İsrail Fas’ta diplomatik temsilcilik açtıhttps://turkish.aawsat.com/home/article/3129806/i%CC%87srail-fas%E2%80%99ta-diplomatik-temsilcilik-a%C3%A7t%C4%B1
İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid, Fas’a gerçekleştirdiği ziyaret sırasında iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesiyle Rabat’ta İsrail’in iletişim ofisini açtı. İsrailli yetkili, Kral 6. Muhammed’i ülkesine davet ettiğini bir kez daha açıkladı.
Lapid, Fas Dışişleri Bakanlığı Afrika İşlerinden Sorumlu Bakan Muhsin el-Cezuli’nin de katıldığı açılış töreninin ardından Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Fas’ta İsrail temsilciliği açtık, bu tarihi bir an” ifadelerini kullandı.
Lapid dün İsrail ve Fas'ın diplomatik ilişkilerini geliştirmeyi ve iki ay içinde büyükelçilikler açmayı planladığını söyleyerek, Fas Dışişleri Bakanı Nasır Burita ile karşılıklı diplomatik temsil düzeyinin artırılması noktasında anlaşmaya vardıklarını aktardı.
İsrailli bakanın bu açıklamaları 2 günlük Fas ziyaretinin ardından düzenlediği basın toplantısında geldi. Ancak Fas Dışişleri Bakanlığı kaynakları, Lapid'in açıklamasına ilişkin yorum yapmadı.
İsrail iletişim ofisi merkezi, başkent Rabat'taki lüks Riyad mahallesinde yer alıyor. 1993 yılında açılan ofis ikinci Filistin intifadasının ardından 2000 yılında kapatıldı.
Fas, Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Sudan'dan sonra İsrail’de diplomatik temsilciliği olan altıncı Arap ülkesi. Bu gelişme Fas, İsrail ve ABD arasında 22 Aralık’ta iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleştiğini duyurmasının ardından yaşandı. Lapid, 2000 yılında Fas’taki İsrail iletişim ofisinin kapanmasından bu yana Fas'ı ziyaret eden ilk İsrailli Bakan oldu.
Lapid açıklamasında, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un Fas Kralı’na İsrail'i ziyaret etmeye davet eden bir mektup gönderdiğini ve mevkidaşına bu mektubu ilettiğini duyurdu. Eski İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz yıl iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesine yönelik imzalanan anlaşmanın ardından Fas Kralı’na benzer bir davet gönderdi. Ancak Fas tarafı bu davete herhangi bir cevap vermedi.
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken konuyla ilgili Twitter'dan yaptığı açıklamada, Rabat'ta İsrail iletişim ofisinin açılışı vesilesiyle iki ülkeyi tebrik etti. Ynet internet sitesi bir haberinde Lapid’in, “Stratejik olarak burada yarattığımız şey, İran’a karşı pratik bir alternatif sunmak için İsrail, Fas, Mısır, Ürdün, Bahreyn ve BAE siyasi ekseni” ifadelerini alıntıladı.
İran yönetimine sert eleştirilerde bulunan Lapid, Tahran’ın Buenos Aires saldırısından sorumlu kişilerden birinin yer aldığı yeni hükümeti dünyaya açıklaması gerektiğini söyleyerek, İran’ı ‘terör devleti’ olarak nitelendirdi. 1992 yılında Buenos Aires'teki İsrail büyükelçiliğine yapılan saldırıda 4'ü İsrailli 29 kişi hayatını kaybetmişti.
Lapid, ‘tarihi’ olarak nitelendirdiği bir ziyaret için geçtiğimiz Çarşamba günü Fas'a gelerek mevkidaşı Burita ile görüştü. Görüşme sonrası iki ülke arasında siyasi istişare mekanizması ve kültür, spor ve hava hizmetleri alanlarında işbirliği için bir anlaşmanın imzalandığı kaydedildi. İsrailli yetkili, bu anlaşmaların imzalanmasının ardından yaptığı konuşmada, ülkesi ile Fas, BAE, Bahreyn ve Sudan gibi Arap ülkeleriyle arasındaki ilişkileri yeniden tesis ederek başlatılan işbirliğini, ‘bölgede dostluk ve barış’ olarak nitelendirdi.
Öte yandan Burita açıklamasında, Filistin-İsrail çatışmasına siyasi bir ufuk açmak adına güven inşa etmek ve sükuneti korumak için acil önlemler alınması gerektiğini söyledi. Lapid ise konuyla ilgili açıklamada bulunmadı.
Fas ve İsrail dışişleri bakanları dün akşam, iki ülke arasındaki işbirliğini derinleştirmek ve ilişkileri güçlendirmek için iki anlaşma ve siyasi istişare mekanizması oluşturmak için bir mutabakat zaptı imzaladı. İlk anlaşma kültür, spor ve gençlik alanındaki işbirliğine ilişkin. İkinci anlaşma ise hava hizmetleri alanında. Burita, 10 anlaşmanın daha hazır olduğunu ve bu anlaşmaların ise önümüzdeki diğer ziyaretlerde imzalanacağını kaydetti.
İsrail heyeti dün Kazablanka'da Beyt El sinagogunu ziyaret. Fas ziyaretinde Lapid’e, Refah ve Sosyal Hizmetler Bakanı Meir Cohen, Knesset Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı Ram Ben Barak ve Dışişleri Bakanlığı Genel Müdürü Alon Oshby eşlik etti.
Rabat ile Tel Aviv arasındaki ilişkiler, 1993'te Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile İsrail arasında imzalanan Oslo Anlaşması'nın ardından başladı. Ancak 2000 yılında ikinci intifada sonrası ilişkiler durdu.
Fas, 3 bin kişiyle Kuzey Afrika'daki en büyük Yahudi topluluğuna sahipken, İsrail'de yaklaşık 700 bin Fas kökenli Yahudi yaşıyor.
İsrail'in Batı Şeria'ya saldırısı ve ilhakın başlangıcıhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5152758-i%CC%87srailin-bat%C4%B1-%C5%9Feriaya-sald%C4%B1r%C4%B1s%C4%B1-ve-ilhak%C4%B1n-ba%C5%9Flang%C4%B1c%C4%B1
İsrail işgali altındaki Filistin toprakları Batı Şeria'nın Ramallah kentinin batısında Givat Ze'ev yerleşim biriminde yeni inşa edilen evler, 3 Haziran 2025 (AFP)
İsrail'in Batı Şeria'ya saldırısı ve ilhakın başlangıcı
İsrail işgali altındaki Filistin toprakları Batı Şeria'nın Ramallah kentinin batısında Givat Ze'ev yerleşim biriminde yeni inşa edilen evler, 3 Haziran 2025 (AFP)
Muhammed Necib
Batı Şeria artık sadece 1967'den bu yana işgal altında tutulan bir Filistin toprağı değil, aynı zamanda çaresiz bir uluslararası ortam, zayıf bir Filistin Yönetimi ve 21. yüzyılın en kötü apartheid rejimi olarak tanımlanabilecek bir durumla karşı karşıya olan bir halka karşı İsrail’in sistematik askeri operasyonlarının, şiddet olaylarının eşlik ettiği yerleşim birimlerinin genişlemesinin ve sessiz Yahudileştirmenin devam ettiği bir sahne haline geldi.
İsrail’deki aşırı sağcı hükümetin iktidara gelişinden bu yana Batı Şeria son on yılların en tehlikeli saha ve siyasi değişimlerine tanık oluyor. Bu durum sadece yaklaşık üç milyon Filistinlinin günlük yaşamını tehdit etmiyor. Bir yandan da İsrail, dikkatlerin Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaşa odaklanmasından, politikalarına yönelik uluslararası tutumun zayıflığından ve Beyaz Saray'da kendisini destekleyen bir ABD başkanının varlığından yararlanarak Batı Şeria'daki politikalarını ve emellerini ilerletirken, Batı Şeria'nın fiilen ilhakını ve Yahudileştirilmesini hızlandıriyor ve coğrafyayı yeniden şekillendiriyor.
Filistinliler, dönüm noktasının 7 Ekim 2023'te İsrail ordusu ve yerleşimcilerin Batı Şeria'yı ve şu anda en kötü apartheid rejimiyle karşı karşıya olan vatandaşlarını hedef alan saldırılarını tırmandırmasıyla yaşandığını söylüyor. Filistinliler, dönüm noktasının 7 Ekim 2023'te İsrail ordusu ve Yahudi yerleşimcilerin Batı Şeria'yı ve şu anda en kötü apartheid rejimiyle karşı karşıya olan sakinlerini hedef alan saldırılarını tırmandırmasıyla yaşandığını söylüyor.
Filistinliler İsrail'de iktidarda aşırı sağcı bir hükümetin olmasının yerleşim faaliyetlerinin hızlanmasında ve Batı Şeria'nın ilhak edilmesinde büyük etkisi olduğu konusunda hemfikir olsa da Birzeit Üniversitesi'nden siyaset bilimci Dr. Ghassan Al-Khatib Al Majalla’ya yaptığı değerlendirmede, İsrail'deki mevcut hükümet düşse ve değişse bile Filistin topraklarının Yahudileştirilmesinin ve ilhakının durmayacağını belirtti. İsrail'deki demografik değişikliklerin siyasi ve ideolojik değişiklikleri yansıttığını söyleyen Dr. Khatib, 7 Ekim savaşından bu yana siyasi ve ideolojik değişiklikler nedeniyle çok sayıda laik görüşlü yerleşimcinin göç ettiğini, sayıları artan dindarlar da dahil olmak üzere aşırı sağcıların ise hiç göç etmediğini ifade etti.
Filistin Kurtuluş Örgütüne (FKÖ) bağlı Ayrım Duvarı (Utanç Duvarı) ve Yahudi Yerleşim Birimleriyle Mücadele Konseyi yetkilisi Emir Davud, 7 Ekim 2023 tarihinden 2025 haziran ayı başlarına kadar Batı Şeria'da yaklaşık 53 bin dönüm araziye el konulduğunu ve Filistin toprakları üzerinde inşa edilen onlarca yerleşim birimi ileri karakolunun yasallaştırılması ve kalıcı yerleşimlere dönüştürüldüğünü, bunun da İsrail'in Batı Şeria'da gerçek bir ilhak uyguladığını gösterdiğini söyledi.
İsrail ordusu, Batı Şeria'daki köy ve kasabaları coğrafi olarak birbirinden ayıran yüzlerce askeri kontrol noktası ve demir kapı kurarak Batı Şeria'daki Filistinlilerin hayatını zorlaştırıyor.
İsrail, Batı Şeria'yı ilhak etmek istediğini ve bazı yetkilileri aracılığıyla amacının Batı Şeria'da bir Filistin devleti kurulması ihtimalini ortadan kaldırmak olduğunu açıkça ifade ediyor. Bu ilhakı da sadece toprakla sınırladığından bu, Filistinlilere Doğu Kudüs veya işgal altındaki Suriye toprağı Golan Tepeleri sakinleri gibi İsrail kimliği verilmeyeceği anlamına geliyor.
Davud, Batı Şeria'nın hedef alınmasında İsrail ordusu ve yerleşimcilerin rolünü işlevsel bir değiş tokuş olarak tanımlıyor. İsrail ordusunun, Batı Şeria'nın doğusundaki 30 Bedevi topluluğunu, bazılarının avukatlarının tehcir kararlarını durdurmak için İsrail yargısına başvurmasının ardından tehcir edemediğinde, İsrail ordusunun bu görevi Bedevi topluluklarına daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir şiddetle saldıran ve onları topluluklarını terk etmeye zorlayan yerleşimcilere verdiğine dikkati çekti.
İsrail, 2024 yılında 51 yerleşim birimi ileri karakolu kurdu. 7 Ekim 2023'ten 2025 haziran ayı başlarına kadar bu sayı yaklaşık 75’e ulaşırken 22 Filistinli çeşitli şiddet olaylarında yerleşimciler tarafından öldürüldü. Ayrıca Filistinlilere ait 400 mülk, çiftlik ve aracı kundaklayan yerleşimciler, 7 Ekim 2023'ten 2025 haziran ayı başlarına kadar çoğu Nablus'un güneyinde, Ramallah'ın doğusunda, Salfit bölgesinde ve El Halil'in güneyinde olmak üzere Filistinlilere karşı yaklaşık 6 bin saldırı gerçekleştirdi.
İsrail ordusu ise Batı Şeria'daki şehir ve köyleri coğrafi olarak ikiye bölen ve hareket özgürlüğünü engelleyen yüzlerce askeri kontrol noktası ve demir kapıyı konuşlandırıp yeniden faaliyete geçirerek Batı Şeria'daki Filistinlilerin hayatını zorlaştırıyor. Filistinliler iş ve eğitim yerlerine gidip gelebilmek için geçmek zorunda oldukları kontrol noktalarında onlarca saat geçiriyor. İsrail ordusu 7 Ekim'den sonra Batı Şeria’da 170 kontrol noktası daha kurarak toplam kontrol noktası sayısını 898'e çıkardı. İsrail Savunma Bakanlığı'nın işgal altındaki Filistin topraklarını yürütme kolu olan Sivil İdare, Batı Şeria'nın kuzeyindeki güvenlik kontrolünü sıkılaştırırken 7 Ekim 2023'ten 2025 haziran ayı başlarına kadar özellikle Tulkerim, Nur Şems ve Cenin mülteci kamplarında olmak üzere 3 bin 225 yapıyı ve bin 225 evi yıktı, 22 binden fazla Filistinli mülteciyi yerinden etti.
Filistinliler, ordusu ve yerleşimcileriyle İsrail hükümetinin zamana karşı yarıştığına, Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaştan ve bu savaşın dehşetine odaklanılmasından faydalanarak Batı Şeria'yı ilhak etme ve Yahudileştirme projesini ilerletmek için sahadaki birtakım gerçekler dayattığına inanıyor.
Filistinliler, Filistin Yönetimi'nin İsrail'in Batı Şeria'ya yönelik politikalarının tehlikelerine uluslararası toplumum dikkatini daha fazla çekmek için daha etkili bir diplomatik çaba sarf etmesini bekliyor.
Filistin Ulusal Girişim Hareketi Genel Sekreteri Dr. Mustafa Bergusi, Al Majalla’ya yaptığı açıklamada İsrail'in Batı Şeria'nın yüzde 44'ünü kontrol altına aldığını belirterek, İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in Batı Şeria'da İsrail egemenliğini dayatma niyetlerini açıkladıklarını, bunun da bağımsız bir Filistin devleti kurulması ihtimalini yok etmek anlamına geldiğini söyledi.
Bergusi İsrail'in politikasını şöyle özetledi:
“7 Ekim olaylarından sonra Siyonist hareket Filistinlilerle uzlaşmaya hazır olmadığını teyit etti ve Batı Şeria’yı ele geçirmek, ilhak etmek, Yahudileştirmek ve İsrail devletinin yanında bir Filistin devletinin kurulmasını engellemek istiyor.”
Belki de en önemlisi, bu yeni gerçeklik Filistin Yönetimi'ni, güvenlik aygıtını (Batı Şeria'da 35 bin personel görev yapıyor) ve bir Filistin devletinin kurulmasına yönelik umutların azalması ve Batı Şerialıların yaşadığı ciddi ekonomik sıkıntılar nedeniyle Filistinliler arasında zorunlu göç ve siyasi bir çözüme olan güvenin yitirilmesine yönelik artan söylemlerle vatandaşlarını koruma ve hatta meşruiyetini sürdürme kabiliyetini zayıflatıyor.
Batı Şeria’da 3 milyondan fazla Filistinlinin karşı karşıya kaldığı baskı ve acıların ortasında Filistin Yönetimi, Filistin topraklarının Yahudileştirilmesini ve ilhakını durduramamakla suçlanıyor.
Yakının mezarını ziyarete gelen Filistinli bir kadının işgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Cenin mülteci kampındaki mezarlığa ulaşmasını engelleyen bir İsrail askeri, 6 Haziran 2025 (Reutes)
Filistin Yönetimi'nin ve Filistinlilerin kendi topraklarındaki kararlılığını destekleyecek ve yerleşim, ilhak ve toprak hırsızlığı projelerine direnecek bir strateji benimsemesi gerektiğini düşünen Dr. Ghassan Al-Khatib, Al Majalla’ya yaptığı değerlendirmede, “Filistin toprakları üzerindeki çatışmayı çözecek olan bu halk direnişidir” ifadelerini kullandı.
Çoğu Filistinli, ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'a yeniden gelişinin İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etme iştahını açtığına ve 1967'de Batı Şeria'yı işgal etmesinden bugüne kadar İsrail ordusu ve yerleşimcilerin davranışlarının aynı olduğu en uzun dönem olmasının da gösterdiği üzere Avrupa ve Arap ülkelerinin İsrail projeleri karşısındaki zayıflığının da verdiği rahatlıkla İsrail'e yeşil ışık yaktığına inanıyor. Sanki İsrail ve ABD’nin Filistinlilere zulmetme ve günlük yaşamlarını taciz etme konusunda birbirlerinin rollerini tamamladıklarını düşünüyorlar.
Filistinliler, Filistin Yönetimi'nin İsrail'in Batı Şeria'ya yönelik politikalarının tehlikelerine ve Batı Şeria'daki gerilimi İsrail'in lehine çözme girişimlerine uluslararası toplumum dikkatini daha fazla çekmek için daha etkili bir diplomatik çaba sarf etmesini bekliyor.
Batı Şeria’da yerleşimciler ve İsrail ordusu tarafından kullanılan ortak yollarda seyahat eden Filistinliler, yerleşimciler tarafından asılan ve üzerinde Gazze Şeridi'ndeki yıkıma dair resimlerin olduğu ‘Bu sizin kaderiniz, burada bir geleceğiniz yok, Ürdün'e göç edin!’ yazılı pankartları görüyorlar.
Batı Şeria bugün, statükonun devamının apartheid rejimi ile tek devletli bir gerçekliğin kökleşmesi ve iki devletli çözümün kesin olarak sona ermesi anlamına geldiği tehlikeli bir kavşakta bulunuyor.
İsrail’in aşırı sağcı hükümetinin İsrail ordusu, yerleşimciler ve Sivil İdaresi tarafından sahada uygulanan politikası, Batı Şeria topraklarının daha büyük bölümünün yerleşim birimlerini genişletme projeleri için kullanılması amacıyla en fazla sayıda Filistinliyi en küçük toprak parçasına hapsetmeye dayanıyor gibi görünüyor.
1954'ten beri Tulkerim Mülteci Kampı’nda yaşayan emekli Tümgeneral Adnan ed-Damiri, Al Majalla’ya yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Tulkerim, Nur Şems ve Cenin mülteci kamplarında yaşayanları sınır dışı etmesinin amacının Filistinli mülteciler sorununu, bu sorunun sembolleri olan BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) faaliyetlerini ve mülteci kamplarını sona erdirerek bitirmek olduğunu söyledi. Emekli Tümgeneral Bu saldırıların gelecekte Batı Şeria’daki diğer mülteci kamplarına yayılacağı tahmininde bulundu.
Ramallah'ın doğusundaki Deyr Dibvan beldesinde yaşayan bir Bedevi olan Halil Melihat ve onunla birlikte hayvancılıkla uğraşan 200 aile, yerleşimcilerin İsrail ordusunun koruması altında kendilerine defalarca kez saldırması ve hayvanlarını çalması üzerine 23 Mayıs'ta bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre Melihat, “Yerleşimcilerin gece gündüz tacizlerine ve saldırılarına maruz kaldık, en sonuncusu da ailemizin mensubu olduğu topluluğun içinde bir yerleşim karakolu kurulmasıydı. İsrail polisine ve Sivil İdaresi'ne şikayette bulunduk, ancak yerleşimcilerin bize ve hayvanlarımıza yönelik saldırılarını engellemek için hiçbir şey yapmadılar, bu yüzden ayrılmak zorunda kaldık” ifadelerini kullandı. Yerleşimcilerin kendilerine fiziksel saldırıda bulunduğunu söyleyen Melihat, altı erkeğin yaralanarak hastaneye kaldırıldığını aktardı.
Melihat, ‘çoban yerleşimi’ olarak bilinen yerleşimciler tarafından komşu arazilerde otlamalarının engellenmesi nedeniyle 4 bin olan koyun sayısının 100'e düştüğünü belirtti.
İşgal altındaki Batı Şeria’nın Deyr Dibvan beldesine İsrailli yerleşimciler tarafından düzenlenen saldırıdan bir gün sonra yanmış bir araç, 5 Haziran 2025 (AFP)
İsrail'in Batı Şeria'ya yönelik saldırıları, bir yandan iki devletli bir çözümü imkânsız hale getirirken, diğer yandan Batı Şeria'da yaşayan üç milyon Filistinlinin, Yahudileştirme, toprak gaspı, yerleşim birimleri inşası, cinayetler, tutuklamalar, askeri kontrol noktaları ve İsrail'in daha önce hiç olmadığı kadar kendilerine karşı yürüttüğü ekonomik savaşın hedefinde böyle bir çözümün gerçekleşme ihtimaline dair umutlarını tamamen yitirmelerine neden oldu. İsrail'in politikaları Batı Şeria'daki Filistinliler için bir beka tehdidi haline gelirken İsrail'i bu politikalardan geri adım atmaya zorlayacak kararlı bir uluslararası duruş olmadan bu politikaları durdurmanın mümkün olmadığını düşünüyorlar. Bu durum aynı zamanda birçoğunu İsrail'e karşı tutumlarını ve inançlarını radikalleştirmeye ve belki de yerleşimcilerin şiddetine ve ordunun baskısına karşı silahlı eylemleri desteklemeyi ve gerçekleştirmeyi düşünmeye itiyor.
Mevcut durumun devam etmesi, tek devlet realitesinin apartheid rejimi ile pekiştirilmesi ve iki devletli çözümün kesin olarak sona ermesi anlamına geldiğinden, Batı Şeria bugün tehlikeli bir kavşakta duruyor. Bu gerçeklik sadece Filistinliler için geçerli bir felaketin değil, aynı zamanda topyekûn bir intifadadan, güvenliğin çöküşüne ve hatta Filistin şehirlerinde bölgesel istikrarı tehdit edecek toplumsal bir ayaklanmaya kadar beklenmedik şekillerde ortaya çıkabilecek bir patlamanın da habercisidir.