CHP'li 11 büyükşehir belediye başkanından ortak açıklama: THK'nın uçaklarının giderlerini karşılamaya hazırız

ekran görüntüsü (Youtube)
ekran görüntüsü (Youtube)
TT

CHP'li 11 büyükşehir belediye başkanından ortak açıklama: THK'nın uçaklarının giderlerini karşılamaya hazırız

ekran görüntüsü (Youtube)
ekran görüntüsü (Youtube)

CHP'li 11 büyükşehir belediye başkanı, yaptıkları toplantıda Türkiye'nin farkı yerlerinde devam eden yangınlar nedeniyle kamuoyunun gündeminde yer alan Türk Hava Kurumu'nun kullanılamayan yagın söndürme uçaklarının bakım ve işletme masraflarını karşılama kararı aldı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı  Muhittin Böcek, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak ve Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfi Savaş'ın imzasaıyla yapılan ortak açıklamada Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin "orman teşkilatı yerleşim yerlerini korumaktan, -birinci derecede aslında sorumluluk belediyelerdedir" ifadelerine de tepki gösterilerek, "Yetki ve sorumluluk makamında oturanların böylesine hassas dönemlerde tüm kelimelerini, tüm cümlelerini ölçüp biçerek hassasiyetle dile getirmesini beklemek en tabi hakkımızdır" ifadeleri kullanıldı.
Öte yandan açıklamada orman arazilerini turizm yatırımcılarına açık hale getirebilecek "Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'a da değinilerek, sözkonusu yasanın orman alanlarının yüzölçümünü azaltıp azaltmayacağına dair resmi bir açıklama talep edildi.

"Yanan alanlara yapılacak tüm imara yönelik atılacak adımların hukuk yoluyla engellemesi için mücadelemizi sürdüreceğiz"
Başkaların ortak açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:

11 Büyükşehir Belediye Başkanı olarak 12'nci kez gerçekleştirdiğimiz toplantıda gündemimiz elbette ki ülkemizde devam eden ve büyük üzüntü duyduğumuz yangınlar oldu. Online olarak gerçekleştirdiğimiz toplantıdan çıkan aşağıdaki kararları kamuoyuyla paylaşırız. 
1. Neredeyse Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıt olan kadim kurumumuz Türk Hava Kurumu'na yönelik küçültücü tüm girişimlerden büyük üzüntü duyduğumuzu ve kuruma yönelik bazı ifadeleri ayıpladığımızı belirtiriz. ülkemize büyük hizmetleri olmuş olan bu kurumumuzdaki yangın söndürme uçaklarının tüm bakım ve işletme giderlerini 11 Büyükşehir Belediye Başkanı olarak karşılamaya hazır olduğumuzun altını çizeriz. Yetkili kurumlar tarafından izin verilmesi halinde 11 Büyükşehir Belediyesi tarafından tekrar aktif hale getirilecek olan yangın söndürme uçaklarını gerektiği her an koordinasyon halinde Tarım ve Orman Bakanlığı'nın kullanımına sunacağımızı da beyan ederiz. THK ile iş birliği yapılarak elindeki envanterin belediyelerimiz tarafından kullanımı da sürekli hale getirilecektir. 
2. Yangınların ormanlık alanlardan, yerleşim birimlerine doğru ulaştığı bilgisi gün gibi ortadayken, yetki ve sorumluluk makamında bulunan Tarım ve Orman Bakanı Sayın Bekir Pakdemirli'nin sözde 'siyasetten ari' diyerek belediyelere yönelik yaptığı suçlayıcı açıklamaları yüce Türk milletinin vicdanına havale ediyoruz. Ormanlık alanlarda kontrol altına alınamadığı için yerleşim birimlerine ulaşan yangınlarla mücadelede, belediyelerin suçlanması akla ve izana, üstelik görev tanımına da aykırıdır. Sayın Bakan'a hatırlatmak isteriz ki, resmi gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nde Tarım ve Orman Bakanlığı'nın görevi açıkça belirtilmiştir. Buna göre 'Ormanların geliştirilmesi, usulsüz ve kanunsuz müdahalelere, tabii afetlere, yangınlara, muhtelif zararlılara karşı korunması ve gerekli kontrolleri sağlamak" görevi bakanlığa ve Orman Genel Müdürlüğü'ne verilmiştir. Hal böyleyken bu hassas günlerde gündem değiştirmek ve sorumluluklarını başkalarına yüklemek adına yapılan bu tip suçlayıcı ifadeler, yangınla cansiparane mücadele eden itfaiyecilerimizi, sağlık personelimizi ve bizleri derinden yaralamıştır. Yetki ve sorumluluk makamında oturanların böylesine hassas dönemlerde tüm kelimelerini, tüm cümlelerini ölçüp biçerek hassasiyetle dile getirmesini beklemek en tabi hakkımızdır. 
3. Ne yazık ki, ülkenin pek çok yerinde görülen ve hepimizi üzüntüye boğan yangınlarla mücadelede dahi siyasetin sahaya indiğini ve bütüncül mücadeleye gölge düşürdüğünü üzülerek gözlemlemekteyiz. iktidar partisinin il ve ilçe başkanları dahi süreçlere dahil edilirken, başta Büyükşehir belediyeleri olmak üzere yangın mahallindeki ilçe belediyelerimiz kriz yönetim süreçlerinden dışlanmak istenmektedir. Öte yandan, belediyelerimize duyulan güven nedeniyle yapılan yardımlara kimi yerlerde el konulması da kabul edilebilir bir durum değildir. 'Sen yaptın, ben yaptım' kavgasına girmeden, toplumumuzun her bir ferdini derinden özen yangınlarla mücadelede siyasi saiklerle yapılan ayrımcılıkların bir an evvel ortadan kaldırılması gerekmektedir. 
4. Kamuoyuna duyurmak isteriz ki, 11 Büyükşehir Belediye Başkanı olarak kuracağımız ortak bir komite ile yanan alanların tespitini yapacak ve gün be gün bu alanların yeniden orman vasfını kazanması için takipçisi olacağız. Yanan alanlara yönelik daha önce örnekleri olduğu gibi, yapılacak tüm imar girişimlerinden kamuoyunu haberdar edecek ve bu yönde atılacak adımların hukuk yoluyla engellemesi için mücadelemizi sürdüreceğiz. 
5. 11 Büyükşehir Belediyesi olarak alanında uzman kişilerden bir Bilim Kurulu oluşturacağız. Bilim kurulu, ağaçlandırma tekniklerinden, iklim krizini dikkate alan ağaçlandırma tekniklerinden, yenilikçi bir ormancılık politikasına kadar pek çok alanda çalışacak. Sadece yangınlar değil sel, hortum vb. iklim krizinin tüm etkileri konusunda bilimsel görüş hazırlayacak. Kurulun görüş ve önerilerini rapor haline getirip ilgili kurumlarımız ve kamuoyu ile paylaşacağız. 
6. 11 Büyükşehir Belediye Başkanı olarak milletimiz adına takipçisi olacağımız bir beklentimiz daha var. Büyük miktarda orman alanlarımızı kaybettiğimiz yangınlarla mücadelede, sorumluluk sahibi kişi ve kurumların herhangi bir ihmalinin olup olmadığının sağlıklı bir şekilde tespiti gerekmektedir. Bu vesile ile ülkemizde derin bir acıya neden olan bu yangınlarla ilgili bir soruşturma açılmasını ve sonucunun kamuoyuna şeffaf bir şekilde açıklanmasını talep ediyoruz. 
7. Orman yangınları hızla devam etmekteyken, 28 Temmuz 2021'de Resmi Gazete'de yayınlanan ve orman alanlarının kullanımı üzerinde Kültür ve Turizm Bakanlığı'na birçok yeni yetki tanıyan Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un orman alanlarımızın yüzölçümünü azaltıp azaltmayacağına dair resmi bir açıklama talep ediyoruz. 
8. Başta orman teşkilatına, yangınla mücadele eden hava ve kara unsurlarına, ayrım yapmaksızın Türkiye'nin her yerinden yangınla mücadeleye gelen itfaiye, sağlık ve veteriner ekiplerine şükranlarımızı sunarız. Yöre halkımıza ve tatil yaparken yangına yakalanan yurttaşlarımıza hem verdikleri mücadele hem de ekiplere sundukları katkılar için 11 Büyükşehir Belediye Başkanı olarak minnettarız. 
 
Kamuoyuna saygı ile duyurulur. 

Independent Türkçe

 


İsrail Dışişleri Bakanlığı, Trabzon'daki eyleme tepki gösterdi

Kafasına çuval geçirilen Netanyahu maketinin üzerine "Savaş suçlusu" yazılı bir kağıt da asıldı (X/Kemalsaglamart1)
Kafasına çuval geçirilen Netanyahu maketinin üzerine "Savaş suçlusu" yazılı bir kağıt da asıldı (X/Kemalsaglamart1)
TT

İsrail Dışişleri Bakanlığı, Trabzon'daki eyleme tepki gösterdi

Kafasına çuval geçirilen Netanyahu maketinin üzerine "Savaş suçlusu" yazılı bir kağıt da asıldı (X/Kemalsaglamart1)
Kafasına çuval geçirilen Netanyahu maketinin üzerine "Savaş suçlusu" yazılı bir kağıt da asıldı (X/Kemalsaglamart1)

İsrail Dışişleri Bakanlığı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun maketinin cumartesi günü Trabzon'da "Netanyahu'ya idam" afişiyle birlikte bir inşaat vincine asılmasına tepki gösterdi.

Pazar günü X'te yapılan paylaşımda, Artvin Çoruh Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünde öğretim üyesi olan Kemal Sağlam'ın öncülüğüyle gerçekleştirilen eylemde TOKİ konutları inşaatındaki bir vincin kullanıldığı hatırlatıldı:

Türk akademisyen Başbakan Netanyahu'nun maketini bir 'İdam Cezası' afişiyle birlikte asıyor. Bir devlet şirketi gururla yardım ediyor. Türk yetkililer bu skandala karşı çıkmadı. Erdoğan'ın Türkiyesi'nde nefret ve antisemitizm kınanmıyor, kutlanıyor.

Sağlam, yerel basına yaptığı açıklamada Gazze'deki katliamlara dikkat çekmek istediğini belirterek "İsrail hükümetinin politikası uluslararası hukuku ve insan haklarını ihlal ediyor" demişti. 

Türkiye'deki resmi makamlar henüz konuya dair herhangi bir açıklama yapmadı. 

Gazze savaşı Ankara-Tel Aviv ilişkilerini gerse de Türkiye, Mısır ve Katar'la birlikte ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 maddelik planının garantörlerinden biri oldu. 

ABD'nin talebi üzerine Türkiye, ateşkes ve rehine takası anlaşmasını imzalaması için Hamas'ı ikna etmişti. Trump da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a desteği için teşekkür etmişti.

Diğer yandan Türkiye'nin Gazze Şeridi'ne konuşlandırılacak uluslararası güvenlik gücünde yer alamayabileceği son günlerde bildiriliyor.

ABD Dışişleri Marco Rubio, Gazze'de görev yapacak güvenlik gücünün İsrail tarafından da onaylanması gerekeceğini cuma günü söyledi.

Rubio, Türkiye'nin katılımına dair doğrudan açıklama yapmazken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Yardımcısı JD Vance'le 22 Ekim'de yaptığı görüşmede Türkiye'nin olası rolüne dair "Bu konuda karar İsrail yönetimine danışılarak alınacak. Çok net görüşlerim var" demişti.

Independent Türkçe, RT, Haber61


Reuters: Türkiye, ABD ve Avrupa’yla savaş jeti pazarlığında

Analizde, Erdoğan'ın son dönemdeki diplomatik başarılarını kullanarak ABD'yle savaş jeti anlaşmalarını tamamlamak istediği yazılıyor (Reuters)
Analizde, Erdoğan'ın son dönemdeki diplomatik başarılarını kullanarak ABD'yle savaş jeti anlaşmalarını tamamlamak istediği yazılıyor (Reuters)
TT

Reuters: Türkiye, ABD ve Avrupa’yla savaş jeti pazarlığında

Analizde, Erdoğan'ın son dönemdeki diplomatik başarılarını kullanarak ABD'yle savaş jeti anlaşmalarını tamamlamak istediği yazılıyor (Reuters)
Analizde, Erdoğan'ın son dönemdeki diplomatik başarılarını kullanarak ABD'yle savaş jeti anlaşmalarını tamamlamak istediği yazılıyor (Reuters)

Türkiye bölgedeki hava gücünü artırmak için Avrupa ve ABD'den savaş jetleri satın alma çalışmalarını hızlandırdı.

Reuters'ın analizinde Ankara yönetiminin, ABD'nin tedarik ettiği F-15, F-16 ve F-35 jetlerine sahip İsrail'in Gazze, İran, Suriye, Lübnan ve Katar'a düzenlediği saldırılar karşısında tedirgin olduğu yazılıyor. Türkiye'nin "potansiyel tehditlere karşı koymak ve savunmasız kalmamak için hava gücünün hızla artırılmasını" istediği ifade ediliyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir kaynak, Türkiye'nin acil ihtiyacını karşılamak için Katar ve Umman'dan 12 adet kullanılmış Eurofighter Typhoon jeti satın alacağını söylüyor.

Satışın, Eurofighter konsorsiyumundaki Birleşik Krallık (BK), Almanya, İtalya ve İspanya tarafından onaylanması gerekiyor. Bu süreçte 28 yeni savaş uçağının daha ileri tarihlerde tedarik edilmesi planlanıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Katar ve Umman ziyaretlerinde jet sayısı, fiyatlandırma ve teslim takvimini gündeme getireceği öne sürülüyor.

BK ve Türkiye, temmuzda 40'a yakın Eurofighter uçağı için ön anlaşma imzalamıştı. Londra yönetiminden bir kaynak, "Sözleşmenin son detaylarını yakında belirlemeyi umuyoruz" diyor.

Türkiye Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, nihai bir anlaşmaya varılmadığı ve Britanya'yla görüşmelerin olumlu yönde ilerlediği, diğer konsorsiyum üyelerinin de jet tedarikini desteklediği belirtiliyor.

Katar ve Umman ise gelişmelerle ilgili yorum yapmadı.

Türkiye, 2020'de Rus menşeli S-400 hava savunma sistemlerini satın almış, ABD de misilleme olarak CAATSA yaptırımlarını devreye sokup Ankara'yı F-35 programından çıkarmıştı.

Analizde, Erdoğan'ın geçen ay Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump'la görüşmesinde ilerleme sağlanamadığı savunuluyor. Ancak Türkiye'nin, Gazze savaşında Hamas'ı ateşkes anlaşmasını imzalamaya ikna etmekte oynadığı rolle ivme kazandığı, bu sayede CAATSA yaptırımlarını aşmayı istediği aktarılıyor.

Kaynaklar, Trump'ın özel bir "muafiyet" kararı alarak, F-35 tedarikinin önünü açabileceğini söylüyor. Ankara'nın ilerleyen süreçte Washington'a böyle bir hamle teklifiyle gidebileceği öne sürülüyor.

AK Parti Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Harun Armağan şu yorumları yapıyor:

CAATSA meselesinin çözülmesi gerekiyor. Bunun başkanlık muafiyetiyle mi yoksa Kongre kararıyla mı olacağı ABD'nin inisiyatifinde. Diplomasi ve işbirliği çabaları sürerken, bu CAATSA meselesi biraz tuhaf görünüyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Trump'ın Türkiye'nin stratejik önemini bildiğini ve "tüm bu bekleyen sorunlara yaratıcı çözümler aradığını" söylüyor. Ancak olası planlara dair daha fazla bilgi paylaşmıyor.

Reuters, Türkiye'nin Batılı ülkelerden silah tedarikinde yaşadığı zorlukların ardından kendi beşinci nesil savaş uçağı KAAN'ı geliştirdiğine de dikkat çekiyor. Ancak KAAN'ın, Türk hava gücünün belkemiğini oluşturan F-16'ların yerini almasının yıllar sürebileceği yazılıyor. Ayrıca hava savunma sistemi Çelik Kubbe'nin geliştirme sürecinin de hızlandırıldığı belirtiliyor.

Independent Türkçe, Reuters, Defence News


Kuzey Kıbrıs seçimleri: Erdoğan yeni gerçeklikle nasıl başa çıkacak?

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) taraftarları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki zaferlerini kutluyorlar, 19 Ekim 2025 (AFP)
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) taraftarları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki zaferlerini kutluyorlar, 19 Ekim 2025 (AFP)
TT

Kuzey Kıbrıs seçimleri: Erdoğan yeni gerçeklikle nasıl başa çıkacak?

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) taraftarları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki zaferlerini kutluyorlar, 19 Ekim 2025 (AFP)
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) taraftarları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki zaferlerini kutluyorlar, 19 Ekim 2025 (AFP)

Ömer Önhon

Yalnızca Türkiye tarafından bağımsız bir devlet olarak tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC), pazar günü dokuzuncu cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı.

Muhalefetteki Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) lideri Tufan Erhürman, oyların yüzde 62,80'ini alarak ezici bir zafer kazandı ve son beş yıldır görevde olan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ı mağlup etti. Erhürman, 1983'teki kuruluşundan bu yana Cumhuriyet'in altıncı cumhurbaşkanı olacak.

Bu seçimler, özellikle Cumhuriyet’in geleceği, Türkiye ile ilişkileri ve Doğu Akdeniz'deki jeopolitik durum açısından büyük önem taşıyor. Kıbrıslı Türkler yalnızca yeni bir cumhurbaşkanı seçmekle kalmadı; ayrıca siyasi yönelimlerini ve Kıbrıs sorununu çözmek için yapılacak diplomatik görüşmelerde kendilerini temsil edecek müzakereciyi de belirlediler.

Kuzey Kıbrıs'taki cumhurbaşkanlığı seçimleri, Kıbrıs Türk toplumu içinde iki karşıt seçenek arasında belirleyici bir referandum olarak da görülüyordu; iki devletli çözümü destekleyenler ve federal çözüme bağlı kalanlar.

Görev süresi sona eren Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “iki devletli çözüm”ü savunmuş ve adil bir çözümün ancak eşit egemenliğe sahip ve daha sonra uluslararası alanda tanınmaya çalışacak iki bağımsız devletin kurulmasıyla mümkün olduğunu vurgulamıştı.

Tufan Erhürman ise iki kurucu devlet ve iki toplum arasında siyasi eşitlik temelinde “Ortak Kıbrıs Cumhuriyeti” çerçevesinde Türk ve Rum kesimleri arasında bir ortaklık çağrısında bulunuyor.

Seçilmiş Cumhurbaşkanı Erhürman, “Dış politikayla ilgili tüm sorumluluklarımı Türkiye ile yakın istişare içinde yürüteceğimin ve bu istişare çerçevesinde kararlaştırılanın ötesinde hiçbir adım atmayacağımın altını çiziyorum” dedi.

Bu açıklamalar, Kıbrıslı Rumların Erhürman'dan duymayı umdukları şeylerle çelişiyordu. Erhürman, Rum basını tarafından “yeniden birleşme yanlısı bir aday” ve “Kıbrıs'ı yeniden birleştirmek için BM destekli, tıkanmış görüşmeleri yeniden canlandırmaya yardımcı olabilecek kritik oylamada katı bir adayı yenen ılımlı aday” olarak övülmüştü.

Ankara muhtemelen yeni gerçekliği akıllıca yönetecek, kendi güvenliğini garantiye alacak şekilde Kıbrıslı Türklere desteğini sürdürürken seçmenlerin iradesine saygı duyacak

Türkiye, seçim kampanyası sırasında Ersin Tatar'ın adaylığına güçlü bir destek vermiş olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve bazı üst düzey yetkililer, sonuçların açıklanmasının ardından Erhürman'ı tebrik ederek, Ankara'nın Kıbrıslı Türklere desteğinin devam ettiğini vurguladılar.

Ancak, Erdoğan ile en yakın müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli arasında konuya ilişkin görüş ayrılıkları olduğu görülüyor. Bahçeli, seçim sonuçlarının açıklanmasının hemen ardından, KKTC parlamentosundan seçimlere katılımın çok az olması nedeniyle sonuçları geçersiz ilan etmesini, ayrıca KKTC’nin Türkiye'ye katılımını zorunlu kılan bir karar almasını talep etti.

Bir sonraki adımın, seçilen Cumhurbaşkanı’nın başkent Ankara'yı ziyaret etmesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi olması bekleniyor. Şimdi soru, Türkiye'nin iki devletli çözüme verdiği sürekli destek göz önüne alındığında, iki tarafın ortak bir zemin bulup bulamayacağı.

cvfgb
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve görev süresi dolan KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, KKTC’nin başkenti Lefkoşa'daki yeni cumhurbaşkanlığı kompleksinin açılışında, 3 Mayıs 2025 (AFP)

Ankara muhtemelen Kıbrıslı Türklere desteğini sürdürürken, kendi güvenliğini ve KKTC’nin güvenliğini garantiye alacak şekilde seçmenlerin iradesine saygı duyacak ve yeni gerçekle akıllıca başa çıkacaktır. Farklı bir hareket tarzı Türkiye'nin çıkarlarına hizmet etmeyebilir.

Önümüzdeki haftalarda hem ikili ilişkilerde hem de BM çerçevesinde Türkler ve Rumlar arasında yeni atılımlar yaşanabilir.

Kıbrıs Rum nüfusu yaklaşık 1 milyon ve azınlık olarak gördükleri yaklaşık 470 bin Kıbrıslı Türk ile siyasi eşitliği tanımayı reddediyorlar

Muhalefet lideri Erhürman'ın büyük bir farkla zafer kazanmasına birçok etken katkıda bulundu. Bu etkenlerin en belirginleri, Kıbrıslı Rumların uluslararası tanınma ve Avrupa desteği sayesinde elde ettiği refahtır. Buna karşın, önceki Kıbrıs Türk liderliği Kıbrıs sorununu çözmek için ciddi adımlar atamadı, vatandaşların yaşam koşullarını iyileştirmekte başarısız oldu ve Kuzey Kıbrıs'ı etkileyen bir dizi skandal yaşandı.

Bununla birlikte, Kıbrıs Türk liderliğinin benimseyeceği yön ne olursa olsun, Kıbrıs sorununda nihai bir çözüme ulaşmak kolay olmayacaktır. Çünkü her iki tarafın hafızası da hâlâ ağır bir etniksel şiddet mirası taşımaktadır.

1960 yılında, Kıbrıslı Türkler ve Rumlar, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörleri olduğu bir anlaşma kapsamında “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni kurdular. Ancak bu düzenleme uzun sürmedi; çünkü hem düzenli hem de düzensiz Kıbrıslı Rum güçleri, “Enosis” olarak bilinen aşırı milliyetçi bir ideolojinin etkisiyle Kıbrıslı Türklere karşı silahlı saldırılar başlattı. Amaçları, ada üzerinde tam kontrol sağlamak ve Yunanistan'a katılmaktı ve bu da nihayetinde 1974'te Türkiye'nin askeri müdahalede bulunmasına neden oldu.

dfg
KKTC’nin yeni lideri Tufan Erhürman ve eşi Nilden Bektaş Erhürman, KKTC cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki zaferini kutluyor, Lefkoşa,19 Ekim 2025 (Reuters)

O zamandan beri Kıbrıslı Rumlar adanın güney kesimine yerleşirken, Kıbrıslı Türkler KKTC’yi ilan ettikleri kuzeyde yaşıyorlar.

Türk tarafı, iki toplum arasında siyasi eşitliğe dayalı ortak bir cumhuriyet kurmak amacıyla Rum tarafıyla uzun müzakereler yürüttü, ancak bu görüşmeler sonuçsuz kaldı.

Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından sunulan “Annan Planı”, Kıbrıslı Türk ve Rumları iki bölgeli bir devlette birleştirmeyi amaçlıyordu. Plan, 24 Nisan 2004'te adanın her iki kesiminde de referanduma sunuldu. Kıbrıslı Türklerin yüzde 65'i plana evet oyu verirken, Kıbrıslı Rumların yüzde 75'i planı reddetti ve bu da planın iptal edilmesine yol açtı.

Yaklaşık 1 milyon kişiden oluşan Kıbrıslı Rumlar, azınlık olarak gördükleri yaklaşık 470 bin Kıbrıslı Türk ile siyasi eşitliği tanımayı reddediyorlar. Ayrıca, Türkiye'nin garantör güç olmaya devam etmesine de karşı çıkıyorlar; Türkiye ise bu itirazı şiddetle reddediyor.

Daha sonra, 2017 yılında İsviçre'nin Crans-Montana dağ köyünde yapılan barış görüşmeleri de başarısızlıkla sonuçlandı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, temel gelir kaynakları turizm, üniversite gelirleri ve kumarhaneler iken, geri kalan gelir kaynakları doğrudan Türkiye'nin desteğinden oluşuyor

Annan Planı'nın reddedilmesine ve AB yasalarının çözümlenmemiş sınır anlaşmazlıkları olan ülkelerin katılımına izin vermemesine rağmen, Kıbrıs, 2002 yılında Kıbrıslı Türkleri tamamen dışlayan bir hamleyle, yalnızca Rum tarafını temsil edecek şekilde AB'ye katıldı. Ancak, daha sonra bazı Avrupalı ​​siyasetçiler ve uzmanlar bu hamlenin bir hata olduğunu itiraf ettiler. O zamandan beri Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), adanın tek meşru temsilcisi olarak AB fonlarından yararlanıyor. Ayrıca Türkiye'nin AB’ye katılımını engelliyor ve üyeliğini kendi siyasi ajandalarına hizmet edecek şekilde kullanıyor.

Son zamanlarda, ABD'nin silah ambargosunu kaldırması ve bu durumun kendilerine önemli bir askeri avantaj sağlaması nedeniyle Kıbrıslı Rumlar silahlanma alanındaki faaliyetlerini de yoğunlaştırdılar.

Paralel bir bağlamda, Türkiye ile ilişkileri gergin olan Binyamin Netanyahu hükümeti liderliğindeki İsrail, GKRY ile bir güvenlik ortaklığına girdi ve kendisine hava savunma sistemleri de dahil olmak üzere çeşitli askeri teçhizat sağladığı söyleniyor.

Gerilimi tırmandıran bu adımların ortasında, Kıbrıs açıklarındaki hidrokarbon rezervleri de bölgede ilave bir çatışma noktası haline geldi.

zxcvbg
Görev süresi sona eren KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, başkent Lefkoşa'da yapılan KKTC cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında bir sandıkta oyunu kullanıyor, 19 Ekim 2025 (AFP)

Rum tarafı, Kıbrıslı Türklerin keşfedilen enerji kaynakları üzerinde hiçbir hakkı olmadığını iddia ediyor ve Chevron gibi büyük uluslararası şirketleri arama ve sondaj faaliyetlerine katılmaya davet ederek Türkiye üzerindeki baskıyı artırmaya çalışıyor.

Ancak Türkiye de buna sessiz kalmıyor; Kıbrıslı Türklerin güvenli ve istikrarlı bir ortamda yaşamasını sağlamak için sürekli çaba sarf ediyor ve adanın kuzeyindeki askeri varlığı bu desteğin en önemli dayanaklarından biri. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kendi ordusuna sahip olsa da asıl gücü Türk askeri varlığına ve Ankara'nın adanın kuzeyinde sağladığı altyapıya dayanıyor.

Kuzey Kıbrıs'ın Türkiye'ye coğrafi yakınlığı ve Türk savaş uçaklarının Kıbrıs hava sahasına dakikalar içinde ulaşabilmesi, Kıbrıslı Türkler için güvenlik garantilerini daha da destekleyen iki faktör.

KKTC'nin temel gelir kaynakları turizm, üniversiteler ve kumarhaneler iken, geri kalan gelir kaynakları doğrudan Türkiye'nin desteğinden oluşuyor.

Türkiye'nin KKTC'nin uluslararası alanda tanınması yönündeki çağrılarına henüz hiçbir ülke yanıt vermemiş olsa da 20'den fazla ülkede temsilciliği bulunuyor. Ne uluslararası toplum ne de Kıbrıslı Rumlar, adanın egemenliğine eşit siyasi katılım için gereken tüm niteliklere sahip yaklaşık yarım milyon Kıbrıslı Türk'ün varlığını inkar edemez.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.