AB’nin yaptırımları Lübnanlı siyasilerin çoğunu etkileyecek

Lübnanlı siyasilere yaptırımların uygulanması için AB üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarının onayı bekleniyor.

Beyrut’ta geçen yıl 4 Ağustos'ta meydana gelen patlama nedeniyle Beyrut limanını etkileyen yıkıma ait iki fotoğraf. Soldaki fotoğraf patlamanın meydana geldiği gün, sağdaki ise şu anki hali. (Reuters)
Beyrut’ta geçen yıl 4 Ağustos'ta meydana gelen patlama nedeniyle Beyrut limanını etkileyen yıkıma ait iki fotoğraf. Soldaki fotoğraf patlamanın meydana geldiği gün, sağdaki ise şu anki hali. (Reuters)
TT

AB’nin yaptırımları Lübnanlı siyasilerin çoğunu etkileyecek

Beyrut’ta geçen yıl 4 Ağustos'ta meydana gelen patlama nedeniyle Beyrut limanını etkileyen yıkıma ait iki fotoğraf. Soldaki fotoğraf patlamanın meydana geldiği gün, sağdaki ise şu anki hali. (Reuters)
Beyrut’ta geçen yıl 4 Ağustos'ta meydana gelen patlama nedeniyle Beyrut limanını etkileyen yıkıma ait iki fotoğraf. Soldaki fotoğraf patlamanın meydana geldiği gün, sağdaki ise şu anki hali. (Reuters)

Avrupa Birliği’ne (AB) üye 27 ülkenin her birinin sahip olduğu egemenlik ilkesi göz önüne alındığında, AB’nin Lübnan’a yönelik kararlarının yavaş işlediği ve dış politika konularında fikir birliği sağlamanın kolay olmadığı bir gerçek.
Bu nedenle Avrupalı ​​diplomatik kaynaklar, AB'nin “demokrasi ve hukukun üstünlüğüne hakaret" başlığı altında Lübnanlı yetkililere ve kuruluşlara yaptırım uygulanmasına yönelik yasal bir düzenleme üzerinde anlaşmaya vardığını açıklamasının önemli bir başarı ve yaptırım tehdidinden gerçek dayatmalara yönelik bir adım olduğunu düşünüyor. Bu taraflara göre dikkat çekici olan, AB'nin yaptırımlar uygulamak için dayandığı çerçeveyi genişleterek esnek bir hale gelmesi. Diplomatik kaynaklar, AB’nin açıklama metnine göre bunun delilinin, yasal düzenlemedeki hedeflenen tarafların sadece reformlara kapı açan yeni hükümetin kurulmasını engelleyenler değil, seçimlerin yapılmasını engelleyebilecek kişileri de kapsaması olduğunu ifade ediyor. Yani uyarının "proaktif" hale geldiğine dikkat çekiliyor. Bu eklemenin nedeni, AB’nin, Lübnanlı tarafların yeni bir cumhurbaşkanı seçme konusunda mevcut parlamentonun görevlendirilmesini sağlamak için seçimleri çeşitli bahanelerle engellemeye çalışabilecekleri yönündeki endişelerinden kaynaklanıyor.
Gerçek şu ki, mevcut meclis çoğunluğu, iktidara kendi desteklediği bir cumhurbaşkanını getirebilecek durumda. Ayrıca yaptırımlar, kamu sektöründe temel ekonomik reformlarda ve finans ve bankacılık sektöründe iyi yönetişime yönelik planların çalışmasını engelleyen ve engellemiş olanları etkileyebilir. Aynı zamanda, para çekme ve ciddi mali ihlaller konusunda, yani devlet aleyhine yolsuzluk ve zenginleşme ve para kaçakçılığı konularında şeffaf ve şeffaf olmayan düzenlemelerin yasalaşmasını engelleyenleri etkilemesi bekleniyor. Özetle, kaynaklara göre AB’nin söz konusu yaptırımları gerektiği gibi uygulanırsa, bu yaptırımlar kimseyi istisna tutmadan kişi ve kuruluşlardan büyük bir grubu etkileyebilir. Ayrıca, yaptırımları uygulamada kişi ve kuruluşların kimliği ve dikkate alınacak süreyi belirlemek için başvurulacak kriterler, bu kadar geniş düzeyde uygulanma olasılığını gündeme getiriyor. 
İşin aslı şu ki, elde edilen sonuç uzun gecikmelerden sonra gelen bir ilk adım değil. Fransa'nın AB yaptırımlarını uygulamaya yönelik ilk talebi geçen Nisan ayına kadar uzanıyor. Yani hedeflenen kişi ve kuruluşların listelerinin hazırlanması aşaması 4 ay sürdü. AB içinde yürürlükte olan ilkelere göre, yaptırım tehdidinden fiilen uygulamaya geçiş, ancak AB dışişleri bakanlarının oybirliğiyle düzenlemeleri kabul etmesi ve ilk toplantılarında yaptırımların uygulanmasına karar vermesinden sonra gerçekleşecek. Yaz tatili nedeniyle bu toplantı önümüzdeki 21 Eylül'den önce gerçekleşmeyecek. Bu durum da Lübnan siyasi taraflarının manevralarını sürdürmek ve AB'ye üye 27 ülkeye girişin engellenmesini de içeren yaptırımlardan kaçınmak için iki ayı olduğu anlamına geliyor. AB’nin açıklamasına göre söz konusu yaptırımlar ayrıca, hedeflenen kişi ve kuruluşların mal varlıklarının dondurulmasını ve yaptırım listesine giren tarafların Avrupa’daki kişi ve kuruluşlarla herhangi bir iş yapmalarının engellenmesini içeriyor. Bu da bu tarafların Avrupa alanında finansal işlemler yapmasını engelleyecek.
AB’nin açıklamasına ABD Dışişleri Bakanlığı ve Hazine Bakanlığı tarafından yayınlanan benzer bir açıklama ile ABD yönetiminden hızlı bir karşılık geldi. Washington'un Lübnanlı politikacılara Hizbullah'ı finanse etmeleri veya yolsuzluk suçlamaları nedeniyle dayatmaya çalıştığı yaptırımlarının AB’nin yaptırımlarına eşlik etmesi bekleniyor. 
Fransa'nın yasadışı yollardan mal ve mülk edinmekle suçlanan kişileri kovuşturma konusunda yaptığı gibi AB’ye üye ülkelerin bireysel olarak atabileceği başka adımlar da var. Suriye'nin eski Devlet Başkanı Yardımcısı Rıfat Esed'in durumu bunun en iyi kanıtı olarak görülüyor. AB, Paris'in daha önce denediği, ancak havucun cazibesi zayıf olduğu ve sopa yeterince kalın olmadığı için sonuçsuz kalan ‘havuç- sopa’ politikasını izliyor. Bu nedenle sorulan soru, Avrupa Birliği'nin Lübnan siyasi sınıfını bencilliğinden, iç ve dış çıkar ve hesaplarından uzaklaştırarak çeşitli şekil ve türlerde birden fazla sorundan muzdarip Lübnanlıların durumuna yönlendirmede yaptırımlara başvurmasının etkili olup olmayacağı ile ilgili. 
AB’nin açıklamasından, Avrupalıların Lübnan tarafına yapılan çok sayıda çağrıya rağmen Lübnan’ın çağrılara karşılık vermeyi ertelemesinden ‘yorulmaları’ nedeniyle yaptırım tehdidine başvurdukları açıkça anlaşılıyor. Açıklamada birbirini izleyen iki paragrafta yer alan iki cümle, Avrupa'nın ruh haline ışık tutuyor. İlki, AB’nin krizden kalıcı olarak çıkmak için  yaptırımlar uygulayarak elindeki tüm araçlara başvurmaya hazır olduğuna işaret ediyor. Bu da havuç-sopa yöntemindeki sopa anlamına geliyor. Havuca ise, AB’nin Lübnan ve halkına mevcut zorlukların üstesinden gelmesi için yardım etmeye kararlı ve bunun için mevcut tüm araçları kullanmaya hazır olduğunu ifade ettiği ikinci paragrafta değiniliyor. AB ayrıca, insani yönün yanı sıra, Lübnan'ın istikrarı ve refahının tüm bölge ve Avrupa için temel öneme sahip olduğunu belirtiyor.
Öte yandan, Lübnan'daki siyasi durumun netleşmesi beklenirken, yaz tatilini geçirmek üzere Akdeniz kıyısındaki Toulon kenti yakınlarındaki Bregançon Kalesi’ndeki yazlığına taşınan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, BM ile işbirliği içinde, Lübnan'a insani yardım sağlamak için sanal olarak düzenlenecek uluslararası konferans için hazırlanıyor. Bu konferans, Macron tarafından ilki geçen yıl Ağustos’ta, ikincisi ise geçen yılın sonunda düzenlenen konferansın üçüncüsü olacak. Paris, geçici Başbakan Necib Mikati'nin bir hükümet kurmayı başarmasını, böylece tüm durumların sürekli kötüleşmesine son verme yönünde bunun bir başlangıç ​​noktası olacağını bekliyordu. Ancak Paris, Lübnan siyasetinin oldukça karmaşık koridorlarında kaybolan kurtarma girişimini başlatmasından bu yana yaşadığı hayal kırıklıklarının ardından daha çok hayal kırıklığına uğrayacak gibi görünüyor.



Meclis Başkanı'nın ‘Irak'ın kimliği’ konusundaki açıklamaları siyasi krize yol açtı

 Irak Temsilciler Meclisi Başkanı Mahmud el-Meşhedani (Irak Temsilciler Meclisi internet sitesi)
Irak Temsilciler Meclisi Başkanı Mahmud el-Meşhedani (Irak Temsilciler Meclisi internet sitesi)
TT

Meclis Başkanı'nın ‘Irak'ın kimliği’ konusundaki açıklamaları siyasi krize yol açtı

 Irak Temsilciler Meclisi Başkanı Mahmud el-Meşhedani (Irak Temsilciler Meclisi internet sitesi)
Irak Temsilciler Meclisi Başkanı Mahmud el-Meşhedani (Irak Temsilciler Meclisi internet sitesi)

Irak Temsilciler Meclisi Başkanı Mahmud el-Meşhedani'nin açıklamaları, yardımcısı Muhsin el-Mendelavi ile yaşadığı tartışmanın ardından siyasi krize yol açarak dün yapılması planlanan oturumun ertelenmesine neden oldu.

El-Meşhedani, ‘Irak'ın kimliği’ olarak tanımladığı şeyin anayasa metninde belirtildiği gibi ‘Arap Birliği'nin kurucu üyesi’ olmakla ilişkilendirilmesini kınamış ve açıklamasında ‘bu kimliğin binlerce yıl öncesine dayandığını’ belirtmişti.

Söz konusu kimliğin bu bağlantıyla nitelendirilmesine ilişkin bir soruya cevaben el-Meşhedani, bu bağlantıyı tamamen uygunsuz bularak ‘saçma’ kelimesini kullandı ve siyasi bir krize yol açtı.

Oturumun ertelenmesine, yapılmaması konusunda ısrar etmesine ve açıklamalarını geri çekmemesine rağmen el-Meşhedani bugün X platformunda “Gerçek bir sınav anında Sünni bloklar başkan etrafında kenetleniyor” diye yazdı ve meclis başkanına destek vermek için parlamento merkezinde toplanan Sünni milletvekillerine atıfta bulundu.

Irak'ın siyasi geleneğine göre meclis başkanlığı Sünni güçlerin elindeyken, Kürtler cumhurbaşkanlığı, Şiiler ise başbakanlık koltuğuna oturuyor.

Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin liderliğindeki İnşa ve Kalkınma Bloğu, yardımcısıyla patlak veren krizi kontrol altına almak amacıyla Sünni kampı dışından el-Meşhedani'ye desteğini açıklayan ilk siyasi bloklardan biri oldu.

İnşa ve Kalkınma Bloğu Sözcüsü Firas el-Meslemavi yaptığı basın açıklamasında, “Cabbar el-Kenani, Muhammed es-Sayhud, Kazım et-Tuki ve Murtaza es-Saadi'nin de aralarında bulunduğu 5 milletvekilinden oluşan blok liderliği, oturumu etkileyen sözlü tartışmalarla ilgili olarak parlamento içinde yaşananların koşullarını belirlemek üzere Temsilciler Meclisi Başkanlığı ile kapalı bir toplantı gerçekleştirdi” dedi.

El-Meslemavi, “Yaşananlar, meclis başkanlığının toplu olarak sorumlu olduğu bir emsal teşkil ediyor. Çünkü en yüksek yasama otoritesi olan yasama kurumunun başkanlığını ve üyelerini düzenleyen usul kuralları ve Temsilciler Meclisi yasası vardır. Bu nedenle bir blok olarak çözümlerle birlikteyiz ve oturumları düzenlemek ve önemli yasaları geçirmek için uygun yolları destekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Sudani liderliğindeki İnşa ve Kalkınma Bloğu’nun el-Meşhedani ve yardımcılarıyla görüşmesi, parlamentodaki Sünni blokların el-Meşhedani'yi destekleyici bir tutum sergilemek üzere bir araya gelmesinin ardından gerçekleşti.

 Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile Temsilciler Meclisi Başkanı Mahmud el-Meşhedani arasında Bağdat'ta gerçekleşen bir görüşmeden (hükümet medyası)Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile Temsilciler Meclisi Başkanı Mahmud el-Meşhedani arasında Bağdat'ta gerçekleşen bir görüşmeden (hükümet medyası)

Yanlış anlama

Sünni bir siyasetçiye göre, ‘el-Meşhedani'nin açıklamaları herhangi bir belirsizlik içermiyor, ancak Şii güçlerin yardımcısını bu yöne iten kasıtlı bir iradesi olduğu anlaşılıyor’.

Adının açıklanmaması kaydıyla Şarku'l Avsat'a konuşan Sünni siyasetçi, “El-Meşhedani ile pek çok konuda aynı fikirde olmasam da, Irak'ın kimliği ve anayasal olarak Arap Birliği üyeliğiyle ilişkilendirilmesi konusunda söyledikleri doğru. Hatalı olan Irak anayasasını hazırlayan taraftır” dedi.

Söz konusu tartışma, Temsilciler Meclisi Başkan Yardımcısı Muhsin el-Mendelavi’nin el-Meşhedani'yi telefonla arayarak “Irak'a hakaret ettin” demesiyle başladı.

Telefon görüşmesiyle yetinmeyen el-Mendelavi tartışmayı sürdürmek üzere el-Meşhedani'nin ofisine gitti ve ‘Irak'ın kimliği’ hakkındaki açıklamalarına itiraz etti. El-Meşhedani ise “Irak, Arap Birliği kurumundan daha büyüktür, 7 bin yıllıktır ve kimliğini onlarca yıllık bir kurumdan alması makul değildir” şeklinde yanıt verdi.

El-Meşhedani'nin Arap Birliği'ne ilişkin açıklamaları, meclis başkanlığı ile ilişkilerde bardağı taşıran son damla gibi görünse de el-Meşhedani televizyonda yaptığı açıklamalarda, Irak'ta önümüzdeki ay gösteriler düzenleneceğini ve bir güvenlik sorunu yaşanması halinde ‘acil durum hükümetine’ gidilebileceğini söylemek gibi başka önemli konuları da gündeme getirdi. ABD'nin Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) ile ilgili olarak tüm siyasi liderlere mesaj gönderdiğini de doğrulayan el-Meşhedani, ABD'nin yaklaşımının Halk Seferberlik Güçleri’ni yapılandırmak değil, güvenlik güçlerine entegre etmek olduğunu belirtti.

‘Boşluğu doldurmak’

Araştırmacı Yahya el-Kubeysi Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Devlet içindeki Sünni temsiliyeti sadece bir boşluğu dolduruyor, çünkü bu boşluğu Şii siyasi aktörler yönlendiriyor.”

El-Kubeysi'ye göre bu durum, Federal Yüksek Mahkeme'nin Irak Temsilciler Meclisi eski Başkanı Muhammed el-Halbusi'yi görevinden alma ve parlamentodan ihraç etme kararına kadar uzanıyor.

El-Kubeysi, “Bu karar anayasal ya da yasal bir argümana dayanmıyordu; daha ziyade siyasi bir karardı. Federal Yüksek Mahkeme de bu kararı almak için bir araçtı” ifadelerini kullandı.

Araştırmacı Seyf es-Saadi'ye göre ‘Temsilciler Meclisi'nin krizi 61. madde ve fıkralarında öngörülen yasama sürecinden sapması ve siyasi bloklar ile liderlerinin meclisin genel gidişatını kontrol etmesidir. Tüm sorumluluk meclis başkanlığına atfedilemez; aksine Temsilciler Meclisi Başkanı’nın sorumluluğu milletvekillerinin sorumluluğunu tamamlayıcı niteliktedir. Milletvekillerinin çoğu kendi bloklarının direktiflerini takip etmekte ve başkanlarının kararlarına uymamakta, bu da parlamento içinde tıkanıklığa yol açmaktadır.’

Es-Saadi Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, ‘beşinci parlamento döneminin sona erdiğini ve halen yürütme makamının performansını denetleyecek anayasal bir dayanaktan yoksun olduğunu’ ifade etti.