Türkiye'nin göçmen imtihanı: Suriyelileri ülkelerine göndermek mümkün mü?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Türkiye'nin göçmen imtihanı: Suriyelileri ülkelerine göndermek mümkün mü?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''İktidara geldiğimizde Suriyelileri kendi ülkelerine göndermek istiyoruz'' dedi birkaç kere.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Kılıçdaroğlu'na cevaben, ''Bize sığınan Allah'ın kullarını, katillerin kucağına atmayız'' ifadelerini kullandı. 
Sadece bu iki lider değil, Türkiye'deki tüm siyasi partilerin, Suriyeliler başta olmak üzere Türkiye'ye sığınanlara ilişkin açıklamaları oldu, oluyor. 
Öyle ki göçmenler üzerinden yürütülen tartışmalar bazen çok farklı boyutlara taşınıyor. 
Sokakta darp edilenler, öldürülen sığınmacılar oldu. Kimi kamu kurum ve kuruluşlarının başındaki yöneticiler ise Suriyelilerin mutlaka geri gönderilmesi gerektiğini savunuyor. 
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan bunlardan sadece biri. Özcan, kentte yaşayan yabancıların su faturaları ve katı atık vergilerini 10 kat artıracaklarını ifade etti. 

Yabancılara yönelik nefret suçu işleniyor mu? 
Özcan'ın açıklamaları "nefret suçu" olarak değerlendirildi. Ama toplumun bir kısmının Suriyeliler, Afganlar ve farklı ırktaki insanların Türkiye'den gönderilmesi gerektiğini ısrarla savunuyor. 
Aslında 10 yıldır Suriyelilerin varlığı iç siyasetin bir malzemesi haline gelmiş durumda. 
Bunun birçok nedeni var elbette. İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre Türkiye'de yaşayan Suriyeli sayısı 3 milyon 684 bin 412 kişi. 
Resmi olmayan rakamlara göre bu sayının daha fazla olduğu ifade ediliyor. Suriyelilerin yanı sıra farklı ülkeden gelenlerin toplamı ise yaklaşık 5,5 milyonun üzerinde.
Türkiye'ye gelen düzensiz göçmenlerin ucuz iş gücü olarak görülüp çalıştırılması, iş arayan Türk gençlerinin tepkisine neden oluyor. 
İşsizliğin artması, işte çıkartılan gençlerin yerine yabancıların sigortasız çalıştırılması tartışma konusu olduğunda birçok siyasetçi göçmenlerin ülkelerine gönderilmesi gerektiğini savunuyor. 
Mevcut iktidar sığınmacıların geri gönderilmesinden yana değil. 
Peki, iktidar değişikliğinde Suriyeliler başta olmak üzere farklı milletlerden göçmenlerin ülkelerine gönderilmesi mümkün mü? 
Suriyeliler, Türkiye'de hangi statüde kalıyor ve hangi haklara sahipler?
Mülteci kavramının 1951 Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nde tanımlandığı biliniyor. 
Türkiye bu sözleşmeyi coğrafi çekince ile kabul etmiş, sadece Avrupa'da meydana gelen olaylar nedeniyle Türkiye'ye sığınanlar için bu statüyü uyguluyor. 

"Geçici koruma altındakiler" 
Aynı tanım Avrupa dışı ülkelerden gelip Türkiye'ye sığınanlar için "şartlı mülteci" olarak ifade ediliyor. 
Göçmen ise ekonomik nedenlerle bir ülkeye gidip yerleşmek isteyen kişiyi ifade ediyor. Ancak Suriye, Irak, Özbekistan, Tacikistan, İran ve birçok ülkede gelenler "düzensiz göçmen" olarak kabul ediliyor. 
Bunlar için "geçici koruma altındakiler" kavramı kullanılıyor. Yani ülkesinden zorla ayrılmış ve terk ettiği yuvasına dönmeyenler. 
Suriyeliler, mülteci ya da göçmen değil, geçici koruma altında kişiler olarak kabul ediliyor ve ona göre uygulamalara tabii tutuluyorlar. 
Geçici Koruma Yönetmeliği kapsamında, "sınırları açma, geri göndermeme ve gelenlerin temel ve acil ihtiyaçlarının karşılanması" unsurlarının yerine getirilmesi gerekiyor.
Geçici koruma, "ülkesinden zorla ayrılan ve geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak veya bu kitlesel akın döneminde bireysel olarak sınırları geçen ve uluslararası koruma talebi bireysel olarak değerlendirmeye alınamayan yabancılara sağlanan koruma" olarak tanımlanıyor.

Devlet 'misafir' diyor
Suriyeliler, Türkiye'de hükümetten maaş almıyor. Geçici koruma altındaki belirli şartları sağlayan Suriyelilere, Avrupa Birliği ülkeleri tarafından finanse edilen Avrupa Birliği projeleri ile nakdi yardım yapılırken Türkiye'de kendi gücü ölçüsünde destek sağlıyor. 
Özellikle bir dönem Suriyeliler için ne kadar para harcandığı açıklandığında bu tartışmalara yol açıyordu. Bir süredir harcanan para miktarı hükümet temsilcileri tarafından dile getirilmemesine rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önce açıkladığı rakamları hatırlatan siyasiler eleştiride bulunuyor.
"Türkiye'deki Suriyelilerin statüsü belli değil, onlara devlet hala 'misafir' diyor. Laf olarak mülteci, sığınmacı deniyor ama hukuksal olarak karşılığı yok. Avrupa dışından geldikleri için zaten Türkiye'de uzun süre kalamazlar, bir yere gitmek durumundalar" görüşünü savunanlar da var. 

Gidenlerin can güvenliğine ilişkin garanti yok
Fakat Suriyelilerin Türkiye'ye gelişinin üzerinden neredeyse 10 yıl geçmesine rağmen kimsenin bir yere gittiği yok. 
Sebebi de ülkelerindeki ateşin hala sönmemiş olması. Suriye'de kimi bölgelerde kısmı olarak kontrol sağlanmış olsa da gidecek olanlarının can güvenliğinin olacağına ilişkin garanti bulunmuyor. 
Bu nedenle kimi çevreler Türkiye'deki Suriyelilerin gitmesini istese de bu durumun neredeyse imkansız olduğunu biliyor. 
Zaten akademisyenler ve mülteciler konusunda faaliyet gösteren dernek ve vakıfların yöneticileriyle hukukçular, bunu dile getiriyor. 
Bir ülkeye sığınanların zorla geri gönderilmeyeceğini pek çok bilim adamı ve hukukçu ifade ediyor. 

"Hem yasal hem de ahlaki olarak mümkün değil" 
Onlardan biri göç ve göçmenler konusunda birçok çalışmaya imza atan sosyolog ve iletişimci Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel.
Prof. Dr. Adıgüzel, iç savaş ve çatışma nedeniyle ülkelerini terk etmek durumunda kalan insanların siyasete alet edilmemesi gerektiği görüşünde. 
Popülist söylemleri savunmanın kolay olduğunu, kimi siyasetçilerin oy ve alkış almak için bazen ırkçı söylemlere sarılabildiğine dikkati çeken Adıgüzel, "Suriyelilerin en kısa zamanda ülkelerine döneceğini ya da dönmezlerse zorla gönderileceklerini söylemek gerçekçi değil. Bu hem yasal hem ahlaki olarak mümkün değil" dedi. 
Türkiye'de hem göçle ilgili yasal düzenlemeler hem de Türkiye'nin altına imza koyduğu uluslararası yasaların, mültecilerin zulüm riski olan yere geri gönderilmemesini öngördüğünü anımsatan Adıgüzel, "Bu gerçeği bile 'Suriyeliler gönderilsin' diyen her gün ekranlarda ırkçılığa varan Suriye düşmanlığı yaparak milleti avutmak, bir yalanı bile bile sürdürmek anlamına geliyor. Buru, kamuoyunun tepkisini göze alarak söylemek zorundayız" diye konuştu. 

"Sığınmacıların önünde üç yol var" 
"Gönül ister ki herkes huzur içinde, gönül rahatlığı ile vatanına dönsün" diyen Adıgüzel, "Kim; yük olarak görüldüğü, ezildiği, horlandığı, 'gitsinler' diye gözlerine bakıldığı bir yerde yaşamak ister? Suriye'de bugüne kadar bir milyona yakın insan hayatını kaybetti. Ülkede hala güvenlik yok. Rejimin ve YPG'nin kontrol ettiği bölgelere güvenli bir şekilde geri dönmek mümkün değil. Türkiye'nin kontrolündeki bölgelere 450 bine yakın kişi geri dönüş yaptı. İdlib'de ise Rejim kontrolündeki yerlerden kaçanlarla birlikte 4 milyona yakın insan yaşıyor. Yani dönmesi mümkün olanlar zaten topraklarına döndüler" değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel'e göre sığınmacılar için uluslararası hukukta olarak üç yol var. Ya gönüllü olarak geri dönecekler ya gönüllü olarak üçüncü bir ülkeye gidecekler ya da sığındıkları ülkeye yerleşecek ve uyum sağlayacaklar.
Türkiye'nin göç yönetimi konusunda bu seçeneklerin tamamını hukuk çerçevesinde uygulamaya çalıştığını vurgulayan Adıgüzel, "Ancak başta Avrupa olmak üzere, dünyanın diğer ülkeleri bu konuda Türkiye'yi yalnız bıraktı. Ama Türkiye, her şeye rağmen tarihte olduğu gibi mazlumlara kol kanat germeye devam ediyor" dedi. 

"Düşmanlaştırmak yerine…"
Sosyal medyada Suriyelilere yönelik kin ve nefret içeren mesajlar paylaşanların aslında Türkiye düşmanlıklarını gösterdiklerini dile getiren Adıgüzel, sözlerini şöyle tamamladı: 
"Bunların, Türkiye'deki barış ortamını baltalamak istediklerini unutmamak lazım. Bu bilinçli kötülüğü yayanların birçoğunun hiçbir Suriyeli ile teması yok. Okulda, iş yerinde, mahallede arkadaşlık yapmıyor, komşuluk etmiyor, ticari bir münasebetleri olmayan insanlar hakkında bilinçli bir düşmanlık üretip yayıyorlar. Siyasetçiler ve medyadan aldıkları cesaretle düşmanlık seviyelerini sürekli yükseltiyorlar. Bu söylemler Türkiye'deki sosyal barışa hizmet etmez. Biz herkes evinde ve toprağında mutlu olsun istesek de birlikte yaşamak zorundayız. Öyleyse düşmanlaştırmak yerine, bu ülkeye güç katacak insanlar olmaları için gayret edilmeli." 

"Sığınmacıların gitmesi için savaşın bitmesi lazım" 
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Abdullah Resul Demir'e göre "geçici koruma statüsünde" Türkiye'de yaşayanları, ülkelerine gönderilmeleri bazı şartların sağlanması durumunda tabii ki mümkün.
Demir, bu şartların oluşmaması halinde insanların zorla savaş, iç çatışma ve krizlerin yaşandığı ülkelerine gönderilmesinin suç teşkil edeceğini ifade etti.
Türkiye'de Suriyeliler başta olmak üzere "geçici koruma" altında yaşayan veya düzensiz göçle gelen insanlara yönelik nefret suçunun işlenmesine karşı çıkıyor Demir. 
Kurum olarak Türkiye'ye gelen insanların ülkelerine gönül rızasıyla gidebilmelerini sağlayacak şartların oluşturulması için uğraş verdiklerini dile getiren Demir, "Suriyelilerin gönderilmesi için kendi ülkelerindeki savaşın bitmiş olması, geri döndüklerinde gerekli can güvenliklerinin sağlanıyor olması lazım" dedi. 

"Suriye'de ciddi karmaşa devam ediyor" 
Bugün itibarıyla kimilerinin iddia ettiğinin aksine Suriye'de henüz insani koşulların sağlanmadığını aktaran Demir, "Suriye'de çatışmasızlığın sağlanması için görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik saldırılar düzenlenmekte. Ciddi bir siyasi karmaşa devam etmektedir. Daha önce de yapılmış ve alınmış garantilere rağmen oraya bir şekilde gönüllü giden Suriyelilerin akıbetleri hakkında bilgi alınamaması sebebiyle insanların geri gönderilemeyeceğini düşünüyoruz. Şartlar sağlanır, uluslararası alanda gerekli garantiler veriler ve Suriye'de istikrar temin edilirse o zaman insanlar geri gönderilebilir" diye konuştu. 
Suriyeliler başta olmak üzere iç savaş, çatışma ve kriz nedeniyle ülkesini terk edip Türkiye'ye gelenlerin Geçici Koruma altında olduklarını, ayrıca bunların uluslararası hukuktan kaynaklı yaşam haklarının bulunduğunu vurgulayan Demir, "Herhangi bir kişi ülkesinde döndüğünde can güvenliği yoksa, işkenceye maruz kalma ihtimali varsa, ölümle karşılaşacaksa, hiç kimse bunu ülkesine gönderemez. Sadece daha güvenli üçüncü bir ülkeye gönderilebilir bu insan" ifadesini kullandı. 

"Suriyeliler için vatandaşlığa giden yol engellenmiş durumda" 
Suriye'deki mevcut şartların insanları geri göndermeye elverişli olmadığının altını çizen Demir, şunları kaydetti: 
"Bir tarafından Suriye rejimi, bir tarafından Rusya, bir tarafından Amerika, bir tarafından İran güçleri var. Türkiye'de bazı bölgelerindeki çatışmaları engellemek için faaliyet gösteriyor. Böyle bir ülkeye kim gidebilir ki? Türkiye'de bulunan Suriyeliler 10 yıldır 'geçici koruma statüsünde' yaşıyorlar. Oysa eğer başka bir hukuki statüde gelmiş olsalardı şimdiye kadar çoktan vatandaş olurlardı. Onların statüsü, vatandaşlık sürecini başlattırmıyor. Kitlesel olarak geldikleri için Türkiye bunların şartlı kabul ediyor. Geri döneceğini hesaplayarak işlem yapıyor. Ama bulundukları statü, vatandaşlığa giden yolları engellenmiş durumda." 

"Özcan nefret suçu işliyor" 
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın açıklamalarına da değinen Abdullah Resul Demir, sarf edilen sözlerin anayasaya aykırı olduğunu belirtti. 
Anayasanın 10. maddesinde bütün idarelerin eşitlik ilkesine uygun hareket etme zorunluluğuna işaret ettiğini Bolu Belediyesi'nin de bir idare olduğunu dolayısıyla yasaya göre işlemde bulunması gerektiğini hatırlatan Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Abdullah Resul Demir, sözlerini şöyle tamamladı: 
"Belediye Başkanı Özcan'ın sözleri suç teşkil etmektedir. Türk Ceza Kanunu'nun 122. maddesinde 'din, dil, ırk, milliyet, cinsiyet, siyasi düşünce, mezhep farklılıklarından nefret nedeniyle -Tanju Bey'in yabancılara karşı nefreti olduğunu düşünüyoruz- bir kişinin belli bir hizmetten yararlanmasını engelleyen kimse 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır' diyor. Dolayısıyla Tanju Bey, bir kısım insanları kamu yararından istifade etmesini engellemiş oluyor. Yaptığının nefret ve ayrımcılık suçuna girdiğini düşünüyoruz. Bunun için Tanju Bey'i samimiyete ve özene davet ediyoruz."

"Sığınmacılar, 'geri gönderme yasağı' kapsamındadır" 
Mülteci, sığınmacı ve göçmenler konusunda çalışanlardan biri de hukukçu Abdulhalim Yılmaz. 
Yıllardır pek çok sığınmacıyı maruz kaldığı haksız uygulama nedeniyle savunan avukat Yılmaz'a göre millet ve ırk farkı gözetmeksizin her sığınmacı, "geri gönderme yasağı" kapsamında. 
"Geçici koruma altındaki Suriyeliler" ve "uluslararası koruma altındaki göçmenlerin" gidecekleri yerde kötü muamele veya işkence varsa bunların gönderilemeyeceğine ilişkin içtihatlar olduğunu hatırlatan Yılmaz, "Devletler bir araya gelip kendi aralarında 'göçmelerin ülkelerine göndereceğiz' türünde bir sözleşme imzalayamazlar. Anayasanın 17. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3. maddesi işkence ve kötü muamele ihtimali olan bir yere suçlu işleyen birinin bile gönderilmeyeceğini ortaya koyuyor. İç hukuktan başlarsak 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 4. maddesi, geri gönderme yasağını belirtir. Aynın kanunun 55. maddesi de sınır dışı edilemeyecek insanları sayıyor" değerlendirmesi yaptı. 

"Geri gönderme yasağı Türkiye'nin iç hukukunda var" 
Geri gönderme yasağının uluslararası hukukta "aksi düzenlenemeyen" kural olduğunu vurgulayan Yılmaz, şunları söyledi: 
"Cenevre Sözleşmesi'nin 33. maddesi de mültecilerin geri gönderilmesini kesin olarak yasaklar. Geri gönderme yasağı, Türkiye'nin iç hukukunda da mevcut bulmuş durumda. Yani hem iç hukukta hem de uluslararası hukukta iç savaş, çatışma, kriz, kötü muamele ve işkencenin olduğu ülkelere, o devletini vatandaşlarının geri gönderilmesini engelleyen yasal düzenlemeler mevcuttur. Dolayısıyla Suriye'de iç savaş devam ediyor. Bu nedenle onların ülkelerine gönderilmeleri mümkün değil. Ancak güvenli bir ortam sağlanırsa Suriyelilerin gönderilmesi sağlanabilir. Aynı durum da Afganistan'dan gelen sığınmacılar için de geçerli. Orada da yaşayan insanların can güvenliğinin garantisi bulunmuyor." 



İspanya, Ukrayna'ya 615 milyon avro değerinde yeni askeri yardım duyurdu

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez (sağda) ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy Madrid'de (AFP)
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez (sağda) ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy Madrid'de (AFP)
TT

İspanya, Ukrayna'ya 615 milyon avro değerinde yeni askeri yardım duyurdu

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez (sağda) ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy Madrid'de (AFP)
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez (sağda) ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy Madrid'de (AFP)

İspanya Başbakanı Pedro Sánchez dün, Kiev'in Şubat 2022'de başlayan Rus işgaline karşı yürüttüğü savaş çabalarını desteklemek üzere Ukrayna'ya gelecek aydan itibaren verilecek 615 milyon avroluk yeni bir askeri yardım paketini duyurdu.

Sánchez, Madrid'de Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy ile düzenlediği ortak basın toplantısının başında, "Cumhurbaşkanı Zelenskiy'ye, İspanya'nın Ukrayna için gelecek ay 615 milyon avro değerinde yeni bir askeri destek programı ayıracağını bildirdim" dedi.

Bu yardım paketinin, yıllık değeri bir milyar avro olan "güvenlik anlaşmamız kapsamında 300 milyon avro değerinde yeni savunma ekipmanı" içereceğini de belirtti.

Sánchez'in açıklamaları, iki ülke arasında "Rus dezenformasyonuyla" mücadele anlaşmaları da dahil olmak üzere anlaşmaların imzalanması töreninin ardından geldi.

Sol görüşlü bir geçmişe sahip olan Sanchez, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in temsil ettiğine inandığı "neo-emperyalizm" karşısında ülkesinin Kiev'e "tam ve sarsılmaz" destek verdiğini ifade etti.


ABD Temsilciler Meclisi, Jeffrey Epstein'ın dosyalarının yayınlanması yönünde ezici bir çoğunlukla oy kullandı

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, 18 Kasım 2025'te Washington DC'deki ABD Kongre Binası'nda basın mensuplarına konuşuyor... (EPA)
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, 18 Kasım 2025'te Washington DC'deki ABD Kongre Binası'nda basın mensuplarına konuşuyor... (EPA)
TT

ABD Temsilciler Meclisi, Jeffrey Epstein'ın dosyalarının yayınlanması yönünde ezici bir çoğunlukla oy kullandı

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, 18 Kasım 2025'te Washington DC'deki ABD Kongre Binası'nda basın mensuplarına konuşuyor... (EPA)
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, 18 Kasım 2025'te Washington DC'deki ABD Kongre Binası'nda basın mensuplarına konuşuyor... (EPA)

ABD Temsilciler Meclisi dün, hüküm giymiş cinsel suçlu Jeffrey Epstein'ın dosyalarının yayınlanması için ezici bir çoğunlukla oy kullandı ve yasa tasarısını Senato'ya gönderdi.

Epstein Şeffaflık Yasası, itibarsız milyonerin faaliyetleri ve 2019'da hapishanede ölümüyle ilgili soruşturmayı ayrıntılarıyla anlatan gizli olmayan belgelerin yayınlanmasını gerektirecek.

thy
18 Kasım 2025'te Washington DC'deki ABD Kongre Binası'nın dışında düzenlenen sabah basın toplantısı öncesinde Epstein davasında şeffaflık talep eden pankartın bulunduğu bir platform kuruldu... (EPA)

Oylama 427'ye karşı 1 oyla kabul edildi ve Epstein ile ilgili tüm gizli olmayan kayıtların incelenmesi için Senato'ya gönderilmesini öngören bir karar tasarısı sunuldu. Oylama öncesinde, Epstein'ın iddia edilen istismarından kurtulan yaklaşık 20 kişi, kayıtların açıklanmasını talep etmek üzere Kongre binasının dışında üç Demokrat ve Cumhuriyetçi milletvekiliyle bir araya geldi. Kadınlar, ülkenin en güçlü adamlarından bazılarıyla yakın bağları olan New Yorklu iş adamı Epstein ile ilk tanıştıkları yaşlarına ait fotoğraflarını taşıyorlardı.

Temsilciler Meclisi'ndeki oylamanın ardından Cumhuriyetçi Parti lideri John Thune, ABD Senatosu'nun Epstein'ın dosyalarının açıklanmasını ve Başkan Donald Trump'a gönderilmesini öngören yasa tasarısını hızla geçirmeye çalışacağını belirtti.

Trump, yasa tasarısı masasına gelirse veto etmeyeceğine söz vermişti.

dfr
Amerikalı iş adamı Jeffrey Epstein, 28 Mart 2017'de New York Eyalet Ceza Adalet Hizmetleri Departmanı'nda görüntülendi (Reuters)

Adli tıp uzmanının intihar olarak nitelendirdiği ölümü sırasında Epstein, 2008 yılında reşit olmayan bir kişiyi fuhuş için teşvik etmekten hüküm giymiş ve seks ticareti ve reşit olmayan kişileri istismar etmekten federal olarak yargılanıyordu.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Epstein davasında yeni ve kınayıcı açıklamalara dair beklentiler henüz erken olabilir.

Adalet Bakanlığı, bilgilerin yayınlanmasının "devam eden bir federal soruşturmayı tehlikeye atacağı" durumlarda bilgileri gizleme konusunda geniş yetkiye sahip. Trump, yetkililere Epstein'ın önde gelen Demokratlarla olan bağlarını soruşturmaları talimatını verdi. Bu müdahale geçen hafta yaygın eleştirilere yol açarken, Demokratlar Trump'ı Epstein ile dost olmakla suçluyor.

Trump, dün Beyaz Saray'daki Oval Ofis'te gazetecilere yaptığı açıklamada Jeffrey Epstein ile herhangi bir bağlantısı olduğunu reddetti: "Epstein'a gelince... Jeffrey Epstein ile hiçbir ilgim yok. Onu yıllar önce kulübümden attım çünkü onu hasta bir sapık olarak görüyordum."

Epstein olayı, Cumhuriyetçi başkanın destekçileri arasında nadir görülen bölünmeleri ortaya çıkardı. Seçim kampanyası sırasında dosyaları yayınlama sözü vermiş, ancak göreve geldikten sonra geri adım atarak Demokratları Epstein "aldatmacası"nı uydurmakla suçlamıştı.

Cumhuriyetçi liderlerin oylamayı engellemek için defalarca girişimde bulunmasının ardından, tüm Demokratlar ve dört Cumhuriyetçi, tasarının Temsilciler Meclisi'ne taşınmasını gerektiren olağanüstü bir önlem olan "feragat dilekçesi" imzaladı.

Trump, pazar gecesi sosyal medyada yaptığı açıklamada, Temsilciler Meclisi'nin dosyaların yayınlanması yönünde oy kullanması gerektiğini belirterek, "Gizleyecek hiçbir şeyimiz yok" ifadelerini kullandı.


ABD, Ukrayna'nın Patriot füze sistemini geliştirme talebini kabul etti

Ukraynalı askerler, açıklanmayan bir konumda bulunan Patriot hava savunma sistemi fırlatma rampasının yanından geçiyor... Ukrayna, 4 Ağustos 2024 (Reuters)
Ukraynalı askerler, açıklanmayan bir konumda bulunan Patriot hava savunma sistemi fırlatma rampasının yanından geçiyor... Ukrayna, 4 Ağustos 2024 (Reuters)
TT

ABD, Ukrayna'nın Patriot füze sistemini geliştirme talebini kabul etti

Ukraynalı askerler, açıklanmayan bir konumda bulunan Patriot hava savunma sistemi fırlatma rampasının yanından geçiyor... Ukrayna, 4 Ağustos 2024 (Reuters)
Ukraynalı askerler, açıklanmayan bir konumda bulunan Patriot hava savunma sistemi fırlatma rampasının yanından geçiyor... Ukrayna, 4 Ağustos 2024 (Reuters)

ABD, Rusya'nın komşusunu bombalamaya devam etmesi nedeniyle dün Ukrayna'ya Patriot füze sistemlerini geliştirmek için 105 milyon dolarlık silah satışını onayladı.

Dışişleri Bakanlığı, Ukrayna'nın Rus füzelerini engellemek için güvendiği Patriot füzeleri için yedek parça, eğitim ve geliştirmeleri içeren anlaşmayı Kongre'ye bildirdiğini açıkladı.

Anlaşma, M901 roketatarlarının aynı anda daha fazla roket atabilen M903 modellerine yükseltilmesini içeriyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, önerilen satışın "Ukrayna'nın mevcut ve gelecekteki tehditlere karşı koyma kabiliyetini artıracağı" belirtildi.

Ukrayna, Patriot füze sistemlerinin modernizasyon masraflarını karşılayacak. Başkan Donald Trump, Rusya'nın Şubat 2022'deki işgalinden bu yana ABD'nin Ukrayna'ya yaptığı yaklaşık 67 milyar dolarlık askeri yardımı eleştirdi.

Trump'ın savaşı sona erdirme çağrılarına rağmen, Rusya ateşkesi reddetti ve Ukrayna'ya yönelik saldırılarını sürdürdü.

Zelenskiy, ABD'nin diplomatik çabalara katılımını yeniden canlandırmayı amaçlayan bir gezi için bugün Türkiye'ye gidiyor.

Zelenskiy geçen ay, Ukrayna'nın artan Rus saldırılarına karşı koymak için 25 ek Patriot füze sistemine ihtiyaç duyduğunu söylemişti.