13. Cuma kötüye işarettir hurafesi nasıl ortaya çıktı

Bu efsane o kadar yerleşmiştir ki, tarihin mantıksız korkusunu ve 13 sayısının korkusunu anlatan bilimsel bir isim vardır (Reuters)
Bu efsane o kadar yerleşmiştir ki, tarihin mantıksız korkusunu ve 13 sayısının korkusunu anlatan bilimsel bir isim vardır (Reuters)
TT

13. Cuma kötüye işarettir hurafesi nasıl ortaya çıktı

Bu efsane o kadar yerleşmiştir ki, tarihin mantıksız korkusunu ve 13 sayısının korkusunu anlatan bilimsel bir isim vardır (Reuters)
Bu efsane o kadar yerleşmiştir ki, tarihin mantıksız korkusunu ve 13 sayısının korkusunu anlatan bilimsel bir isim vardır (Reuters)

Batı kültüründe kötü talihin 13'üncü Cuma ile ilişkilendirilenler kadar yaygın olan birkaç batıl inanç daha var. Batıl inançlı insanlar nedenini tam olarak açıklayamasalar bile örneğin kara bir kediyle karşılaşmak, bir aynanın kırılması gibi durumlar kötüye yorumlanacak ve talihsizlik getirebilecek bir gün fikri derinden kökleşmiştir.
CNN’in haberine göre bu batıl inanç o kadar kökleşmiştir ki, mantıksız tarih korkusu diye tanımlanan bilimsel bir isim dahi verilmiştir.
13. Cuma nadir görülen bir fenomen gibi görünse de, Gregoryen takviminde herhangi bir ayın 13'ünün Cuma gününe denk gelme olasılığı haftanın diğer günlerinden daha fazla.
Öte yandan bu evrensel bir batıl inanç da değildir. Örneğin Yunanistan’da ve İspanyolca konuşulan ülkelerde 13. Salı kötü şans olarak kabul edilirken, İtalya'da birçok kişi 17.Cuma'nın kötü şans getirdiğine inanır.

Efsanenin doğuşu
Çeşitli kültürlerde zaman içinde gelişen birçok batıl inanç gibi, Cuma ve 13. günün kesin kökenlerini belirlemek zordur. Ancak bildiğimiz şey, hem Cuma hem de 13 sayısının tarih boyunca bazı kültürlerde uğursuz kabul edildiğidir. Charles Panati, The Extraordinary Origins of Everyday Objects (Günlük Adetlerin Olağanüstü Kökenleri) adlı kitabında, kötü şans kavramının kökenini, kötülük tanrısı Loki'nin Valhalla'da bir ziyafete girerek mevcut tanrı sayısını 13'e çıkardığı İskandinav mitolojisine kadar dayandırıyor. Loki’nin aldattığı kör tanrı Hodar, ışık, neşe ve iyilik tanrısı kardeşi Balder'i bir okla vurur ve anında öldürür.
Banati, batıl inançların İskandinavya'dan güneye Avrupa'ya yayıldığını ve Hıristiyanlık döneminin başlamasıyla birlikte Akdeniz boyunca3 sağlam bir şekilde yerleştiğini açıklıyor. Bu rahatsız edici rakamlar, İsa Mesih ve havarilerinin Kutsal Perşembe günü katıldıkları Son Akşam Yemeği hikayesiyle güçleniyor. Zira İsa’ya ihanet eden havari Yahuda İşkariyot o13. ve havariydi.
Hristiyan geleneğinde, kötü Cuma kavramı, İsa’nın ihanet gününün çok ötesine de uzanıyor. Çünkü Cuma günü Adem ve Havva'nın Yasak Ağaçtan meyve yediği gün olduğu söylenir. Hatta buna ek olarak Kabil’in kardeşi Habil'i öldürdüğü gün, Süleyman'ın tapınağının yıkıldığı gün ve Nuh'un gemisinin tufandan kurtulduğu gün. Bununla birlikte Steve Rudd'ın The Penguin's Guide to the Penguin of Britain and Ireland kitabında açıkladığına göre, 13. Cuma'nın talihsizlikle ilişkilendirilmesi ancak 19. Yüzyıla dayanıyor, Cuma ve 13 sayısının birleşimi ise 1907'de bir Viktorya icadı. Ayrıca Thomas W. Lawson'ın borsayı kasten çökertmek için o zamanlar bu tür mitleri sömüren bir komisyoncunun hikayesinin üzerine yazdığı “Friday the Thirteenth” 13. Cuma  adlı bir romanı da var. Dan Brown'un 2003 yılında yayınlanan romanı Da Vinci Şifresi, bu batıl inancın 13 Ekim 1307 Cuma günü yüzlerce Tapınak Şövalyesi üyesinin tutuklanmasıyla ortaya çıktığına dair yanlış iddianın yayılmasına da yardımcı oldu.

 


Bilim insanları primatları inceledi: Alfa erkek kural değil istisna

Erkek egemenliğinin en belirgin olduğu türlerden biri şempanzeler (AFP)
Erkek egemenliğinin en belirgin olduğu türlerden biri şempanzeler (AFP)
TT

Bilim insanları primatları inceledi: Alfa erkek kural değil istisna

Erkek egemenliğinin en belirgin olduğu türlerden biri şempanzeler (AFP)
Erkek egemenliğinin en belirgin olduğu türlerden biri şempanzeler (AFP)

Bilim insanları primat türlerinde alfa erkek olgusunun pek de gerçek olmadığını tespit etti. Geniş kapsamlı araştırma, dişi ve erkekler arasındaki hiyerarşik ilişkinin daha karmaşık olduğuna işaret ediyor.

İnsanların da içinde yer aldığı primat grubunda ya erkeklerin ya da dişilerin popülasyondaki hakim cinsiyet olduğu düşünülüyordu. Genellikle erkeklerin gruptaki hakimiyeti elinde tuttuğuna inanılıyordu.

Ancak hakemli dergi PNAS'te dün (7 Temmuz) yayımlanan çalışmada durumun sanıldığı kadar net olmadığı ve beklendiğinden daha fazla popülasyonda dişilerin egemen olduğu ortaya çıktı.

Araştırmacılar maymunlar, lemurlar, tarsiyerler ve lorisler gibi 121 primat türüne ait 253 popülasyondan 5 yıl boyunca veri topladı. Ekip varsayımların ötesinde daha net bilgi edinmek adına ayrıntılı davranış kayıtları toplayıp grup içindeki kavgaları ve kazananları derledi.

Çalışmada karşı cinsler arasındaki kavga ve tartışmaların sanılandan çok daha sık yaşandığı saptandı. Bir grup içindeki anlaşmazlıkların ortalama yarısı dişi ve erkekler arasında geçti. 

Araştırma genelinde incelenen kavgaların yaklaşık yüzde 90'ını erkekler kazandığı için bu açıdan net bir erkek hakimiyeti olduğu söylenebilir.

Öte yandan araştırmacılar popülasyonların sadece yüzde 17'sinde bu durumun gözlemlendiğini söylüyor. İnsanların en yakın akrabalarından şempanze ve bonobolar bu kesimde yer alırken, lemur ve bonoboların da olduğu primat popülasyonlarının yüzde 13'ünde net bir dişi egemenliği vardı.

Geri kalan yüzde 70'lik kısımdaysa bir cinsiyetin diğeri üzerindeki hakimiyet ya orta düzeydeydi ya da hiç yoktu.

Fransa'daki Montpellier Üniversitesi'nden çalışmanın başyazarı Dr. Élise Huchard, "Sıkı bir erkek egemenliği gerçekten azınlıkta" diyerek ekliyor: 

Bunun çoğunluk olmasını beklemiyorduk çünkü literatürü iyi biliyoruz ancak yüzde 20'nin altında kalmasını pek beklemezdik.

Erkek egemenliğinin daha net olduğu gruplarda, bu cinsiyetin vücut veya dişlerinin daha büyük olduğu gözlemlendi. Ayrıca dişilerin kaçıp ağaçlara tırmanamadığı popülasyonlarda da benzer bir durum vardı.

Öte yandan dişiler hakimiyetini, üremeden gelen güçleriyle kazanıyordu. Dr. Huchard, "Bir dişi çiftleşmek istemiyorsa, erkek bu konuda hiçbir şey yapamaz" diye açıklıyor: 

Dişiler üremeyi kontrol ettiklerinde, bunu erkeklere karşı bir güç mekanizması olarak kullanabiliyorlar.

Bilim insanları ayrıca dişilerin birbirleriyle rekabet ettiği ve erkeklerin yavrulara daha fazla baktığı gruplarda da dişi egemenliğinin daha yaygın olduğunu gözlemledi. Bu türlerde dişiler ya genellikle yalnız oluyor ya da sadece erkek-dişi çiftleri halinde yaşıyorlar. Bu durum tek eşliliğin dişi hakimiyetiyle bağlantılı olduğu anlamına gelebilir.

Araştırmacılar bu sonuçların doğrudan insanlara uygulanamayabileceğini ancak yakın akraba türlerdeki cinsiyet rollerinde şaşırtıcı bir esnekliğe işaret ettiğini söylüyor. 

Dr. Huchard, "Bu sonuçlar, insanlık tarihinde daha sonra ortaya çıkan tarım toplumlarına kıyasla daha eşitlikçi olan avcı-toplayıcılar arasındaki kadın-erkek ilişkileri hakkında bildiklerimizle epey örtüşüyor" diyor.

Independent Türkçe, Science Alert, BCC Science Focus, PNAS