John Bolton: Afganistan dünyanın sorunu… İran’daki patlamaların arkasında İsrail var

Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton (Reuters)
Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton (Reuters)
TT

John Bolton: Afganistan dünyanın sorunu… İran’daki patlamaların arkasında İsrail var

Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton (Reuters)
Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton (Reuters)

İsa Nehari (Gazeteci)
Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın tartışmalı görev süresi boyunca, İran'a karşı en sert Cumhuriyetçi şahinlerin başında John Bolton geliyordu. Bu yüzden Kuzey Kore liderine bile müsamaha gösterse İranlılara göstermeyeceği söylendi. 1960'lı yıllarda ‘mollalar yönetimini’ yıkmak amacıyla kurulan Halkın Mücahitleri Hareketi’nin önde gelen destekçilerinden biri olan Bolton’ın 2018 yılında ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atanması, Tahran için tam bir kabustu. İran muhalefetinin konferanslarına düzenli bir şekilde konuşmacı olarak katılan Bolton, yaklaşık dört yıl önce, bu konferanslardan birinde, 2019 yılında Tahran’da rejimin düşüşünün kutlanacağını müjdeledi.
Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton, Independent Arabia'ya verdiği röportajda, İran rejiminin düşüşüne ilişkin öngörüsünün neden henüz gerçekleşmediğini ve neyin değiştiğini anlattı. Nasıl Başkan Trump’a ABD’ye ait bir insansız hava aracının (İHA) düşürülmesine ve Tahran'ın Washington'ın müttefiklerine karşı düşmanca uygulamalarına karşılık olarak İran’a hava saldırıları düzenleme önerisinde bulunduğunu da anlatan Bolton, Trump’ın önerisine kulak asmadığını, bunun yerine kendisine karşı daha fazla tavır aldığını ve daha sonra onu ABD'yi Ortadoğu'da yeni bir savaşa itmekle suçladığını söyledi.
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, Bolton, eski ve mevcut ABD yönetimlerinin, Irak, Suriye ve Yemen’deki sıcak çatışma bölgelerine yönelik politikalarına ilişkin tutumunu da açıkladı. ‘Stratejik bir hata’ olarak gördüğü ABD ordusunun Afganistan'dan çekilmesi kararını eleştiren Bolton, Çin tehdidine odaklanmanın ABD'nin Ortadoğu'daki çıkarlarına mal olmaması gerektiğinin altını çizdi. Bolton, röportajda ABD Genelkurmay Başkanı’nın Başkan Trump'ın 2020’deki başkanlık seçimlerinden sonra iktidarı barışçıl bir şekilde devretmemesinden duyduğu endişeye ilişkin olarak, eski Başkan’ın bir darbe planlayıp planlamadığı, bunu uygulayıp uygulayamayacağı da dahil olmak üzere bir takım iç meselelere değindi.

Trump, İran rejimini değiştirmeyi düşündü mü?
Amerikalılar, Bolton'ı İran’ın Washington ve müttefiklerine yönelik faaliyetlerini durdurmak için askeri müdahaleye olan tutkusuyla tanıyorlar. Bolton açık açık Tahran'daki teokrasiyi devirmek için rejim değişikliğini bir çözüm olarak görüyor. Trump, uzun bir süre, ‘ABD’yi yeni bir savaşa itmeye çalışmakla’ suçladığı Bolton'ı dinlememekle övündü. Bazıları 70 yaşındaki diplomatın, başta İran ile ilgili olanlar olmak üzere, fikirlerini aktarmak umuduyla Trump yönetimine katıldığına, ama Trump’ın birçok dosyada onu dinlemeyi reddetmesinin Bolton’ı istifaya ittiğine inanıyorlar.
Bolton'ın, ABD’nin İran’a uyguladığı azami baskı stratejisinin, Tahran'ın davranışlarını kontrol etmede yeterli olacağını düşünmediğinden Trump yönetiminin İran'la ilişkilerinde bir rejim değişikliği politikası izlemesini istediği açıktı. Ancak Bolton, özellikle 2017 yazında Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atanmasından aylar önce Trump’ı fikirlerini benimsemeye ve bunları Ortadoğu'da İran rejiminin olmadığı yeni bir gerçekliğe dönüştürmeye ikna etme yeteneğini biraz abartmış olabilir. Bolton, 2017 yazında Paris'te İran muhalefeti tarafından düzenlenen konferansa katılan binlerce kişiye, “Rejimin düşünü 2019 yılında Tahran'da birlikte kutlayacağız” dedi ve ABD’nin İran rejimine karşı olan bir başkan seçtiğini vurguladı.
Bolton, rejimi devirmekten neden bu kadar emin olduğu ve şimdi neyin değiştiği sorusuna, “Böyle olacağını tahmin etmemiştim. Humeyni'yi iktidara getiren 1979 devriminin 40. yıl dönümünde hedefin rejimi devirmek olması gerektiğini söyledim” yanıtını verdi. Bolton, her ne kadar o zamanlar, özellikle çok taraflı yaptırımlar daha önce başarısız olduğundan ABD'nin anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesinin ve İran'a yönelik tek taraflı yaptırımların etkili olup olmayacağı konusunda bazı şüpheler olsa da “Trump yönetiminin 2015 yılında İran ile imzalanan nükleer anlaşmadan çekilmesi doğru yönde atılmış önemli bir adımdı. ABD’nin İran’a yönelik ekonomik yaptırımlarının yeniden uygulanmaya başlaması, rejimin kendisi üzerinde yıkıcı bir etki yarattı” dedi.
İran muhalefetine verdiği destekle bilinen Bolton, İran’da rejimin düşmesi için onun davranışlarından etkilenen ülkeler arasında güçlü bir koordinasyon kurulması ve halkın içinde bulunduğu kötü yaşam koşullarının farkında olduklarından ordu içinde Devrim Muhafızları’nın çekirdeğinde bölünmeler aranması gerektiğine inanıyor. Bolton, popülaritesi 1979 devriminden bu yana tüm zamanların en düşük seviyesinde olan rejimin, insanların düşündüğünden daha zayıf hale geldiğini vurguladı.
Trump yönetiminin bir rejim değişikliği politikası için baskı yapmayı düşünüp düşünmediği sorulduğunda ise Bolton şu yanıtı verdi:
"Hayır, ama benim birkaç yıldır tutumum bu yönde. Ancak Trump bunu dikkate almaya hazır değildi. Diğerleri ise sadece uzun bir süre boyunca ekonomik baskı uygulamanın yeterli olmasını umuyordu. Belki de yeterli olabilirdi. Fakat Avrupa Birliği (AB) nükleer anlaşmaya bağlı kalsın ya da kalmasın İran’ın anlaşmanın şartlarını ihlal edeceğinden endişeliydim ve hala da endişeliyim.”
Bolton, ABD’nin önceki yönetiminin kurduğu uygulama mekanizmaları sayesinde yaptırımların rejim üzerindeki olumsuz etkileri olduğunu doğrularken yaptırım politikasının yeterli olmadığına inandığı belirterek, “Tahran’daki mollalar, güçleri olduğu sürece politikalarını değiştirmeyecekler” dedi. AB’yi, İran halkının ne tür bir hükümet istediklerini seçmelerini sağlamak için bir rejim değişikliği politikasını benimsemeye çağıran Bolton, ‘sivil ve insan haklarını ihlal eden resmi bir katil’ olarak nitelendirdiği İbrahim Reisi'nin cumhurbaşkanı seçilmesini ise kınadı.
İran’da sadece Dini Lider ve birkaç kişinin karar mercii olmasından ötürü yeni bir cumhurbaşkanının seçilmesinin İran rejiminin politikalarını değiştirmeyeceğini düşünen ABD’nin eski Ulusal Güvenlik Danışmanı, “Tahran rejiminin yüzü en az birkaç yıl daha gülmeyecek. Şuan Huzistan ve ülkenin diğer bölgelerinde yaşanan büyük su sıkıntısı çerçevesinde, rejimin gerçek yüzünü ve hükümetin başarısız olamaya devam ettiğini görüyoruz” dedi.
İran rejiminin uranyum zenginleştirmeye ve nükleer savaş başlığı taşımak amacıyla balistik füzeler geliştirilmeye devam ettiği konusunda uyaran ABD’li diplomat, İran’ın Ortadoğu'da süregelen çatışmalara ve dünya çapında terörizme verdiği desteğin yanı sıra bu çalışmalarının daha iyi hava durumu tahminleri için geliştirilmiş uyduların uzaya fırlatılması değil, daha ziyade İran tehdidinin nükleer ve füze alanlarında büyümesi anlamına geldiğini söyledi.

İran’daki patlamalar
İsrail'in İran’ın nükleer tesislerini hedef almak için belirlediği, bir takım olası askeri planları hakkında ortada dolaşan söylentilere ilişkin tutumu sorulduğunda Bolton, “Bunları destekliyorum. Aslında, tıpkı Natanz Nükleer Tesisi’nde olduğu gibi, şuan İran tesislerini hedef alanlar var. İran’ın nükleer programıyla bağlantılı olduğuna inanılan başka tesislere de sabotaj saldırıları olduğuna dair haberler geliyor” ifadelerini kullandı.
 
Bolton, krizler karşısında askeri seçeneklere yöneliyor (Getty)
İran’ın nükleer tesislerindeki patlamaların ve yangınların sayısındaki artışın, bunların tesadüfen meydana gelmediklerini gösterdiğini düşünen ABD’nin eski Ulusal Güvenlik Danışmanı, bunların arkasında kimin olduğuyla ilgili olarak ise şunları söyledi:
“Bu olayların arkasında kesinlikle İsrailliler var. Arap dünyasından başka aktörler de işin içinde olabilir. Sadece şunu söyleyebilirim: İyi şanslar, devam edin!”

2019 gerginlikleri
Bolton, yaklaşık iki yıl önce ABD ile İran arasındaki gerilim ve o tarihte iki ülke arasında bir savaşın eşiğine gelinip gelinmediği sorusuna verdiği yanıtta, “ABD’nin, İran'ın bir Amerikan İHA'sını düşürerek, Hürmüz Boğazı çevresinde petrol tankerlerine karşı sabotaj saldırıları düzenleyerek ve Suudi Arabistan'daki petrol altyapısını hedef almanın yanı sıra Husiler aracılığıyla Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki (BAE) sivil noktalara saldırarak kabul edilemez davranışlarda bulunmasına karşılık olarak atması gereken adımlar olduğuna inanıyorum” ifadelerini kullandı.
İran’ın, Irak'taki Şii milisleri kullanarak ABD’ye ait tesislere yönelik saldırılarının, Suudi Arabistan ve BAE’nin çıkarlarını hedef alan sabotaj saldırılarıyla kesiştiğini vurgulayan ve bu saldırıların özellikle ABD’ye karşı yapıldığı değerlendirmesinde bulunan Bolton, İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin ABD’nin düzenlediği hava saldırısıyla öldürülmesine işaret ederek bunun İran'a yönelik misilleme için yeterli olduğunu söyledi. Başka isimleri de ortadan kaldırmanın mümkün olduğuna dikkati çeken Bolton, “Çünkü rejim yaptıklarının yanına kar kalacağını ne kadar hissederse, İran tehdidi de o kadar artacaktır” dedi.
Bolton sözlerini tasdik etmek için, Trump, İran'a yönelik hava saldırıları konusunda kendisini dinlemiş olsaydı, 2019’un Eylül ayında Suudi Arabistan'daki iki petrol tesisini hedef alan saldırıların gerçekleşmeyebileceğini söyledi.
ABD’li diplomata şöyle devam etti:
“ABD, İranlıların düşmanca saldırılarını püskürtmüş olsaydı, daha sakin ve daha makul olanı tercih edilebilirlerdi ve ABD’nin imkanlarının kendi imkanlarından çok daha büyük olduğunu anlayabilirlerdi.”
Karşı saldırıların amacının İran'la bir çatışmaya girmek değil, onu caydırmak olduğunu vurgulayan Bolton, “Tahran rejimi, ciddi yaptırımlarla karşılaşmadan Suudi Arabistan ve BAE'deki sivil hedeflere İHA’lar ve kruz (seyir) füzelerle saldıramayacağını anlamalı. Bunlar bir terör devletinin eylemleridir” yorumunda bulundu.

2019 yılında Saudi Aramco tesislerini hedef alan füzelerin kalıntıları (Reuters)
Trump’ın 2018 yılında nükleer anlaşmadan çekildikten sonra İran’ın nükleer bomba edinmesini önleme stratejisi ve ABD yönetiminin askeri seçeneğe yönelmeyi tercih etmemesi hakkında yaptığı değerlendirme ise azami baskı politikasının, ABD’nin Cumhuriyetçi yönetiminin stratejisi olduğunu ve bunun işe yarayacağını düşünmediğini söyledi. Bolton, “Azami baskı politikasının başarılı olmasını umuyorum. Belirttiğiniz gibi uzun bir süre sonra başarılı olabilir. Ancak rejimin davranışını geçici olarak değiştirmenin yeterli olacağını düşünmüyorum. Bence rejimin kendisini değiştirmeniz ve İran halkının ne tür bir hükümet istediğini kendisinin seçmesini sağlamanın bir yolunu bulmanız gerekiyor” şeklinde konuştu.
İran’ın sadece nükleer alanda tehdit oluşturmadığını, aynı zamanda rejim iktidarda kalmaya devam ettiği sürece ‘terör ve geleneksel düşmanlık tehditlerini’ de sürdüreceği konusunda uyaran Bolton, "İran'da 1979 devrimi halen gücünü koruyor. Bu, ideolojik bir devrimdir. Sadece bir dini hayat biçiminden ibaret değildir, kendi ideolojisini de geliştirmiştir. Daha uzun süre ideolojisi şiddetle savunabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Viyana’daki nükleer anlaşma müzakerelerinin geleceği
İbrahim Reisi’nin cumhurbaşkanı seçilmesinin kartların yeniden dağıtılmasına neden olduğu Viyana'daki dolaylı müzakere turlarının ardından Bolton, “Biden yönetimi, bir geri dönüş yolu bulmak için İran'ın tehditlerini ve mevcut anlaşmaya yönelik ihlallerini umutsuzca görmezden gelerek 6 ay boyunca tavizler verdi. Bence onlar (Biden yönetimi yetkilileri) bunu, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin görev süresi sona ermeden ve Cevad Zarif dışişleri bakanlığı görevinden ayrılmadan önce başarmaya çalıştılar” diyerek mevcut ABD yönetimini eleştirdi.
Seçilmiş Cumhurbaşkanı Reisi’nin, 3 Ağustos'ta göreve başlamadan önce yaptığı açıklamalarda, müzakerelere daha fazla devam etmek istemediğini söylediğine dikkati çeken Bolton, “Son olarak ABD’de bir İran vatandaşına yönelik suikast girişiminde bulunulmasıyla İran'ın terörist davranışlarının devam ettiğine dair örnekler görüyoruz. Bu, birkaç yıl önce İranlıların ABD'ye darbe vurmaya çalıştığı diğer bir suikast girişimine benzer bir başka vakadan ibaretti. Bu, rejimin gerçek yüzünü ve nükleer programla ilgili verdiği taahhütlere neden güvenilemeyeceğini gösteren bir davranış türüdür” dedi.

Washington, İran'ın Irak'taki vekillerini güçlendirdi
Bolton, Biden yönetimini, ‘İranlıların Şii milisleri silahlandırmasına ve onları Lübnan'daki Hizbullah gibi bir yapıya dönüştürmeye çalışmasına izin veren ve tüm bölgeyi gerçekten çok farklı bir El Kaide türü olan DEAŞ terör örgütü tehdidine maruz bırakan eski ABD Başkanı Barack Obama’nın 2019 yılında aldığı Irak’taki ABD güçlerini geri çekme kararını’ hatırlatarak Irak’taki ABD güçlerini geri çekme konusunda uyardı. ABD’li diplomata göre DEAŞ’ın ortaya çıkışı, ABD güçlerinin yeniden Irak'a geri dönmesini gerektirirken ironik bir şekilde, Şii milisler ve Kürtlerle, DEAŞ’ı püskürtmek için iş birliği yapmak zorunda bıraktı.
Bolton, DEAŞ yenilgiye uğratılmış olsa da ABD’nin, İran'ın Irak'taki kolu olan Şii milislerin güçlendirilmesine yardımcı olduğunu söyledi. Bolton’a göre eğer ABD güçleri 2011 yılında Irak’ta kalsaydı ne olurdu tam olarak tahmin etmek mümkün olmasa da ayrılmaktan ve geri dönmek zorunda kalmaktan daha kötü bir politikanın olacağını düşünmenin güç olduğunu söyledi. Aynı senaryonun Afganistan'da tekrarlanmasından büyük endişe duyduğunu ifade eden Bolton, “Bir lamba düğmesi gibi açılıp kapatılamayan bu soruna sürekli dikkat etmelisiniz” ifadelerini kullandı.

Yeni terör örgütlerinin doğuşu
ABD Başkanı Joe Biden'ın Afganistan ile ilgili bir açıklamasında “Afganistan, ABD’nin sorunu değil” şeklindeki ifadesine de değinen Bolton, “Afganistan, Taliban tarafından kontrol edilen bir ülkeden kaynaklanan terör tehdidi olması nedeniyle tüm dünyanın sorunu olacak” dedi. ABD’li diplomat, ülkesi ve NATO güçleri için tercüman olarak çalışan çok sayıda Afgan'a sığınma sağlanmasının, doğru bir adım olmasına rağmen bunun Afgan hükümetinin kırılganlığını yansıttığı konusunda uyardı.
John Bolton sözlerini şöyle sürdürdü:
“Beklenen son, Afganistan hükümetinin düşmesi ve Taliban’ın ülkenin topraklarının çoğunu veya tamamını yeniden kontrol altına alması değildi. Çünkü bu, oradaki El Kaide ve DEAŞ üyelerinin Taliban ile temasa geçmeleri ve Afganistan’ın terör eylemleri için bir kez daha teröristlere güvenli bir sığınak ve üs olacağı anlamına geliyor. Daha kötüsü ise teröristlerin eğitildiği, ABD'yi, Avrupa ve Ortadoğu ülkelerini tehdit etmeye başladığı Afganistan'daki erişilemeyen bölgelerin varlığından yararlanmak isteyen ve daha ​​önce adını dahi duymadığımız yeni terör örgütlerinin ortaya çıkması olacak.”
Askerlerin, onlarca yıldır Afganistan’daki yabancı güçlere ev sahipliği yapan Bagram Hava Üssü’nü yeni Afgan yönetimine haber vermeden terk etmeleri ve hırsızların üsse saldırmalarına ve Afgan askerlerinin gelmesinden önce üste ne varsa yağmalamasına izin vermeleri hakkında ise Bolton, Afganistan'ı karanlık bir geleceğin beklediğini söyledi. Bolton, “Sonunda, ABD’nin Irak'taki muharebe güçlerinin geri çekileceği duyuruldu. Fakat bu sadece bir isim değişikliğinden ibaretti. Irak’ta gerçekten büyük bir Amerikan muharebe kuvveti yok. DEAŞ’ın bölgesel olarak yok edilmesinden bu yana Amerikan askerleri başka görevler üstleniyorlar” şeklinde konuştu.
ABD’deki AB ve müttefiklerine yönelik 21. yüzyılın en büyük tehdidinin Çin'den kaynaklandığına dair hakim görüşü destekleyen ABD'li eski yetkiliye göre ABD’nin küresel sorumluluklarının yanı sıra dünyanın dört bir yanındaki dostlarıyla kesişen çıkarlara sahip olması nedeniyle Pekin'e odaklanırken diğer bölgeleri ihmal etmemeli.
AB’ye Çin'in yarattığı tehditlere odaklanırken Ortadoğu'daki mevcut tehditleri ve stratejik çıkarları görmezden geldiği eleştirisinde bulunan Bolton, ABD’de sık kullanılan bir ifade olan “Aynı anda hem yürüyebilmeli hem de sakız çiğneyebilmelisiniz” deyimini kullanarak Washington'ın ise hem Çin hem de diğer bölgelerle aynı anda başa çıkabileceğini vurguladı.

Trump’ın Suriye’nin kuzeydoğusundan çekilme kararından en çok yararlanan ülke Türkiye oldu
Bolton'ın Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevinde bulunduğu Cumhuriyetçi yönetim, Trump’ın Suriye’nin kuzeydoğusundaki Amerikan güçlerinin geri çekilmesi kararıyla Demokrat Obama yönetiminin Irak'ta yaptığına benzer bir adım attı. Peki, bu askeri geri çekilme Rusya'ya bir zafer kazandırdı mı?
Bolton bu soruyu şöyle yanıtladı:
“(ABD’nin geri çekilmesi) Türkiye'ye diğerlerinden daha fazla zafer kazandırdığını düşünüyorum. Bu yanlıştı. Çünkü (Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan'a istediğini verdi. Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü sonrası tarihe bakıldığında Türklerin uzun zamandır Suriye-Türkiye sınırındaki bölgenin Türkiye’nin egemenliğinde kalması gerektiğine inandıklarını görebiliriz.”
ABD'li yetkiliye göre daha da önemlisi güçleri geri çekme kararı, Suriye’nin kuzeydoğu bölgesini Ruslara ve İranlılara açık bıraktı. Bu da Esed rejiminin güçlenmesine yardımcı oldu.
Bolton, Suriye’nin kuzeydoğusundan geri çekilmenin, ABD’nin düşmanlarının bu bölgede başka türlü sahip olamayacakları bir avantaj elde etmelerine izin veren ‘aptalca ve hiçbir hedefi olmayan bir hata’ olduğunu vurguladı. ABD’li diplomat, Suriye'nin kuzeydoğusunun artık ABD ordusu ve müttefiki olan ülkelerin güçlerinin bulunduğu zamanki kadar istikrarlı olmadığını da sözlerine ekledi.

“Suriye krizinin çözümü, İran sorununu çözmekle başlar”
ABD'nin DEAŞ’ı kalıcı olarak ortadan kaldırmak isterse Beşşar Esed rejimine yönelik yaklaşımını değiştirmesi gerekip gerekmediğiyle ilgili bir soruyu yanıtlayan ABD'li eski yetkili, “Sorunu Esed yaratıyor. İran ve Rusya Esed rejimini destekliyor. Eğer Tahran'daki ana sorunla ilgilenirsek Suriye'deki durum tamamen farklı olacak. Ruslar, deniz ve hava üsleri için Suriye'de kalmayı ve onların kalmasına izin verecek bir yöneticinin olmasını istiyorlar. Bunun ABD'nin çıkarına olduğunu düşünmüyorum, ama Suriye’de istikrarı yeniden sağlamanın olası yolu bu. Bu da ancak İran'a bağlı olmayan birinin iktidarda olmasıyla gerçekleşebilir” ifadelerini kullandı. İran’ın Suriye’deki birinci tehdit olduğunu, Rusya tehdidinin ikinci sırada geldiğini vurgulayan Bolton, ABD'nin ikisiyle de etkili bir şekilde ilgilenmediği konusunda uyardı.

Trump ve Biden'ın Yemen ile ilgili anlamadıkları konular
Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı, Biden yönetiminin Yemen savaşını sona erdirme politikasını eleştirirken, görev aldığı Trump yönetimi, son günlerinde, Husileri Yabancı Terör Örgütleri Listesi’ne ekleme kararı dışında Yemen kriziyle ilgili hiçbir şey yapmadı. Bolton, “Trump yönetimi Yemen dosyasını farklı şekilde ele almalı mıydı?” sorusunu, “Evet, bu konu çok tartışıldı” diye yanıtladı.
İranlıların Suudi Arabistan, BAE ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin arka bahçelerindeki varlıklarını stratejik açıdan önemli gördüklerini söyleyen Bolton, “Trump yönetiminin bunu fark ettiğini veya buna göre hareket ettiğini sanmıyorum. Elbette aynı durum Biden yönetimi için de geçerli” dedi.
Yemen’deki insani krizi mümkün olan en kısa sürede çözmenin yollarından birinin, ülkedeki istikrarı yeniden sağlamak için Suudi Arabistan ve BAE'nin Husilere karşı yürüttükleri savaşı tamamlamasından geçtiğini vurgulayan ABD’li diplomat, “Washington ve Birleşmiş Milletler'in (BM) New York'taki merkezinde Yemen’deki insani krizle ilgili duyduğumuz genel anlatı, başta İranlılar ve Husiler olmak üzere bazı tarafların amaçlarına ulaşmak için gıda sıkıntısını silah olarak kullandıkları, halkı tecrit ettikleri ve onları canlı kalkan yapmak için rehin aldıkları yönündeydi ve bu hiç kimse tarafından kabul edilemezdi. Husiler, İran'dan eğitim alanında ve mali olarak destek almasaydı, herkesin bildiği gibi, büyük bir tehlike oluşturmazlardı” dedi.

Yıllardır devam eden Yemen savaşı, sorunları çözme çabalarını engelleyen bir takım sorunlar barındırıyor (Getty)
Bolton şöyle devam etti:
“Eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in yönetimindeyken de Yemen bir insan hakları cenneti değildi. Ama istikrarlıydı ve insanların günlük hayatları iç savaştan etkilenmiyordu. Fakat bu da Husilerin ve İranlıların, oyunu uluslararası savaş kurallarına göre oynamak için değil, sivilleri canlı kalkan yapmak için rehine haline getirebildikleri bir ortam oluşturdu.”
İran'ın Yemen'deki askeri varlığı devam ettiği sürece ülkenin barışa ve istikrara kavuşamayacağı konusunda uyaran Bolton, aynı zamanda ‘yurtdışındaki birçok insanın insani duygularını sömürdüklerine’ dikkati çekti.
John Bolton, Biden yönetiminin Suudi Arabistan ve BAE'ye silah satışlarını dondurma kararının riskleri ve ABD’nin müttefiklerinin bu boşluğu doldurmak için Rusya veya Çin'e yönelmesi ihtimali ile ilgili değerlendirmesinde, “ABD’nin silah satış kurallarıyla uğraşmanın sinir bozucu olabileceğini biliyorum, ancak bu satışların gerçekleşmesi için büyük bir destek var” dedi. Rusya ve Çin’in çok fazla koşul öne sürmedikleri için cazip alternatifler gibi görünebileceğini söyleyen Bolton,  ancak burada iki noktaya dikkati çekti. İlk olarak ‘ABD’den çalıntı kopyalar ve kötü imal edilmiş ürünler’ olduğunu düşündüğü Çinlilerin silahları hakkında uyarıda bulunan Bolton, ikinci olarak Pekin ya da Moskova ile anlaşma imzalamanın siyasi bir bedeli olduğunu vurgulayarak bu konuda ABD ile uğraşmak diğer alternatif sağlayıcılarla uğraşmaktan daha kolay olduğundan Körfez ülkelerini ABD’nin silahlarına yönelmeye çağırdı.
Bolton, ABD’nin yeni üslerle ilgili planına ve Katar'daki üslerini kapatarak Ürdün'e taşınmasına ilişkin ortada dolaşan söylentilerle ilgili olarak, değişikliklerin zaman içinde tüm dünyadaki askeri üsleri etkileyeceğini öne sürdü. Almanya ve Avrupa'daki ABD güçlerinin dünyanın diğer bölgelerine sevk edilmesini isteyenlerin olduğuna dikkati çeken Bolton, bu değişikliklerin ‘stratejik veya kasıtlı olduklarını’ düşünüyor. Bolton, “Sonunda Biden’ın Afganistan’da olduğu gibi Irak’tan çekilme kararı almasından korkuluyor. ABD’nin Körfez'deki askeri varlığını azaltması büyük bir hata olur” diye konuştu.

Üç devletli çözüm
Eski ABD yönetiminin Filistin-İsrail çatışmasıyla ilgili politikasının geçtiğimiz Mayıs ayındaki en son askeri gerilimin önünü açtığına dair söylentilere de cevap veren eski Ulusal Güvenlik Danışmanı, “Bu varsayımı doğrulayacak somut bir kanıt olmadığı için bunun doğru olduğunu düşünmüyorum. Lakin asıl sorun İran'ın silah temin ederek ve mali olarak desteklendiği terörist grup Hamas'tır.  İran'ın azmettiriciliğine son verirseniz, pek çok soruna çözüm bulabilirsiniz” dedi.
Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs'te bağımsız bir Filistin devleti kurulmasını öngören iki devletli çözüme dair umudunu yitirdiğini söyleyen Bolton, Gazze Şeridi'nin yeniden Mısır’ın egemenliği altına girmesini sağlayan, Batı Şeria üzerindeki egemenliği Ürdün ve İsrail'e paylaştıran ‘üç devletli bir çözüm’ önerisinde bulundu.
Sunduğu alternatif öneri ile ilgili olarak Bolton, “Evet, bu öneri pek çok nedenden ötürü birçok kişi tarafından kabul görmüyor, nedenini anlıyorum, ama başka önerilere de açığım. Uzun zamandır iki devletli çözümü uygulamaya çalışıyoruz ve hiçbir ilerleme olmadı. Bu yüzden bir noktada politika yapıcılar belki alternatiflere bakmalıyız demeliler. Bu nedenle ben de alternatif olarak üç devletli bir çözüm önerisinde bulundum” ifadelerini kullandı.

ABD Mike Pence’e borçlu
Bolton, geçtiğimiz yaz yayınlanan "The Room Where It Happened" (Olayın Gerçekleştiği Oda) adlı kitabı Donald Trump'a yönelik sert bir dille yapılmış eleştirileriyle gündemi sarsmıştı. Kitap ABD’de bir tartışma fırtınasına neden oldu. Bolton’ın, Trump'a karşı olduğu biliniyor. Çünkü ABD’nin Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevinden Trump’ın politikalarına itiraz ederek istifa etmişti. Ancak basına verdiği son röportajlardan birinde, Trump’ın yardımcısı Mike Pence'in, özellikle görev süresinin bitiminden önceki son günlerde, Trump ile arasının iyi olmadığını ima etti. Peki, Pence istifa etmeyi düşündü mü?
Bolton bu soruyu şöyle yanıtladı:
“Bunun cevabını bilmiyorum, çünkü Eylül 2019 sonlarında görevimden ayrıldım. Fakat biliyorsunuz (eski) Başkan Yardımcısı yönetimdeki herkesten farklıydı.  O seçilmiş bir yetkiliydi.  Biz (Beyaz Saray'ın) Batı Kanadı'nda Trump'ın istifa edemeyen tek danışmanının Başkan Yardımcısı olduğu konusunda şaka yapardık. Pence, başkan ve başkan yardımcısı arasındaki yakın ilişkinin önemini anlamıştı. Başkan yardımcısının görevi devralmasını gerektiren bir durum olduğunda, buna tamamen hazırlıklı olması gerektiğini kavramıştı.”
Eski Başkan Yardımcı Pence’in dört yıl boyunca Trump'ın yanında yer aldığını ve Trump yönetimi altında ABD'yi doğru yolda tutmak için dünyanın bilmediği birçok şeyi Trump için yaptığını vurgulayan Bolton, “Amerikan halkı ona borçludur” dedi.

“Trump, darbe planı yapacak kapasitede değil”
Eski ABD Başkanı Trump, her ne kadar 2024 yılında ikinci kez başkan olmak için aday olma niyetinde olduğunu ima etse de Bolton, Trump’ın aday olmayacağına inanıyor.  Ancak Trump’ın seçimlere kadar sürekli olarak bunu dile getireceğini de belirten Bolton, “Çünkü (Trump’ın) hayatta istediği tek şey kaybeden olmamaktır. Muhtemelen dört yıl sonra başkanlık seçimine girerse kaybedeceğini de biliyor. Trump, gündemde kalmak için aday olmaktan bahsetmeye devam edecek. Fakat arka planda asıl yapmak istediği, Cumhuriyetçi Parti’de büyük bir desteğe sahip olan Florida Valisi Ron DeSantis gibi birçok potansiyel aday arasında Cumhuriyetçi Parti'nin kralı olmak. Ancak henüz çok erken ve elbette çok sayıda aday göreceğiz” yorumunda bulundu.
ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley’nin, Trump'ın 2020 yılındaki başkanlık seçimlerinin ardından bir darbe gerçekleştirmeyi planladığına dair endişeleriyle ilgili son açıklama ve bunun Amerikan demokrasisinin sağlığına yansımasına ilişkin değerlendirmesinde Bolton, “Trump’ın anormal bir durum olduğuna inanıyorum. Dünyanın dört bir yanında insanlar, özellikle de Amerikalıların dostları, onun kendisinden başka bir şeyi temsil etmediğini anlamalılar. Onun Beyaz Saray’da kalmak istediğini siz de biliyorsunuz” şeklinde konuştu.

Bolton, Trump yönetiminde Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevini üstlendi (Reuters)
Bolton sözlerini şöyle sürdürdü:
“Onun (Trump) bir darbe planlayabilecek veya bu planı uygulayabilecek kapasitede olduğunu düşünmüyorum. 6 Ocak olayı ABD için bir trajedi ve çok üzücü bir gündü, ama demokratik düzene veya anayasaya yönelik bir tehdit değildi.”
Trump’ın görevden azledilmesi sürecinde onun aleyhine ifade vermediğinizde hem Demokratların hem de Cumhuriyetçilerin sert eleştirilerine maruz kalan ve eski Başkanı devirme şansı olmasına ve görevini yaparken birçok zahmetten kendisini kurtarabilecek bir fırsat yakalamasına rağmen bunu kullanmayan Bolton’a Trump aleyhine tanıklık etmediği için pişman olup olmadığı sorulduğunda ise şu yanıtı verdi:
“Hayır, pişman olmadım, çünkü tüm suçlama sürecinin kötü bir şekilde yönetildiğini düşünüyorum. Kaldı ki sonuç ana amaca aykırıydı. Bu da bir sorun olduğuna işaret ediyordu.”
Trump’ın görevden azledilmesini savunanların, aynı zamanda Trump'ı cezalandırmak veya ona bazı kısıtlamalar getirmek istediklerine de dikkati çeken Bolton, “Buna rağmen tıpkı seçimlerden sonra da olduğu gibi, eski Başkan’ı caydırmayan, aksine daha da cesaretlendiren Senato'da onu cezalandıramadılar” dedi.
Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Sonunda, Senato'ya duruşmada tanıklık edeceğimi söyledim, ama onlar tanıklık etmem yönünde oy kullandılar. Bunun birçok insan için sinir bozucu olduğunu biliyorum, benim için de sinir bozucuydu. Ama doğru bir sonla bittiğine inanıyorum.”



Hizbullah, milislerinin öldürülmesine ‘yanıt olarak’ bir İsrail askeri karargâhının bombalandığını duyurdu

Demir Kubbe sistemi, Hizbullah'ın Cuma akşamı Lübnan'dan İsrail'e fırlattığı roketleri önledi. (Reuters)
Demir Kubbe sistemi, Hizbullah'ın Cuma akşamı Lübnan'dan İsrail'e fırlattığı roketleri önledi. (Reuters)
TT

Hizbullah, milislerinin öldürülmesine ‘yanıt olarak’ bir İsrail askeri karargâhının bombalandığını duyurdu

Demir Kubbe sistemi, Hizbullah'ın Cuma akşamı Lübnan'dan İsrail'e fırlattığı roketleri önledi. (Reuters)
Demir Kubbe sistemi, Hizbullah'ın Cuma akşamı Lübnan'dan İsrail'e fırlattığı roketleri önledi. (Reuters)

Hizbullah bugün (Çarşamba) yaptığı açıklamada, dün (Salı) Lübnan'ın güneyindeki iki kasabayı hedef alan İsrail saldırılarında üç savaşçısının öldürülmesine ‘yanıt olarak’ İsrail'in kuzeyindeki bir askeri karargâhı roket ve insansız hava araçlarıyla (İHA) vurduğunu duyurdu.

AFP'nin haberine göre Hizbullah yaptığı açıklamada, savaşçılarının ‘düşmanın Ayn Baal ve eş-Şehabiyye'de bir dizi direnişçiyi öldürmesine yanıt olarak’ Arab el-Aramşe köyündeki İsrail karargahına güdümlü füzeler ve İHA’larla saldırı düzenlediğini söyledi.

İsrail i24 News televizyonu, İsrail'in kuzeyindeki Arab el-Aramşe'de bir binayı vuran saldırıda biri ağır olmak üzere beş kişinin yaralandığını bildirdi. Daha fazla ayrıntı verilmedi.

Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı'ndan (AWP) aktardığı habere göre Hizbullah bugün erken saatlerde, aralarında Meron Üssü’ndeki güdümlü füzelerin bulunduğu hava kontrol biriminin de yer aldığı, İsrail'in kuzeyindeki askeri mevkileri hedef alan beş operasyon gerçekleştirdiğini duyurdu.

İsrail ordusu ve Hizbullah, 7 Ekim'de Gazze Şeridi'nde savaşın başlamasından bu yana neredeyse her gün sınır ötesi bombardıman gerçekleştiriyor.


Kremlin Ortadoğu'da itidal çağrısında bulundu

Moskova'da Rusya Devlet Başkanlığı'nın merkezi olan Kremlin (AFP)
Moskova'da Rusya Devlet Başkanlığı'nın merkezi olan Kremlin (AFP)
TT

Kremlin Ortadoğu'da itidal çağrısında bulundu

Moskova'da Rusya Devlet Başkanlığı'nın merkezi olan Kremlin (AFP)
Moskova'da Rusya Devlet Başkanlığı'nın merkezi olan Kremlin (AFP)

Kremlin bugün (Çarşamba) İran'ın İsrail'e yönelik saldırısı konusunda Moskova'nın önceden uyarı alıp almadığını doğrulamaktan ya da yalanlamaktan kaçınırken, Ortadoğu'daki tüm tarafları çatışmadan geri adım atmaya çağırdı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı habere göre Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün (Salı), tüm tarafları yeni bir çatışmayı kışkırtacak her türlü eylemden kaçınmaya çağırarak, bunun bölge için yıkıcı sonuçları olacağı uyarısında bulundu.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov bugün, Moskova ile yakın ilişkilere sahip Tahran'ın Cumartesi günü İsrail'e yönelik saldırılar öncesinde Rusya'yı uyarıp uyarmadığı sorusuna, bu konuda söyleyecek bir şeyi olmadığını söyledi.

Peskov, “Bu çatışmanın tırmandırılması hakkında konuşmak bile istemiyoruz. Bu İsrail'in, İran'ın ve tüm bölgenin çıkarlarına aykırı. Rusya, İran ile yakın ve yapıcı ilişkiler sürdürüyor. İsrail ile de yapıcı ilişkilerimiz var. Gerilimi azaltma ihtiyacı üzerine görüşmeler yapıyoruz. Bölgedeki tüm ülkeleri makul ölçülerde itidalli davranmaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.

Gazetecilere yaptığı açıklamada durumun ciddi olduğunu ifade eden Peskov, “İsrail ile İran arasında doğrudan bir çatışmadan bahsediyoruz. Zira bir ülkenin konsolosluğu tahrip edildiğinde, bunu dolaylı bir çatışma olarak tanımlamak zordur” dedi.


Ukrayna lideri Zelenski'den Batı'ya çağrı: "İsrail için sergilediğiniz birliği bize de gösterin"

Rusya'nın 24 Şubat 2022'de başlattığı savaşta Ukrayna, Batılı müttefiklerinden askeri yardımları artırmasını istiyor (AP)
Rusya'nın 24 Şubat 2022'de başlattığı savaşta Ukrayna, Batılı müttefiklerinden askeri yardımları artırmasını istiyor (AP)
TT

Ukrayna lideri Zelenski'den Batı'ya çağrı: "İsrail için sergilediğiniz birliği bize de gösterin"

Rusya'nın 24 Şubat 2022'de başlattığı savaşta Ukrayna, Batılı müttefiklerinden askeri yardımları artırmasını istiyor (AP)
Rusya'nın 24 Şubat 2022'de başlattığı savaşta Ukrayna, Batılı müttefiklerinden askeri yardımları artırmasını istiyor (AP)

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, İsrail'e gösterilen desteğin ülkesi için de sağlanmasını istedi.

Zelenski, Telegram hesabından pazartesi günü yaptığı açıklamada, uluslararası kamuoyundan Rusya'ya karşı "birlik sergileyerek Ukrayna'ya daha kuvvetli destek vermesini" talep etti. 

Ukrayna lideri, açıklamasında "Özgür dünya, İsrail'i savunarak böyle bir birlikteliğin sadece mümkün değil, aynı zamanda yüzde 100 etkili olduğunu da kanıtladı" ifadelerini kullandı.

Zelenski, müttefik ülkelerden "siyasi irade" göstermelerini isteyerek, "Aynı şey, İsrail gibi NATO üyesi olmayan Ukrayna'yı terörden korumak için de mümkün" dedi. 

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba da İsrail için gösterilen dayanışmadan övgüyle bahsederek, "Müttefikler çok koordineli şekilde hareket ettiğinde, tek bir füzenin bile hedeflere düşmediğini, İsrail'deki hedeflere ulaşmadığını görüyoruz" ifadelerini kullandı.

1 Nisan'da İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına hava saldırısı düzenlenmişti. İsrail'in resmen üstlenmediği olayda, İran Devrim Muhafızları Ordusu'ndan ikisi general rütbesinde toplam 7 kişi ölmüştü. 

Bunun üzerine İran, 13 Nisan'ı 14 Nisan'a bağlayan gece, 360 drone, seyir füzesi ve balistik füzeyle İsrail'e misilleme yapmıştı. 

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) füze ve drone'ların yaklaşık yüzde 99'unun hava savunma sistemleriyle etkisiz hale getirildiğini belirtmişti. ABD donanmasına ait gemiler üç balistik füze ve 70 kamikaze drone'u vurmuştu. Fransa, Ürdün ve Birleşik Krallık (BK) da İsrail'in savunmasına destek vermişti.

5 saat süren saldırıda, 7 yaşındaki Amina el Hasoni adlı bir kız çocuğu, İsrail'in attığı önleme füzesi kaynaklı şarapnelden ağır yaralanmıştı. 

Diğer yandan Gazze savaşı ve İran-İsrail çatışmaları nedeniyle ABD'nin Ukrayna'ya desteğinde eskiye kıyasla azalma görülmüştü. ABD Başkanı Joe Biden'ın 60 milyar dolarlık askeri yardım paketi, özellikle Cumhuriyetçi parlamenterlerin itirazları nedeniyle Kongre'ye takılmıştı.

Independent Türkçe, RT, AFP


AB'den 35 bin gence ücretsiz Avrupa turu: İşte Türk vatandaşlarının da başvurabileceği programın şartları

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

AB'den 35 bin gence ücretsiz Avrupa turu: İşte Türk vatandaşlarının da başvurabileceği programın şartları

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, “DiscoverEU” programı kapsamında, aralarında Türkiye vatandaşlarının da bulunduğu 35 bin genç için trenle ücretsiz Avrupa turu düzenleyecek.

BBC Türkçe’den Yusuf Özkan’ın haberine göre; başvuru sonucu tura katılma hakkı elde eden gençler, 1 Temmuz 2024 ile 30 Eylül 2025 arasında, 30 gün boyunca trenle Avrupa’nın birçok kentini ücretsiz dolaşabilecek.

Gençler, gittikleri ülkelerde toplu taşıma, kültürel etkinlikler, konaklama, yemek, spor ve diğer alanlarda 40 binden fazla indirim olanağı sunan bir indirim kartına da sahip olacak.

Ücretsiz Avrupa turu için kimler başvurabilecek?

Trenle ücretsiz Avrupa turu için başvurular dün başladı. Başvuru süresi, 30 Nisan Salı günü TSİ 13.00’te sona erecek.

Tur için, 1 Temmuz 2005-30 Haziran 2006 tarihleri arasında doğan AB üyesi ülke vatandaşları ile Türkiye, İzlanda, Lihtenştayn, Kuzey Makedonya, Norveç, Sırbistan’dan gençler başvurabilecek.

Başvurular nasıl yapılacak?

Başvurular, “Avrupa Gençlik Portalı” (European Youth Portal) üzerinden yapılacak. AB ile ilgili toplam altı sorunun bulunduğu bir testi yanıtlayan gençler, başvuru hakkı elde edecek.

Gençler, tek başlarına seyahat edebilecekleri gibi, başvuruya uygunluk sağlayan dört arkadaşıyla da programa katılabilecek.

Testi doğru yanıtlayan gençlerden 35 bini trenle ücretsiz Avrupa seyahati kazanacak.

Avrupa turuna katılanlar nereleri görebilecek?

Tura katılma hakkı elde eden gençler, AB ülkelerinin tümü de dahil, istedikleri rotayı belirleyebilecek.

İsteyenlerse, geçen yıl başlatılan Yeni Avrupa Bauhaus ilkeleri doğrultusunda AB’yi güzel, sürdürülebilir ve kapsayıcı kılan kent ve bölgeleri içeren farklı güzergahları seçebilecek.

Ücretsiz tur, mimarlık, müzik, güzel sanatlar, tiyatro, moda ve tasarım gibi çeşitli kültürel noktaları birleştiren DiscoverEu Kültür Rotası ile UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Avrupa Kültür Başkentlerini de kapsıyor.

Ücretsiz tura katılan engelli veya sağlık sorunu bulunan gençlere özel destek sağlanacak.

AB Komisyonu tarafından 2018 yılında başlatılan DiscoverEU programına, 1 milyondan fazla aday, 284 bin ücretsiz seyahat kartı için başvuruda bulundu.

 

BBC Türkçe


Birleşik Krallık'ta 2009'dan sonra doğanlara sigara satışı yasaklandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Birleşik Krallık'ta 2009'dan sonra doğanlara sigara satışı yasaklandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşik Krallık yeni neslin hayat boyu sigaraya erişimini yasaklayacak tasarı parlamentoda onaylandı.

Böylece “sigarasız nesil” yaratma girişimi kapsamında, 1 Ocak 2009’dan sonra doğanlara sigara satışı yasaklandı.

Salı akşamı onaylanan yasa ile bu yıl 15 yaşına giren çocuklar, hayatları boyunca sigara alamayacak.

Avam Kamarası'nda yasa tasarısı 383 milletvekilinin onayıyla geçti, 67 milletvekili yasaya karşı çıktı.

Yasa iktidardaki Muhafazakar Parti içinde tartışma yaratmıştı. İktidar partisi parlamentodaki oylama sırasında vekillerin istedikleri oyu kullanmakta özgür olacağını vurguladı. Buna karşın yasanın ana muhalefetteki İşçi Partisi ve Liberal Demokrat Parti vekillerinin oylarıyla geçmesi bekleniyordu. Yasa sigara içmeyi değil, sigara ürünlerinin satışının yasaklanmasını içeriyor.

"Yasa özgürlük karşıtı"

Tütün kullanımı, ülkede önlenebilir ölüm sebepleri arasında en başta yer alıyor.  Kalp krizi, felç, akciğer kanseri gibi sigara kullanımına bağlı nedenlerle hemen hemen her dakika bir kişi hastaneye yatırılıyor.

Sağlık Bakanı Victoria Atkins yasa ile binlerce hayat kurtarılacağı gibi ülkedeki sağlık sistem üzerindeki baskının da azalacağını savundu.

Atkins, “Gerçek şu ki tütün kullanımının güvenli bir seviyesi yok. Gerçekten çok zararlı ve bu nedenle gelecek nesilleri korumak için bu adımı atıyoruz” dedi.

Yasa ile sahada kontrol yapacak yetkililere, çocuklara tütün ya da elektronik sigara sattığı tespit edilen marketlere anında 100 sterlin ceza kesme yetkisi tanınıyor. Bu cezalardan elde edilecek gelir, yasanın işlerliğini sıkılaştırmak için kullanılacak.

İktidardaki Muhafazakarlar arasında bazı vekiller bu yasaya “işlemeyeceği” düşüncesiyle karşı çıkıyordu.

Eski başbakan Boris Johnson, yasa için “delice” ifadesini kullanmayı seçmişti.

Johnson sonrası başbakanlık koltuğuna oturan ve ülkenin en kısa süre başbakanlık yapan ismi olan Liz Truss ise yasanın “özgürlük” karşıtı olduğunu savundu.

Independent Türkçe, BBC Türkçe


Myanmar'ın devrik lideri Su Çi ev hapsine alındı

Cuntaya karşı 2021'de düzenlenen protestolarda göstericiler, devrik lider Su Çi'nin partisi Ulusal Demokrasi Birliği'nin bayrağını taşımıştı (Reuters)
Cuntaya karşı 2021'de düzenlenen protestolarda göstericiler, devrik lider Su Çi'nin partisi Ulusal Demokrasi Birliği'nin bayrağını taşımıştı (Reuters)
TT

Myanmar'ın devrik lideri Su Çi ev hapsine alındı

Cuntaya karşı 2021'de düzenlenen protestolarda göstericiler, devrik lider Su Çi'nin partisi Ulusal Demokrasi Birliği'nin bayrağını taşımıştı (Reuters)
Cuntaya karşı 2021'de düzenlenen protestolarda göstericiler, devrik lider Su Çi'nin partisi Ulusal Demokrasi Birliği'nin bayrağını taşımıştı (Reuters)

Myanmar'ın devrik lideri Ang San Su Çi'nin ev hapsine alındığı bildirildi.

Cunta sözcüsü Tümgeneral Zaw Min Tun, dün yaptığı açıklamada Su Çi'nin "sıcak çarpması riski" nedeniyle ev hapsine alındığını belirtti.

Min Tun, hapiste tutulan 78 yaşındaki eski başbakanın nereye nakledildiğine dair bilgi paylaşmadı. Diğer yandan 72 yaşındaki eski Myanmar Devlet Başkanı Win Myint'in de ev hapsine alındığı bildirildi.

Myanmar ordusu, 8 Kasım 2020'deki genel seçimlerde hile yapıldığı iddiaları sonrasında 1 Şubat 2021'de yönetime el koymuştu. Su Çi ve Myint de o dönemde gözaltına alınmıştı.

Su Çi, pandemi yasaklarına karşı gelmekten seçim kurallarını ihlal etmeye kadar 14 suçtan toplamda 27 yıl hapse mahkum edilmişti. Myint ise aynı gerekçeyle 8 yıl hapis cezası almıştı. Su Çi, başkent Nepido'da, Myint ise Bago bölgesindeki Tangoo şehrinde hapis yatıyordu.

Birleşik Krallık'ın tanınmış gazetelerinden Guardian, Myint'in hazirandan beri adı açıklanmayan bir hastalıktan ötürü özel tedavi gördüğünü aktardı. 

Su Çi'nin oğlu Kim Aris de eylülde annesinin bir diş eti hastalığına yakalandığını ve neredeyse hiç yemek yiyemediğini söylemişti.

Cunta karşıtlarının kurduğu Ulusal Birlik Hükümeti'nden (NUG) yapılan açıklamada, Su Çi ve Myint'in derhal serbest bırakılması talep edildi. 

Açıklamada, eski liderlerin 40 dereceye varan sıcaklıklar yüzünden ev hapsine alındığına dair açıklamanın inandırıcı olmadığı savunularak, "Myanmar'daki cunta liderlerinin sahtekarlıkla dolu bir geçmişi olduğunu biliyoruz. Myanmar halkı, seçilmiş liderleriyle ilgili gerçek durumu bilmeyi hak ediyor" dendi. 

Diğer yandan darbe yönetiminden bugün yapılan açıklamada, geleneksel yeni yıl tatili dolayısıyla 3 bin 303 tutuklu için af kararı çıkarıldığı duyuruldu. Ayrıca bazı mahkumların cezalarının hafifletildiği bildirildi. 
 

Myanmar'da darbe

Ordunun yönetime el koymasının ardından birçok protesto gerçekleşmişti. 

Birleşmiş Milletler verilerine göre darbe yönetiminin eylemcilere ve isyancı gruplara silahlı müdahalesi sonucunda şimdiye dek 1900 kişi hayatını kaybetti. Darbeden bu yana yaklaşık 13 bin kişi gözaltına alınırken, 10 binin üzerinde kişiyse halen hapiste tutuluyor. Askeri mahkemeler, ikisi çocuk 114 mahkum hakkında idam kararı da vermişti.

Ayrıca darbe karşıtları, "Üç Kardeşler İttifakı" adı altında birleşerek cuntaya karşı 27 Ekim'de silahlı mücadele başlatmıştı. İttifakta Myanmar Ulusal Demokratik İttifak Ordusu, Arakan Ordusu ve Ta'ang Ulusal Kurtuluş Ordusu yer alıyor.

Independent Türkçe, Guardian, CNN, Reuters


İsrail, Magazi Mülteci Kampı'nı vurdu: 7'si çocuk en az 13 kişi öldü

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Magazi Mülteci Kampı'nı ağır bombardımana tutuyor (AFP)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Magazi Mülteci Kampı'nı ağır bombardımana tutuyor (AFP)
TT

İsrail, Magazi Mülteci Kampı'nı vurdu: 7'si çocuk en az 13 kişi öldü

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Magazi Mülteci Kampı'nı ağır bombardımana tutuyor (AFP)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Magazi Mülteci Kampı'nı ağır bombardımana tutuyor (AFP)

İsrail ordusunun, Gazze Şeridi'ndeki Magazi Mülteci Kampı'na düzenlediği saldırıda en az 13 kişinin öldüğü aktarıldı. 

Gazze'deki Şüheda El Aksa Hastanesi'nden yetkililer, salı günü düzenlenen saldırıda öldürülen kişilerden 7'sinin çocuk olduğunu bildirdi. 

Yetkililer, ABD'nin önde gelen medya kuruluşlarından CNN'e yaptıkları açıklamada, saldırıda 25 kişinin yaralandığını söyledi.

dfergt

Kampta yaşayan görgü tanıklarından Nihat Ovdetallah, bombaların 30 ila 40 metre yakınına düştüğünü belirtti.

Ovdetallah, "Sesi duyunca hemen ne olduğunu görmek için yürüdüm. Yerde cesetler buldum. Herkes bağırıyordu, çocuklar çığlık atıyordu. Yerde ölü çocuklar vardı. Sadece langırt oynuyorlardı, sonra şehit oldular" dedi. 

Rabat ve Washington merkezli İngilizce yayın yapan Morocco World News sitesinin haberindeyse öldürülen çocuk sayısının 11 olduğu belirtildi.

CNN, İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) saldırıyla ilgili yorum talebini reddettiğini aktardı.

Diğer yandan 6 yaşındaki Hind Receb ve 15 yaşındaki kuzeni Leyan Hamade'nin, onları kurtarmaya çalışan sağlık görevlileriyle birlikte nasıl öldürüldüğünün detayları da ortaya çıktı.

29 Ocak'ta Gazze şehrinde yaşanan olayda Receb ve yakınlarının yer aldığı araca ateş açılmıştı. 

Saldırı sırasında Hamade ve Receb, merkezi Batı Şeria'da yer alan Filistin Kızılay Derneği'ni (PCRS) arayarak yardım istemişti. Bunun üzerine sağlık ekipleri aynı gün yola çıkmıştı. Fakat PCRS yetkilileri, 4 Şubat'ta ekiplerden halen haber alınamadığını bildirmişti.

10 Şubat'ta yetkililer, Hind'in yanı sıra dayısı, onun eşi ve üç çocuğunun cesetlerine ulaşmıştı. Ayrıca Hamade'nin de öldürüldüğü belirtilmişti. Olay yerine gönderilen Filistin Kızılayı ambulansına ateş açıldığı, sağlık görevlileri Yusuf Zeyno ve Ahmed Medhun'un öldürüldüğü duyurulmuştu. 

5hy6j7
(Soldan sağa) Hind Recab, dayısı Beşar Hamade, kızı Leyan Hamade, Yusuf Zeyno ve Ahmed Medhun, saldırıda yaşamını yitirmişti (Filistin Kızılay Derneği)

PCRS, 14 Şubat'taki açıklamalarında İsrail'in ambulansın girişine izin vermesine rağmen saldırıyı kasten düzenlediğini savunmuştu.

IDF'den yapılan açıklamada, yürütülen ön soruşturma sonucunda olayın yaşandığı yerde İsrail askeri bulunmadığı iddia edilmişti.

ABD'nin tanınmış gazetelerinden Washington Post'un (WP) yaptığı araştırmada, uzman görüşleri alındı, uydu görüntüleri incelendi ve ses kayıtları analiz edildi. 

Haberde, olay yerine yakın noktada İsrail ordusuna ait zırhlı araçların olduğu bilgisi paylaşıldı. 

Ambulansın, Hamade ailesinin aracının yaklaşık 50 metre uzağında bulunduğu belirtildi. Otomobil ve ambulanstaki mermi izlerine ek olarak ses kayıtlarındaki kurşun seslerini inceleyen uzmanlar, bunların da İsrail ordusunun kullandığı silahlara ait olduğunu bildirdi. 

Araştırmada ayrıca Filistin Kızılayı'na ait ambulansın, İsrail Savunma Bakanlığı'na bağlı Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Birimi'nin (COGAT) belirlediği rota üstünde vurulduğu tespit edildi.

COGAT, IDF'yle koordineli şekilde ambulanslara ek olarak yardım ve arama kurtarma araçlarının geçişini organize ediyor. WP, COGAT'tan yetkililerin yorum talebini reddettiğini aktardı.

IDF ise WP'ye açıklamasında, COGAT yetkilileriyle iletişime geçilmediğini savunurken, bölgede olay sırasında İsrail askeri olmadığı iddiasını yineledi.

PCRS, çocukların yetkililerden yardım istediği ses kaydını paylaşmıştı. Haberde görüşleri alınan uzmanlar, kayıtta 6 saniye içinde en az 62 el ateş edildiğini belirledi. Atış hızının, genellikle Hamas militanlarının kullandığı Kalaşnikof türü silahlarla uyumlu olmadığı vurgulandı. Ses analizi sonuçlarının, mermilerin yüksek ihtimalle İsrail ordusuna ait silahlardan çıktığına işaret ettiği belirtildi.

Görüntü analizlerindeyse Hamade ailesinin aracının yaklaşık 500 metre yakınında İsrail ordusuna ait en az 10 zırhlı aracın bulunduğu ifade edildi. 

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, WP'ye yaptığı açıklamada, olayın aydınlatılması için İsrail'den soruşturma talep ettiklerini hatırlattı. Miller, haberdeki veri ve analizlerden yola çıkarak inceleme yapılması için tekrar İsrailli yetkililerle irtibata geçeceklerini belirtti.

Independent Türkçe, CNN, Washington Post, Morocco World News


Ukrayna: Rusya'nın Çernigiv'e düzenlediği füze saldırısında 14 kişi öldü, 61 kişi yaralandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Ukrayna: Rusya'nın Çernigiv'e düzenlediği füze saldırısında 14 kişi öldü, 61 kişi yaralandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Rusya'nın, Ukrayna'nın Çernigiv kentine düzenlediği füze saldırısında 14 kişinin öldüğü, 61 kişinin de yaralandığı bildirildi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Rusya'nın, Çernigiv'e füze saldırısı gerçekleştirdiğini belirtti.

Saldırıda ölü ve yaralılar olduğunu ifade eden Zelenskiy, ölenlerin aile ve yakınlarına başsağlığı diledi.

Saldırının düzenlendiği bölgede arama kurtarma çalışmalarının devam ettiğini belirten Zelenskiy, ölü sayısının artabileceğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Ukrayna yeterli hava savunma sistemlerine sahip. Dünyanın Rus terörüne karşı mücadele kararlılığı yeterli olsaydı bunlar yaşanmazdı. Teröristler ancak terörü durdurabilecek ve hayatı koruyabilecek olanları korkutmayı başardıklarında yaşamları yok edebilirler. Kararlılık önemlidir. Destek önemlidir. Ukrayna'nın kararlılığı yeterlidir. Ortaklarımızın yeterli kararlılığına ve desteğine ihtiyaç var."

Çernigiv Şehri Belediye Başkanı Oleksandr Lomako da yerel basına yaptığı açıklamada, Rusya'nın saldırıyı yerel saatle 09.00 sularında nüfusun yoğun olduğu semte gerçekleştirdiğini belirtti.

Saldırıda 8 katlı sosyal tesisin hedef alındığına işaret eden Lomako, binanın ve çevredeki araçların hasar gördüğünü söyledi.

Lomako, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada da saldırıda 14 kişinin hayatını kaybettiği, 61 kişinin de yaralandığı bilgisini paylaştı.


ABD Başkanı Biden'dan Çin çeliği ve alüminyumuna yönelik tarifelerin üç katına çıkarılması çağrısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD Başkanı Biden'dan Çin çeliği ve alüminyumuna yönelik tarifelerin üç katına çıkarılması çağrısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD Başkanı Joe Biden, Çin çeliği ve alüminyuma yönelik gümrük vergilerinin üç katına çıkarılması çağrısında bulundu.

Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, Amerikan yapımı çeliğin ülkenin ekonomik ve ulusal güvenliği açısından kritik öneme sahip olmaya devam ettiği vurgulandı.

Biden yönetiminin Amerikan çeliği ve imalatına önceki yönetimle keskin bir tezat oluşturan tarihi yatırımlar yaptığına işaret edilen açıklamada, ABD'nin Çin'e karşı verdiği ticaret açığının ise son on yılın en düşük seviyesinde olduğu kaydedildi.

Açıklamada, çelik ve alüminyum endüstrilerinde çalışan Amerikalı işçilerin dünyadaki en yoğun emisyona sahip ürünler arasında yer alan Çin'in çelik ve alüminyum ihracatından kaynaklanan önemli bir zorlukla karşı karşıya olduğu aktarıldı.

Çin'in çelik ve alüminyum endüstrilerindeki aşırı kapasite ve piyasa dışı yatırımlarının, ABD ürünlerinin daha yüksek karbon emisyonlarıyla üretilen yapay olarak düşük fiyatlı alternatiflerle rekabet etmek zorunda kaldığı belirtilen açıklamada, çeliğin ticari nakliye gemilerinden, ABD donanma gemilerine kadar yerli gemi inşa endüstrisi için kritik bir girdi olduğu hatırlatıldı.

- Çin'in gemi inşa uygulamalarına yönelik soruşturma

Açıklamada, Biden yönetiminin Çin'in "adil olmayan" ticaret uygulamalarının küresel gemi inşa pazarını bozduğu ve rekabete zarar verdiğine dair artan endişelerin farkında olduğu ve bu kaygıların 5 işçi sendikasının Çin'in denizcilik, lojistik ve gemi inşa sektörlerindeki eylemleri, politikaları ve uygulamalarına ilişkin ABD Ticaret Temsilciliğine (USTR) sunduğu soruşturma talep edilen bir dilekçede dile getirildiği aktarıldı.

Biden'ın USTR'yi Çin çeliği ve alüminyuma yönelik mevcut tarife oranını üç katına çıkarmayı değerlendirmeye çağırdığı belirtilen açıklamada, belirli çelik ve alüminyum ürünlere ilişkin mevcut ortalama tarife oranının yüzde 7,5 olduğu anımsatıldı.

Ayrıca açıklamada, 5 işçi sendikasının dilekçesi üzerine USTR'nin Çin'in gemi inşası, denizcilik ve lojistik sektörlerindeki "adil olmayan" ticaret uygulamalarına ilişkin bir soruşturma başlattığı kaydedildi.

ABD Ticaret Bakanlığının da kurallara uymayan ve piyasayı ucuz ürünle dolduran ülkeler ile ithalatçılara karşı harekete geçeceği aktarılan açıklamada, ayrıca Biden'ın Çin'in ve diğer ülkelerin Meksika'dan ABD'ye ithal edilen çelik ve alüminyuma yönelik gümrük vergilerinden kaçınmasını önlemek için üst düzey ekibini Meksika ile ortak çalışmaya yönlendirdiği aktarıldı.


BM'den Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze için 2,8 milyar dolarlık yardım çağrısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

BM'den Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze için 2,8 milyar dolarlık yardım çağrısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşmiş Milletler (BM) işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ün yanı sıra Gazze Şeridi'ndeki 3,3 milyon kişinin ihtiyaçlarını karşılamak için 2,8 milyar dolar yardım çağrısında bulundu.

BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisinden (OCHA) Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi'ne yönelik yardım çağrısına ilişkin yazılı açıklama yapıldı.

Açıklamada, BM ve ortaklarının bu çağrısının, Nisan-Aralık 2024 dönemini kapsadığı belirtildi.

Bunun, ilk olarak 12 Ekim 2023'te başlatılan ve Kasım 2023'te revize edilen yardım çağrısının devamı olduğu kaydedildi.

BM ve ortaklarının, talep edilen 2,8 milyar dolar ile ihtiyaç sahibi 3,3 milyon kişinin ihtiyaçlarını karşılamayı, acılarını azaltmayı ve daha fazla can kaybını önlemeyi planladığı bildirildi.