Muhammed Bedreddin Zayid
Libya’daki istikrarsızlığa ve bölünmüşlüğe ilişkin son yıllarda yaşanan çözüm süreci tıkanıklıklar sebebiyle sekteye uğrasa da ilerliyor.
Belki de bu duruma, Suriye ve Yemen gibi diğer bölgesel krizlerde rastlanmadı. Nitekim Libya’da çatışma taraflarının çıkarına olacak şekilde çözüme yaklaşılır gibi gözüken ancak daha sonra tıkanıklığın tekrar baş göstermesi ve çözüm olasılığının yok olmasıyla yeni bir kısırdöngüye girildiği pek çok merhaleden geçildi.
Uluslararası ve bölgesel dengeler
Şu anda Libya’da süreci yöneten dinamiğin, mevcut krizin çatışma taraflarının lehine çözülmesini engelleyen hassas uluslararası ve bölgesel dengelerin ürünü olduğu söylenebilir. Sahneyi yalın bir hale getirirsek çatışmanın iki tarafı var:
Biri siyasal İslamcı grupların Libya’nın kaderi üzerinde egemen olmasını istemeyen ülke içerisindeki sivil akımları koruyan Libya Ulusal Ordusu (LUO) ile Temsilciler Meclisi. Diğeri ise siyasal İslamcı gruplar, onlara bağlı milisler, kaotik güçler ve haraç alarak geçinen milisler. Bu iki tarafın ortasında ise siyasal İslamcılığı reddedenlerden oluşan büyük bir çoğunluk bulunuyor. Ancak pek çoğu sessizliğini koruyor ve güvenliği garanti edilirse seçimlere katılmayı arzuluyor.
Libya halkının bir başka kesimi daha siyasal İslamcılara karşı çıkıyor ancak Batı’ya yaklaşmaktan korktukları için bu İslamcı akımlarla ateşkes yapmaya hazırlar.
Türkiye’nin kritik müdahalesi
LUO’nun Trablus’a doğru ilerlediği sırada Türkiye müdahale etmiş ve askeri dengeyi döndürmek için Suriye cephesinden paralı askerleri Libya’ya taşımıştı. Bu noktada Mısır devreye girmiş ve Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi askeri sahnede dengeyi yeniden sağlamak için Sirte’nin kırmızı çizgileri olduğuna dair bir tehdit savurmuştu.
Rusya’ya karşı ABD dengesi
Libya'daki Libyalı ve bölgesel tarafların bu askeri dengesine bir başka uluslararası denge de ekleniyor. Bu denge esas olarak Washington'un askeri sahnenin çökmesini istememesi ve Rusya hariç tüm bölgesel ve Avrupa taraflarıyla olan olumlu ilişkisine dayanarak çatışmanın yönetilmesinde doğrudan ve dolaylı olarak rolünü genişletme arzusuyla temsil ediliyor. Rusya ise siyasi ve lojistik unsurların eksikliği ve hatta Libya’daki siyasi ortam yüzünden askeri müdahalesini genişletme riskini göze almayacak. Tüm bunlar Libya sahnesinde bir çeşit askeri ve siyasi denge yarattı. En önemlisi de yakın bir zamanda askeri anlamda bir çözümün mümkün olmadığının anlaşılmasını sağladı.
Olumlu gelişmeler
Yukarıda bahsi geçen göreceli siyasi ve askeri denge durumunun ardından Birleşmiş Milletler (BM) Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Temsilcisi Vekili Stephanie Williams’ın gözetiminde başlayan uzun bir dizi olumlu gelişme olduğu su götürmez bir gerçek. Bu gelişmeler sonucunda ülkede ve Libya'nın dış ilişkilerinde şiddetli bir iç kutuplaşma kaynağı olan Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) feshedilerek Abdulhamid ed-Dibeybe Başbakanlığında şu anki hükümet kuruldu ve Muhammed el-Menfi Başkanlık Konseyi Başkanı olarak seçildi. Williams’ın siyasal İslamcıların tarafını tutarak seçtiği siyasi güçlerin temsilciliğinde pek çok şart gözardı edildi. Şu anda siyasal İslamcılar Trablus sahnesini askeri açıdan kontrol ediyor. Siyasi ağırlıklarının askeri ağırlıkları ile eşdeğer olduğuna dair hiçbir kanıt yok. Tam aksine Kaddafi rejiminin düşmesinin ardından yaşanan tüm gelişmeler ve seçim örnekleri, Libya kamuoyunda bu kişilerin bir siyasi pozisyona sahip olmadıklarını gösteriyor. Bütün bunlar bir yana, şu anki hükümet, çatışma taraflarının neredeyse hepsi tarafından açık bir kabul ve geniş çapta uluslararası ve bölgesel bir onay ile kuruldu. Belki de hem yurtiçinde hem de yurtdışında söz sahibi olan bir tarafı dışlamadan iç ve dış eylemlerini sürdürdü. Doğrusu bu, devrimden sonra hiçbir hükümetin özellikle de UMH’nin tanık olmadığı olumlu bir gelişme. Zira UMH LUO’ya ve aynı şekilde Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’e başından beri karşıydı ve pek çok çevrenin müdahalesine rağmen taraflar arasındaki uzlaşma çabalarını sekteye uğratmıştı.
Diğer bir olumlu gelişme de 24 Aralık’ta yapılması planlanan Libya seçimlerine hazırlık için devam eden siyasi bir sürecin olması. Bu uğurda pek çok toplantı yapıldı. Her ne kadar temsilcilerin seçilmesi ile ilgili standartlar net olmasa ve aynı problem yaşansa da Libya taraflarını bir araya getiren Libya Siyasi Diyalog Forumu (LSDF) kuruldu. Bu çabalar halihazırda devam ediyor ve pek çok yöne odaklanıyor. Bunlardan en önemlisi de seçimlerin hukuki altyapısını oluşturacak anayasal temel. Anayasal temel esas olarak şu sorular etrafında dönüyor:
Önce seçimler mi yapılacak yoksa anayasa referandumu mu? Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından mı seçilecek yoksa parlamento tarafından mı seçilecek?
LSDF tarafından oluşturulan Uzlaşmalar Komitesi’nin online olarak bir toplantı yapması gerekiyordu. Ancak zor sorular ve meselelerle karşı karşıya kaldığı için toplantı Kurban Bayramı sonrasına ertelendi.
Hafter’in Cumhurbaşkanlığı adaylığı
Zorluklar her zaman Libya'daki uzlaşma sorununu ve bugüne kadarki kırılganlığı gizleyen başlıkların etrafında dönüyor. Seçim diyaloğunu aksatan yukarıda bahsi geçen sorular daha çok askerlerin ve özellikle de LUO Komutanı Halife Hafter’in Cumhurbaşkanlığına adaylığı etrafında dönüyor. Siyasal İslamcı liderlerden bazılarının Hafter’in saf dışı bırakılması ve hatta Hafter’in aday gösterilmesine yönelik düzenlemelerin en ince ayrıntısına kadar detaylandırılması gerektiğine dair ısrarları ile birlikte tepkiler öyle açık bir hale geldi ki mesele alenen ortaya çıktı. Bu anlaşmazlık siyasi sürecin hepsinin yıkılması için yeterli gözüküyor. Hafter’in değerlendirmesini göz önüne almaksızın, aleyhindeki birçok suçlamaya ve ülke içinde ve dışında varlığını desteklemeyen birçok taraf olmasına rağmen, ülke içindeki muhaliflerinin uluslararası olarak denetleneceğini bildikleri seçimleri kazanma ihtimalinden korktuğu aşikar. Aslında bu kişiler, ne Hafter’in seçim kampanyasını engellemek için argümanlarının gücüne güveniyorlar ne de sadece çatışan iki taraftan birinden halkı ikna edecek güçlü bir liderliğe ihtiyacı olan Hafter olgusunu sona erdirmek için seçimlerdeki ve siyasi arenadaki güçlerine güveniyorlar. Bu kişiler Hafter’e odaklanarak abartılı bir şekilde ona daha fazla güç ve prestij kazandırdıklarının farkında değiller.
Yabancı güçler ve kaçak silahlar sorunu
Öte yandan asıl zorluk ortaya çıkıyor. Siyasi sürecin ülkede şiddeti durdurma ve sağlıklı etkileşimler ve toplantılar başlatmadaki başarısına rağmen birinci ve ikinci Berlin Konferansı’ndan günümüze kadar bu süreç, aşamalarının hiçbirinde yabancı paralı askerler ve Türk askeri varlığı olgusuyla başa çıkmak için bütünleyici bir plan ve özel mekanizmalar geliştiremedi. Silahlı milisler ya da çöküş yıllarında veya hatta son çatışmalar sırasında Libya ordusuna ait silahları ele geçirerek veya kaçakçılık yaparak ele geçirilen milyonlarca ağır ve hafif silah şeklindeki yasadışı silahlarla nasıl başa çıkılacağı ile ilgili bir plan ortaya koyamadı. Barış sürecini baltalamakta ısrarcı olanlara yaptırım uygulama tehditlerinin yanı sıra son zamanlarda özellikle BM Güvenlik Konseyi, ABD ve uluslararası tarafların çoğu, paralı ve yabancı askerlerin ülkeden çıkarılması ve devlet dışında silah taşınmasına son verilmesine yönelik olumlu bir tavır benimsemiş olsa da şu ana kadar hiçbir yaptırım uygulanmadı ve belirli kararlar da alınmadı. Türkiye ve Rusya’ya bağlı bazı paralı askerlerin sınırlı bir şekilde geri çekildiğine ilişkin bilgiler gelse de Türkiye, varlığı sona eren UMH ile yaptığı anlaşmayı öne sürerek bu ülkede askeri varlığını sürdürmekte alenen ısrar ediyor. Ancak bizim ve bizim dışımızdakilerin daha önce söylediği gibi bu anlaşmanın hiçbir hukuki geçerliliği yok. Ayrıca Başbakan Abdulhamid ed-Dibeybe ve Dışişleri Bakanı Necla el-Menguş da ülkedeki tüm yabancı askerlerin çıkarılması için açık çağrıda bulundu. Tüm bunlara rağmen bu dosyada gözle görülür bir tıkanıklık var. Bu da Libya’da istikrarın sağlanması ve gerçek bir uzlaşmaya varılması için asıl zorlukların en önemli boyutunu oluşturuyor. Libya sahnesindeki tüm gelişmelere rağmen, gerçek uzlaşma bu çıkmazı ele alan pratik düzenlemelere bağlı.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan tercüme edilmiştir