Hindistan, ABD'nin Çin'e karşı yürüttüğü ‘Büyük Oyun’a katılıyor

Hindistan Donanması, Güney Çin Denizi'nde ‘doğuya hareket’ politikasını güçlendiriyor.

Hindistan Deniz Kuvvetleri’ne ait bir INS Vikrant uçak gemisi, bir hafta önce deniz tatbikatlarına katılmaya başladı (AFP)
Hindistan Deniz Kuvvetleri’ne ait bir INS Vikrant uçak gemisi, bir hafta önce deniz tatbikatlarına katılmaya başladı (AFP)
TT

Hindistan, ABD'nin Çin'e karşı yürüttüğü ‘Büyük Oyun’a katılıyor

Hindistan Deniz Kuvvetleri’ne ait bir INS Vikrant uçak gemisi, bir hafta önce deniz tatbikatlarına katılmaya başladı (AFP)
Hindistan Deniz Kuvvetleri’ne ait bir INS Vikrant uçak gemisi, bir hafta önce deniz tatbikatlarına katılmaya başladı (AFP)

Hindistan Deniz Kuvvetleri, Güney Çin Denizi de dahil Büyük Okyanus ile Batı ve Orta Pasifik'i kapsayan bölgede tam kapasite ile faaliyet gösteriyor. Bu yüzden İngiltere, Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkeleri ile ABD liderliğindeki yaklaşık 20 ülkenin, bölgedeki bir güç gösterisine katılmak ve büyük çaplı deniz tatbikatları yapmak için donanma güçlerini birleştirdikleri ‘Büyük Oyun’a aktif olarak katılıyor.

Hindistan Deniz Kuvvetleri’nin ateş gücü
Hindistan Donanması tarafından yapılan açıklamada, Hindistan askerleri, iki ülke arasında Himalayalar'daki tartışmalı sınırda halen Çin Halk Kurtuluş Ordusu ile karşı karşıyayken iki ayı aşkın bir süredir Güneydoğu Asya, Güney Çin Denizi ve Batı Pasifik’te özel bir görev gücünün konuşlandırıldığı belirtildi. Hindistan Deniz Kuvvetleri’ne ait dört savaş gemisinden oluşan görev gücü, Vietnam, Filipinler, Malezya, Avustralya ve Endonezya donanmaları ile ikili tatbikatlar yapacak. Yeni görev gücü, dost ülkelerle askeri iş birliğini güçlendirirken, Hindistan'ın ‘doğuya hareket’ politikasını geliştirmeyi amaçlıyor. Hindistan Deniz Kuvvetleri Sözcüsü Vivek Madhwal yaptığı açıklamada, “Hindistan Donanması, bu görev gücünün konuşlandırılması sürecinde, Batı Pasifik'teki Japonya, Avustralya ve ABD'nin dörtlü müttefik donanması ile birlikte bu ayın sonlarında, Avustralya, Japonya ve Hindistan liderlerinin Ekim ayında bir araya geleceği ABD'de yapılması beklenen dörtlü zirveden önce gerçekleşecek olan Malabar 2021 deniz tatbikatına katılacak” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Çin Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan açıklamada, “Çin, ilgili ülkelerin savaş gemilerinin uluslararası hukuka ciddi şekilde uymalarının yanı sıra Güney Çin Denizi’ndeki ülkelerin egemenliğine, haklarına ve çıkarlarına saygı göstermelerini ve bölgesel barış ve istikrara zarar vermemelerini umuyor” ifadeleri yer aldı.

Hindistan’ın hedefleri
Hint güvenlik analisti Vaibhav Singh, Yeni Delhi’nin deniz görev gücünü bölgeye konuşlandırarak savaşı, Çin kara sularına taşımaya hazır olduğunu ilan ettiğini düşünüyor. Singh, “Hindistan donanma gemileri, Güney Çin Denizi'nin tartışmalı bölgelerinde herhangi bir çatışmaya girmeyecek olsa da, varlıkları, Çin'in Hint-Pasifik bölgesine egemen olma emellerine karşı koymaya kararlı olan Yeni Delhi'nin stratejik tutumunu ortaya koyuyor. Bu, alınmaya değer bir risk ve yapılmaya değer bir yatırımdır” ifadelerini kullandı.
Çin, son yıllarda, Hint Okyanusu’na kıyısı olan Sri Lanka ve Pakistan'daki limanların kontrolünü ele geçirirken Myanmar ve Bangladeş'te liman projeleri yürütüyor. Vaibhav Singh, “Hindistan, Güney Çin Denizi'ne savaş gemileri konuşlandırarak, Çin'in nüfuzunu artırdığı bölgelerde de varlık gösterebileceğinin sinyallerini veriyor” şeklinde konuştu.
 Hindistan, halihazırdı Güney Çin Denizi'nde Vietnam ile bir petrol ve gaz arama projesi yürütüyor.  Çin'in ihtiyacı olan da buydu ve Çin’e ait birkaç gemi ve denizaltı, yiyecek ve yakıt ikmali için Sri Lanka’nın limanlarından birine yanaşmak istedi. Ancak Sri Lanka, o tarihten bu yana, Hindistan'ın endişeleri nedeniyle Çin savaş gemilerinin limanlarını daha fazla ziyaret etmesine izin vermiyor.

Uluslararası ticaretin 5 trilyon dolarlık bölümü Güney Çin Denizi'nden geçiyor
ABD, Çin ile mücadele etmek için Güney Çin Denizi’ne düzenli deniz ve hava devriyeleri göndererek Hint-Pasifik bölgesinde geniş çağlı deniz tatbikatları başlattı. Çin'in bölge üzerindeki egemenlik iddialarına bir meydan okuma niteliğindeki bu adım, deniz seyrüsefer özgürlüğünün kısıtlanamayacağını da vurguluyor. Dünyanın en işlek su yollarından biri olan Güney Çin Denizi üzerinde, Çin, Filipinler, Vietnam ve Malezya dahil olmak üzere neredeyse tüm Güneydoğu Asya ülkeleri tarafından hak iddia ediliyor. Güney Çin Denizi, dünya genelinde uluslararası ticaretin 5 trilyon dolardan fazlasının odak noktası olduğundan denizcilik çıkarları konusunda büyük bir ilgi odağı haline geldi. Avustralya, Birleşik Krallık ve Fransa, Güney Çin Denizi’ndeki seyrüsefer özgürlüğünü savunmak için ABD’nin yanında yer aldı. Çin bölgede büyük bir askeri yığınak yaptı, ardından denizde egemenlik iddialarını savunmak amacıyla kullandığı suni adalar oluşturdu. İngiltere Kraliyet Donanması da ilginç bir şekilde Çin'i kontrol altına almak için ‘küresel hırslar’ gösteriyor. İngiliz savaş gemileri şimdiden Güney Çin Denizi sularına indi. Geçtiğimiz temmuz ayında, İngiltere Kraliyet Donanması ve Hindistan Donanması, denizcilik alanında birlikte çalışma yeteneklerini geliştirmek amacıyla iki gün boyunca Bengal Körfezi'nde ikili deniz tatbikatları gerçekleştirdi. İngiltere, Hint-Pasifik bölgesinde kalıcı olarak iki devriye gemisi konuşlandıracağını duyurdu. Bu kadar da değil.  Alman firkateyni Bayern de Çin Denizi’ne doğru yola çıktı. Firkateynin Asya yolculuğu 6 ay sürecek. Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer yaptığı açıklamada, “Mesaj açık: Ortaklarımız ve müttefiklerimizle birlikte değerlerimizi ve çıkarlarımızı savunuyoruz” dedi.
Fransa da Güney Çin Denizi'ne doğru yola çıktı. Fransa Donanması’na ait nükleer saldırı denizaltısı SNA Emeraude, Güney Çin Denizi’nde deniz devriyeleri gerçekleştirdi.
ORF Araştırma Grubu’nun kıdemli üyesi eski Hint diplomat Rakesh Sood yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Çin ile ortak sınırları olmayan ülkelerden gelen birkaç yabancı geminin bayraklarının bu şekilde sergilenmesi, Çinli savunma planlamacılarına açık bir uyarı olmalıdır. Müttefikler, ABD’nin öncülüğünde, Çin'in denizcilik alanındaki hırslarını iyi düşünülmüş bir şekilde kuşatıyorlar. Çin, Güney Çin Denizi'ndeki yabancı donanmaların varlığını düzenli olarak kınıyor. Son derece öfkeli olan ve geçtiğimiz hafta Paracel Adaları çevresindeki tartışmalı güneydoğu bölgesinde kendi deniz tatbikatlarını başlatan Pekin, karşısındaki bu uluslararası bloğa karşı Moskova ile akıllıca bir ortaklık kurdu.”
Yaklaşık 21 ülkenin donanmaları, 10 geminin katılımıyla açık denizde tatbikatlar yaparak ABD öncülüğünde Güneydoğu Asya'da yürütülen iş birliği ve tatbikata başladılar.
ABD ve Çin, bir hafta önce Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin başkanlığında çevrimiçi olarak gerçekleşen Deniz Güvenliği Toplantısı’nda karşı karşıya geldiler. Washington, Pekin tarafından Güney Çin Denizi'nde yasadışı denizcilik faaliyetleri gerçekleştirildiği iddiaları ortaya atmak için ‘kışkırtıcı eylemlerde’ bulunulduğunu öne sürdü. Pekin ise buna ABD’nin konuyla ilgili ‘sorumsuzca gözlemler’ yapma yetkisi olmadığı yanıtını verdi. Çin ayrıca, ABD'nin Güney Çin Denizi'nde barış ve istikrar için en büyük tehdit haline geldiğini de ekledi.
 



Avrupa Troykası, İran'a yönelik BM yaptırımlarını yeniden yürürlüğe koyma tehdidinde bulundu

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)
TT

Avrupa Troykası, İran'a yönelik BM yaptırımlarını yeniden yürürlüğe koyma tehdidinde bulundu

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot dün yaptığı açıklamada, Avrupa Troykası’nın (Fransa, Birleşik Krallık ve Almanya), o tarihe kadar bir nükleer anlaşmaya varılamaması halinde ağustos ayı sonuna kadar İran'a yönelik Birleşmiş Milletler (BM) yaptırımlarının otomatik olarak geri getirilmesine yönelik ‘snapback’ mekanizmasını harekete geçireceğini söyledi.

Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Barrot, “Fransa ve ortakları, 10 yıl önce kaldırılan silahlar, bankalar ve nükleer ekipmanlar üzerindeki küresel yasağı yeniden uygulamaya koymakta haklılar. İran'dan güçlü, somut ve inandırıcı bir taahhüt gelmediği takdirde bunu en geç ağustos ayı sonuna kadar yapacağız” ifadelerini kullandı.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ise dışişleri bakanları toplantısında ‘İran'ın ele alınacağını’ söyledi. Kallas, “Diplomatik yolu ve müzakereleri yeniden başlatmak bizim çıkarımıza” dedi.

xo9p0
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Brüksel'de düzenlenen AB dışişleri bakanları toplantısının oturum aralarında basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. (EPA)

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce tarafından yapılan açıklamaya göre, AB dışişleri bakanları toplantısı öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Avrupa Troykası'ndaki mevkidaşlarıyla Ortadoğu'da istikrarın desteklenmesi ve İran'ın nükleer silah geliştirememesinin sağlanması konularında telefon görüşmeleri gerçekleştirdi.

Avrupa ülkeleri, ekim ayında süresi dolacak olan 2231 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı kapsamında snapback mekanizmasını harekete geçirmekle tehdit ediyor. Bu mekanizma, karar kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde Tahran'a yönelik BM yaptırımlarının yeniden uygulanmasına olanak sağlıyor.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi pazartesi günü yaptığı açıklamada, mekanizmayı harekete geçirmenin ‘yasal dayanaktan yoksun düşmanca bir tedbir’ olduğu uyarısında bulunarak, Avrupalıları taahhütlerini ihlal etmekle suçladı. Bekayi, Avrupalı güçlerin bu adımı atması halinde orantılı bir karşılık verileceği tehdidinde bulundu.

İran medyası, Tahran'ın Moskova ve Pekin'i nükleer anlaşmadan çekildiklerini duyurmaya ikna etmeye çalıştığını ve bu sayede BM Güvenlik Konseyi'nde yaptırımların yeniden uygulanmasına yönelik herhangi bir girişimi engellemek için yasal bir dayanak elde edeceğini belirtti.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi bugün Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ve Çinli mevkidaşı Wang Yi ile Avrupa Troykası’nın nükleer anlaşma kapsamında BM yaptırımlarına otomatik olarak geri dönüş anlamına gelen snapback mekanizmasını harekete geçirmesini engellemenin yolları üzerine istişarelerde bulundu.

Lavrov ve Wang Yi pazartesi günü Pekin'de bir araya gelerek Arakçi'nin Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) dışişleri bakanları toplantısına katılmasından önce İran'ın nükleer dosyasını ele aldılar.

Arakçi bugün Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, “Mevcut durumda elbette Çin Dışişleri Bakanı ve Rusya Dışişleri Bakanı ile ikili görüşmeler yapacağız” dedi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı pazar günü, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in İran'ı Washington'un istediği uranyum zenginleştirmesine izin verilmeyecek bir nükleer anlaşmayı kabul etmeye çağırdığı yönündeki haberi ‘yalan’ olarak nitelendirdi.

cdfrgthyu
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin bugün Pekin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) dışişleri bakanları toplantısı çerçevesinde gerçekleştirdikleri görüşmeden (İran Dışişleri Bakanlığı)

ABD merkezli haber sitesi Axios'un dosyaya yakın kaynaklara dayandırdığı haberine göre Putin, İran'a ABD ile uranyum zenginleştirmesini engelleyecek bir anlaşmayı kabul etmesi çağrısında bulundu. Rusya nükleer program konusunda yıllardır İran'ın başlıca diplomatik destekçisi konumunda.

Moskova, İran'ın uranyum zenginleştirme hakkını kamuoyu önünde desteklemiş olsa da Putin, İsrail ile İran arasında 12 gün süren savaşın ardından özel oturumlarda daha sert bir tutum benimsedi.

İki kaynak Rusların İsrail hükümetine Putin'in İran'ın uranyum zenginleştirmesi konusundaki tutumu hakkında bilgi verdiğini söyledi. Üst düzey bir İsrailli yetkili, “Putin'in İranlılara bunu söylediğini biliyoruz” dedi. Putin bu tutumunu geçen hafta ABD Başkanı Donald Trump ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yaptığı görüşmelerde de dile getirdi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk döneminde İran'a yönelik ABD yaptırımlarının yeniden uygulanmasından bu yana Tahran, 20 yıllık bir stratejik anlaşma yoluyla Moskova’yla ve İran'ın petrol ihracatının yüzde 90'ını satın alan Pekin’le bağlarını güçlendirdi.

Arakçi Telegram üzerinden yaptığı paylaşımda şöyle yazdı: “ŞİÖ yavaş yavaş küresel arenaya açılıyor, yani bölgesel arenayı yavaş yavaş aşıyor… Gündeminde ekonomik, siyasi ve güvenlik alanları da dahil olmak üzere bir dizi farklı konu var.”

Diğer yandan İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, hükümetinin ‘tüm ciddiyetiyle bu barışçıl yolu izleyeceğini’ söyledi ve ek ayrıntı vermeden ‘diplomasi penceresinin halen açık olduğunu’ vurguladı.

Pezeşkiyan, “Geleceğe doğru yeni ufuklar açmak için geçmişi eleştirel gözlerle gözden geçirmeliyiz. Bizi daha iyi bir yarına götürecek olan şey, umudu yeniden inşa etmek, öğrenme ve değişme isteği ile anlayış, empati ve rasyonaliteye dayalı yeni bir yoldur... Diplomasi penceresinin açık olduğuna inanmaya devam ediyoruz ve bu barışçıl yaklaşımı kararlılıkla sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

Pezeşkiyan sözlerini şöyle sürdürdü: “Savaşın dayattığı büyük sınavda, psikolojik baskılara ve halkımızın karşılaştığı pek çok zorluğa rağmen, İran'ın çağdaş tarihinde halkın katılımının, uzlaşının ve toplumsal uyumun en dikkat çekici tezahürüne tanık olduk. Ülke içinde ve dışında, her eğilimden İranlılar saldırgan düşman karşısında tek vücut oldular.”

İran Cumhurbaşkanı'nın açıklamaları, İran Genelkurmay Başkanı Abdurrahim Musevi'nin İsrail ile 12 gün süren savaş sırasında ülkesinin ‘varlığının ve toprak bütünlüğünün eşi benzeri görülmemiş şekilde tehdit edildiğini’ söylemesinin ardından geldi.

Pezeşkiyan hükümeti, muhafazakâr milletvekillerinin muhalefetine rağmen Batılı güçlerle müzakerelere yeniden başlamaya hazır olduğunun sinyallerini verdi.

yhu7ı8
ABD ile İran arasında 19 Nisan'da ikinci tur görüşmelerin yapıldığı Roma'daki Umman Büyükelçiliği'nin girişinde bekleyen gazeteciler ve polis memurları (AP)

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi pazartesi günü yaptığı açıklamada, İran ve ABD arasında altıncı tur müzakereler için ‘belirli bir tarih olmadığını’ söyledi. Bekayi, “Diplomasinin ve müzakere yolunun etkinliğini doğrulamadığımız sürece böyle bir yola girmeyeceğiz” dedi.

Arakçi ve ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff nisan ayından bu yana Umman arabuluculuğunda beş tur görüşme gerçekleştirdi. Daha sonra İsrail 13 Haziran'da İran'a saldırı başlattı ve ABD'nin İran'ın üç nükleer tesisini bombaladığı 12 günlük bir savaşı tetikledi.

Tahran ve Washington arasında yeni bir müzakere turunun 15 Haziran'da yapılması gerekiyordu, ancak savaş nedeniyle iptal edildi.

İran Dini Lideri Ali Hamaney’in uluslararası ilişkiler danışmanı Ali Ekber Velayeti pazartesi günü yaptığı açıklamada, ülkesinin uranyum zenginleştirmeyi durdurma şartına bağlanması halinde ABD ile nükleer müzakerelere yer olmadığını söyledi ve böyle bir şartı Tahran'ın bağlı olduğu ‘kırmızı çizgilere’ aykırı olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın İran medyasından aktardığına göre Velayeti, Pakistan İçişleri Bakanı Muhsin Nakvi ile gerçekleştirdiği görüşmede, “Müzakereler zenginleştirmenin durdurulması şartına bağlanırsa kesinlikle gerçekleşmeyecek” dedi.