Cezayir’de öldürülen gençle ilgili 36 kişi gözaltına alındı

Cezayir Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı yangın kurbanlarının tedavi edildiği hastaneyi ziyaret ettiler. (EPA)
Cezayir Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı yangın kurbanlarının tedavi edildiği hastaneyi ziyaret ettiler. (EPA)
TT

Cezayir’de öldürülen gençle ilgili 36 kişi gözaltına alındı

Cezayir Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı yangın kurbanlarının tedavi edildiği hastaneyi ziyaret ettiler. (EPA)
Cezayir Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı yangın kurbanlarının tedavi edildiği hastaneyi ziyaret ettiler. (EPA)

Cezayir polisi dün, geçtiğimiz günlerde Tizi Ouzou kentinde orman yakmakla suçlanan bir gencin yakılarak öldürülmesiyle ilgili yürütülen soruşturmada 36 kişinin gözaltına alındığı duyurdu.
Cemal bin İsmail isimli genç Kabiliye bölgesine bağlı Arbaa Nath Irathen kasabasında orman yangını çıkarmaya çalıştığı şüphesiyle bölge sakinleri tarafından linç edilmişti. Daha sonra İsmail’in Miliana şehrinden yangını söndürme çalışmalarına yardım etmek için bölgeye giden masum bir genç olduğu ortaya çıktı.
Sosyal medyada yayınlanan ve gencin öldürüldüğü anları gösteren bir video öfke yarattı ve adalet taleplerinin hızla yayılmasına neden oldu. İsmail'in ailesi ve yakın akrabaları, görüntülerin yayılmasından birkaç saat sonra kurbanın, yangını söndürmek amacıyla, insanlara yardım etmek için bölgeye giden bir müzisyen olduğunu aktardılar.
Yerel Polis, emniyet güçlerinin Larbaa Nath İrathen bölgesindeki polis karakolunun basılmasıyla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında, söz konusu olayla ilgili 3'ü kadın 36 kişinin gözaltına alındığını duyurdu.
Yerel basın, genç kurbanı öldürmeye kışkırtan bir kadının yanı sıra kendisini bıçaklayan kişinin de gözaltına alındığını, bazı şüphelilerin ise kaçtığını bildirdi. Polis, olaya karışan herkesin kimliğinin belirlendiği ve gözaltına alınacağı bilgisini paylaştı.

Yangınla mücadele sürüyor
Cezayir Sivil Koruma dün ülkenin kuzeyinde 33’ü asker olmak üzere yaklaşık 90 kişinin ölümüne yol açan orman yangınlarını söndürmek için çalışmaların sürdüğünü duyurdu.
Sivil Koruma tarafından yapılan açıklamada, 10 farklı eyalette süren 19 yangını söndürme çalışmalarının devam ettiği kaydedildi. En büyük yangının ve insan kaybının yaşandığı Tizi Ouzou'da şu an iki yangın sürüyor. Diğer bölgelerdeki yangınları söndürmek için de çalışmalar devam ediyor.
Sivil Koruma birimleri, son 24 saat içerisinde 33 yangını söndürdü.
Yangın söndürme çalışmalarına 490 itfaiye aracı ve 3 helikopter ile yaklaşık 7 bin 500 sivil koruma personeli katılıyor. Ordu, Avrupa Birliği (AB) ile yapılan anlaşma çerçevesinde gönderilen iki Fransız ve bir İspanyol uçağının yanı sıra 5 Rus Mi-26 ağır helikopterini de seferber etti.
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, ülkenin çeşitli bölgelerinde çıkan orman yangınlarıyla ilgili 22 şüphelinin gözaltına alındığını açıkladı. Meteoroloji Genel Kurumu da ülkenin kuzeyindeki hava sıcaklıklarının 44 dereceye ulaşacağı konusunda uyardı.
Afrika'nın en büyük ülkesi olan Cezayir'deki 4,1 milyon hektar orman alanı var. Yeniden ağaçlandırma oranı ise yüzde 1,76. Her yıl ülkenin kuzeyinde orman yangınları çıkıyor.2020 yılında 44 bin hektarlık alan kül oldu.
Tüm dünyada artarak devam eden yangınların, bilim insanlarının  uyarıda bulunduğu küresel ısınma ile ilgili oladuğu görüşü hakim.



Uçurumun eşiğinde Türkiye ve Suriye Kürtlerinin geleceği

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Uçurumun eşiğinde Türkiye ve Suriye Kürtlerinin geleceği

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Rüstem Mahmud

Son dönemdeki dönüşümler, ister başkent Şam'daki “meşru” merkezi iktidar otoritesi üzerindeki nüfuzu ve siyasi hegemonyası, isterse Suriye'yi kontrol eden silahlı gruplar üzerindeki hegemonyası yoluyla olsun, Türkiye'nin Suriye'de önemli bir siyasi aktör haline gelmesini sağladı.

Bu durum, Türkiye'nin ulusal güvenliğine tehdit olarak gördüğü Kürtlerin yoğunlukta olduğu YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) için siyasi ve güvenlik açısından bir meydan okuma teşkil ediyor. Türk dış politikasının açıkça ifade ettiği gibi, Ankara, Irak Kürdistan Bölgesi'ne benzer şekilde, Suriye'nin tam egemenliği altında dahi, Kürt bir siyasi/coğrafi/egemenlik deneyiminin ortaya çıkmasını engellemeye var gücüyle çalışıyor.

Buna karşılık, çekirdeğini Kürtlerin oluşturduğu, YPG ve onlara yakın Kürt siyasi güçler, Suriye dosyasıyla bağlantılı ve Suriye denkleminde devamlılıklarını sağlayacak bir siyasi/güvenlik koruma şemsiyesi oluşturabilecek üç aktif faktöre güveniyorlar.

Başta ABD olmak üzere Batılı güçler terörle mücadeleyi ve terör örgütü DEAŞ’ın geri dönüşünü engellemeyi Suriye'deki önceliklerinin başında görüyorlar. Bu nedenle, SDG’nin rolünün sürdürülmesi ve güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyorlar. Siyasetçilerin ve Başkan seçilen Donald Trump'ın başkanlık ekibi üyelerinin ifadelerine göre, ABD, kendisini Suriye'de askeri olarak kalmak zorunda görüyor. Nitekim ABD güçlerinin, 2020 yılında çekildikleri tüm bölgeleri kapsayan Suriye'nin kuzeydoğusunda gerçekleştirdiği yeniden konuşlanma süreci bunu açıkça ortaya koyuyor.

Aynı şekilde Kürt siyasi güçleri de Şam'daki yeni yönetim ile ortak bir siyasi alan bulma arayışında olup, mümkün olan en kısa sürede siyasi uzlaşıya varmayı hedefliyorlar. Böylelikle Türkiye’ye bağlı ve Türkiye tarafından yönetilen milis güçler ve Suriye Milli Ordusu ile açık bir askeri çatışma ihtimalini uzaklaştırmayı, bu uzlaşının Suriye’deki Kürtlerin geleceğine yönelik bir siyasi ve güvenlik örtüsü teşkil etmesini amaçlıyorlar.

Bu konuda ilk sinyaller gelmeye başladı ama asıl soru; Türk örtüsüne “alternatif” bir Arap, uluslararası veya BM örtüsü olması ya da Suriye’nin demokratik /seçimli bir yönetim aşamasına girmesi ve yeni otoritenin tüm bölgelerden yerel Suriyeli müttefiklere sahip olması durumunda, yeni yönetimin Türkiye'nin dayatmaları olmadan siyasi ve güvenlik açısından ne ölçüde özgür hareket edebileceğidir.

Türkiye, SDG ile PKK arasında tam bir ayrışma talep ediyor. Kürt siyasal taleplerinin coğrafi/egemen nitelikte olmaması, eşit yurttaşlık, bazı kültürel haklar gibi doğal hakların sınırlarını aşmamasını istiyor

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı nalize göre SDG de dahil olmak üzere Suriye Kürtleri, bu iki hususun yanı sıra, Türkiye içinde Türkiye devleti ile PKK arasındaki “barış sürecini” merakla takip ediyorlar. Bu süreç giderek daha da istikrarlı bir şekilde ilerleyerek, Türkiye ile Suriye Kürtleri arasında iletişim ve mutabakat için bir kaldıraç, Türkiye’nin onlarla sıfır toplamlı bir denklem üzerinden iletişim kurmasını engelleyen bir araç haline geliyor.

Türkiye, ABD buna siyasi veya güvenlik desteği sağlamayacağı için artık Fırat Nehri'nin doğusuna net bir kara harekatı düzenleyemeyeceğini bildiğinden, işler zamanla yarışıyor gibi görünüyor. Bu nedenle Türkiye Suriye'deki vekilleri aracılığıyla baskı yapıyor. Suriye'deki Kürt durumunun gelişmesi ve meşru/anayasal bir karakter kazanması ihtimali konusundaki endişelerine karşı garanti olarak, ABD'ye SDG  güçlerinin sahada uygulaması gereken bir dizi siyasi ve güvenlik talebi sunuyor.

Türkiye, SDG’nin PKK’dan tamamen ayrılmasını, PKK unsurlarının Suriye'den çekilmesini ve iki taraf arasındaki her türlü siyasal, ideolojik ve örgütsel bağların koparılmasını talep ediyor. Kürt siyasi taleplerinin coğrafi/egemen nitelikte olmamasını, eşit yurttaşlık, bazı kültürel haklar gibi doğal hakların sınırlarını aşmamasını istiyor.

SDG bu tür talepleri reddetmiyor ve Türkiye'nin geleceğin Suriyesi'nde Suriye Kürtlerini siyasi olarak koruma, kendi bölgelerine askeri harekat düzenlememe veya diğer Suriyeli silahlı grupları buna teşvik etmeme sözü vermesi koşuluyla, Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit olarak gördüğü her şeyi kapatmaya ve durdurmaya hazır olduğunu açıklıyor.