İklim değişikliğinin neden olduğu hava olayları dünyayı tehdit ediyor

Selin vurduğu Belçika'nın Verviers kentinde araçlar birbiri üstüne yığıldılar. (AFP)
Selin vurduğu Belçika'nın Verviers kentinde araçlar birbiri üstüne yığıldılar. (AFP)
TT

İklim değişikliğinin neden olduğu hava olayları dünyayı tehdit ediyor

Selin vurduğu Belçika'nın Verviers kentinde araçlar birbiri üstüne yığıldılar. (AFP)
Selin vurduğu Belçika'nın Verviers kentinde araçlar birbiri üstüne yığıldılar. (AFP)

İklim değişikliği küresel ölçekli bir zorluk olarak görülse de dünya üzerindeki etkisi aynı sevidede değil. Zengin ülkelerin daha fazla karbon ayak izi bıraktığını hepimiz biliyoruz. Ancak bunun etkilerinin asıl yükünü yoksullar çekiyor. Sera gazı emisyonlarının çoğunun sorumlu olduğu ülkeler tüm gezegenin sağlığını tehdit ediyor.

Etkiler değişken
Yeni bir çalışmada küresel ısınmaya neden olan faktörler ve emisyonlarından sorumlu yönetimler ile sonuçlardan en çok etkilenen ülkelerin gösterildiği bir haritada yer alan, etki seviyesindeki farklılık gözden geçirildi.
Haritada mavi renkle gösterilen emisyon değerleri yükseldikçe renk açılıyor. Sıcaklıklardaki dalgalanmalar ise kırmızı bir gradyanla gösteriliyor ve değerler yükseldikçe renk açılıyor. Aşağı indikçe koyulaşıyor.
Kuzeybatı ABD, Batı Avrupa ve Doğu Çin gibi bölgeler atmosfere yaydıkları emisyonlar nedeniyle haritada parlak mavi noktalarla gösteriliyor. Doğu Avrupa'daki diğer bölgeler, Afrika'nın çoğu ve Kuzey Kutup bölgesi, emisyon değerleri neredeyse yok olmasına rağmen sıcaklıklardaki artış nedeniyle parlak kırmızı renkte.
Florida'daki Lugerhead Deniz Yaşamı Merkezi'nin şu anki başkanı, Science Advances'te yayınlanan çalışmayı yöneten ve bir süre Monterey Bay Akvaryumu'nda baş araştırmacı olarak çalışan Kyle Van Houtan konuya dair şunları söyledi:
“Gezegenimizdeki bazı yerler, insan kaynaklı emisyonların ve sera gazlarının patolojik etkilerinden muzdarip. Ancak bu emisyonların üretimindeki payları çok küçük. Bu konuya dikkat çekmek istiyoruz.”
Van Houtan ve ekibi söz konusu haritayı oluşturmak için en önemli dört sera gazına ilişkin verileri kullandılar. Bunlar; kurum benzeri bir madde olan karbon dioksit, metan, azot oksit ve siyah karbon (PM 2.5 olarak da bilinir) olarak belirtilen ve sadece 2,5 mikrometre boyutunda partiküllere sahip gazlar. Aerosollerle birleşen bu gazlar, tüm sera gazı emisyonlarının yüzde 92'sini oluşturuyor. Bilim insanları elde ettikleri verileri 1970 - 2018 yılları arasında bu emisyonların kaynaklarını ve kökenlerini haritalamak için kullandılar.
Araştırmacılar verileri Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli gibi çeşitli kaynaklarca geliştirilen tahmini ısınma haritalarıyla birleştirdiler. Sonuçta, emisyonların kaynaklandığı yerler ve tahmini en yüksek sıcaklıkların yaşanacağı bölgeler arasındaki farklı durumu gösteren büyük bir harita ortaya çıktı.
Harita düzensiz görünüyor ve insanların ürettiği, iklim değişikliğine neden olan emisyonların yüzde 90'ının yeryüzünün sadece yüzde 8'inden geldiğini gösteriyor. Bu emisyonların kaynağının çok küçük bir toprak parçasında yoğunlaştığı doğru ancak dünyadaki kara kütlesinin yarısından fazlası bu yüzyılın sonuna kadar aşırı ısınma yaşayacak. Araştırma sonucu yayınlanan makalede okyanusların iklim değişikliğinden kaynaklanan ısının yüzde 93'ünü emdiği ve bunun ısınmanın etkisini azaltmada kilit rol oynadığı belirtiliyor.

Isı dalgaları
Van Houtan, söz konusu araştırmayı iklim değişikliğine neden olan küresel emisyon rakamlarını bu şekilde sunmaya yönelik ilk girişim olarak görüyor. Bu haritanın, bu konuyla ilgili insanlarla iletişimi geliştirmek için veya bu bölgelerin gelecekteki sıcaklık dalgasıyla başa çıkmaya hazır olup olmadığını inceleyeyecek diğer araştırmalarda kullanılabileceği kaydediliyor.
Haritadaki tutarsızlığın nedeniyse genellikle sera gazlarının atmosferde nasıl dağıldığıyla ilgili. Kömür santrallerinin yakınındaki astım oranı gibi yerel etkiler olsa da bir noktadan çıkan emisyonlar tüm atmosfere karışıyor. Van Houtan konuya dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu emisyonlar gezegenin etrafını bir battaniye gibi sarıyor ve ısının dışarı kaçmasını engelliyor. Bu, tek bir yerdeki emisyonlar ve ısınma arasındaki ilişkinin tamamen ısınmadan kaynaklandığı anlamına geliyor.”
Bu aynı zamanda durumla hiçbir ilişki olmayabileceği anlamına geliyor. Haritanın gösterdiği de aslında bu. Bu durum özellikle Arktik (Kuzey Kutup Bölgesi) gibi emisyon üretmeyen, ancak yüksek ısınmadan muzdarip olan yerlerde ortaya çıkıyor.
Van Houtan sözlerinin sonunda şunları söyledi:
“Gezegenin yüzde 99'u iklim değişikliğinin ürettiği kirlilikten daha fazla etkileniyor. İklim değişikliği hiç adil ölçekte (eşit etkide) değil ve haritada da böyle görünüyor.”

 


1970'lerde baraj inşaatını durduran balığın aslında "var olmadığı" keşfedildi

2022'de Percina tanasinin tehlikede olmadığına karar verilmişti (AP)
2022'de Percina tanasinin tehlikede olmadığına karar verilmişti (AP)
TT

1970'lerde baraj inşaatını durduran balığın aslında "var olmadığı" keşfedildi

2022'de Percina tanasinin tehlikede olmadığına karar verilmişti (AP)
2022'de Percina tanasinin tehlikede olmadığına karar verilmişti (AP)

ABD'de tehlike altında olduğu gerekçesiyle bir barajın yapımını geciktiren balığın yanlış tanımlandığı ortaya çıktı. 

Tennessee eyaletindeki Tellico Barajı'nın inşaatı 1967'de başlamıştı ancak çevreciler, çiftçiler ve arkeolojik alanları sular altında kalacak olan Çerokiler projeyi durdurmak istiyordu.

Baraj karşıtlarından zoolog David Etnier, 1973'te Küçük Tennessee Nehri'nde daha önce hiç görmediğini söylediği bir balığa rastlayınca aradıklarını buldular. 

Percina tanasi adı verilen balığın, ABD Tehlike Altındaki Türler Yasası kapsamına alınması durumunda baraj yapımının durdurulması gerekiyordu.

Küçük balık, çevreciler ve yetkililer arasında uzun süren bir çekişmeye ve baraj yapımının duraklamasına yol açtı.

ABD Yüksek Mahkemesi, 1975'te verdiği kararla Percina tanasiyi yasa kapsamına aldı.

Bu olay en az iki sene boyunca baraj yapımını duraklatsa da Tellico nihayetinde inşa edildi. Balıklar toplanarak başka nehirlere götürüldü. 

Ancak yeni bir araştırmaya göre aslında Percina tanasi diye bir tür yok.

Bulguları hakemli dergi Current Biology'de 3 Ocak Cuma günü yayımlanan çalışmada, Percina tanasi ve diğer balıkların genetik analizleri yapıldı.

Makalenin yazarlarından Jeffrey Simmons'ın, Percina tanasiyi 2015'te Tellico Barajı'nın çok uzağında görmesinin ardından hayvanı yakından incelemeye karar vermişler.

Araştırmacılar bu hayvanın aslında ayrı bir tür olmadığını ve Percina uranidea türündeki balıkların doğu popülasyonunu oluşturduğunu tespit etti. Percina uranidea, tehlike altındaki hayvanlar arasında yer almıyor.

Yale Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Dr. Thomas Near "Teknik olarak Percina tanasi diye bir şey yok" diyor. 

1970'lerdeki mücadelede balığın korunmasına yönelik davayı açan avukat Dr. Zygmunt Plater, yeni çalışmanın genetiğe çok fazla ağırlık verdiğini öne sürüyor. 

Canlılar arasındaki benzerliklere odaklanarak tür sayısını azaltmanın, Tehlike Altındaki Türler Yasası'nın kapsamını daraltacağını savunuyor.

Diğer yandan Dr. Near "Bu çalışma, Tehlike Altındaki Türler Yasası'nı güçlendiriyor çünkü bilimin ek bilgiler ve yeni bakış açılarıyla nasıl güncellenebileceğini gösteriyor" diyor: 

Bu çalışmada kullandığımız yöntemler, çoğu daha fazla tehlike altında olan pek çok yeni türün keşfedilmesini sağlıyor.

Yıllarca Percina tanasi diye bilinen hayvanların tehlike statüsü 2022'de kaldırılmıştı. 

Simmons, "Bu yine de bir başarı hikayesi" diyerek ekliyor:

Bu balığa ne isim verirseniz verin, Tehlike Altındaki Türler Yasası kapsamına alınması işe yaradı.

Independent Türkçe, New York Times, NPR, Current Biology