Filistin ve İsrail’den ikili diyalog adımı

Söz konusu adım iletişimsizlikten çıkılması ve Filistin Yönetimi’nin güçlendirilmesine yönelik girişim kapsamında atıldı.

İsrail Sağlık Bakanı Nitzan Horowitz, Filistin Sağlık Bakanı Mey Keyle ile Kudüs’teki Yehuda Otel’de görüştü.
İsrail Sağlık Bakanı Nitzan Horowitz, Filistin Sağlık Bakanı Mey Keyle ile Kudüs’teki Yehuda Otel’de görüştü.
TT

Filistin ve İsrail’den ikili diyalog adımı

İsrail Sağlık Bakanı Nitzan Horowitz, Filistin Sağlık Bakanı Mey Keyle ile Kudüs’teki Yehuda Otel’de görüştü.
İsrail Sağlık Bakanı Nitzan Horowitz, Filistin Sağlık Bakanı Mey Keyle ile Kudüs’teki Yehuda Otel’de görüştü.

Filistin ve İsrail, ABD yönetiminin talebi ile yeni bir iş birliği başlatarak uzun yıllar sonra ilk kez bakanlar düzeyinde ikili görüşmelere başladılar.
Kudüs’teki Yehuda Otel’de düzenlenen iki toplantıda İsrail Sağlık Bakanı Nitzan Horowitz, Filistin Sağlık Bakanı Mey Keyle ile görüşürken Çevre Koruma Bakanı Tamar Zandberg de Filistin Yönetimi’nden yetkililerle bir araya geldi. Toplantılara Filistin Yönetimi’nden yetkililer ile uzun süredir aktif halde olmayan ilişkileri yenilemeye çalışan İsrail Bölgesel İşbirliği Bakanı İsavi Feric başkanlık etti. Feric yaptığı açıklamada “Toplantılar bununla sınırlı kalmayacak. Ulaştırma Bakanları ve Ekonomi Bakanları ile de görüşmeler gerçekleştirilecek. Süreç devam ediyor. Her iki tarafta da konuya dair istek ve gerekli sorumluluk mevcut” dedi.
Söz konusu toplantılar, İsrail’in yeni koalisyon hükümetinin gölgesinde, Tel Aviv ve Ramallah arasında artan üst düzey temasların olduğu bir zamanda geldi. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile İsrailli üst düzey yetkililer arasında kısa bir süre önce en az dört telefon görüşmesi gerçekleştirildi. İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz ve İç Güvenlik Bakanı Omer Bar Lev de Mahmud Abbas ile birer görüşme yaptılar. İsrail’in yeni Cumhurbaşkanı Yitzak Hertzog da Abbas ile iki görüşme gerçekleştirdi. Söz konusu görüşmeler, Mahmud Abbas ile İsrail hükümet yetkilileri arasında 2017 Temmuz’unda yapılan son görüşmeden dört yıl sonra geldi. Görüşmede muhalefet lideri olan Binyamin Netanyahu ile Mescid-i Aksa’daki kriz görüşüldü.
Bakanlar düzeyindeki yeni toplantılar, Washington’ın da istediği ikili diyalogun başlangıcını teşkil ediyor. Şarku’l Avsat’tın daha önce aktardığı bir haberde, Filistinli bir siyasi kaynağın Filistin Yönetimi’nin ABD’nin bu konudaki talebine yanıt olarak İsrail ile ikili diyaloga gireceğini bildirdiği aktarılmıştı. Bu konu, ABD yönetiminin İsrail-Filistin Özel Temsilcisi Hadi Amr’a da soruldu. Amr, Washington’ın güven inşa edilmesine yönelik adımlar için ikili diyaloga girilmesini desteklediğini belirtti.
Bakanlar, güvenlik yetkilileri ve siyasetçiler arasında toplantılar Oslo anlaşmalarının imzalanmasından bu yana yapılıyordu. Ancak Filistin ile Netanyahu liderliğindeki önceki İsrail hükümeti arasındaki ilişkiler bozulduğu için söz konusu görüşmeler dondurulmuştu. Her iki taraftan ortak komiteler uzun yıllar siyasi, güvenlik, ekonomik ve teknik konularda Oslo Barış Anlaşması ve ekleri kapsamında çalıştı. Bunların en önemlisi ise Filistin yönetiminin şu an değerlendirilmesini istediği Paris Protokolü olarak kabul ediliyor. Toplantılarda orijinal anlaşmanın büyük bir sorumluluk verdiği Filistin-İsrail ortak komitesinin yeniden oluşturulmasının desteklenmesi bekleniyor. İsrail tarafından komiteye liderlik edecek olan İsavi konuyla ilgili çalışmalarını sürdürüyor. Ancak komitede Filistin tarafına kimin liderlik edeceğini bilinmiyor.
Söz konusu gelişme, İsrail Başbakanı Naftali Bennett’in onayı ve bilgisi dahilinde, Filistin Yönetimi’nin güçlendirilmesi ve desteklenmesi temelinde gerçekleşti. Bennett’e yakın bir kaynak, Meretz partisine mensup bakanlar ile Filistinli mevkidaşları arasında gerçekleştirilen toplantıların herhangi bir şekilde siyasi meselelerin görüşüldüğü anlamına gelmediğini vurguladı. Kaynak açıklamasında şunları söyledi:
“Bu koalisyonun barış görüşmeleri yapmak için araçları yok. Ciddi bir şekilde bölünmüş bir koalisyonda bu adım, Filistinlilerle barış sürecine doğrultusunda atılmış bir adım değil. Filistinlilerle ilişkilerin sakin kalmasını istiyoruz ancak Filistin meselesini konuşmaya başladığımız an hükümet çöker.”
Bir diğer üst düzey İsrailli yetkili de görüşmelerin yalnızca Filistin Yönetimi’ni güçlendirmeye yönelik adımları ilerletmeye yönelik olduğunun altını çizdi.
Ramallah da söz konusu görüşmeleri destekliyor. Bununla birlikte yetkililer, İsrail’in veya ABD’nin ikili görüşmeleri siyasi müzakerelere bir alternatif olarak düşünmesi konusunda çok dikkatliler. Daha önce ABD’liler açık ve net bir şekilde ‘ekonomik barışın’ masada olmadığı ve kabul edilmediği konusunda bilgilendirilmişti. Bununla birlikte Filistinliler, çözülmemiş önemli günlük sorunların üstesinden gelinmesini sağlayacağı için bu toplantılarla büyük önem veriyorlar.
Filistin Sağlık Bakanı Mey Keyle yaptığı açıklamada, iki tarafın son görüşmeden sonra bir dizi değişiklik üzerinde anlaştığını söyledi. Keyle, İsrail’in Kovid-19’a aşısı olan Filistinlilerin aşı sertifikasını tanımaya başlayacağını, ayrıca tedavi için İsrail’e girmek isteyen Gazzelilerin artık sınır kapılarından geçmek zorunda kalmayacağı ve ambulanslarla taşınacağı bilgisini verdi.
Mey Keyle açıklamasında Filistin’den Kudüs hastanelerine gelen ambulansların 48 topraklarındaki kontrol noktalarında durmadan geçmesini ve Doğu Kudüs’te okul sağlığı programı başlatılmasını talep etti. Keyle ayrıca Filistin Sağlık Bakanlığı’nın İsrail hastanelerinden satın aldığı hizmetlere yönelik faturaya da itiraz etti.
Tel Aviv bu hafta, İsrail’de Filistinli işçilerin payını artırma talebine yanıt verdi. Bu ilerlemeye rağmen İsrail’in Filistin Yönetimi için topladığı vergi gelirlerinden kesinti yapması sebebiyle, önümüzdeki hafta gerçek bir sınav verilecek. ABD, İsrail’den şu an, daha önce görülmemiş seviyede bir tehlike ile karşı karşıya olan Filistin Yönetimi’ni mali olarak desteklemesini talep etmişti.



Gazze’de ruh sağlığı alarm veriyor: Psikolojik çöküş 5 yılda üç kat arttı

Uzmanlar, Gazze'nin iyileşmesinde ruh sağlığı hizmetlerinin hayati önem taşıyacağını söylüyor (Reuters)
Uzmanlar, Gazze'nin iyileşmesinde ruh sağlığı hizmetlerinin hayati önem taşıyacağını söylüyor (Reuters)
TT

Gazze’de ruh sağlığı alarm veriyor: Psikolojik çöküş 5 yılda üç kat arttı

Uzmanlar, Gazze'nin iyileşmesinde ruh sağlığı hizmetlerinin hayati önem taşıyacağını söylüyor (Reuters)
Uzmanlar, Gazze'nin iyileşmesinde ruh sağlığı hizmetlerinin hayati önem taşıyacağını söylüyor (Reuters)

Gazze'deki yetişkinlerin yaşadığı psikolojik baskı oranının son 5 yılda üç kat arttığı tespit edildi.

7 Ekim 2023'te başlayan savaşın ardından İsrail saldırılarında Gazze'de onbinlerce kişi hayatını kaybetti. Geçen ay yürürlüğe giren ateşkese rağmen İsrail'in saldırıları kesilmedi.

Bu iki yıllık süreçte ailelerini kaybeden, yerinden edilen, sürekli bombardıman altında yaşayan Filistinlilerin psikolojik sıkıntıları üzerine bazı araştırmalar yapıldı.

Ancak İsviçre'nin Basel Üniversitesi'nden Curdin Brugger ve ekibi, Gazze Savaşı'nın psikolojik etkilerini 5 yıllık bir süre zarfında birey bazında inceleyen ilk çalışmayı gerçekleştirdi.

Bulguları hakemli dergi eClinicalMedicine'da 24 Kasım Pazartesi günü yayımlanan çalışmada Gazze Şeridi'nde yaşayan 40 yaş ve üstü 677 kişiyle 2020, 2023 ve 2025'te anketler yapıldı.

Depresyon, uykusuzluk, sürekli stres ve değersizlik hissi gibi ağır psikolojik sorunlar yaşayan yetişkinlerin oranı, 2020 ve 2023'teki yaklaşık yüzde 20 seviyesinden 2025 başlarında yüzde 67'nin üzerine çıktı.

Bu artışın tüm demografik gruplarda görülmesi, şiddet, yerinden edilme ve altyapı yıkımıyla bağlantılı yaygın ruh sağlığı sorunlarına işaret ediyor.

Çalışmanın bir diğer önemli bulgusu da katılımcıların yüzde 99'unun 2025'e kadar en az bir kez yerinden edildiğini gösteriyor.

Bilim insanları, sivil ölümleri, güvenli barınak eksikliği ve gıda güvensizliği gibi koşulların eşlik ettiği bu yerinden edilmelerin ruh sağlığındaki hızlı bozulmaya katkıda bulunduğunu belirtiyor.

Araştırmada, diğer yerlerdeki popülasyonların çatışma ve çatışma sonrası durumuna kıyasla Gazze'deki yetişkinlerin ruh sağlığı açısından dünyanın en kötü örneklerinden birini oluşturduğu belirtiliyor.

Ekip Gazze Savaşı'nın başlamasından sonra İsrail'de yapılan başka bir araştırmada da ruh sağlığı sorunlarının kötüleştiğinin bulunduğunu söylüyor. Ancak anksiyete, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğundaki artışın, Gazze'yle kıyasla kayda değer derecede düşük kaldığını ifade ediyorlar.

Ayrıca İsrail'de daha çok önceden ruh sağlığı sorunu yaşayanlar, etnik azınlıklar ve kadınların bu sıkıntılardan etkilendiği kaydediliyor.

Araştırmacılar, yeni çalışmaları neden-sonuç ilişkisi kurmasa da gözlemlenen üç katlık artışın, Gazzelilerin Ekim 2023'ten önce "aşırı derecede yüksek bir ruh sağlığı yükü" taşımasından kaynaklandığını belirtiyor.

Makalede şu ifadeleri kullanıyorlar:

Bulgularımız, Gazze'de ve çatışmalardan etkilenen diğer topluluklarda,bugünün ve geleceğin nesilleri üzerindeki olumsuz etkileri önlemek için sürdürülebilir psikososyal ve ruh sağlığı hizmetlerinin önemini vurguluyor.

Independent Türkçe, MedicalXpress, eClinicalMedicine


Batı Sahra anlaşmazlığında yeni eşik: Özerklik tek çözüm mü?

Batı Sahra'da Fas ve Moritanya arasındaki Guerguerat Sınır Kapısı’nın Fas tarafına iniş yapan BM’ye ait bir Mi-8 helikopteri, 25 Kasım 2020 (AFP)
Batı Sahra'da Fas ve Moritanya arasındaki Guerguerat Sınır Kapısı’nın Fas tarafına iniş yapan BM’ye ait bir Mi-8 helikopteri, 25 Kasım 2020 (AFP)
TT

Batı Sahra anlaşmazlığında yeni eşik: Özerklik tek çözüm mü?

Batı Sahra'da Fas ve Moritanya arasındaki Guerguerat Sınır Kapısı’nın Fas tarafına iniş yapan BM’ye ait bir Mi-8 helikopteri, 25 Kasım 2020 (AFP)
Batı Sahra'da Fas ve Moritanya arasındaki Guerguerat Sınır Kapısı’nın Fas tarafına iniş yapan BM’ye ait bir Mi-8 helikopteri, 25 Kasım 2020 (AFP)

Abdurrahim et-Turani

Batı Sahra ile ilgili son BM kararının gereklerini yerine getirmek adına, Fas bu hafta Kraliyet Sarayı ve mecliste temsil edilen siyasi parti liderleri arasında resmi olarak bir “üst düzey istişare” süreci başlattı. Amaç, Sahra'da bir özerk yönetim kurma planı için hukuki, mali ve idari yönleri kapsayan ayrıntılı bir ulusal proje oluşturmak.

Bu iç hareketlilik, Fas'ın girişimin uygulanmasını ciddiyet ve sorumlulukla ele aldığını, ulusal mutabakatla hazırlanan ayrıntılı planı uluslararası topluma sunulacak ve gerçeğe dönüştürülecek tek çerçeve olarak gördüğünü, böylece öneri aşamasından uygulama aşamasına geçişi teyit ettiğini gösteriyor.

Batı Sahra krizinin son yarım yüzyılına dönüp bakmayacağız, bunun yerine son beş yılın en önemli ve derin gelişmelerini inceleyerek neler yaşandığını anlamaya çalışacağız.

Son beş yıl, Batı Sahra sorununda, çıkmazdan çıkış ve özerklik seçeneğinin pekiştirilmesiyle belirginleşen radikal bir değişime sahne oldu. Dönüm noktası, ateşkesi bozan ve eski güvenlik çerçevesini geçersiz kılan Guerguerat kriziyle (Kasım 2020) başladı. Bunu, ABD'nin Batı Sahra üzerindeki Fas egemenliğini tanımasıyla başlayan, Polisario Cephesi'nin uluslararası alanda tanınmasından geri adım atılması ve çok sayıda konsolosluğun açılmasıyla devam eden önemli bir diplomatik dönüşüm izledi. Bu dönüşüm, BM Güvenlik Konseyi'nin özerkliği tek “gerçekçi ve pratik” çözüm olarak benimseyen ve referandum seçeneğini fiilen ortadan kaldıran bir kararı onaylaması ile doruğa ulaştı.

Bu noktada Fas, özerklik için ayrıntılı bir uygulama planı hazırlamak üzere Kraliyet Sarayı ve siyasi partiler arasında resmi istişareler başlatarak derhal uygulama aşamasına geçti. İç mutabakatı bir sonraki aşamada müzakerelerin tek dayanağı haline getirme amacıyla, buna, güney bölgelerinde hızlandırılmış bir kalkınma eşlik etti.

Tarihsel olarak Batı Sahra sorunu, siyasi partilerin, sendikaların ve sivil toplum kuruluşlarının katılımının büyük ölçüde sınırlı ve sembolik olduğu, gizlilikle örtülü dar bir siyasi alanla sınırlı kaldı.

Son beş yıl, Batı Sahra sorununda, çıkmazdan çıkış ve özerklik seçeneğinin pekiştirilmesiyle belirginleşen radikal bir değişime sahne oldu

Çatışmanın ilk aşamalarında, merhum Kral İkinci Hasan döneminde, tarihi siyasi figürlerin önemli etkisini vurgulayan istisnalar yaşanmıştı. Önemli şahsiyetlerden, o dönemdeki tarihi ve örgütsel ağırlıklarını öne çıkaracak biçimde temsilciler ve gayriresmi danışmanlar olarak faydalanıldı. Bunlar arasında örneğin: “Şura ve İstiklal” partisinin kurucusu Muhammed Belhasan el-Vezzani, “İstiklal” partisinin lideri Allal el-Fasi, Doğu Bloku ülkelerini gezerek destek sağlamakla görevlendirilen komünist Ali Yata sayılabilir. Sosyalist Abdurrahim Buabid ve İstiklal partisi üyesi Muhammed Busta da önemli aşamalarda görevler üstlendiler.

cdfgthy
Cezayir'in Tinduf şehrinin 170 kilometre güneydoğusunda Batı Sahralıların yaşadığı Dakhla mülteci kampı, 8 Temmuz 2016 (AFP)

10 Kasım 2025 Pazartesi günü Kraliyet Sarayı, Kral'ın danışmanlarını ve mecliste temsil edilen parti liderlerini bir araya getiren üst düzey bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Toplantının gündemi, BM tarafının talep ettiği gibi, partileri ayrıntılı Fas özerklik planı taslağına yönelik önerilerini hazırlamaya teşvik etmekti. Bu hamle, önerinin uygulama detayları konusunda ulusal mutabakat sağlamak için katılımcı bir yaklaşımın etkinleştirilmesinin artık kaçınılmaz olduğunu teyit ediyor.

Bu dönüşüm, hem parlamenter hem de sivil alanda paralel diplomasinin yükselişiyle aynı zamana denk geliyor ve bu diplomasi, resmi diplomasiyi aşan etkili bir stratejik araç haline geldi. İletişim ağlarının gelişimi, sivil toplum elitlerinin ve parlamenterlerin Fas’ın bakış açısını esnek bir şekilde aktarmalarına, yabancı kamuoyuna ve uluslararası kurumlara ulaşmasına olanak tanıdı. Bu yumuşak güç, etkili kişileri “sahadaki gerçekliğe” ikna ederek tanımaların dondurulması ve konsoloslukların açılmasının önünün açılmasında önemli ölçüde katkıda bulundu.

Bu hamle, önerinin uygulama detayları konusunda ulusal mutabakat sağlamak için katılımcı bir yaklaşımın etkinleştirilmesinin zorunlu hale geldiğini teyit ediyor

İçeriye gelince, öneriyi etkinleştirmek ve ulusal mutabakat sağlamak için özerkliğin (yasal, mali ve idari) ayrıntılarının hazırlanmasına siyasi partilerin, meclisin ve sivil toplum kuruluşlarının dahil edilmesi meşruiyetini sağlamak için elzemdir. Ayrıca, güney bölgelerindeki büyük kalkınma projelerini hızlandırarak, entegrasyonu güçlendirerek ve özerkliği bölge sakinleri için cazip bir seçenek haline getirerek kalkınmanın desteklenmesi hedefleniyor. İçeride hazırlanan detaylı uygulama planı, gelecekteki tartışmalar için tek dayanak noktası olacak.

Dışarıda ise, öneriye uluslararası destek sağlayarak, yeni resmi tanımalara dönüştürerek ve Laayoune ve Dakhla'da daha fazla konsolosluk açılmasını sağlayarak sahadaki gerçekliği sağlamlaştırmak hayati önem taşıyor. “Yuvarlak masa” formatından, tek çerçeve olarak özerkliğe dayalı doğrudan müzakerelere geçilmesi de talep edilmeli.

Son BM kararı Faslı diplomatları memnun etse de, herkes bu kararın yerleşik pozisyonları ve koşulları bir gecede değiştirebilecek “sihirli bir değnek” olmadığını anlıyor. Kararın alınması ile sahada uygulanması arasında korku ve zorluklarla dolu bir mayın tarlası var.

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre bölge, BM kararına uymama gücü olmasa da, uygulanmasını yıllarca geciktirebilecek manevralar ve engeller olmasını bekliyor. Polisario Cephesi'nin giderek tırmanan ve kararı açıkça reddeden tutumları bunu gösteriyor. Çekişmenin bir sonraki aşamada bir “yorum savaşı"na dönüşmesi ve BM kararının her tarafın kendi pozisyonuna uygun şekilde yorumlamaya çalıştığı bir manevra alanı haline gelmesi bekleniyor.

Polisario Cephesine gelince, Tinduf kamplarındaki insani ve lojistik faktörler ve uluslararası fonların zayıflığı, onu bir miktar esnekliğe itebilir. Ancak Fas’ın önerdiği haliyle salt bir özerklikten daha geniş bir sonuç elde etmeyi de hedefleyebilir.

Tahminler, referandumdan kaçınarak ve salt iç özerklikten “daha büyük” görünen bir çözüme ulaşma çabasıyla, deklare edilen oluşumun prestijinin bir kısmını koruyan “konfederal” bir formülün görüşülebileceğini işaret ediyor.

y6
Batı Sahra'nın Guerguerat bölgesinde bir Fas ordusu aracı, enkaz halindeki araçların yanından geçiyor, 24 Kasım 2020 (AFP)

Fas'ın BM Daimi Temsilcisi Ömer Hilal, bir televizyon programında, bu paralel diplomasinin, resmi diplomasinin yanı sıra, kapsamlı bir stratejinin parçası olduğunu belirtti. BM'nin 2797 sayılı Kararı'nın “tarihi bir zafer” ve “Kraliyet diplomasisinin taçlandırılması” olduğunu vurgulayan Hilal, yeni kararın “önceki kararlardan tamamen koparak siyasi gerçekçiliğe dayalı yeni bir aşama başlattığı” için “kritik bir an” olduğunu vurguladı.

Faslı diplomat, Fas'ın referandum görüşmelerine yönelik her türlü talebi kesin bir dille reddettiğini yineleyerek, “BM ve Güvenlik Konseyi referandum seçeneğini çeyrek asır önce rafa kaldırdı ve yalnızca siyasi bir araç olduğu için tüm BM kararlarından sildi” dedi. Dünya çapında 64 ayrılıkçı çatışmadan 60'ının referanduma başvurulmadan çözülmesini de buna kanıt olarak gösterdi.

Faslı diplomat, Fas’ın referandum görüşmelerine yönelik her türlü talebi kesin bir dille reddettiğini yineleyerek, “BM ve Güvenlik Konseyi referandum seçeneğini çeyrek asır önce rafa kaldırdı ve yalnızca siyasi bir araç olduğu için tüm BM kararlarından sildi” dedi

Paralel bir gelişme ve Avrupa'nın tutumunda da bir dönüşümün yaşandığının göstergesi olarak, Avrupa Komisyonu, Fas ile balıkçılık anlaşmasının yenilenmesi için yeni müzakerelerin başlatılmasını onayladığını duyurdu. Bu dönüşüm artık teknik bir mesele değil, Avrupa'nın Fas ile stratejik ortaklığın önemi ve ilişkiye baskı ve pazarlıklardan uzak, karşılıklı çıkarlar temelinde yaklaşma gerekliliği konusunda yenilenen farkındalığını yansıtan son derece önemli bir siyasi gösterge. Avrupa Birliği (AB), anlaşmanın yenilenmesinin bölgesel istikrar, deniz güvenliğinin artırılması ve düzensiz göçle mücadele için bir temel taş olduğunu biliyor.

Güvenlik Konseyi kararından Avrupa’dan gelen sinyallere kadar son gelişmeler, Batı Sahra sorununun kesin olarak çözülmesinin zamanının geldiğini teyit ediyor. Yarım asırdır bölgesel ve uluslararası ilgiyi üzerine çeken çatışmanın, artık daha fazla gecikmeye ve manevraya tahammülü kalmadı.

Antropoloji uzmanı Dr. Abdussamed Muhyiddin, el-Mecelle'ye verdiği demeçte, “Tüm taraflar, bu çatışmanın devam etmesinin ve BM kararının uygulamadan ziyade yorum meselesine dönüştürülmesinin, bölge halklarının refahı ve çıkarları pahasına kalkınma fırsatlarının heba edilmesinin bir devamı olduğunun farkına varmalıdır. Ekonomik ve sosyal entegrasyona kaynak aktarılarak geri kazanılabilecek değerli zaman kaybedildi” dedi.

Bu bağlamda, Arap Mağrip Birliği'nin yeniden canlandırılması ertelenemeyecek tarihi bir zorunluluk haline geliyor. Batı Sahra sorununun, tek geçerli dayanak haline gelen özerklik çerçevesinde çözülmesi, kardeş ülkeler arasındaki sınırların yeniden açılmasının ve ortak bölgesel kalkınma çarkının dönmesinin anahtarıdır. Bir sonraki aşama, ortak inşa ve irade çatışmasından çıkarların iş birliğine geçiş olmalıdır. Böylece Fas, Cezayir ve komşuları kaybedilen zamanı telafi edebilir ve halklarını refaha kavuşturmak için çalışmaya başlayabilirler.


İdlib’de mühimmat deposu patladı: Yaralılar var -VİDEO

Patlamaya ait dolaşıma giren videodan bir kare
Patlamaya ait dolaşıma giren videodan bir kare
TT

İdlib’de mühimmat deposu patladı: Yaralılar var -VİDEO

Patlamaya ait dolaşıma giren videodan bir kare
Patlamaya ait dolaşıma giren videodan bir kare

İdlib’in Kefertaharim kasabasında bugün büyük bir patlama meydana geldi. Yerel kaynaklara göre patlama, bir mühimmat deposunda gerçekleşti.

Şarku’l Avsat’ın Suriye televizyonundan aktardığı bilgilere göre patlama sonucu yaralanmalar meydan geldi.

Olayın etkisiyle çevredeki zeytin ağaçları  zarar gördü. Yetkililer ve sağlık ekipleri, bölgede güvenlik ve yardım çalışmalarını sürdürüyor.