Hariri: Beyrut Limanı patlamasına ilişkin dokunulmazlıklar kaldırılmalı

27 Temmuz’da Beyrut Limanı’ndaki patlamanın kurbanları için bir anıt heykel dikildi (EPA)
27 Temmuz’da Beyrut Limanı’ndaki patlamanın kurbanları için bir anıt heykel dikildi (EPA)
TT

Hariri: Beyrut Limanı patlamasına ilişkin dokunulmazlıklar kaldırılmalı

27 Temmuz’da Beyrut Limanı’ndaki patlamanın kurbanları için bir anıt heykel dikildi (EPA)
27 Temmuz’da Beyrut Limanı’ndaki patlamanın kurbanları için bir anıt heykel dikildi (EPA)

Sünni Müstakbel Hareketi Saad Hariri, Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ı Beyrut Limanı’ndaki patlama hususunda ‘ihmal’ ile suçladı. Başkanlığını yaptığı Müstakbel Hareket, Beyrut Limanı’ndaki patlamaya dair yargılanabilmeleri için, Cumhurbaşkanı, başbakanlar, milletvekilleri, bakanlar ve hatta avukatlara dokunulmazlık sağlayan tüm yasal maddelerin askıya alınması önerisinde bulundu.
Adli müfettiş Yargıç Tarık el-Bitar’ın üçü mevcut meclisin üyesi olan dört eski bakana yönelttiği adli celp dosyasına dair anayasa tartışması baş gösterdi. Bazı milletvekilleri, eski bakanların ‘cumhurbaşkanlarının ve bakanların Yüksek Kurul’da yargılanması için’ dilekçe imzaladı. Ayrıca adli müfettiş, parlamentoyu ‘onları dinlemeye izin vermek için parlamento dokunulmazlıklarını kaldırmaya’ çağırdı.
Öte yandan Hariri, 27 Temmuz’da Hükümet Sarayı’nda (Beytul Vasat) düzenlenen basın toplantısında, “Ben bir şehidin oğluyum. Kan bekçiliğinin ve bir yakınını kaybetmenin ne anlama geldiğini biliyorum. Bu nedenle bizi 14 Şubat 2005’e (babası Başbakan Refik Hariri’nin öldürüldüğü tarih) geri döndüren bu suçu, 4 Ağustos meselesini bizimle kimse tartışmıyor” dedi. Hariri, “Müstakbel Hareketi, hakikatin yoluna kan akmış şehit bir başkanın blokudur ve bugün, yaşanan tüm suikastlarda hakikat nerede diye soruyoruz” ifadelerini kullandı.
Lübnanlıların, nitratları kimin getirdiğini ve felaketin arkasında kimin olduğunu bilmeye hakkı olduğunu söyleyen Saad Hariri, “Müstakbel Hareketi, milletvekillerini ve yetkilileri dokunulmazlık yoluyla koruyan anayasa hükümlerini yürürlüğe koymadı. Lübnan’da Cumhurbaşkanı’nın dokunulmazlığı olduğunu ve yargılanmayacağını belirten bir anayasa var. Anayasayı hazırlayan Saad Hariri değil” dedi.
Lübnan yasaları, Beyrut Limanı patlamasında sanıkların yargılanması gereken üç yargısal merciiyi belirtiyor. Güvenlik görevlilerin, çalışanların ve milletvekilleri de dahil olmak üzere diğer şüphelilerin, dokunulmazlıklarının kaldırılması halinde yargılanması olası.
Limandaki patlamanın birinci yıl dönümünden bir hafta önce Hariri, “Müstakbel Hareketi’nin dilekçeden vazgeçtiğini ve milletvekillerimizin sanıkların yargılanmaması için meclis dilekçesi imzaladığını konuşmak iftira ve yalanın zirvesidir. Bugün tüm bu iftiraları reddediyor yargı önünde eşitlik talep ediyoruz” dedi. Cumhurbaşkanının dokunulmazlığı kaldırılanlar listesine alınmasıyla ilgili bir soruya, “Bir ihmal varsa herkes için vardır” yanıtı verdi.
Hariri, “Metinler, bir bakış açısı değildir. Anayasa ve kanunlar bakış açısı değildir. Bu yüzden bu yüzden herkesin dokunulmazlıkları düşsün ve suçlu ben olsam bile yargılanalım” diyerek, Müstakbel Hareketi’nin ‘dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı olduğunun’ gösterilmeye çalışıldığını, ancak bunun iftira olduğunu vurguladı.
Eski Başbakan ayrıca, “Saad Hariri, eski başbakanlar ve Müstakbel Hareket tüm dokunulmazlıkların kaldırılması amacıyla uluslararası soruşturma talep ettiğinde muhalefetle karşılaştı” dedi.
“Bugün (dün) herkesin dokunulmazlığını kaldıran bir öneri sunduk ve blokları ziyaret etmek için bir meclis komisyonu kurduk. Onlardan tüm bu maddelerin askıya alınmasına yönelik teklifimizi imzalamalarını isteyeceğiz” diyen Hariri, bu koşullar altında siyasi güçleri de ‘siyasi kararlar almaya’ çağırdı. Saad Hariri, ‘Cumhurbaşkanı, başbakanları, milletvekilleri, bakanlar ve hatta avukatlara dokunulmazlık sağlayan tüm yasal maddelerin askıya alınmasını’ da önerirken, “Bugün ben ve Müstakbel Hareket, tüm dünyayı sorumluluklarının, vicdanının ve ahlakının önüne koymaya karar verdi. Kim taviz vermeden hakikatin yanında yürümek isterse, lütfen önerimizin yanında bizimle yürüsün” dedi.
Adli müfettiş, eski bakanlar Nihad el-Meşnuk, Ali Hassan Halil, (mevcut milletvekili) Gazi Zuayter ve eski Bakan Yusuf Fenyanus’un hükümette bakanlık yaptıkları dönemde ihmalkâr davranma suçlamasıyla soruşturulmasını istiyor.
Hükümeti kurmakla görevli yetkili Necib Mikati ile parlamentodaki istişareler sırasında yaptığı görüşmenin ardından Meşnuk, 27 Temmuz’da ‘Beyrut Limanı patlamasına dair dokunulmazlıkları kaldırmak için anayasanın değiştirilmesi’ önerisinde bulundu. Meşnuk, “Son basın toplantısı, Yargı Konseyi’ne sevk edilen tüm davaların, özelikle de Lübnan’daki büyük davaların, cumhurbaşkanlığından son personele kadar herkesin dokunulmazlığının kaldırması temelinde dokunulmazlıkların kaldırılması çağrısında bulundu” diyerek, “Meslektaşlarımla birlikte anayasa değişikliği için bir kanun teklifi sunmaya çalışacağım” ifadelerini kullandı.



Gizli belgelerde Batı’yı kararsız bırakan seçimin 30. yıldönümü: Zerval’ın Cezayir zaferi

Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)
Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)
TT

Gizli belgelerde Batı’yı kararsız bırakan seçimin 30. yıldönümü: Zerval’ın Cezayir zaferi

Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)
Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Liamin Zeval, 1997 parlamento seçimlerinde oyunu kullanıyor (AFP)

Bugün, Liamin Zerval’ın Cezayir’de Cumhurbaşkanlık seçimlerini kazanmasının 30. yıldönümü. 1991’de Kurtuluş Cephesi’nin kazandığı seçimlerin iptalinin ardından yaşanan krizin ardından, Zerval’ın sandığa gitme kararı Cezayir siyasetinde bir dönüm noktası oldu. O dönemde muhalifler, ordu destekli yönetimin halk desteğinden yoksun olduğunu belirtiyordu. Zerval ise bu argümanı ortadan kaldırdı.

Bu karar büyük bir risk içeriyordu. Kan gölüne dönen Cezayir’de silahlı gruplar oy kullanacakları tehdit ediyor, ana muhalefet partileri ise seçimleri boykot çağrısıyla sabote etmeye çalışıyordu. Buna rağmen Zerval meydan okudu. Cumhurbaşkanlığı kazan sürpriz olmasa da, halkın tehditlere rağmen sandığa gitmesi ve yüksek katılım sağlaması büyük bir sürprizdi. Bu, “terör korkusunu” yıkmak anlamına geliyordu.

Zerval, böylece Cezayir yönetimine bir tür “meşruiyet” kazandırarak terör dönemini sona ermeye başladı. Ertesi yıl düzenlenen parlamento seçimleriyle 1991’de iptal edilen seçimlerin etkisi tamamen silindi. Ordu, silahlı grupları yenilgiye uğrattı ve çoğu, Zerval’ın halefi Buteflika’nın 1999’da çıkardığı af yasasından yararlandı.

Bugün genç kuşaklar, 1990’ların kanlı dönemini ve Zerval’ın seçim zaferinin önemini hatırlamayabilir. “Şarku’l Avsat”, İngiltere Ulusal Arşivi’nden ortaya çıkan belgeler ışığında, 1995 Kasım’ında Zerval’ın zaferini mercek altına alıyor.

de
1995 Cezayir seçimlerinin sonuçlarına ilişkin İngiliz belgesinin bir kopyası (Şarku’l Avsat)

Gizli belgeler, Zerval’ın zaferinin Batı’da kafa karışıklığı yarattığını gösteriyor. Fransa, resmi olarak “tebrik” mesajı göndermekten kaçındı; İngiltere ise Kraliçe II. Elizabeth’in mesaj göndermesini uygun bulmadı, ancak Başbakan bir tebrik iletecekti.

17 Kasım 1995 tarihli bir İngiliz belgesine göre, Zerval oyların %61,34’ünü alarak kesin bir zafer kazandı. Belgede, üç yıldır süren terör ve baskıya rağmen katılımın %75 ile beklentilerin çok üzerinde gerçekleştiği belirtiliyor. Katılım özellikle kadınlar ve gençler arasında yüksekti; bu da yönetim için açık bir mesaj taşıyordu: “Sessiz çoğunluk, laik bir devlette barış içinde yaşamak istiyor.”

Rakip aday Mahfuz Nahnah ise oyların yalnızca %25,38’ini alabildi; yani seçmenlerin büyük çoğunluğu İslami yönetimi reddetti. Ana muhalefet partilerinin boykot çağrısı işe yaramadı; aksine, rejim bu durumdan fayda sağladı. Seçimin meşruiyeti beklenenden daha güçlüydü ve boykot eden partiler uzlaşma mesajları verdi.

Seçimlerin güvenli ve düzenli geçmesi için geniş çaplı askeri ve polis önlemleri alındı. Bazıları seçimlere hile karıştırıldığını iddia etse de, belgeler sürecin dürüst ve şeffaf olduğunu, sonuçların teknik olarak doğru olduğunu gösteriyor. Ancak analistler, Zerval’ın askeri desteğin gölgesinden çıkıp çıkamayacağı konusunda temkinliydi.

Belgeler göre , Zerval’ın hem diyalog hem de terörle mücadeleye dayalı ikili politikayı sürdüreceğini, ancak önceliğinin terörle mücadele olacak. 1996 parlamento seçimleri, boykot eden muhalefet için bir teşvik unsuru olabilirdi, ancak İslami Kurtuluş Cephesi’nin yeniden rehabilitasyonu uzak durdu. Uzun vadeli istikrar konusunda sosyal ve ekonomik sorunların çözülmemiş olması endişe yarattı.

Uluslararası tepkiler “temkinli iyimserlik” şeklindeydi. Avrupa Birliği, yüksek katılım ve şiddetsiz seçimlerden memnundu ve reform programlarına desteğini sürdürmeyi planlıyordu.

Fransa, resmi olarak ılımlı bir tepki verdi; Chirac mesaj gönderecek, ama “tebrik” kelimesini kullanmayacaktı. Özel olarak, Fransız hükümeti sonuçtan memnundu; yüksek katılım, İslami Kurtuluş Cephesi ve Sosyalist Güçler Cephesi’ni zayıflatmıştı.

İngiltere başbakanı tebrik mesajında siyasi diyaloğa başlama isteği ve İngiliz şirketlerinin (BP’nin milyar dolarlık ihaleye girmesi) çıkarlarına değindi. Kraliçe’nin mesaj göndermesi ise askeri rejimin sicili nedeniyle uygun görülmedi.

Zerval’ın 30 yıl önceki zaferi, Cezayir’de terör korkusunu aşan bir halk iradesinin simgesi olarak tarihe geçti.


Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Boulos: Sudan'daki savaş dünyanın en büyük insani krizi

Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)
Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)
TT

Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Boulos: Sudan'daki savaş dünyanın en büyük insani krizi

Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)
Faşir’in HDK’nın eline geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Massad Fares Boulos, Sudan'daki savaşı ‘dünyanın en büyük insani krizi’ olarak tanımladı. Boulus, Fransız Haber Ajansı AFP’ye yaptığı açıklamada diplomatik çabaların barışa doğru ilerleme sağlamasını umduğunu söyledi.

Sudan’da 2023 yılının nisan ayında Abdulfettah el-Burhan liderliğindeki ordu ile eski yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) liderliğindeki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında savaşın patlak vermesinden bu yana, on binlerce kişi hayatını kaybetti ve yaklaşık 12 milyon kişi yerinden edildi.

HDK, geçtiğimiz ekim ayı sonlarında, Sudan’ın Darfur bölgesinin batısında yer alan stratejik öneme sahip olan Faşir şehrini 18 ay süren kuşatmanın ardından ele geçirdi. Bu süreçte toplu katliamlar ve cinsel şiddet olayları yaşandığına dair haberler basına yansıdı.

dsfrg
Faşir’deki çatışmalardan kaçarak Tavile’deki bir mülteci kampına sığınan çocuklar, 3 Kasım 2025 (AP)

Boulos, Katar’ın başkenti Doha'da AFP’ye, Sudan'daki çatışmanın ‘günümüz dünyasındaki en büyük insani kriz ve en büyük insani felaket’ olduğunu söyledi.

Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Faşir’de özellikle son iki-üç hafta içinde yaşananları ve o videoları hepimiz gördük. O haberleri gördük. Bu zulümler kesinlikle kabul edilemez. Bu durum bir an önce sona ermeli.”

Washington, savaşan tarafları Sudan'da ateşkes ilan etmeye çağırdı.

Ordu yanlısı Sudan hükümeti, ABD'nin ateşkes önerisiyle ilgili toplantının ardından savaşa devam edeceğini açıkladı.

HDK ise arabulucuların insani ateşkes önerisini kabul ettiğini duyururken, savaşmaya devam ediyor.

ABD'nin Sudan'daki arabulucu ortaklarıyla birlikte her iki tarafı da ‘üç aylık insani ateşkes’ üzerinde anlaşmaya çağırdığını söyleyen Boulos, ‘ateşkesin tartışıldığı ve müzakere edilmek üzere olduğunu’ belirterek, Tarafları bu öneriyi kabul etmeye ve gecikmeksizin derhal uygulamaya koymaya çağırdıklarını söyledi.

xssadf
Faşir’deki HDK üyeleri (AFP)

ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır, geçtiğimiz eylül ayında, önce insani yardım için ateşkes, ardından kalıcı ateşkes ve sivil yönetime geçiş için ortak bir bildiri yayınladı. Ancak bildiride savaşan tarafların hiçbirinin geçiş sürecine katılmayacağı belirtildi.

Boulos, ABD’nin ortaklarıyla birlikte, sivil yönetime geçiş de dahil olmak üzere daha geniş kapsamlı plan konusunda ‘önümüzdeki haftalarda bazı ilerlemeler kaydetmeyi’ umduğunu belirtti.

ABD’li yetkili, ‘en büyük önceliğin insani boyut ve insani ateşkes olmaya devam ettiğini’ vurguladı.


Irak’ın yeni parlamentosunda ‘siviller’ yok

IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)
IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)
TT

Irak’ın yeni parlamentosunda ‘siviller’ yok

IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)
IKBY’deki bir sandıkta oy kullanan bir seçmen (AFP)

Irak’ta geçtiğimiz hafta yapılan genel seçimlerde sadece Basra'daki Fav-Zaho İttifakı adayının bir sandalye kazandığı muhalefet kanadındaki üç ittifakın ezici bir yenilgiye uğramasıyla yeni parlamentoda sivil güçlerin temsiliyeti tamamen ortadan kalktı.

Sivil ittifaklar arasında Bedil, Sivil Demokratik Hareket, Fav-Zako ve Medeniyyun yer alıyordu ve yaklaşık 389 aday vardı. Ancak bu adayların çoğu, ittifak liderlerinin ‘sıfır’ olarak nitelendirdiği sonuçlar aldı.

Adaylar, geleneksel partilerin sahip olduğu etki ve finansman ağlarının belirleyici bir rol oynadığını, sivil güçlerin ise iç çekişmelerden ve zayıf organizasyon ve finansmandan şikayet ettiğini söylediler. Ayrıca, destekçileri arasındaki güven eksikliği ve katılımın azalmasının kazanma şanslarını düşürdüğünü de eklediler.

Adaylar, yenilgilerinin ‘seçimler adaletsizliğin olması’, siyasi finansmanın denetlenmemesi ve nüfuzlu grupların seçmenler üzerinde baskı kurmasından kaynaklandığını söylediler.