Irak seçimleri belirlenen zamanda yapılacak mı?

Irak seçimleri belirlenen zamanda yapılacak mı?
TT

Irak seçimleri belirlenen zamanda yapılacak mı?

Irak seçimleri belirlenen zamanda yapılacak mı?

Irak'taki siyasi aktörlerin çoğu, protesto hareketini temsil eden sivil parti ve kuruluşların boykotuna rağmen ekim ayında yapılması planlanan seçimlerin zamanında yapılmasında ısrar ediyor. Peki ya seçimleri boykot eden ve geri çekilen Mukteda es-Sadr’ın neyi var?
Bu soru, seçim propagandalarını yürüten bütün partilerin salonlarında hiçbir şey olmamış ve 70 gün sonra erken seçimler dışında hiçbir şey olmayacakmış gibi tekrarlanıyor.
Sadr'ın muhalifleri, özellikle de Haşdi Şabi’nin silahlı kanatlarının liderleri, Sadr'ı aldığı karardan vazgeçmeye ve yarış pistine geri dönmeye çağırdılar. Ancak kulisler Sadr'ın temsilcileri olmadan yeni parlamentoya gidilmesi konusunda "kutlama" havası olduğuna dair bir bilgi sızdırdı. Sadr seçimleri boykot ettiğini duyurmadan önce siyasi oluşumu Sairun’a parlamentoda yaklaşık 100 koltuk ve başbakanlık makamını kazanmasına yönelik stratejik bir hedef koydu. Sadr ilk kez duyurusunu yaptığında duyuru, seçim sonuçlarının matematiksel tahminlerini yapmayı neredeyse imkansız hale getiren işaretlerle karşı karşıya olan iddialı bir duyuru gibi görünüyordu. Ancak seçimlerden çekilmeden önceki birkaç hafta içinde, ülkedeki hizmetlerin bozulmasına karşı yapılan öfkeli protestolarla birlikte Sadr, seçimlerdeki şansıyla ilgili olumsuz işaretlerle karşı karşıya kaldı. Sadr hareketinin liderine yakın kaynaklara göre Sadr, bu protestoları “şahsını hedefleyen erken bir karşı kampanya olarak” görüyor. Buna ilaveten kararsız seçmenlerin ve siyasi sürece muhalif olanların oylarını kazanmak için bel bağladığı protesto hareketiyle arasındaki husumet sonucunda Sadr'ın meclis çoğunluğuna ulaşması mümkün değil.
Ancak protesto hareketinin ve Sadr’ın seçimleri boykot etmesinin gerekçeleri farklı. Sadr, geçtiğimiz iki ay içerisinde kendisini, dini ve siyasi varlığını sürdürmesine izin vermeyen rekabetçi bir ortamda buldu. Ancak protesto hareketinden doğan partilerin seçim ortamına ilişkin gerekçeleri var. Protesto hareketinin öne çıkan liderlerinin söylediği gibi, seçimler siyasi suikast atmosferi tarafından yönetiliyor. Bu liderler, boykot etmeyecekleri seçimlerin, birinin tekeline almadığı bir tarihte yapılacağını savunuyorlar. Hükümet ve Seçim Komisyonu tarafından kullanılan dilden, seçimleri erteleme şansının hala zayıf olduğu görülüyor. Aynı zamanda Sadr’a seçimlere katılanlar trenine binmesi gerektiğine dair gizli mesajlar gönderiliyor.
Sadr'a rakip olan bir Şii ittifakındaki üst düzey bir lider konuya ilişkin yaptığı açıklamada “Sadr'ın siyasi blokların ekim ayından sonra yeni bir hükümet kurmasını izlemek üzere köşesine çekilmiş bir şekilde kalmaya devam edeceğine inanmak zor. Planlanan tarihten önce bir şeyler olacak” ifadelerini kullandı.
Sadr'a yakın olanlar "Sadr'ın gelecek aylardaki planları hakkında hiçbir şey bilmeseler de" boykot kararından vazgeçmesinin, "çok değişken bir lider" olduğu için destekçilerinin karşısında kendisine çok pahalıya mal olacağından endişeliler. Şii lider “Sadr'ın geri dönüş yolunu açmak için denklemi değiştirecek siyasi ve ulusal bir olay yaratması gerekiyor. Şii bloklar, geniş çaplı bir şekilde Şiileri temsil etmeyen bir parlamento riskine girmek istemiyor” dedi.
Sadr’ın boykotundan beri seçimleri boykot edenlerin dairesi, Irak Komünist Partisi'nin yanı sıra Ekim hareketinden doğan oluşumları da kapsayacak şekilde belirli sınırlarda genişledi. Sadr ile protesto hareketinin temsilcileri arasında diyalog kanalları açmak üzere belirli ve temkinli hamleler yapılmaya başlandı.
Genç protestocuları sokakta kendisini hedef alan hareketlerin ön saflarında gördüğü düşünülürse Sadr’ın işi zor gibi görünüyor.
Sadr boykot kararından önce destekçileri ile yaptığı bir toplantıda “adlarını vermeden bazı taraflara, Eski Irak Başbakanı Nuri el-Maliki’yi kastederek DEAŞ’ın ülkeye girmesine ve başka krizlere sebep olanları bırakıp da kendisini bu denli eleştirmelerine” sitem etti.
Bu bağlamda Sadr ve diğer protestocular arasında diyaloğu kolaylaştırmaya çalışan taraflar varsayımsal uzlaşmadan elde edilecek kazanımların, özellikle Sadr'ın seçmenleri ve protesto kitlesi arasındaki ulusal örtüşme ile birlikte Sadr’a daha kapsamlı bir ittifak haritası sağlayacağını ifade ediyorlar.
Bununla birlikte protesto hareketinin bu uzlaşmaya hazır olduğunu söylemek mümkün değil. Nitekim içinden geçtikleri iç ayrılıklarla birlikte öne çıkan aktivistler, herhangi bir seçim ortamında Sadr'la daha çok ileri gitmekten çekiniyor.
Bu karmaşık bilgiler neticesinde geri dönüşünü gerekçelendirecek yeni bir siyasi olay olmadan zaman Sadr'ın aleyhine işliyor. Zira muhalifleri bu yıl seçimler yapılırken Sadr’ın yokluğundan faydalanacak. Sadr’ın şanssızlığı olsa gerek, Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi “ekim” oylamasını yapması için içeriden ve dışarıdan baskılarla karşı karşıya. Nitekim ABD Başkanı Joe Biden yaptığı bir açıklamada ülkesinin 2021 Irak seçimleri için “can attığını” söyledi.



Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda
TT

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, güneydeki ayrılıkçıların ilerlemesinin ardından Yemen'deki tüm taraflara azami itidal çağrısında bulundu. Bu gelişme, uzun bir sakinlik döneminin ardından on yıldır süren iç savaşı yeniden alevlendirme tehdidi taşıyor.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığı habere göre Guterres, uluslararası örgütün faaliyetlerinin, özellikle Yemen'in başkenti Sana'a ve ülkenin yoğun nüfuslu kuzeybatısı olmak üzere, Husi grubunun kontrolündeki bölgelerde sürdürülemez hale geldiğini belirtti.

Öte yandan, Yemen Enformasyon, Kültür ve Turizm Bakanı Muammer İryani, bazı medya platformları ve sosyal medya sitelerinde yer alan, geçici başkent Aden limanına gemi giriş izinlerinin askıya alındığı yönündeki haberlerin doğru olmadığını belirterek, bu iddiaların asılsız olduğunu ve ülkedeki ekonomik ve denizcilik ortamını bozmayı amaçlayan söylentiler çerçevesinde kaldığını vurguladı.


Lübnan ordusu ülkenin güneyinde Hizbullah tüneli buldu

Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
TT

Lübnan ordusu ülkenin güneyinde Hizbullah tüneli buldu

Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)

Lübnan basını, Lübnan ordusunun Mekanizma Komitesi’nin talebi üzerine yapılan soruşturma sonucunda, ülkenin güneyindeki Tulin beldesinde Hizbullah tarafından inşa edilen tünellerden birini keşfettiğini bildirdi. Basında yer alan haberlerde, bu bölgenin daha önce İsrail tarafından bombalandığı belirtildi.

Lübnan ordusu, daha önce de Mekanizma Komitesi ve Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) arasındaki koordinasyon çerçevesinde Mekanizma Komitesi'nin talebi üzerine ve İsrail'in tehdidi sonrasında bazı yerleri ortaya çıkarmıştı. Bu son olay ise geçtiğimiz hafta İsrail'in bir evi bombalamakla tehdit etmesinin ardından Lübnan ordusunun güneydeki Yanuh beldesinde bir binayı kapsamlı bir şekilde aramasının ardından geldi. Yapılan aramada evde herhangi bir silah bulunamadı.

Bu olay, İsrail’in Lübnan’ın güneyinde bombardımanlarına devam ettiği ve çarşamba günü Kefer Kila beldesini hedef alan bir hava saldırısı düzenlediği bir dönemde meydana geldi. Ulusal Haber Ajansı (NNA), saldırının el-Aziziye ve eş-Şahrub beldeleri arasındaki Sari Tepesi’ni hedef aldığını bildirdi, ancak herhangi bir can kaybından bahsetmedi.

Başbakan Yardımcısı Mitri: Lübnan Ordusu sonraki aşamalara geçmeye hazır

Öte yandan Lübnan Başbakan Yardımcısı Tarık Mitri, Mekanizma Komitesi’ni bir tartışma forumu ve anlaşmalara uyumu denetleme ve doğrulama çerçevesi olarak nitelendirdi.

Beyrut'ta düzenlenen Carnegie Ortadoğu Merkezi'nin sekizinci konferansının ilk oturumunun açılışına katıldığı sırada İsrail'in sık sık tekrarlanan ihlallerine karşın, Lübnan'ın ilk günden itibaren bu anlaşmalara bağlılığını teyit eden Mitri, Hizbullah'ın silahlarına ilişkin olarak “Genelkurmay Başkanı Rudolf Heykel, ordunun kapasitesinin güçlendirilmesiyle başlayan beş aşamalı bir plan önerdi” dedi. Litani Nehri çevresindeki bölgede devlet otoritesinin genişlemesinin kademeli bir ilerleme kaydettiğini ve ordunun Litani Nehri'nin güneyindeki görevini tamamlamak üzere olduğunu ve sonraki aşamalara geçmeye hazırlandığını vurguladı.

jgıu
Sınır kasabası Alma eş-Şaab'da bir askeri aracın üzerinde duran Lübnan askerleri, 28 Kasım 2025 (Reuters)

Yeniden yapılanma konusunda uluslararası toplumun desteğinin ön koşulu olarak devletin otoritesini tesis etmesini istediğini belirten Mitri, Arap ülkelerinin uluslararası ilişkiler yoluyla destekleyici bir rol oynayacağını umduğunu ifade etti.

Lübnan ve İsrail'den sivillerin katıldığı ikinci oturum

Olay, Lübnan-İsrail müzakerelerinde Lübnan heyetinin başkanı Büyükelçi Simon Kerem'in, aralık ayı başlarında gerçekleşen önceki oturumda İsrailli bir sivil ile birlikte iki ülke arasındaki ilk doğrudan görüşmelerde bulunduktan sonra katılacağı ikinci oturum olacak olan ateşkesin izlenmesinden sorumlu Mekanizma Komitesi'nin 19 Aralık'ta yapılması planlanan yeni oturumundan iki gün önce yaşandı. Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, çarşamba günü Kerem ile bir araya geldi ve komitenin yaklaşan toplantısı öncesinde kendisine talimatlarını iletti.

Ateşkes İzleme Komitesi'nde Lübnan, İsrail, Fransa, ABD ve BM yer alıyor. Ateşkes anlaşması, düşmanlıkların durdurulmasını ve Hizbullah'ın Litani Nehri'nin kuzeyine çekilmesini, bunun sonucunda Lübnan genelinde silahsızlandırılmasını ve İsrail ordusunun son savaş sırasında ilerlediği mevzilerden çekilmesini öngörüyor. Ancak İsrail, Lübnan topraklarındaki beş stratejik noktada askeri olarak varlığını sürdürürken, Hizbullah silah bırakmayı reddediyor.


Lübnan ordusunu desteklemek için "Paris toplantısında" üç öncelik belirlendi

Ordu Komutanı General Rudolph Heykel, pazartesi günü güneyde silahsızlanma planının ilk aşamasının uygulanmasını gözden geçirmek üzere yaptığı ziyarette büyükelçiler, diplomatlar ve askeri ataşelerle bir araya geldi (Yönlendirme Müdürlüğü)
Ordu Komutanı General Rudolph Heykel, pazartesi günü güneyde silahsızlanma planının ilk aşamasının uygulanmasını gözden geçirmek üzere yaptığı ziyarette büyükelçiler, diplomatlar ve askeri ataşelerle bir araya geldi (Yönlendirme Müdürlüğü)
TT

Lübnan ordusunu desteklemek için "Paris toplantısında" üç öncelik belirlendi

Ordu Komutanı General Rudolph Heykel, pazartesi günü güneyde silahsızlanma planının ilk aşamasının uygulanmasını gözden geçirmek üzere yaptığı ziyarette büyükelçiler, diplomatlar ve askeri ataşelerle bir araya geldi (Yönlendirme Müdürlüğü)
Ordu Komutanı General Rudolph Heykel, pazartesi günü güneyde silahsızlanma planının ilk aşamasının uygulanmasını gözden geçirmek üzere yaptığı ziyarette büyükelçiler, diplomatlar ve askeri ataşelerle bir araya geldi (Yönlendirme Müdürlüğü)

İsrail'in Lübnan ile ateşkes anlaşmasını bozabilecek bir gerilime yol açabileceği endişeleri arasında, Lübnan ordusuna destek yollarını görüşmek ve Hizbullah'ı silahsızlandırma çabalarını gözden geçirmek üzere bugün Paris'te Fransa, Suudi Arabistan, Amerika Birleşik Devletleri ve Lübnan temsilcilerinin katılımıyla dörtlü bir toplantı düzenleniyor.

Fransız kaynakları, İsrail'in savaşa geri dönme yönündeki tekrarlanan ve aleni tehditleri göz önüne alındığında, Paris'in Lübnan üzerinde ciddi bir tehlike hissettiğini belirtiyor.

Paris'teki bilgili kaynaklar, bugün yapılacak toplantının üç ana öncelik çerçevesinde gerçekleştiğini söylüyor; bunlardan ilki, İsrail ve Lübnan arasındaki düşmanlıkların sona ermesini izlemekle görevli mekanizmanın gözden geçirilmesi ve geliştirilmesinin değerlendirilmesidir.

Lübnan'da İsrail'in gerilimi tırmandırmasını engellemek, toplantının ikinci önceliği olacak. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre toplantıya Lübnan Ordu Komutanı General Rudolph Heykel de katılacak ve silahların devletin elinde kalmasını sağlamaya yönelik Lübnan çabalarına dair bir genel bakış sunacak.

Üçüncü öncelik, ABD elçisi Morgan Ortagus'un ülkesinin Lübnan'daki planlarıyla ilgili olarak ne söyleyeceği ile ilgilidir.