Taliban, Kabil’in kapılarını çalıyor

Pentagon, büyükelçiliği korumak ve vatandaşların tahliyesini sağlamak için 3 bin asker gönderiyor. İngiltere ise ABD’nin geri çekilmesine tepkili.

13 Ağustos’ta Kabil’in güneydoğusundaki Gazne şehrinde teslim olan Afgan güvenlik güçlerinin başında bekleyen bir Taliban savaşçısı. (AP)
13 Ağustos’ta Kabil’in güneydoğusundaki Gazne şehrinde teslim olan Afgan güvenlik güçlerinin başında bekleyen bir Taliban savaşçısı. (AP)
TT

Taliban, Kabil’in kapılarını çalıyor

13 Ağustos’ta Kabil’in güneydoğusundaki Gazne şehrinde teslim olan Afgan güvenlik güçlerinin başında bekleyen bir Taliban savaşçısı. (AP)
13 Ağustos’ta Kabil’in güneydoğusundaki Gazne şehrinde teslim olan Afgan güvenlik güçlerinin başında bekleyen bir Taliban savaşçısı. (AP)

Taliban’ın hızlanan ilerlemesi ve Afganistan’daki vilayet merkezlerini kontrol etmesi, ülkenin tamamının Kabil kapılarına ulaşan hareketin ellerine düşmesi korkusuna neden oluyor. ABD de duruma dair şaşkınlık yaşıyor. Diğer yandan İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace, ABD’nin geri çekilmesine tepki göstererek Afganistan’da bir iç savaş çıkacağı uyarısında bulundu.
Taliban, 13 Ağustos’ta Afganistan’ın başkentinin güneydoğusundaki Gazne’yi kontrolünden bir gün sonra Kabil’in sadece 50 km güneyindeki Logar vilayetinin yönetim merkezi Puli Alem şehrinin kontrolünü ele geçirdi. Hareket, şu an Afganistan’daki yönetim merkezlerinin yaklaşık yarısını kontrol ediyor. AFP’nin haberine göre söz konusu bölgelerin tamamı sekiz günden kısa bir sürede düştü. Bu durum, isyancıların ülkenin güneyindeki Helmand vilayetinin yönetim merkezi Leşkergâh’ın kontrolünü ele geçirmesinden ve ülkenin 150 kilometre doğusundaki ikinci şehir olan Kandahar’ın düşmesinden birkaç saat sonra gelişti. AFP’ye konuşan üst düzey bir güvenlik yetkilisi, Leşkergâh’ın tahliye edildiğini, ordunun ve idari yetkililerin çıkışına izin vermek için 48 saatlik ateşkes kararı alındığını söyledi.
Taliban, 13 Ağustos’ta ülkenin orta kesimindeki Gur vilayetinin merkezi Çagçaran’ın direnişiyle karşılaşmadan şehrin kontrolünü ele geçirdi. Ülkenin kuzeyi, batısı ve güneyi militanların kontrolüne girdi. Kuzeydeki en büyük şehirler Kabil, Mezar-ı Şerif ve doğudaki Celalabad halen hükümet kontrolünde olan üç büyük şehir.
ABD, geçen perşembe günü vatandaşlarını ve başkent Kabil’de yaşayan diğer sakinleri tahliye etmeye yardımcı olmak için yeni güçlerin konuşlandırıldığını duyurdu. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü John Kirby, ülkesinin Kabil Uluslararası Havalimanı’nı güvence altına almak ve ABD Büyükelçiliği personelinin yanı sıra özel giriş vizesi olan Afganlar için tahliye çalışmalarını tamamlamak amacıyla 3 bin asker göndereceğini bildirdi. Pentagon yetkilileri, Ortadoğu’da konuşlanmış iki ABD Deniz taburu ve bir ordu piyade taburunun hareketine dikkat çekti. ABD ordusu ve Katar’daki Hava Kuvvetleri arasındaki ortak bir destek ekibinden bin asker ve Kuveyt’teki ‘Fort Bragg’ üssündeki piyade tugayından bir muharebe ekibi başkent Kabil’e gönderiliyor. Kirby, söz konusu güçlerin görevlerini ‘ABD Büyükelçiliği’ndeki sivillerin güvenliğini ve emniyetli hareketini sağlamak’ ve ‘gerekirse Kabil havaalanında güvenliği sağlamak için hazırda beklemek’ olarak nitelendirdi.
Kirby, Biden’ın geri çekilme emri vermeden önce sayıları 2 bin 500 ila 3 bin 500 arasında olan ABD güçlerinin aynı şekilde geri çekme fikrine karşı çıktı:
“Bu, çok özel bir amacı olan çok geçici bir görevdir. Afganistan’ı istikrara kavuşturmak ve güvenliğini sağlamak için son yirmi yıldır yaptığımız gibi sekiz veya dokuz ay boyunca da kuvvet konuşlandıracağımızı söylemekle oldukça dar ve çok pozisyonlu olan bu görev arasında büyük fark var.”
ABD yönetimi, Afganistan hükümetini desteklemeye çalışıyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin, Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani ile bir araya geldi.Kendisine ‘ABD’nin Afganistan hükümetiyle güçlü bir diplomatik ve güvenlik ilişkisini sürdürme taahhüdünü sürdürdüğünü’ söyledi. Dışişleri Bakanlığı, iki yetkilinin Gani’ye istifa etmesini tavsiye ettiği yönündeki spekülasyonları ise yalanladı.
New York Times, ABD’nin Afganistan Temsilcisi Zalmay Halilzad’ın, Taliban’a ABD Büyükelçiliği’ni herhangi bir saldırıdan veya gelecekteki Afgan hükümeti için uluslararası yardım fonlarını durdurma riskinden kurtarması çağrısı yaptı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price konuya dair şunları söyledi:
“Başından beri söylediğimiz gibi; Taliban’ın askeri çatışmalarının hız kazanması ve bunun sonucunda Afganistan genelinde şiddet ve istikrarsızlıktaki artış, ciddi bir endişe kaynağıdır. Bu bağlamda Kabil’deki sivil ayak izimizi daha da azaltıyoruz. Gelişen güvenlik koşulları ışığında, önümüzdeki haftalarda Afganistan’daki temel diplomatik varlığımızı azaltmayı umuyoruz.”
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi’nden üst düzey danışmanlar, Afganistan’daki savaş alanında kötüleşen durumu takip etmek ve ABD’lileri ve Afgan tercümanları tahliye etmeyi planlamak için geçen çarşamba gününden bu yana kapsamlı toplantılar düzenliyor. Yönetimin ABD kamuoyuna güvenmesi ve ABD’lilerin ezici çoğunluğunun Afganistan’dan çekilme kararını desteklemesi nedeniyle Washington yönetiminin koridorlarında Afganistan’dan çekilme kararını tersine çevirecek bir hareketlilik görünmüyor.
ABD Başkanı salı günü ülkenin 20 yıl boyunca 300 binden fazla Afgan askerini eğitmek ve donatmak için milyarlarca dolar  harcadığını duyurdu. Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, Başkan Biden’ın görüşünün Afganların bu eğitimi ülkelerini savunmak için kullanmaları yönünde olduğunu belirtti. Psaki, ABD yönetiminin Afgan ordusunun gerçekleştirdiği askeri harekatın sonuçları nedeniyle hayal kırıklığına uğramadığını vurguladı.
Diğer yandan Birleşmiş Milletler (BM), sivillerin en şiddetli çatışmalara sahne olan illerden kaçması nedeniyle Afganistan'da insani bir felaket yaşanacağı konusunda uyardı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) iki üyesi, Taliban’ı kınayan bir bildiri yayınlamaya hazırlanıyor. Norveç ve Estonya, “BMGK, Taliban güçlerinin Afganistan’daki şehir ve kasabalara düzenlediği ve çok sayıda sivil kayba yol açan silahlı saldırıları mümkün olan en güçlü şekilde kınıyor” açıklamasında bulundular. Afganistan İslam Emirliği’nin BM tarafından tanınmadığına dikkat çekilen açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Afganistan’da askeri güç tarafından dayatılan herhangi bir hükümetin kurulmasını veya Afganistan İslam Emirliği’nin geri gelmesini desteklemediğini ve desteklemeyeceğinmizi beyan ederiz.”
Taliban’ın ilerleyişi on binlerce insanı açlık koşullarında evlerini terk etmeye iterken, birçok kurum insani bir felaket yaşanacağı uyarısı yaptı. Reuters’ın haberine göre Dünya Gıda Programı’ndan (WFP) Thomson Ferry, BM’de verdiği bir brifingde şunları söyledi:
“Korktuğumuz şey, en kötüsünün henüz gelmemiş olması. Büyük bir açlık dalgası hızla yaklaşıyor. Durum, bir insani felaketin tüm özelliklerini taşıyor.”
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nden Shabia Mantoo da mayıs ayından bu yana yüzde 80’i kadın ve çocuk olmak üzere 250 binden fazla kişinin evlerini terk etmeye zorlandığını kaydetti.
İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace ise geçen perşembe günü yaptığı açıklamada, Taliban’ın daha fazla bölgeyi kontrol etmesi sonrasında yaklaşık 600 askerin İngiliz vatandaşlarının Afganistan’dan tahliyesine yardım edeceğini duyurdu. ‘Sky News’ kanalına konuşan Wallace, ABD’nin güçlerini geri çekme kararının birçok büyük soruna yol açtığını ve militanlara ivme kazandırdığını söyledi. Bu durumun Batı’nın Afganistan’daki 20 yıllık müdahalesiyle sonuçlanan 11 Eylül saldırılarından önce, Taliban’ın güvenli bir sığınak sağladığı El-Kaide’ye de yarayacağını belirten Bakan şu ifadeleri kullandı:
“Başarısız devletlerin bu tür insanlar için verimli topraklar olmasından oldukça endişeliyim. Tabii ki El-Kaide büyük olasılıkla geri dönecek. Bu, bizim ve çıkarlarımız açısından güvenlik tehdidine neden olacak.
Wallace, ABD ile Taliban arasında imzalanan Doha Anlaşmasına atıfta bulunarak “Bunu bu yolla yapmanın bir hata olduğunu ve uluslararası bir topluluk olarak bunun bedelini ödüyor olabileceğimizi hissetmiştim” dedi.
Geçen yıl eski ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetiminde imzalanan anlaşmanın, İngiltere’ye güçlerini geri çekmekten başka seçenek bırakmadığını söyledi.
İngiliz Bakan, 13 Ağustos’ta BBC’ye Afganistan’ın iç savaşa doğru gittiğini ve Batı’nın ‘Taliban’ın tek bir varlık olmadığını, aksine çok sayıda çatışan çıkar için bir isim olduğunu’ anlaması gerektiğini vurguladı. Ben Wallace, “İngiltere, 1930’lu yıllarda buranın savaş ağalarının yönettiği, farklı bölge ve kabileler tarafından idare edilen bir ülke olduğunu keşfetti. Çok dikkatli olunmazsa bir iç savaşa girileceğini anladı. Sanırım bir iç savaşa doğru gidiyoruz” dedi.
Norveç Dışişleri Bakanlığı da 13 Ağustos’ta Kabil’deki Norveç Büyükelçiliği’nin geçici olarak kapatıldığını ve kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle tüm büyükelçilik personellerinin tahliye edildiğini bildirdi. AFP’nin haberine göre Norveç Dışişleri Bakanı Ine Eriksen Soreide, düzenlediği basın toplantısında “Bu, yerel olarak çalışan, Norveç’te yakın akrabaları olan ve tahliye edilmek isteyen Afganlar için de geçerli” dedi.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas da 13 Ağustos’ta, Almanya’nın Kabil’de büyükelçiliğindeki çalışan sayısını en aza indireceğini ve büyükelçilikteki güvenlik önlemlerini güçlendireceğini söyledi. Maas, ABD ve diğer Batılı hükümetlerin konuya dair tavırlarının benzerini sergiledi.
Diğer yandan İran Dışişleri Bakanlığı, Afganistan’ın Herat kentindeki diplomatik misyonunun güvenliğinin sağlanması çağrısında bulundu. Bakanlık Sözcüsü Said Hatibzade, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada Afganistan’da şiddetin tırmanmasına ve Herat şehrinin Taliban kontrolüne geçmesine ilişkin kaygılarını vurgulayarak İslam Cumhuriyeti’nin ‘diplomatik binaların ve diplomatların hayatlarının tam güvenliğinin sağlanması’ çağrısı yaptığını söyledi.

 


İki farklı insansı türünün aynı yer ve zamanda yaşadığı keşfedildi

1,5 milyon yıl önce Kenya'daki bir göl kenarından geçen Paranthropus boisei'nin soyu bundan yaklaşık 400 bin yıl sonra tükendi (Kevin G. Hatala/Chatham Üniversitesi)
1,5 milyon yıl önce Kenya'daki bir göl kenarından geçen Paranthropus boisei'nin soyu bundan yaklaşık 400 bin yıl sonra tükendi (Kevin G. Hatala/Chatham Üniversitesi)
TT

İki farklı insansı türünün aynı yer ve zamanda yaşadığı keşfedildi

1,5 milyon yıl önce Kenya'daki bir göl kenarından geçen Paranthropus boisei'nin soyu bundan yaklaşık 400 bin yıl sonra tükendi (Kevin G. Hatala/Chatham Üniversitesi)
1,5 milyon yıl önce Kenya'daki bir göl kenarından geçen Paranthropus boisei'nin soyu bundan yaklaşık 400 bin yıl sonra tükendi (Kevin G. Hatala/Chatham Üniversitesi)

1,5 milyon yıllık ayak izleri, iki hominin türünün aynı zamanda ve aynı yerde yaşadığını ortaya koydu. 

6 ila 7 milyon yıl önce büyük maymunlardan ayrılan hominin grubunun hâlâ yaşayan tek üyesi Homo sapiens, yani modern insanlar.

Bilim insanları, bu grubun eski üyelerinin aynı ekosistemleri paylaştığını bilse de ellerinde ne kadar yakından etkileşime girdiklerini gösteren bir kanıt yoktu.

Kenya'daki Turkana Gölü kıyısında bir dizi ayak izinin keşfi, araştırmacılara aradıkları kanıtı verdi. 

2021'de keşfedilen ve 1,5 milyon yıl önceye tarihlenen izler, Homo erectus ve Paranthropus boisei'ye ait.

Homo erectus'un modern insanların doğrudan atası olduğu tahmin edilirken, Paranthropus boisei maymunlara daha çok benzeyen başka bir cinse ait. 

Bulgularını hakemli dergi Science'ta dün (28 Kasım) yayımlayan araştırmacılar, Paranthropus boisei'ye ait 12 iz saptadı. Ayak izlerinin aynı kişi tarafından bırakıldığı tahmin edilirken, Homo erectus'a ait üç iz farklı kişilerin gibi görünüyor. 

Araştırmacılar iki türün de iki ayak üzerinde yürüdüğünü ancak yürüme biçimlerinin farklı olduğunu belirledi. 

Makalenin yazarlarından Dr. Neil T. Roach "Homo erectus'a atfettiğimiz izlerde, bizimkilere çok benzeyen ayak izleri görüyoruz" diyerek ekliyor: 

Sert ayakları varmış ve bir şeylere basarken önce topuklarını kullanıyor, sonra da ayak parmaklarını itiyorlar gibi görünüyor.

Paranthropus boisei ise muhtemelen daha çok insan ve şempanze arasında bir ayağa sahipti. Seri halinde bıraktığı izleri analiz eden ekip, nispeten hızlı yürüdüğünü de saptadı. 

Nasıl etkileşime geçtiler?

Bölgede bulunan kemik fosilleri de iki türün aynı ortamda yaşadığını gösteriyor. Ancak fosiller çok daha geniş bir zaman aralığını kapsarken iki ayak izi arasında birkaç saat veya birkaç gün olduğu tespit edildi. Bu da insanların bu eski akrabalarının belki de beraber yaşadığına işaret ediyor.

Dr. Roach "Geçerken birbirlerine el sallamamış olabilirler ancak bunlar, kesinlikle aynı yerden geçen ve kolayca etkileşime girebilecek iki tür" diyor.

ABD'deki Chatham Üniversitesi'nden makalenin başyazarı Kevin Hatala da iki tür için "İlk kez birbirleriyle yan yana yaşadıklarını biliyoruz" diyor:

Bu kadar yakın yaşarken muhtemelen birbirlerinin varlığından haberdardılar. Bu da rekabet ve bir arada yaşamayla ilgili bazı ilginç soruları akla getiriyor.

Bilim insanları Paranthropus boisei'nin otçul, Homo erectus'un da hepçil beslendiğini tahmin ediyor. Bu nedenle iki hominin türü arasında bir rekabet yaşanma ihtimali düşük görünüyor. 

Bu dönemde bölgenin sıcak ve yağmurlu bir iklime sahip olduğu ve geniş kaynaklar sunduğunu söyleyen araştırmacılar, iki türün, domuzlar ve kılıç dişli kaplanlarla beraber yaşadığını ekliyor.

Ayrıca bölgede bulunan ayak izleri, devasa kuşların da burada yaşadığını gösteriyor.
 

hyju
Bilim insanları Homo erectus'a ait diğer ayak izlerinin, aynı dönemde başka hayvanlar tarafından silinmiş olabileceğini düşünüyor (Chatham Üniversitesi)

İklimdeki değişimlerle Homo erectus ve Paranthropus boisei'nin rekabete girmiş olabileceğini de düşünüyorlar. Hatala iki tür arasındaki etkileşimlerin "Homo erectus'un evrimi üzerinde etki yaratmasının kesinlikle mümkün" olduğunu ifade ediyor.

Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi İnsan Kökenleri Programı'ndan paleoantropolog Dr. Briana Pobiner, yer almadığı çalışmada aynı bölgede yürüyen bir değil, iki türe ait ayak izleri bulmanın "akıl almaz" olduğunu söylüyor:

Belki aynı yiyecek için rekabet ettiler; belki de sadece çimenlik bir alanın karşısından birbirlerine ihtiyatla baktılar ya da birbirlerini tamamen görmezden geldiler. 

Dr. Pobiner'a göre iki tür birbiriyle çiftleşmiş bile olabilir. 

Bulgular, iki tür arasında rekabet yoksa Homo erectus'un gelişimini neyin tetiklediği sorusunu da gündeme getiriyor. Dr. Roach "Eğer rekabet bunu açıklamıyorsa, cinsimizin nasıl ortaya çıktığını yeniden düşünmemiz gerekebilir" diyor.

Independent Türkçe, IFL Science, Washington Post, CNN, Science