Cezayir, Sahel ve Sahra Altı ülkelerinde terörizmin artmasından korkuyor

Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun, bugün önemli dosyaların ele alınacağı kabine toplantısına başkanlık edecek

Cezayirli yetkililer, yabancı tarafları Kabiliye bölgesinde yangın çıkarmakla suçlayarak olayı bölgenin birliğini hedef alan terör saldırılarından biri olarak nitelediler (Reuters)
Cezayirli yetkililer, yabancı tarafları Kabiliye bölgesinde yangın çıkarmakla suçlayarak olayı bölgenin birliğini hedef alan terör saldırılarından biri olarak nitelediler (Reuters)
TT
20

Cezayir, Sahel ve Sahra Altı ülkelerinde terörizmin artmasından korkuyor

Cezayirli yetkililer, yabancı tarafları Kabiliye bölgesinde yangın çıkarmakla suçlayarak olayı bölgenin birliğini hedef alan terör saldırılarından biri olarak nitelediler (Reuters)
Cezayirli yetkililer, yabancı tarafları Kabiliye bölgesinde yangın çıkarmakla suçlayarak olayı bölgenin birliğini hedef alan terör saldırılarından biri olarak nitelediler (Reuters)

Cezayir, son haftalarda ve günlerde, bazı Sahel bölgesi ve Sahra Altı Afrika ülkelerinde meydana gelen ciddi terör saldırılarının yeniden başlaması ve artmasının kendisi için ‘ciddi bir endişe kaynağı’ olduğunu açıkladı.
Cezayir Dışişleri Bakanlığı’ndan Cuma günü yapılan açıklamada, “Sivil halkı hedef alan bu terör eylemleri, insanlığa karşı suç niteliği taşımakta ve Afrika kıtasının güvenliği ile uluslararası barış ve güvenlik açısından rahatsız edici bir tehdit oluşturuyor” ifadeleri yer aldı. Açıklamada, Cezayir’in ‘kardeş ülke Nijer halkını hedef alan terör saldırılarının ardından, kardeş ülkeler Burkina Faso ve Mali halklarına büyük kayıplar verdiren terör saldırılarının şiddetle kınandığını’ vurgulandı.
Bakanlık açıklamasında, Afrika Birliği ( AfB) Terörizm Çalışma ve Araştırma Merkezi ve Afrika Polis İşbirliği Teşkilatı (AFRIPOL) bünyesindeki Kıta Güvenliğini Güçlendirme Yapıları’na ev sahipliği yapan Cezayir'in AfB Terörle Mücadele Koordinatörü olarak görevi çerçevesinde, “Bu belaya yönelik bölgesel tepkiyi daha da etkinleştirmek ve geliştirmek için toplu seferberliğin güçlendirilmesi çağrısında bulunuyor” dedi. Açıklamada, AfB'nin, kıta genelinde yaşamı ve insan onurunu korumak için iş birliğini ve karşılıklı desteği yoğunlaştırma çabalarını acilen teşvik etmesi gerektiğinin altı çizildi.
Cezayir Genelkurmay Başkanı Korgeneral Said Şangariha, Perşembe günü, Cezayir ordusunun ülkeyi hedef alan ‘kapsamlı ve entegre çok sütunlu komployu engelleme’ konusundaki kararlılığını vurgulayarak ordu mensuplarını Cezayir'e karşı yapılan tüm alçakça planları engellemek için daha fazla ihtiyatlı davranmaya çağırdı.
Korgeneral Şangariha, Konstantin şehrindeki çifte saldırıların ve Summam Konferansı'nın yıl dönümü arifesinde yayınladığı mesajda,  “Son dönemde ülkenin çeşitli bölgelerinde çıkan yangınlar, arka planı ve boyutlarıyla erken fark ettiğimiz, her zaman uyardığımız bu kapsamlı ve entegre komplonun küçük bir örneğidir” dedi.
Cezayir Genelkurmay Başkanı mesajını şöyle sürdürdü:
“Ne kadar çaba ve fedakarlık gerektirse de bu komployu engellemeye kararlıyız. Bu zorluk sırasında dayanışma ve bir olmanın en güzel görüntülerini sunan, fitne ve bölünmeyi savunanların zehirli söylemlerine asla kapılmayan gururlu insanlarımız bize bu konuda güç veriyor. Dünün ve bugünün düşmanları Cezayir halkının cesur duruşuna ve koşulsuz olarak dünyanın her yerindeki haklı davaların yanında yer almasına misilleme olarak ülkemizin birliğini hedef alıyor.”
Korgeneral Şangariha, ordu mensuplarını, ‘terör tamamen ortadan kaldırılıncaya ve kökleri Cezayir topraklarından sökülünceye kadar özveri ve samimiyetle mücadele çabalarını sürdürmeye’ çağırdı.
Öte yandan Cezayir Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Cumhurbaşkanı, Silahlı Kuvvetler Baş Komutanı ve Milli Savunma Bakanı Abdulmecid Tebbun, bugün hayati öneme sahip sorunların ve dosyaların ele alınacağı bir kabine toplantısına başkanlık edecek.
Açıklamada, toplantıda sosyal güvenlik, ilaç endüstrisi, görsel-işitsel medya ve kültür alanının yanı sıra içişleri ve yerel yönetimler, adalet, finans, işgücü ve istihdam sektörleriyle ilgili çok sayıda dosyanın masaya yatırılacağı belirtildi.



Nevvaf Selam ve umut etme korkusu

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT
20

Nevvaf Selam ve umut etme korkusu

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Husam İtani

Son yıllarda başlarına gelen pek çok felaket ve olumsuzluk nedeniyle pek çok Lübnanlı, yeni Cumhurbaşkanı Joseph Aoun ve Başbakan adayı Nevvaf Salam'a umut bağlamaktan korkuyor. Ardı arkası kesilmeyen şoklar, başarısızlıklar ve hayal kırıklıkları Lübnanlılara sadece beklentilerini düşürmeyi değil, aynı zamanda sadece yozlaşmış politikacılardan ve onların takipçilerinden değil, rüşvete, yalana, şiddete başvurmaya ve destekledikleri en dar görüşten bile farklı bakış açılarını anlayamamaya alışmış bir bütün olarak Lübnan halkından da bir şey beklenemeyeceğini düşünen bir tür “sinizm” öğretti.

Lübnanlıları bu noktaya getiren uzun bir yolculuktu. İçeride dış dayatmalara boyun eğme ve modern bir devletin toplumsal ve siyasal temelini oluşturacak ulusal mutabakatların oluşturulamaması, Lübnan'ın çöküşüne zemin hazırlayan ve sonrasında onu körükleyen, onu yıllarca tam bir çözümsüzlük içine sokan özellikler arasında yer alıyor. 2019 ve 2020'de yaşanan ekonomik çöküş ve Beyrut Limanı patlaması gibi iki büyük deprem, iktidarı elinde tutanların pozisyonlarını değiştirmede, Lübnan şehirlerinin meydanlarında asgari düzeyde de olsa reform ve adalet talebiyle gösteri yapan milyonlarca insanın taleplerine karşılık vermelerini sağlamada başarısız oldu. Lübnan'a amonyum nitratı sokan veya buna göz yuman faillerin soruşturulması talebi, bu felaketler dizisinin ardından korunan kırılgan güvenlik ve istikrarı bozmaya yönelik bir tehdit olduğu bahanesine dönüştü.

Selam bugün, iç savaşı sona erdiren ve pek çok maddesi uygulanmayan, ruhuna uygun hareket edilmeyen “Taif Anlaşması” temelinde Lübnan'ı Lübnanlılara iade etmek için büyüklük, sabır ve vizyondan yoksun olmayan bir söylem benimsiyor. Başbakan adayı, Lübnanlılar arasında varılan, ülkelerinin geleceğine doğru ilerlerken onunla en uygun gördükleri yöntem üzerinde anlaştıkları son yazılı mutabakat olduğundan, büyük olasılıkla Taif Anlaşması’nı bir sonraki aşamanın rehberi konumuna yerleştirdi. Nitekim hiçbir önemli siyasi grup anlaşmayı açıkça reddettiğini veya anlaşmadan çekildiğini açıklamadı. Ama Taif'e yönelik çeşitli itirazlar var. Birincisi, eskimiş, çağdışı kalmış ve artık var olmayan bir dünyaya ait olduğudur. Bir diğeri, 1989 sonbaharında varılan anlaşmanın öngörüldüğü şekilde uygulanmasına imkân verecek Arap veya uluslararası herhangi bir garantinin şu anda mevcut olmadığıdır.

Suç ortamında hiç kimsenin masum olduğunu iddia etme hakkı yoktur. Burada ganimet kamu malıydı. Ardından Lübnan'ın yolsuz politikacılarının iştahı özel sektörü de kapsayacak şekilde genişleyip, neredeyse yok olan orta sınıfın temellerini de havaya uçurdu

Lübnan siyasi sınıfı ile ilgili bir uluslararası insan hakları raporunun tanımladığı gibi “kötü gruplar”, “her krizi fırsata çevirmeyi” başardılar. Ülkenin tüm kaynakları üzerindeki kontrollerini sıkılaştırdılar. Umut verici bir projesi ve hatta ticari yatırım yapma niyetinde olan hiç kimsenin, bir tarafa veya diğerine belirli bir haraç ödemeden aşamayacağı çete şeklinde tekellerden “karteller” oluşturdular. Bu uygulama, ekonomik büyümenin ve genç nesillerin iş hayatına katılımının pencerelerini kapatırken, siyasi ve ekonomik yolsuzluk arasındaki derin örtüşmenin sürmesine de neden oldu. Suikastlar, bombalı saldırılar, mezhepsel şiddet ve bunlarla tehdit etme, Lübnan siyasal yaşamı denen kan ve pişmanlık törenlerinde bütün “şerefli” mezheplerin ve onları temsil eden tarafların söyleminden eksik değildi.

Bu suç ortamında hiç kimsenin masum olduğunu iddia etme hakkı yoktur. Burada ganimet kamu malıydı. Ardından Lübnan'ın yolsuz politikacılarının iştahı özel sektörü de kapsayacak şekilde genişleyip, neredeyse yok olan orta sınıfın temellerini havaya uçurdu.

Lübnan halkının umut etmekten korkmasını anlayabilmek için bu bilinen gerçeklere dönmek gerekiyor. Lübnanlılar tünelin sonunda gördükleri ışığın aslında karşı yönden gelen ve sağlam kalmış kemiklerini de ezip geçecek bir trenin ışığı olduğunu görmekten korkuyorlar. Yukarıdakiler göz önüne alındığında yapılabilecek en basit şey, “hepsi yozlaşmış” ve “hepsi birbirine benziyor”, “kader ve yargının elinin uzanmadığı, örgütlü ve genel yağma devletinde ganimetleri paylaşmakta anlaşmışlar” gibi kolay genellemelere güvenmektir.

Kolay genellemeleri bir kalkan olarak kullanmak- ve sevilen lideri, küçük parti üyelerinin ve takipçilerinin geleneği olduğu üzere, bu yolsuzluk suçundan muaf tutmak- 2015 yılında toplanmayan çöpler skandalı nedeniyle patlak veren protesto gösterileri gibi ister sokak ister seçim yoluyla, değişim girişimlerinin tekrar tekrar başarısızlığa uğramasının yol açtığı travmadan psikolojik olarak korunmanın en garantili yoluydu.

2019'daki Ekim Devrimi gösterileri sırasında Nevvaf Selam'ın adının anılmasının bile halüsinasyon görme, gerçeklikten sapma, yanılsamalara ve ulaşılamaz umutlara kapılma suçlamalarına maruz kalınmasına neden olduğu bir sır değil.

Bu nedenle, pek çok Lübnanlı, Joseph Avn-Nevvaf Selam tecrübesinin yolsuzluk, öldürme ve yağma, kanunların kötüye kullanılması, ülkedeki kamu yönetiminin, sosyal ve kültürel hayatın tahrip edilmesi ahtapotunu kuşatmakta başarılı olması konusunda ihtiyatlı olmaktan çekinmiyor. Engellerin yüksekliği bulutlara varıyor ama denildiği gibi umut bir eylemdir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.