Sudan'daki altın madenleri uğruna kanlı kabile savaşları

Hükümet, çatışmaları durdurmak için askeri takviye gönderiyor

Güney Kordofan'da devriye atan Sudan ordusu birlikleri (Arşiv_AFP)
Güney Kordofan'da devriye atan Sudan ordusu birlikleri (Arşiv_AFP)
TT

Sudan'daki altın madenleri uğruna kanlı kabile savaşları

Güney Kordofan'da devriye atan Sudan ordusu birlikleri (Arşiv_AFP)
Güney Kordofan'da devriye atan Sudan ordusu birlikleri (Arşiv_AFP)

Sudan'ın güneybatısındaki Güney Kordofan eyaletinde bir altın madeniyle ilgili iki grup arasında çıkan anlaşmazlık sonucu yaşanan silahlı çatışmalar ölümlere ve yaralanmalara yol açarken binlerce kişinin de bölgeden göç etmesine neden oldu. Yaşanan olaylar sonrası Hartum'daki merkezi hükümet çatışan tarafları ayırmak ve güvenliği sağlamak için orduya bağlı iki tabur, çevik kuvvet polisleriyle olaylara müdahalede bulundu. Eyalet valisi Hamid El Beşir konuyla ilgili şunları söyledi: “Bazı kabileler, hakim olan aşiret kültürü gereği intikam almak için ölen yakınlarını gizlediklerinden, yetkili makamlar ölü sayısı konusunda kesin bir veri elde edemiyorlar”. Çatışmaların yayılmasıyla, eski çatışmaları tekrar alevlendirmeye çalışan diğer aşiret gruplarından da olaylara dahil olmasıyla birlikte eyalet valiliği, Kalluki, Talodi, El-Liri, Habila ve Abu Cubeyha olmak üzere 5 şehirde olağanüstü hal ilan etti.
Vali dün Hartum'da düzenlediği basın toplantısında, kabileler arasındaki çatışmaların altın arama faaliyetlerinden kaynaklandığını, yaşanan son çatışmanınsa bir altın madeni sahasının yakınında su kuyusu açılması konusundaki anlaşmazlıkla başladığını ve bazı kabileler arasında silahlı bir çatışmaya dönüştüğünü belirtti.
"Altın madenciliği birçok can aldı" diye ekleyen vali, "Altın madenleri üzerindeki hakimiyet hırsının neden olduğu çatışmaları kontrol etmek için eyalet hükümetine ait modern bir maden tesisi kurmak için proje üzerinde çalışıyoruz" dedi.
El-Beşir, vatandaşların RPG, el bombaları ve yalnızca ordunun sahip olduğu diğer daha gelişmiş silahlar da dahil olmak üzere modern ağır silahlara sahip olduğunu söyledi.
Eyalet valisi, eyalet hükümeti ve Hartum'daki hükümetin yoğun hamlelerine ek olarak aşiret liderleri ile yerel yönetimlerin liderlerinin barış girişimleri yaptığını, ancak çatışmayı çözemediklerini ve şiddeti durduramadıklarını söyledi. Bazı aşiretlerin diğer aşiretlerin bölgeden sürülmesi talebine hükümetin yanıt vermeyeceği ve şiddetle reddettiğini söyledi.
El-Beşir, hükümetin yasaları sıkı bir şekilde uygulamak için eyaletteki bazı bölgelerin girişlerine güvenlik güçleri yerleştirdiğini belirtti. Öte yandan aşiretler arasındaki silahlı çatışmaları yeniden alevlenmemesi ve halk arasında daha fazla ölüm meydana gelmemesi için bir an önce vatandaşların elindeki silahları almak için çalıştıklarını söyledi.
Güney Kordofan Eyaleti Valisi, Kurban Bayramı tatilinden sonra sükunet içinde bir arada yaşamayı garanti eden bir barış anlaşmasının imzalanması için birçok tarafın çabalarının şehirde devam eden düşmanlıkları durdurmada ve bölgedeki silahlı çatışmalara son vermede başarılı olacağını ifade etti.
Vali, hükümete karşı yöneltilen anlaşmazlıklara taraflı müdahale etme suçlamalarını şiddetle reddederek “Tüm taraflara aynı mesafede duruyoruz” dedi. Ancak devrik Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’e yakın grupların, kabileler arası savaşları körüklemekle suçladı.
Başbakan Abdullah Hamduk, olayları izlemek, suçluları tutuklamak ve bir an önce yargı önüne çıkarmak için üst düzey bir bakanlık heyeti görevlendirmişti.
Eyalet başkenti Kadugli'de geçtiğimiz günlerde iki aşiret arasında çok sayıda vatandaşın öldürüldüğü bir çatışma yaşanmış, yapılan arabuluculuk çabaları sonucu çatışma büyümeden yatıştırılmış ve taraflar sakinleştirilmişti. Yaşanan son çatışmalar, yoksulluk seviyesinin halihazırda yüzde 80'i aştığı bu eyalette vatandaşların kitlesel olarak yerinden edilmesine ve insani yaşam koşullarının bozulmasına sebep oldu. Hartum'daki geçiş hükümetinin barış anlaşması imzalamak için görüşmeler yürüttüğü Abdülaziz el-Hilu fraksiyonu olan SPLM-N (Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey) ana kaleleri Kauda'daki hakimiyetlerine ek olarak Güney Kordofan Eyaletindeki 3 valiliği de kontrol ediyor.



Cezayir destekli ayrılıkçı hareket Polisario Cephesi Türkiye’ye muhalif Suriyeli Kürtlere ev sahipliği yapmasının arkasındaki gerçek ne?

Cezayir’den Türkiye ile stratejik bağlarına rağmen Kürtlere ev sahipliği yapma hamlesi (Reuters)
Cezayir’den Türkiye ile stratejik bağlarına rağmen Kürtlere ev sahipliği yapma hamlesi (Reuters)
TT

Cezayir destekli ayrılıkçı hareket Polisario Cephesi Türkiye’ye muhalif Suriyeli Kürtlere ev sahipliği yapmasının arkasındaki gerçek ne?

Cezayir’den Türkiye ile stratejik bağlarına rağmen Kürtlere ev sahipliği yapma hamlesi (Reuters)
Cezayir’den Türkiye ile stratejik bağlarına rağmen Kürtlere ev sahipliği yapma hamlesi (Reuters)

Sagir el-Haydari

Cezayir destekli ayrılıkçı hareket Polisario Cephesi tarafından Cezayir’de düzenlenen bir konferansta Suriyeli Kürt liderlerin ve destekçilerinin ağırlanması, Ankara ile ilişkilere zarar verip vermeyeceğine dair soru işaretlerine yol açtı.

Türkiye Kürtlerin yoğunlukta olduğu YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı sert bir tutum sergilerken, Suriye'de özerk bir yönetim kurulmasını reddediyor. Bu doğrultuda hem Irak hem de Suriye'de hızlı gelişmelere sahne olan PKK ve SDG kontrolü altındaki bölgelerine yoğun bombardımanlar düzenliyor.

Cezayir’in devrik Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin düşmesinden haftalar sonra böyle bir hamlede bulunması, önemi ve Şam-Ankara-Cezayir hattına olası yansımaları konusunda spekülasyonlara kapıyı araladı.

Cezayir'in Fas'a karşı kullandığı ayrılıkçı hareket Polisario Cephesi lideri İbrahim Gali'nin de hazır bulunduğu konferansa katılan Kürt aktivistler ile İsveçli iklim aktivisti ve Kürt savunucusu Greta Thunberg, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni (KDSÖY) simgeleyen Rojava bayrağını göndere çekti. Türkiye, PKK gibi Kürt hareketleri SDG ve YPG’yi ‘terör örgütleri’ olarak sınıflandırıyor.

Anlaşılmaz tutumlar

Bu gelişmeyi, Cezayir ile ilişkileri karanlık bir tünele giren Mali'de, iktidardaki askeri cunta ile Türkiye arasındaki yakınlaşmaya Cezayir'in karşılık verme çabası olarak değerlendirenler de var, bunu Rabat ile Ankara arasındaki yakınlaşmaya bir yanıt olarak değerlendirenler de.

Cezayir, kısa bir süre önce Türkiye ile stratejik ortaklık içindeydi. Bu, Ankara'nın Kuzey Afrika ülkesinde büyük yatırımlar yapmasına yol açtı.

Geçtiğimiz aylarda Cezayir'e karşı söylemini artıran ve onu defalarca Bamako'yu istikrarsızlaştırmaya çalışmakla suçlayan Türkiye ile Mali'deki askeri cunta arasında kayda değer bir yakınlaşma yaşandı. Mali’deki askeri cunta yönetimi, Türkiye'den insansız hava araçları (İHA) satın aldı. Cezayir ordusu Eylül 2024'te bunlardan Bayraktar TB2 model İHA’yı iki ülke arasındaki sınır bölgesinde tespit etti.

xz scdfvbg
Temkinli davranan Ankara’dan Cezayir'in Suriyeli Kürtlere ev sahipliği yapma hamlesi

hakkında kamuoyu önünde yorum yapılmadı (AFP)

Öte yandan Mali'de 2015 yılında imzalanan önemli bir anlaşmayla sonuçlanan uzlaşı çabalarına destek veren Cezayir, Bamako'yu kızdıran bir hamleyle Cumhurbaşkanı Abdelmecid Tebbun tarafından kabul edilen muhalif İmam Mahmud Diko gibi Malinin tartışmalı dini kanaat önderleri ve ayrılıkçı isimlerini ağırlamaktan çekinmedi.

Safsatalar

Türkiye, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) yanı sıra PKK ve YPG'yi de zayıflatmaya çalışıyor. Cezayir'deki konferansa bu Kürt yapıları ve örgütlerinin üyeleri ve destekçileri katıldı.

Cezayirli siyasi araştırmacı Sabir Belidi yaptığı değerlendirmede, “Aslında Cezayir'e düşman olduğu bilinen çevreler tarafından Cezayir’de huzursuzluk yaratmak ve Ankara ile arasını açmak amacıyla Cezayir'in topraklarında Türk karşıtı bir yapılanmayı kabul ederek kamuoyuna Mali ordusunu destekleyen Türklerden intikam alındığı izlenimi verilmeye çalışılıyor. Bunlar safsatalardan ibaret” ifadelerini kullandı.

Cezayir'deki Kürt varlığının çok yeni ve son yıllarda Suriye krizinin dayattığı insani koşullarla ilgili olduğunu söyleyen Belidi, “Cezayir hükümeti Suriyeli mültecilerin kabulü için kimlik, etnik köken ve milliyet temelinde kabul gibi belirli bir kriter belirlemedi” dedi.

axscdfvgbrthy
Kürtler, Polisario Cephesi liderleriyle birlikte KDSOY’u simgeleyen Rojava bayrağıyla poz verdiler (Sosyal medya siteleri)

Türkiye'nin bunun Cezayir'in stratejik güvenliğine doğrudan bir tehdit olduğunu bilmesine rağmen Mali ordusunu çeşitli araçlarla hatta uzman ve teknisyenlerle desteklediği biliniyor. Ancak Cezayir'in, özellikle de konu son derece karmaşık olduğu için bu tür bir hesaplaşmaya başvurmadan Türklerle meseleyi ele almak için kendi kartları ve seçenekleri var.

İlişkiler tehlikede

Türkiye'nin bu hamleyle ilgili yorum yapmamış olması, özellikle de SDG ile Suriye’deki Türkiye destekli güçler arasındaki çatışmalar çerçevesinde bölgesel olarak çok önemli bir aşamaya gelinmişken, Ankara'daki resmi çevrelerin nasıl bir açıklama yapacağı konusundaki beklentileri arttırıyor.

Uluslararası ilişkiler uzmanı Taha Avdeoğlu yaptığı açıklamada, “Bu hamlenin, Türkiye-Cezayir ilişkilerini tehlikeye attığına şüphe yok. Fakat şimdiye kadar Ankara'dan herhangi bir yorum ya da bir kınama açıklaması duymadık. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin Cezayir'in bu toplantıya ev sahipliği yapmasıyla ilgili bazı hususları beklediği aşikâr” dedi. Özellikle iki taraf arasında gerçekleşen ziyaretlerden sonra Türkiye'nin Cezayir ile ilişkilerini sürdürmek için çaba sarf edeceğine inandığını ifade eden Avdeoğlu, “Son dönemde Cezayir'in de Ankara'dan füze satın alma ve daha fazla iş birliği yapma arzusunu dile getirmesi nedeniyle aralarında stratejik ilişkiler söz konusu” şeklinde konuştu.

Türkiye'de Cezayir'in bu hamlesine ilişkin açıklama ya da detaylara dair bir beklenti ve bekleyişi olduğunu söyleyen Avdeoğlu, “Öyle görünüyor ki Ankara, bu Kuzey Afrika ülkesiyle büyük bir krizin başlamasını istemiyor. Ancak Türkiye’deki hem hükümete yakın hem de muhalif medya organları Ankara'yı Cezayir'le bu konuda bir anlaşmazlık yaşamaya itmeye çalışıyor” yorumunda bulundu.

Cezayir’in yanıtı

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre Cezayir cumhurbaşkanının resmî ikametgâhı olan el-Muradiye Sarayı'na yakın bir siyasi kaynak yaptığı açıklamada Cezayir'in Türkiye ile arasındaki ilişkileri germek istediği yönündeki iddiaları reddederek, meselenin Polisario Cephesi'nin Kürt liderleri Tinduf kamplarında ağırlamasıyla ilgili olduğunu söyledi. Kimliğinin gizli tutulması kaydıyla konuşan kaynak, konferansa ev sahipliği yapanın Cezayir değil, Polisario Cephesi olduğunun altını çizerek “Cezayir, Polisario Cephesi ile müttefik ve liderlerini ve mültecileri kendi topraklarında, Tinduf vilayetindeki kamplarda ağırlıyor” diye ekledi.

Öte yandan Cezayir'in Ankara'daki Büyükelçiliği de dün bir basın açıklaması yayınlayarak Fas'taki bazı medya kuruluşlarının Cezayir'in bir Kürt heyetine davetiye gönderdiği yönündeki iddialarını yalanladı. İddiaları ‘hayal ürünü’ olarak nitelendiren Cezayir'in Ankara Büyükelçisi Belani, “Bir Kürt heyetinin Cezayir'e davet edildiği iddialarının tamamen asılsız olduğunu belirtmek isterim” ifadelerini kullandı.

Cezayir ile Türkiye arasındaki güçlü ve stratejik ilişkilerinin, hiçbir karışıklığa veya düşmanca bir belirsizliğe uğramayacağını yineleyen Büyükelçi Belani, ülkesinin dış politikasının temel taşı olarak diğer ülkelerin iç işlerine karışmama ilkesine olan bağlılığını vurguladı.