Libya'nın Fizan bölgesi, büyüyen sorunlarına çözüm bekliyor

Dibeybe, 13 Temmuz'da güney belediyelerinin belediye başkanlarıyla yaptığı toplantıda (Devlet Medya Ofisi)
Dibeybe, 13 Temmuz'da güney belediyelerinin belediye başkanlarıyla yaptığı toplantıda (Devlet Medya Ofisi)
TT

Libya'nın Fizan bölgesi, büyüyen sorunlarına çözüm bekliyor

Dibeybe, 13 Temmuz'da güney belediyelerinin belediye başkanlarıyla yaptığı toplantıda (Devlet Medya Ofisi)
Dibeybe, 13 Temmuz'da güney belediyelerinin belediye başkanlarıyla yaptığı toplantıda (Devlet Medya Ofisi)

Libya'da göreve gelen her yeni hükümetle birlikte, güneydeki Fizan şehirlerinin sakinleri on yıllardır devam eden krizlerine bir çözüm bulunmasını umuyorlar, ancak bu sorunlar sayıca fazla ve kökleşmiş durumda. Bu nedenle, güney şehirlerinde yaşayan insanlara göre “üst düzey yetkililer bu sorunlarla başa çıkamayacak ve çözüm bulamayacak” konuma düşüyor.
Güneydeki Sebha, Ubari ve Merzuk kentlerindeki vatandaşlardan bazıları, bölgelerinin Libya'da zenginliğin kaynağı olduğunu, ancak halkın yoksulluktan kırıldığını, bunun yanı sıra yakıt kıtlığı sorunuyla karşı karşıya kaldıklarını ve yakıtlarını karaborsada gerçek fiyatının birkaç katı fazlasına aldıklarını ileri sürdüler. Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki Ulusal Birlik Hükümeti, son zamanlarda bölgeye yakıt yüklü bir dizi kamyon gönderse de halk yakıt kıtlığı sorununun devam ettiğini söylüyor.
Sebhalı Avukat Ali Milemdi, güney bölgesinin yaşadığı bir dizi krizi Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şöyle özetledi: “Kriz yıllardır vatandaşları zor durumda bırakıyor. Güney bölgeleri, vatandaşların ticaret, turizm ve hatta bölgeler arası seyahatte dahi hayatlarını sürdürme yeteneklerini sınırlayan suç ve suçluların yayılmasından muzdarip. Bankalardaki likidite eksikliği ve devlete ait istasyonlardaki yakıt kıtlığı krizlerimizi şiddetlendiriyor. Petrol Bakanlığı akaryakıt yüklü tırlar gönderse bile vatandaşlar, istasyonlarda uzun kuyruklarda beklemek ve daha sonra karaborsaya başvurmak zorunda kalıyor.”
Vatandaşların şikayetleri üzerine Dibeybe, başkentteki hükümet binasında güney bölgesindeki belediyelerin belediye başkanlarıyla bir araya gelerek, bölgelerinin karşılaştıkları güçlükleri görüştü. Akaryakıt eksikliği, bir dizi ana yolun kullanılamaz hale gelmesi ve koronavirüs salgınının yayılması ışığında aşıların yetersiz kalması gibi konular bu güçlüklerin başında geliyor.
Dibeybe, toplantıda hükümetin güney bölgelerin yaşadığı krizleri çözmeye çalıştığını belirtti ve vatandaşlara bu konuda güvence verdi. Toplantıya, Kabine İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Adil Cuma da katıldı. Toplantının yapıldığı binanın önünde toplanan vatandaşlar krizlerini daha da derinleştiren uzun süreli elektrik kesintisi nedeniyle yaşadıkları sıkıntının boyutunu dile getirdiler. Libyalı Çiftçi Ebu Süleyman İbrahim, Şarku'l Avsat'a şunları söyledi: “Artık hayatın zorluklarına dayanamıyoruz, güneyde on yıldır çile çekiyoruz ve kimse bizi dinlemiyor. Karaborsadan sık sık akaryakıt alıyoruz, bankalarda nakit bulamıyoruz. Ayrıca sürekli elektrik sıkıntısı da çekiyoruz.”
Yürütme makamı ülke işlerinin yönetimini üstlendiğinden beri, gerekli desteği almada güneydeki şehirleri öncelik ilan etti. Dibeybe, son zamanlarda güneye öncelik verilmesi ve çeşitli bakanlıklar aracılığıyla temel hizmetlerin sağlanması ihtiyacı doğrultusunda güneyi desteklemek için 500 milyon dinar tahsis etti.
Koronavirüsle mücadelede gerekli malzeme sıkıntısı çeken güneydeki sağlık sektörünün şikayetlerine yanıt olarak, Libya Sağlık Bakanı Dr. Ali el-Zanati, bölgedeki izolasyon merkezleri için bakanlığın acil ihtiyaçları karşılamaya hazır olduğunu söyledi ve bakanlığın dağıtımını yapacağı bir miktar aşının geleceği konusunda belediye başkanlarına güvence verdi.
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ve yardımcıları Abdullah el-Lafi ve Musa el-Koni, çalışmalarının başında daha önce güneydeki şehirleri ziyaret etmiş ve oradaki vatandaşların acılarını öğrenmek için bölgenin akil adamları ve ileri gelenleriyle bir araya gelmişlerdi. Ancak bu ziyaretin ardından, halkın durumunda değişen bir şey olmadı.
Bölgede durumun daha da kötüye gitmesini önlemek için, Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakan Yardımcısı Ramazan Ebu Cenah, Libya'nın başkenti Trablus'taki Denetim Bürosu Başkanı Halid Şakşak ile Büro’nun Trablus'taki genel merkezinde güney bölgesindeki yakıt, nakit ve sağlık krizlerini ele almak üzere yaptığı bir görüşmede pratik önlemler üzerinde anlaştı.
Devlet Denetleme Bürosu tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Toplantı, güneyin yaşadığı sorunları tanımlama, bu sorunları çözme ve vatandaşların yaşamlarında olumlu bir fark yaratmaya yönelik çalışma yollarına odaklandı.” Şakşak ve Ebu Cenah, yakıt kıtlığı ve kaçakçılık olgusunun ağırlaşması sorunlarını derhal çözmeye karar verdiler. Bu sorunlar tüm ilgili taraflarla koordineli olarak, akaryakıt taşıma araçlarının alıcı istasyona ulaşmak üzere programlanması ve izin verilen yolu aşması durumunda tankerin devre dışı bırakılabilmesi için kurulu bir sistemin etkinleştirilmesi ile çözülecek.
Toplantıda ayrıca, güneyin yaşadığı sağlık sorunlarının ele alınmasının yollarına da değinildi. Şakşak, işletme ve idarenin özelleştirilmesi yoluyla Büro'nun giriştiği deneyin önemine dikkat çekti. Bu deneyin Sebha Tıp Merkezi'nde uygulanmasını ve vatandaşlara en iyi sağlık hizmetlerinin bir an önce sunulmasını sağlamak amacıyla Sağlık Bakanı ile acil bir toplantı yapılıyor. Toplantının sonunda, üzerinde mutabık kalınan tüm hedeflere ulaşılması durumunu takip etmek için hedef ve tarihlerin yer aldığı belirli bir takvimin belirlenmesine ve engellerin güney halkının krizlerinin çözümünü garanti edecek şekilde ortadan kaldırılması için gerekli notların alınacağı toplantılar düzenlenmesine karar verildi.
2011'de eski rejimin devrilmesinden bu yana, Libya'nın güneyi, hükümet hizmetlerinin eksikliği, yakıt kıtlığı ve fiyatlardaki keskin artıştan mustarip.
Dibeybe, güney bölgesini güvence altına almak için bölgedeki "terörist grupların" hareketlerini takip etmeyi, bu grupları kovuşturmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlayan ortak bir büro açtı. Bu girişim, yasadışı göç, insan kaçakçılığı ve emtia kaçakçılığını takip etmenin yanı sıra bu fenomenleri engelleyecek pratik planlar geliştirmeyi de amaçlıyor.
Başbakanlığını Abdulhamid Dibeybe'nin yaptığı Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) iktidara gelmesinden bu yana ilk kez Fizan bölgesinin merkezi Sebha’da toplandı.
Başbakan Dibeybe, Bakanlar Kurulu’nun beşinci toplantısını yapmak ve şehri incelemek amacıyla gittiği Fizan’ın Sebha kentinde “Libya tarihinde ilk kez Bakanlar Kurulu toplantısının Sebha'da yapılmasına karar verdik. Tüm hükümet ekibiyle burada olmamız yıllarca süren savaş ve bölünmenin bir sonucu olarak acısını çeken güneye yardım etmeye gitme kararlılığımızın bir kanıtı. Bugünden sonra Libya, Sebha veya başka bir yerde savaş yok” ifadelerini kullandı.
Fizan Libya’nın güneybatısında bulunuyor. Sebha ise bölgenin en büyük şehri. Açıklamasında ülkenin güneyinde yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadele, güvenlik ve yakıt sağlama, seçimleri güvence almanın önemli öncelikler olduğuna değinen Dibeybe, hükümetin o bölgede terör ve suçla mücadele planlarını tamamlayacağına söz verdi.
İsviçre'nin Cenevre kentindeki Birleşmiş Milletler (BM) sponsorluğunda yürütülen siyasi diyalogun sonuçlarına UBH’nin dün Sebha’da gerçekleştirdiği toplantısı geçtiğimiz Mart ayında iktidara gelmesinden bu yana türünün ilk örneği olma özelliği taşıyor. Ziyaret, Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Abdurrezzak en-Nazuri ve bir grup askeri lider tarafından yönetilen ortak askeri komitenin, Libya’nın güneyi ve tüm askeri kampları içeren saha turlarına başladığını duyurusuyla aynı zamana denk geldi.



ABD, Suriye Demokratik Güçleri'ne baskı yapıyor: Entegrasyon dışında bir alternatif yok

 Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (sağda), Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ı kabul etti, 9 Temmuz 2025
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (sağda), Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ı kabul etti, 9 Temmuz 2025
TT

ABD, Suriye Demokratik Güçleri'ne baskı yapıyor: Entegrasyon dışında bir alternatif yok

 Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (sağda), Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ı kabul etti, 9 Temmuz 2025
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (sağda), Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ı kabul etti, 9 Temmuz 2025

Charles Lister

Beşşar Esed'in devrilmesini takip eden yedi ay içinde, 78 yabancı hükümet ve çok taraflı kuruluşun temsilcileri, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve geçiş yönetimiyle görüşmek üzere Şam'ı ziyaret etti; bu, modern tarihte eşi benzeri görülmemiş bir olay. Zira çatışmadan çıkan hiçbir ülke, daha önce bu kadar hızlı ve yaygın bir diplomatik etkileşime sahne olmadı.

Suriye'nin son aylarda kaydettiği ilerlemenin, 50 yılı aşkın Esed diktatörlüğü ve 13 yıllık yıkıcı çatışmanın mirasıyla karşılaştırıldığında dikkate değer olduğu şüphesiz. Ülkeye son 50 yıldır uygulanan tüm yaptırımlar ve kısıtlamalar kaldırıldı veya askıya alındı. Suriye, bölgesel ve uluslararası çok taraflı kuruluşlara hızla yeniden entegre edildi. Cumhurbaşkanı Şara'nın 1967'den bu yana 58 yıl aradan sonra bunu yapan ilk Suriyeli lider olarak, önümüzdeki eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na hitap etmesi bekleniyor. Bu entegrasyona doğru sembolik bir adım.

Ekonomik açıdan bakıldığında, Suriye ekonomisi yıllar sonra ilk gerçek toparlanmasını yaşıyor. Son haftalarda Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt, Türkiye, BAE ve Ürdün'ün yanı sıra Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'nden şirketlerle 20 milyar doları aşan sözleşmeler ve mutabakat zaptı imzalandı. Suriye'nin ABD’ye ilk ihracat sevkiyatı yola çıktı. Aynı zamanda, Amerikan 4G ve 5G telekomünikasyon teknolojileri Suriye’nin ana cep telefonu şebekesine (Syriatel) entegre edilirken, en az dört Amerikan enerji şirketi yeniden açılan Suriye pazarında petrol, doğal gaz ve elektrik sektörlerine girmeye hazırlanıyor.

Uzun süreli bir çatışmadan çıkan her ülke gibi Suriye de doğal olarak geçiş adaleti, ulusal uzlaşı, silahsızlandırma, savaşçıların yeniden entegrasyonu, etnik ve mezhepsel toplulukların haklarının korunması gibi meydan okumalarla karşı karşıya. Ancak ülke, herkesi şaşırtan göreceli bir istikrar durumu yaşıyor. Şiddet tamamen sona ermemiş olsa da yakın tarihin en düşük seviyelerine geriledi. Ocak ayında sahil şeridinde patlak veren hükümet karşıtı isyan sonrası, son iki ayda herhangi bir saldırı düzenlemedi. DEAŞ tehdidi ciddiyetini korurken, Suriye hükümeti ile ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon arasındaki istihbarat paylaşımı ve operasyonlar alanındaki koordinasyon oldukça etkili hale geldi.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) sorunu, Suriye'nin istikrarı ve uluslararası arenaya dönüşü önündeki en büyük yapısal meydan okuma olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz mart ayında imzalanan çerçeve anlaşması, iki taraf arasında somut bir ilerleme kaydedilemeyen müzakereleri sürdürmek için yeterli olmadı. Kuzeydoğu Halep'teki ateşkese ve SDG kontrolündeki bölgelerden çıkarılan petrolün merkezi hükümete satışına devam edilmesine rağmen, iki taraf arasındaki güvensizlik devam ediyor.

Bu gelişmeler, Suriye sahnesinde şu anda görülen diğer tüm olumlu göstergelere rağmen, SDG meselesinin her an gerginliği yeniden alevlendirebilecek bir saatli bomba olmaya devam ettiğini teyit ediyor

Bu gelişmeler medyada geniş yer bulmasa da SDG sayısız ihlalini sürdürüyor. Kuzeydoğu Halep'te Suriye ordusu ile temas hatları boyunca güçlerini ve ağır silahlarını yeniden konuşlandırmak için defalarca girişimde bulunarak, ateşkes anlaşmasının silahsızlanma hükümlerini ihlal ediyor. Bu girişimler ABD güçlerini SDG konvoylarını mevzilerine geri döndürmek için defalarca müdahale etmek zorunda bıraktı. Yerel kaynaklara göre SDG ayrıca, Rakka ve Haseke şehirlerinde aktif olarak büyük ölçekli tüneller inşa ediyor. İlave olarak, aile üyelerinin Suriye ordusuna katılmasına misilleme olarak son altı ayda kadınlar da dahil olmak üzere 100'den fazla Arap vatandaşı tutukladı. İşler, 26 Haziran ve 2 Temmuz'da iki ayrı olayda iki Arap çocuğunun öldürülmesiyle doruğa ulaştı ve bu durum, Suriye'nin kuzeydoğusundaki Arap toplumu ile SDG arasındaki gerginliği daha da büyüttü.

Bu gelişmeler, Suriye sahnesinde şu anda görülen diğer bütün olumlu göstergelere rağmen, SDG meselesinin her an gerginliği yeniden alevlendirebilecek bir saatli bomba olmaya devam ettiğini teyit ediyor.

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda) ile SDG Lideri Mazlum Abdi, SDG'nin devlet kurumlarına entegre edilmesi için bir anlaşma imzaladı, Şam, 10 MartSuriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda) ile SDG Lideri Mazlum Abdi, SDG'nin devlet kurumlarına entegre edilmesi için bir anlaşma imzaladı, Şam, 10 Mart

İçişleri Bakanlığı’ndan bir heyetin 29 Haziran'da okul sınavlarını denetlemek üzere Kamışlı ve Haseke şehirlerine yaptığı ve ABD’nin kolaylaştırdığı ziyaret sırasında Özerk Yönetim yetkilileri, hükümet yetkililerine demokratik konfederalizmin ve ademi merkeziyetçiliğin avantajlarından uzun uzun bahsettiler. Hükümet temsilcileri, iki ayrı olayda, aleni toplantılar sırasında Kürdistan İşçi Partisi (PKK) lideri Abdullah Öcalan'ın portresinin altında oturmaya zorlandılar ve bu görüntüler kamuoyuyla paylaşıldı.

Bu ziyaretten sadece on gün önce, 19 Haziran'da, Özerk Yönetim beklenmedik bir şekilde Kamışlı Havalimanı'nı işletmek üzere bir “genel idare” kurulduğunu duyurdu. Bu hamle, Şam'daki Suriye Sivil Havacılık Otoritesi tarafından derhal protesto edildi ve kararın uluslararası hukuka aykırı olduğu açıklandı. Bu olaylar, düşmanlığın derinliğini gözler önüne seriyor ve iki tarafın kapsamlı bir anlaşmaya varmaktan ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.

Ancak donukluğu kırmak amacıyla, 9 Temmuz'da Şam'da tarihi bir zirve düzenlendi. Zirvede Suriye hükümeti ve SDG temsilcileri ile ABD ve Fransa Özel Temsilcileri Thomas Barrack ve Jean-Baptiste Faivre bir araya geldi. Gösterilen önemli ve ciddi çabalara rağmen, zirvede anlamlı bir ilerleme sağlanamadı. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre görüşmeler hakkında bilgili kaynaklar, SDG heyetinin bağımsız askeri yapısını korumakta ısrar ederek, Suriye ordusuna entegrasyonun ancak güçlerinin kuzeydoğuda kendi komutası altında kalıcı olarak konuşlanması ve SDG adı altında faaliyet göstermeye devam etmesi halinde kabul edilebilir olduğunu belirtti. Bu arada, Özerk Yönetim, kurumsal çerçevesinin bozulmadan olduğu gibi kalmasını, yerel yönetim ve idare üzerindeki kontrolünün sürmesini de talep etti.

Bu koşullar, hükümet heyeti tarafından hemen protesto edilirken, ABD ve Fransız arabulucular arasında hayal kırıklığı dalgası yarattı. SDG'nin anlaşmaya varılması için belirlenen son tarihin 2025 yılı sonrasına uzatılması talebine gelince, yakın gelecekte bir uzlaşıya varma niyetinde olmadığına dair açık bir mesaj verdi.

ABD Özel Temsilcisi Thomas Barrack, toplantının ardından yaptığı açıklamalarda tavrını açıkça ortaya koydu. SDG'yi bir anlaşmaya varma gerekliliğini kabul etmekte yavaş davranmakla eleştirdi ve federalizmin Suriye bağlamında uygun ve uyumlu olmadığını belirtti. “Tek bir yol var o da Şam'dan geçiyor” dedi ve “zamanın daraldığını” vurguladı. Barrack açıklamalarında ayrıca Şam'a övgüler yağdırdı ve yaklaşımını “çok istekli” ve “ortak zemin arama konusunda cömert” olarak nitelendirdi. Bu durum, bilhassa Barrack aynı zamanda ABD'nin Türkiye Büyükelçisi olarak görev yaptığı için SDG'yi zor durumda bıraktı.

Güç kullanımının Şam'ın tekelinde olmasını sağlamak bir gerekliliktir. Başka bir deyişle, federalizme veya ayrı ya da merkezi olmayan ordulara yer yok. Aksine, SDG tamamen dağıtılmalı ve entegre edilmeli

SDG'nin en yakın savunucularından olan ABD ordusu bile önceliklerini değiştirerek, Suriye geçiş hükümetinin otoritesini sağlamlaştırmaya odaklanmaya başladı. Özel görüşmelerde, güç kullanımının Şam'ın tekelinde olmasını sağlamanın gerekliliğini vurguluyor. Başka bir deyişle, federalizme veya ayrı ya da merkezi olmayan ordulara yer yok. Aksine, SDG tamamen dağıtılmalı ve entegre edilmeli.

Koramiral Brad Cooper'ın ABD Merkez Komutanlığı’nın başına getirilmesini onaylamak için yapılan oturumda, yeni komutan bu tutumu açıkça şöyle teyit etti: “Suriye'nin istikrarı, mevcut komutan Ahmed Şara'nın görevinde kalmasına bağlıdır ve bu bizim için son derece önemlidir.” Bu arada, ABD'nin geri çekilmesi devam ederken, Öz Kararlılık Harekatı kapsamında SDG'ye tahsis edilen askeri fonlar tüm zamanların en düşük seviyesine geriledi. Fonların büyük çoğunluğu, SDG’yi desteklemek yerine DEAŞ üyelerinin bulunduğu kampların ve gözaltı merkezlerinin güvenliğinin sağlanmasına yönlendirildi.

SDG savaşçıları, Suriye'nin Rakka kentinin kuzeyinde bir araçta bekliyorlarSDG savaşçıları, Suriye'nin Rakka kentinin kuzeyinde bir araçta bekliyorlar

Yıllar boyunca bu kamplar ve cezaevleri, SDG'nin en önemli uluslararası nüfuz araçları oldu. Ancak Başkan Trump'ın Suriye'ye yönelik ABD yaptırımlarını kaldıran son başkanlık kararnamesi, aynı zamanda bu tesislerin sorumluluğunun Suriye geçiş hükümetine devredilmesini de içeriyordu.

Aralık 2024'te Beşşar Esed'in devrilmesi, iç dinamiklerdeki toparlanma ve yeniden birleşme yönündeki radikal değişim göz önüne alındığında, SDG için kritik bir an oldu. Aylar geçtikçe, bu kader anı gerçek bir varoluşsal tehdit haline geldi. Bu da Kürt liderliğinin uzlaşmazlığını ve çözüm ve entegrasyon çağrılarını giderek daha fazla reddetmesini açıklıyor.

Ancak, ABD Özel Temsilcisi bir anlaşmaya varmak konusunda ağustos ayını gayrı resmi bir tarih olarak belirlediğinden, benimsediği bu erteleme politikası SDG’nin çıkarına görünmüyor. SDG heyetinin son Şam zirvesindeki davranışları pek iyimserlik yaratmıyor. Nitekim bu yaklaşım devam ettiği sürece, Suriye geçiş sürecinin desteklenmesi, istikrara kavuşturulması ve sürdürülebilir bir toparlanmanın sağlanması önündeki en büyük engelin SDG olduğu gerçeğini inkâr etmek zor.

*Bu anlaiz Şarku'l Avsat trafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.