Filistin ve İsrail’den ikili diyalog adımı

Söz konusu adım iletişimsizlikten çıkılması ve Filistin Yönetimi’nin güçlendirilmesine yönelik girişim kapsamında atıldı.

İsrail Sağlık Bakanı Nitzan Horowitz, Filistin Sağlık Bakanı Mey Keyle ile Kudüs’teki Yehuda Otel’de görüştü.
İsrail Sağlık Bakanı Nitzan Horowitz, Filistin Sağlık Bakanı Mey Keyle ile Kudüs’teki Yehuda Otel’de görüştü.
TT

Filistin ve İsrail’den ikili diyalog adımı

İsrail Sağlık Bakanı Nitzan Horowitz, Filistin Sağlık Bakanı Mey Keyle ile Kudüs’teki Yehuda Otel’de görüştü.
İsrail Sağlık Bakanı Nitzan Horowitz, Filistin Sağlık Bakanı Mey Keyle ile Kudüs’teki Yehuda Otel’de görüştü.

Filistin ve İsrail, ABD yönetiminin talebi ile yeni bir iş birliği başlatarak uzun yıllar sonra ilk kez bakanlar düzeyinde ikili görüşmelere başladılar.
Kudüs’teki Yehuda Otel’de düzenlenen iki toplantıda İsrail Sağlık Bakanı Nitzan Horowitz, Filistin Sağlık Bakanı Mey Keyle ile görüşürken Çevre Koruma Bakanı Tamar Zandberg de Filistin Yönetimi’nden yetkililerle bir araya geldi. Toplantılara Filistin Yönetimi’nden yetkililer ile uzun süredir aktif halde olmayan ilişkileri yenilemeye çalışan İsrail Bölgesel İşbirliği Bakanı İsavi Feric başkanlık etti. Feric yaptığı açıklamada “Toplantılar bununla sınırlı kalmayacak. Ulaştırma Bakanları ve Ekonomi Bakanları ile de görüşmeler gerçekleştirilecek. Süreç devam ediyor. Her iki tarafta da konuya dair istek ve gerekli sorumluluk mevcut” dedi.
Söz konusu toplantılar, İsrail’in yeni koalisyon hükümetinin gölgesinde, Tel Aviv ve Ramallah arasında artan üst düzey temasların olduğu bir zamanda geldi. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile İsrailli üst düzey yetkililer arasında kısa bir süre önce en az dört telefon görüşmesi gerçekleştirildi. İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz ve İç Güvenlik Bakanı Omer Bar Lev de Mahmud Abbas ile birer görüşme yaptılar. İsrail’in yeni Cumhurbaşkanı Yitzak Hertzog da Abbas ile iki görüşme gerçekleştirdi. Söz konusu görüşmeler, Mahmud Abbas ile İsrail hükümet yetkilileri arasında 2017 Temmuz’unda yapılan son görüşmeden dört yıl sonra geldi. Görüşmede muhalefet lideri olan Binyamin Netanyahu ile Mescid-i Aksa’daki kriz görüşüldü.
Bakanlar düzeyindeki yeni toplantılar, Washington’ın da istediği ikili diyalogun başlangıcını teşkil ediyor. Şarku’l Avsat’tın daha önce aktardığı bir haberde, Filistinli bir siyasi kaynağın Filistin Yönetimi’nin ABD’nin bu konudaki talebine yanıt olarak İsrail ile ikili diyaloga gireceğini bildirdiği aktarılmıştı. Bu konu, ABD yönetiminin İsrail-Filistin Özel Temsilcisi Hadi Amr’a da soruldu. Amr, Washington’ın güven inşa edilmesine yönelik adımlar için ikili diyaloga girilmesini desteklediğini belirtti.
Bakanlar, güvenlik yetkilileri ve siyasetçiler arasında toplantılar Oslo anlaşmalarının imzalanmasından bu yana yapılıyordu. Ancak Filistin ile Netanyahu liderliğindeki önceki İsrail hükümeti arasındaki ilişkiler bozulduğu için söz konusu görüşmeler dondurulmuştu. Her iki taraftan ortak komiteler uzun yıllar siyasi, güvenlik, ekonomik ve teknik konularda Oslo Barış Anlaşması ve ekleri kapsamında çalıştı. Bunların en önemlisi ise Filistin yönetiminin şu an değerlendirilmesini istediği Paris Protokolü olarak kabul ediliyor. Toplantılarda orijinal anlaşmanın büyük bir sorumluluk verdiği Filistin-İsrail ortak komitesinin yeniden oluşturulmasının desteklenmesi bekleniyor. İsrail tarafından komiteye liderlik edecek olan İsavi konuyla ilgili çalışmalarını sürdürüyor. Ancak komitede Filistin tarafına kimin liderlik edeceğini bilinmiyor.
Söz konusu gelişme, İsrail Başbakanı Naftali Bennett’in onayı ve bilgisi dahilinde, Filistin Yönetimi’nin güçlendirilmesi ve desteklenmesi temelinde gerçekleşti. Bennett’e yakın bir kaynak, Meretz partisine mensup bakanlar ile Filistinli mevkidaşları arasında gerçekleştirilen toplantıların herhangi bir şekilde siyasi meselelerin görüşüldüğü anlamına gelmediğini vurguladı. Kaynak açıklamasında şunları söyledi:
“Bu koalisyonun barış görüşmeleri yapmak için araçları yok. Ciddi bir şekilde bölünmüş bir koalisyonda bu adım, Filistinlilerle barış sürecine doğrultusunda atılmış bir adım değil. Filistinlilerle ilişkilerin sakin kalmasını istiyoruz ancak Filistin meselesini konuşmaya başladığımız an hükümet çöker.”
Bir diğer üst düzey İsrailli yetkili de görüşmelerin yalnızca Filistin Yönetimi’ni güçlendirmeye yönelik adımları ilerletmeye yönelik olduğunun altını çizdi.
Ramallah da söz konusu görüşmeleri destekliyor. Bununla birlikte yetkililer, İsrail’in veya ABD’nin ikili görüşmeleri siyasi müzakerelere bir alternatif olarak düşünmesi konusunda çok dikkatliler. Daha önce ABD’liler açık ve net bir şekilde ‘ekonomik barışın’ masada olmadığı ve kabul edilmediği konusunda bilgilendirilmişti. Bununla birlikte Filistinliler, çözülmemiş önemli günlük sorunların üstesinden gelinmesini sağlayacağı için bu toplantılarla büyük önem veriyorlar.
Filistin Sağlık Bakanı Mey Keyle yaptığı açıklamada, iki tarafın son görüşmeden sonra bir dizi değişiklik üzerinde anlaştığını söyledi. Keyle, İsrail’in Kovid-19’a aşısı olan Filistinlilerin aşı sertifikasını tanımaya başlayacağını, ayrıca tedavi için İsrail’e girmek isteyen Gazzelilerin artık sınır kapılarından geçmek zorunda kalmayacağı ve ambulanslarla taşınacağı bilgisini verdi.
Mey Keyle açıklamasında Filistin’den Kudüs hastanelerine gelen ambulansların 48 topraklarındaki kontrol noktalarında durmadan geçmesini ve Doğu Kudüs’te okul sağlığı programı başlatılmasını talep etti. Keyle ayrıca Filistin Sağlık Bakanlığı’nın İsrail hastanelerinden satın aldığı hizmetlere yönelik faturaya da itiraz etti.
Tel Aviv bu hafta, İsrail’de Filistinli işçilerin payını artırma talebine yanıt verdi. Bu ilerlemeye rağmen İsrail’in Filistin Yönetimi için topladığı vergi gelirlerinden kesinti yapması sebebiyle, önümüzdeki hafta gerçek bir sınav verilecek. ABD, İsrail’den şu an, daha önce görülmemiş seviyede bir tehlike ile karşı karşıya olan Filistin Yönetimi’ni mali olarak desteklemesini talep etmişti.



Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
TT

Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)

Suriye’nin orta kesimindeki Humus’ta, Alevi çoğunluğun yaşadığı bir mahallede bulunan camide cuma namazı sırasında meydana gelen patlamada en az sekiz kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlenirken, yetkililer faillerin hesap vereceğini bildirdi.

Bu saldırı, geçiş yönetiminin yaklaşık bir yıl önce iktidara gelmesinden bu yana bir ibadethaneyi hedef alan ikinci saldırı oldu. Haziran ayında Şam’da bir kilisede düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi yaşamını yitirmiş, o saldırıyı da yine aşırıcı Saraya Ensar el-Sünne üstlenmişti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab, Humus’taki patlamanın arkasındaki tarafın “kim olursa olsun” adalet önüne çıkarılacağını belirterek, saldırının Suriye’de güvenlik ve istikrarı sarsmayı hedeflediğini söyledi. İbadethanelerin hedef alınmasını “alçakça ve korkakça bir eylem” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Resmi Suriye Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ülkenin üçüncü büyük kenti Humus’ta Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nde meydana gelen patlamada sekiz kişi hayatını kaybederken 18 kişi yaralandı.

Patlamada başı ve sırtı şarapnel parçalarıyla yaralanan ve Humus’taki Karam el-Luz Hastanesi’nde tedavi gören 47 yaşındaki Usame İbrahim, AFP’ye, “Cuma namazındaydım; yalnızca güçlü bir patlama ve yoğun bir basınç duydum” dedi. Başındaki bandajları işaret eden İbrahim, “Her yer gözümde kıpkırmızı oldu… Yere düştüm, başımdan kan aktığını gördüm… O an ne olduğunu anlayamadım” diye konuştu. Kan izleri arasında caminin kapısına doğru ilerlediğini, cemaatten yükselen çığlıklar ve inlemeler eşliğinde gençler tarafından hastaneye götürüldüğünü anlattı.

İçişleri Bakanlığı, “terör saldırısının” namaz sırasında gerçekleştiğini belirterek, “ilgili birimlerin failleri yakalamak üzere soruşturma ve delil toplama çalışmalarına başladığını” açıkladı.

Saraya Ensar el-Sünne, Telegram’da yayımladığı mesajda, “Sarayâ Ensar el-Sünne mücahitleri, başka bir gruptan mücahitlerle birlikte, Nusayrilere ait Ali bin Ebu Talib içinde bir dizi patlayıcıyı infilak ettirdi” ifadelerini kullandı. Beşar Esad yönetiminin 2024 sonunda devrilmesinin ardından kurulduğunu belirten grup, “Saldırılarımız artarak sürecek ve tüm kâfirler ile mürtedleri hedef alacak” dedi.

SANA’nın bir güvenlik kaynağına dayandırdığı habere göre, ilk bulgular patlamanın cami içine yerleştirilen patlayıcı düzeneklerden kaynaklandığını gösteriyor. Olay yerinden yayımlanan görüntülerde, caminin bir köşesindeki duvarın alt kısmında bir gedik, duvarın bir bölümünü kaplayan siyah duman izleri, etrafa saçılmış halı parçaları ve kitaplar ile kırılmış pencere camları görüldü. Güvenlik güçleri caminin çevresini kordon altına aldı; içerideki ekipler, patlamanın olduğu alanı kırmızı şeritle çevreledi.

“Etrafımda şarapnel parçaları”

Ayağından yaralanan ve hastanede tedavi gören seyyar kitap satıcısı 38 yaşındaki Gadi Maruf da AFP’ye, patlamanın imamın hutbe için minbere çıkmasıyla meydana geldiğini söyledi. Maruf, “Çok büyük bir patlamaydı; etrafımda şarapnel parçalarının uçuştuğunu gördüm” dedi.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı açıklamada “korkakça suç eylemini” kınayarak, bunun “güvenliği ve istikrarı bozma, Suriye halkı arasında kaos yayma girişimlerinin bir parçası” olduğunu vurguladı. Açıklamada, “terörle her tür ve biçimde mücadele” konusundaki kararlılık yinelenirken, “bu tür suçların devletin güvenliği tesis etme, vatandaşları koruma ve failleri hesap verme çabalarını durduramayacağı” ifade edildi.

Riyad, Beyrut ve Amman başta olmak üzere birçok başkent saldırıyı kınadı. Saldırı, son aylarda yaşanan şiddet olaylarının ardından Suriye’deki azınlıkların endişelerini artırdı.

sx scx
Patlama sonucu Humus’un Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nin içinde meydana gelen yıkım görülüyor (SANA)

Sünni çoğunluğa sahip Humus’ta Alevi çoğunluklu mahalleler de bulunuyor. 2011’de başlayan Suriye iç savaşının ilk yıllarında şiddetli çatışmalara sahne olan kentte, geçen ay kırsaldaki bir köyde bir çiftin öldürülmesinin ardından mezhepsel gerginlik ve çatışmalar yaşanmış; çiftin aşireti suçu Alevilere atfetmişti. Ancak İçişleri Bakanlığı daha sonra olayın adli saiklerle işlendiğini açıklamıştı.

Bu cinayetin ardından Lazkiye kıyı kentinde ve Alevi çoğunluklu diğer bölgelerde binlerce Alevi, Humus ve başka yerlerde azınlıklara yönelik saldırıları protesto etmişti. Esad yönetiminin devrilmesinden bu yana, Esad’ın mensubu olduğu Alevi topluluğuna yönelik saldırıların arttığı belirtiliyor.

Mart ayında Suriye kıyı kesiminde mezhepsel arka planlı şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre çoğu Alevi olmak üzere yaklaşık 1700 kişi hayatını kaybetti. Yetkililerce görevlendirilen bir soruşturma komisyonu, Temmuz ayında, şiddet olaylarına karıştığı şüphesi bulunan 298 kişinin kimliğinin belirlendiğini; isimleriyle birlikte 1426 Alevinin yanı sıra 238 güvenlik ve ordu mensubunun öldürüldüğünü açıkladı.

Gözaltındakilerin serbest bırakılması

Şiddet olaylarından önce ve sonra, eski yönetimle bağlantı iddiasıyla Alevi çoğunluklu bölgelerde geniş çaplı gözaltılar yapılmıştı. Resmî Suriye televizyonu, cuma günü Lazkiye’de “savaş suçlarına karışmadıkları tespit edilen” 70 kişilik ilk grubun serbest bırakıldığını, devamının geleceğini duyurdu.

Temmuz ayında, güneydeki Süveyda vilayetinde Dürzi azınlığa yönelik mezhepsel şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre 789’u Dürzi sivil olmak üzere iki binden fazla kişi hayatını kaybetti. Haziran ayında ise Şam’ın Duveyla semtindeki Mar İlyas Kilisesi’nde namaz sırasında düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi ölmüştü. Yetkililer, ülkede birlikte yaşamı ve tüm bileşenlerin korunmasını vurgulamayı sürdürüyor.

Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Esad’ın devrilmesinin birinci yıl dönümünde yaptığı konuşmada, “güçlü bir Suriye” inşa etmek için Suriyelilerin çabalarını birleştirmesinin önemine dikkat çekti ve halkın fedakârlıklarına “yakışır” bir gelecek çağrısı yaptı. İktidardaki ilk yılını geride bırakan Şara, yönetimini pekiştirmek için çeşitli adımlar atsa da, ülkenin birliğini koruma ve güvenliği tüm topraklarda tesis etme konusunda ciddi bir sınavla karşı karşıya bulunuyor.


İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
TT

İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)

İsrail yetkilileri bugün, kuzey İsrail'de bir Filistinli tarafından gerçekleştirilen bıçaklı ve araçla saldırıda iki kişinin öldüğünü açıkladı.

 İşgal altındaki Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)

İsrail acil servisleri, yaklaşık 68 yaşında bir adamın araç çarpması sonucu hayatını kaybettiğini bildirdi.

İsrail kamu yayın kuruluşu Kan ise yaklaşık 20 yaşında bir kadının bıçaklanarak öldürüldüğünü duyurdu.

 Ayrıca, iki kişinin de hafif yaralandığı belirtildi.

İsrail polisi, şüpheli saldırganın işgal altındaki Batı Şeria'da yaşayan bir Filistinli olduğunu açıkladı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, orduya saldırganın memleketi olan Batı Şeria'daki Kabatiye kasabasında operasyon başlatma emri verdi.

Ofisinden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Savunma Bakanı Yisrael Katz, cani teröristin geldiği Kabatiye’ye karşı İsrail ordusuna güçlü ve derhal harekete geçme talimatı verdi. Amaç, tüm teröristleri tespit edip etkisiz hale getirmek ve kasabadaki terörist altyapıyı çökertmektir."


Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili bugün yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan görüşmelerin henüz somut sonuç vermediğini belirterek, ülkenin kuzeydoğusundaki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesi konusundaki söylemlerin, icraat adımları atılmadan teorik ifadelerden ibaret kaldığını kaydetti.

Suriye Haber Ajansı'na (SANA) konuşan kaynak, Suriye'nin birliğine yapılan tekrarlanan vurgunun, ülkenin kuzeydoğusundaki gerçeklikle çeliştiğini, burada devlet çerçevesinin dışında ayrı ayrı yönetilen idari, güvenlik ve askeri kurumların bulunduğunu ve bunun da sorunu çözmek yerine "bölünmeyi sürdürdüğünü" söyledi.

 SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)

Sözlerine şöyle devam etti: "SDG liderliğinin Suriye devletiyle diyaloğun devam edeceğine dair sürekli işaretlerine rağmen, bu görüşmeler somut sonuçlar vermedi. Bu söylemin, gerçek bir durgunluk ve uygulamaya geçme konusunda gerçek bir irade eksikliği ışığında, medya amaçlı ve siyasi baskıları absorbe etmek için kullanıldığı görülüyor."

Sözlerine şöyle sürdürdü: “Kuzeydoğu Suriye'deki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesiyle ilgili konuşmalar, somut adımlar veya net zaman çizelgelerinden yoksun, teorik ifadeler alanında kalmıştır. Bu durum, SDG ile imzalanan 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığın ciddiyeti konusunda şüpheler uyandırıyor.”

Petrol dosyasına gelince, Dışişleri Bakanlığı'ndaki resmi kaynak, SDG liderliğinin petrolün tüm Suriyelilere ait olduğu yönündeki tekrarlanan iddialarının, “devlet kurumları içinde yönetilmediği ve gelirleri genel bütçeye dahil edilmediği sürece” güvenilirliğini kaybettiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın SANA’dan aktardığına göre kaynak, görüşlerin yakınlaşmasından bahsetmenin, “zaman sınırlı uygulama mekanizmalarına sahip net, resmi anlaşmalara dönüştürülmedikçe anlamsız kaldığını” vurguladı.

Ayrıca, askeri dosyadaki anlaşmalardan bahsetmenin, "Suriye ordusu çerçevesinin dışında, bağımsız liderliğe ve yabancı bağlara sahip silahlı grupların varlığının devam etmesiyle bağdaşmadığını, bunun egemenliği zayıflattığını ve istikrarı engellediğini" ifade etti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı kaynağı, aynı durumun "sınır geçişlerinin tek taraflı kontrolü ve bunların pazarlık kozu olarak kullanılması için de geçerli olduğunu, bunun da ulusal egemenlik ilkelerine aykırı olduğunu" belirtti.