Haberci RNA yani mRNA teknolojisi kullanılarak geliştirilen Kovid-19 aşılarının virüsün genetik materyalinin bir kısmını içermesi nedeniyle bazı çevreler virüsün RNA'sının enjekte edilmesinin insan hücresinin DNA'sını olumsuz etkileyeceğini öne sürüyor. Ayrıca sadece virüs bulaşmış olmasının da aynı şeye neden olduğunu iddia ediyorlar.
Haberci RNA aşılarından birini üreten Pfizer Şirketi’nin Sözcüsü Andrew Widger, aylar önce, şirketin ürettiği aşının insan vücudunun DNA dizisini değiştirmediği ve sadece vücut bağışıklığı inşa etmek için talimat verdiği yönünde güven verici bir mesaj gönderse de sosyal medyada yanlış bilgiler yayılmaya devam ediyor. Bu da genel olarak aşılara, özelde ise mRNA aşılarına olan güvenin sarsılmasına neden olurken, aynı zamanda toplumsal bağışıklığı elde etme çabalarını engelliyor.
Söz konusu asılsız iddiaları bilimsel olarak ve aşı üreten şirketlerden bağımsız olarak çürütmek amacıyla Queensland Üniversitesi'nden araştırmacılar, Cell Reports dergisinin son sayısında bir çalışma yayınladılar. Çalışmada, koronavirüsün kişinin DNA'sına giremeyeceğini bilimsel kanıtlarla açıkladılar.
Asılsız iddialar, ABD Ulusal Bilimler Akademisi Bildirileri (PNAS- Proceedings of the National Academy of Science) dergisinde yayımlanan bir araştırmaya dayanıyor. Dergideki yazarlar, Kovid-19’dan uzun bir iyileşme döneminin ardından bazı vakaların daha sonra yaptıkları testin pozitif çıkmasının virüsün DNA'ya entegrasyonundan kaynaklandığını öne sürdüler. Bazıları bu sonuca dayanarak virüsün genetik materyalini kullanan aşıların aynı sonuca yol açabileceğini iddia etti.
30 Temmuz'da Cell Reports dergisinde yayınlanan yeni çalışmadaki araştırma ekibi, toplumda paniğe neden olan ve aşıyı yaptırma konusunda isteksizlik yaratan bu iddiaları inceledi. Araştırmacılar, laboratuvarda büyütülen virüs bulaşmış hücrelerde DNA infiltrasyonu gerçekleştirdikten sonra virüsün DNA’daki varlığına dair hiçbir kanıt bulamadıkları için bu iddiaların yanlış olduğunu öne sürdüler.
Yeni çalışmanın önemi çalışmadaki yazarlardan kaynaklanıyor. Çalışmada dikkat çeken isimler arasında, Queensland Üniversitesi Mater Araştırma Enstitüsü'nde hesaplamalı ve moleküler biyoloji uzmanı ve aynı zamanda genomik ve yer değiştirebilen genetik elementler (transposable) konusunda uzman olan Profesör Geoff Faulkner yer alıyor. Bu da araştırmada insan biyolojisini nasıl etkilediklerini belirlemek için DNA değişikliklerini incelemede yetkin olduğu anlamına geliyor.
Faulkner, çalışmanın yayınlanmasıyla eşzamanlı olarak Queensland Üniversitesi'nin internet sitesinde yayınlanan bir raporda, “Virüs veya aşıların insan DNA'sına dahil edilebileceğine dair hiçbir endişe olmadığını kesin olarak söyleyebiliriz” diyor. Queensland Üniversitesi Kimya ve Moleküler Biyoloji Bilimleri Fakültesi’nden araştırmanın ortak yazarı Daniel Watterson ise, "Araştırmamız olağandışı viral aktivitenin olmadığını ve Kovid-19 davranışının koronavirüsünden beklenenlerle tutarlı olduğunu doğruladı” dedi.
Faulkner ve meslektaşları tarafından yapılan bu araştırmanın, Fransız haber ajansı AFP tarafından 30 Haziran'da yayınlanan bir raporda atıfta bulunulan ilk çalışmanın neden olduğu krizin tüm olumsuz etkilerini ortadan kaldıramayabileceği düşünülüyor. Washington merkezli Atlantik Konseyi'nin Dijital Adli Araştırma Laboratuvarı'nda çalışan ve yanlış bilgileri tanımlamaya ve ifşa etmeye odaklanan Emerson Brooking, “Yöntemleri zayıf ve sonuçları hatalı olan bir makale yayınlandığında, düzeltilmesi zor zararlar veriyor” dedi.
Brooking ayrıca, "Bazı kusurlu makaleler, koronavirüs hakkındaki yanlış bilgi krizini şiddetlendirdiği, aşı çabalarını engellediği ve yaşamı tehlikeye attığı için bir yangının yakıtı gibiler. Aynı zamanda Kovid-19 aşısından şüphe edenlerin ve komplo teorisyenlerinin dayandığı temel oluyorlar” ifadelerini kullandı. ABD'de aşı olanların yavaşladığı bir zamanda aşılarla ilgili yanlış bilgilerin özellikle tehlikeli olduğunu belirten Brooking, sağlık yetkililerinin Kovid-19 kaynaklı son ölümlerin tamamının aşılanmamış olanlar arasında gerçekleştiğini söylediğini bildirdi.
AFP’nin raporunun ortaya koyduğu gibi, kusurlu araştırma makalelerinin çoğu düzeltilmiş olmasına rağmen etkileri halen devam ediyor. Rapor, bunun için iki örneğe dikkat çekiyor. Bunlardan biri Vaccines tıp dergisi tarafından Haziran ayı sonlarında yayınlanan “Kovid-19 Aşılarının Güvenliği Politikasını Yeniden Düşünmeliyiz” başlıklı çalışma. Çalışmada, aşı dozlarının kurtardığı her üç kişiye karşılık iki kişinin ölümüne neden olduğu sonucuna varılıyor. Bu sonuçlar sosyal medyada hızla yayıldı. Bilim insanı Robert Malone'un Twitter hesabından makaleyi özetlediği bir paylaşımı binlerce kez retweet edildi. Facebook’ta ise 250 binden fazla kişi Araştırmacı Liz Wheeler'ın çalışmayı tartıştığı bir videoyu izledi.
Dergi daha sonra makaleyi sonuçların yorumlanmasını temelden etkileyen bazı hatalar içerdiğini öne sürerek geri çekse de bu durum derginin en az 4 Yönetim Kurulu üyesinin istifasına neden oldu. Wheeler'ın videosunun Facebook'ta yayılmaya devam etmesi ise aşıları reddedenlerin sayısının artmasına katkıda bulunuyor.
Kovid-19 aşıları insan DNA'sını etkilemiyor
Yapılan yeni bir araştırma, toplumsal bağışıklığı elde etme çabalarını engelleyen iddiaları geçersiz kılıyor.
Kovid-19 aşıları insan DNA'sını etkilemiyor
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة