisyon’un resmi hesabından)
ABD askerleri Suriye-Irak sınırında konuşlandırıldı ((Uluslararası Koalisyon’un resmi hesabından)
TT

ABD’li yetkili, Deyrizor'daki saldırıda can kaybı olduğuna dair iddiaları yalanladı

ABD askerleri Suriye-Irak sınırında konuşlandırıldı ((Uluslararası Koalisyon’un resmi hesabından)
ABD askerleri Suriye-Irak sınırında konuşlandırıldı ((Uluslararası Koalisyon’un resmi hesabından)

ABD'li bir askeri yetkili, DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) güçlerinin Amerikan askerlerinin bulunduğu mevzileri hedef alan ve arkasında kimin olduğu açıklanmayan saldırıların can kaybı veya önemli bir hasara yol açmadığını doğruladı.
Reuters’ın açıklamalarını aktardığı, kimliğinin açıklanmasını istemeyen ABD’li yetkili, Suriye'nin doğusunda yer alan Deyrizor'da konuşlu Amerikan askerleri ve DMUK güçlerinin doğrudan olmasa da ateşli silahlarla düzenlenen bir saldırıya maruz kaldıklarını söyledi.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Cumartesi gecesi geç saatlerde meydana gelen saldırıda ilk belirlemelere göre herhangi bir yaralanma veya hasar tespit edilmediğini bildirdi. Suriye televizyonu ise olayla ilgili olarak DMUK güçlerinin Deyrizor'un doğu kırsalında askeri üs olarak kullandığı Koniko Gaz Sahası’nda kaynağı bilinmeyen bir nedenden ötürü patlamanın meydana geldiğini ve bölgede büyük bir patlama sesi duyulduğunu kaydederken hasar veya kayıplara ilişkin detay vermedi.
Amerikan kuvvetleri Suriye’de, özellikle Deyrizor’daki el-Ömer Petrol Sahası ve Koniko Gaz Sahası ve ülkenin güneydoğusundaki et-Tanf Askeri Üssü yakınında bulunan çeşitli askeri bölgelere konuşlu bulunuyor. SOHR’un Pazar günü yayınladığı habere göre Suriye’nin doğusunda DMUK güçlerinin konuşlandığı bir gaz sahasına bir füze düştü.
SOHR, olayın arkasında Fırat Nehri’nin batısındaki milislerin olduğunu öne sürdü. Bu olay, DMUK’un Suriye'deki en büyük üssü olan el-Ömer Petrol Sahası’nı hedef alan bir dizi saldırının ardından yaşandı. Bu son olay, geçtiğimiz ay biri Irak'ın batısında, ikisi Suriye'de olmak üzere ABD'ye ait üç hedefe yönelik gerçekleştirdiği hava saldırılarının ardından gerilimin arttığı bir dönemde gerçekleşti. Washington, o sırada İran yanlısı grupların bu karargahları ABD güçleriyle savaşmak ve silah ve insansız hava araçları üretmek için kullandığını söyledi.
Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) geçtiğimiz hafta, el-Ömer Petrol Sahası’ndaki DMUK’a ait büyük bir üssün yakınında insansız hava aracıyla (İHA) yapılan saldırıları püskürttüklerini ve el-Ömer Petrol Sahası’nın batı tarafına kimliği belirsiz iki füze mermisinin düştüğünü bildirdi. Saldırıda herhangi bir can kaybı olmazken, saldırıların arkasında kimin olduğu netlik kazanmadı. Çok sayıda gözlemci ve analist, bu saldırıların İran'dan ve bölgedeki silahlı milislerinden ABD’nin düzenlediği son hava saldırılarına karşı bir yanıt mesajı olduğuna inanıyor.
Bu gelişmeler, Washington'ın eski ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin 2018 yılında tek taraflı olarak çekildiği İran ile 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmaya geri dönmek amacıyla Tahran ile yaptığı dolaylı görüşmelerle ilişkilendirildi. İran ile ABD ve Avrupa ülkeleri arasında yedi müzakere turu gerçekleşti. Ancak müzakereler geçtiğimiz hafta, İran tarafının uzlaşmazlığının ardından, yeni seçilen Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin liderliğinde yeni İran hükümetinin kurulması öncesinde çıkmaza girdi.
ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Özel Temsilcisi Yardımcısı Jeffrey Briskett yaptığı açıklamada, ABD’nin, BM Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) üye ülkelerle Suriye’ye insani yardımlar sağlanması için Bab el-Heva (Cilvegözü) Sınır Kapısı’nın açık kalmaya devam etmesi konusunda fikir birliğine varmasını ‘büyük bir diplomatik başarı’ olarak niteledi. Briskett, ABD ve Rusya arasında bu bağlamda büyük bir iş birliği olduğuna işaret etti.
Briskett, Cumartesi akşamı gazetecilere telefon aracılığıyla yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin Rusya ile ilk diplomatik adımlarını Suriye dosyasında atabildiğini vurguladı. ABD’nin Suriye halkının acil insani ihtiyaçlarını karşılamak için daha fazla iş birliği yapmayı sabırsızlıkla beklediğini söyleyen Briskett, “Bu insani yardım, başka bir olası girişimin temelini oluştururken insanların ihtiyaçlarının daha iyi karşılanmasını hedefliyor” dedi. Briskett, bu konunun ABD ile Rusya ve ABD ile BMGK’nın diğer üyeleri arasındaki diplomatik görüşmenin odak noktası olduğunun altını çizdi.
Briskett sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu, eğer sabır gösterilirse diplomasinin acil insani yardımların devam etmesi ve bu önemli sınır geçişinden acil insani yardımların akışının sürdürülmesi için neler başarılabileceğini gösteren gerçek bir başarıdır. Bu nedenle bu başarının insani yardımı artıracak çalışmaları devam ettirmek için gerçek bir fırsat olduğuna inanıyoruz. Başkan Biden dün Başkan Putin ile konuşma fırsatı buldu. Her ikisi de, ekiplerimizin bu anlaşmaya varma ve bu önemli yardımı önümüzdeki yıl içinde sağlamaya devam edebilme çabalarını memnuniyetle karşıladılar.”
Jeffrey Briskett, ABD’nin halen Suriye'nin dört bir yanında yardıma muhtaç olan Suriyelilere yardım sağlanması gerektiğine inandığını ve bunun üzerinde durduğunu, Sınır Kapısı’nın açık kalmasının bu kadar gerekli olmasının nedeninin de bu olduğunu vurguladı. Briskett, Başkan Biden yönetiminin, ‘adını açıklamadığı diğer hatlar’ aracılığıyla yardım edilmesi de dahil olmak üzere tüm yöntemlerle yardım sağlanmasını desteklediğinin altını çizdi.
Washington'ın Moskova ile görüş ayrılıkları yaşadığı çok sayıda dosya olduğuna dikkati çeken Amerikalı diplomat, Biden ve Putin'in görüşmelerinde bu dosyaların bazılarını tartıştıklarını ve olumlu sonuçlar elde ettiklerini belirtti. Bu gelişmelerin, ABD ve Rusya arasındaki diplomatik çabaların neler başarabileceğinin iyi bir örneği olduğunu ifade eden Briskett, “Dolayısıyla bundan memnunuz ve önümüzdeki aylarda da bunu sürdürmeyi dört gözle bekliyoruz” şeklinde konuştu.



Beş Arap dışişleri bakanı Rubio'ya Filistinlilerin Gazze'den sürülmesine karşı olduklarını vurguladı

Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, BAE, Katar, Filistin Kurtuluş Örgütü Yürütme Komitesi Sekreteri ve Arap Devletleri Ligi Genel Sekreteri'nin katıldığı dışişleri bakanları düzeyinde Kahire toplantısı (AP)
Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, BAE, Katar, Filistin Kurtuluş Örgütü Yürütme Komitesi Sekreteri ve Arap Devletleri Ligi Genel Sekreteri'nin katıldığı dışişleri bakanları düzeyinde Kahire toplantısı (AP)
TT

Beş Arap dışişleri bakanı Rubio'ya Filistinlilerin Gazze'den sürülmesine karşı olduklarını vurguladı

Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, BAE, Katar, Filistin Kurtuluş Örgütü Yürütme Komitesi Sekreteri ve Arap Devletleri Ligi Genel Sekreteri'nin katıldığı dışişleri bakanları düzeyinde Kahire toplantısı (AP)
Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, BAE, Katar, Filistin Kurtuluş Örgütü Yürütme Komitesi Sekreteri ve Arap Devletleri Ligi Genel Sekreteri'nin katıldığı dışişleri bakanları düzeyinde Kahire toplantısı (AP)

Beş Arap dışişleri bakanı ve üst düzey bir Filistinli yetkili, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'ya, Başkan Donald Trump'ın ocak ayı sonunda önerdiği gibi Filistinlilerin Gazze'den çıkarılması planlarına karşı çıkan ortak bir mektup gönderdi.

Mektup dün gönderildi ve Filistin Devlet Başkanı danışmanı Hüseyin el-Şeyh'in yanı sıra Suudi Arabistan, BAE, Katar, Mısır ve Ürdün dışişleri bakanları tarafından imzalandı. Haberi ilk aktaran Axios oldu ve dışişleri bakanlarının hafta sonu Kahire'de buluştuğunu belirtti. Trump, Ürdün ve Mısır'ın Filistinlileri Gazze'den alması önerisini ilk kez 25 Ocak'ta dile getirdi. Başkan, bunu uzun vadeli mi yoksa kısa vadeli bir çözüm olarak mı önerdiği sorulduğunda, "İkisi de olabilir" yanıtını verdi.

ABD Başkanı'nın yorumları, Filistinlilerin sonsuza kadar evlerinden ve yerlerinden edilmeleri yönünde uzun süredir devam eden korkuları artırdı. Eleştirmenler bunu bir etnik temizlik önerisi olarak nitelendirdi. Ürdün, Mısır ve diğer Arap ülkeleri öneriye karşı çıktı.

Mektupta şunlar belirtiliyordu: “Gazze'de yeniden yapılanma, Gazze halkıyla doğrudan etkileşim ve katılım yoluyla gerçekleştirilmelidir. Filistinliler kendi topraklarında yaşayacak ve topraklarının yeniden inşasına yardımcı olacaklardır. Yeniden inşa sırasında topraklarından çıkarılmamalı ve uluslararası toplumun desteğiyle sürece aktif olarak katılmalılar.”

Şarku’l Avsat’ın Gazze Sağlık Bakanlığı'ndan aldığı verilere göre İsrail'in Şeride yönelik askeri saldırısı 47 binden fazla Filistinlinin hayatına mal oldu ve İsrail'in reddettiği soykırım ve savaş suçları suçlamalarını artırdı. Çatışmalar şu an kırılgan bir ateşkesle durmuş durumda. Onlarca yıldır devam eden İsrail-Filistin çatışmasındaki son kan dalgası, 7 Ekim 2023'te Filistin İslami Direniş Hareketi'ne (Hamas) bağlı militanların İsrail'e yönelik saldırı başlatmasıyla patlak verdi ve istatistiklere göre bin 200 kişinin ölümü ve yaklaşık 250 rehinenin alınması ile sonuçlandı.