Putin’in Suriye’deki ‘zorlu görevlerinin’ adamı: Alexander Zorin

Alexander Zorin Son gerilimden önce Dera’yı ziyaret etti ve “Beşinci Kolordu” komutanı ile görüştü

2016 yılının Eylül ayında Cenevre’de gazetecilere pizza dağıtan Rus yetkili Alexander Zorin (AFP)
2016 yılının Eylül ayında Cenevre’de gazetecilere pizza dağıtan Rus yetkili Alexander Zorin (AFP)
TT

Putin’in Suriye’deki ‘zorlu görevlerinin’ adamı: Alexander Zorin

2016 yılının Eylül ayında Cenevre’de gazetecilere pizza dağıtan Rus yetkili Alexander Zorin (AFP)
2016 yılının Eylül ayında Cenevre’de gazetecilere pizza dağıtan Rus yetkili Alexander Zorin (AFP)

Alexander Zorin “zorlu görevlerin adamı” ve Rusya Devlet Başkanı “Kayser Vladimir Putin’in Suriye’deki elçisi” olarak tanınıyor.
Geçtiğimiz yıllarda Hmeymim Hava Üssü’ndeki çalışmaları sırasında, zıt görüşlü yerel taraflar ve farklı yüzlerle ilişkileri başlatmıştı. Şam'ın Guta'sında ve başka yerlerde uzlaşma sağlamak için grup liderlerini Rus ve Suriye uçaklarıyla sık sık tehdit etmişti. Ancak aynı zamanda taziye meclislerine katılıp yardım ve barış sağlayarak “insani bir tarafını” da göstermişti.
Zorin politikacıları ve sivil toplumdaki kişileri şaşırtacak ve Suriye ordusu, gruplar, Kürtler ve muhaliflerden oluşan ortak bir askeri konsey oluşturulmasına yönelik teklifleri onaylama derecesine varacak kadar muhaliflerle "muhalefet dilinden" konuşuyor. Siyasi olarak Zorin, 2018 yılının başlarında Ulusal Diyalog Konferansı'nın “mimarları” arasında yer almıştı ve muhaliflerin Cenevre'den Soçi'ye askeri bir uçakla seyahat etmesini sağlamıştı.
Zorin kapalı oturumlarda daima "rejimin tavrı ve inatçılığından" şikayet ediyor. Açık oturumlarda Rusya'nın tutumunu açıklıyor. Ancak konuşmalar ve fiziksel hareketler yapıyor ve Cenevre'deki bir otelde ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov arasında 2016 yılında imzalanan çatışma eylemlerine son vermeye yönelik bir anlaşmanın sonuçlarını beklerken yaptığı gibi, gazetecilere pizzalar ikram ediyor.
Yıllar önce Şam, Moskova'ya "eylemlerinde Zorin'i daha fazla koruyamayacağını” ve hayatının "militanlar ve teröristler yüzünden tehlikede olduğunu" bildirmişti. Bunun üzerinde Hmeymim Hava Üssü’nde bazıları rutin ve bazıları ise Zorin’in bir kısmını çözmeye katkıda bulunduğu yolsuzlukla ilgili olmak üzere askeri faaliyetler yürüten Rusya Savunma Bakanlığı, “Kayser’in elçisini” Moskova’daki yönetici ofisine geri çağırmıştı. Daha sonra Savunma Bakanı Sergey Şoygu lehine Suriye dosyasını denetlemek üzere idari bir makama terfi ettirilmişti.
Zorin birkaç gün önce yeni bir kıyafet ve yeni bir görevle Şam’a geldi. Dera kırsalındaki Busra eş-Şam’a, Ahmed el-Avde liderliğindeki “Beşinci Kolordu”daki “Sekizinci Tugay”ın karargahına sürpriz bir ziyaret düzenledi. Ahmed el-Avde’nin 2018 yılının ortalarında “Güney Anlaşması”nın yürürlüğe girmesini kolaylaştırmada “yardımı” dokunmuştu. Nasıl mı? ABD, Rusya ve Ürdün’ün (bir de İsrail) hükümet güçlerinin güneye dönüşüne ilişkin müzakereleri sırasında, Rus devriyeleri ve Washington ve müttefiklerinin, Tahran'ın desteklediği milislerin Ürdün sınırlarından ve Golan’daki sınır hattından uzaklaştırılması karşılığında gruplardan vazgeçip ağır silahlarını bırakmasıyla birlikte anlaşmayı duyuran ve kolaylaştıran Avde olmuştu. Buna karşılık Avde silah ve para sağlayan Hmeymim Hava Üssü’ne tabi olmakla birlikte “yapısal bağımsızlığı”, ağır silahlarını ve binlerce “Dera’lı” savaşçısını koruyan bir anlaşma imzalamıştı.
Avde “arkadaşını” Busra eş-Şam’a götürmek için Şam'a askeri bir konvoy gönderdi. “Yeni Zorin” Avde’ye, Şam'ın yaklaşık 50 bin sivili barındıran şehirdeki muhalif bölge olan Dera el-Beled'e girmek için uzlaşma sağlanması ve askeri bir çözüme sığınılmaması gerektiği konusundaki Rus önerilerini dinlemediğini bildirdi. Ayrıca Rusya'nın ordunun operasyonlarını desteklemek için bombardıman uçaklarını göndermeyeceğini vurguladı. Zorin’in bu ifadelerinden Avde, çözümün askeri değil de uzlaşma ile sağlanacağına dair “Rusya’nın Şam’a bir mesaj vermeye” çalışıyor olabileceğini düşündü. Zorin ve meslektaşlarına, “Beşinci Kolordu”nun “terör” ve DEAŞ ile savaşmaya hazır olduğu bilgisi verildi. Ancak savaşçılar herhangi bir saldırıyı engellemek için ülkelerinin insanlarının yanında olacak.
Zorin’in görüşü -doğrulanırsa- akıl hocası bakan Şoygu’nun genel eğilimi ile uyuyor. Şoygu Suriye'de çözüm için askeri düzenlemelerle nüfuz alanları kurulması gerektiğini düşünüyor. Sergey Lavrov ise hala Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararının Rusya tarafından yorumlanarak uygulanmasıyla ülkeyi ve halkı birleştirmenin mümkün olduğunu savunuyor.
Rus askeri görüşü, Suriye güçlerinin insani kaynaklar, ekonomik krizler ve yabancı orduların dış müdahaleleri ile ilişkili sebeplerden ötürü şu anda ülkenin tamamını kontrol edemediğini ileri sürüyor. Bu yüzden, “geçici çözüm” nüfuz alanları oluşturmak: Hükümet güçleri, Rusya ve İran için Türkiye ile anlaşarak Kuzey-Batı, ABD ile anlaşarak Kuzey-Doğu ve Özgür Suriye Ordusu’nun eski savaşçılarıyla anlaşarak Güney-Batı ve Orta-Batı nüfuz alanları oluşturulmalı.
Konuşmalar, üç “cep” değil de dört nüfuz bölgesi üzerinde yoğunlaşıyor. Ancak Şam’ın hesapları farklı. Suriye yönetimi, devletin tüm sembollerini kapsayan bir alanda cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılma şekli ve katılım sayısından memnun. Yönetim Ürdünlü yetkililerin açıklamalarını ve Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın Washington'dan dönüşünden sonra sınırları açma kararlarını değerlendirdi. Aynı zamanda normalleşme ve Arap açılımına ilişkin işaretleri değerlendirdi. Yönetim cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının ilanından ve yemin konuşmasından sonra bir zafer arayışı içinde. Böyle bir zafer halihazırda ülkenin kuzeybatısında Ankara ile Moskova arasındaki uzlaşma yüzünden zor gözüküyor ve ayrıca Washington-Moskova anlaşması yüzünden de mümkün değil.
“Devrimin beşiğinde bir zafer” arayışı ve Rusya’yı Suriye’nin kararına çekme çabası baş gösterdi. Nitekim perşembe günü şafak vaktinde, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in kardeşi Tümgeneral Mahir Esed komutasındaki “Dördüncü Tümen” ve geçen ayın 17'sinde Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki yemin törenine davet edilen Tuğgeneral Gıyas Delle komutasındaki Gays Güçleri tarafından Dera el-Beled’i bombalama operasyonları başlatıldı. Operasyonun amacı, Dera el-Beled ile Ömeri Camii’ne girilmesine zemin hazırlamak ve üç yıl önce ağır silahlar toplandıktan sonra hafif silahlar konusunu çözmekti.
2018 yılında geri çekildikten sonra yabancılar yerine yerel savaşçıları silah altına alma çabalarını yoğunlaştırmak ve komşu Ürdün’e “dronlar” göndermekle suçlanan İran saldırıda açık bir şekilde yer almadı. Ancak Rus hava desteğinin olmaması karşısında karadan savaşa katıldığı düşünülüyor.
Sürpriz olan şey Dera halkının ve gruplarının tepkisiydi. Zorin’in ziyaretinin ardından “Beşinci Kolordu”, Dera'nın doğusundaki kırsalda konuşlandı. Batı kırsalında, muhalif savaşçılar güvenlik noktalarını ve bölgeleri kontrol altına alarak yaklaşık 500 unsuru ele geçirdi. Ayrıca 2018 yılındaki bir anlaşma uyarınca varılan uzlaşmalarda ordu ve güvenlik güçlerine katılan “yeni ayrılıkçıları” ele geçirdiler. Önde gelen isimler halkın siyasi ya da yaşamsal olarak kalmak için hiçbir sebepleri kalmadığından ülkeyi terk edip Ürdün sınırlarına doğru gideceğine dair mesajlar göndererek, Dera el-Beled'de 50 bin kişiye "güvenlik koridoru" oluşturulmasını talep ettiler.
Kanlı bir günün ardından Ruslar müdahale ederek yeni bir uzlaşma arayışı içinde Dera ve ordu temsilcileri arasında toplantılar düzenledi. Uzlaşma bazı savaşçıları bölgeden çıkarmak, hafif silahlar konusunu çözüme kavuşturmak, “son cebe” sembolik bir dönüş yapılması, güvenlik bariyerlerinin kurulması ve “Beşinci Kolordu”nun rolüyle Amman-Şam yolunun açılması gibi maddeleri kapsıyor. "Dera'nın dokunulmazlığını sürdürmek" isteyen muhalifler ile Şam'ın "tam çözüm" ısrarı arasında yeni bir müzakere turu olması bekleniyor.

 


Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan bir ekip, Yemen'in doğusunda istikrarı sağlamak amacıyla Aden'de

Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)
Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)
TT

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan bir ekip, Yemen'in doğusunda istikrarı sağlamak amacıyla Aden'de

Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)
Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan bir askeri ekip, Yemen'in geçici başkenti Aden'e, Güney Geçiş Konseyi'ne bağlı güçlerin Hadramut ve Al-Mahra vilayetlerinden çekilmesi ve meşru yönetimi destekleyen Suudi liderliğindeki koalisyonun doğrudan gözetimi altında önceki konumlarına geri dönmeleri için yürütme mekanizmalarını kurmayı amaçlayan acil bir görevle geldi.

Ekip ayrıca, statüko öncesine dönüşü sağlamak amacıyla koordineli prosedürlere göre, bölgelerin "Vatan Kalkanı" güçlerine devredilmesi için düzenlemeler üzerinde de çalışıyor. Bu adım, Suudi Arabistan'ın Doğu Yemen'deki gerilimi sona erdirmek için yoğun çabalarının ve koalisyon liderliğinin Hadramut'taki Güney Geçiş Konseyi'nin tek taraflı eylemlerini reddetmesinin bir devamı niteliğinde. Koalisyon liderliği bu eylemleri, zorla yeni bir gerçeklik dayatma veya vilayeti barış ve istikrarı tehdit eden iç çatışmalara sürükleme girişimi olarak değerlendirmektedir.

Şarku’l Avsat'a konuşan özel kaynaklara göre askeri birliğin gelişi, Riyad'ın Yemen'deki meşru kurumlar içinde güvensizlik ortamı yaratacak veya bölünmeyi derinleştirecek adımları reddetme tutumunu güçlendiriyor.


Lübnan, İsrail'den gelecek büyük çaplı bir saldırı endişesi ile yaşıyor

 İşgal altındaki Golan Tepeleri'nde, Suriye'nin güneyini gören bir gözetleme noktasında duran İsrail askeri, 25 Mart (AFP)
İşgal altındaki Golan Tepeleri'nde, Suriye'nin güneyini gören bir gözetleme noktasında duran İsrail askeri, 25 Mart (AFP)
TT

Lübnan, İsrail'den gelecek büyük çaplı bir saldırı endişesi ile yaşıyor

 İşgal altındaki Golan Tepeleri'nde, Suriye'nin güneyini gören bir gözetleme noktasında duran İsrail askeri, 25 Mart (AFP)
İşgal altındaki Golan Tepeleri'nde, Suriye'nin güneyini gören bir gözetleme noktasında duran İsrail askeri, 25 Mart (AFP)

İsrail’in geniş çaplı bir saldırı hazırlığında olduğu yönündeki iddiaların gölgesinde yaşayan Lübnan’da, Mısır gerilimi düşürmek ve ülkenin İsrail kaynaklı herhangi bir askeri tırmanıştan korunmasını sağlamak amacıyla diplomatik girişimlerini yoğunlaştırdı. Bu çerçevede Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli’nin gelecek hafta Beyrut’u ziyaret etmesi öngörülüyor.

Mısır’ın Beyrut Büyükelçisi Ala Musa, Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, “Üzerinde çalıştığımız konu, gerilimin azaltılması ve Lübnan’ın saldırıların şiddetinde herhangi bir artıştan korunmasıdır. Asıl hedef budur. Sürecin, birçok engelin aşılmasında kullanılabilecek bir ivme yaratmak için adım adım ilerlemesi gerekiyor” dedi.

Öte yandan İsrail, diplomatik çabalara sahadaki gerilim ve geniş çaplı savaş tehditleriyle karşılık verdi. İsrail medyası, Lübnan hükümeti ve ordusunun yıl sonuna kadar belirlenen süre içinde Hizbullah’ın silahsızlandırılmasında başarısız olması halinde, İsrail ordusunun Lübnan genelinde Hizbullah hedeflerine yönelik kapsamlı bir saldırı planladığını yazdı.

Aynı zamanda İsrail, Lübnan’ın güneyindeki askeri gerilimi artırdı. İsrail güçleri, sivil müzakerelerin iki hafta önce başlamasından bu yana ilk kez, sınırdan yaklaşık 40 kilometre uzaklıktaki Zahrani bölgesinin de aralarında bulunduğu Litani Nehri’nin kuzeyindeki bölgeleri hedef aldı.


BM raporu: Batı Şeria'daki yerleşim faaliyetleri 2017'den bu yana en yüksek seviyesine ulaştı

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminin genişletilmesine ilişkin bir haritayı gösteriyor (AFP)
İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminin genişletilmesine ilişkin bir haritayı gösteriyor (AFP)
TT

BM raporu: Batı Şeria'daki yerleşim faaliyetleri 2017'den bu yana en yüksek seviyesine ulaştı

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminin genişletilmesine ilişkin bir haritayı gösteriyor (AFP)
İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminin genişletilmesine ilişkin bir haritayı gösteriyor (AFP)

AFP'nin dün gördüğü BM Genel Sekreteri'nin raporuna göre, İsrail'in işgal altında bulunan Batı Şeria'daki yerleşim genişlemesi, BM'nin 2017'de izlemeye başlamasından bu yana 2025'te rekor seviyeye ulaştı.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Güvenlik Konseyi üyelerine gönderdiği belgede, "İşgal altındaki Batı Şeria'da, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere, İsrail yerleşimlerinin devam eden genişlemesini kınıyorum. Bu durum gerilimleri körüklemeye, Filistinlilerin topraklarına erişimini engellemeye ve bağımsız, demokratik, bütünleşik ve tam egemen bir Filistin devletinin kurulma olasılığını tehdit etmeye devam ediyor" ifadelerini kullandı.

İsrail'in 1967'de işgal edip ilhak ettiği Doğu Kudüs'te yaklaşık üç milyon Filistinli yaşıyor; bunların yanı sıra Birleşmiş Milletler'in uluslararası hukuka göre yasadışı saydığı yerleşim yerlerinde de yaklaşık 500 bin İsrailli bulunuyor.

Batı Şeria'daki yerleşim faaliyetleri hem sağcı hem de solcu çeşitli İsrail hükümetleri döneminde devam etmiştir.

Bu yerleşim faaliyetleri, özellikle 7 Ekim 2013'te Hamas'ın güney İsrail'de gerçekleştirdiği benzeri görülmemiş saldırının ardından Gazze'de savaşın başlamasından bu yana, mevcut hükümetin döneminde önemli ölçüde yoğunlaştı.