Lübnan’da hükümet düğümünün çözülmesi Avn’ın Mikati’ye yanıtına bağlı

Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn (solda) ve Necib Mikati. (Dalati ve Nahra)
Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn (solda) ve Necib Mikati. (Dalati ve Nahra)
TT

Lübnan’da hükümet düğümünün çözülmesi Avn’ın Mikati’ye yanıtına bağlı

Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn (solda) ve Necib Mikati. (Dalati ve Nahra)
Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn (solda) ve Necib Mikati. (Dalati ve Nahra)

Lübnan’da hükümeti kurmakla görevli Necib Mikati, sürece ilişkin olarak Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptığı görüşmelerin ardından iyimserlik havası yaymaya devam ediyor. Ancak bu hükümetin oluşum sürecinin netleştiği anlamına gelmiyor. Görüşmeler, bakanlık pozisyonlarının mezhepler arasında dağılımı konusunda görüş alışverişinde bulunmakla sınırlı bir çizgide ilerliyor.
Mikati 29 Temmuz’da göreve gelmesinden bu yana üçüncü kez Cumhurbaşkanı ile görüştü. Avn ile istişareleri tamamlamak için pazartesi günü görüşmeye geri döneceğini duyurmasının ardından açıklama yapmadı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Mikati’nin makamların mezhepler arasında dağılımına ilişkin Lübnan Cumhurbaşkanı’na sunduğu formül, Avn’ın karşıt değerlendirmeleriyle karşılandı. Çatışma alanını daraltmak için birleşik bir yaklaşım bulmaları gerekiyor.
Ön görüşmeleri yakından takip eden siyasi kaynaklar, Avn’un İçişleri Bakanlığı’na Maruni bir ismi atama imasında bulunduğunu aktardılar. Buna göre Mikati, söz konusu öneriye karşı çıkarken egemen konumların dört ana mezhebe dağıtıldığı formüle dokunmama temelinde İçişleri Bakanlığı’nın Sünni mezhebine ayrılması konusunda ısrar eden eski başbakanların da desteğini aldı.
Siyasi kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, Avn’ın bakanlık dağılımında rotasyon ilkesini uygulamakta ısrar ettiğini belirttiler. Aktarılana göre Avn, Maliye Bakanlığı’nı idare edecek bakanı bizzat kendisinin tayin etmesi şartıyla Şii mezhebinin payından ayırmaya ya da bu mezhebe bırakmaya itiraz etmiyor. Bu durum ise Meclis Başkanı Nebih Berri’yi, karşılıklılık gereğine dayanarak bazı Hristiyan bakanların isimlendirilmesinde söz sahibi olmayı talep etmeye itiyor.
Kaynaklar, Özgür Yurtsever Hareket’in Başkanı milletvekili Cibran Basil’in geçen cumartesi günü Mikati’yi yemeğe davet ederek kendisine‘İçişleri Bakanlığı’nın Hristiyanların olması gerektiğini’ söylediğine dikkat çektiler.
Basil’in, Avn’ın isimlendirdiği bir ismi İçişleri Bakanlığı’na atamayı önermediği sözlerinin aksine geçen pazar günü Mikati ve Cumhurbaşkanı Avn’ın eski danışmanı Selim Cerisati arasında yapılan istişareler, Avn tarafından seçilen bir ismin İçişleri Bakanı olarak atanmasının talep edildiğini yalanlayan bilgileri boşa çıkardı.
Aynı kaynaklar, Cerisati’nin Mikati ile görüşmesi sırasında İçişleri Bakanlığı’nın yanı sıra Adalet Bakanlığı’nı üstlenecek ismi de belirlemekte ısrar eden Avn’ın taleplerinin ilk örneğinin de ortaya çıktığını kaydettiler. Ayrıca Avn’ın Lübnan Merkez Bankası Riyad Selame’nin görevden alınmasına bir başlangıç ​​teşkil edebilecek cezai soruşturmayı sürdürmekte de ısrar ettiği bildirildi. Kaynaklar, Mikati’nin ise sadece Merkez Bankası değil, tüm bakanlıkları, departmanları ve devlet kurumlarını içermesi şartıyla cezai denetimi kabul ettiğini söylediler.
Mikati’nin Selame’nin görevden alınması için önceden onay verme sürecinde olmadığı, soruşturmanın beraberinde neleri getireceği bilinmeden cezai soruşturmayı atlamanın uygun bulunmadığı belirtildi. Aynı şekilde Mikati’nin hükümetin oluşum sürecinin hızlandırılması ve Saad Hariri’nin göreve gelmesinden yaklaşık 9 ay sonra hükümeti kurma görevinden istifa etmesine yol açan eski tecrübelerin tekrarlanmaması gerektiğinden söylediği vurgulandı.
Siyasi kaynaklar, Mikati’nin görev süresinin uzatılmasına sıcak bakmasa da ülkenin zaman kaybetmeye tahammülü olmadığı için oluşum sürecini ölümcül bir çıkmaza sokmaya da yanaşmadığını aktardılar. Kaynaklara göre Mikati, hükümetin doğuşunu hızlandırmak ve Beyrut Limanı’ndaki patlamanın birinci yıldönümü olan 4 Ağustos’tan önce kurmak için ısrar ediyor.
Konferansın toplanması hükümetin oluşumuna denk gelmesi halinde bu durum, sivil toplum kuruluşları ve güvenlik güçleriyle sınırlanmak yerine uluslararası topluma seslenerek yardım istemek için de bir fırsat oluşturacak.
Şarku’l Avsat, Körfez ülkeleri de dahil olmak üzere bazı Arap yönetimlerinin tavırlarını belirlemedeki gecikmenin, atanan başbakandan kaynaklanmadığını belirttiler. Bu tavrın, daha ziyade Diyab hükümetinin ve Hizbullah kontrolündeki diğer yönetimlerin tam bir kopyasının oluşmasının önünü kesmeyi amaçladığı belirtildi.
Arap diplomatik kaynaklar, bazı Körfez Arap devletlerinin, Lübnan’ı desteklemelerine ve sıkıntılarda yanında durmalarına rağmen siyasi sistemin yeniden üretilmesine destek vermeye hazır olmadıklarını aktardılar.
Söz konusu ülkeler, hükümetin kurulması meselesine dair temkinli olmaya devam ederken Washington ve Paris de 2022 baharında yapılması planlanan parlamento seçimlerine kadar Lübnan’ın kelimenin tam anlamıyla siyasi anlamda hayatta kalmasını sağlamak için çekingen davranan yönetimlerle temaslarını sürdürüyor.
Aynı kaynaklar, Lübnan’ın halen siyasi komada olduğunu ve kitlesel bir patlamanın önlenmesi amacıyla yardım etmek için desteğe ihtiyaç duyulduğunu vurguladılar. Bu durum ise siyasi güçleri, ABD’nin Beyrut Büyükelçisi Dorothy Shea ve Fransız Büyükelçi Anne Grillo’nun önerilerine tereddüt etmeden yanıt vermeye yöneltiyor.
Mikati ve Avn arasındaki görüşmeler, hükümeti kurma sürecinin başlangıcı olarak niteleniyor.
Ancak sürece ilişkin şu soru ön plana çıkıyor:
Avn, Mikati ile ilgili hesaplarını yeniden gözden geçirip tavrından geri adım atacak mı?



Irak, DEAŞ’tan daha tehlikeli bir beka sorunundan nasıl kurtuldu?

ABD’nin Bağdat'taki Büyükelçiliği'nin bulunduğu Yeşil Bölge'ye giden yolda İran'la dayanışma gösterisine katılan Iraklı mollalar (AP)
ABD’nin Bağdat'taki Büyükelçiliği'nin bulunduğu Yeşil Bölge'ye giden yolda İran'la dayanışma gösterisine katılan Iraklı mollalar (AP)
TT

Irak, DEAŞ’tan daha tehlikeli bir beka sorunundan nasıl kurtuldu?

ABD’nin Bağdat'taki Büyükelçiliği'nin bulunduğu Yeşil Bölge'ye giden yolda İran'la dayanışma gösterisine katılan Iraklı mollalar (AP)
ABD’nin Bağdat'taki Büyükelçiliği'nin bulunduğu Yeşil Bölge'ye giden yolda İran'la dayanışma gösterisine katılan Iraklı mollalar (AP)

Şarku’l Avsat’a konuşan Bağdat'taki diplomatik kaynaklar, Iraklı yetkililerin İsrail-İran savaşına sürüklenmekten korktuğunu ve bunu ‘Irak için, ülkenin üçte birini işgal eden DEAŞ’ın oluşturduğu tehditten daha tehlikeli bir beka sorunu’ olarak gördüklerini açıkladı.

Kaynaklar, DEAŞ’ın Irak’ın bedeninden atılması gereken yabancı bir cisim olduğunu, özellikle de Bağdat'ın DEAŞ’la mücadelesinde uluslararası ve bölgesel destek gördüğünü, ancak savaşın Irak'ın birliğini tehdit ettiğini belirttiler.

Söz konusu ‘beka sorunu’ aşağıdaki maddelerle açıklanabilir:

* Savaşın patlak vermesiyle Bağdat, Azerbaycan ve diğer kanallar aracılığıyla İsrail'den, Irak topraklarından kendisine yönelik herhangi bir saldırıya ‘katı ve acı verici’ misilleme yapacağına dair mesajlar aldı. Mesajlarda, Iraklı yetkililer kendi topraklarından başlatılan saldırılardan sorumlu tutuluyordu.

* Washington, önceki tavsiyelerinden doğrudan uyardı ve İran yanlısı grupların düzenleyeceği saldırıların yol açabileceği ağır sonuçlara dikkati çekti.

hnjıo
Koordinasyon Çerçevesi destekçileri, Irak güvenlik güçlerinin ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği'ne giden köprüyü kapatmak için kurduğu barikatın üzerine İran bayrağı dikiyorlar (AP)

* Iraklı yetkililer, ‘felaket senaryosu’ olarak nitelendirdikleri bir durumun yaşanmasından yani Irak'taki silahlı grupların İsrail'e saldırmasından ve İsrail'in de savaşın başında Lübnan'daki Hizbullah liderlerine veya İranlı generallere ve bilim adamlarına yaptığı gibi bir dizi suikast düzenlemesinden endişe duyuyorlardı.

* Kaynaklar, milislere ağır darbeler indirilmesinin Şii sokakları kızıştıracağını ve bu durumun dini otoriteyi sert bir tavır almaya iteceğini, bunun da krizin Şii-İsrail çatışmasına dönüşmesine yol açacağını belirtti.

* Bu senaryo, Irak'ın o dönemdeki Şii bileşeninin Irak'ı önlenebilir bir savaşa sürükleme sorumluluğunu üstleneceği endişelerini uyandırdı.

* Diğer bir tehlike ise Kürtlerin, Irak yönetiminin tek bir bileşeni temsil ediyormuş gibi davrandığını, ülkenin savaşlardan yorulduğunu ve bölgenin Bağdat'tan uzak durmayı tercih ettiğini, çünkü ona yaklaşmanın istenmeyen savaşlara sürüklediğini ilan etme olasılığı.

* Muhammed Şiya es-Sudani hükümeti kararlılık ve bilgelikle hareket etti. Farklı kesimlere göre ülkenin birliğini tehdit eden herhangi bir çatışmaya sürükleme girişimine müsamaha göstermeyeceğini bildirdi ve diğer yandan bölgesel ve uluslararası güçlerle, özellikle Amerika ile iletişim kanallarını açık tuttu.

cvfbghjuk
Iraklı milisler, geçtiğimiz ekim ayında Bağdat'ta İran'ın İsrail'e verdiği yanıtı kutlarken (Reuters)

* Iraklı yetkililer, İranlı yetkililerin milis grupları savaşa katılmaya teşvik etmek yerine sükuneti korumaya teşvik eden tutumundan yararlandı.

* Bir başka önemli faktör ise silahlı grupların, özellikle Lübnan'da Hizbullah'ın maruz kaldığı saldırılar ve İsrail’in İran’ın derinliklerinde gerçekleştirdiği nokta atışı saldırılar, İsrail'in kendisine düşman olan örgütler hakkında kesin bilgilere sahip olduğunu ve teknolojik üstünlüğü ve bu saldırılar sayesinde hedeflerine ulaşabildiğini gösterince savaşın kendi kapasitelerinin ötesinde olduğunu fark etmeleriydi.

* Kaynaklar, baskılara ve çabalara rağmen ‘devletin kontrolü dışındaki grupların’ üç saldırı hazırlığı yaptığını, ancak yetkililerin saldırıların gerçekleştirilmesinden önce bunları engellediğini belirtti.

Kaynaklar, İsrail'in savaşı İran topraklarına taşıması ve ABD’yi İran'ın nükleer tesislerini hedef almaya teşvik etmesi nedeniyle İran'ın derin bir yara aldığını tahmin ediyor. İran nükleer programıyla ilgili gerekli tavizleri vermezse yeni bir savaşın çıkması ihtimaller dahilinde.