ABD’nin geri çekilmesi… İki uçak ve iki manzara

1975 Vietnamı’ndan 2021 Afganistanı’na kadar şu soru pekişti: Çıkarlar nerede başlayıp nerede biter?

ABD’nin geri çekilmesi… İki uçak ve iki manzara
TT

ABD’nin geri çekilmesi… İki uçak ve iki manzara

ABD’nin geri çekilmesi… İki uçak ve iki manzara

Fidel Spiti
Taliban Hareketi’nin son ABD askerinin ülkeyi terk etmesini beklemeden Afganistan’ı ve başkent Kabil’i kontrol altına almayı başarması sebebiyle dünyayı kasıp kavuran şokun boyutu bir yana, Afganların kendilerini deneyimli, eli kanlı ve köktenci Taliban yönetiminden uzak herhangi bir yere götüreceği umuduyla havaalanından kalkan uçaklar ile ülkelerinden kaçma girişimleri ve yaşananlar, ABD ordusunun 1975'te Güney Vietnam'ın başkenti Saygon'dan çıkışına benzetildi. İki fotoğraf dünya çapında büyük ses getirdi. Bunlardan ilki Saygon'daki ABD istihbarat merkezi üzerinde helikoptere tutunmaya çalışan Vietnam vatandaşlarına ait eski bir fotoğraf. İkincisi de Kabil Havaalanı’nda Batı ülkelerinin vatandaşlarını Afganistan’ın başkentinden tahliye eden uçaklara tutunmaya ve asılmaya çalışan Afganlara ait yeni bir fotoğraf. Tabiki bu, bir yandan ABD’nin geri çekilmesinin bir hezimeti andırdığını ve diğer yandan da ABD’lilerin demokrasiyi sağlama ve ilerleme kaydeden ve insan haklarına saygı gösteren rejimler ve hükümetler kurma bahanesiyle işgal ettikleri halkların çıkarlarının önüne kendi çıkarlarını koyduklarını göstermeyi amaçlayan siyasi ve askeri hedefleri olan bir kıyaslama.

Tarih komedi olarak tekerrür ediyor
29 Nisan 1975'te çekilen ilk fotoğrafta görülen olaylar, Saygon'daki ABD Kuvvetleri Radyosu'nun “Saygon'da hava sıcaklığı 105 dereceye ulaştı ve yükseliyor” haberini yayınlamasının ardından başladı. Bu haber, Vietnam'da askeri durumun tamamen kontrolden çıktığını ve ülkede kalan tüm ABD'lileri hızlı bir şekilde tahliye etme sürecinin başladığı anlamına gelen şifreli bir mesajdı. Nitekim bunun öncesinde ABD 1973 yılında Paris Barış Anlaşması’nı imzaladıktan sonra diplomatlar, denizciler, paralı askerler ve ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) çalışanları da dahil olmak üzere yaklaşık 5 bin ABD’liyi ülkede bırakarak muharebe güçlerini geri çekmişti. Ancak ani ve hızlı bir şekilde gelen bu uyarının nedeni, ABD Başkanı Richard Nixon'ın “Watergate” skandalı nedeniyle istifa etmesiydi. Zira Nixon’ın Güney Vietnamlılara onları Kuzey'den gelecek saldırılara karşı koruma sözü vermesine rağmen istifa etmesi, Kuzey Vietnam ordusunu Mart 1975'te büyük bir saldırı başlatmaya itti.

“Last Men Out: The True Story of America's Heroic Final Hours in Vietnam” kitabının yazarlarından Tom Clavin “Kuzey Vietnam hiçbir şekilde 1973 yılında imzalanan anlaşmaya uyma niyetinde değildi. Nihai hedefi ülkeyi birleştirmekti” ifadelerini kullanıyor. Bu, Taliban Hareketi’nin de uzun bir süredir dile getirdiği niyetin aynısı. Ancak sosyoekonomi filozofu Karl Marx'ın dediği gibi “Tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekerrür eder.”
Kuzey Vietnam ordusu güneyi işgal ettiği sırada, çok az bir direnişle karşılaştı ve kalan ABD askerlerinden kendisine bir karşılık verilmedi. Güney Vietnam'ın en büyük ikinci şehri olan Da Nang'ın düşüşünden sonra, komünist ordunun egemenliği karşısında korkan, çaresiz kalan ve intikam eylemlerinde bulunma olasılığından tedirgin olan Vietnamlıların kitlesel göç dalgası başladı. Amerikan Havayolları’na ait bir uçağının arka merdivenlerine tutunan Vietnamlılardan bazıları uçağın havalanmasının ardından yere düştü. Güney Vietnam Devlet Başkanı Nguyen Van Thieu ise istifa ederek, 150 bin komünist askerin Saygon kıyılarında durduğu ülkesinden kaçtı.

Çıkarlar nerede başlayıp nerede bitiyor?
Aynı sahne Afganistan'da tekerrür etti. Ancak Vietnam yıllarındaki durumun aksine 21. yüzyıldaki fotoğraf anında dünyanın dört bir yanına aktarıldı ve milyarlarca insan tarafından görüldü. Buna rağmen Vietnam fotoğrafı, “özgür dünya” ve ABD üzerinde büyük bir etki bıraktı. Özgür dünya meseleyi ABD’lilerle müttefik olan Vietnamlılara yapılmış bir ihanet olarak gördü ve ABD’nin Vietnamlıları vahşi düşmanlarının lehine terk ettiğini savundu. Bununla birlikte Afganistan fotoğrafı da aynı etkiyi bıraktı ancak bu sefer daha büyük bir şekilde. Bu durum İngiltere Başbakanı Boris Johnson’u olayı “felaket” olarak tanımlamaya itti. Almanya Başbakanı Angela Merkel ise bunu Batı'nın alnına sürülmüş kara bir leke olarak nitelendirdi. Hatta Senato ve Temsilciler Meclisi’ndeki demokratlar, tek taraflı geri çekilme hareketini ve bu kadar ani bir senaryoyu beklemeyen istihbarat raporlarını eleştirmek zorunda kaldılar. Dünyanın dört bir yanındaki analistler ve politikacılar, sonuçta Taliban Hareketi iktidara döndüyse yani başlangıç noktasına dönüldüyse, büyük savaşın ve ardından ABD’li ve Avrupalı ​​vergi mükelleflerinin paralarından 1 trilyon dolar harcanan 20 yıllık işgalin ne faydası olduğunu sorguladılar.

Kabil Havaalanı’nda uçağa binmeye çalışan Afganlar (AFP)

Dünya, Afganistan ve bölge için bir dönüm noktası olan bu anı, Brown Üniversitesi'ne bağlı olarak yürütülen Savaş Maliyetleri Projesi'ne göre ABD'nin Taliban döneminin sonsuza dek kapandığını sanan Afgan halkının çoğunun kurulmasını beklediği bir Afganistan devleti için en ufak bir temel dahi atmadan Afganistan’da geçirdiği ve en az 2,261 trilyon dolar harcadığı 20 yıla karşı bir öfke ve hüzün karışımıyla hatırlayacak.

Kıyaslama konusuna dönüş
Vietnam'daki ve Güney Vietnam başkentinin içindeki kriz sırasında, o dönem ABD’nin Vietnam Büyükelçisi olan Graham Martin tekrar tekrar yapılan tahliye çağrılarını reddetti. Zira Martin şehirde panik yaratmaktan korkuyordu ve Nixon tarafından kendisine Güney Vietnam’ın varlığını koruması için verilen görevi yerine getirmek istiyordu. Afganistan durumunda ise ABD Büyükelçisi önünde tahliyenin gerekliliğini ilan etmekten başka seçeneği olmadığından ötürü açıklama yapamadı. Problem, beklentilerin içinde gizli. Nitekim ABD ordusunun geri çekilmesinin Taliban’ın ülkeyi ele geçirilmesine yol açacağını kimse beklemiyordu. Çünkü ABD hükümeti Afgan ordusunun ülkeyi savunmak için gerekli finansmanı ve eğitimi aldığına inanıyordu. Ancak tabi ki bu isabetli bir tahmin değildi.


Nisan 1975'te ABD’ye ait bir helikoptere tırmanmaya çalışan sıra olmuş Vietnamlılar (AP)

Vietnam’ın Saygon şehrindeki Tan Son Nhut Hava Üssü'nün Kuzey Vietnam kuvvetleri tarafından bombalanması, Savunma Ataşesi Ofisi (DAO) kompleksini koruyan iki ABD deniz piyadesinin ölümüyle sonuçlanmıştı. Deniz Piyade Onbaşı Charles McMahon ve Kıdemli Onbaşı Darwin Judge, Vietnam Savaşı'nda hayatını kaybeden 58 bin ABD askerinin sonuncularıydı. Tan Son Nhut Hava Üssü’nün aldığı hasarı araştırdıktan sonra Graham Martin, Saygon'dan ayrılma zamanının geldiğini anladı. Ancak deniz yolları kapalı olduğu ve ticari ve askeri uçaklar ülkeye iniş yapamadığı için helikopterler ile hava ikmalinin gerçekleştirilmesi gerekiyordu. ABD’liler ve Vietnamlı müttefikleri, otobüslere ve ardından helikoptere bindirilmek üzere önceden belirlenen mevkilerde toplandılar. Yolcular Güney Çin Denizi'ndeki 40 mil uzaklıkta bulunan ABD Donanması’na ait gemilere götürülecekti. Başlangıçta plan yalnızca ABD'lileri tahliye etmek üzerine yapılmıştı. Ancak Büyükelçi Vietnam hükümet ve askeri yetkililerin yanı sıra destek personelini de tahliye etmekte ısrar etti. Çünkü çoğu kişi gibi o da Kuzey Vietnamlıların şehre girer girmez ortalığı kana bulayacağına inanıyordu.
Helikopterler ile hava ikmali başlatılan DAO’nun dışında kıyamet koparken yaklaşık on bin kişi toplandı. ABD Deniz Piyadeleri’nin önünde, kimi kurtarıp kimi arkalarında bırakacaklarına dair tatsız bir görev vardı.
Bu sırada Güney Vietnam Hava Kuvvetleri pilotları çok sayıda helikopteri ele geçirdi. Ailelerini ve alabildikleri herkesi helikopterlere bindirdiler ve onları okyanusun ortasında bekleyen ABD uçak gemilerinin güvertesine indirdiler. Uçakların sayısının fazla olmasından ötürü, bu gemilerin güvertesinde çalışan askerler, inmesi gereken diğer uçaklara yer açmak için helikopterleri denize itmek zorunda kaldılar.
Saygon'daki büyükelçiliği tahliye eden son ABD Deniz Piyadeleri, kaçmayı başaramayan binlerce Vietnamlıyı arkalarında bırakarak 30 Nisan şafak vaktinden sonra ülkeden ayrıldı. En nihayetinde tahliye sürecinin sonucunda rekor rakamlar ortaya çıktı. Nitekim 5 bin 500'ü Vietnamlı olmak üzere 7 bin kişi 24 saatten kısa bir süre içerisinde tahliye edilmişti.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



PKK kendini feshetti, Türkiye ve bölge için yankıları neler olacak?

PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.
PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.
TT

PKK kendini feshetti, Türkiye ve bölge için yankıları neler olacak?

PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.
PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.

Ömer Önhon

Kırk yıldan fazla bir süredir Türkiye'ye karşı kanlı bir çatışma yürüten silahlı örgüt PKK, pazartesi günü kendini feshetme ve silahlı mücadelesini sonlandırma niyetini teyit ettiği tarihi ve benzeri görülmemiş bir duyuru yaptı.

Geçtiğimiz hafta örgütün konuşlanmış bulunduğu Kuzey Irak'ta düzenlenen kongrenin yayınlanan sonuç bildirgesinde şu ifadeler yer aldı: “PKK tarihi misyonunu tamamladı ve pratikleşme süreci Önder Apo (örgütün kurucusu Abdullah Öcalan'a atıfta bulunulmaktadır) tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere örgütsel yapısını feshetme kararı almıştır.”

 Açıklamada şunlar da eklendi: “PKK'nın mücadelesi, halkımız üzerindeki inkâr ve imha siyasetini parçaladı, Kürt sorununu demokratik siyaset yoluyla çözme noktasına getirdi.”

Şubat ayında, Türkiye'de 20 yıldan fazla süredir tutuklu bulunan örgütün lideri, örgütün feshedilmesini görüşmek üzere bir kongre toplanması çağrısı yapmıştı.

PKK, 5-7 Mayıs tarihleri ​​arasında düzenlenen 12. Kongresi’nin ardından 8 Mayıs'ta kısa bir açıklama yaparak “büyük” bir duyuru yapacağına işaret etti.

Fesih kararının, komşu Irak ve ABD ile müttefik Kürt güçlerinin aktif olduğu Suriye de dahil olmak üzere bölge için geniş siyasi ve güvenlik sonuçlarının olması bekleniyor. Bu duyuru önemine rağmen, kesin bir atılım teşkil etmiyor. Örgüt ile Türk hükümeti arasında devam eden müzakereler hakkında bilgili kaynaklara göre, birçok sorun hâlâ çözülmemiş durumda. Bu kaynaklar, duyuruyu kamuoyu baskısını hafifletmeyi, eleştirileri savuşturmayı ve yavaş da olsa bir ilerleme kaydedildiği mesajı iletmeyi amaçlayan geçici bir adım olarak tanımlıyor.

PKK, 52 yıl önce Abdullah Öcalan tarafından kuruldu ve 40 binden fazla insanın hayatına mal olan silahlı bir mücadele yürüttü. Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor

Görünüşe göre var olan engeller ortadan kaldırıldı ve örgüt sonunda uzun zamandır beklenen duyuruyu yayınladı. Uygulanıp uygulanmayacağı ve duyurunun Türkiye içinde istenen etkiyi yaratıp yaratmayacağı henüz belli değil.

Terör örgütü olarak tanımlanan örgüt

PKK, 52 yıl önce Abdullah Öcalan tarafından kuruldu ve 40 binden fazla insanın hayatına mal olan silahlı bir mücadele yürüttü. Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği  (AB) tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor. Öcalan, 1999'dan beri Marmara Denizi'ndeki İmralı Adası'nda bulunan bir cezaevinde mutlak tecrit altında tutuluyor.

Terörsüz Türkiye olarak adlandırılan süreç, aşırı sağcı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli'nin geçen yıl 22 Ekim'de Öcalan'ı PKK ve faaliyetlerini sonlandırma çağrısı yapmaya davet etmesiyle başladı. Hükümet, örgütün resmi bir kongre düzenleyerek kendisini feshetme yönünde bir iç karar alacağından hareketle, süreci sıkı bir şekilde kontrol altında tuttu, seçici ve dikkatli bir bilgilendirme yapmakla yetindi.

 Kongreye yaklaşık 15 kişi katılırken haberler, Öcalan ve örgütün elebaşlarının video konferans yoluyla katıldığına işaret ediyorlar. Paralel olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) üçüncü büyük parti olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) temsilcileri ile hükümet yetkilileri arasında haftalarca gizli görüşmeler yapıldı.

Her iki taraf da bu görüşmeleri müzakere olarak tanımlamaktan çekinse de aslında öyleler. Bu sürecin bir parçası olarak, DEM Parti heyetleri Öcalan'ı cezaevinde ziyaret etti, Kuzey Irak'taki örgütün lider kadrosuyla istişarelerde bulundu ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Irak'taki Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Suriye'deki Halk Koruma Birlikleri (YPG) dahil olmak üzere Kürt siyasi gruplarla görüştü.

Duyurunun detayları henüz belirsizliğini koruyor. Örgütün silahlarını ne zaman ve nerede bırakacağı henüz belirsiz bir konu. Kararın uygulandığı nasıl doğrulanacak? Genel af çıkacak mı? Terör ve kasten öldürme suçundan aranan militanların kaderi ne olacak?

Talepler listesi

Siyasi cephede, PKK'nın bir talepler listesi sunduğu ve Türk hükümetinin karşılığında vaatlerde bulunduğu düşünülüyor. Bununla birlikte henüz hiçbir ayrıntı yayınlanmadı. Hükümet, hiçbir taviz verilmediğinde ısrar ediyor ve bu inanılması zor bir iddia. DEM Partisi heyetinin önde gelen üyelerinden Pervin Buldan, şimdi demokratikleşme alanında adımlar atmak için sıranın Türkiye'de olduğunu söyledi. DEM Partisi'nin Merkez Yürütme Kurulu’nun önümüzdeki hafta başında net bir yol haritası ve belirli bir talepler listesi açıklamak üzere toplanması bekleniyor.

PKK'nın duyurusunda, bu kararların pratikleşmesinin Abdullah Öcalan'ın sürece liderlik etmesini ve yönlendirmesini, demokratik siyasi faaliyet hakkının tanınmasını ve sağlam yasal güvencelerin sunulmasını gerektirdiği belirtildi.

Bunlar son derece hassas konular ve aynı zamanda barış için koşullar gibi görünüyor.

Avrupa Konseyi Ankara'yı birçok alanda eleştirdi, ancak barış müzakerelerini Kürt sorununu barışçıl ve sürdürülebilir bir şekilde çözmeyi amaçlayan “önemli bir fırsat” olarak nitelendirdi.

PKK, Öcalan'ın serbest bırakılmasını talep etti ve birçok gözlemci kendisine af çıkarılacağına inanıyor. Ancak Öcalan'ın Türk makamlarına, esas olarak suikast ve provokasyon korkusuyla adayı terk etmek istemediğini ve bunun yerine yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve koruma talebini ilettiği bildirildi.

PKK'ya karşı yıllardır süregelen düşmanlığa rağmen, Türk kamuoyunda bu gelişmelere karşı yaygın bir öfkeye tanık olunmadı. Hükümetin propaganda makinesi hakim olan anlatıyı kontrol etmeyi başardı. Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi'ni (CHP) hep DEM Partisi aracılığıyla PKK ile iş birliği yapmakla suçlayan iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ise şimdi aynı taraflarla müzakereler yürütüyor. Türk milliyetçilerinin potansiyel muhalefeti kontrol altında tutuluyor, hatta doğrudan bastırılıyor.

Zafer Partisi lideri ve AKP-MHP ittifakının açıkça muhalifi olan Ümit Özdağ, Ocak ayında tutuklanarak cezaevine gönderildi. Suriyeli mültecilere karşı nefrete tahrik ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret etmekle suçlandı. Ancak birçok kişi tutuklanmasının kamuoyunu Öcalan'ın serbest bırakılmasına karşı kışkırtma ve barış sürecini sarsma potansiyeline sahip olmasından kaynaklandığına inanıyor.

xscdfvgrt
12 Mayıs'ta Diyarbakır’daki bir kahvehanede PKK’nın fesih açıklamasını televizyondan takip eden erkekler (AFP)

Özdağ da yargılanması sırasında kendisini Öcalan'ın serbest bırakılmasını kolaylaştırmak için hapse atılan bir “siyasi rehine” olarak tanımladı. Uluslararası alanda süreç ihtiyatlı bir onayla karşılandı. AB ve ABD hâlâ PKK'yı terör örgütü olarak listelese de, varlığını Türkiye'de Kürtlerin özgürlükler konusunda uzun süredir yaşadığı mahrumiyetin bir yansıması olarak görüyorlar ve bu tutum Ankara ile aralarında uzun süredir gerginlik yaratıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da dahil olmak üzere Türk yetkililer, AB'yi Avrupa'daki PKK faaliyetlerine göz yummakla ve böylece terörizmi desteklemekle suçluyorlar.

Önemli bir fırsat

Her şeye rağmen, Avrupalı liderler Türkiye'de devam eden sürece desteklerini ifade ettiler. Avrupa Konseyi, birkaç gün önce yayınladığı son raporunda Ankara'yı birçok alanda eleştirdi ancak barış müzakerelerini Kürt sorununu siyasi, sosyal, demokratik ve güvenlik düzeylerinde barışçıl ve sürdürülebilir bir şekilde çözmeyi amaçlayan “önemli bir fırsat” olarak nitelendirdi.

Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın karşı karşıya olduğu en önemli meydan okumalardan biri, ülkedeki Kürtler ve özellikle de Halk Koruma Birlikleri (YPG) ile başa çıkma meselesidir

Türkiye içinde, CHP, hükümete karşı yürüttüğü açık savaşa ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun hapse atılmasının ardından gösteri ve protestolar düzenlemesine rağmen, bu sürece karşı çıkmadı. Partisinin Van'da düzenlediği gösteride, CHP lideri Özgür Özel, örgütün yakında silah bıraktığını açıklaması yönündeki umudunu dile getirdi. AK Parti’nin Doğu Anadolu bölgesinde DEM Partisi'nin seçilmiş belediye başkanlarını görevden alma ve yerlerine kayyum atama kararlarını kınadı.

Örgütün kendisini feshettiğini ve silah bırakacağını duyurması ile birlikte, ülke için yeni bir anayasa taslağının hazırlanması da dahil olmak üzere sürecin yeni bir aşaması başlıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanlarından biri olan Mehmet Uçum da temel aşamanın tamamlandığını ve şimdi demokrasi ve hukuk alanlarında kapsamlı reformların uygulanmasına geçileceğini söyleyerek buna işaret etti.

df
PKK’nın kendisini feshettiğini duyurmasının ardından Diyarbakır'daki tarihi Sur ilçesi 12 Mayıs  (AFP)

Bu sürecin hükümete fayda mı zarar mı sağlayacağı ise belirsizliğini koruyor. Ancak kamuoyu yoklamaları, eğer şimdi seçimler yapılırsa Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden seçilmesinin neredeyse imkansız göründüğüne işaret ediyor. Çoğu Türk, felç edici ekonomik krizden ve otoriterliğe doğru hızlı kayıştan ciddi şekilde etkilendi. Örgütün kendisini feshetmesi ve Türkiye'de terörün sona erdirilmesi belki Erdoğan'ın popülaritesini yeniden kazanmasının önünü açabilir, ama ekonomik ve politik sorunların devam etmesi onu her zamankinden daha savunmasız bırakabilir.

Suriye boyutu

Suriye boyutu bu denklemde önemli bir unsur. Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın karşı karşıya olduğu en önemli meydan okumalardan biri, ülkedeki Kürtler ve özellikle de YPG ile nasıl başa çıkacağı meselesi.

Bu birlikler PKK ile yakın bağlarını sürdürüyorlar ve safları içinde bazı kadroları bulunuyor. Şam'ın şiddetle reddettiği bir talep olan merkezi olmayan bir idari sistem kurulması da dahil olmak üzere çeşitli taleplerde bulundular.

Türkiye'deki devam eden gelişmeler büyük olasılıkla Suriye arenasına yansıyacak ve Suriye'deki durum da Türkiye'deki gelişmeleri etkileyebilir.