Şii güçler Irak Parlamentosu’nda en fazla sandalyeyi kazanmak için çalışıyor

Mukteda es-Sadr. (Reuters)
Mukteda es-Sadr. (Reuters)
TT

Şii güçler Irak Parlamentosu’nda en fazla sandalyeyi kazanmak için çalışıyor

Mukteda es-Sadr. (Reuters)
Mukteda es-Sadr. (Reuters)

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr’ın temmuz ayı ortalarında seçimlerden çekildiğini açıklamasından bu yana Irak siyasi arenasında bir endişe ve beklenti havası hakim. Seçimlerin ertelenmesi ihtimali tartışmaya neden oluyor. Irak parlamentosundaki sandalye sayısında ilk sırada (329 koltuktan 54’ü) yer alan ve Sairun Koalisyonu tarafından desteklenen Sadr’ın seçimlerden çekilmesi, 10 Ekim’de yapılması planlanan erken seçimlerin anayasal tarihi ​​olan Nisan 2022’ye ertelenmesi için çalışanların şansını artırdı.
Ülkenin bazı önde gelen isimleri ve partileri de geçtiğimiz günlerde seçim yarışından çekildiğini duyurdu. Söz konusu kesimler arasında Irak Komünist Partisi, İyad Allavi liderliğindeki Minber el-İraki Hareketi, Salih el-Mutlak liderliğindeki Ulusal Diyalog Cephesi, Saad Asım el-Cenabi liderliğindeki Cumhuriyetçi Birlik ve daha az etkili de olsa bir dizi isim ve parti de yer alıyordu. Sadr’ın çekilmesinin Kürt ve Sünni taraflar üzerinde, seçimlerden sonra siyasi ittifaklar düzeyi dışında bir etkisi yok gibi görünüyor. Şii tarafında seçimler öncesinde Sadr’ın bıraktığı boşluğun yanı sıra ülke merkezinde ve güneyinde onunla rekabet eden Şii parti ve güçlerin bu boşluğu nasıl doldurulacağı açısından çok önemli bir etkisi var gibi görünüyor. Sadr’ın bu adımı Şii taraflar için seçimler sonrasında, özellikle siyasi harita ve bileşenler ve partiler düzeyinde nasıl oluşturulabileceği konusunda etkili görünüyor.
Kürt ve Sünni sahnede, özellikle yüksek yönetim pozisyonlarında (Cumhurbaşkanlığı, Bakanlık ve Parlamento) değişiklik yapma arzusu sonucu çatışma ve rekabet şiddetli görünüyor. Bu rekabetin büyük kısmı Sadr’ın temsil ettiği ağırlığa dayanıyor. Iraklı bir politikacı, Şarku’l Avsat’a şu değerlendirmelerde bulundu:
 “Şu an önemli olan seçimlerin anayasal tarihinde değil, erken vakitte yapılması. Zira bu tarihin belirlenmesi, siyasi güçler tarafından, koronavirüs ile mücadelenin yanı sıra erken seçim yapılması, Irak’taki yabancıların bulunması dosyasının ele alınması ve göstericilerin katillerinin ortaya çıkarılması sözü veren Mustafa el-Kazimi başbakanlığındaki hükümete dayatılan taahhüdün bir parçasıydı. Kazimi, söz konusu temel meseleler farklılık gösterse de olumlu bir biçimde ele aldığına inanıyor. Erken seçimlerin tarihinin belirlenmesi, Irak güvenlik uzmanı Hişam el-Haşimi’nin katillerinin tespit edilmesinden, Basra’daki ölüm ekibi üyelerinin tutuklanmasına kadar bu konuda kaydedilen birçok gelişme olması ve son olarak da ABD’nin Irak’tan çekilmesinin bu yılın sonunda tamamlanması ile seçimler için tüm gerekli şartları sağlamasının ardından gerçekleşti.”
Iraklı politikacı hükümetin Irak’ta savaş birliklerinin olmadığını vurgulamasının ardından ortaya çıkan Irak’taki ABD varlığının aldatmaca olduğuyla ilgili bir soruya şu cevabı verdi:
 “Her halükarda, DAEŞ ülkeye girmesinden sonra ABD güçlerini geri dönmeye çağıran Kazımi hükümeti değil, önceki hükümetlerdi. Kazımı hükümeti kendisini ABD’nin ülkeden çekilmesi ve geri sadece eğitici gibi görevlerde kalması için anlaşmaya varmayı başaran taraf olarak görüyor. Bence bu, savaş birlikleri eğitenleri korumak için bulunuyor.”
Iraklı politikacı seçimleri ertelemek isteyenin hükümet mi yoksa muhalefet mi olduğu konusunda şunları söyledi:
“Hükümet, verdiği sözün ve kendine verilen yükümlülüğün bir parçası olarak seçimleri tamamlamak istiyor. Zira erken seçimler belirtilen tarihte yapılmazsa bu, hükümet ve Kazımi muhalifleri tarafından bir gerekçe olarak kullanılabilir. Bu durum belki de kaosa yol açabilir, güvensizlik yaratabilir ve bilinmeze girilmesine neden olabilir.”
Şii güçler ve partiler cephesinde bir beklenti hali hakim. Herkes, Sadr’ın seçimlerden çekilmekte ısrar mı edeceğini yoksa daha önce olduğu gibi geri dönüp dönmeyeceğini bekliyor. Bu durum Sadr’ın söz konusu adımına temkinli yaklaşmalarını sağlıyor. Şii güçler ve partiler bu temelde, sanki Sadr yarın hem seçimlerden hem de kitlesine yönelik çalışmalarından ve planlarından sonsuza kadar çekilecekmiş gibi seçmenler yönelik çalışmaya başladılar.
Şii güçler ve partilerden herhangi biri Sadr’ın tutumunu destekleyen veya karşı bir açıklamada bulunmadı. Ancak yapılan sürpriz açıklamada Sadr’ın Şii tarafında önde gelen muhalifi olan Hukuk Devleti Koalisyonunun lideri Nuri el Maliki’den geldi. Maliki önceki gün yaptığı açıklamada, parlamento seçimlerinin ertelenmeyeceğini ve programa göre yapılacağını duyurdu. Maliki hükümetin olağanüstü hal düşüncesini reddettiğini çünkü bunun demokrasiye ve iktidarın parlamenter yetki ilkelerine başkaldırı olduğunu vurguladı. Seçimlere yoğun bir şekilde katılmaya kararlı Irak halkının iradesini aşağılamak ve baltalamak anlamına geldiğini belirtti.
İki taraf arasındaki hassasiyeti bilen gözlemcilere göre Maliki’nin açıklaması, Sadr için en kışkırtıcı olandı. Bu nedenle birçok kişi Sadr’ın çekilme açıklamasının yalnızca medya düzeyinde kaldığı sürece her an geri dönebileceğine inanmasına neden oluyor. Seçim Komisyonu’nun yaptığı açıklamaya göre Sadr Hareketi veya ondan sonra çekildiklerini açıklayan partilerin ve hareketlerin adaylıklarını resmen geri çekmek için Komisyona başvuruda bulunmadı. Komisyon aynı zamanda seçimlerden çekilme kapısının 20 Haziran’dan bu yana kapandığını herkesin bildiğini bildirdi.



Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.


İsrail, Gazze'deki son rehinenin kalıntılarının iadesini görüşmek üzere Kahire'ye heyet gönderdi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

İsrail, Gazze'deki son rehinenin kalıntılarının iadesini görüşmek üzere Kahire'ye heyet gönderdi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi yaptığı açıklamada, askeri ve güvenlik servislerinden temsilcilerin de aralarında bulunduğu bir heyetin, Gazze Şeridi'nde tutulan son İsrailli rehinenin naaşının iadesini görüşmek üzere dün Mısır'ı ziyaret ettiğini duyurdu.

Ofis tarafından yapılan açıklamada, "Başbakan'ın talimatları doğrultusunda bir heyet Kahire'ye gitti... ve son rehine Ran Gvili'nin derhal iadesini sağlamak amacıyla arabulucularla görüşmelerde bulundu." ifadeleri yer aldı. Açıklamada, "Görüşme sonucunda, çabaların derhal yoğunlaştırılması konusunda mutabakata varıldı" ifadeleri kullanıldı.

frgt
Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'na bağlı savaşçılar, Kızılhaç çalışanlarıyla birlikte, 1 Aralık 2025'te Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye mülteci kampının enkazı arasında İsrailli rehinelerin cesetlerini ararken nöbet tutuyor (EPA)

Ateşkes anlaşmasının 10 Ekim'de yürürlüğe girmesinden bu yana İsrail, Filistinli grupların teslimi geciktirdiği yönündeki suçlamalarına rağmen, 20 canlı rehineyi ve Gvili'ninki hariç tüm cesetleri aldı. Hamas, savaştan kalan devasa moloz yığınları nedeniyle cesetlerin kurtarılma sürecinin yavaş ilerlediğini savunuyor.


Tarabin aşiretinden Ebu Şebab'ın öldürülmesi Gazze'de karanlık bir dönemin sonu anlamına mı geliyor?

Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)
Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)
TT

Tarabin aşiretinden Ebu Şebab'ın öldürülmesi Gazze'de karanlık bir dönemin sonu anlamına mı geliyor?

Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)
Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)

Gazze Şeridi'ndeki Tarabin kabilesi, dün yaptığı açıklamada, üyelerinin her zaman Filistin halkının ve haklı davasının yanında olduğunu ve kabilenin adının, tarihini veya değerlerini temsil etmeyen konulara karıştırılmasına yönelik her türlü girişimi kesin bir dille reddettiğini belirtti.

İsrail kanalı i24NEWS’te yer alan açıklamada, kabilenin "yeminini bozup işgale bulaştığını" söylediği Yasir Ebu Şebab'ın öldürülmesinin, kendileri için "açık ve net bir duruşla kapatmaya çalıştıkları karanlık bir dönemin sonu" anlamına geldiği belirtildi.

Aşiret, "Filistin direnişinin tüm fraksiyonlarıyla tam bir uyum içinde olduğunu ve işgalin gündemine her ne pahasına olursa olsun hizmet eden herhangi bir grup veya milisi reddettiğini" vurguladı.

Aşiret, Gazze'deki tüm aileleri ve aşiretleri birlik olmaya ve "toplumsal veya ulusal yapıya müdahale etmeye çalışan herkesi reddetmeye" çağırarak, "Gazze'de ihanete veya işbirlikçilere yer olmadığını" vurguladı.

Filistin ve İsrail güvenlik kaynakları, İsrail kanalına, Gazze Şeridi'nin güneyindeki merkezi milislerin lideri Yasir Ebu Şebab'ın, liderliğini yaptığı milis gruplarıyla girdiği şiddetli çatışmada aldığı yaraları sonucu hayatını kaybettiğine dair yeni bilgiler aktardı.

Şarku’l Avsat’ın Kanal’ın internet sitesinden aktardığına göre kaynaklar, kavganın aşiret içindeki liderlik, yetki dağılımı ve nüfuz alanlarının paylaşımı konusundaki iç anlaşmazlıkların yanı sıra Ebu Şebab'ın İsrail ile iddia edilen iş birliğinden kaynaklanan artan gerginlik nedeniyle çıktığını belirtti. Kaynaklar, Ebu Şebab'ın bıçaklanma veya silahlı saldırıdan değil, darptan yaralandığını doğruladı.

Kaynaklar, Ebu Şebab'ın İsrail güvenlik güçlerinin yardımıyla acilen Gazze dışına tedavi için nakledildiğini, ancak Beerşeba'daki Soroka Hastanesi'ne kaldırılırken aldığı yaralar nedeniyle yolda hayatını kaybettiğini belirtti. Yardımcısı Gassan el-Dahini'nin milislerin komutasını otomatik olarak devralması bekleniyor.