ABD uyardı: Delta varyantı, su çiçeği kadar kolay yayılıyor ve daha ciddi bir enfeksiyona neden oluyor

İspanya’da bir hastanede bir sağlık ekibi koronavirüs bulaşmış bir hastayı tedavi ediyor (Reuters)
İspanya’da bir hastanede bir sağlık ekibi koronavirüs bulaşmış bir hastayı tedavi ediyor (Reuters)
TT

ABD uyardı: Delta varyantı, su çiçeği kadar kolay yayılıyor ve daha ciddi bir enfeksiyona neden oluyor

İspanya’da bir hastanede bir sağlık ekibi koronavirüs bulaşmış bir hastayı tedavi ediyor (Reuters)
İspanya’da bir hastanede bir sağlık ekibi koronavirüs bulaşmış bir hastayı tedavi ediyor (Reuters)

ABD’nin geneline yayılan koronavirüsün ‘delta’ varyantının, daha ciddi bir hastalığa neden olduğu görülüyor. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nden (CDC) yayınlana bir belgeye göre bu varyant, su çiçeği kadar kolay yayılıyor.
Belge, tam aşılı kişilerin delta varyantını aşısız kişilerle aynı oranda yayabileceğini ortaya koydu. CDC Direktörü Rochelle Walensky, ilk olarak Washington Post tarafından yayınlanan belgenin doğruluğunu onayladı.
CNN’e konuşan Walensky, “Kızamık ve su çiçeği gibi bildiğimiz en bulaşıcı hastalıklardan biri olduğu için insanların sorunun ciddiyetini anlamaları gerektiği kanaatindeyim” dedi.
CDC’nin, yakın zamanda Walensky’nin tam olarak aşılanmış kişiler için rehberliği değiştirme konusundaki tartışmalı kararını destekleyecek veriler yayınlaması bekleniyor.
Yetkili, geçtiğimiz Salı günü CDC’nin ‘aşıları tam olan kişilerin virüsün bulaşma oranının yüksek olduğu kapalı mekanlarda maske takmalarını tavsiye ettiğini’ bildirdi.
Ayrıca Walensky, okullardaki herkesin (öğrenciler, personel ve ziyaretçiler) her zaman maske takması gerektiğini vurguladı.
Rochelle Walensky, CNN’e yaptığı açıklamada “Bu durumu kontrol etmek için ihtiyaç duyduğumuz önlemler radikal ve serttir” diyerek, raporda yer alan verilerin kendisini şaşırtmadığını ifade etti.
CDC belgeleri, delta varyantının su çiçeği gibi bulaştığını ve enfekte olan her kişinin ortalama olarak sekiz veya dokuz kişiyi enfekte ettiğini gösteriyor. Önceki bulaşma oranı soğuk algınlığına benzerdi ve enfekte olan her kişi virüsü ortalama olarak iki kişiye bulaştırıyordu.
Aşılı insanların yine de enfekte olması halinde vücutları, aşısız insanlarla aynı miktarda virüs taşıyor. Bu da başkalarına virüs bulaştırma olasılıklarının aşısız insanlar kadar olduğu anlamına geliyor.
Belgeleri inceleyen Emory Aşı Merkezi’nden Dr. Walter Orenstein, “Sonuç olarak, diğer değişkenlerin aksine, aşılanmış ve enfekte olmuş kişiler, virüsü aşılanmamış ve aynı zamanda enfekte olmuş kişilere benzer seviyelerde bulaştırabilir” dedi. Ancak belge, aşılanmış kişilerin daha güvenli olduğunu belirtiyor.
Belge, aşıların ciddi hastalıkların yüzde 90’ından fazlasını önlediğini belirtiyor. Ancak enfeksiyon veya bulaşmayı önlemede daha az etkili olabilirler. Bu, aşıya rağmen virüsün topluma daha fazla nüfuz etmesi ve daha fazla yayılması anlamına geliyor.
Aynı şekilde aşıların ciddi hastalık veya ölüm riskini on kat, enfeksiyon riskini üç kat azalttığı ortaya kondu.
Belge ayrıca, delta varyantının daha şiddetli hastalığa neden olduğunu gösteren üç rapora da atıfta bulunuyor.
CDC belgesi, ‘savaşın değiştiğini kabul etmeyi’ önerirken, aşı olmayı ve maske takmayı tavsiye ediyor.



İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
TT

İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)

Bilim insanları ilk kez bir Antik Mısırlının tüm genomunu diziledi. Yaklaşık 4 bin 500 yıl önce yaşayan adamın kalıntıları, antik uygarlıktan gelen en eski genetik veriyi de sunuyor.

Uzmanlar, bölgenin sıcak iklimi DNA'nın kolayca bozunmasına yol açtığı için Antik Mısır'dan genetik kayıtlar bulmanın epey zorlu bir iş olduğunu söylüyor. Ayrıca bu toplumda yaygın olan mumyalama da yumuşak dokuları muhafaza etmesine karşın DNA'nın düzgün bir şekilde korunmasını engelliyor.

Bugüne kadar Antik Mısır'dan sadece üç kişinin genomunun bir kısmı dizilenmişti. Ayrıca bu kişiler uygarlığın daha geç dönemlerinde yaşamıştı. 

Bulguları önde gelen hakemli dergi Nature'da dün (2 Temmuz) yayımlanan çalışmadaysa, bu örneklerden en az bin yıl daha önceye ait bir genom ilk kez tamamen dizilendi. 

Kahire'nin güneyindeki Nuwayrat köyünde 1900'lerin başında bulunan kalıntılar, kayaya oyulmuş bir mezarın içine yerleştirilmiş bir çömlek kabın içindeydi.

Liverpool John Moores Üniversitesi'nden Dr. Adeline Morez Jacobs liderliğindeki araştırmacılar, 4 bin 500 ila 4 bin 800 yıl önce yaşamış kişinin kemiklerini inceledi. Ayrıca dişinden aldıkları örneklerle genomunu dizileyen ekip, Antik Mısırlı hakkında eşsiz bilgiler elde etti.

VFDGH
Adamın kalıntılarını içeren çömlek 1902'de keşfedilmişti (Garstang Arkeoloji Müzesi/Liverpool Üniversitesi)

İlk piramitler inşa edilirken yaşayan kişinin kalıntıları, 44-64 yaşında ölen bir erkek olduğuna işaret ediyor. Makalenin yazarlarından Joel Irish, MÖ 2855 ila 2570'de hayatını kaybeden adam hakkında "Öldüğünde muhtemelen 60'lı yaşlarındaydı, ki bu o dönem için inanılmaz derecede ileri bir yaş" diyor.

Bilim insanları kişinin genetik materyalinin yüzde 80'inin beklendiği gibi Kuzey Afrika kökenine sahip olduğunu tespit etti. Ancak yüzde 20'si, Batı Asya ve Mezopotamya bölgesindeki insanlara dayanıyordu.

Araştırmacılar Antik Mısır ve Mezopotamya halkları arasında bir ilişki olduğunu uzun zamandır düşünüyordu. Arkeolojik bulgular bu etkileşime güçlü kanıtlar sunsa da bugüne kadar genetik bir veri elde edilememişti. 

Harvard Üniversitesi'nden Iosif Lazaridis, yer almadığı çalışmanın bulguları hakkında "Bu örnek bize, bu kadar erken bir tarihte Mısır'da çoğunlukla Kuzey Afrikalı soyundan gelen ancak Mezopotamya'dan da bir miktar soy katkısı olan insanlar olduğunu söylüyor" diyor: 

Bu coğrafi açıdan mükemmel derecede mantıklı.

Araştırmacılar bulunan kemiklerde artrit ve osteoporoz belirtilerinin yanı sıra yaşamının büyük bölümünde aşağı baktığını ve öne doğru eğildiğini gösteren işaretler tespit etti. Ayrıca kollarını uzun süre önünde tuttuğunu, ağır malzemeler taşıdığını ve sert yüzeylere oturduğunu gösteren bulgulara rastlandı. 

Ekip bu verilere dayanarak bu kişinin ağır işçilik yaptığı ve muhtemelen çömlekçi olduğu sonucuna vardı. Irish çömlekçi çarkının da Mısır'a bu dönemde geldiğini söyleyerek ekliyor:

Öte yandan bir çömlekçiye genellikle böyle üst sınıf bir cenaze töreni düzenlenmez. Belki de olağanüstü yetenekli ya da başarılı olduğu için sosyal statüsü yükselmişti.

Bilim insanları Antik Mısır ve Mezopotamya ilişkisine ışık tutan yeni çalışmanın sadece tek bir genom örneğine dayandığına ve daha fazla kanıt bulmayı beklediklerine değiniyor. Bu sayede iki bölgede yakın zamanda ortaya çıkan yazının kökenlerini ve farklı toplumlar arasındaki göçleri daha iyi anlamayı umuyorlar.

Makalenin ortak yazarı Dr. Linus Girdland-Flink "Bu, insan genetik varyasyonu bulmacasının sadece bir parçası: Bugüne kadar yaşamış her insan ve onların genomu bu bulmacanın benzersiz bir parçasını oluşturuyor" diyerek ekliyor:

Hiçbir zaman herkesin genomunu dizileyemeyeceğiz ancak insanlık tarihinde bugün kim olduğumuzu şekillendiren önemli olayları doğru bir şekilde yeniden yapılandırmak için dünyanın dört bir yanından yeterince çeşitli örnek toplamayı umuyoruz.

Independent Türkçe, CNN, New Scientist, Nature