Fransa’nın sömürge mirası: Cezayir’deki Fransız nükleer denemeleri

Çöldeki nükleer denemeler Cezayir'in Fransa ile ilişkilerindeki kriz konularından biri

Cezayir çölünde Fransa’nın sömürge döneminde nükleer denemeler yaptığı In Eker bölgesi (AFP)
Cezayir çölünde Fransa’nın sömürge döneminde nükleer denemeler yaptığı In Eker bölgesi (AFP)
TT

Fransa’nın sömürge mirası: Cezayir’deki Fransız nükleer denemeleri

Cezayir çölünde Fransa’nın sömürge döneminde nükleer denemeler yaptığı In Eker bölgesi (AFP)
Cezayir çölünde Fransa’nın sömürge döneminde nükleer denemeler yaptığı In Eker bölgesi (AFP)

1830 ve 1962 yılları arasında Fransız sömürgesi altında kalan Cezayir'de gerçekleştirilen ilk nükleer denemenin üstünden en az 60 yıl geçti. Ancak nükleer atıkların gömüldüğü yerler ve bunların radyoaktif maddelerin arıtılması, Cezayir ile Paris arasındaki ilişkileri bulandıran çetrefilli ana sorunlardan biri olmaya devam ediyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Salı günü, ülkesinin 1966 ile 1996 yılları arasında Pasifik Okyanusu'nda gerçekleştirilen nükleer denemeler dolayısıyla Fransız Polinezyası'na borçlu olduğunu itiraf etmesi ardından bu dosya yeniden gündeme geldi.
5 Temmuz Bağımsızlık Günü vesilesiyle açıklamalarda bulunan eski Cezayir Mücahitler Bakanı Et Tayyib Zeytuni, işlenen suçların kanıtlara dayanmasına, gerçekleşen patlamaların insanları, çevreyi ve okyanusu hala etkilemesine rağmen, Fransa'yı radyoaktif atıkların gömüldüğü alanları gösteren haritaları teslim etmeyi, bu atıkları temizlemeyi, hatta bunlardan etkilenenler için en ufak bir insani yardımda bulunmayı reddetmekle suçladı.
Şarku’l Avsat’ın Cezayir Haber Ajansı APS’den aktardığı röportaja göre Zeytuni, bu patlamalarla ilgili meselenin ilgili komitelerde istişarelere konu olan hafıza dosyaları arasındaki en hassas dosyalardan olmaya devam ettiğini, acil pratik önlemler ve çözüm gerektiren bu konunun tüm objektifliğiyle tartışılması gerektiğini belirtti.
Fransa, 1960 ve 1966 yılları arasında Reganne tesislerinde, ardından ise Cezayir çölündeki In Eker’de 17 farklı nükleer deneme gerçekleştirmişti. Bunlardan yer altında gerçekleştirilen 11 deneme, 1962'de Cezayir'in bağımsızlığını onaylayan Evian Anlaşması'nın imzalanması ardından kaydedilmişti. Ancak anlaşmadaki bir madde, Fransa'nın 1967'ye dek çöl alanlarını kullanmasına izin veriyordu.
2013'te gizliliği kaldırılan Fransız belgeleri, Batı Afrika'dan Güney Avrupa'ya uzanan önemli ölçüde nükleer atığı ortaya çıkardı.
Nükleer radyasyon kurbanlarına yardım eli uzatan Gelecek Yardım Derneği Başkanı Abdurrahman Tumi, AFP’ye verdiği demeçte, “Radyoaktivite ile ilgili hastalıklar kalıtsal olarak bir nesilden diğerine aktarılıyor. Bölge kirli kaldığı sürece Reganne bölgesindeki tehlike sürecek. Radyasyon, diğer hastalıkların yanı sıra kanserlere, doğum kusurlarına, düşüklere, kısırlığa, ayrıca çevre üzerinde feci bir etkiye neden oluyor” ifadelerini kullanıyor.
Geçtiğimiz Nisan ayında Cezayir Ulusal Halk Ordusu Genelkurmay Başkanı Korgeneral Said Şangariha, Fransız meslektaşına Reganne ve In Eker’deki alanların rehabilitasyonu sorununu dile getirmişti. Aynı zamanda topoğrafik haritaların sunulmasını, böylece bugüne dek keşfedilmemiş radyoaktif veya kimyasal atıkların gömüldüğü kirli alanların belirlenmesi yönünde destek verilmesini istemişti.
Ancak General Buzeyd Boufrioua, Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan El Djeich (Ordu) dergisine verdiği demeçte, “Nükleer atıkların yerlerinin gösterildiği haritaları almak Cezayir devletinin hakkıdır. Fransa ise bu patlamaların en az 60 yıl ardından bunları saklamakta ısrar ediyor. Ayrıca Cezayirli kurbanlar için tazminat konusunun tartışılması geciktiriliyor” ifadelerini kullanıyor.
Fransız dergisi Le Point’e konuşan Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, maddi tazminat için herhangi bir müzakerede bulunmayı reddederek “Ölülerimize o kadar saygı duyuyoruz ki maddi tazminat hakaret olur. Biz dilenci bir halk değiliz, şehitlerine hürmet eden gururlu bir halkız” vurgusunda bulunuyor.
Tarihçi Benjamin Stora, Fransız sömürge yönetimi ve 1954-62 yılları arasında gerçekleşen Cezayir Bağımsızlık Savaşı hakkındaki önemli raporunda, Cezayir'deki nükleer denemelerin yerleri ve sonuçlarını inceleyen ortak çalışmaların sürdürülmesi tavsiyesinde bulunuyor.
2010 yılı ocak ayında Fransa, 1960 ve 1998 yılları arasında Cezayir çölü ve Polinezya'da gerçekleştirilen nükleer testlerden kaynaklanan radyasyona maruz kalarak hastalananlara tazminat sağlanmasını öngören bir yasa çıkarmıştı. Ancak Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması yönünde Uluslararası Kampanya (ICAN), o zamandan beri bu yönde uğraşan 50 Cezayirliden yalnızca 1’inin tazminat alabildiğini, bu kişinin de o bölgelerde konuşlu bir asker olduğunu bildiriyor. Bir yıl önce yayınlanan “Kum Altında Radyoaktivite” adlı çalışmada ICAN, Paris'i atıkların bulunduğu alanların tam listesini Cezayir'e vermeye, bunların temizlenmesini kolaylaştırmaya çağırmıştı.
2017'de Birleşmiş Milletler'den 122 ülkenin nükleer silahları yasaklayan yeni bir anlaşmayı onaylaması ardından iyi bir fırsat çıkmış, ‘kirleten öder’ ilkesi benimsenerek resmen tanınmıştı. Ancak Fransa, kendi deyimiyle nükleer silahsızlanmaya yönelik gerçekçi ve ilerici yaklaşımla çelişen bu anlaşmanın imzacılarından biri değil.
İnsanların en az 50 yıldır bir sonuç beklediğini, daha hızlı hareket edilmesi gerektiğini söyleyen ICAN France uzmanları, “Bir an önce kontrol altına alınması gereken büyük bir sağlık ve çevre sorunuyla karşı karşıyayız” diyor.



İsrail'de yükselen sesleri susturmaya çalışan milisler

İsrail parlamentosu Knesset’in Arap üyesi Eymen Udeh, Tel Aviv'de Gazze'deki savaşı protesto eden bir gösteride, Kasım 2023 (AFP)
İsrail parlamentosu Knesset’in Arap üyesi Eymen Udeh, Tel Aviv'de Gazze'deki savaşı protesto eden bir gösteride, Kasım 2023 (AFP)
TT

İsrail'de yükselen sesleri susturmaya çalışan milisler

İsrail parlamentosu Knesset’in Arap üyesi Eymen Udeh, Tel Aviv'de Gazze'deki savaşı protesto eden bir gösteride, Kasım 2023 (AFP)
İsrail parlamentosu Knesset’in Arap üyesi Eymen Udeh, Tel Aviv'de Gazze'deki savaşı protesto eden bir gösteride, Kasım 2023 (AFP)

Arap siyasi liderlere, muhalefetteki Yahudi siyasi aktivistlere ve eleştirilerde bulunan gazetecilere yönelik devam eden saldırıların ardından, milislerin İsrail’de muhalefeti susturmak için aktif ve ısrarlı bir şekilde çalıştığı, bu aktivistlerin hayatları için gerçek bir tehdit oluşturduğu ve birçoğunu sıkı güvenlik önlemleri altında yaşamaya zorladığı ortaya çıktı.

Bu milis gücü, İsrail parlamentosu Knesset'in Arap üyelerine karşı harekete geçti ve son iki hafta içinde Arap Değişim Hareketi Ortak Listesi Başkanı Milletvekili Eymen Udeh’e kanlı bir saldırı düzenlemeye çalıştı.

Milisler, Udeh’in Pardes Hanna-Karkur beldesinde solcu siyasi aktivistlerle katıldığı bir toplantıya ve Nes Tziona şehrinde düzenlenen başka bir toplantıya saldırdı, arabasının camlarını kırdı ve ona taş attı. Polisin her iki olayda da kendisine saldırı düzenleneceğini bildiği ve bunu kendisine bildirerek toplantılara katılmaması konusunda uyardığı ortaya çıktı. Ancak Udeh, “Faşist teröristlere boyun eğmeyeceğiz. Hiçbir koşulda halkla toplantılarımızı iptal etmeyeceğiz ve onların amacının Yahudilerle Araplar arasında herhangi bir toplantının yapılmasını engellemek olduğunu biliyoruz” diyerek toplantılara katılmaktan geri durmadı.

g
Knesset'in Arap üyesi Eymen Udeh, 9 Mayıs'ta Kudüs'te düzenlenen Halk Barışı Zirvesi etkinliğinde konuşma yaparken (AFP)

Udeh ile aynı bloktan bir başka milletvekili olan Ofer Cassif de Kudüs'te bazı polis memurlarının katılımıyla benzer bir saldırıya maruz kaldı.

Ultra-Ortodoks Yahudileri temsil eden Şas Partisi’nden iki Yahudi milletvekili de saldırıya uğradı ve bunun sonucunda yaralandı. Saldırı, dindar gençleri askerlik hizmetinden kısmen muaf tutacak bir yasa konusunda hükümetle müzakere etmeyi kabul ettikleri için onlardan intikam almak isteyen ultra-Ortodoks Yahudi unsurlar tarafından gerçekleştirildi.

Güvenlik önlemleri artırıldı

Eleştirilerini dile getiren gazetecilerden Guy Belz, Dana Weiss, Yonit Levi ve Rina Matsliah'a yönelik ölüm tehditleri nedeniyle bu gazetecilerin çevresinde ve çalıştıkları Kanal 12 televizyonu stüdyolarının kapılarında sıkı güvenlik önlemleri alındı.

Gazeteci Belz’in Hayfa'da vereceği konferans iptal edildi. Her cumartesi hükümetin politikalarını protesto etmek için düzenlenen protesto gösterilerinin organizatörlerinden biri olan üniversite öğretim üyesi Shikma Bressler’in Tivon'da vereceği konferans da iptal edildi.

Temiz Yönetim Derneği, bu olayları hükümetin ve bakanlarının, politikalarını reddeden ve kararlarını ve uygulamalarını eleştiren herkese karşı yürüttüğü kampanyanın doğal bir sonucu olarak değerlendirdi.

srt
İsrail işgali altındaki Batı Şeria'nın el-Halil şehrinde oyuncak silah taşıyan İsrailli bir çocuk, Mart 2024 (AFP)

Adalah Hukuk Merkezi ise İsrail kolluk kuvvetlerine, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında açıkça terör eylemi niteliğinde olan bu şiddet olaylarına ilişkin kapsamlı ve etkili bir soruşturma başlatılması çağrısında bulundu. Merkez, saldırganların ve kışkırtıcıların kimliklerini ortaya çıkardığını iddia ettiği düzinelerce video ve tanık ifadesini polise sundu.

Paris'teki Sosyal Bilimler İleri Araştırmalar Okulu'nda araştırma direktörü olan Fransız-İsrailli sosyolog Eva Illouz, yaşananların İsrail'de Yahudi faşizminin muazzam bir büyüme gösterdiğinin işareti olduğunu söyledi ve bu faşistlerin Başbakan Binyamin Netanyahu, partisi ve müttefiklerinin ‘doğal ortakları’ olduğunu vurguladı.

Illouz, Haaretz gazetesine verdiği röportajda şunları söyledi:

“Netanyahu, yirmi yıldır Yahudiler ve Araplar arasında nefret tohumları ekmeye ve yargının meşruiyetini sorgulamaya devam ediyor ve milli kimliği dine dayandırıyor.”

Illouz, 1980'den önce Yahudi terörizminin İsrail'de marjinal bir fenomen olduğunu, ancak o yıldan itibaren HaMakhteret HaYehudit, Kah, Teror Negid Teror, Bet Ayin ve LeHava gibi Yahudi grupların terörist saldırılar düzenlediğini ve bunların çoğunun polis tarafından engellendiğini belirtti. Bu grupların bazıları aşırı milliyetçiydi. Diğerleri ise Siyonizme karşı olduklarını ilan ettiler ve İsrail Devleti'ni yıkıp yerine Yahuda Krallığı'nı kurmak istediler.


Filistin Devlet Başkanlığı, Ben-Gvir'in Abbas'a yönelik açıklamalarını cinayete tahrik olarak değerlendirerek kınadı

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (DPA)
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (DPA)
TT

Filistin Devlet Başkanlığı, Ben-Gvir'in Abbas'a yönelik açıklamalarını cinayete tahrik olarak değerlendirerek kınadı

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (DPA)
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (DPA)

Filistin Devlet Başkanlığı, İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a yönelik açıklamalarını kınayarak, bunların kendisine ve diğer liderlere zarar verme yönünde açık bir çağrı olduğunu belirtti.

Filistin Haber Ajansı (WAFA) tarafından dün yayınlanan açıklamada, Filistin Devlet Başkanlığı, Ben-Gvir'in sözlerinin, yerleşimcileri Filistin halkına, topraklarına ve kutsal mekanlarına karşı daha fazla terör eylemi gerçekleştirmeye teşvik ettiğini belirtti.

zdft
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (Reuters)

Cumhurbaşkanlığı açıklamasında, "ABD yönetimini ve uluslararası toplumu, İsrail hükümetine baskı yaparak Filistin halkına ve liderlerine karşı kışkırtma kampanyasını durdurmaya çağırıyoruz" denildi. Açıklamada, bu kampanyanın "sadece daha fazla şiddete ve gerginliğe yol açacağı ve mevcut barış sürecinin başarı şansını baltalayacağı" kaydedildi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı dün, Netanyahu'dan Filistin Devlet Başkanı'nın dokunulmazlığını dikkate almayarak onu tutuklamasını ve Filistin Yönetimi'nin üst düzey yöneticilerine suikast düzenlemesini talep etti.


İsrail, Batı Şeria'daki şiddet olayları nedeniyle yerleşim birimini boşalttı

Amerikalı ve İsrailli askerler dün, İsrail'in güneyinde ABD öncülüğündeki sivil-askeri koordinasyon merkezinde bir araya geldi (Reuters)
Amerikalı ve İsrailli askerler dün, İsrail'in güneyinde ABD öncülüğündeki sivil-askeri koordinasyon merkezinde bir araya geldi (Reuters)
TT

İsrail, Batı Şeria'daki şiddet olayları nedeniyle yerleşim birimini boşalttı

Amerikalı ve İsrailli askerler dün, İsrail'in güneyinde ABD öncülüğündeki sivil-askeri koordinasyon merkezinde bir araya geldi (Reuters)
Amerikalı ve İsrailli askerler dün, İsrail'in güneyinde ABD öncülüğündeki sivil-askeri koordinasyon merkezinde bir araya geldi (Reuters)

İsrail güvenlik güçleri dün, Batı Şeria'nın güneyindeki Beytüllahim ve el Halil arasında bulunan devasa Guşh Etzion yerleşim bloğu içindeki yasadışı bir yerleşim birimini, yerleşimciler ile güvenlik güçleri arasında yaşanan şiddet ve çatışmalar nedeniyle boşalttı.

İsrail güvenlik güçleri, ordunun emri üzerine, yaklaşık 25 Yahudi ailenin bir yıldan uzun süredir yaşadığı izinsiz Givat Tzur Misgavi karakolunu boşalttı. Bu durum, yerleşimciler ve güvenlik güçleri arasında şiddetli çatışmalara yol açtı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth’tan aktardığına göre çatışmalar sırasında iki sınır polisi yaralandı, birinin gözüne taş isabet ettiği, diğerinin ise dişlerinde kırıklar oluştuğu bildirildi. Tahliye sırasında dört kişi gözaltına alındı.

"Tepe Gençliği" grubundan onlarca aşırılıkçı yerleşimci, sağcı aktivistlerin ve önde gelen şahsiyetlerin karakolun sökülmesini engelleme çağrıları üzerine bölgeye geldi. Tahliyenin ardından, güney el Halil Tepeleri'nde ve el Halil'in kuzeyindeki Vadi Sa'ir bölgesinde yerleşimciler tarafından kundaklama ve isyan gibi saldırılar bildirildi.

Son haftalarda İsrailli yerleşimcilerin Filistinlileri, İsrailli ve yabancı aktivistleri ve bazen de İsrail askerlerini hedef alan saldırılarında artış görüldü ve bu durum yerelde ve Amerikalıların eleştirilerine yol açtı.