İran’ın önde gelen siyasi aktivistlerinden Ali Mutahhari uyardı:

Eski İran Meclis Başkanı Ali Laricani parlamentoda düzenlenen bir oturumda yardımcısı Ali Mutahhari ile görüştü. (KhabarOnline)
Eski İran Meclis Başkanı Ali Laricani parlamentoda düzenlenen bir oturumda yardımcısı Ali Mutahhari ile görüştü. (KhabarOnline)
TT

İran’ın önde gelen siyasi aktivistlerinden Ali Mutahhari uyardı:

Eski İran Meclis Başkanı Ali Laricani parlamentoda düzenlenen bir oturumda yardımcısı Ali Mutahhari ile görüştü. (KhabarOnline)
Eski İran Meclis Başkanı Ali Laricani parlamentoda düzenlenen bir oturumda yardımcısı Ali Mutahhari ile görüştü. (KhabarOnline)

Rusya'nın İran rejimine nüfuz ettiği uyarısında bulunan İranlı meşhur siyasi aktivist Ali Mutahhari, kendi deyimiyle ‘Tahran’ın Moskova ve Pekin’in kollarına atılmasını’ eleştirdi. Aynı zamanda Rus ve İngiliz büyükelçilerinin İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Tahran Konferansı’nı hatırlatan fotoğraflarına tepki gösterilmesinin ardından İranlı yetkililerin söz konusu büyükelçilerle ilişkilerindeki ikiyüzlülüğe atıfta bulundu.
Rus Büyükelçisi’nin “İran halkına ve dünyaya bugün İran'ın Rusya’nın kontrolü altında olduğu mesajını vermek istediğini” söyleyen Mutahhari, reformist Ensaf News sitesine verdiği röportajda “Kanıtlar, bir derecede Rusya ve Çin'in kollarına atıldığımızı gösteriyor” dedi.
Rusya Büyükelçiliği geçtiğimiz hafta Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Rusya’nın eski İran Büyükelçisi Levan Dzhagaryan ve İngiliz mevkidaşı Simon Shercliff’in 1943’te Tahran Konferansı'nın yapıldığı mekanda sandalyede otururken çekildikleri fotoğrafı yayınlamıştı. Nitekim bu fotoğraf, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki müttefik liderler İngiltere Başbakanı Winston Churchill, Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Joseph Stalin ve ABD Başkanı Franklin Roosevelt’in aynı yerde bir araya geldikleri fotoğrafı hatırlattı.
Fotoğraf, İranlı yetkililerin açıklamaları ve resmi yayın organlarının yanı sıra sosyal medyada rejimin destekçilerinden geniş tepkilere yol açtı. Tepkiler, Rusya ve Batı konusundaki tutumlarına göre farklılık gösterdi. Muhafazakar medya, Rusya Büyükelçisi karşısındaki tonun yumuşatılması yönünde baskı yaparken reformist aktivistler ise bürokratın ülkeden kovulmasını istediler. İran televizyonu, Rus Büyükelçisi’nin hesabının İngiliz mevkidaşından farklı olduğunu vurguladı.
İran Dışişleri Bakanlığı'na çağrılan Rus ve İngiliz büyükelçiler, fotoğrafa dair ‘üzüntülerini’ dile getirerek İran karşıtlığı yapmadıklarını vurguladılar. 
Benzer bir fotoğrafın 2017’de Instagram'da yayınlandığı göz önüne alındığında şu anki tepkilerin artması ise gözlemcileri şaşırttı. Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in İran Parlamentosu’nun Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin dışişleri bakanı adayını açıkladığı gün konuyla ilgili attığı tweet ile tepkilerin arttığı kaydedildi.
Bu konudaki farklı tepkilere şaşırdığını dile getiren Mutahhari ise şunları söyledi:
“Garip olan sözde devrimcilerden bazılarının ve devlet televizyonunun, asıl rol Rusya Büyükelçisi’ninken İngiliz Büyükelçisi’ne saldırmasıydı. Bu, Rusya'nın rejimimize nüfuz ettiğini ve burada destekçilerinin olduğunu gösteren bir kanıttır.”
Son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Anayasa Koruma Konseyi tarafından diskalifiye yarış dışı bırakılan Mutahhari, aynı zamanda eski Meclis Başkanı Ali Laricani’nin de kayınbiraderi.
Ülkedeki ana akımın görüşüne ve Ruslara ilişkin içteki endişelere işaret eden Mutahhari, “Bu haklı bir endişe. Zira Sovyetler Birliği ve Ruslar, devrimin başından bu yana bize zarar verdi” ifadelerini kullandı. Sovyet Büyükelçiliği ve komünist Tudeh Partisi'nin ABD Büyükelçiliği’nin ele geçirilmesinde rol oynadığına inandığını vurguladı.
Rusya'yı babasının suikastına dahil olmak ve İran-Irak Savaşı’nda Saddam Hüseyin'i desteklemekle suçlayan Mutahhari sözlerine şöyle devam etti:
“Rusya'nın nükleer anlaşma meselelerinde İran ile Batı arasındaki anlaşma konusunda daima endişe duyduğunu, ABD karşısında İran'ı nasıl kullandığını gördük. Suriye'de İran'a sadık güçler karşısında İsrail pençesini açık bırakarak Netanyahu ile anlaştıklarını da gördük.”
Söz konusu güçlerin saflarında ağır kayıplar yaşandığına dikkat çeken Mutahhari, Rusya'yı İran'a koronavirüs aşısı sağlama vaadinden vazgeçmekle de suçladı.
Nükleer anlaşmanın ve Hasan Ruhani dönemindeki dış politika yönelimlerinin önde gelen destekçilerinden olduğu bilinen Mutahhari’nin açıklamaları, İran-Rusya yakınlaşmasına ilişkin iç bölünmeyi yansıtır nitelikte.
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in nisan ayında sızdırılan ses kaydında, özellikle 2015’te nükleer anlaşmaya varılmasının ardından Tahran ile Moskova arasında derin bir güven krizinin olduğu ortaya çıkmıştı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i nükleer anlaşma ve İran ile Batı arasındaki yakınlaşma konusunda durumu tersine çevirmek için eski Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani'yi Suriye'ye askeri müdahale için bir plan hazırlamaya davet etmekle suçlayan Bakan Zarif, ayrıca Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’un anlaşmaya varılmasını engellemek istediğine atıfta bulundu.
İngiltere ve Rusya’dan hangisine güvenilebileceği konusunda “Daha şeffaf ve doğrucu olan Batılılar, istediklerini ifade ederler ve daha az ikiyüzlüdürler. Ancak Rusya öyle değildir; karmaşık davranışlar sergiler” ifadelerini kullanan Mutahhari, İranlı muhafazakarların Rusya ve Çin’e karşı anlayışlı davranmasını, körü körüne ABD ve Batı düşmanlığı ile gerekçelendirdi. Mutahhari konuya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bazıları ABD ve Batı’dan o kadar uzaklaştılar ki çatıdan Rusya ve Çin’in kollarına düştüler. İki ülkenin boğucu güvenlik sistemlerinin güvenlik kurumlarımıza örnek olması da bir hatadır. Zira bunlar komünist ülkelerdir ve ifade özgürlüğüne pek saygı göstermezler.”
Doğu ile Batı arasında dengeli bir politika ve rekabeti teşvik etme çağrısında bulunan Mutahhari, ABD ile diplomatik ilişkilerin kesilmesi ve Batı ile ilişkilerin soğumasının bir yandan İsrail'in, diğer yandan da Çin’in ve Rusya'nın çıkarlarına hizmet ettiği uyarısında bulundu.
Devrim Muhafızları'na bağlı diplomat Emir Abdullahiyan’ın Dışişleri Bakanlığı'na aday gösterilmesi ise Batı ile ilişkilerin daha da kötüleşeceği endişelerine neden oldu. Zira Abdullahiyan, Hamaney'in Çin ve Rusya ile ilişkileri destekleme tavrı doğrultusunda hız kazanan Doğu’ya yönelme politikasının kuramcılarından sayılıyor.



Vagonda uyuyan kadının ateşe verildiği olayla ilgili tüm bilinenler

NYT, Zapeta-Calil'in birkaç hafta içinde tekrar mahkemeye çıkarılacağını yazıyor, duruşma tarihiyse henüz belli değil (AP)
NYT, Zapeta-Calil'in birkaç hafta içinde tekrar mahkemeye çıkarılacağını yazıyor, duruşma tarihiyse henüz belli değil (AP)
TT

Vagonda uyuyan kadının ateşe verildiği olayla ilgili tüm bilinenler

NYT, Zapeta-Calil'in birkaç hafta içinde tekrar mahkemeye çıkarılacağını yazıyor, duruşma tarihiyse henüz belli değil (AP)
NYT, Zapeta-Calil'in birkaç hafta içinde tekrar mahkemeye çıkarılacağını yazıyor, duruşma tarihiyse henüz belli değil (AP)

ABD'nin New York kentindeki metroda, bir kadının ateşe verilerek öldürüldüğü korkunç olayın yankıları sürüyor. 

New York'un Brooklyn bölgesindeki Coney Adası'nda pazar günü yaşanan olayda öldürülen kadının kimliği henüz açıklanmadı. 

New York Polis Teşkilatı'ndan (NYPD) dün yapılan açıklamada, olayla ilgili Sebastian Zapeta-Calil adlı şüphelinin gözaltına alındığı bildirildi.

Zapeta-Calil'in pazar sabahı metroya bindikten sonra çakmağını çıkarıp kadının kıyafetlerini yaktığı ifade ediliyor. Daha sonra da geri çekilip kadının yanarak can verişini izlediği belirtiliyor. Polis, yangın söndürme tüpüyle olaya müdahale etse bile kadın kurtarılamadı.  

Diğer yandan olay yerindeki polislerin ifadelerinde, şüphelinin "alevleri gömleğiyle harladığı" öne sürülüyor. 

New York Times'ın (NYT) aktardığına göre 33 yaşındaki Zapeta-Calil, Guatemalalı kayıtdışı bir göçmen. Şüphelinin 2018'de sınır dışı edildikten sonra tekrar ülkeye kaçak yollardan girdiği belirtiliyor.

ABD'den atıldıktan sonra ülkeye nereden ve ne zaman tekrar girdiği bilinmiyor. Son adresi, Brooklyn'de psikolojik sorunlar ve madde bağımlılığından muzdarip evsizlere bakım veren Samaritan Village Forbell adlı merkezde kayıtlıydı. 

Zapeta-Calil hakkında pazartesi günü cinayet ve kundaklama suçlarından hukuki işlem başlatıldığı aktarılıyor. NYT, şüphelinin avukatı Andrew Friedman'ın yorum taleplerine yanıt vermediğini bildiriyor. 

Bakım evinde zanlıyla aynı odayı paylaşan Jose Acosta, Zapeta-Calil'in inşaatta çalıştığını ve karısıyla iki kızına destek olmak için her hafta Guatemala'ya para gönderdiğini söylüyor. 

Zapeta-Calil'in işten geldikten sonra genellikle ailesini aradığını anlatan Acosta, oda arkadaşını cinayetten önceki birkaç gün içinde görmediğini ve nereye gittiği hakkında hiçbir fikri olmadığını ifade ediyor:

Aklım almıyor. Gerçekten yaşananlara çok üzülüyorum.

27 yaşındaki Luis Caraballo ise şüpheliyle ilgili daha farklı bir profil çiziyor. Caraballo, Zapeta-Calil'in kimseyle konuşmadığını ve bazen bakım evine çok sarhoş geldiğini belirtiyor. 

Barınakta kalan diğer evsizlerden Ivan Goden, Zapeta-Calil'in genellikle kendi bakımına özen gösterdiğini fakat son birkaç haftadır daha dağınık göründüğünü söylüyor. 

Zapeta-Calil'in oda arkadaşlarından Raymond Robinson ise şüphelinin, K2 ve bonzai olarak da bilinen sentetik kannabinoid kullandığını, madde etkisi altındayken kendi kendine konuştuğunu fakat kimseye zarar vermediğini belirtiyor. 

NYT'ye konuşan ve kimliğinin açıklanmamasını isteyen bir güvenlik görevlisi, hayatını kaybeden kadının da evsiz olduğunu belirtiyor. Zapeta-Calil trene bindiğinde kadının vagonda uyuduğunu aktarıyor.

Independent Türkçe, New York Times, CNN, New York Post, AP