Libya Temsilciler Meclisi, cumhurbaşkanlığı seçimlerini tartışıyor

İtalya Dışişleri Bakanı, seçimlerin gidişatını ilerletmek için Trablus’u ziyaret etti

Menfi ve İtalya Dışişleri Bakanı arasındaki görüşme (Libya Ulusal Birlik Hükümeti Medya Ofisi)
Menfi ve İtalya Dışişleri Bakanı arasındaki görüşme (Libya Ulusal Birlik Hükümeti Medya Ofisi)
TT

Libya Temsilciler Meclisi, cumhurbaşkanlığı seçimlerini tartışıyor

Menfi ve İtalya Dışişleri Bakanı arasındaki görüşme (Libya Ulusal Birlik Hükümeti Medya Ofisi)
Menfi ve İtalya Dışişleri Bakanı arasındaki görüşme (Libya Ulusal Birlik Hükümeti Medya Ofisi)

Libya Temsilciler Meclisi, ülke tarihinde ilk kez doğrudan cumhurbaşkanlığı seçimlerine izin veren ilk yasayı tartışmaya başlarken İtalya Dışişleri Bakanı Luigi Di Maio, dün (2 Ağustos) Libyalı tarafları 24 Aralık’ta yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini gerçekleştirmeye teşvik etmek için bu yıl beşinci kez Libya’ya sürpriz bir ziyarette bulundu.
Libya’nın doğusundaki Tobruk şehrinde bulunan meclis binasında dünkü toplantının ardından Temsilciler Meclisi, Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki birlik hükümetinin bu yılki devlet bütçe yasası için sunduğu taslağın, değiştirilinceye kadar ertelendiğini açıkladı. 120 milletvekilinin katılımının ardından meclise sunulan yasaların yanı sıra, bütçe onay toplantısının da bugüne ertelenmesine karar verildi.
Meclis Sözcüsü Abdullah Belihak, taslağın, hükümetten gelen bir yazıya göre üzerinde değişiklik yapılması için ertelendiğini belirtti. Belihak, bazı üyelerin ise askerlerin cumhurbaşkanlığı adaylığından iki yıl önce istifas etmiş olmasını ve Libya vatandaşlığı taşımayanların aday olmamasını şart koştuğunu belirtti. Aynı şekilde Meclis Başkanı Akile Salih, devrik lider Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfulislam’a atıfla dün, “Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan bir kişi Libya devletinin cumhurbaşkanlığına aday olamaz” dedi.
Yüksek Seçim Komisyonu’nun 2 Ağustos’ta yaptığı açıklamaya göre, bu ayın 18’inde ve bir ay süreyle yurt dışından Libyalıların kayıt işlemlerine başlanması planlanıyor. Komisyon, kamuoyunun ve sivil toplumun taleplerine yanıt olarak, yurt içinde seçmen kaydı güncelleme sürecini bu ayın on yedisine kadar uzatmaya karar verdi. Kayıt süreci, büyük bir katılıma tanık olurken, günlük 30 bini aştı.
Seçim Komisyonu Başkanı İmad es-Sayeh, basın toplantısı sırasında “Birlik hükümeti, seçim finansmanını karşılamak için ek bir miktar tahsis ederek komisyonu desteklemeye devam ediyor” derken, seçim sürecini desteklemek ve uygulamak için bir bakanlar kurulu oluşturduğunu kaydetti.
Öte yandan Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Luigi Di Maio ile görüşmesi sırasında seçimlere yönelik yasal çerçeve sorununu çözme ihtiyacına dikkati çekti. Temsilciler Meclisi ve devletin, seçimlerin zamanında yapılması için öne sürülen tekliflerden biri üzerinde uzlaşması gerektiğini vurgulayan Menfi, Libya ile İtalya arasında özellikle yatırım, karşılıklı ticaret ve ekonomi alanlarında ortaklığın ve ikili ilişkilerin güçlendirilmesinin önemine işaret etti. Menfi’nin bürosundan yapılan açıklamada, İtalya Dışişleri Bakanı’nın sahil yolunun açılmasını memnuniyetle karşıladığı belirtilirken, ziyaretinin de bu büyük adımın önemini dile getirmek üzere geliştiğini kaydetti.
Başkanlık Konseyi’nin son dönemde özellikle uzlaşma ve devlet kurumlarının birleştirilmesi meselesine ilişkin çalışmalarını öven Di Maio, ülkesinin özellikle güney Libya’da olmak üzere Libya ile çeşitli ekonomik, ticari ve diğer alanlarda, iş birliği yapmaya hazır olduğunu ifade etti.
Dibeybe ise İtalyan yetkili ile Libya Dışişleri Bakanı Necla el-Mankuş’un ve Hükümet İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Adil Cuma’nın da katılımıyla, iki ülke arasında ortak öneme sahip meseleleri görüştüklerini belirtmekle yetindi. Dibeybe, İtalyalı ve Libyalı taraflar arasında genişletilmiş bir toplantı yapılacağını da söyledi.
Mankuş, Di Maio’nun Libya ziyaretinin, ‘yasadışı göç, terör, organize suç, sınır güvenliği ve her alanda iki ülke arasında iş birliği’ konularında iki ülke arasındaki koordinasyonun takibinin yanı sıra, ‘Başkanlık Konseyi’ni, Birlik Hükümeti’ni ve istikrarı sağlama ve kurumları birleştirme çabalarını destekleme’ bağlamında geliştiğini ifade etti. Mankuş ayrıca, Di Maio’nun, ziyareti sırasında Bingazi’deki İtalyan Konsolosluğu’nun açılışını yapacağını da söyledi.
İtalyan Bakanın ziyareti, Mankuş için 3 haftalık bir aradan sonra görevine geri dönmesi için bir fırsat olarak görüldü.
Öte yandan Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri, geçen pazar akşamı Trablus’ta, seçim kanunu önerilerinin yayınlanma kurallarını belirleme çalışmalarına başlayan, Konsey tarafından oluşturulan Seçim Yasası Önerilerini Hazırlama Komisyonu üyeleriyle bir araya geldiğini söyledi. Mişri, Devlet Konseyi’ne, ardından da Temsilciler Meclsisi’ne sunulmaya hazırlık olarak, tüm ilgili makamlarla uzaktan iletişim kurmak için komitenin, önerilen seçim yasalarını gelecek on gün içinde tamamlamasının beklendiğini ifade etti.
Ayrıca Birlik Hükümeti’ne bağlı Batı Libya Askeri Bölgesi Komutanı Usame Abdusselam Cuveyli, Tunus ve Cezayir ile ortak sınır bölgeleri boyunca güvenlik güçlerinin ve keşif devriyelerinin konuşlandırılmasını emretti. Açıklamada, güvenlik organlarının belirli alanlarda güvenlik subaylarına destek sağladığı da belirtildi.
Diğer taraftan Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Libya ofisi, Avrupa Birliği’nin desteğiyle gönüllü geri dönüş programı kapsamında 226 göçmenin Burkina Faso, Gambiya ve Gana’ya geri döndüğünü duyurdu. Yapılan açıklamada, Libya’da mahsur kalan göçmenlerin, koronavirüsü kontrol altına almak için hareket kısıtlamalarına uygun olarak tıbbi muayeneden geçtikten sonra başkent Trablus’tan uçakla geri gönderildiği belirtildi.

 


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.


Haberlere göre İsrail, Gazze şehrinde Hamas lideri Raid Saad'ı hedef aldı

Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)
TT

Haberlere göre İsrail, Gazze şehrinde Hamas lideri Raid Saad'ı hedef aldı

Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonucu hasar gören bir evin çökmesinin ardından kurbanları arıyor (Reuters)

İsrail ordusu bugün Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas militanını hedef aldığını açıkladı.

İsrail ordusu, Shin Bet güvenlik servisiyle birlikte yaptığı ortak açıklamada, “Kısa bir süre önce, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) ve Şin Bet, Gazze Şehri bölgesinde üst düzey bir Hamas teröristini hedef aldı. Son birkaç aydır Hamas'ın yeteneklerini ve silah üretim kapasitesini yeniden inşa etmek için çalışıyordu” ifadeleri yer aldı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail haber sitesi Ynet’ten aktardığına göre operasyonun hedefinde, Hamas'ın askeri kanadı olan İzzeddin Kassam Tugayları Komutanı Raid Saad vardı.

Filistin Enformasyon Merkezi ise Gazze şehrinin batısındaki Nablusi Kavşağı yakınlarında sivil bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört kişinin öldüğünü duyurdu.

El-Aksa TV daha önce Gazze şehrinin güneybatısında patlamalar duyulduğunu bildirmişti.