İbrahimi Camii'ndeki Filistin varlığını güçlendirmek için “Harem’in Koruyucuları Kampanyası”

Kampanya organizatörleri El-Halil kentindeki ailelerle iletişim kurarak gençleri camiyi ve mimarisini ziyaret etmeye teşvik etmelerini istedi

Filistinlileri El-Halil'deki İbrahimi Camii'nde varlıklarını güçlendirmeye çağıran "Harem’in Koruyucuları Kampanyası” (The Independent Arabic)
Filistinlileri El-Halil'deki İbrahimi Camii'nde varlıklarını güçlendirmeye çağıran "Harem’in Koruyucuları Kampanyası” (The Independent Arabic)
TT

İbrahimi Camii'ndeki Filistin varlığını güçlendirmek için “Harem’in Koruyucuları Kampanyası”

Filistinlileri El-Halil'deki İbrahimi Camii'nde varlıklarını güçlendirmeye çağıran "Harem’in Koruyucuları Kampanyası” (The Independent Arabic)
Filistinlileri El-Halil'deki İbrahimi Camii'nde varlıklarını güçlendirmeye çağıran "Harem’in Koruyucuları Kampanyası” (The Independent Arabic)

Halil Musa / Gazeteci
Yaklaşık üç yıl önce başlatılan "Harem’in Koruyucuları Kampanyası”, Filistinlileri El-Halil'deki İbrahim Camii'nde varlıklarını güçlendirmeye teşvik ediyor ve İsrail'in Yahudileştirme çabalarına karşı koymayı ve İsrail’in camii üzerindeki kontrolü sıkılaştırma planlarını engellemeyi amaçlıyor.
Kampanyanın ana amacı, İbrahim Camii'ne gitmeyi, içinde namaz kılmayı ve eski şehir pazarlarını ziyaret etmeyi teşvik ederek, 1994 katliamı ve müteakip İsrail önlemleri ve engellerinin ardından önceki normal hayata geri dönülmesini sağlamak.

15 binden fazla Filistinli toplandı
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre,  Fetih Hareketi’nin El-Halil'deki aşiretlerle iş birliği içinde yürüttüğü kampanya, her Cuma 15 binden fazla Filistinliyi sabah namazında bir araya getirmeyi başardı.
Yaklaşık 200 gönüllünün katıldığı bu kampanya, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun 2019 ve 2020 yıllarında İbrahimi Camii'ne yaptığı ziyarete "uzun vadeli pratik bir yanıt" olarak geldi. Netanyahu, seçim kampanyasının bir parçası olarak camii ve çevresindeki bölgeler üzerinde İsrail egemenliğini empoze etme sözü vermişti.

 Kampanya, her Cuma 15 binden fazla Filistinliyi sabah namazında bir araya getirmeyi başardı (The Independent Arabia)
1967 yılında El-Halil şehri yakınlarında bir dizi yerleşim yeri kuran İsrail, 1994'te bir Yahudi aşırılık yanlısının yaklaşık 30 Müslümanın hayatını mal olan bir katliamı gerçekleştirmesinden sonra biri Müslümanlar, diğeri Yahudiler için olmak şehri iki bölüme ayırdı.
Bu katliamdan sonra İsrail, İbrahimi Camii'ni askeri kışlaya dönüştürdü, caminin kapılarına güvenlik bariyerleri yerleştirdi ve camiye girmek isteyenlere kimlik kontrolü yapılması uygulamasını başlattı.

“Harem’in Koruyucuları Kampanyası”
Harem’in Koruyucuları Kampanyası Koordinatörü Muhenned el-Caberi, kampanyanın amacının "İbrahim Camii’ndeki Filistin varlığını yoğunlaştırarak İsrail'in cami üzerindeki kontrolü sıkılaştırma planlarını engellemek ve yıllardır olduğu gibi camiyi terk etmemek" olduğunu söyledi.
Kampanya, binlerce Filistinlinin sabah namazı için bir araya gelmesi şeklinde başlasa da, daha sonra buna sanatsal ve kültürel etkinliklerin yer aldığı ve haftada iki kez düzenlenen milli geceler eklendi. Ancak bu etkinlikler koronavirüsün patlak vermesinin ardından sona erdi.
Kampanyanın organizatörleri, salgının yayılmasından sonra önemli ölçüde azalan katılım ivmesini geri getirmek amacıyla, sabah namazının hemen ardından damat için özel bir elbise, çalgı ekibi ve tatlı dağıtımı içeren bir “düğün merasimi” düzenleneceğini duyurdu.
El-Halil kentinin Eski Şehir bölgesinde İbrahim Camii'ne giden sokaklar gönüllüler tarafından hazırlanan ikramlar ve tatlılar ile dolup taşarken, restoran ve dükkan sahipleri bağış için birbirleriyle yarıştılar.
Akşam ve yatsı namazlarına sadece 30 kişi katılırken, kampanya sayesinde bu sayının üç bini geçtiğini dile getiren Caberi, “İnsan kalabalığı, İsrail ordusunu Tapınak Dağı'na girenlere uyguladığı kimlik kontrolünü terk etmeye ve doğu kapısını ve yılda sadece on gün açtığı dış avluyu açmaya zorladı. Geçmişteki tüm çabalar boşa gitti. Kampanya organizatörleri El-Halil'deki ailelerle iletişim kurarak gençlerini camiyi ve mimarisini ziyaret etmeye teşvik etmelerini istedi.” dedi.

Her aileden iki kişi
Kampanya organizatörleri, koronavirüs kısıtlamalarının gevşetilmesinin ardından, önümüzdeki iki ay boyunca faaliyetlerine devam etmeyi ve İbrahim Camii'ne gelen ziyaretçi yüzdesini artırmayı planlıyor.
Ancak Caberi, İsrail'in başlangıçta kampanya üyelerini sindirmeye çalıştığını ve İsrail İç İstihbarat Servisi Şin-Bet’in üyeleri tehdit ettiğini belirtti.
Genç Hüsam Ebu Süneyne, bir yıl önce vatanında aktif bir unsur olmak ve İbrahim Camii'ni Yahudilere terk etmemek için onlarca kişinin yanında kampanyaya gönüllü olarak katıldı.
Filistinli genç, Hebron'daki her Filistinli ailenden iki kişinin İbrahimi Camii'ni ziyaret etmesinin oradaki binlerce Filistinlinin varlığına katkıda bulunduğunu söyledi.

Tarihi yapılar
İbrahimi Camii, Batı Şeria'da bugün neredeyse kesintisiz olarak kullanılan en eski kutsal yapıdır. Müslümanlar için dördüncü, Yahudiler için Kudüs’teki Tapınak Dağı'ndan sonra ikinci kutsal yer.
Yahudiler, İbrahim Camii'nin; İbrahim, İshak, Yakup peygamberlerin ve eşlerinin defnedildikleri yer olduğuna inanırlar.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 2017 yılında İbrahim Camii'ni, Dünya Mirası Listesi'ne dahil etti.
UNESCO, tarihi binaların MS 1. yüzyılda inşa edildiği yer olan El-Halil kentinin Eski Şehir bölgesindeki binalarda yerel kireçtaşı kullanımının binaları özel kıldığını söylüyor.

 


Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
TT

Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)

Suriye’nin orta kesimindeki Humus’ta, Alevi çoğunluğun yaşadığı bir mahallede bulunan camide cuma namazı sırasında meydana gelen patlamada en az sekiz kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlenirken, yetkililer faillerin hesap vereceğini bildirdi.

Bu saldırı, geçiş yönetiminin yaklaşık bir yıl önce iktidara gelmesinden bu yana bir ibadethaneyi hedef alan ikinci saldırı oldu. Haziran ayında Şam’da bir kilisede düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi yaşamını yitirmiş, o saldırıyı da yine aşırıcı Saraya Ensar el-Sünne üstlenmişti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab, Humus’taki patlamanın arkasındaki tarafın “kim olursa olsun” adalet önüne çıkarılacağını belirterek, saldırının Suriye’de güvenlik ve istikrarı sarsmayı hedeflediğini söyledi. İbadethanelerin hedef alınmasını “alçakça ve korkakça bir eylem” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Resmi Suriye Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ülkenin üçüncü büyük kenti Humus’ta Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nde meydana gelen patlamada sekiz kişi hayatını kaybederken 18 kişi yaralandı.

Patlamada başı ve sırtı şarapnel parçalarıyla yaralanan ve Humus’taki Karam el-Luz Hastanesi’nde tedavi gören 47 yaşındaki Usame İbrahim, AFP’ye, “Cuma namazındaydım; yalnızca güçlü bir patlama ve yoğun bir basınç duydum” dedi. Başındaki bandajları işaret eden İbrahim, “Her yer gözümde kıpkırmızı oldu… Yere düştüm, başımdan kan aktığını gördüm… O an ne olduğunu anlayamadım” diye konuştu. Kan izleri arasında caminin kapısına doğru ilerlediğini, cemaatten yükselen çığlıklar ve inlemeler eşliğinde gençler tarafından hastaneye götürüldüğünü anlattı.

İçişleri Bakanlığı, “terör saldırısının” namaz sırasında gerçekleştiğini belirterek, “ilgili birimlerin failleri yakalamak üzere soruşturma ve delil toplama çalışmalarına başladığını” açıkladı.

Saraya Ensar el-Sünne, Telegram’da yayımladığı mesajda, “Sarayâ Ensar el-Sünne mücahitleri, başka bir gruptan mücahitlerle birlikte, Nusayrilere ait Ali bin Ebu Talib içinde bir dizi patlayıcıyı infilak ettirdi” ifadelerini kullandı. Beşar Esad yönetiminin 2024 sonunda devrilmesinin ardından kurulduğunu belirten grup, “Saldırılarımız artarak sürecek ve tüm kâfirler ile mürtedleri hedef alacak” dedi.

SANA’nın bir güvenlik kaynağına dayandırdığı habere göre, ilk bulgular patlamanın cami içine yerleştirilen patlayıcı düzeneklerden kaynaklandığını gösteriyor. Olay yerinden yayımlanan görüntülerde, caminin bir köşesindeki duvarın alt kısmında bir gedik, duvarın bir bölümünü kaplayan siyah duman izleri, etrafa saçılmış halı parçaları ve kitaplar ile kırılmış pencere camları görüldü. Güvenlik güçleri caminin çevresini kordon altına aldı; içerideki ekipler, patlamanın olduğu alanı kırmızı şeritle çevreledi.

“Etrafımda şarapnel parçaları”

Ayağından yaralanan ve hastanede tedavi gören seyyar kitap satıcısı 38 yaşındaki Gadi Maruf da AFP’ye, patlamanın imamın hutbe için minbere çıkmasıyla meydana geldiğini söyledi. Maruf, “Çok büyük bir patlamaydı; etrafımda şarapnel parçalarının uçuştuğunu gördüm” dedi.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı açıklamada “korkakça suç eylemini” kınayarak, bunun “güvenliği ve istikrarı bozma, Suriye halkı arasında kaos yayma girişimlerinin bir parçası” olduğunu vurguladı. Açıklamada, “terörle her tür ve biçimde mücadele” konusundaki kararlılık yinelenirken, “bu tür suçların devletin güvenliği tesis etme, vatandaşları koruma ve failleri hesap verme çabalarını durduramayacağı” ifade edildi.

Riyad, Beyrut ve Amman başta olmak üzere birçok başkent saldırıyı kınadı. Saldırı, son aylarda yaşanan şiddet olaylarının ardından Suriye’deki azınlıkların endişelerini artırdı.

sx scx
Patlama sonucu Humus’un Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nin içinde meydana gelen yıkım görülüyor (SANA)

Sünni çoğunluğa sahip Humus’ta Alevi çoğunluklu mahalleler de bulunuyor. 2011’de başlayan Suriye iç savaşının ilk yıllarında şiddetli çatışmalara sahne olan kentte, geçen ay kırsaldaki bir köyde bir çiftin öldürülmesinin ardından mezhepsel gerginlik ve çatışmalar yaşanmış; çiftin aşireti suçu Alevilere atfetmişti. Ancak İçişleri Bakanlığı daha sonra olayın adli saiklerle işlendiğini açıklamıştı.

Bu cinayetin ardından Lazkiye kıyı kentinde ve Alevi çoğunluklu diğer bölgelerde binlerce Alevi, Humus ve başka yerlerde azınlıklara yönelik saldırıları protesto etmişti. Esad yönetiminin devrilmesinden bu yana, Esad’ın mensubu olduğu Alevi topluluğuna yönelik saldırıların arttığı belirtiliyor.

Mart ayında Suriye kıyı kesiminde mezhepsel arka planlı şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre çoğu Alevi olmak üzere yaklaşık 1700 kişi hayatını kaybetti. Yetkililerce görevlendirilen bir soruşturma komisyonu, Temmuz ayında, şiddet olaylarına karıştığı şüphesi bulunan 298 kişinin kimliğinin belirlendiğini; isimleriyle birlikte 1426 Alevinin yanı sıra 238 güvenlik ve ordu mensubunun öldürüldüğünü açıkladı.

Gözaltındakilerin serbest bırakılması

Şiddet olaylarından önce ve sonra, eski yönetimle bağlantı iddiasıyla Alevi çoğunluklu bölgelerde geniş çaplı gözaltılar yapılmıştı. Resmî Suriye televizyonu, cuma günü Lazkiye’de “savaş suçlarına karışmadıkları tespit edilen” 70 kişilik ilk grubun serbest bırakıldığını, devamının geleceğini duyurdu.

Temmuz ayında, güneydeki Süveyda vilayetinde Dürzi azınlığa yönelik mezhepsel şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre 789’u Dürzi sivil olmak üzere iki binden fazla kişi hayatını kaybetti. Haziran ayında ise Şam’ın Duveyla semtindeki Mar İlyas Kilisesi’nde namaz sırasında düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi ölmüştü. Yetkililer, ülkede birlikte yaşamı ve tüm bileşenlerin korunmasını vurgulamayı sürdürüyor.

Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Esad’ın devrilmesinin birinci yıl dönümünde yaptığı konuşmada, “güçlü bir Suriye” inşa etmek için Suriyelilerin çabalarını birleştirmesinin önemine dikkat çekti ve halkın fedakârlıklarına “yakışır” bir gelecek çağrısı yaptı. İktidardaki ilk yılını geride bırakan Şara, yönetimini pekiştirmek için çeşitli adımlar atsa da, ülkenin birliğini koruma ve güvenliği tüm topraklarda tesis etme konusunda ciddi bir sınavla karşı karşıya bulunuyor.


İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
TT

İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)

İsrail yetkilileri bugün, kuzey İsrail'de bir Filistinli tarafından gerçekleştirilen bıçaklı ve araçla saldırıda iki kişinin öldüğünü açıkladı.

 İşgal altındaki Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)

İsrail acil servisleri, yaklaşık 68 yaşında bir adamın araç çarpması sonucu hayatını kaybettiğini bildirdi.

İsrail kamu yayın kuruluşu Kan ise yaklaşık 20 yaşında bir kadının bıçaklanarak öldürüldüğünü duyurdu.

 Ayrıca, iki kişinin de hafif yaralandığı belirtildi.

İsrail polisi, şüpheli saldırganın işgal altındaki Batı Şeria'da yaşayan bir Filistinli olduğunu açıkladı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, orduya saldırganın memleketi olan Batı Şeria'daki Kabatiye kasabasında operasyon başlatma emri verdi.

Ofisinden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Savunma Bakanı Yisrael Katz, cani teröristin geldiği Kabatiye’ye karşı İsrail ordusuna güçlü ve derhal harekete geçme talimatı verdi. Amaç, tüm teröristleri tespit edip etkisiz hale getirmek ve kasabadaki terörist altyapıyı çökertmektir."


Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili bugün yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan görüşmelerin henüz somut sonuç vermediğini belirterek, ülkenin kuzeydoğusundaki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesi konusundaki söylemlerin, icraat adımları atılmadan teorik ifadelerden ibaret kaldığını kaydetti.

Suriye Haber Ajansı'na (SANA) konuşan kaynak, Suriye'nin birliğine yapılan tekrarlanan vurgunun, ülkenin kuzeydoğusundaki gerçeklikle çeliştiğini, burada devlet çerçevesinin dışında ayrı ayrı yönetilen idari, güvenlik ve askeri kurumların bulunduğunu ve bunun da sorunu çözmek yerine "bölünmeyi sürdürdüğünü" söyledi.

 SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)

Sözlerine şöyle devam etti: "SDG liderliğinin Suriye devletiyle diyaloğun devam edeceğine dair sürekli işaretlerine rağmen, bu görüşmeler somut sonuçlar vermedi. Bu söylemin, gerçek bir durgunluk ve uygulamaya geçme konusunda gerçek bir irade eksikliği ışığında, medya amaçlı ve siyasi baskıları absorbe etmek için kullanıldığı görülüyor."

Sözlerine şöyle sürdürdü: “Kuzeydoğu Suriye'deki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesiyle ilgili konuşmalar, somut adımlar veya net zaman çizelgelerinden yoksun, teorik ifadeler alanında kalmıştır. Bu durum, SDG ile imzalanan 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığın ciddiyeti konusunda şüpheler uyandırıyor.”

Petrol dosyasına gelince, Dışişleri Bakanlığı'ndaki resmi kaynak, SDG liderliğinin petrolün tüm Suriyelilere ait olduğu yönündeki tekrarlanan iddialarının, “devlet kurumları içinde yönetilmediği ve gelirleri genel bütçeye dahil edilmediği sürece” güvenilirliğini kaybettiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın SANA’dan aktardığına göre kaynak, görüşlerin yakınlaşmasından bahsetmenin, “zaman sınırlı uygulama mekanizmalarına sahip net, resmi anlaşmalara dönüştürülmedikçe anlamsız kaldığını” vurguladı.

Ayrıca, askeri dosyadaki anlaşmalardan bahsetmenin, "Suriye ordusu çerçevesinin dışında, bağımsız liderliğe ve yabancı bağlara sahip silahlı grupların varlığının devam etmesiyle bağdaşmadığını, bunun egemenliği zayıflattığını ve istikrarı engellediğini" ifade etti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı kaynağı, aynı durumun "sınır geçişlerinin tek taraflı kontrolü ve bunların pazarlık kozu olarak kullanılması için de geçerli olduğunu, bunun da ulusal egemenlik ilkelerine aykırı olduğunu" belirtti.