Sudan’da İslamcılarla uzlaşı tartışması

Gözlemciler, ülkenin siyasi sisteminde reform yapılması için uzlaşmadan bahsetmek yerine büyük bir ulusal diyalog başlatılmasına ihtiyaç duyulduğu görüşündeler.

Analistler, siyasal İslamcılara karşı tarafa sunabilecekleri ve kendilerini topluma entegre etmeye zorlayan alternatif bir vizyon ve öneriye sahip olmaları tavsiyesinde bulunuyorlar. (Independent Arabia - Hasan Hamid)
Analistler, siyasal İslamcılara karşı tarafa sunabilecekleri ve kendilerini topluma entegre etmeye zorlayan alternatif bir vizyon ve öneriye sahip olmaları tavsiyesinde bulunuyorlar. (Independent Arabia - Hasan Hamid)
TT

Sudan’da İslamcılarla uzlaşı tartışması

Analistler, siyasal İslamcılara karşı tarafa sunabilecekleri ve kendilerini topluma entegre etmeye zorlayan alternatif bir vizyon ve öneriye sahip olmaları tavsiyesinde bulunuyorlar. (Independent Arabia - Hasan Hamid)
Analistler, siyasal İslamcılara karşı tarafa sunabilecekleri ve kendilerini topluma entegre etmeye zorlayan alternatif bir vizyon ve öneriye sahip olmaları tavsiyesinde bulunuyorlar. (Independent Arabia - Hasan Hamid)

İsmail Muhammed Ali (Sudanlı gazeteci)
Sudan basınının gündeminde siyasal İslamcılarla ilgili tartışmalar var. Basında, çeşitli sosyal medya siteleri ve diğer iletişim mecralarında eski Sudan rejiminin Aralık 2018’de başlayan halk devrimi ile 11 Nisan 2019 tarihinde devrilmesinden bu yana muhalefet kanadını iktidardaki geçiş hükümetini eleştirmek için bir platform olarak kullanan siyasal İslamcılarla uzlaşının sağlayacağı yarar ve gerekliliği hakkında tartışmalara tanık oluyor.
Çok sayıda siyasetçiye ve gözlemciye göre Sudanlıların, İslamcıları kamusal ve siyasi hayatta kabul etmesi, insanlığa karşı işlenen suçlar ve uygulamalar ile diğer yolsuzluk vakalarına tanık olunan eski rejime yönelik tutumlarına bağlı. Bu da yapıcı bir vizyona sahip olmalarının yanı sıra insanlara demokrasiye düşman olmadıklarını göstermeleri için aynı hataları yapmayacaklarının garantisini vermelerini ve eleştiriye açık olmalarını gerektiriyor.
Diğer yandan siyasal İslamcılar, diğerini kabul etmeye ve siyasi eylemde kitlesel bir varlığı olan tüm ulusal oluşumlara, partilere ve gruplara eşit fırsatlar vermeye dayalı bir demokratik çağda yaşadıklarını düşünüyorlar.

Hataların kabul edilmesi
Sudan Milli Ümmet Partisi'nin Devlet İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Abdulcelil el-Paşa konuya ilişkin değerlendirmesinde, ülkeyi saran tehlikelerden kaçınmanın, tabanda birliğin oluşmasının ve halkın kaynaşması için ulusal uzlaşının sağlanmasının bir zorunluluk olduğunu vurguladı. Mevcut geçiş döneminin, geçiş hükümetinin siyasi referansı olan Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG), olarak bilinen bu aşamanın ortaklarını tanımlayan Anayasal Bildiri anlaşması ile yönetildiği biliniyor. Paşa, Sudan'ın demokrasi ve çoğulculuğa dayalı parlak bir geleceğe doğru gittiğine, dolayısıyla belirli konularda mutlaka uzlaşıya ihtiyaç duyduğuna dikkat çekti.
Abdulcelil el-Paşa sözlerini şöyle sürdürdü:
“İslamcıların ülkeyi yönettikleri 30 yılda (1989-2019) çeşitli ihlallerin, yolsuzlukların ve her türlü ekonomik, siyasi, sosyal ve psikolojik suçu işlediklerini görüyoruz. Bu nedenle, bu süre zarfında yolsuzluğa karışmış ve suçlu sayılan herkes yargı karşısına çıkarılmalı. Herhangi bir suça bulamamış olanları ise öz eleştiri yapmaya çalışmalı, Sudanlılara karşı işledikleri hataları kabul etmeli ve demokratik sisteme olan inançlarını yönetimin temeli olarak gördüklerini ilan etmeliler.”

Alternatif öneri
Sudan'ın İslamcı yönetim deneyiminin ‘oldukça kötü’ bir deneyim olduğunu vurgulayan Paşa, ayrıca, o dönemde hüküm süren demokratik yönetimin askeri darbeyle devrilmesini, ‘tehlikeli ve üstesinden gelmesi zor bir deneyim’ olarak niteledi. Paşa, “İslamcılar, ülkeyi siyasi olarak istikrara kavuşturmak için mevcut hareket çerçevesinde başkalarını onları benimsemeye zorlayan alternatif bir vizyona ve öneriye sahip olmalılar” dedi.
Paşa sözlerini şöyle sürdürdü:
“Genel olarak ulusal uzlaşı büyük bir zorunluluktur. Ancak bu geçiş döneminin temellerinin kurulmasından, İslami hareketin ikna edilmelerinden, Sudan halkının seçimlerine bağlı kalmalarından ve yönetimleri sırasında uyguladıkları dışlayıcı düşüncelerden geri adım atmalarından sonra gerçekleşebilir. Bu nedenle, önümüzdeki aşamalardan birinde İslamcılarla uzlaşılmalıdır.”
Uzlaşma konusunun geçiş hükümetinin siyasi referansı olan Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) düzeyinde gündeme getirilmediğini, lakin belirli bir vizyona ulaşmadan Sudan’daki tüm partilerin koridorlarında tartışma konusu olmaya devam ettiğini vurgulayan Paşa, derin devletin (eski Beşir rejimi) yönetimin eklemlerini kontrol ettiğinden halen varlığını koruduğunu söyledi.
Ümmet Partisi'nin Devlet İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, eski iktidar partisi Ulusal Kongre Partisi'nin (UKP) kapatıldığını ve Anayasal Bildiri anlaşması uyarınca herhangi bir siyasi faaliyette bulunma hakkına sahip olmadığını hatırlattı. Fakat eski parti liderlerinin ve tabanının dış dünyanın zihninde İslam dininin ve Sudan’ın imajını çarpıttığını kabul etmelerinin ve demokrasinin ülkeyi yönetmek için en iyi seçenek olduğuna inandıklarını teyit etmelerinin önemli olduğunu vurguladı.

Tümüyle reddetme
Diğer yandan Sudanlı siyasi analist Abdullah Adem Hatir, önceki rejime direnmenin uzun bir süreç ve deneyim birikimi olduğunu, eski siyasal İslamcı rejimine tamamen karşı olunmasının bu insanların, başarıların veya herhangi bir normal durumun reddedilmesi değil, Sudan halkına zarar veren, küçük düşüren, Sudanlılara fiziksel, ruhsal, duygusal ve psikolojik işkenceler yapan ve gözaltında çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden olan siyasi güvenlik oluşumu başta olmak üzere üç oluşum tamamen reddedilmesi anlamına geldiğini söyledi. Hatir’e göre ikinci sırada gelen ekonomik yoksullaşma ve toplumsal aşağılama oluşumu, devletin doğrudan ve dolaylı olarak rüşvetler alarak ve vergiler koyarak vatandaşı yoksullaştırmaya itmiş, vatandaşların, özellikle de gençlerin çoğunluğunun yurt dışına göç etmesine neden olmuştur. Marjinal alanlarda çalışmayı Sudanlıların yaşamının bir parçası haline getiren üçüncü oluşum ise medya üzerinden yapıla çarpıtmalardır. Beşir rejimi döneminde devlet kurumlarının çoğu, vatandaşları birlikte üretmeye ve birlikte çalışmaya teşvik etmek yerine kasıtlı olarak yanıltma, nefret, şiddet ve kavga ruhunu yayma yöntemini izledi. Bu oluşumların kamusal yaşamdaki etkisinin sona ermesinin ‘uzun zaman alabileceğinin’ altını çizen Hatir ancak Sudan devriminin, gelecek için bir vizyon oluşturan, şiddeti ve kavgayı suç sayan, hukukun üstünlüğünü ve vatandaşlığı hak ve görevlerin temeli, yani ‘adaleti bir kural haline getiren’ bir yaklaşım geliştirdiğini söyledi.

Adaletin uygulanması
Sudan halkının eski rejimden intikam alacağına kesin gözüyle bakan ama kesinlikle bazı insanlara karşı, suçlu ilan etme, hakaret etme veya kötü bir vatandaşlık modeli olma dışında hiçbir kişisel öç beslenmediğini vurgulayan Hatir “Dolayısıyla gelecekte Sudanlıların huzurunu hiçbir şey bozamayacak” dedi. Sudanlıların eski Cumhurbaşkanı İbrahim Abud (1958-1964) ve yine eski Cumhurbaşkanı Cafer Numeyri (1969-1985) rejimlerinin devrilmesinden sonra, ‘Allah geçmişi affeder’ sloganını takip ettiği belirten Hatir söz konusu rejimlerin liderleri için mahkemeler kurulduğunu hatırlattı. Şimdi de mevcut geçiş döneminde, Anayasal Bildiri anlaşmasına çerçevesinde Sudan halkının zenginliklerini Beşir rejiminin üyelerinden yasal yollarla geri almaktan sorumlu, eski rejimi devlet kurumlarından söküp atacak olan bir komite kurulduğunu kaydetti.
‘Adaletin sağlanmaya devam edeceğini ve genel durumun geçerli olacağını’ vurgulayan Hatir, en önemlisi de mevcut hükümetin, Sudan'ın uluslararası toplumdaki statüsünün geri kazanılmasıyla birlikte geçmişi daha insani yollarla aşmayı mümkün kılan bir yola girdiğini vurguladı. Ekonomik, diplomatik, basın ve insanlık açısından uluslararası toplumdaki yerini yeniden kazandığını böylece ülkenin ilerleme kaydetmeye başladığını belirtti. Bu ilerlemenin eski rejimin unsurlarının uykularından uyanabileceğinin göz ardı edilmeden kaydedildiğine dikkati çeken Hatir, “Ancak geriye dönüp bakıldığında İslamcılar ayrım gözetilmeksizin Sudan toplumunun bir parçasıdırlar. Genel olarak net verilere göre gelecekte bunlarla başa çıkma umudu da yoktur” diye konuştu.

Kutsal inek
Diğer yandan kapatılan (eski iktidar partisi) UKP’nin önde gelen isimlerinden Ömer yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Merhametli olanlar, özellikle siyasal İslamcılar ile geçiş hükümeti arasında bir siyasi uzlaşıdan bahsediyorlar. Bu çağrının asil amaçlarını kesinlikle sorgulamıyorum ve siyasi arenadaki aktörler arasındaki ilişkileri geliştirmenin yararını da küçümsemiyorum. Aralarındaki uzlaşma ve anlaşmazlık noktalarına rağmen birbirlerini kabul etmeleri demokratik sistemin bir gereğidir. Çünkü demokrasi, muhalefete değil, rekabete dayanır. Gerçek demokrasi, aynı zamanda çeşitlilik ve iş birliğini de gerektirir. Bu Marksistlerin, özellikle benimsediklerini iddia ettikleri teoriden, ilerlemenin sağlanabilmesi için bir şeyin varlığını, karşıtını ve aralarında etkileşim olmasını gerektirdiğinden öğrenmeleri gereken bir derstir. Ancak bu teori genellikle ne sağılabilen ne de yaklaşılabilen kutsal bir inek olarak karşımıza çıkıyor. Ulusal uzlaşı konusuna gelince, milletin en çok ihtiyacı olan şeyin reform olduğunu söylüyorum. Uzlaşı ise reform takviminin bir alt maddesidir. En başta devlet ve özellikle onun siyasi sisteminde reform olmalı. Zira Sudan’ın siyasi sistemi, genel örgütlenme çerçevesi, oluşumları, fikri vizyonları ve yenilenmeyen, değiştirilmeyen, gelişmeyen eski liderleriyle uzun bir süre tahrip olmuştur. Ancak büyük bir ulusal diyalogun başlaması, siyasi sistemi anayasal ve yasal çerçevesi açısından reform etmek için en büyük ihtiyaçtır. Adalet sisteminde, anayasal ve yasal çerçevelerinde, partiler ve örgütler içinde ve arasındaki seçim rekabeti sistemlerinde ve partilerin içindeki lider kadrolarında ve liderlik sistemlerinde reform yapılmalı ki ulusal düzeyde, hiçbir birey veya kuruluş, bir kişi veya kuruluş tarafından tiranlaştırılmamalı veya hakimiyet sürdürememeli.”

Dinin sabiteleri
Ömer, Siyasal İslamcılarla uzlaşı meselesiyle ilgili olarak  da şu değerlendirmelerde bulundu:
“Onlar kimseyle, bir örgütle ya da örgütsel bir ittifakla bireysel bir çekişme içinde değiller. Hiç kimsenin onlarla uzlaşmaya ya da tartışmaları üzerinde durmaya ihtiyacı yok. Yapılması gereken reformdur. Geçiş döneminin, seçim sandığı aracılığıyla gerçekten geçiş dönemi olma özelliğini yeniden kazanmasıdır.”
Ömer, siyasal İslamcıların af veya uzlaşı istemediğini, bunun yerine geçiş sürecinin sona erip adaletin sağlanmasını istediklerini vurguladı.
Kapatılan UKP’nin önde gelen ismi sözlerini şöyle sonlandırdı:
“İslamcılar şartlı ya da şartsız herhangi bir şekilde uzlaşı istemiyorlar. Bunun yerine geçiş hükümetinin insanların din, gelenek ve yaşam tarzlarındaki seçimleri üzerinden elini çekmesini istiyorlar. Çünkü bunlar bir geçiş süreci meselesi değildir. Silahlı hareketlerin tercihleri, insanların çoğunluğunun dini, geleneksel ve yaşam tarzlarıyla ilgili tercihlerinden daha iyi değildir. İster barış adına olsun ister başka herhangi bir argüman adına, dinin sabiteleri ihlal edilemez. Aynı şekilde siyasal İslamcılar hükümetten halkıyla uzlaşmasını ve onlarla empati kurmasını istiyorlar. Ayrıca hükümetin, halkın geçim sıkıntılarına çözüm bulmasını ve dış dünyanın ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarına cevap vermeyi öncelemesini talep ediyorlar. Eğer hükümet işlerini düzeltir ve ülkedeki siyasi sistemi reform etmek için samimi istişarelere öncülük ederse, o zaman başarılı olur. Böylece halkın tamamından ve İslamcıların bazılarından destek bulacağına şüphe yok.”



İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?

İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?
TT

İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?

İsrail’in Somaliland’da askeri üs kurma girişiminin ardından Mısır’ın muhtemel seçenekleri neler?

Binyamin Netanyahu hükümeti, iç siyasi krizlerden kaçmak amacıyla bölgesel cephelerde gerilimi tırmandırma yarışına girerken, son dönemde Afrika Boynuzu’nda, özellikle de Somaliland’da İsrail kaynaklı “tehlikeli” olarak nitelendirilen hamleler dikkat çekiyor.

Somaliland’da bir İsrail askeri üssü kurulması ihtimali, Mısır ve Arap dünyasının ulusal güvenliğini yeni bir stratejik sınavla karşı karşıya bırakıyor. Kızıldeniz’in girişine yönelik herhangi bir müdahalenin “kırmızı çizgi” olduğu yönündeki resmî ve hukuki uyarılar, bu tür bir adımın bölgeyi daha önce gündeme gelmemiş askerî seçeneklere sürükleyebileceğine işaret ediyor.

Şarku’l Avsat Al Arabiya’dan aktardığı habere göre Askerî tabloyu ayrıntılı biçimde analiz eden Harp Akademileri Yüksek Askerî Çalışmalar Akademisi’nden öğretim üyesi Tümgeneral Usame Mahmud Kebir, yaptığı açıklamalarda, Netanyahu’nun hükümetinin dağılmasını önlemek için siyasi ve askerî gerilimi canlı tutmaya çalıştığını belirtti.

Kebir’e göre İsrail’in uluslararası hukuku ihlal ederek Somaliland’ı bağımsız bir devlet olarak tanıması, üç temel jeostratejik hedefe dayanıyor:

  • Birincisi, Husileri yakın mesafeden tehdit edebilecek bir askerî üs kurmak;
  • İkincisi, Somali’deki Türk çıkarlarını hedef almak;
  • Üçüncüsü ve en tehlikelisi ise Kızıldeniz’in girişindeki deniz trafiğini kontrol ederek Mısır’a baskı uygulamak. Bu durumun Süveyş Kanalı gelirlerini olumsuz etkileyeceğini ve Etiyopya’nın Nahda Barajı dosyasında Kahire’ye karşı siyasi koz kazanmasına hizmet edeceğini vurguladı.

Mısırlı askerî uzman, Kahire’nin bu girişimleri diplomatik olarak derhal kınadığını, ancak İsrail’in fiilen askerî üs inşasına başlaması halinde sürecin “daha etkili bir aşamaya” evrilebileceğini ifade etti. Kebir, Mısır’ın ulusal güvenliğini ve stratejik kazanımlarını koruyacak yeterli araç ve düzenlemelere sahip olduğunun altını çizdi.

Hukuki ve uluslararası boyuta ilişkin değerlendirmede bulunan uluslararası hukuk profesörü Dr. Muhammed Mahmud Mehran ise, İsrail’in bu adımda ısrar etmesinin “stratejik kırmızı çizginin aşılması” anlamına geleceğini söyledi. Mehran, Al Arabiya.net ve Al Hadath.net’e yaptığı açıklamada, Mısır’ın yalnızca diplomatik seçeneklerle yetinme lüksüne sahip olmadığını; Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51. maddesi uyarınca önleyici savunma tedbirleri alma yükümlülüğü doğacağını dile getirdi.

Mehran ayrıca, Somali’nin meşru hükümetiyle Mogadişu’da imzalanan ortak savunma anlaşmaları çerçevesinde Mısır’ın halihazırda bölgede askerî varlık bulundurmasının, Kahire’ye “hukuki ve sahadaki araçlar” sağladığını ve bu sayede gayrimeşru üs kurma girişimlerinin engellenebileceğini belirtti.

Coğrafi mesafenin Mısır Silahlı Kuvvetleri için caydırıcı bir unsur olmayacağını vurgulayan Mehran, Babülmendep’teki hayati çıkarların korunmasının mümkün olduğunu ifade etti.

Mehran, değerlendirmesini şu sözlerle tamamladı: Somaliland’da herhangi bir İsrail askerî varlığı Mısır tarafından tek başına karşılanmayacak; bu adım, 1950 tarihli Arap Ortak Savunma Sistemi ile de karşı karşıya kalacak. Söz konusu sistem, Arap ülkelerini varoluşsal tehditlere karşı ortak hareket etmeye zorunlu kılıyor.


Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu askeri operasyona hazırlık amacıyla Mukalla Limanı’nın tahliyesini istedi

Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)
Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)
TT

Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu askeri operasyona hazırlık amacıyla Mukalla Limanı’nın tahliyesini istedi

Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)
Yemen'deki Mukalla Limanı’nın genel görünümü (Arşiv)

Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu bugün, tüm sivillere Hadramut ilindeki Mukalla Limanı’nı bir sonraki duyuruya kadar derhal tahliye etmeleri çağrısında bulundu. Koalisyon, bu önlemin onların güvenliğini sağlamak amacıyla alındığını vurguladı.

Tahliye talebinin liman çevresinde yapılacak askeri operasyon hazırlıkları ile birlikte can ve mal güvenliğini korumayı amaçladığını açıklayan Arap Koalisyonu, herkesin verilen talimatlara uymasını ve güvenliklerinin sağlanması için iş birliği yapmasını istedi.

Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı Sözcüsü Tümgeneral el-Maliki, Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Dr. Reşad el-Alimi’nin Güney Geçiş Konseyi'ne (GGK) bağlı silahlı unsurların Hadramut’taki sivillere karşı işlediği ciddi ve korkunç insani ihlalleri nedeniyle talebi üzerine sivilleri korumak için acil önlemler alınacağını açıkladı. Bu önlemler, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) gerilimi yatıştırmak, GGK güçlerini geri çekmek, mevzilerini Vatan Kalkanı Güçleri'ne devretmek ve yerel makamların sorumluluklarını yerine getirmelerini sağlamak için yorulmak bilmeden sürdürdükleri ortak çabaların devamı niteliğinde. Arap Koalisyonu güçleri, bu çabaları bozacak her türlü askeri eyleme, sivil hayatları korumak ve Suud Arabistan-BAE’nin çabalarının başarısını sağlamak için doğrudan ve derhal müdahale edileceğini teyit ediyor.

Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı'nın meşru Yemen hükümetine yönelik sürekli desteğini ve kararlı tutumunu teyit eden Tümgeneral Maliki, herkesi ulusal sorumluluklarını yerine getirmeye, itidal göstermeye ve güvenlik ve istikrarı korumak için barışçıl çabalara yanıt vermeye çağırdı.


Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu’ndan Mukalla Limanı’na gelen askeri teçhizata “sınırlı” saldırı

Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare
Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare
TT

Yemen'de meşru hükümete destek veren Arap Koalisyonu’ndan Mukalla Limanı’na gelen askeri teçhizata “sınırlı” saldırı

Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare
Arap Koalisyonu tarafından yayınlanan ve sınırlı saldırının hedef alınan askeri teçhizatı belgeleyen videodan bir kare

Yemen'de meşru hükümete destek veren Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı, Mukalla Limanı’nda dışarıdan verilen askeri desteği hedef alan ‘sınırlı’ bir hava saldırısı düzenlediğini duyurdu.

Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı Sözcüsü Tümgeneral el-Maliki, yaptığı açıklamada, “Geçtiğimiz cumartesi ve pazar günü, iki geminin Koalisyon Ortak Kuvvetler Komutanlığı'ndan resmi izin almadan Fuceyra Limanı’ndan Mukalla Limanı’na girerken görüldü. İki geminin mürettebatı, izleme sistemlerini devre dışı bıraktı ve çatışmayı körüklemek amacıyla Yemen'in doğu illerindeki (Hadramut ve el-Mahra) Güney Geçiş Konseyi (GGK) güçlerini desteklemek için büyük miktarda silah ve savaş aracı indirdi. Bu eylem, ateşkese ve barışçıl bir çözüm arayışına karşı yapılmış açık bir ihlaldir. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2216 sayılı kararı da ihlal edilmiştir.” İfadelerini kullandı.

Tümgeneral Maliki, Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi’nin Arap Koalisyonu güçlerine yönelik Hadramut ve el-Mahra’daki sivilleri korumak için gerekli tüm askeri önlemleri alması yönündeki talebine dayanarak güvenliği ve istikrarı tehdit eden bu silahların oluşturduğu tehlike ve gerginlik çerçevesinde bu kararı aldıklarını açıkladı.

Arap Koalisyonu Hava Kuvvetleri, bu sabah, Mukalla Limanı’nda iki gemiden indirilen silah ve savaş araçlarını hedef alan sınırlı bir askeri operasyon gerçekleştirdi. Bu operasyon, uluslararası insani hukuk ve geleneksel kurallar çerçevesinde ve hiçbir yan hasar meydana gelmeyecek şekilde belgelendikten sonra gerçekleştirildi.

Tümgeneral Maliki, Arap Koalisyonu’nun Hadramaut ve el-Mahra'da gerilimi azaltmaya ve sükuneti sağlamaya devam edeceğini, meşru Yemen hükümeti ve koalisyonla koordinasyon sağlanmadan herhangi ülkenin Yemen’deki herhangi bir gruba askeri destek sağlamasını engelleyeceğini, böylece Suudi Arabistan ve Arap Koalisyonu’nun güvenlik ve istikrarı sağlama ve çatışmanın yayılmasını önleme çabalarının başarıya ulaşmasının amaçlandığını vurguladı.