Sudan’da İslamcılarla uzlaşı tartışması

Gözlemciler, ülkenin siyasi sisteminde reform yapılması için uzlaşmadan bahsetmek yerine büyük bir ulusal diyalog başlatılmasına ihtiyaç duyulduğu görüşündeler.

Analistler, siyasal İslamcılara karşı tarafa sunabilecekleri ve kendilerini topluma entegre etmeye zorlayan alternatif bir vizyon ve öneriye sahip olmaları tavsiyesinde bulunuyorlar. (Independent Arabia - Hasan Hamid)
Analistler, siyasal İslamcılara karşı tarafa sunabilecekleri ve kendilerini topluma entegre etmeye zorlayan alternatif bir vizyon ve öneriye sahip olmaları tavsiyesinde bulunuyorlar. (Independent Arabia - Hasan Hamid)
TT

Sudan’da İslamcılarla uzlaşı tartışması

Analistler, siyasal İslamcılara karşı tarafa sunabilecekleri ve kendilerini topluma entegre etmeye zorlayan alternatif bir vizyon ve öneriye sahip olmaları tavsiyesinde bulunuyorlar. (Independent Arabia - Hasan Hamid)
Analistler, siyasal İslamcılara karşı tarafa sunabilecekleri ve kendilerini topluma entegre etmeye zorlayan alternatif bir vizyon ve öneriye sahip olmaları tavsiyesinde bulunuyorlar. (Independent Arabia - Hasan Hamid)

İsmail Muhammed Ali (Sudanlı gazeteci)
Sudan basınının gündeminde siyasal İslamcılarla ilgili tartışmalar var. Basında, çeşitli sosyal medya siteleri ve diğer iletişim mecralarında eski Sudan rejiminin Aralık 2018’de başlayan halk devrimi ile 11 Nisan 2019 tarihinde devrilmesinden bu yana muhalefet kanadını iktidardaki geçiş hükümetini eleştirmek için bir platform olarak kullanan siyasal İslamcılarla uzlaşının sağlayacağı yarar ve gerekliliği hakkında tartışmalara tanık oluyor.
Çok sayıda siyasetçiye ve gözlemciye göre Sudanlıların, İslamcıları kamusal ve siyasi hayatta kabul etmesi, insanlığa karşı işlenen suçlar ve uygulamalar ile diğer yolsuzluk vakalarına tanık olunan eski rejime yönelik tutumlarına bağlı. Bu da yapıcı bir vizyona sahip olmalarının yanı sıra insanlara demokrasiye düşman olmadıklarını göstermeleri için aynı hataları yapmayacaklarının garantisini vermelerini ve eleştiriye açık olmalarını gerektiriyor.
Diğer yandan siyasal İslamcılar, diğerini kabul etmeye ve siyasi eylemde kitlesel bir varlığı olan tüm ulusal oluşumlara, partilere ve gruplara eşit fırsatlar vermeye dayalı bir demokratik çağda yaşadıklarını düşünüyorlar.

Hataların kabul edilmesi
Sudan Milli Ümmet Partisi'nin Devlet İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Abdulcelil el-Paşa konuya ilişkin değerlendirmesinde, ülkeyi saran tehlikelerden kaçınmanın, tabanda birliğin oluşmasının ve halkın kaynaşması için ulusal uzlaşının sağlanmasının bir zorunluluk olduğunu vurguladı. Mevcut geçiş döneminin, geçiş hükümetinin siyasi referansı olan Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG), olarak bilinen bu aşamanın ortaklarını tanımlayan Anayasal Bildiri anlaşması ile yönetildiği biliniyor. Paşa, Sudan'ın demokrasi ve çoğulculuğa dayalı parlak bir geleceğe doğru gittiğine, dolayısıyla belirli konularda mutlaka uzlaşıya ihtiyaç duyduğuna dikkat çekti.
Abdulcelil el-Paşa sözlerini şöyle sürdürdü:
“İslamcıların ülkeyi yönettikleri 30 yılda (1989-2019) çeşitli ihlallerin, yolsuzlukların ve her türlü ekonomik, siyasi, sosyal ve psikolojik suçu işlediklerini görüyoruz. Bu nedenle, bu süre zarfında yolsuzluğa karışmış ve suçlu sayılan herkes yargı karşısına çıkarılmalı. Herhangi bir suça bulamamış olanları ise öz eleştiri yapmaya çalışmalı, Sudanlılara karşı işledikleri hataları kabul etmeli ve demokratik sisteme olan inançlarını yönetimin temeli olarak gördüklerini ilan etmeliler.”

Alternatif öneri
Sudan'ın İslamcı yönetim deneyiminin ‘oldukça kötü’ bir deneyim olduğunu vurgulayan Paşa, ayrıca, o dönemde hüküm süren demokratik yönetimin askeri darbeyle devrilmesini, ‘tehlikeli ve üstesinden gelmesi zor bir deneyim’ olarak niteledi. Paşa, “İslamcılar, ülkeyi siyasi olarak istikrara kavuşturmak için mevcut hareket çerçevesinde başkalarını onları benimsemeye zorlayan alternatif bir vizyona ve öneriye sahip olmalılar” dedi.
Paşa sözlerini şöyle sürdürdü:
“Genel olarak ulusal uzlaşı büyük bir zorunluluktur. Ancak bu geçiş döneminin temellerinin kurulmasından, İslami hareketin ikna edilmelerinden, Sudan halkının seçimlerine bağlı kalmalarından ve yönetimleri sırasında uyguladıkları dışlayıcı düşüncelerden geri adım atmalarından sonra gerçekleşebilir. Bu nedenle, önümüzdeki aşamalardan birinde İslamcılarla uzlaşılmalıdır.”
Uzlaşma konusunun geçiş hükümetinin siyasi referansı olan Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) düzeyinde gündeme getirilmediğini, lakin belirli bir vizyona ulaşmadan Sudan’daki tüm partilerin koridorlarında tartışma konusu olmaya devam ettiğini vurgulayan Paşa, derin devletin (eski Beşir rejimi) yönetimin eklemlerini kontrol ettiğinden halen varlığını koruduğunu söyledi.
Ümmet Partisi'nin Devlet İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, eski iktidar partisi Ulusal Kongre Partisi'nin (UKP) kapatıldığını ve Anayasal Bildiri anlaşması uyarınca herhangi bir siyasi faaliyette bulunma hakkına sahip olmadığını hatırlattı. Fakat eski parti liderlerinin ve tabanının dış dünyanın zihninde İslam dininin ve Sudan’ın imajını çarpıttığını kabul etmelerinin ve demokrasinin ülkeyi yönetmek için en iyi seçenek olduğuna inandıklarını teyit etmelerinin önemli olduğunu vurguladı.

Tümüyle reddetme
Diğer yandan Sudanlı siyasi analist Abdullah Adem Hatir, önceki rejime direnmenin uzun bir süreç ve deneyim birikimi olduğunu, eski siyasal İslamcı rejimine tamamen karşı olunmasının bu insanların, başarıların veya herhangi bir normal durumun reddedilmesi değil, Sudan halkına zarar veren, küçük düşüren, Sudanlılara fiziksel, ruhsal, duygusal ve psikolojik işkenceler yapan ve gözaltında çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden olan siyasi güvenlik oluşumu başta olmak üzere üç oluşum tamamen reddedilmesi anlamına geldiğini söyledi. Hatir’e göre ikinci sırada gelen ekonomik yoksullaşma ve toplumsal aşağılama oluşumu, devletin doğrudan ve dolaylı olarak rüşvetler alarak ve vergiler koyarak vatandaşı yoksullaştırmaya itmiş, vatandaşların, özellikle de gençlerin çoğunluğunun yurt dışına göç etmesine neden olmuştur. Marjinal alanlarda çalışmayı Sudanlıların yaşamının bir parçası haline getiren üçüncü oluşum ise medya üzerinden yapıla çarpıtmalardır. Beşir rejimi döneminde devlet kurumlarının çoğu, vatandaşları birlikte üretmeye ve birlikte çalışmaya teşvik etmek yerine kasıtlı olarak yanıltma, nefret, şiddet ve kavga ruhunu yayma yöntemini izledi. Bu oluşumların kamusal yaşamdaki etkisinin sona ermesinin ‘uzun zaman alabileceğinin’ altını çizen Hatir ancak Sudan devriminin, gelecek için bir vizyon oluşturan, şiddeti ve kavgayı suç sayan, hukukun üstünlüğünü ve vatandaşlığı hak ve görevlerin temeli, yani ‘adaleti bir kural haline getiren’ bir yaklaşım geliştirdiğini söyledi.

Adaletin uygulanması
Sudan halkının eski rejimden intikam alacağına kesin gözüyle bakan ama kesinlikle bazı insanlara karşı, suçlu ilan etme, hakaret etme veya kötü bir vatandaşlık modeli olma dışında hiçbir kişisel öç beslenmediğini vurgulayan Hatir “Dolayısıyla gelecekte Sudanlıların huzurunu hiçbir şey bozamayacak” dedi. Sudanlıların eski Cumhurbaşkanı İbrahim Abud (1958-1964) ve yine eski Cumhurbaşkanı Cafer Numeyri (1969-1985) rejimlerinin devrilmesinden sonra, ‘Allah geçmişi affeder’ sloganını takip ettiği belirten Hatir söz konusu rejimlerin liderleri için mahkemeler kurulduğunu hatırlattı. Şimdi de mevcut geçiş döneminde, Anayasal Bildiri anlaşmasına çerçevesinde Sudan halkının zenginliklerini Beşir rejiminin üyelerinden yasal yollarla geri almaktan sorumlu, eski rejimi devlet kurumlarından söküp atacak olan bir komite kurulduğunu kaydetti.
‘Adaletin sağlanmaya devam edeceğini ve genel durumun geçerli olacağını’ vurgulayan Hatir, en önemlisi de mevcut hükümetin, Sudan'ın uluslararası toplumdaki statüsünün geri kazanılmasıyla birlikte geçmişi daha insani yollarla aşmayı mümkün kılan bir yola girdiğini vurguladı. Ekonomik, diplomatik, basın ve insanlık açısından uluslararası toplumdaki yerini yeniden kazandığını böylece ülkenin ilerleme kaydetmeye başladığını belirtti. Bu ilerlemenin eski rejimin unsurlarının uykularından uyanabileceğinin göz ardı edilmeden kaydedildiğine dikkati çeken Hatir, “Ancak geriye dönüp bakıldığında İslamcılar ayrım gözetilmeksizin Sudan toplumunun bir parçasıdırlar. Genel olarak net verilere göre gelecekte bunlarla başa çıkma umudu da yoktur” diye konuştu.

Kutsal inek
Diğer yandan kapatılan (eski iktidar partisi) UKP’nin önde gelen isimlerinden Ömer yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Merhametli olanlar, özellikle siyasal İslamcılar ile geçiş hükümeti arasında bir siyasi uzlaşıdan bahsediyorlar. Bu çağrının asil amaçlarını kesinlikle sorgulamıyorum ve siyasi arenadaki aktörler arasındaki ilişkileri geliştirmenin yararını da küçümsemiyorum. Aralarındaki uzlaşma ve anlaşmazlık noktalarına rağmen birbirlerini kabul etmeleri demokratik sistemin bir gereğidir. Çünkü demokrasi, muhalefete değil, rekabete dayanır. Gerçek demokrasi, aynı zamanda çeşitlilik ve iş birliğini de gerektirir. Bu Marksistlerin, özellikle benimsediklerini iddia ettikleri teoriden, ilerlemenin sağlanabilmesi için bir şeyin varlığını, karşıtını ve aralarında etkileşim olmasını gerektirdiğinden öğrenmeleri gereken bir derstir. Ancak bu teori genellikle ne sağılabilen ne de yaklaşılabilen kutsal bir inek olarak karşımıza çıkıyor. Ulusal uzlaşı konusuna gelince, milletin en çok ihtiyacı olan şeyin reform olduğunu söylüyorum. Uzlaşı ise reform takviminin bir alt maddesidir. En başta devlet ve özellikle onun siyasi sisteminde reform olmalı. Zira Sudan’ın siyasi sistemi, genel örgütlenme çerçevesi, oluşumları, fikri vizyonları ve yenilenmeyen, değiştirilmeyen, gelişmeyen eski liderleriyle uzun bir süre tahrip olmuştur. Ancak büyük bir ulusal diyalogun başlaması, siyasi sistemi anayasal ve yasal çerçevesi açısından reform etmek için en büyük ihtiyaçtır. Adalet sisteminde, anayasal ve yasal çerçevelerinde, partiler ve örgütler içinde ve arasındaki seçim rekabeti sistemlerinde ve partilerin içindeki lider kadrolarında ve liderlik sistemlerinde reform yapılmalı ki ulusal düzeyde, hiçbir birey veya kuruluş, bir kişi veya kuruluş tarafından tiranlaştırılmamalı veya hakimiyet sürdürememeli.”

Dinin sabiteleri
Ömer, Siyasal İslamcılarla uzlaşı meselesiyle ilgili olarak  da şu değerlendirmelerde bulundu:
“Onlar kimseyle, bir örgütle ya da örgütsel bir ittifakla bireysel bir çekişme içinde değiller. Hiç kimsenin onlarla uzlaşmaya ya da tartışmaları üzerinde durmaya ihtiyacı yok. Yapılması gereken reformdur. Geçiş döneminin, seçim sandığı aracılığıyla gerçekten geçiş dönemi olma özelliğini yeniden kazanmasıdır.”
Ömer, siyasal İslamcıların af veya uzlaşı istemediğini, bunun yerine geçiş sürecinin sona erip adaletin sağlanmasını istediklerini vurguladı.
Kapatılan UKP’nin önde gelen ismi sözlerini şöyle sonlandırdı:
“İslamcılar şartlı ya da şartsız herhangi bir şekilde uzlaşı istemiyorlar. Bunun yerine geçiş hükümetinin insanların din, gelenek ve yaşam tarzlarındaki seçimleri üzerinden elini çekmesini istiyorlar. Çünkü bunlar bir geçiş süreci meselesi değildir. Silahlı hareketlerin tercihleri, insanların çoğunluğunun dini, geleneksel ve yaşam tarzlarıyla ilgili tercihlerinden daha iyi değildir. İster barış adına olsun ister başka herhangi bir argüman adına, dinin sabiteleri ihlal edilemez. Aynı şekilde siyasal İslamcılar hükümetten halkıyla uzlaşmasını ve onlarla empati kurmasını istiyorlar. Ayrıca hükümetin, halkın geçim sıkıntılarına çözüm bulmasını ve dış dünyanın ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarına cevap vermeyi öncelemesini talep ediyorlar. Eğer hükümet işlerini düzeltir ve ülkedeki siyasi sistemi reform etmek için samimi istişarelere öncülük ederse, o zaman başarılı olur. Böylece halkın tamamından ve İslamcıların bazılarından destek bulacağına şüphe yok.”



Mısır, Sudan'ın birliğini korumak için ‘ortak savunma’ anlaşmasını öne sürdü

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, dün Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, dün Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır, Sudan'ın birliğini korumak için ‘ortak savunma’ anlaşmasını öne sürdü

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, dün Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, dün Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır, Sudan’daki krizle ilgili olarak ‘kırmızı çizgiler’ çizdiğini duyurdu ve bu çizgilerin aşılmasının ‘Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit edeceği’ uyarısında bulundu. Kahire yönetimi, iki ülke arasında imzalanan ortak savunma anlaşmasının kendisine tanıdığı tüm tedbirleri alma ihtimalini de gündeme getirdi. Uzmanlar, bu açıklamaları Sudan’da savaşın başlamasından bu yana Mısır’dan gelen ‘en sert söylem’ olarak değerlendirdi.

Mısır’ın bu tutumu, Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin dün Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’ı kabul etmesiyle eş zamanlı olarak açıklandı. Sisi, görüşmede ‘ülkesinin, Sudan halkının mevcut hassas süreci aşma çabalarına tam destek verdiğini’ ifade etti. Ayrıca ‘Sudan’ın birliği, egemenliği, güvenliği ve istikrarını destekleyen Mısır tutumunun değişmez ilkelerine’ vurgu yaparak, bu çerçevede mümkün olan her türlü çabanın gösterilmeye hazır olunduğunu belirtti. Açıklama, Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Muhammed eş-Şenavi tarafından yapıldı.

Mısır, Burhan’ın ziyareti sırasında ayrıca, ‘Sudan’da güvenlik, istikrar ve barışın sağlanmasına yönelik ABD Başkanı Donald Trump’ın vizyonuna tam destek verdiğini’ yineledi. Bu desteğin, ‘ABD yönetiminin dünyada barışı tesis etme, gerilimi artırmaktan kaçınma ve anlaşmazlıkları çözme yönündeki yaklaşımı’ kapsamında olduğu kaydedildi.

Ortak savunma anlaşmasının yürürlüğe girmesi

Kahire yönetimi, söz konusu ilkeleri teyit ederken Sudan krizinde ilk kez ‘kırmızı çizgiler’ belirlediğini açıkladı. Mısır, bu çizgilerin aşılmasına ‘Mısır’ın ulusal güvenliğini doğrudan ilgilendirdiği ve Sudan’ın ulusal güvenliğiyle yakından bağlantılı olduğu’ gerekçesiyle izin verilemeyeceğini vurguladı. Mısır’ın uyarıları arasında ‘Sudan’ın birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması, Sudan halkının imkân ve kaynaklarıyla oynanmaması ve Sudan topraklarının herhangi bir bölümünün ayrılmasına izin verilmemesi’ yer aldı.

Mısır Cumhurbaşkanlığı dün yaptığı açıklamada, ‘Sudan devlet kurumlarının korunmasının ve bu kurumlara zarar verilmesinin engellenmesinin de bir diğer kırmızı çizgi olduğunu’ bildirdi.

Açıklamada ayrıca, ‘uluslararası hukukun tanıdığı tüm tedbir ve önlemleri alma konusunda tam hakka sahip olunduğu’ ifade edilerek, bu kapsamda ‘iki ülke arasındaki ortak savunma anlaşmasının devreye sokulmasının da kırmızı çizgilerin ihlal edilmesini veya aşılmasını önlemeye yönelik seçenekler arasında bulunduğu’ kaydedildi.

a
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, dün Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ile Sudan arasında Mart 2021’de, ‘eğitim, sınır güvenliğinin sağlanması ve ortak tehditlerle mücadele’ alanlarını kapsayan bir askeri iş birliği anlaşması imzalanmıştı. Bu anlaşmadan önce ise iki ülke, ‘dış tehditlere karşı’ 1976 yılında bir ortak savunma anlaşmasına taraf olmuştu.

Mısır Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komisyonu üyesi Tümgeneral Yahya Kedvani, Mısır’ın ulusal güvenliğinin Sudan topraklarının birliğiyle doğrudan bağlantılı olduğunu belirterek, “Sudan’ı bölmeyi hedefleyen komploların varlığı, aşılmaması gereken kırmızı çizgilerin belirlenmesini zorunlu kılmaktadır” dedi.

Kedvani, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, ‘Sudan’ın birliği ve toprak bütünlüğünün korunmasına yönelik Mısır tutumunun sabit ve güçlü olduğunu, Kahire’nin Sudan devlet kurumlarını korumaya yönelik açıkladığı girişim ve söylemleri hayata geçirme kapasitesine sahip bulunduğunu’ ifade etti. Ortak savunma anlaşmasının gündeme getirilmesinin, ‘iki ülke arasında uluslararası meşruiyet ve daha önce imzalanmış anlaşmalar çerçevesinde ortak bir koordinasyonun bulunduğunu teyit etmeyi amaçladığını’ söyledi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından dün yayımlanan açıklamada ise ‘Kahire’nin Sudan’da süregelen gerilimden derin endişe duyduğu’ belirtildi. Açıklamada, bu durumun ‘Sudanlı sivillere yönelik korkunç katliamlara ve insan haklarının en temel kurallarının açık ihlallerine yol açtığı’ vurgulandı. Mısır’ın, ‘Sudan’ın birliğine ve toprak bütünlüğüne zarar vereceği gerekçesiyle, herhangi bir paralel yapının kurulmasını veya tanınmasını kesin bir dille reddettiği’ kaydedildi.

Diğer yandan eski Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Salah Halime, ülkenin bölünmesine yönelik tehditlerle mücadelede Mısır-Sudan koordinasyonunun, Mısır, Sudan ve Arap dünyasının ulusal güvenliğini koruma çerçevesinde ele alındığını belirtti. Halime, iki ülkenin Kızıldeniz’e kıyısı olan devletleri bir araya getiren konseyin üyesi olduğuna işaret ederek, bu yapının temel rollerinin ‘savunma ve kalkınma’ olduğunu söyledi.

Halime, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun Uluslararası Dörtlü girişimi ile Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ABD ziyareti sırasında gündeme getirdiği inisiyatif kapsamında şekillendiğini ifade etti. Kahire’nin, ‘üç ay sürecek bir ateşkesle başlayacak, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) Sudan ordusuna entegre edilmesini ve Sudan askeri kurumunun bütünlüğünün korunmasını öngören bir yol haritasının uygulanmasını desteklediğini’ kaydetti.

Mısır Cumhurbaşkanlığı’nın açıklamasına göre Kahire, ‘insani bir ateşkese ulaşılması, bunun kalıcı bir ateşkese dönüşmesi ve Sudanlı sivillerin güvenliği ile korunmasını sağlamak amacıyla güvenli insani sığınaklar ve geçiş koridorları oluşturulması’ hedefiyle Uluslararası Dörtlü çerçevesinde çalışmayı sürdürme konusundaki kararlılığını yineledi. Bu sürecin, Sudan devlet kurumlarıyla tam koordinasyon içinde yürütüleceği belirtildi.

Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve ABD’den oluşan Uluslararası Dörtlü, ağustos ayında sunduğu yol haritasında, ‘üç aylık insani ateşkesin ardından kalıcı bir ateşkesin sağlanmasını, siyasi sürecin başlatılmasını ve dokuz ay içinde bağımsız bir sivil hükümetin kurulmasını’ öngörmüştü.

sfg
New York'ta düzenlenen Uluslararası Dörtlü toplantısından (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

Burhan’ın Mısır ziyareti, geçtiğimiz pazartesi günü Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği ziyaretin ardından geldi. Burhan, söz konusu ziyaretin sonunda, ‘Sudan’ın barışın sağlanması ve savaşın sona erdirilmesi yönündeki çabalarda ABD Başkanı Donald Trump, Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Özel Temsilci Massad Boulos ile birlikte çalışmaya istekli olduğunu’ ifade etmişti.

El-Ehram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Afrika Programı Direktörü Emani et-Tavil ise ‘Mısır’ın Sudan dosyasında ilk kez kırmızı çizgiler koyduğunu, son tutumunun savaşın başlamasından bu yana en sert duruşu yansıttığını’ belirtti. Et-Tavil, bu yaklaşımın ‘Sudan’ın birliğinin korunması, savaşın durdurulması, paralel yapıların reddedilmesi ve devlet kurumlarının muhafazası’ konularında Suudi Arabistan ve ABD’nin tutumlarıyla örtüştüğünü söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan et-Tavil, ‘Sudan’ın birliği konusunda güçlü tutumlar sergilenmesi noktasında Suudi Arabistan ile Mısır arasında bir uyum bulunduğunu, bunun da ateşkes ilanı ve insani ara verilmesine yönelik bir girişimin şekillendirilmekte olduğunu gösterdiğini’ ifade etti. Ancak et-Tavil, ‘birbirini kabul etmeyen Sudanlı taraflarla yürütülecek siyasi çözümlerin en karmaşık mesele olmaya devam ettiğini’ vurguladı.

Sumud İttifakı bünyesindeki siyasi ve sivil güçler, salı günü Kenya’nın başkenti Nairobi’de, Abdulvahid en-Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Ordusu Hareketi ve Arap Sosyalist Baas Partisi ile Sudan’daki savaşı durdurmaya yönelik ortak bir ilkeler bildirgesine imza attı. Bu adım, savaşa karşı olan Sudanlı tarafların büyük bölümünü bir araya getiren ilk yakınlaşma olarak değerlendirildi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü dün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile Burhan arasındaki görüşmelerde, ‘iki ülke arasındaki ilişkilerin, halkların bütünleşme ve karşılıklı kalkınma beklentilerini yansıtacak şekilde güçlendirilmesinin ele alındığını, ayrıca sahadaki gelişmelerin değerlendirildiğini’ bildirdi.


İsrailliler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep ederek sınırı geçtiler

İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)
İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)
TT

İsrailliler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep ederek sınırı geçtiler

İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)
İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)

İsrail ordusunun yasağına rağmen, dün birkaç İsrailli Gazze Şeridi'ne girdi ve eski bir yerleşim yerinde İsrail bayrağını dalgalandırarak harap olmuş Filistin topraklarının yeniden işgalini istedi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre İsrail sağ kanadıyla bağlantılı sosyal medya hesapları, açık bir alanda İsrail bayrağının etrafında toplanmış yaklaşık 20 erkek, kadın ve çocuğu gösteren bir fotoğraf paylaştı ve fotoğrafın Kfar Darom'da çekildiğini iddia etti.

Gazze Şeridi'nin merkezindeki bu eski kibbutz, diğer 20 yerleşim yeriyle birlikte, İsrail'in 2005'teki tek taraflı çekilmesi sırasında boşaltılmıştı.

O zamandan beri, İsrail sağının bir kesimi, Gazze'de İsrail yerleşimlerinin yeniden kurulmasını savunuyor. Bu çağrı, Gazze Şeridi'ndeki savaşı başlatan 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırısından sonra daha da yoğunlaştı.

Bunun ardından, bazı İsrailli yetkililer de Filistinlilerin Gazze'den tahliye edilmesini ve bölge üzerindeki İsrail kontrolünün yeniden kurulmasını savundu.

rty65u7
Gazze'ye yerleşmeyi destekleyen İsrailliler, ordunun kendilerine Gazze Şeridi içinde Hanuka bayramını kutlama izni vermesini talep eden bir yürüyüşe katıldı (Reuters)

İsrail ordusu dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'ne girenlerin "İsrail topraklarına geri gönderildiğini" duyurdu ve "onlarca" kişinin daha başka bir sınır kapısından sızmasının engellendiğini, ancak bazılarının güvenlik bariyerlerini aşmayı başardığını belirtti.

Açıklamada ayrıca, "savaş bölgesine herhangi bir giriş yasaktır, sivilleri tehlikeye atar ve bölgedeki askeri operasyonları aksatır" denildi.

Sınır kasabası Sderot'ta düzenlenen bir mitingde, yerleşim hareketinin önde gelen isimlerinden Daniella Weis, yaklaşık 100 destekçisine şöyle seslendi: “Allah'ın izniyle, bu bayrağın yükseltilmesi yeni bir dönemin başlangıcını işaret edecek; Gazze'ye geri döneceğimiz bir dönem.”

Şöyle devam etti: “Gazze, Endonezyalılar, Türkler, Mısırlılar veya başka herhangi bir ülke tarafından yönetilmeyecek. Gazze'yi yalnızca İsrail halkı yönetecek.” Bu sözleriyle, ateşkes anlaşması kapsamında Gazze Şeridi'ne konuşlandırılması beklenen uluslararası istikrar gücüne katılması muhtemel ülkeleri kastediyordu.

Geçtiğimiz hafta, Weis'in kurucu ortaklarından olduğu aşırı milliyetçi yerleşim hareketi "Nahala", bir mesajda, Gazze'de İsrail bayrağını dalgalandırmayı organize etme niyetini açıkladı. Bu girişim, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, on diğer bakan ve Knesset'in yirmiden fazla üyesi tarafından destekleniyor.


Hamas, Miami görüşmelerinin İsrail'in "ihlallerine" son vermesini bekliyor

Gazze şehrinin Zeytun mahallesindeki yıkımdan, 27 Kasım 2025 (AP)
Gazze şehrinin Zeytun mahallesindeki yıkımdan, 27 Kasım 2025 (AP)
TT

Hamas, Miami görüşmelerinin İsrail'in "ihlallerine" son vermesini bekliyor

Gazze şehrinin Zeytun mahallesindeki yıkımdan, 27 Kasım 2025 (AP)
Gazze şehrinin Zeytun mahallesindeki yıkımdan, 27 Kasım 2025 (AP)

Hamas liderlerinden biri, Gazze ateşkesinin bir sonraki aşamasına geçmek için bugün Miami'de yapılması planlanan görüşmelerin, İsrail'in ateşkesi "ihlal etmesine" son vermesiyle sonuçlanması gerektiğini söyledi.

Hamas siyasi büro üyesi Basim Naim AFP'ye yaptığı açıklamada, "Halkımız, bu görüşmelerde bulunanların devam eden İsrail saldırganlığına son vermelerini, tüm ihlalleri ve aykırılıkları durdurmalarını ve işgalcileri Şarm el-Şeyh anlaşmasının gereklerine uymaya zorlamalarını bekliyor" ifadelerini kullandı.

Amerika Birleşik Devletleri, Florida'da bu görüşmelere ev sahipliği yapıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın özel temsilcisi Steve Wittkoff'un, ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasını ilerletmek amacıyla Katar, Mısır ve Türkiye'den üst düzey yetkililerle bir araya gelmesi bekleniyor.